Blog

Mert Maviş

YAZARIN MAKALELERİ
Cinsel İstismarı Reddeden Sanığa Hata Hükmünün Tatbiki
25.11.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş, Stj. Av. Özüm Su Uzun, Stj. Av. Doğa Ceylan

Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar bakımından, sanığın hangi suçtan sorumluluğuna gidilmesi gerektiğinin tespiti için mağdurun yaşının belirlenmesi önem taşımaktadır. Bu konuda; yalnız mağdurun gerçek yaşının tespitinin değil, Türk Ceza Kanunu’nun “Hata” başlıklı 30. maddesinin 1. fıkrası uyarınca suçun maddi unsurunda hata halinin gündeme gelebilecek olması sebebiyle, mağdurun yaşının sanıklar tarafından kaç olarak bilindiğinin, anlaşıldığının veya algılandığının da önemi bulunmaktadır.

Failin Teması Olmaksızın Cinsel İstismar Mümkün müdür?
26.04.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş, Av. Buğra Şahin

Cinsel saldırı, cinsel istismar, sarkıntılık ve cinsel taciz suçlarının unsurları ile ilgili bugüne kadar yazdığımız yazılar ve aşağıda yaptığımız değerlendirmeler ışığında;

Cinsel Suçlarda Unsur ve İspat Sorunu
08.04.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş, Av. Buğra Şahin

Yakında; içtihat ve uygulamayı esas alarak, Cinsel Dokunulmazlığı Karşı Suçlar ile Genel Ahlaka Karşı Suçlar başlığı ile tamamladığımız bir kitap çalışması kıymetli hukukçuların takdir ve değerlendirmelerine sunulacaktır. Bu kitabın uygulamaya katkı sağlayacağına inanmaktayız. Gerçekten bu kitabı hazırlarken aklımıza gelen ve bizi endişeye sevk eden suçun unsurları ve İspat Hukuku ile ilgili önemli tartışmalara girdik, görüş ve önerilerimizi sunduk. Aşağıda cinsel dokunulmazlığa karşı suçların ispatına ilişkin yargı kararlarına ve doktrin görüşlerine girmeden ve kendi tespitlerimizden oluşan bir kesite yer vermekteyiz.

Eşya Değerinin Cezaya Tesiri
28.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

Ülkemizde son yıllarda kaçakçılık fiilleri nitelik ve nicelik bakımından değiştiğinden, fiillerin ağırlığı ve sayısı arttığından, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda güncellemeler yapılması gereği doğmuştur. Kanun koyucu bu kapsamda; bazı maddelerde değişikliğe giderken, bir kısım eklemeler ile yeni nitelikli haller öngörmüştür. Bu düzenlemelerden birisi de 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun m.89 ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3. maddesine 22. fıkra olarak eklenen cümledir. 3. maddeye 22. fıkra olarak, “Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyanın değerinin fahiş olması halinde, verilecek cezalar yarısından bir katına kadar artırılır.” cümlesi eklenmiştir. Kanun koyucu, suça konu eşyanın suç tarihinde değerinin fahiş/çok fazla olması durumunda verilecek cezada artırıma gidilmesini düzenleyerek, kaçakçılık fiili ile ortaya çıkan ağır netice/ihlalle orantılı bir ceza tayinini kabul etmiştir.

Mahkeme Kararlarının Kullanılmasında Kişisel Veri Sorunu
04.11.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

İddia ve savunmada kullanılan kişisel verilerin, “iddia ve savunma dokunulmazlığı” kapsamında nasıl değerlendirileceği günümüzde tartışılan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Savunmada kullanılan kişisel veri niteliğindeki bilgi ve belgelerin “savunma dokunulmazlığı” kapsamında değerlendirileceği, diğer bir ifadeyle, bireyin kişisel verisinin korunmasını isteme hakkı ile savunma hakkının çatıştığı tartışmaların odağını oluşturmaktadır. Kanaatimizce; hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilen kişisel verilerin, savunmada herhangi bir yaptırıma tabi tutulmaksızın, özgürce kullanılabilmesi savunma dokunulmazlığının gereğidir. Savunma kutsal olduğu kadar, dokunulmaz da olmalıdır.

Cinsel Saldırı Suçunda Rıza
24.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

“Cinsel ilişkide rıza” kavramı, toplumda ve hukukta son dönemde sıkça tartışılmaktadır. Özellikle rızanın ne olduğu, ne zaman ve nasıl gösterilmesi gerektiği sorularının, tartışmaların odağını oluşturduğu söylenebilir. Rıza kelime olarak “Razı olma, isteme, istek” anlamına gelmektedir.

Polisin Durdurma ve Arama Yetkisi
04.04.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

Aşağıda polisin durdurma ve arama yetkisi ile ilgili yaptığımız açıklamalar, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu m.25 atfı ile jandarma ve 7245 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’nun “Durdurma ve kimlik sorma” başlıklı 7. maddesi uyarınca çarşı ve mahalle bekçileri bakımından da geçerlidir. Polis, jandarma ve bekçi bir bütünde “kolluk” olarak tanımlayabiliriz.

Elektronik Ortamda Düzenlenen Belge Sahtecilik Suçunun Konusu Olur mu?
13.01.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

Sahtekarlık suçları 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu′nun İkinci kitabının “Ammenin İtimadı Aleyhine Cürümler” başlıklı Altıncı Babının “Evrakta Sahtekarlık” isimli Üçüncü (m.339 ila m.349), “Hüviyet Cüzdanı ve Nüfus Tezkeresi, Pasaport, Ruhsatname, İlmühaber, Şahadetname ve Beyannamelerde Sahtekarlık” başlıklarında Dördüncü (m.350 ila m.357) Fasıllarında düzenlenmiştir. Belgede sahtecilik suçu ise; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” isimli Dördüncü Bölümünde, m.204 ila m.212’de öngörülmüştür.

Önleme Aramasının Şartları ve Sınırı ile Adli Arama Kesişmesi
04.01.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

Türk Hukuku’nda iki türlü arama olup, bunlar idari/önleyici arama veya önleme araması ve adli, yani suç kolluğu tarafından yapılan aramadır. Arama ile elkoyma tedbirleri birbirlerinden farklıdır. “Muhafaza/koruma altına alma” olarak bilinen usul geçici olup, elkoyma öncesinde suça ve/veya yasağa konu olabilecek delil ve malların tutulmasıdır ki, bundan sonra elkoyma tedbir süreci başlar ve müsadere, yani malın mülkiyetinin Devlete geçmesi mahkeme kararı ile gündeme gelir. Elkoyma, suça veya yasağa konu olabilecek malvarlığının geçici olarak fiili ve/veya kaydi şekilde mal sahibinden veya zilyedinden alınmasıdır. Hukuk sistemimizde, “genel arama” diye bir kavram yoktur. Önleme araması; genel mahiyette yapılan arama olarak bilinse de, yine Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK) m.9’da gösterilen sebep, şekil ve şartlarla gerçekleştirilebilir. Önleme aramasında elkoyma olmaz, sadece malın koruma altına alınması mümkündür. Adli aramada ise, işlendiği iddia veya teşebbüs edildiği iddia edilen bir suçla ve/veya faili ile ilgili makul şüphe altında bulunabileceği yerlere bakılır. Önleme araması soyut, adli arama ise somuttur. Ancak adli aramada, hangi suçla ilgili arama kararı verilmişse bundan umulan, bununla birlikte bununla veya bunsuz başka suçu ilgilendiren delile de ulaşılabilir ki, bunun adına “tesadüfen elde edilen delil” denir (umulmayan delilin elde edilmesi de denilebilecek bu usul Ceza Muhakemesi Kanunu m.138/1’de öngörülmüştür).

Gümrüklenmiş Eşya Değerinin Cezaya Tesiri
03.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

Ülkemizde son yıllarda kaçakçılık fiilleri nitelik ve nicelik bakımından değiştiğinden, fiillerin ağırlığı ve sayısı arttığından, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda güncellemeler yapılması gereği doğmuştur. Kanun koyucu bu kapsamda; bazı maddelerde değişikliğe giderken, bir kısım eklemeler ile yeni nitelikli haller öngörmüştür. Bu düzenlemelerden birisi de 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun m.89 ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3. maddesine 22. fıkra olarak eklenen cümledir. 3. maddeye 22. fıkra olarak, “Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyanın değerinin fahiş olması halinde, verilecek cezalar yarısından bir katına kadar artırılır.” cümlesi eklenmiştir. Kanun koyucu, suça konu eşyanın suç tarihinde gümrüklenmiş değerinin fahiş/çok fazla olması durumunda verilecek cezada artırıma gidilmesini düzenleyerek, kaçakçılık fiili ile ortaya çıkan ağır netice/ihlalle orantılı bir ceza tayinini kabul etmiştir.

Sarkıntılık Suçunda Ölçütler
15.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 58 ve 59. maddeleri ile değiştirilen Türk Ceza Kanunu m.102 ve 103′e, "sarkıntılık" adı altında yeni bir suç tipi eklenmiştir. Esasında bu suç tipi, yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu′nun 421. maddesinde, “Kadınlara ve erkeklere söz atanlar üç aydan bir seneye ve sarkıntılık edenler altı aydan iki seneye kadar hapsolunur.” ve daha ağır fiil olarak da m.415’de, “Her kim 15 yaşını bitirmeyen bir küçüğün ırz ve namusuna tasaddiyi mutazammın bir fiil ve harekette bulunursa iki seneden dört seneye ve bu fiil ve hareket yukarki maddenin ikinci fıkrasında yazılı şartlar içinde olursa üç seneden beş seneye kadar hapsolunur.” ve m.416’nın ikinci fıkrasında ise, “Yine bu suretle ırz ve namusa tasaddiyi tazammun eden diğer bir fiil ve harekette bulunursa üç seneden beş seneye kadar hapsolunur.” şeklinde düzenlenmiş idi. İlki, söz atma ve sarkıntılık ve ikincisi de, ırza tasaddi (vücuda organ sokma aşamasına gelmeyen, ancak yoğunluk taşıyan cinsel içerikli davranışlar) olarak bilinmekte idi.

Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçunda Cinsel İlişki Kavramı
7.12.2020 / Prof.Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 104. maddesinde tanımlanmış ve yaptırıma bağlanmıştır. TCK m.104/1’e göre, “Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.

Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesinde Elkoymanın Akıbeti
17.11.2020 / Prof.Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

Kamu davasının açılmasının ertelenmesinde takdir yetkisi, belirli hallerle sınırlı olmak kaydı ile cumhuriyet başsavcılığının inisiyatifine bırakılmıştır. Cumhuriyet savcısı, Ceza Muhakemesi Kanunu m.171/2’de öngörülen şartlar gerçekleştiği takdirde, kamu davasının açılmasını beş yıl süre ile erteleyebilecektir. CMK m.171/2’ye göre, “Uzlaştırma ve önödeme kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, Cumhuriyet savcısı, üst sınırı üç yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süre ile ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar gören veya şüpheli, bu karara 173 üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir”.

TEMYİZDE ORTAYA ÇIKAN YENİ DELİL
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Mert Maviş

Yerel Mahkeme tarafından verilen mahkumiyet hükmünün temyiz edilmesinden sonra, Yargıtay’a gönderilen yargılama dosyasında bulunmayan ve CMK m.206 kapsamında yerel mahkemece değerlendirilmemiş “yeni” bir delilin ortaya çıkması durumunda, bu “yeni” delilin elde edilme usulünün nasıl olacağı, daha net bir ...