Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84

Nalan Yağmur
Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84
Limited Şirket Müdürlüğü Özelinde İş Sözleşmesi İle Vekalet Sözleşmesi Ayrımı (Karar Özeti)
13.03.2025 / Stj. Av. Nalan Yağmur
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.12.2024 tarihli, 2023/251 Esas ve 2024/662 Karar sayılı kararında, bir limited şirket müdürünün, iş (hizmet) sözleşmesine mi yoksa vekâlet sözleşmesine mi dayalı çalıştığına ilişkin uyuşmazlık incelenmektedir.
Kararda, davacının 01.06.2010-26.08.2015 tarihleri arasında davalı şirkette müdür olarak çalışmasının sonucunda, bu çalışmanın iş (hizmet) sözleşmesine mi yoksa vekâlet sözleşmesine mi dayalı olduğunun tespiti yapılmaktadır. Buna bağlı olarak, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında sigortalı çalışma koşullarının sağlanıp sağlanmadığı ve prime esas kazancın belirlenip belirlenemeyeceği hususunda bir uyuşmazlık söz konusudur.
Davacı, davalı şirkette bağımlı ve sürekli bir çalışma ilişkisinin olduğunu, fiilen işletme müdürü sıfatıyla görev yaptığını, işverenin emir ve talimatlarına uygun şekilde çalıştığını ve 5510 sayılı Kanun’un 4/a maddesi kapsamında hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayılması gerektiğini iddia etmiştir.
Davalı şirket, davacının şirket ortağıyla evli olduğu dönemde işyerinde sosyal ve hobi amaçlı bulunduğunu, fiili bir iş görme edimi olmadığını, TTK’nın 623. maddesi gereğince şirket müdürü sıfatının kanunen verilen bir görev olduğunu ve bu nedenle sigortalı sayılamayacağını savunmuştur.
Fer’i müdahil (SGK), davacının çalışma iddiasının 5510 sayılı Kanun’a uygun şekilde resmi belgelerle, prime esas kazancın ise yazılı delille ispatlanması gerektiğini belirtmiştir.
İlk Derece Mahkemesi, davacının bağımlı ve sürekli bir çalışma ilişkisinin bulunduğunu, davalı şirket nezdinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 393. maddesinde tanımlanan hizmet sözleşmesine tabi çalıştığını ve asgari ücretin 3,29 katı brüt ücretle çalıştığını belirterek davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Mahkeme, tanık beyanlarına ve bordro kayıtlarına dayanarak davacının işyerinde fiilen çalıştığını, davalının iddiasının aksine hobi amaçlı işyerinde bulunmadığını belirtmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi, İlk Derece Mahkemesinin kararını kaldırıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurarak davanın reddine hükmetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi, davalı şirkette müdür olarak görev yapan davacının, şirket tarafından işletilen otel ve işyerinde aynı sıfatla işleri yürüttüğünün anlaşıldığını, davacı ve davalı arasındaki ilişkinin TBK’nın 502. maddesi uyarınca vekâlet ilişkisi olduğunu, hizmet sözleşmesinin unsurları olan bağımlılık ve zaman unsurlarının somut olayda gerçekleşmediğini, dolayısıyla sigortalı sayılmasının mümkün olmadığını belirtmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararını bozan Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, davacının çalışmasının hizmet sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, bağımlılık ve zaman unsurlarının gerçekleştiğini, işverene ait işyerinde işverenin emir ve talimatlarına uygun şekilde çalıştığını belirtmiştir. Ayrıca kararda, ücretin varlığının sigortalı sayılmanın zorunlu unsuru olmasa da çalışmanın tespiti için önemli bir gösterge olduğunu vurgulamıştır.
Yargıtay’ın bozma kararına karşı direnen Bölge Adliye Mahkemesi, davacının işyerindeki konumu gereği, çalışma süresi boyunca sigortalılık işlemlerinin gerçekleştirilmediğinden haberinin olmadığı iddiasının hayatın olağan akışına ve genel müdürlük sıfatına uygun olmadığını, şirketin yetkili müdürü olması nedeniyle herhangi bir işveren talimatına bağlı olmadığını, bağımsız çalıştığını ve dolayısıyla hizmet sözleşmesi unsurlarının oluşmadığına karar vermiştir.
Direnme kararı sonucunda dosyayı inceleyen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, davacının şirket müdürü sıfatıyla bağımsız bir şekilde çalıştığı, şirket adına münferit imza yetkisine sahip olduğu, çalışanlara emir ve talimat verdiğini belirterek hizmet sözleşmesine dayalı bir bağımlılık ilişkisinin kurulmadığı sonucuna varmış ve Bölge Adliye Mahkemesi’nin direnme kararını onamıştır.
Sonuç olarak, Hukuk Genel Kurulu, davacının bağımsız çalıştığı, şirket adına imza yetkisi bulunduğu ve emir talimatlara bağlı olmadığı gerekçesiyle, hizmet sözleşmesinin ana unsuru olan bağımlılık ilişkisinin mevcut olmadığına ve dolayısıyla hizmet sözleşmesine dayalı bir bağımlılık ilişkisinin kurulamayacağına karar vermiştir.