Karar İncelemesi: Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçunda Kastın Tespiti

02.02.2024 / Stj. Av. Bihter Ece Turhan

I. Karar

Bu çalışmada; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.03.2023 tarihli, 2022/571 E. ve 2023/173 K. sayılı kararı incelenecektir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun inceleme konusu olaydaki nitelendirilmesi şöyledir: ‘‘Maktulün sanığın amcası olduğu ve aralarında, dedelerinden miras kalan arsadan kaynaklı hukukî ihtilaf dışında husumet bulunmadığı, 06.11.2019 tarihinde sanığın 16 A.Y 4… plaka sayılı aracıyla seyir halindeyken saat 22.40 sıralarında Ekonomini Market önünde alkollü olan maktulle karşılaştığı ve maktulü eve bırakma gayesi ile aracına aldığı, adı geçenlerin tanık ...’ın işlettiği büfeden bira aldıkları, araçla bir süre gezdikten sonra sanığın terminal arkasındaki ıssız bir alanda aracını durdurduğu, alkollü de olan sanığın bilinmeyen bir sebepten dolayı sinirlenerek yumrukla veya künt bir cisimle maktulün kafa bölgesine, yüzüne ve göğsüne birçok kez vurduğu, daha sonra yolda bulduğunu savunduğu maktulü aracı ile saat 04.40 sıralarında Karadeniz Devlet Hastanesine götürdüğü ve sağlık görevlilerinden yardım istediği, kalp damar hastalığı da bulunan 2.02 promil alkollü olup eks olarak hastaneye getirilen maktulün bütün müdahalelere rağmen künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması nedeniyle öldüğü olayda; Sanık savunması ve katılan beyanları dikkate alındığında, tarafların dedelerinden miras kalan arsadan kaynaklanan ihtilafın öldürmeyi gerektirecek derecede bir husumet boyutunda bulunmaması, bu hususun, maktulün kendisiyle aynı araca binmeyi ve birlikte alkol almayı kabul ettiğine ilişkin aksi kanıtlanamayan sanık savunmasıyla örtüşmesi, künt bir cisim ve yumrukla gerçekleştirilen maktuldeki yaralanmaların, baş bölgesi haricinde, hafif nitelik taşıması, baş bölgesindeki yaralanmaların ise kafa kubbe ve kaide kırığına yol açmaması nedeniyle ölüm sonucunu doğuracak nitelik ve niceliğe sahip olmaması, olayın gelişimine göre hedef seçme imkânı da olduğu anlaşılan sanığın eylemine kendiliğinden son vererek tanık beyanlarına göre maktulü hastaneye götürmek suretiyle maktulü kurtarmaya yönelik çaba göstermesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir. Bu itibarla Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin direnme gerekçesinin isabetli olduğuna ve usul ve kanuna uygun direnme kararına konu hükmü onanmasına karar verilmelidir.”

II. Olay

Maktul ile sanık amca yeğendir. Sanığa ait araçla 06.11.2019 tarihinde birlikte gezmiş ve alkol almışlardır. Sanık aracını Ereğli ilçesi terminalinin arka tarafındaki toprak arazide durdurmuş aralarında belirlenemeyen bir sebepten dolayı tartışma çıkmış ve sanık maktule künt bir cisimle vurmuştur. Maktul sanığın kendisine uyguladığı darbeler sonucu hayatını kaybetmiştir. Sanık ifadeleriyle tanık ifadeleri ve kamera kayıtları arasında tutarsızlık bulunmaktadır. Otopsi raporunda maktulün künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması sonucu öldüğü belirtilmiştir.

III. Hukuki Sorun 

Sanık ile maktulün arasındaki husumetin öldürme kastına varıp varamayacağı, sanığın öldürme kastıyla mı, yoksa aralarında geçen tartışma sonucu öfkeyle hareket ederek yaralama kastıyla mı hareket ettiği, çözümü gereken hukuki sorunu oluşturmaktadır.

IV. Merci Görüşleri

  1. Yerel mahkeme:

Karadeniz Ereğli Ağır Ceza Mahkemesince sanık hakkında kasten öldürme suçundan TCK 81/1 uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

  1. İstinaf:

İstinaf talebinde bulunması üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nce 30.06.2021 tarihinde yapılan yargılama sonucunda yerel mahkemenin kararı kaldırılarak sanığın kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilen fiili nedeniyle TCK 87/4 uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiştir.

  1. Temyiz:

 Hüküm temyiz edilmiş ve Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi’nce TCK 87/4’ den hüküm kurulması gerektiği düşünülmesine rağmen, Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından 23.12.2021 tarihli kararda TCK 81’den hüküm kurulması gerektiği düşünüldüğü için bozma kararı verilmiştir. Gerekçe olarak da sanığın çelişkili ifadeleri ve maktule karşı defalarca darp uygulaması sonucu vefat etmesi sebebiyle sanığın kasten öldürme kastıyla hareket ettiği belirtilmiş ve TCK 81. maddesi gereği hüküm kurulması gerekçesiyle kararın bozulması gerektiğine karar vermiştir.

 Bölge Adliye Mahkemesi, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin kararına karşı bozmaya direnmiştir. Direnme kararı sonrası Yargıtaya gelen dosya oy çokluğuyla direnme kararı yerinde bulunmamış ve dosya Ceza Genel Kuruluna gönderilmiştir.

  1. Yargıtay Ceza Genel Kurulu:

Ceza Genel Kurulu; sanık ile maktulün beraber oturup alkol alabilecek yakınlıkta bulunduklarından dolayı aralarında öldürme sebebi oluşturabilecek husumetin bulunmadığı, maktule karşı gerçekleştirilen vurma eyleminden sonra hastaneye götürüldüğü, maktuldeki yaralanmaların kafa bölgesi hariç hafif nitelikte olması, baş bölgesindeki yaralanmaların ise kafa kubbe ve kaide kırığına yol açmaması nedeniyle ölüm sonucunu doğuracak nitelik ve niceliğe sahip olmaması sebebiyle kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunun oluştuğu kabul edilmesi gerektiğini belirtmiş ve Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin direnme kararını isabetli bulmuştur.

V. Değerlendirme

Kişinin suç teşkil eden fiilinin kastedilenden daha ağır veya başka neticeye sebep olması mümkündür. TCK m.23’de “bir fiilin kast edilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşmasına sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” hükmüne yer verilmiştir. Bu sebeple; kişinin fiilinin sonucu kastettiğinden daha ağır netice oluşursa sorumlu tutulabilmesi için, en azından taksirle hareket etmesi gerekmektedir.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar temel suç tipi ile ağır veya başka neticenin birleşmesinden oluşmaktadır[1]. Bu suçlarda; temel suç tipinde yer alan hareketin bir sonucu olarak ortaya çıkan ağır veya başka netice, neticesi sebebiyle maddi yönünü, sözkonusu netice bakımından en azından taksirle hareket edilmesi zorunluluğu ise bu suçların manevi yönünü teşkil etmektedir[2].

Meydana gelen ağır netice veya başka neticeden dolayı failin sorumlu tutulabilmesi için temel suç tipiyle netice arasında nedensellik bağı bulunması gerektiği gibi tek başına yeterli değildir, ayrıca gerçekleşen netice objektif olarak isnat edilebilir nitelikte olmalıdır[3].

Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmesi aynı zamanda kasten öldürme suçunun netice unsurudur. Fail eğer netice bakımından kasten hareket ediyorsa, artık netice sebebiyle ağırlaşmış suçtan değil, kasten gerçekleşen daha ağır suçtan dolayı cezalandırma sözkonusu olur[4]. Sakarya Bölge Adliye Mahkemesiyle Yargıtay 1. Ceza Dairesi arası uyuşmazlık ise tam olarak bu noktada ortaya çıkmış olup sanığın netice bakımından kasten hareket edip etmediğinin tespitinden kaynaklanmaktadır.

Sanığın yaralama kastıyla mı öldürme kastıyla mı hareket ettiğinin tespitini öncelikle husumet bakımından ele alacak olursak, gerek tanık ifadeleri ve gerekse maktulle tanığın birlikte vakit geçirebilecek yakınlıkta olmalarından dolayı öldürme kastının varlığından söz edebilmek güçtür. Ekonomini büfeye işleten tanığın ifadesine göre sanığın “amcam gelirse yardımcı ol” sözü, amcasıyla beraber alkol almaya gitmesi, amcasıyla arasının kötü olmadığının göstergelerindendir. Ayrıca maktulün eşi de maktulle sanık arasında herhangi bir husumet bulunmadığını belirtmiş olup, karı kocanın evde birlikte sürekli vakit geçirmesi ve maktulün sanıkla bir husumetinin olması durumunda eşiyle paylaşacağı kuvvetle muhtemel olduğundan, tanık eşin ifadesi önemlidir. Failin kastını belirlerken olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınır bu ölçüye göre tanık ifadelerinden de anlaşılacağı üzere olay öncesi bir husumet bulunmamaktadır. Olay sırasında ise; arabada maktule ait silah bulunmasına rağmen, sanık tarafından bu silah kullanılmamıştır, bu husus önemlidir. Sanık ile maktul arasında arabada geçen konuşmalar bilinmemekle birlikte olay akışında anlık bir öfke sonucu vurma eyleminin gerçekleştiği barizdir ve bu eylemlerin baş bölgesi dışında hafif nitelikte olması ve baş bölgesindeki darbelerin ölüm sonucunu doğuracak niteliğe sahip olmaması bunun göstergesidir. Öyle ki, yaralama fiili sonrası sanık maktulü hastaneye götürmüştür. Olay örgüsünde sanığın öldürme kastı ile hareket ettiğini söylemek güçtür. Kanaatimce Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin direnme kararı ve Ceza Genel Kurulunun bu kararı isabetli bulması yerinde olmuştur.

Bir an için ölüm neticesi gerçekleşmese idi; “Gönüllü vazgeçme” başlıklı TCK m.36 uyarınca fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçmiş veya kendi çabasıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlemişse, öldürme suçuna teşebbüsten dolayı cezalandırılmayıp, sadece tamam olan kısım hangi suçu oluşmakta ise, failin o suça ait ceza ile cezalandırılması mümkün olabilirdi, ancak somut olayda ölüm neticesi gerçekleşmiştir.


[1] Ahmet Gökçen, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.470.  

[2] Ibid.    

[3] Ahmet Gökçen, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.472.

[4] Ahmet Gökçen, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.473