Miras Ortaklığında Aynen Taksim Usulüne Genel Bir Bakış
13.04.2022 / Av. İrem Şen
“Miras ortaklığı” başlıklı Türk Medeni Kanunu m.640/1’de[1]; mirasbırakanın vefat ettiği andan mirasçılar arasında mirasın paylaşıldığı ana kadar murisin terekesi üzerinde elbirliği ile malik olacakları, bir diğer ifadeyle mirasçılardan birisinin diğer mirasçıların onayı olmaksızın miras ortaklığı üzerinde hareket edemeyeceği öngörülmüştür.
“Paylaşmayı isteme hakkı” başlıklı TMK m.642/2’nin ilk cümlesinde; “Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir.” hükmü öngörüldüğünden, her bir mirasçının miras payı üzerinde bağımsız hareket etmek için, miras ortaklığında elbirliği mülkiyetinin aynen taksim veya somut olayda aynen taksimin koşulları bulunmuyor ise, tereke mallarının satışı yapılarak ortaklığın sonlandırılabileceği belirtilmektedir. Tereke üzerinde elbirliği mülkiyetini sonlandırmanın bir diğer yolu ise, TMK m.644 hükmünün tatbik edilerek, paylı mülkiyete çevirme davasının ikame edilmesidir.
Bu yazımızın konusunu; Yargıtay içtihadı doğrultusunda, taşınır ve taşınmaz mallarda aynen taksime karar verilebilecek haller oluşturacak olup, ortaklığın satış yoluyla veya paylı mülkiyete çevrilerek sonlandırılması ve aynen taksimin hukuken mümkün olup olmadığı hususları bu yazımızda incelenmeyecektir.
Davacının; miras ortaklığının sona erdirilmesi amacıyla aynen taksim talep ettiği hallerde, aynen taksime konu edilecek taşınmazlar keşif suretiyle incelenecek, taşınmazların hukuken ifraz kabiliyeti araştırılacaktır. Bir diğer ifadeyle; taşınmazların ayrı ayrı taşınmaz haline getirilerek mirasçılar üzerine tescil edilmesinde özel kanunlardan veya sözleşmelerden doğan bir engel olup olmadığı araştırılmaktadır[2]. Aynen taksim talep edilen yargılamada taşınmazın ifrazının hukuken mümkün olup olmadığı araştırıldıktan sonra, aynen taksim talebinin incelenmesine geçilmektedir.
Yargıtay kararları incelendiğinde; miras ortaklığındaki taşınmaz malların aynen taksimine karar verilebilmesi için aşağıdaki koşulların hepsinin bir arada bulunması gerekmektedir:
- Somut olayda; ortaklığın giderilmesine ilişkin şartların gerçekleşmiş olması.
- Taleple bağlılık ilkesi gereği davacının aynen taksimi talep etmiş olması[3].
- Tüm paydaşların aynen taksime rıza göstermesi[4].
- Taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısına göre aynen taksimin mümkün olması[5].
- Aynen taksimin yapılması halinde taşınmazın önemli ölçüde değer kaybına uğramayacak olması[6].
Görüldüğü üzere; taşınmazların paydaşlar arasında aynen taksimine karar verilirken, taşınmazların hukuki durumu (hukuken ifrazın mümkün olup olmadığı) incelendikten sonra, somut olayın özellikleri, paydaşların iradesi ve fiili durum gibi birden çok kriter değerlendirilmektedir. Uygulamada; taşınmaz hukuken ifraz edilebilir olsa dahi, Yargıtay içtihadında yer verilen kriterler sağlanmadığı sürece, aynen taksime karar verilmediği görülmektedir. Bu sebeple; aynen taksim talepli dava ikame edilmeden önce somut olay koşullarının açık ve net bir şekilde analiz edilmesi ve buna göre talep sonucunun tayin edilmesi gerekmektedir.
Yeri gelmişken; 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu m.10/4 uyarınca doğrultusunda, kat mülkiyetine konu olmaya elverişli bir gayrimenkul üzerindeki ortaklığın giderilmesi davası açılabileceğini ve bu konuda Yargıtay’ın yerleşik içtihadının bulunduğunu belirtmek gerekir.
Yargıtay’ın yerleşik içtihadına göre[7]; “Kat Mülkiyeti Yasası hükümlerine uygun olarak, üzerinde kat mülkiyetine elverişli yapı bulunan ortak taşınmazda kat mülkiyetine geçilebilmesi için, üzerindeki yapının mimari projesine uygun biçimde tamamlanmış ya da projesi olmamakla birlikte fiili durumuna göre çizdirilmiş imara ve fenne uygunluğu ilgili makamca onaylanmış projesinin olması, bağımsız bölümlerinin başlı başına kullanmaya elverişli bulunması (m.1), yapının tümünün kargir olması (m.50/2) ve her bir paydaşa en az bir bağımsız bölüm düşmesi, ayrıca 12 nci maddede yazılı belgelerin (belediyeden onaylı proje ve yapı kullanma belgesi ve yönetim planı) tamamlattırılması gerekmektedir. Bu koşulların gerçekleşmesi durumunda anılan Yasanın 10. maddesi hükmünce taşınmazda kat mülkiyetine geçilebilecek ve açılan davada ortaklığın bu yolda giderilmesine karar verilebilecektir.
(…) Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarında, yapının imara uygun ancak projesiz inşa edilmiş olması veya bir kısım bağımsız bölümlerin başlı başına kullanılmaya elverişli halde bulunmaması gibi kat mülkiyeti kurulmasına engel oluşturan eksikliklerin mevcut olduğu durumlarda bu eksikliklerin giderilip yasal koşullara uygun hale getirilmesi mümkün ise bunun isteyen tarafa tamamlattırılması yoluna gidilmesi gerektiği kabul edilmektedir”.
Son olarak; taşınır malların aynen taksimine karar verilebilmesi için, ilk olarak taşınır mallar aynı türden olmalı, ikinci olarak taşınır mal sayısı ile paydaş sayısı arasındaki tutarlılık bölüştürmeye uygun olmalıdır[8].
Sonuç itibariyle; ortaklığın giderilmesi davalarına konu taşınmazlar veya taşınırların aynen taksimine karar verilebilmesi için, özel kanunlarda öngörülen düzenlemelerin, varsa taraflar arasındaki sözleşmelerin ve Yargıtay içtihadıyla geliştirilen kriterlerin her somut olay açısından ayrı ayrı değerlendirilmesi ve bir sonuca ulaşılması gerekmektedir.
Bu çerçevede; mahkemelerin iş yükü ve ortaklığın giderilmesi davalarının uzun süren yargılamalardan olduğu gözönüne alındığında, hak kayıplarının önüne geçilebilmesi için her yargılamanın olduğu gibi, bu yargılamaların da avukat ile takip edilmesi faydalı olacaktır.
[1] TMK m.640/1 uyarınca; “Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir”.
[2] Canan Ruhi, Ahmet Cemal Ruhi, İzale-i Şüyu Ortaklığın Giderilmesi Paydaşlığın Giderilmesi Paylaşma Davaları, Seçkin Yayınevi, Güncellenmiş 11. Baskı, Ankara, 2021, s.161-163 ve 443.
[3] Davacının aynen taksim talep ettiği yargılamalarda, yalnızca aynen taksim talebinin inceleneceği, ayrıca ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilemeyeceği yönünde bkz. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 04.10.2017 tarihli, 2017/3044 E. ve 2017/7215 K. sayılı; 17.06.2013 tarihli, 2013/7849 E. ve 2013/9248 K. sayılı; 25.05.2017 tarihli, 2015/13210 E. ve 2017/4320 K. sayılı; 24.10.2017 tarihli, 2017/5084 E. ve 2017/7778 K. sayılı kararları (Sinerji Hukuk Yazılımları, 01.04.2022).
[4] Tüm paydaşların aynen taksime rıza göstermesi gerektiği yönünde bkz. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 25.05.2017 tarihli, 2015/13210 E. ve 2017/4320 K. sayılı; 24.10.2017 tarihli, 2017/5084 E. ve 2017/7778 K. sayılı kararları (Sinerji Hukuk Yazılımları, 01.04.2022).
[5] Sözgelimi Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 18.10.2011 tarihli, 2011/577 E. ve 2011/10304 K. sayılı kararına konu olayda; aynen taksimi istenen 4 mesken ve 1 dükkan niteliğindeki taşınmazların beş paydaş arasında bölüştürülebileceği öngörülmüştür (Sinerji Hukuk Yazılımları, 01.04.2022).
[6] Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 22.12.2016 tarihli, 2015/6575 E. ve 2016/10799 K. sayılı kararı uyarınca; “Paydaşlığın giderilmesi davalarında mahkemece malın aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ve tarım arazilerinin niteliği ile imar mevzuatına göre aynen taksimin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Taşınmazın önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. Keza paydaşlar rıza göstermedikleri takdirde taşınmazın bir bölümü paylı bırakılamaz”.
(Sinerji Hukuk Yazılımları, 01.04.2022).
[7] Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 18.10.2011 tarihli, 2011/5787 E. ve 2011/10304 K. sayılı kararı; Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 11.12.2018 tarihli, 2017/ 4715 E. ve 2018/8157 K. sayılı kararı; Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 26.10.2017 tarihli, 2017/4147 E. ve 2017/8447 K. sayılı kararı (Sinerji Hukuk Yazılımları, 01.04.2022).
[8] Ruhi, Ruhi, a.g.e., s.442.