Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84

Prof. Dr. Ersan Şen

Enes Efe

Ece Efeoğlu
Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84
Kovuşturma Aşamasında Suçun Seri Muhakemeye Tabi Olduğunun Anlaşılması
21.08.2025 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Enes Efe, Stj. Av. Ece Efeoğlu
Bu yazımızda; “Anayasa Mahkemesi’nin İptali ile Gündeme Gelen Seri Muhakeme Usulünde Görev Tartışmasına İlişkin Çözüm Önerimiz” başlıklı yazımızla bağlantılı olarak, 01.01.2020 tarihinden önce, iddianamesi kabul edilerek soruşturma aşamasını tamamlamış ve kovuşturma evresinde bulunan, hatta ilk derece aşaması bitip kanun yolları aşamasına geçmiş dosyalarda, suçun seri muhakeme usulüne tabi olması durumunda, henüz hüküm verilmemiş dosyalar hakkında esas mahkemesinin hangi yolun izlemesi gerektiği ile esas mahkemesince hüküm verilerek, istinaf veya temyiz kanun yolu aşamasında bulunan dosyalar bakımından nasıl değerlendirilmesi gerektiği üstünde durulacaktır.
- Genel Olarak Seri Muhakeme Usulü
Seri muhakeme usulü; 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 23. maddesi ile Türk Hukukunda yeni bir müessese olarak, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesinde düzenlenmiştir. Seri muhakeme usulü; kamu davası açılması için yeterli şüphe olmasına rağmen, Cumhuriyet başsavcılığı tarafından kamu davası açmak yerine başvurulan ve sanık lehine sonuç doğuran özel bir yargılama usulüdür. Bu usule göre; Cumhuriyet savcısının, soruşturma evresi sonunda suçun işlendiği konusunda yeterli delile ulaşması ve Kanun’da tahdidi olarak gösterilen suçlara ilişkin olan ve CMK m.250’de belirtilen koşulların da gerçekleşmesi halinde, Cumhuriyet başsavcılığı tarafından iddianame düzenlemek yerine, şüpheliye bir yaptırım teklifinden bulunulmasıdır.
Savcılık makamınca yürütülen soruşturma sonunda; kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmemesi halinde, şüphelinin, müdafi huzurunda seri muhakeme usulünü kabul etmesi koşuluyla, iddia edilen suç hakkında indirim uygulanmak suretiyle belirlenen yaptırımın, mahkeme tarafından hükme dönüştürmesini talep ettiği özel bir muhakeme usul işlemidir[1].
Yine 7138 sayılı Kanunun 31. maddesiyle CMK’ya eklenen Geçici Madde 5’in 1. fıkrasının (d) bendinde; “01.01.2020 tarihi itibariyle kovuşturma evresine geçilmiş, hükmü bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü (…) uygulanmaz.” hükmüne yer verilmiş olup, bu hükme ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı somut norm denetimi sonucunda 21.04.2022 tarihli kararı ile hükmün bir kısmı iptal edilmiştir.
- Anayasa Mahkemesi’nin İptal Kararı
Anayasa Mahkemesi’nin 21.04.2022 tarihli, 2020/87 E. ve 2022/44 K. sayılı kararının[2] 32. paragrafında; “İtiraz konusu kural, belirli bir tarih itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş ya da hükme bağlanmış dosyalarda seri muhakeme usulünün uygulanamayacağını öngörmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere Kanun’un 250. maddesinin (4) numaralı fıkrası seri muhakeme usulünün uygulanması sonucunda yaptırımın yarı oranında indirilerek belirlenmesini öngörmektedir (bkz. § 22). Buna göre itiraz konusu kural yargılama aşamasında olup henüz kesinleşmiş hükümle sonuçlanmamış, dolayısıyla yeni yargılama usulünün uygulanabileceği dosyalarda ceza miktarı üzerinde fail lehine etkisi olan seri yargılama usulünün belirli bir tarih itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış dosyalarda uygulanmamasını öngörmek suretiyle Anayasa’nın 38. maddesini ihlal etmektedir. Kuralın bu niteliği ve yargılama üzerindeki etkisi dikkate alındığında Anayasa Mahkemesinin 25/6/2020 tarihli ve E.2020/16, K.2020/33 ile 14/1/2021 tarihli ve E.2020/81, K.2021/4 sayılı kararlarında ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum söz konusu değildir.” gerekçesiyle CMK’nın Geçici Madde 5 düzenlemesinin 1. fıkrasının d bendinde yer alan hükmün bir kısmı Anayasa’nın 38. maddesine aykırı bulunarak iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı sonrasında; Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 11.10.2022 tarih ve E.24340503-659-0480-2019-1107/733996 Sayılı ve Seri Muhakeme Usulü konulu yazısında, 01.01.2020 tarihi öncesinde kovuşturma evresine geçmiş, bununla birlikte henüz hüküm verilmemiş dosyalar hakkında esas mahkemesi tarafından CMK m.223/8 uyarınca durma verilmek suretiyle dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi ve seri muhakeme usulünün gerçekleştirilmesi, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesinde veya Yargıtay’da bulunması halinde ise, bozma kararı vermek suretiyle dosyanın esas mahkemesine gönderilerek, dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmesi, Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından da seri muhakeme usulünün gerçekleştirilmesi ve bu muhakeme şartının tamamlanması sonucunda karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
“Anayasa Mahkemesi’nin İptali ile Gündeme Gelen Seri Muhakeme Usulünde Görev Tartışmasına İlişkin Çözüm Önerimiz” başlıklı yazımızda kovuşturma aşamasına geçmiş dosyalar bakımından nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine dair çözüm önerimizi sunmuştuk.
Şöyle ki;
01.01.2020 tarihinde kovuşturma evresine geçilmiş olup, henüz hüküm verilmemiş ve yargılaması devam eden dosyalar bakımından; dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmemesi ve yargılamayı yapan esas mahkemesinin CMK’nın 250. maddesinde öngörülen usulü uygulamak suretiyle sanığı seri muhakeme usulü hakkında bilgilendirmesi, sanığın da müdafii huzurunda hakkında bu usulün uygulanmasını kabul etmesi halinde, yine aynı maddede öngörülen usule göre hükmünü oluşturması,
Ancak görülen duruşmada ispat yargılamasının yapılmış olması durumunda, İlk Derece Mahkemesinin yine CMK’nın 250. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinden beraat ihtimalini değerlendirmesi ve bu ihtimalde seri muhakeme usulünü uygulamak yerine, delilleri değerlendirmek suretiyle beraat yönünde hüküm oluşturması gerektiği kanaatindeyiz.
Uygulamada karışıklığa sebep olan ikinci konu ise; 01.01.2020 tarihinde hüküm verilmiş olup, istinaf veya temyiz aşaması devam ettiği için henüz kesinleşmemiş dosyalarda, esas mahkemesinin yukarıda belirttiğimiz yönteme uygun olarak seri muhakeme usulünü Cumhuriyet Başsavcılığına göndermeden uygulamak suretiyle hükmünü oluşturması gerektiğini ifade etmiştik.
Nitekim; Anayasa Mahkemesi’nin 21.04.2022 tarihli iptal kararı sonrasında, Yargıtay tarafından verilen kararlar incelendiğinde ise, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 11.10.2022 tarihli yazısına uyumlu olarak, suç tarihinin seri muhakeme usulünün henüz uygulamaya girmediği dönemden önce olan dosyalar bakımından, soruşturma sırasında uygulanması gereken bu usulün uygulanmamış olmasını bozma sebebi olarak kabul edildiği ve bu doğrultuda dosyanın esas mahkemesi tarafından seri muhakeme usulünü uygulamak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verildiği görülmektedir.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 20.05.2024 tarihli, 2023/8193 E. ve 2024/6317 K. sayılı kararında; “Suç tarihi, 7331 sayılı Kanun’un 22 nci maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun'un 251 inci maddesinin on birinci fıkrasında 08.07.2021 tarihinde yapılan değişiklikten önce olmakla; Anayasa Mahkemesi’nin, 02.08.2022 tarih ve 31911 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 21.04.2022 tarih ve 2020/87 Esas, 2022/44 sayılı Kararı ile; 5271 sayılı Kanun’a 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 31 inci maddesiyle eklenen geçici 5 inci maddenin (d) bendinde yer alan ‘(...)kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış...’ ibaresinin ‘... seri muhakeme usulü...’ yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş olması ve yargılama konusu suçun seri yargılama usulüne tabi olması ve mağdurun kamu hukuku olması karşısında sanık hakkında 5271 sayılı Kanun’un 250’nci maddesinde düzenlenen seri muhakeme usulünün uygulanabilmesi için yerel mahkemece dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesinde zorunluluk bulunması, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
Yine Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 23.05.2024 tarihli, 2023/7719 E. ve 2024/6592 K. sayılı kararında; “Suç tarihinin, 7331 sayılı Kanun’un 22’nci maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 251 inci maddesinin on birinci fıkrasında 08.07.2021 tarihinde yapılan değişiklikten öncesi olduğu dikkate alınarak Anayasa Mahkemesinin, 02.08.2022 tarihli ve 31911 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 21.04.2022 tarihli ve 2020/87 Esas, 2022/44 Karar sayılı kararı ile; 5271 sayılı Kanun'a 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 31 inci maddesiyle eklenen geçici 5 inci maddenin (d) bendinde yer alan ‘(...)kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış(...)’ ibaresinin ‘(...)seri muhakeme usulü(...)’ yönünden Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş olması, yargılama konusu suçun seri yargılama usulüne tabi olması ve mağdurun kamu hukuku olması karşısında sanık hakkında 5271 sayılı Kanun'un 250’nci maddesinde düzenlenen seri muhakeme usulü yönünden değerlendirme yapılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması, (…) bozmayı gerektirmiş …” şeklinde bir önceki kararla aynı olarak Anayasa Mahkemesi kararı gerekçe gösterilerek bozma kararı verilmiştir.
Yukarıda yer verilen Yargıtay kararları incelendiğinde; seri muhakeme usulüne tabi suçlarda, soruşturma aşaması tamamlanarak iddianamesi düzenlenmiş ve İlk Derece Mahkemesi tarafından da iddianamenin kabulü sonrasında kovuşturma aşamasına geçerek hüküm kurulmuş dosyalarda, seri muhakeme usulünün uygulanmaması sebebiyle bu eksikliğin giderilmesi için dosyanın soruşturma aşamasına geri gönderilmesine, yani dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmek suretiyle Muhakeme Hukuku ilkelerine aykırı olarak karar verildiği görülmektedir.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 20.05.2024 ve 23.05.2024 tarihli kararlarında yer alan karşı oyda; “Safahattan dönülmezlik ilkesi gereği iddianameye konu olmuş ve genel hükümlere göre soruşturulan bir olayda iddianamenin kabulünün önüne geçecek şekilde uygulama yapılması mümkün değildir. Cumhuriyet Başsavcılığına iddianameyi açma yerine pazarlık yapma ve soruşturmayı hızlandırma yetkisi veren bir düzenlemenin iddianamenin düzenlenip kabulü ve genel hükümlere göre sonuçlandırılmasından sonra başa dönüp başka bir merciye kullandırılması kanunun amacına ve metnine açıkça aykırılık teşkil edecektir. Seri muhakeme usulü talep ve ceza belirleme yetkisi, indirim yapma ... yapılan pazarlık sonucuna göre Cumhuriyet Başsavcılığına kanunen verilmiş bir hak olması nedeniyle Mahkemenin bunu resen kullanması hukuken mümkün olmayacaktır. Uygulanması için iddianamenin yok sayılıp başa dönmesi de safhadan dönülmezlik ilkesine açık aykırılık oluşturacaktır. Kaldı ki inceleme tarihinde yürürlükte olan maddemize göre seri muhakemeye tabi olmayan bir suç ile birlikte işlenmesi halinde seri muhakeme usulü uygulanmayacağı açıktır. Dosyada seri muhakeme usulüne tabi olmayan çok sayıda suç mevcuttur. Dolayısıyla yerel mahkemenin seri muhakeme usulü uygulaması derhal yürürlük ilkesi gereği hukuken mümkünde değildir. Bu nedenlerle genel hükümlere göre yürütülüp iddianame düzenlenip kovuşturma safhasına geçilmiş ve karar verilmiş bir dosyada soruşturma safhasına geri dönme anlamına gelen seri muhakeme usulü uygulanması gerektiği gerekçesiyle yapılan bozma kararı veren çoğunluk görüşüne katılmıyorum.” ifadelerine yer verilerek soruşturma safhasında seri muhakeme usulünün uygulanmadığı dosyaların tekrardan Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesinin hukuka aykırı olacağı ve bu suretle bozma kararının verilemeyeceği ifade edilmiştir.
Kanaatimizce; Yargıtay’ın, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 11.10.2022 tarihli görüş yazısıyla aynı yönde vermiş olduğu kararlar hukuka aykırı olup, Ceza Muhakemesi Hukukunun iki önemli ilkesi olan “derhal yürürlük ilkesi” ve “safahattan dönülmezlik ilkesi” diğer adıyla da “evrelerden geri dönülmezlik prensibi” gözardı edilmiş, Ceza Muhakemesi sistemimize aykırı bir şekilde hareket edilmiş ve daha kolay çözülebilecek bir sorun daha da karmaşık bir hale getirilmiştir.
Ceza Muhakemesinde; kanunların zaman bakımından uygulanma ilkesi olarak “derhal yürürlük” benimsenmiş olup, usul hükümlerinde yapılan yeni bir düzenleme maddi ceza hukuku normlarının aksine lehe veya aleyhe olduğu değerlendirilmeksizin yargılamanın bulunduğu aşamasından itibaren uygulanmaya başlamaktadır. Bu ilkenin anlamı, bir Ceza Muhakemesi kuralı yürürlüğe girdiği andan itibaren başlamış ve yürüyen davalara da uygulanır; buna karşı, önceki kural zamanında hukuka uygun gerçekleşen işlem de geçerliliğini korumaktadır. Esasen; TCK m.7/2’de yer alan ve “lehe olan kanunun geçmişe yürümesi” olarak adlandırılan “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır.” düzenlemesi Ceza Muhakemesi kuralları açısından geçerli değildir[3].
Bu doğrultuda; kural olarak seri muhakeme usulünün 01.01.2020 tarihinden itibaren uygulamaya koyulmuş olması sebebiyle, bu tarihten öncesinde seri muhakemeye tabi olan suçlar bakımından “derhal yürürlük” ilkesi uyarınca geriye dönük olarak uygulanmaması gerekmektedir. Buna karşı; Yargıtay kararlarında[4] failin cezalandırılabilirliğini veya cezasının miktarını etkilemesi halinde bir ceza muhakemesi kuralının da “lehe olan kanunun geçmişe yürümesi” prensibine tabi tutulması gerektiği yönünde kararlar vermekte olup, Anayasa Mahkemesi de seri muhakeme usulüne ilişkin verdiği bu kararında, aynı yönde değerlendirme yapmış ve failin cezasının süresini etkileyen seri muhakeme usulünün bir tarih belirlenmek suretiyle kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış, ancak kesinleşmemiş dosyalar bakımından uygulanmasının sınırlanmasının, Anayasanın 38. maddesine aykırı olduğunu kabul etmek suretiyle Yargıtay ile aynı görüşü paylaşmıştır.
Buna göre; 01.01.2020 tarihinden önce işlenmiş olan ve seri muhakemeye tabi olan suçlara ilişkin olarak, failin cezalandırılabilirliğini veya cezasının miktarını etkileyen bir Ceza Muhakemesi kuralının “lehe olan kanunun geçmişe yürümesi” prensibine uygun olacağını belirtmek isteriz.
Türk Ceza Muhakemesi sistemi; üç aşamadan oluşmakta olup, bu aşamalar sırasıyla soruşturma, iddianamenin değerlendirilmesi, yani ara muhakeme dönemi ve kovuşturma evresidir[5]. İddianamenin değerlendirildiği ara muhakeme aşaması; iddianamenin yetkili ve görevli mahkemeye kaydıyla başlayıp, iddianamenin kabul kararıyla veya CMK m.174/3’de düzeleme altına alınan on beş günlük sürenin geçmesi sonucu iddianamenin kendiliğinden kabul edilmiş sayılmasıyla sona ermekte ve kovuşturma evresine geçilmektedir.
Belirtmeliyiz ki; ceza muhakemesinde evrelerden birisi atlanarak diğer evreye geçilmesi mümkün olmamakla birlikte, bir evreden diğerine geçilmesi halinde artık bir önceki evreye geçilmesi de mümkün değildir. Bu husus; Ceza Muhakemesi Hukukunda “evrelerden dönülmezlik” ilkesi olarak kabul edilmekte olup, soruşturma evresinin iddianame hazırlanmak suretiyle tamamlanması halinde, ara muhakeme dönemi olan iddianamenin değerlendirilmesi aşamasında, İlk Derece Mahkemesi tarafından CMK m.174’te belirtilen iddianamenin iadesi şartlarının bulunması halinde, iddianame iade edilebilmekte ve kovuşturma aşamasına geçmesine izin verilmemektedir[6]. İddianamenin değerlendirme aşamasında; CMK m.174’te sınırlı sayıda düzenlenen iddianamenin iade sebeplerinin bulunmaması veya on beş günlük sürenin geçmesi halinde iddianame kabulüne karar verilecek olup, CMK m.175’de göre kovuşturma aşamasına geçilmiş olacaktır. Bu aşamadan sonra; safahattan dönülmezlik, yani evrelerden dönülmezlik ilkesinin bir yansıması olarak soruşturma aşamasına dönülmesi hukuken mümkün olmayacaktır[7].
Bu doğrultuda; “evrelerden dönülmez” ilkesine uygun olarak, 01.01.2020 tarihinden önce kovuşturma evresine geçilmiş, henüz hüküm verilmemiş ve yargılaması devam eden dosyalar bakımından, dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmeyerek yargılamayı yapan esas mahkemesinin CMK m.250’de öngörülen usulü uygulayarak, sanığı seri muhakeme usulü hakkında bilgilendirmesinin, sanığın da müdafii huzurunda hakkında bu usulün uygulanmasını kabul etmesi halinde, buna göre hükmün oluşturmasının, istinaf veya temyiz aşamasında bulunan ve henüz kesinleşmemiş dosyalarda bakımından ise, dosyanın bozularak esas mahkemesine gönderilmesini ve esas mahkemesince de seri muhakeme usulünü uygulamak suretiyle sanık hakkında hükmünü oluşturmasının hukuka uygun olacağını düşünmekteyiz.
Kanaatimizce; “Anayasa Mahkemesi’nin İptali ile Gündeme Gelen Seri Muhakeme Usulünde Görev Tartışmasına İlişkin Çözüm Önerimiz” başlıklı yazımızda sunduğumuz çözüm önerileri doğrultusunda, 01.01.2020 tarihinde kovuşturma evresine geçilmiş olup, henüz hüküm verilmemiş ve yargılaması devam eden dosyalar hakkında, dosyanın ilgili cumhuriyet başsavcılığına gönderilmemesi ve yargılamayı yapan esas mahkemesinin CMK m.250’de belirlenen seri muhakeme usulüne uygun olarak karar vermesi gerekir. İstinaf veya Yargıtay aşamasındaki dosyalarda; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının gerekçe gösterilmek suretiyle seri muhakeme usulünün uygulanmamasının bozma sebebi yapıldığı, bozma kararı sonrasında dosyanın ilk derece mahkemesine gönderildiği, sonrasında ilgili cumhuriyet başsavcılığına iade edilmek üzere tevdiine karar verildiği görülmekle, bu uygulamanın “derhal uygulama” ve “safahattan dönülmezlik” ilkelerine aykırılık içerdiğini ve hatalı olduğunu, bozma kararı sonrası seri muhakeme usulü ile ilk derece mahkemesi tarafından karar verilmesinin uygun olacağını belirtmek isteriz.
[1] Devrim Aydın, “Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Seri Muhakeme Usulü”, Kırıkkale Hukuk Mecmuası 2, 2. Sayı, Ekim 2020 (463-485), s. 465.
[2] https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/ND/2022/44?EsasNo=2020%2F87
(Son Erişim Tarihi 16.01.2025)
[3] Ahmet Gökcen/Murat Balcı/ M. Emin Alşahin/Kerim Çakır, Ceza Muhakemesi, 6. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2022, s. 64. vd.; Veli Özer Özbek/Koray Doğan/ Pınar Bacaksız, Ceza Muhakemesi Hukuku, 15. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2022, s. 100.
[4] Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.02.2009 tarihli, 2009/36 E. ve 2009/35 K. sayılı kararı.
[5] Nur Centel/Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 21. Baskı, Beta Yayınevi, İstanbul, 2022, s. 19.
[6] Centel/ Zafer, a.g.e. s. 20.
[7] Burak Taş, “Ceza Muhakemesi Hukukunda İddianamenin Kabulü, Tensip Zaptı ve İlk Duruşma”, İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl: 6 Sayı: 2, Aralık 2020, (287-314), s. 306.