Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84

Furkan Aslan
Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84
6 Ağustos 2024 Tarihli Gümrük Kanunu Değişikliklerine Yönelik İnceleme – Satıcı ve Aracı Hizmet Sağlayıcının Yükümlülükleri
08.03.2025 / Stj. Av. Furkan Aslan
I. Giriş
6 Ağustos 2024 tarihli ve 32624 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar (“Karar”) ile 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 62 /1 ve 126/1 maddelerinde değişiklik yapılmıştır.
İlgili değişiklikle; gerçek kişilerin sipariş verdiği ve ticari bir amaç gütmeyen siparişlere uygulanan maktu (Avrupa Birliği ülkelerinden gelen ürünlere %30, diğer ülkelerden gelen ürünlere %60) vergi bedelinin sınırı 150 Avro’dan 30 Avro’ya düşürülmüştür.
İşbu karar ile tüketici olarak sipariş verilen ürünlerin kapsamı daraltılmış ve eskiden 150 Avro altındaki ürünlerin dahil olduğu maktu vergi oranı, 30 Avro ve altındaki ürünlere uygulanmaya başlamakla birlikte, tüketicilerin söz konusu ürünleri sipariş verirken ve ürünlerin gümrükten geçme aşamalarında yalnızca ek vergi yükümlülüklerine katlanmaları değil, ayrıca alınması gereken ek izinler sebebiyle, tüketicilerin artık ticari amaçlı olmayan siparişleri yalnızca maddi olarak değil, fiili olarak da zorlaştırılmıştır.
II. Değerlendirmemiz
İlgili değişiklik neticesinde, yurtdışı menşeili firmalardan Türkiye’ye tüketiciler için ürün satılmasında aracı hizmet sağlayıcı konumunda bulunan firmaların, ilgili Karar öncesinde verilen siparişlere yönelik ifa yükümlülüğünün devam edip etmediği hususu incelenmesi gereken bir konu haline gelmiştir.
İlgili mevzuat hükümleri incelendiğinde:
- 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (“Kanun”) “Satıştan Kaçınma” başlıklı 6.Maddesinde; “Vitrinde, rafta, elektronik ortamda veya açıkça görülebilir herhangi bir yerde teşhir edilen malın, satılık olmadığı belirtilen bir ibareye yer verilmedikçe satışından kaçınılamaz. (…) Hizmet sağlamaktan haklı bir sebep olmaksızın kaçınılamaz.” şeklinde bir düzenleme yer almaktadır.
İlgili düzenlemeye göre satıcı veya aracı hizmet sağlayıcılar, tüketicilere yönelik olarak satışa sundukları ürünlerin satışından haklı bir sebep olmadıkça kaçınamazlar. Söz konusu maddedeki haklı sebep kısmından ne anlaşılması gerektiği hakkında Kanun’da kesin bir tanımlama bulunmamaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nun çeşitli hükümlerinde haklı sebep kavramı kullanılmış olmasına rağmen, haklı sebebin ne olduğu hakkında mevzuatta herhangi bir tanım yapılmamıştır. Kanun koyucu ilgili kavramı tanımlamayarak, somut olay özelinde haklı sebebin varlığını tespit etme noktasında hakime bir taktir yetkisi tanımıştır. Doktrinde ise tüketicilere yönelik satışlarda haklı sebep kavramı genel olarak taraf menfaatleri dikkate alındığında, satıcı veya sağlayıcının ilgili satış sözleşmesini ifa etmesi halinde, satış sözleşmesinden beklediği yararın önemli ölçüde azalmasını kriter olarak belirlemiştir[1].
Söz konusu karar ile birlikte ithal edilen ürünlerin tüketicilere ulaştırılması konusunda aracı hizmet sağlayıcı veya direkt olarak sözleşmenin tarafı durumunda bulunan satıcıların, kendilerine yüklenen edimi ifa etmeleri halinde ilgili sözleşmeden bekledikleri yararın ciddi ölçüde azalacağı yönünde yorum yapıldığı taktirde, ilgili ürünlerin satış veya tesliminden herhangi bir ifa borcu altına girmeksizin kurtulabileceklerinden bahsedilebilir.
Ancak; tüketicilere yönelik satış yapan satıcıların veya aracı hizmet sağlayıcıların çoğunluğunun basiretli tacir olduğu ön kabülü ile söz konusu karar incelendiğinde, tarafların ürünlerin teslim edilmesini borçlandıklarında yasal düzenlemelerin değişmesi riskini de üstlendikleri ve basiretli tacir olmaları sebebiyle mevzuattaki bu tarz değişimleri en azından öngörebileceklerini kabulü halinde ilgili Kanun’un 6.maddesinde düzenlenen haklı bir sebep hali oluşmayacaktır.
Söz konusu kararın yürürlülük tarihinden önce verilecek siparişlerle ilgili yapılacak başka bir yorumda, ilgili karar ile satıcı veya aracı hizmet sağlayıcılarının ürünü teslim borcunun Türk Borçlar Kanunu 121.maddesinde düzenlenen, ilgili vergi harcamasının satılanı devralmak üzerine yapılan gider kapsamına girebileceğidir.
Türk Borçlar Kanunu′nun 121. maddesine göre,” Aksine sözleşme veya âdet yoksa, ölçme ve tartma gibi devir giderleri satıcıya, satılanı devralmak üzere yapılan giderler ve satılanın ifa yerinden başka yere taşınması gerektiğinde, taşıma giderleri alıcıya aittir”. Şeklinde düzenlenmiştir. İlgili madde hususunda yorum yapılabilmesi için Türk Borçlar Kanunu’nun ifa yeri hususunu düzenleyen 89.maddesi de incelenmelidir. İlgili maddeye göre “Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır; Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde, Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde, Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir”.
Karar özelindeki tüketicilere teslim edilmesi gerekli olan borçların genelde parça borcu olduğu kabul edildiği taktirde eğer satıcı veya sağlayıcılar ile tüketiciler arasında aksi bir anlaşma bulunmadığı var sayılırsa söz konusu ürünlerin bulunduğu yerde ifa edilmesi gerektiği kabul edilmelidir. İşbu durumda ürünlerin ithalatını gerçekleştiren borçlu tarafların, ayrıca ürünün ithalatında oluşacak her türlü bedeli karşılama hususunu üstlenmedikleri taktirde söz konusu masraflar tüketicilerin sorumluluğunda olacaktır. Bu durum dikkate alındığında Karar ile artan vergi oranı neticesinde ürünlere uygulanan vergi miktarı, ürünlerin satılanın ifa yerinden başka yere taşınmasından sebepli bir masraf olacağı kabulü ile tüketicilerin sorumluluğunda olup, ilgili satıcı veya sağlayıcıların söz konusu vergi artışını karşılamakla yükümlü olmayacakları yorumu yapılabilir.
III. Sonuç
Söz konusu değişiklik kararının yürürlüğe girdiği 06.08.2024 tarihi ile, ilgili tarihten önce oluşturulmakla birlikte ifa tarihi kararın yürürlüğe girmesinden sonra olan borçlar ile, karardan sonra oluşturulan sözleşmelerden doğan borçların akıbetlerinin ne olacağına dair henüz yargıda oluşturulmuş bir içtihat söz konusu değildir. Kanımca, her ne kadar söz konusu sözleşmelerin bir tarafının Tüketici olması sebebiyle, yorum halinde tüketicilerin lehine yorum yapılması gerektiği kuralı ve sözleşmenin karşı tarafının basiretli tacir olduğu gözönüne alınsa bile, Karar’ın yürürlüğe girmesi ile birlikte 150 Avro’dan 30 Avro’ya kadar olan ürünlere yalnızca ek vergi uygulanmamakta, aynı zamanda söz konusu ürünlerin ithalatçılarının uymaları gereken yasal mevzuatta değişeceği için, ek yasal düzenlemelere uyma ve ithalat izinlerini genişletme yükümlülüğü de yüklenmektedir. İşbu yükümlülükler gözönüne alındığında söz konusu sözleşmelerin satıcı veya aracı hizmet sağlayıcı konumunda bulunan tarafların, ilgili sözleşmeden elde etmeyi planladıkları yararın çok ciddi ölçüde azalması dikkate alınarak söz konusu sözleşmelerde Kanun’da düzenlenen haklı sebep kavramının gündeme gelme ihtimali bulunup, kanun koyucunun hakimlere taktir yetkisi tanıdığı ilgili haklı sebep kavramının somut olaya yorumlanarak uygulanması gerekecektir. İlgili konunun Türk Borçlar Kanunu′nun 121. maddesine göre incelendiği taktirde ise, devir giderleri satıcıya, taşınma giderleri ise alıcıya aittir. Ayrıca, Türk Borçlar Kanunu′nun 89. maddesi, borcun ifa yerini belirler; para borçları alacaklının yerleşim yerinde, parça borçları ise borç konusu eşyaların bulunduğu yerde ifa edilir. Eğer satıcı ile alıcı arasında aksi bir anlaşma yoksa, ürünlerin bulunduğu yerde ifa edilmesi gerekmektedir. Bu durumda, ürünlerin ithalatını gerçekleştiren taraflar, ithalatla ilgili masrafları sözleşmede ayrıca üstlenmedikçe, bu masraflar tüketiciye aittir. İlgili Karar nedeniyle ürünlere uygulanan yeni vergi oranları, taşıma masrafı olarak kabul edilip, tüketicinin sorumluluğunda olacaktır. Satıcı veya sağlayıcı, bu vergi artışından doğan ek masrafları karşılamakla yükümlü olmayacaktır.
[1] Özer Seliçi, Borçlar Kanununa Göre Sözleşmeden Doğan Sürekli Borç İlişkilerinin
Sona Ermesi, İstanbul 1976, s. 192