Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84

Nisan Bektaş
Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84
Hero Electric Vehicles Pvt. Ltd. v. Lectro E-Mobility Private Ltd. Kararı
15.01.2025 / Stj. Av. Nisan Bektaş
2008 yılında “Hero” ve “Hero Electric” ticari markaları Ticari Marka Sicili’ne tescil edilmiştir. Munjal Grubunun ortaklığı 2 yıl sonra, 20.05.2010 tarihinde dörde ayrılmış ve F-1, F-2, F-3, F-4 grupları oluşmuştur. Ailedeki bu gruplar arasında ortaklığın giderilmesi için önce Aile Uzlaşma Sözleşmesi (Family Settlement Agreement “FSA”), akabinde ise Ticari Marka ve İsim Sözleşmesi (Trade Mark and Name Agreement “TMNA”) imzalanmıştır. Ticari Marka ve İsim Sözleşmesiyle “Hero” ticari markasının hangi alanlarda hangi aile grubunun kullanacağı kararlaştırılmıştır. Hero Exports adlı şirketin markanın hakları F-1 grubuna geçmiş ve bu doğrultuda elektrikli araçlar bakımından, elektrikli bisiklet de dahil olmak üzere, “Hero” ticari markasının kullanımı münhasıran F-1 grubuna geçmiştir. Bu sözleşmelerde, sözleşmelerden doğan her türlü uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözüleceğine ilişkin madde yer aldığından tahkim sözleşmesi kurulmuştur. Sözleşmelerin kurulmasından sonra davacılardan biri olan Hero Electric Vehicles Pvt. Ltd. (”HEVPL”) şirketi kurulmuş ve davacılar bu şirket üzerinden elektrikli araç alım - satımı yapmaya başlamıştırlar. HEPVL zaman içerisinde bu alandaki satışları sonucunda saygınlık kazanmış, “Hero” ve “Hero Electric” ticari markaları HEVPL’nin tek kaynak tanımlayıcısı olmuştur.
Tarafların İddiaları
Davacılar F-1 grubunun altında yer alan Hero Electric Vehicles Pvt. Ltd. ve Hero Exports şirketleri (“Davacılar”), davalılar ise F-4 grubunun altında yer alan Lectro E-Mobility Pvt Ltd ve Hero Cycles Ltd. (“Davalılar”) şirketleridir. Davacılar, davalıların gaz kelebekli elektrikli bisiklet üretimi yaptığı, bu bisikletleri “Hero” ticari markasını kullanarak sattığı, elektrikli araçlarda bu ifadeyi kullandığı için davalıların ticari marka hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir. Davalı ise bu uyuşmazlığın tahkim yolunda çözülmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Davacı ve davalının iddialarına detaylı bakıldığında; Davacı, davalının gaz kelebekli bisiklet satışında “Hero” ticari markasını kullanmasının kötüniyetli olduğunu, bunun piyasada karışıklığa yol açacağını, Davalıların “Hero Lectro” ibaresinin ticari marka tescili için başvuruda bulunmuş olmasının kötüniyet göstergesi olduğunu, Davacıların ayni hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir. Davalılar ise “Hero” ticari markasının kullanımı ve bundan doğan uyuşmazlıkların, FSA ve TMNA’da yer alan tahkim maddeleri sebebiyle, tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiğini savunmuştur. Bunun akabinde Davacılar uyuşmazlık konusunun marka kullanımının tescil ile kapsamının belirlenmesi gerektiğine ilişkin olduğunu, bu nedenle FSA ve TMNA’ya bağlı bir uyuşmazlık olmadığını, Anayasa Mahkemesi içtihadına (Booz Allen & Hamilton Inc. v. SBI Home Finance Ltd.) göre patent, ticari marka ve telif haklarının tahkime elverişli olmadığını, bu nedenle sadece tahkim sözleşmesinin değil davanın konusunun da tahkime elverişli olup olmadığının incelenmesi gerektiğini; Davalıların başka bir mahkemede dava açtığı için ipso facto tahkim yoluna başvurmaktan feragat ettiğini; dava konularından biri bile tahkime elverişli değil ise tahkim yoluna gidilemeyeceğini, çünkü dava konusunun bölünemeyeceğini; dava sonucunda ayni bir karar ortaya çıkacağı için dürüstlük kuralına aykırılığın ileri sürülemeyeceğini; tescil bakımından bir itiraz olacaksa bunun Ticari Marka Sicili’ne yapılması gerektiğini; Davalıların önceki tahkim kararına dayanamayacağını, tahkim kararına konu olan uyuşmazlık ile bu davanın konusu olan uyuşmazlığın konularının farklı olduğunu ileri sürmüştür. Davalılar ise kendi açtıkları dava ile bu davanın konusunun farklı olduğunu, dolayısıyla tahkim yolundan feragatin söz konusu olmadığını, birbirinden bağımsız olan uyuşmazlıklarda dava veya tahkim yolunu seçme haklarının saklı olduğunu belirtmiştir. Son olarak davacı mevcut ihtilafın tahkime elverişli olduğu kabul edilse bile Hindistan Hukuk Muhakemesi Kanunu ve 1996 tarihli Ticari Marka Kanunu uyarınca bu davanın mahkeme önünde görülmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Mahkemenin Kararı
Mahkeme kararında, HEVPL ve Lectro şirketlerinin sözleşmelerden sonra kurulmuş olmasının sözleşmeler ile bağlı oldukları gerçeğini değiştirmediğini, çünkü davanın tarafı olan F-1 ve F-4 grubuna bağlı şirketler olduklarının, HEVPL’nin aynı sözleşmelerden doğan farklı bir uyuşmazlıkta tahkim yoluna başvurduğunun altını çizmiştir. Bu değerlendirme sonrasında eğer taraflardan biri tahkim sözleşmesini göz ardı ederek dava açar ve karşı taraf tahkim yoluna gidilmesi gerektiğine ilişkin itirazda bulunursa, mahkemenin öncelikle bu itirazı incelemesi gerektiğini, mahkemenin bu itirazı haklı bulduğu takdirde uyuşmazlığı hakem heyetine yönlendirmesi gerektiğini açıklamıştır.
Dava konusunun tahkime elverişsiz olması genellikle kanundan kaynaklanırken, bir talebin tahkime elverişsizliği, talebin tahkim anlaşması kapsamında olmamasından kaynaklanır. Somut olayda mahkeme Hindistan Anayasa Mahkemesi’nin belirlediği tahkime gidilemeyecek hallerden olan ayni dava, devletin egemenliği ile ilgili olan dava konusunun varlığı, 3.kişileri erga omnes etkileyecek karar olması ve emredici hükümlerde açıkça tahkim yoluna elverişsizliğin belirtilmesi gibi konuların varlığını tespit etmemiştir.
Mahkeme, tahkim sözleşmesinin geçerliliği incelenirken davanın esasına girilmeden prima facie bir inceleme yapılması gerektiğini ve eğer prima facie inceleme sonucunda geçerlilik hakkında bir karar verilememişse, tahkim sözleşmesinin geceliğine ilişkin incelemenin hakem heyeti tarafından yapılması gerektiğini açıklamıştır. Mahkeme tahkime sevk aşamasında esas bakımından inceleme yapılması konusunda sadece zamanaşımı, imkansızlık ve uyuşmazlığın sona ermesi hallerinin dikkate alınabildiğini, belirtilen haller dışında dosyanın hakem heyeti önüne sevk edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Somut olayda mahkeme prima facie inceleme sonucunda patent verilmesi veya bunun ilanı ya da ticari marka tesciline ilişkin bir uyuşmazlık olmadığını, ticari marka kullanım hakkının aile gruplarından hangisinin kullanabileceğine yönelik bir uyuşmazlık olduğunu ve bunun sözleşmeden kaynaklı bir uyuşmazlık olduğunu, Anayasa Mahkemesi tarafından tahkime elverişsiz sayılan bir konu bulunmadığını, dolayısıyla dava konusunun tahkim yoluna elverişli olduğuna karar vermiştir. Mahkeme, Davacıların Davalıların tahkim yolundan feragat ettiğine ilişkin iddiasını incelediğinde, Davalıların başka bir mahkemede dava açması feragat anlamına gelse bile feragate ilişkin incelemenin hakem heyeti tarafından yapılması gerektiğini, kanun hükmünün ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırılık oluşturamayacağını belirtmiştir.
Mahkeme, Davacıların hak ihlali bakımından tazminat istemekle birlikte, ihlalin aldatıcı olan benzer ticari markalardan dolayı değil de sözleşmeden bir hak olması sebebiyle ileri sürülebildiğinin, “Hero” ticari markasının kullanımının FSA ve TMNA’nın kurulmasından sonra Davacılara geçtiğinin, bu nedenle ticari markanın kullanımının Davalıların da iddia ettiği gibi sözleşmeden kaynaklandığının, Ticari Marka Kanunu ihlali olsa bile sözleşmeler olmadan yargılama yapılması durumunda yargılamanın etkin bir şekilde yürütülemeyeceğinin altını çizmiştir.
Mahkeme; içtihatlara uyarak prima facie inceleme ile tahkim sözleşmesinin geçerliliğini ve dava konusunun tahkime elverişliliğini incelemiş, Davacıların iddialarını ispatlayamadığına, yargılamanın hakem heyeti önünde devam etmesi gerektiğine ve tarafların sözleşme gereği hakem seçmelerine karar vermiştir.
Sonuç
Sonuç olarak, mahkeme somut olayda fikri mülkiyete ilişkin uyuşmazlığın kanundan doğan hakları ilgilendirdiğini, ancak bu hakların sözleşmelerden ayrı tutulamayacağına, dolayısıyla uyuşmazlığın sözleşmeden bağımsız olarak incelenemeyeceğine ve dava konusu uyuşmazlığın tahkimde incelenmesine karar vermiştir. Bu kararın önemi ise mahkemenin sözleşmeden kaynaklanan bir uyuşmazlığın varlığını önemli bir ölçüt olarak göz önünde bulundurması ve bu nedenle içtihatlara göre tahkime elverişsiz kabul edilebilecek bir uyuşmazlığın bu yolla tahkime elverişli olduğuna karar vermesidir.