Nur Zeynep Şen, LL.M.

Berra Berçik

7410 sayılı Kanun ile 7221 sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’da Yapılan Değişiklikler

16.06.2022 / Av. Nur Zeynep Şen, Stj. Av. Berra Berçik

15 Haziran 2022 tarihli ve 31867 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7410 sayılı Kanun ile çeşitli kanunlarda değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerden bazıları 7221 sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’da yapılmıştır.

Coğrafi veri toplayan, paylaşan, üreten ve satan kişileri izin yükümlülüğüne tabi kılan 7221 sayılı Kanun’da yapılan önemli değişiklikler kısaca 5 başlıkta ele alınabilir:

1) Özellikle Türkiye genelinde faaliyet gösteren firmalar için pafta başı hesaplandığında oldukça yüksek miktarlara ulaşan izin ücretlerine üst sınır getirilmiştir.

2) Süresi içinde izin başvurusu yapmayanlara yönelik yeni bir yaptırım türü olarak faaliyetin durdurulması yaptırımı düzenlenmiştir.

3) İzin almayan kişilere uygulanacak olan idari para cezasının veriliş usulü ve pafta sınır alanının belirlenememesi halinde hesaplanış usulü belirlenmiştir.

4) Uygulanacak idari para cezalarına karşı gidilecek yargı yolu idare mahkemeleri olarak belirlenmiştir.

5) Daha önce Kanun’da bir dayanağı olmayan ve ilk kez Yönetmelik ile düzenlenen lisans usulüne kanuni dayanak kazandırılmıştır.

Bu başlıklarda özetlenebilecek olan değişikliklerin detayları ise şu şekildedir:

1. İzin Ücretine Üst Sınır Getirilmiştir.

Türkiye’ye ait Ulusal Coğrafi Veri Sorumluluk Matrisi kapsamında coğrafi verileri toplayan, üreten, paylaşan veya satan gerçek kişilerin ve özel hukuk tüzel kişilerinin;  ticari faaliyetleri gerçekleştirmek için gerekli belgelere sahip olması şartı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının (“Bakanlık”) iznine tabi olduğunu belirten Kanun 1. maddesi uyarınca izin bedelinin üst sınırı; her halükarda yerli gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişileri ile yabancı gerçek kişiler ve tüzel kişiler için belirlenen pafta başına izin bedelinin 100.000 katı Türk lirasını geçemeyeceği belirtilerek düzenlenmiştir.

2. Süresi İçinde Başvuru Yapmayanların Faaliyetlerinin Durdurulacağı Belirlenmiştir.

7221 sayılı Kanun’da yapılan değişiklik öncesinde izin alınmaması halinde yalnızca izin bedelinin 10 katı tutarında idari para cezası öngörülmekteydi. Ancak 7410 sayılı Kanun’un m. 29/6(a) ile yapılan değişiklik ile süresinde izin başvurusunda bulunmayan kişilere yönelik yeni bir yaptırım türü düzenlenmiştir. Buna göre Bakanlık tarafından tanınan 10 günlük süre içinde izin başvurusunda bulunulmaması halinde izin bedelinin 5 katı tutarında idari para cezasının yanı sıra başvuruda bulunmayan kişilerin faaliyetinin durdurulması hüküm altına alınmıştır.

Detayları Kanun’da düzenlenmeyen cezaların uygulanmasına yönelik usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak Yönetmelik ile belirlenecektir.

3. İdari Para Cezasının Veriliş ve Hesaplanış Usulü Düzenlenmiştir.

7410 sayılı Kanun ile 7221 sayılı Kanun’da idari usule ilişkin yeni hükümler eklenmiştir. Bu hükümler iki başlık altında açıklanabilecektir.

a. İzin almayan kişilere uygulanacak olan idari para cezasının veriliş usulü düzenlenmiştir.

7221 sayılı Kanun’da yapılan değişiklik öncesinde izin alınmaması halinde doğrudan izin bedelinin 10 katı tutarında idari para cezasının uygulanacağı, bu idari para cezası kararının ilgiliye tebliğ edileceği öngörülmekte ve tebliğ tarihinden itibaren hangi süre içinde ödeneceği hakkında herhangi bir süre sınırı bulunmamaktaydı.

Ancak 7410 sayılı Kanun’un m. 29/6(a) ve m. 29/6(c) ile yapılan değişiklik uyarınca iznin alınmaması durumunda faaliyet sahibine başvuru için 10 günlük süre verileceği, bu süre içinde başvuruda bulunulmaması halinde idari para cezası kararının ilgiliye tebliğ edileceği ve bu cezanın tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içinde ödenmesi gerektiği belirlenmiştir.

Dolayısıyla değişiklik öncesinde izin almayan kişilere idari para cezası uygulanmadan önce bir süre tanınarak uyarılması gibi bir usul bulunmuyorken 7410 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında izin başvurusunda bulunmayan kişilere idare tarafından 10 günlük bir süre tanınması zorunluluğu getirilmiştir. Bu süre tanınmadan doğrudan idari para cezası uygulanması işlemi hukuka aykırı kılacaktır.

b. Pafta sınır alanının tespit edilememesi halinde verilecek idari para cezasının hesaplama usulü belirlenmiştir.

7221 sayılı Kanun’da yapılan değişiklik öncesinde izin başvurusunda bulunmayan kişilerinin faaliyet alanlarının ve dolayısıyla idari para cezasının temelini oluşturan pafta sayısının nasıl belirleneceğine ilişkin bir düzenleme bulunmuyordu. Ancak 7410 sayılı Kanun’un 29. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendiyle getirilen düzenlemeyle birlikte, pafta sınır alanının tespit edilememesi halinde idari para cezası için 1.000 (bin) adet 1/1000’lik pafta üzerinden hesaplama yapılacağı belirtilmiştir.

4. Uygulanacak İdari Para Cezalarına Karşı Gidilecek Yargı Yolu Belirlenmiştir.

7410 sayılı Kanun’la getirilen düzenlemeden önce idari para cezalarına karşı gidilecek yargı yolunun belirlenmemesi nedeniyle idari para cezasının uygulanması durumunda görevli yargı yeri Kabahatler Kanunu uyarınca Sulh Ceza Hakimliği olacaktı. 7221 sayılı Kanun’a eklenen hükümle, idari para cezalarına karşı gidilecek görevli yargı merci idare mahkemesi olarak belirlenerek bu durum açıklığa kavuşturulmuştur.

Burada dikkat edilmesi gereken husus; idari yargıda dava açma süresinin Kanun’a eklenen yeni düzenlemeyle İYUK m. 7’den farklı olarak 30 gün olarak belirlenmiş olmasıdır. Ayrıca incelemenin zaruret olmayan hallerde evrak üzerinden yapılacağı ve ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararların kesin olduğu hüküm altına alınmıştır.

5. Daha önce ilk kez Yönetmelik’te Düzenlenen Lisans Usulüne Kanuni Dayanak Kazandırılmıştır.

Hem 49 sayılı CBK’da hem de 7410 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesinde, 7221 sayılı Kanun’da lisans kavramı yer almamasına ve yalnızca izin usulü öngörülmesine rağmen Coğrafi Veri Lisans Yönetmeliği ile coğrafi veri lisansı düzenlenmişti. Bu itibarla kanuni bir dayanağı olmayan lisans usulü, 7410 sayılı Kanun’un 29. Maddesinin 7. fıkrası ile 7221 sayılı Kanun’a eklenmiş ve böylelikle lisans usulüne kanuni bir dayanak kazandırılmıştır.

Bakanlık ile yapacakları iş birlikleri kapsamında Türkiye’ye ait Ulusal Coğrafi Veri Sorumluluk Matrisi kapsamındaki coğrafi verileri toplayan, üreten, paylaşan veya satan gerçek kişilere ve özel hukuk tüzel kişilerine; veri madenciliği yapması ve yeni veri üretmesi konularında, Bakanlık tarafından lisans verileceği 7410 sayılı Kanunla düzenlenmiştir.

Bu itibarla, lisans bedellerinin Bakanlıkça belirleneceği ve Döner Sermaye İşletmesi Birim Fiyat Listesinde her yıl yayımlanacağı öngörülmüştür. Lisansa ilişkin kapsam, usul ve esasların Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği düzenlenmiştir.

SONUÇ

1. 7410 sayılı Kanun ile 7221 sayılı Kanun’da coğrafi veri izin ve lisans yükümlülüğüne ilişkin önemli değişiklikler yapılmıştır.

2. Bu düzenlemeler 7221 sayılı Kanun’un değişiklik öncesinde var olan belirsiz ve öngörülemez bazı hukuki sorunları daha belirli ve öngörülebilir hale getirmiştir. Pafta sayısının belirlenemediği durumlarda idari para cezasının hesaplanış usulünün belirlenmesi, idari para cezasının uygulanmasından önce 10 günlük bir süre tanınmasının zorunlu olması ve izin ücretine ilişkin üst sınır getirilmesi bu düzenlemelere örnek verilebilir.

3. Ancak 7410 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında da 7221 sayılı Kanun’da tartışmalı hukuki problemler bulunmaktadır. Örneğin, idari para cezaları hakkında verilen idare mahkemesi kararlarının kesin olduğunun düzenlenmesinin hükmün denetlenmesini talep etme hakkına aykırı olduğu değerlendirilmektedir. Zira 7221 sayılı Kanun ile verilecek idari para cezaları faaliyet gösterilen pafta sayısına nispetle somut olayın niteliğine göre yüksek meblağlara ulaşabilecek ve muhatabı üzerinde ağır ve ciddi bir yaptırım niteliği taşıyabilecektir. Dolayısıyla söz konusu düzenlemenin usul ekonomisi ve makul sürede yargılama hakkı ilkeleri karşısında feda edilebilecek kadar düşük para cezalarını kapsamadığı görülmektedir. Bu nedenle söz konusu düzenlemenin Anayasa’nın 13. ve 36. maddesine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.[1]

 

[1] Benzer yönde bkz. AYM, E. 2020/21, K. 2020/53, 02.10.2020.