Prof. Dr. Ersan Şen
Dr. Erkan Duymaz
Bireysel Başvuru Süresinin Hesaplanmasında “UYAP’tan Öğrenme”
22.05.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz
Daha önceki yazılarımızda; Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru süresinin başlangıcında nihai kararın UYAP’tan görüntülendiği tarihin esas alınmasını değerlendirmiş ve bu uygulamanın halihazırda oldukça kısa olan bireysel başvuru süresini fiilen daha da kısalttığını, aşırı şekilci bir yaklaşıma dayandığını, mahkemeye erişim hakkına ciddi bir müdahale teşkil ettiğini, geçmişe dönük olarak uygulanması sebebiyle öngörülemez olduğunu, bireysel başvuru yolunun anlam ve amacıyla bağdaşmadığını dile getirmiştik.[1]
AYM’nin UYAP’tan öğrenme kuralını uygulayarak bir başvuruyu süre aşımı nedeniyle kabul edilemez bulduğu ilk kararı, 21.07.2020 tarihli Hüseyin Aşkan kararıdır (B. No: 2017/15649). Bu karar vesilesiyle AYM’nin; UYAP evrak işlem kütüğündeki kayıtları inceleyerek, sistemde bulunan evrak hakkında kim tarafından hangi tarih ve saatte ne tür işlemlerin yapıldığını takip ettiği ortaya çıkmıştır. AYM’nin bu kararda yaptığı değerlendirmeler, UYAP’ta bulunan bir belgenin “avukat” tarafından görüntülenmesi durumu ile sınırlıdır. Mahkeme avukatlara yönelik olarak şu tespitlerde bulunmuştur:
“Yargı sisteminin parçası olarak avukatlar; sistemde vekaleti bulunan dava dosyalarını internet üzerinden UYAP'tan yararlanarak inceleyebilmekte, bu dosyalardan suret alabilmekte, elektronik imza ile sistemdeki dava dosyalarına evrak ekleyebilmekte, yeni dava dosyası açabilmekte ve harç ödeyebilmektedirler. Ayrıca nihai kararın gerekçesine erişmenin mümkün hâle geldiği durumlarda başvurucu avukatları bu sistemi kullanmak suretiyle nihai kararın gerekçesini kesin olarak öğrenme imkânını da elde etmektedirler.” (§ 27).
Resmi Gazete’de yayımlanmayan ve AYM Başkanlığının basın duyurusuna konu olmayan bu karara dayanılarak çok sayıda başvurunun süre aşımından reddedilmesi sebebiyle AYM’ye haklı eleştiriler yöneltilmiştir. Muhtemelen bu eleştirilere bir cevap olarak AYM 23.11.2021 tarihli Kent Çarşı Yönetimi kararıyla (B. No: 2019/21781) bu içtihadını devam ettirmiş, ancak bu kez basın duyurusu aracılığıyla kamuoyunun bilgisine sunmuştur. Bu karara muhalif kalan Üye Sayın Selahaddin Menteş; başvuru süresinin UYAP’tan öğrenme ile başlatılması suretiyle başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez bulunmasını mahkemeye erişim hakkına getirilen orantısız bir sınırlama olarak değerlendirmiş, bu kuralın geçmişe dönük uygulanmasının öngörülemez olduğunu ifade etmiş ve sonuç olarak “hukuki güvenlik” ilkesi gereğince bireysel başvuru süresinin “tebligat hukukunun bütüncül yorum yoluyla yorumlanarak belgelendirilebilen bir tebligat işlemi sonucu” başlatılması gerektiğini savunmuştur.
AYM’nin Hüseyin Aşkan ve Kent Çarşı Yönetimi kararları; “UYAP’tan öğrenme” kuralının vekille takip edilen davalarda temsil edilenler bakımından geçerli olup olmadığı konusunda sessizdir. AYM 08.03.2023 tarihli Ümran Özkan kararında (B. No: 2019/13338); bu tereddüdü gidermiş ve ister avukat ister temsil edilen olsun, nihai kararın UYAP’tan açılması ile birlikte 30 günlük başvuru süresinin işlemeye başlayacağını belirtmiştir. Bu başvuruda; vekille temsil edilen başvurucu nihai karar olan Bölge İdaresi Mahkemesi kararının gerekçesini UYAP’tan bizzat öğrenmiş, bundan yaklaşık 10 gün sonra ise bu karar vekile tebliğ edilmiştir. AYM mevcut içtihadına dayanarak; bireysel başvuruda sürenin başlangıcının tebligatla değil ihlalin öğrenilmesi ile başladığını ve “vekille takip edilen işlerde (…) öğrenmenin asıl kişi veya vekil tarafından gerçekleşmesinde sürenin başlangıcı açısından herhangi bir fark(ın)” bulunmadığını hatırlatmış, 7201 sayılı Tebligat Kanunu m. 11/1’de öngörülen, vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı düzenlemesinin bireysel başvuru bakımından bir sonuç doğurmayacağını; zira bu Kanundan sonra kabul edilen 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun m.47/5 ve İçtüzük m.64/1 uyarınca, bireysel başvurularda 30 günlük başvuru süresinin ihlal neden olduğu iddia edilen karar veya işlemin öğrenildiği tarihten başlayacağını, yargılama sonucu verilen bir kararın kanunen tebliğ zorunluluğu bulunsa dahi, kararın gerekçesiyle birlikte herhangi bir şekilde öğrenilmesi ile bireysel başvuru süresinin başlayacağını ve bu kuralın UYAP’tan öğrenme durumunda da geçerli olacağını ifade etmiştir (§ 31 ve 39).
AYM, tebliğ zorunluluğu bulunan durumlarda dahi nihai kararın herhangi bir şekilde birey (asıl kişi) tarafından öğrenilmesine hukuki sonuç bağlamış ve süre hesabında öğrenme tarihinin esas alınacağını net olarak ifade etmiştir. Hüseyin Aşkan kararı ile icat edilen UYAP’tan öğrenme kuralının uygulama alanı böylece biraz daha genişlemiştir.
AYM’nin Ümran Özkan kararı bir Genel Kurul kararıdır. Bu, UYAP’tan öğrenme kuralının AYM nezdinde önemli bir mesele olarak görüldüğünü göstermektedir. Benzer konulu önceki kararların aksine Ümran Özkan kararı, Mahkeme üyeleri arasında bariz bir ayrışmaya yol açmıştır. Gerçekten karar, ancak 8’e 7 gibi zayıf bir çoğunlukla alınabilmiştir. Karşıoy gerekçelerine bakıldığında özetle; başvurucunun UYAP üzerinden nihai kararı öğrendiği tarihten itibaren 30 günlük başvuru süresinin başlatılmasının öngörülebilir olmadığı, UYAP’tan öğrenme kuralına avukat ve vatandaş açısından aynı sonuçların bağlanmasının hakkaniyetli olmadığı, başvuru süresinin tespitinde aşırı katı ve şekilci davranılmaması gerektiği, somut olayda başvurucuya orantısız bir külfet yüklenerek başvurucunun mahkemeye erişim hakkının engellendiği yönünde görüş ve eleştirilerin dile getirildiği görülmektedir. Daha önce, Kent Çarşı Yönetimi kararında karşıoy kullanan üyenin bu kararda çoğunluk içinde yer alması dikkat çekici bir husus olarak kaydedilmelidir.
Kanaatimizce; Hüseyin Aşkan kararında olduğu gibi Ümran Özkan kararında da AYM tarafından benimsenen yaklaşım, bireysel başvuru hakkının kullanımını ciddi ölçüde güçleştiren, öngörülemez, katı ve şekilci bir yaklaşımdır. Bu açıdan, karşıoy gerekçelerinde ileri sürülen görüşe ve değerlendirmelere katılmamak mümkün değildir.
İlk olarak; vekille temsil edilen bir kişinin, başvuru süresinin vekile tebligat ile başlayacağını düşünmesi olağan karşılanmalıdır. Nitekim Tebligat Kanunu’ndaki ve hukuk sistemimizdeki ana kural bu yöndedir. Bu kuralın, AYM’ye bireysel başvurularda uygulanmayacağını belirten açık bir düzenleme veya içtihat yoktur. Başvurucunun, davası ile ilgili her türlü tebligatın vekiline yapılacağını ve kanuni sürelerin o andan itibaren işlemeye başlayacağını öngörmesi hukuk sistemimizin mantığına uygun ve meşrudur. Buna karşın AYM’nin; yorum yoluyla, 6216 sayılı Kanunun “sonraki kanun” olması gerekçesiyle Tebligat Kanunu hükümlerinin bireysel başvuru süresinin hesaplanmasında uygulanmayacağı kanaatine varması başvurucu açısından öngörülebilir değildir. AYM’nin yorumuna yedi üyenin katılmaması, bu yorumun gerçekten de öngörülebilir olmadığını teyit etmektedir.
İkinci olarak, nihai kararın UYAP’tan görüntülenmesine avukatlar ve vatandaşlar bakımından aynı hukuki sonucun bağlanması son derece tartışmalıdır. Profesyonel hukukçu olan avukatların davaları ile ilgili her türlü işlemi UYAP vasıtasıyla yapabilmeleri nedeniyle UYAP’tan evrak açma işleminin sonuçlarını öngörebilecekleri düşünülse de bu platformdan yalnızca kendi davasını takip eden ve vekil ile temsil edilen vatandaşlardan aynı öngörüde bulunmalarını beklemek bu kişilere orantısız bir külfet yüklenmesi anlamına gelecektir. Bireylerin profesyonel hukuki yardım almalarının öncelikli nedeni kendilerini usul hukukunun karmaşık kuralları karşısında güvenceye almaktır. Ortada geçerli bir temsil ilişkisi bulunmasına ve vekile tebligatın kural olmasına rağmen, bireyin ve avukatın davranışlarını aynı kurallara bağlamak temsil ilişkisinin amacına uygun düşmemektedir.
Üçüncü olarak, UYAP’tan öğrenme kuralının katı ve şekilci biçimde uygulanması bireysel başvuru hakkının, dolayısıyla mahkemeye erişim hakkının kullanılmasını pratikte ciddi ölçüde güçleştirmektedir. UYAP’tan görüntülenen bir mahkeme kararının içeriğinin o anda öğrenildiği yalnızca bir varsayımdır. Bu varsayımın aksini kanıtlamak mümkün değildir. Nitekim AYM; UYAP evrak işlem kütüğündeki kayıtlardan yola çıkarak, belgenin hangi tarihte görüntülendiğini tespit etmekte ve bu tarihte kararın içeriğinin öğrenilmiş olduğunu kabul etmektedir. Bu varsayımın; yine profesyonel hukukçu olmaları sebebiyle ve tabi oldukları özen yükümlülüğünün bir sonucu olarak avukatlar açısından makul olduğu düşünülebilirse de, sıradan yurttaşlar açısından durumun farklı olabileceği kabul edilmelidir. Gerçekten, yaşlılık, hastalık, tutuklu veya cezaevinde bulunma, okur yazar olmama veya başka herhangi bir sebeple kişinin e-devlet hesabının bir başkası tarafından kullanılması günümüz koşullarında pekala mümkündür. Böyle bir olasılıkta, bir mahkeme kararının görüntülenmesi ilgili kişinin karar içeriğini fiilen öğrendiği anlamına gelmeyebilir. Bu nedenle, UYAP’tan öğrenmenin tebligat ile aynı hukuki etkiye yol açması en azından bireyler bakımından gerçeğe ve hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurabilecektir.
Dördüncü olarak, UYAP’tan öğrenme kuralının sistematik biçimde uygulanması uygulamada avukatları ve vatandaşları ciddi bir belirsizlik içinde bırakmaktadır. Bilindiği üzere, avukatların ve vatandaşların UYAP evrak işlem kütüğüne erişim imkanı yoktur. Bu nedenle; bir evrakın UYAP’tan görüntülenip görüntülenmediği, görüntülendi ise bunun hangi tarihte gerçekleştiği konusunda tereddütler yaşanabilmektedir. Bireysel başvuru süresinin yalnızca 30 gün olduğu düşünüldüğünde bu belirsizliğin ciddi bir sorun teşkil ettiği aşikardır. AYM’ye tanınan imkanların başvuruculara ve vekillere tanınmaması bu kişilerin her daim süre aşımı kaygısı yaşamalarına neden olabilmektedir. Avukatların sürekli olarak temsil ettiği kişilere bu konuda uyarılarda bulunmaları, buna rağmen tereddütlerinden hiçbir zaman kurtulamamaları üzerlerinde orantısız bir külfet oluşturmaktadır.
Sonuç olarak, UYAP’tan öğrenme kuralının faydasından çok zararı bulunduğu kabul edilmelidir. Bu kuralın katı bir şekilde uygulanmasının pratik faydası, AYM’nin iş yükünün bir parça hafiflemesidir. Bu konuda kamuoyu ile paylaşılan bir istatistik bulunmamakla birlikte, çok sayıda başvurunun bu şekilde süre aşımı nedeni ile kabul edilemez bulunduğu bilinmektedir. Ne var ki, AYM’nin öncelikli görevi bireysel başvuru sayısını düşürmek değildir. AYM’ye bireysel başvuru yolunun nihai amacı temel hak ve özgürlüklere yönelik ihlallerin tespit edilip giderilmesidir. AYM’nin iş yükünün katlanarak büyümesinin sorumlusu hak arama özgürlüğünü kullanan bireyler değildir. Dolayısıyla iş yükünün külfeti başvuruculara yüklenmemelidir. AYM’nin, iş yükünü hafifletmek amacıyla birtakım tedbirler alması kuşkusuz meşru ve gereklidir. Ancak bu yapılırken, bireysel başvuru hakkının kullanımını güçleştirecek yorum ve uygulamalardan kaçınılmasına, vatandaşın yargıya olan güveninin zedelenmemesine özen gösterilmelidir. AYM’ye başvuru süresi oldukça kısadır. Bu sürenin verimli bir şekilde kullanılabilmesi için sürenin başlangıcının hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıkça tanımlanması ve başvurucular tarafından bilinmesi gerekmektedir. UYAP’tan öğrenme gibi sonradan kabul edilen “öğrenme” biçimlerinin başvurucuların aleyhine sonuçlar doğurduğu ortadadır.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) Üçdağ/Türkiye kararında, AYM’ye bireysel başvuru süresinin katı ve şekilci yorumlanmaması gerektiğini ifade etmiştir (B. No: 23314/19, 31.08.2021). Bununla birlikte İHAM, AYM’nin Hüseyin Aşkan kararında uyguladığı ölçütü (avukatın nihai kararı UYAP’tan görüntülediği andan itibaren başvuru süresinin başlaması) mahkemeye erişim hakkı bakımından bir sorun olarak görmemektedir. AYM’nin Ümran Özkan kararında benimsediği yorumun, İHAM tarafından aynı yönde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği meçhuldür.
İHAM tarafından kabul edilsin veya edilmesin UYAP’tan öğrenme kuralı uygulamada büyük sıkıntılar doğurmaktadır. Bunların giderilmesi için İHAM’ın bir ihlal kararı vermesini beklemeye gerek yoktur. Öte yandan, AYM’nin UYAP’tan öğrenme kuralını uygulamaktan vazgeçmesini beklemenin gerçekçi olmadığı söylenmelidir. Nitekim, AYM’ye başvuru süresinin UYAP’tan öğrenme dahil herhangi bir şekilde “öğrenme” ile başlayacağı konusunda üyeler arasında bir fikir birliği olduğu görülmektedir. Tartışmalı olan husus vekille takip edilen davalarda nihai kararın temsil edilen tarafından UYAP’tan öğrenilmesinin başvuru süresini başlatıp başlatmayacağından ibarettir. Kanaatimizce, en azından bu son durumda UYAP’tan öğrenme kuralı uygulanmamalıdır.
UYAP’tan öğrenme kuralının aynı şekilde uygulanmaya devam edilmesi durumunda, UYAP evrak işlem kütüğüne erişimin avukatlara ve temsil ettikleri kişilere de sağlanması gerekmektedir. Bu sayede hiç olmazsa süreye ilişkin tereddütler ve kaygılar ortadan kalkacak, süreç öngörülebilir hale gelecektir. Başvurucular açısından en ideal çözüm ise, yasa koyucunun devreye girerek bireysel başvuru süresini ve bu sürenin hesaplanmasına ilişkin kuralları yeniden düzenlemesi olacaktır. Kanaatimizce; bireysel başvuru süresinin 60 güne çıkarılması ve bu sürenin, tebligatın zorunlu olduğu hallerde, tebligat ile başlatılması, ayrıca ceza davalarında Yargıtay dairelerinin nihai kararlarının tebliğinin zorunlu hale getirilmesi, süre bakımından yaşanan belirsizlikleri ve tartışmaları büyük ölçüde sonlandıracaktır. Bu durumda AYM’nin iş yükü azalmayacak, fakat bireysel başvuru hakkının etkili bir şekilde kullanımı güvence altına alınmış olacaktır.