
Prof. Dr. Ersan Şen
YÖK Dava Dilekçesi
15.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen
15.02.2023
Öncelikle İdarenin Savunması Alınıncaya Kadar Yürütmenin Durdurulması Taleplidir.
Yürütmeyi Durdurma Taleplidir.
Duruşma Taleplidir.
DANIŞTAY İLGİLİ DAİRE BAŞKANLIĞINA,
DAVACI : … (T.C.: …)
ADRES : (…)
DAVALI : Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı
ADRES : Üniversiteler Mah. 1600. Cad. No:10 06800 Çankaya/ANKARA
ÖĞRENME TARİHİ : 11.02.2023
DAVA KONUSU : 11.02.2023 tarihinde Yükseköğretim Kurulu’nun internet sitesinde duyurulan 2022-2023 eğitim ve öğretim yılı bahar döneminin uzaktan öğretim yoluyla tamamlanmasının uygun olduğuna işlemin öncelikle idarenin savunması alınıncaya kadar yürütmesinin durdurulması, yürütmesinin durdurulması ve iptalinin talep edilmesinden ibarettir.
AÇIKLAMALAR:
- MADDİ OLAY
- 06.02.2023 tarihinde Kahramanmaraş’ın merkez olduğu ve toplam 10 ili etkileyen iki deprem meydana gelmiştir. Aynı gün içinde büyüklüğü 7.7 ve 7.6 olan iki depremin olması depremin etkilediği 10 ilde binlerce konutun yıkılmasına ve 35 binden fazla kişinin can kaybına neden olmuştur.
- Deprem afeti nedeniyle konutları yıkılan veya hasar gören kişilerin barındırılması için Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’ne ait yurtların kullanılması planlanmış ve bu gerekçeyle davalı idare tarafından 2022-2023 eğitim ve öğretim yılı bahar döneminin uzaktan öğretim yoluyla tamamlanmasının uygun olduğuna karar verilmiştir. Bu karar, 11 Şubat 2023 tarihli basın duyurusuyla davalı idarenin internet sitesinde ilan edilmiştir.[1]
- İHTİLAFIN ÖZÜ
- Eğitim öğrenim hakkına müdahale niteliği taşıyan bu kararın, Anayasanın 13., 42., 130. maddeleri ile İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesine uygun olup olmadığının incelenmesidir.
- TESİS EDİLEN İDARİ İŞLEM YETKİ BAKIMINDAN HUKUKA AYKIRIDIR.
- Öncelikle Anayasanın 130. maddesinde üniversitelerin bilimsel özerkliği açıkça düzenlenmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi’ne göre; 1982 Anayasası’nın 130. maddesinde üniversitelerin sadece “bilimsel özerkliğe” sahip oldukları belirtilmişse de, bilimsel özerkliğin idari özerkliği de gerektirdiği ve bu iki ilkenin birbirini tamamladığı açıktır. Nitekim, Anayasanın 130. maddesinde üniversitelerin bilimsel özerkliğinin vurgulanmasının yanında üniversitelerin idari özerkliğini sağlamaya yönelik kimi güvencelere de yer verilmiştir.[2]
- Dolayısıyla, Anayasada üniversitelerin bilimsel özerkliği kadar idari özerkliği de vurgulanmıştır. Bu nedenle; Yükseköğretim Kurulu’nun ayrı bir kamu tüzel kişiliğine sahip üniversiteler üzerindeki yetkisinin idari vesayet olduğu açıktır.
- İdari vesayet yetkisi, hiyerarşinin aksine emir ve talimat verme yetkisini içermemektedir. Bu nedenle Yükseköğretim Kurulu’nun tüm üniversitelerin eğitim öğrenim yürütülüş biçimine ilişkin bağlayıcı karar alması, idari vesayet yetkisinin kapsamını aşan bir hiyerarşi yetkisi niteliğindedir. Yükseköğretim Kurulu’nun idari vesayet yetkisinin kapsamını aşarak üniversitelerin idari özerkliğini ortadan kaldıracak şekilde karar alması yetki unsuru bakımından hukuka aykırıdır.
- Ayrıca, Yükseköğretim Kurulu’nun yetkileri 2547 sayılı Kanunun 7. maddesinde sayılmıştır. Sözkonusu madde incelendiğinde, Yükseköğretim Kurulu’na tüm üniversitelerin eğitimi ve öğretimi örgün yerine, uzaktan öğretimle yürütmesine ilişkin karar alma yetkisi bulunmadığı açıktır.
- 2547 sayılı Kanunun 7/2. maddesine göre, Yükseköğretim Kurulu’nun yetkileri arasında “eğitim - öğretimin aksaması sonucunu doğuracak olaylar dolayısıyla öğrenime ara verilmesine veya tekrar başlatılmasına ilişkin olarak üniversitelerden gelecek önerilere göre veya doğrudan karar verip uygulatmak” bulunmaktadır. Ancak bu yetkinin dava konusu işlem için dayanak teşkil etmeyeceği belirtilmelidir. Çünkü, depremin etkilediği 10 il dışında eğitim öğretimin aksamasına neden olacak bir olay bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra, bazı üniversitelerin Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı yurtlarla bir ilişkisi bulunmamaktadır.
- Ayrıca; bu madde kapsamında Yükseköğretim Kurulu’na öğrenime ara verme ve başlatma yetkisi verilmişken, eğitimin öğrenimin biçimini değiştirme (örgün eğitim öğrenim yerine uzaktan eğitim öğrenim) yetkisi verilmemiştir. İdari vesayet yetkisinin kullanılmasında “kanunilik” ilkesinin katı şekilde uygulandığı, kanunda bulunmayan bir yetkinin vesayet makamı tarafından kullanılamayacağı ve kanun hükümlerinin dar yorumlanması gerekliliği birlikte değerlendirildiğinde, Yükseköğretim Kurulu’nun bu hükme dayanarak ülke çapındaki tüm üniversiteler için bağlayıcı bir karar alması mümkün görünmemektedir.
- Sonuç olarak; 2547 sayılı Kanunun 7. maddesinde Yükseköğretim Kurulu’na verilen yetkiler arasında, dava konusu işleme dayanak olabilecek bir yetkinin bulunmaması, üniversitelerin idari özerkliğinin anayasada bir dayanağının olması, Yükseköğretim Kurulu’nun vesayet makamı olarak tüm üniversitelere emir ve talimat niteliğinde bir karar almasının idari vesayet yetkisinin kapsamını aştığı dikkate alındığında, dava konusu işlemin yetki unsuru bakımından hukuka aykırı olduğu açıktır.
- TESİS EDİLEN İDARİ İŞLEM, EĞİTİM HAKKINA ANAYASAYA AYKIRI ŞEKİLDE MÜDAHALE ETMEKTEDİR.
- Anayasa’nın 42. maddesinde yer alan eğitim öğrenim hakkı kişilerin yalnızca ilk ve orta öğretim haklarını düzenlememektedir. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında, eğitim öğrenim hakkının yükseköğrenim seviyesini de kapsadığına (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 28; İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 36) karar vermiştir.
- Dolayısıyla, üniversitelerde yürütülecek eğitim öğrenimin yürütülüş biçimine ilişkin bu kararın Anayasanın 42. maddesi kapsamında olduğu açıktır. Bu tespitin iki alt sonucu vardır:
- Eğitim öğrenim hakkını ilgilendirdiği için YÖK tarafından alınan kararın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasanın 13. maddesi uyarınca kanuni bir dayanağı olmalı, ayrıca bu karar “ölçülülük” ilkesine ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmalıdır.
- Sözkonusu işlem bir temel hakkı ilgilendirdiği ve Anayasanın 42. maddesine göre “Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edileceği ve düzenleneceği” için, Anayasa m.104/17 uyarınca bu konu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenemeyecektir.
- Eğitim öğrenim hakkına müdahale niteliği taşıyan dava konusu işlem, Anayasanın 13. maddesi bakımından incelendiğinde; ilk olarak yukarıda açıklandığı üzere kanuni bir dayanağın bulunmadığının altı çizilmelidir. Dolayısıyla, eğitim öğrenim hakkına müdahale eden dava konusu işlem, “kanunilik” ilkesi bakımından Anayasanın 13.maddesine aykırıdır.
- Ölçülülük bakımından bir değerlendirme yapabilmek için ise gereklilik, elverişlilik ve orantılılık bakımından inceleme yapılması gerekmektedir.
- İlk olarak dava konusu işlemin nedeni açık kaynağa yansıyan bilgilere göre depremden zarar gören kişilerin barınma ihtiyacıdır. Bu bakımdan, Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü’ne bağlı yurtların depremzede vatandaşlara açılmasının elverişli olmadığı söylenemez.
- Ancak Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’ne (“KYK”) bağlı yurtların depremzedeler için kullanılacak olması nedeniyle tüm üniversitelerin öğretim biçiminin uzaktan öğretime geçmesinin gerekli olduğu söylenemez. Çünkü bazı üniversitelerin KYK yurtlarında kalan öğrencisi bulunmamaktadır. Bu üniversiteler bakımından gereklilik unsurunun bulunmadığı açıktır. Burada ayrıca belirtilmelidir ki davalı idare, dava konusu işlemin tesisi için herhangi bir değerlendirme ve inceleme yapmamış, meşru bir ihtiyaç karşısında ilk olarak eğitim hakkına müdahale etmiş, bu bakımdan gerekliliğe ilişkin hiçbir açıklamada bulunmamıştır.
- Ayrıca, depremin etkilediği bölgelerde Cumhurbaşkanı Kararı ile olağanüstü hal (“OHAL”) ilan edilmiştir. 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 9/c. maddesine göre “(…) otel, motel, kamping, tatil köyü ve benzeri konaklama tesislerini (…) gerektiğinde kapatmak ve bu yerleri olağanüstü halin icaplarına göre kullanmak” alınabilecek tedbirler arasında yer almıştır. Dolayısıyla; depremzede vatandaşların konaklama ihtiyacını gidermek için OHAL yetkilerinin kullanılması ve otel, motel, kamping, tatil köyü ve benzeri konaklama tesislerinin depremzedelere tahsis edilmesi mümkündür. Bu yetki kullanılmaksızın KYK yurtlarının bu amaçla kullanılmasının ve buna bağlı olarak üniversitelerin uzaktan öğretime çevrilmesinin gereklilik unsurunu sağlamadığı açıktır. Eğitim öğrenim hakkının en iyi şekilde kullanılması ve kullandırılması esas olup, müdahale bakımından eğitim öğrenimin sürdürüldüğü yerlere getirilecek kısıtlamalar en son çare olarak düşünülmelidir.
- İşbu iptal davasında; yaşanan büyük felaket ve bu sırada karşı karşıya kalınan kayıplarımızın büyüklüğü elbette çok mühimdir ve üzücüdür, ancak alınacak tedbirler kapsamında üniversitelerin uzaktan öğretime geçilmesi amacıyla iptali talep edilen işlemin hukuka aykırı olduğu, doğru ve uygulanması gereken ilk tedbir niteliğini taşımadığı tartışmasızdır. Açık kaynağa yansıyan bilgi paylaşımlarında, depremzedelerin başka türlü barındırılması mümkündür ve gerek depreme maruz kalan 10 ilde bulunan üniversitelerde okuyanların başka illere geçici nakli ve gerekse de bu sırada 71 ilde bulunan üniversite ve bağlı fakültelerini açık tutmak sureti ile eğitim ve öğrenime kesintisiz devam edilmesi mümkündür. Burada amaç; gençlerin ve geleceğimizin korunup gözetilmesidir ki, kamu yararı bakımından bu gerekçe de önemlidir.
- Orantılılık bakımından bir değerlendirme yapıldığında ise; eğitim öğrenim hakkına daha az müdahale içerecek bir yöntem yerine, tüm üniversitelerin uzaktan eğitime öğrenime geçirilmesi de hukuka aykırıdır. Tüm üniversitelerin uzaktan eğitime ve öğrenime geçirilmesi yerine, eğitim öğrenim hakkında bu yöntemden daha az müdahale edecek şu kararlar alınabilirdi:
i. Bu kararların idari özerkliğe uygun şekilde üniversite yönetimlerine bırakılması,
ii. Tüm üniversitelerin uzaktan eğitime öğrenime geçmesi yerine hibrit eğitime öğrenime (dileyen öğrencilerin online şekilde takip edebileceği) geçilmesi,
iii. KYK yurtlarında kalan öğrencilere alternatif konaklama yöntemleri belirlenmesi, (özel üniversite yurt ücretleri için maddi destek sağlanması, öğrenci ev kiraları için maddi destek sağlanması).
- Açıklanan gerekçelerle kanuni dayanağı olmayan dava konusu idari işlem, “ölçülülük” ilkesinin alt unsurları olan elverişlilik, gereklilik ve orantılılık unsurlarına uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
- Son olarak dava konusu karar, demokratik toplum düzenin gerekliliklerine uygunluk bakımından da incelenmelidir. Anayasa Mahkemesi, çeşitli kararlarında eğitim öğrenim hakkı ve demokratik toplum düzenin gerekliliklerine uygunluk arasındaki ilişkiye dair genel ilkeleri belirlemiştir. Mahkemeye göre; eğitim öğrenim çok özel bir kamu hizmeti olarak sadece doğrudan faydaları olan bir hizmet değil, geniş sosyal fonksiyonları da olan bir hizmettir. Demokratik bir toplumda insan haklarının sağlamlaşması ve devamı için eğitim öğrenim hakkı vazgeçilmezdir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 66).
- Öğrencilerin temel hak ve özgürlüklerine yönelik sınırlamaların demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte ve ölçülü olması beklenmektedir. Anayasa Mahkemesi, demokratik toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Buna göre; temel hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, toplumsal bir ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır. Bu koşulları taşımayan bir tedbir, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez.
- Yukarıda yer verilen örnek alternatif tedbirler de dikkate alındığında, YÖK’ün tüm üniversitelerin eğitimini öğrenimini uzaktan öğretime çevirmesinin başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmadığı ve demokratik toplum düzeninin gerekliliklerine uygunluk ilkesine aykırı olduğu açıkça görülmektedir.
- YÜRÜTMENİN DURDURULMASINA İLİŞKİN AÇIKLAMALARIMIZ
- 2577 sayılı Kanunun 27. maddesine göre bir işlem hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için işlemin açıkça hukuka aykırı olması ve telafisi güç ve imkansız zararların doğması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
- Yukarıda detaylı şekilde açıklandığı üzere dava konusu işlem; yetki, sebep ve konu bakımından açıkça hukuka aykırıdır. Gerçekten de YÖK’ün bu şekilde bir yetkisinin olmadığı, kullanılan bağlayıcı yetkinin idari vesayet yetkisinin kapsamı dışında olduğu, işlemin kanuni dayanaktan yoksun olduğu, işlemin “ölçülülük” ilkesine ve demokratik toplum düzeninin gerekliliklerine aykırı olduğu tartışmasızdır.
- İşlemin süreli bir işlem olması, telafisi güç ve imkansız zarar unsuru bakımından oldukça önemlidir. Çünkü alınan karar, yalnızca 2022-2023 eğitim öğretim yılının bahar dönemini kapsamaktadır. Dolayısıyla alınan karar, Şubat ve Haziran ayı arasındaki eğitim öğrenim dönemini ilgilendirmektedir. Bu nedenle; dava sonucunun beklenmesi halinde alınacak kararın hukuki bir etkisi olmayacak, tüm üniversite öğrencileri örgün bir eğitim öğrenim almadan dönemi tamamlamak zorunda kalacaktır. Tüm üniversite öğrencilerinin; yukarıda Anayasa Mahkemesi kararlarında önemi vurgulanan eğitim öğrenim hakkına bu şekilde ölçüsüz bir müdahalede bulunulması, telafisi güç ve imkansız zarar şartını sağlamaktadır.
- Ayrıca; Anayasa Mahkemesi’nin Senih Özay başvurusunda ( B. No: 2020/13969), 2577 sayılı Kanunda savunma süresinin kısaltılması ve hatta memur eliyle tebligat yapılması talebinde bulunma imkânına dikkat çekilmiştir. Nitekim 2577 sayılı Kanunun 27. maddesi gözetildiğinde idari mahkemenin savunma süresinin kısaltılması, memur eliyle tebligat ve idarenin savunması gelinceye veya idareye tanınan süre doluncaya kadar olmak üzere idari işlemin yürütmesini geçici olarak durdurma yetkilerini haiz olduğu görülmektedir.
- Dava konusu işlem bakımından verilecek bir yürütmenin durdurulması kararının etkili bir başvuru yolu olabilmesi için 2577 sayılı Kanunun 27. maddesinde verilen bu imkanların kullanılmasının bir zorunluluk olduğu da vurgulanmalıdır.
TALEP VE İSTEM:
- 2547 sayılı Kanunda YÖK’e dava konusu kararın alınmasına imkan veren bir yetki verilmediği,
- YÖK tarafından tüm üniversitelerin idari özerkliğini ortadan kaldıracak şekilde bağlayıcı karar alınmasının idari vesayet yetkisinin kapsamını aştığı,
- Alınan kararın kanuni dayanağının bulunmadığı,
- YÖK’ün aldığı kararın “ölçülülük” ilkesine ve demokratik toplum düzeninin gereklerine ve bu nedenle Anayasanın 13. maddesine aykırı olduğu hususları gözönünde bulundurularak,
- 11.02.2023 tarihinde Yükseköğretim Kurulu’nun internet sitesinde duyurulan 2022-2023 eğitim ve öğretim yılı bahar döneminin uzaktan öğretim yoluyla tamamlanmasının uygun olduğuna işlemin öncelikle idarenin savunması alınıncaya kadar yürütmesinin durdurulmasına, yürütmesinin durdurulmasına ve iptaline,
- 2577 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca idareye savunma için verilecek sürenin kısaltılmasına ve tebligatın memur eliyle yapılmasına karar verilmesini saygılarımla Sayın Mahkemenizden talep ederim. 15.02.2023
Davacı
Vekili
Av. (…)
[1] Davalı idarenin basın duyurusu için bkz. https://www.yok.gov.tr/HaberBelgeleri/BasinDuyurusu/2023/basin-duyurusu-universitelerde-uzaktan-egitime-gecis.pdf
[2] Anayasa Mahkemesi, E. 2006/51, K. 2006/57, 04.05.2006.