Beyza Kuver
İcra Hukukunda Meskeniyet (Haczedilemezlik) Şikayeti
02.02.2024 / Stj. Av. Beyza Kuver
§1. Haciz, bir para alacağının elde edilebilmesi için borçluya ait mal hak ve alacaklara icra dairesi tarafından hukuken el konulmasıdır [1]. Haczin konusu borçlunun haczi kabil taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki alacakları ve diğer parasal malvarlığı değerlerinden oluşur [2]. Borçlunun ve ailesinin yaşaması ve ekonomik varlığını devam ettirmesi gibi sosyal düşüncelerle borçlunun bazı mal ve haklarının haczedilemeyeceği veya kısmen haczedilemeyeceğine yönelik düzenlemeler yapılmıştır [3].
§2.1. İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 82’nci maddesinde borçluya ait bazı hak ve alacaklarının haczinin mümkün olmadığı düzenlenmiştir. Söz konusu düzenlemenin birinci fıkrasının 12’nci bendine göre borçlunun haline münasip evi haczedilemez.
§2.2. Haczi caiz olmayan yerin, ev niteliğinde olması gerekir. Buradaki evden maksat, yerel geleneklere göre konut olarak kullanılmaya elverişli olan yerlerdir. Bu müstakil bir ev, bağımsız bir bölüm ya da müstakil bir ev veya bağımsız bölümdeki paylı veya elbirliği mülkiyet hissesi olabilir [4]. Ayrıca borçlunun haczi caiz olmayan evde sürekli oturması gerekmez. Örneğin, yargı kararlarına göre, yazlık olarak kullanılan evin de haczi caiz olmayabilir [5].
§2.3. Bir evin borçlunun haline münasip olup olmadığı, somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Özellikle borçlunun kendisi ve onunla yaşayanların durumu göz önüne alınarak bir değerlendirmenin yapılması uygun olur:
“[…] Bir meskenin, borçlunun haline uygun olup olmadığı, adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir […]” [6]
§3.1. Borçlunun evinin haline münasipliği olup olmadığının tespiti hususunda icra müdürünün takdir yetkisi vardır. Nitekim İcra ve İflas Kanunu’nun 82’nci maddesinin son fıkrasında bu husus açıkça ifade edilmiştir. İcra müdürünün takdir yetkisini duruma uygun olarak kullanması gerekir. İcra müdürünün takdir yetkisini duruma uygun kullanmaması halinde, icra mahkemesine şikayet yoluna başvurulabilir.
§3.2. İcra müdürü tarafından borçlunun haline münasip evi haczedilirse, borçlu, haczedilmezlik iddiasıyla şikayet yoluna başvurabilir. Uygulamada bu durum “meskeniyet şikâyeti (itirazı)” olarak anılmaktadır [7].
§3.3. Yargı kararlarına göre borçlunun haline münasip evin haczedilmezliğine ilişkin kural kamu düzeniyle ilgili kabul edilmediği için, şikayetin yedi günlük süre içinde, icra mahkemesine yapılması gerekir:
“[…] İİK'nun 82/1. fıkrasının 12. bendinde yer alan haczedilmezlik şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca 7 günlük süreye tabidir. Bu süre öğrenme tarihinden başlar. Somut olayda ise, alacaklının talebi üzerine, taşınmazın tapu kaydı üzerine son olarak 27.04.2018 tarihinde haciz şerhi işlendiği, bu hacze ilişkin olarak icra dosyasından borçluya 02.08.2018 tarihinde kıymet takdiri raporunun tebliğ edildiği, borçlunun icra mahkemesine başvurarak 06.08.2018 tarihinde kıymet takdirine itiraz davası açtığı, borçlunun 27.04.2018 tarih ve 3379 yevmiyeli hacze ilişkin 15.04.2019 tarihinde meskeniyet şikayetinde bulunduğu anlaşılmıştır. Haczedilmezlik şikayetinde süre öğrenme tarihi ile başlayacağından öğrenme tarihi 02.08.2018 kabul edilmeli ve 15.04.2019 tarihinde meskeniyet şikayetinde bulunduğundan yasal süreden sonra şikayette bulunduğu görülmüştür. Bu süre hak düşürücü niteliktedir. Bu nedenle icra mahkemesi tarafından re'sen dikkate alınmalıdır […]” [8]
“[…] İİK'nun 82. maddesinde yer alan haczedilmezlik şikayeti, İİK'nun 16/1. Maddesi uyarınca 7 günlük süreye tâbi olup, bu süre öğrenme tarihinden başlar. Somut olayda, şikayete konu hacizlere ilişkin olarak icra dosyasından borçlu vekiline 10.07.2013 tarihinde 103 davet kağıdının tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 18.07.2013 tarihinde meskeniyet şikayetinde bulunduğu anlaşılmıştır. Bu durumda, borçlulardan ...'in meskeniyet şikayeti, İİK.nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal süreden sonradır. O halde, mahkemece, borçlulardan ... yönünden istemin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken işin esası incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir […]’’ [9]
§4.1. Haciz, borçluya ait mal hak ve alacaklara icra dairesi tarafından hukuken el konulması olduğu için, haline münasip evin haczedilemezliği kural olarak borçlu tarafından ileri sürülmelidir. Ancak borçlu dışında o evde yaşayanların meskeniyet şikayetinde bulunup bulunamayacağının tespiti önem arz eder.
§4.2. Öğretideki bir görüşe göre, borçlu dışında o evde yaşayanlar da meskeniyet şikayetinde bulunabilir. Bu görüşe göre, haline münasip evin değerlendirilmesinde borçlunun sosyal durumu ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçları göz önünde tutulması gerektiği için, bu kişilerin de meskeniyet şikayetinde bulunması mümkündür [10].
§4.3. İstikrar kazanmış yargı kararlarına göre ise haline münasip evin haczedilemezlik şikayeti sadece borçlu tarafından yapılabilir:
“[…] Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; haczin kaldırılması isteminin münhasıran hacizli malın maliki olan takip borçlusuna ait olduğu, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararı emsal gösterilmiş ise de; bu kararın bireysel başvuru talebinde bulunan kişi yönünden sonuç doğurduğu, 3. kişilere herhangi bir etkisinin olmadığı, şikayetçinin takip dosyasında borçlu ve aynı zamanda taşınmaz maliki sıfatı bulunmadığı gerekçesine dayanılarak şikayetçinin istinaf başvurusunun esastan reddine… Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA […]’’ [11]
“[…] Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru sonucunda verdiği ihlal kararlarının sadece başvuruda bulunan kişi ve başvuruya konu idari işlem ya da karar açısından geçerli ve bağlayıcı olduğunun tabi bulunmasına, İİK'nın 82/1-12. maddesine dayalı haczedilmezlik şikayetinde bulunma hakkının borçlunun şahsına sıkı sıkıya bağlı olup, şikayetçinin icra takibinde taraf sıfatı ve taşınmazda ayni bir hakkı bulunmadığının anlaşılmasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir […]’’ [12]
“[…] İİK'nun 82/12. maddesinden faydalanma hakkı sadece icra takip borçlusuna ait bulunmaktadır. Somut olayda, şikayetçinin lehine taşınmaz üzerine aile konutu şerhi verilmiş bulunması durumu takipte taraf olmayan şikayetçinin bu hakka dayanarak haczedilmezlik şikayetinde bulunmasına, İİK'nun 82/12. maddesi imkan tanımamaktadır. O halde, haczedilmezlik şikayetinin aktif dava ehliyetsizliği nedeniyle reddi yerine işin esasına girilerek yazılı gerekçeyle istemin kabulü yönünde hüküm kurulması isabetsizdir […]’’ [13]
§4.4. Borçlunun haline münasip evinin aile konutu olması halinde, borçlu olmayan eşin meskeniyet şikayetinde bulunması hakkında Anayasa Mahkemesince bir karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi eşlerden birinin borcundan dolayı borçlunun haline münasip evinin haczedilemeyeceğine ilişkin olarak diğer eş tarafından yapılan itirazın, ilk derece mahkemelerince reddedilmesinin, Anayasa'nın 20’nci maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesine göre, aile konutu niteliğindeki evler bakımından borçlunun eşinin meskeniyet şikayetinde bulunabilmesi mümkündür:
“[…] Somut olayda yargılama sürecinde alınan bilirkişi raporunda ilgili taşınmazın başvurucunun eşi ve kızı ile birlikte yaşadığı hâline münasip bir ev olduğu tespitine yer verilmiştir. Başvurucunun meskeniyet iddiasına dayalı haczedilemezlik şikâyeti ise Mahkeme tarafından dava ehliyeti yokluğuyla reddedilmiştir. Bu nedenle başvurucunun, aile konutuna ilişkin Anayasa’daki güvencelerin gözetilmediği iddialarını öne sürme imkânı ortadan kaldırılmıştır. Yargılama bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde, taşınmazın üzerine konulan hacizden doğrudan etkilenecek başvurucunun aile konutuna ilişkin güvencelerden yararlanarak meskeniyet iddiasıyla dava açabileceği, dolayısıyla mahkemenin dava ehliyetine ilişkin daraltıcı yorumunun Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvencelere uygun olmadığı değerlendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine […]” [14]
§5.1. Haline münasip evin haczedilmezliğine ilişkin uygulamadaki tartışmalı konulardan birisi de borçlunun haline münasip evi üzerinde ipotek tesis edilmiş olması halinde, bunun haczedilmezlikten feragat anlamına gelip gelmeyeceği meselesidir.
§5.2. Öğretideki bir görüşe göre İİK m.83/a uyarınca haczedilemezlikten önceden feragat caiz değildir. Bu görüşe göre, ayrıca bir haktan feragatin herhangi bir tereddüte mahal uyandırmayacak açıklıkta olması gerekir [15]. Dolayısıyla bu görüşe göre, borçlunun haline münasip evi üzerinde ipotek tesis edilmiş olması, haczedilmezlikten feragat anlamına gelmez.
§5.3. Ancak borçlunun haline münasip evi üzerinde ipotek tesis edilmiş olmasının haczedilmezlikten feragat edilmiş sayılacağı yönünde yargı kararları mevcuttur:
“[…] bir kimse; ipotek ettiği bir taşınmaz malı başka bir borcundan dolayı yapılan takip için haczedilmiş olsa dahi meskeniyet iddia edemez. Zira tesis edilen ipoteğin kaldırılmaması ve ipotekli alacağın tahsili için taşınmaz malın satılması halinde ipotek borçlusu bu yerin mesken olduğunu ileri süremeyecektir. Böylece borçlu ipotek tesisine rıza göstermiş olmakla o taşınmazın satılmasını göze almış, meskeniyet iddiasından önceden vazgeçmiş demektir […]” [16]
§5.4. Yargıtay’ın bazı kararlarında ise borçluya ait evin üzerinde ipotek tesis edilmiş olması haczedilmezlikten feragat olarak değerlendirilmemiştir. Yargıtay’a göre, ipoteğin hangi nedenle konulmuş olduğunun araştırılması ve bunun sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Özellikle ipoteğin mesken kredisi gibi, “zorunlu ipoteklerden” olması halinde meskeniyet şikayetinde bulunulması mümkündür:
“[…] Öte yandan borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller. Zira, evini kendi iradesi ile ipotek eden borçlunun artık ona ihtiyacı olmadığı kabul edilmelidir […]” [17]
“[…] Somut olayda mahcuz taşınmazın tapu kaydında F1 A.Ş. lehine 14.5.2001 tarihli ipotek şerhi olduğuna göre, akit tablosu celbedilerek ipoteğin niteliği araştırıldıktan sonra yukarıdaki ilkeler doğrultusunda inceleme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir […]” [18]
“[…] Somut olayda haczedilmezliğe konu taşınmaz üzerinde ...Bankası lehine ipotek bulunduğu görüldüğünden, mahkemece bu ipoteğin niteliği araştırılarak açıklanan koşullar doğrultusunda meskeniyet şikayetinin değerlendirilmesi gerekirken, anılan husus gözetilmeksizin karar verilmesi isabetsizdir […]” [19]
[1] Murat Atalı/İbrahim Ermenek/Ersin Erdoğan, İcra ve İflas Hukuku, 7. Bası, Ankara 2023, s. 183.
[2] Hakan Pekcanıtez/Oğuz Atalay/Sungurtekin Özkan/Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, 8. Bası, İstanbul 2021, s. 170.
[3] Hakan Pekcanıtez/Oğuz Atalay/Sungurtekin Özkan/Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, 8. Bası, İstanbul 2021, s. 160.
[4] Baki Kuru/Burak Aydın, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, 6. Baskı, Ankara 2021, s. 194.
[5] Yarg. 8. HD., E. 2014/8940 K. 2015/9026 T. 21.04.2015.
[6] Yarg. 8. HD., E. 2014/20570 K. 2016/253 T. 18.01.2016.
[7] Yarg. 12. HD. E. 2023/395 K. 2023/6992 T. 01.11.2023.
[8] Yarg. 12. HD., E. 2020/1339 K. 2020/2459 T. 10.03.2020.
[9] Yarg. 12. HD., E. 2018/16249 K. 2019/2216 T. 18.02.2019.
[10] Hakan Pekcanıtez/Oğuz Atalay/Sungurtekin Özkan/Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, 8. Bası, İstanbul 2021, s. 167.
[11] Yarg. 12. HD., E. 2022/12719 K. 2023/5 T. 09.01.2023.
[12] Yarg. 12. HD., E. 2022/8169 K. 2023/759 T. 09.02.2023.
[13] Yarg. 12. HD., E. 2006/5829 K. 2006/8852 T. 25.04.2006.
[14] AYM, Emine Göksel Başvurusu, No: 2016/10454 (RG, 08.04.2020, S. 31093).
[15] Murat Atalı/İbrahim Ermenek/Ersin Erdoğan, İcra ve İflas Hukuku, 7. Bası, Ankara 2023, s. 211.
[16] YHGK, E. 1969/714 K. 1969/779 T. 22.10.1969.
[17] Yarg. 12. HD., E. 2012/30190 K. 2013/1951 T. 24.01.2013.
[18] Yarg. 12. HD., E. 2004/13741 K. 2004/17768 T. 05.07.2004.
[19] Yarg. 12. HD., E. 2006/23816 K. 2007/1791 T. 02.02.2007.