Prof. Dr. Ersan Şen

Tamer Berk Bayraklı

Resmi Belgeyi Bozma, İmha Etme veya Gizleme Suçu

12.09.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer Bayraklı

Giriş

Bu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının, “Topluma karşı suçlar” başlıklı üçüncü kısmının, “Kamu güvenine karşı suçlar” başlıklı, dördüncü bölümünde yer alan “Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek” başlıklı 205. maddesinde yer alan suçu, seçimlik hareketleri, suçun maddi ve manevi unsurları, suçun özel görünüş biçimleri ve konu ile ilgili Yargıtay kararları kaleme alınmıştır.

  1. Resmi Belgeyi Bozma, İmha Etme veya Gizleme Suçu

TCK m.205 uyarınca; “Gerçek bir resmi belgeyi bozan, yok eden veya gizleyen kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.” şeklinde madde metninde düzenlenmiş olup, bir resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek TCK m.205’de bir fıkra olarak öngörülmüş, maddenin birinci cümlesi suçun basit halini, ikinci cümlesi ise nitelikli halini düzenlemiştir. Yazıda; hükümde geçen yok etme yerine imha etme de kullanılmış olup, her iki kavram aynı anlamda kullanılmıştır.

Resmi belgeyi bozma, yok etme, yani imha etme veya gizleme suçunda korunan hukuki yarar kamu güvenidir. Bir resmi belgenin bozulması, yok edilmesi veya gizlenmesiyle, resmi belgenin delil olma yönü ortadan kalkmakta ve bu amaçla resmi belgenin kullanılması imkansız hale gelmektedir. Suçun konusunu; hukuken geçerli bir resmi belge oluşturmakta olup, gerçek bir resmi belge üzerindeki yazıyı boyamak, koparmak, yırtmak, yakmak, parçalara ayırmak veya yok etmek suçun hareket unsurunu oluşturmaktadır.

Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçunun faili yönünden herhangi bir sınırlama getirilmemiş, suç özgü suç kapsamında değerlendirilmemiştir. Ancak TCK m.205’in ikinci cümlesinde yer alan, “Suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.” ibaresinden hareketle, suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesi halinde suçun nitelikli halinin oluşacağı anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda suçun basit halinin yaptırımı iki ila beş yıla kadar hapis cezasını içermekte iken, nitelikli halinde ceza yarı oranında artırılmaktadır. Ayrıca; suçun özel görünüş biçimleri yönünden TCK m.205, teşebbüse elverişli bir suç tipi olup, iştirak çerçevesinde işlenmesi de mümkündür.

 

Elbette suçun konusu bir resmi belgedir; bu nedenle bozulan, yok edilen veya gizlenen belgenin gerçek olması gereklidir, aksi halde TCK m.205’de yer alan suçun unsurları gündeme gelmeyecektir. Nitekim madde gerekçesinde, “suçun konusu, hukuken geçerli yani gerçek bir resmi belgedir” ibaresine yer verilmiştir. Bir başka ifadeyle; suçun maddi konusunu resmi belge oluşturmaktadır, dolayısıyla korunan hukuki yararın belge üzerindeki kamu güveni olması karşısında seçimlik hareketlerin üzerinde işlendiği belgenin gerçek bir resmi belge niteliğini haiz olması gerekmektedir[1].

Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçu; üç seçimlik hareketten oluşmakta olup, bu hareketlerden birisinin yapılması ile suç tamamlanmış olur. TCK m.205’de yer alan seçimlik hareketleri kısaca açıklayacak olursak;

Resmi Belgeyi Bozmak; TCK m.205’in seçimlik hareketlerinden ilki olan resmi belgeyi bozmak fiili, resmi belgenin maddi varlığını ortadan kaldırmaksızın, resmi belgenin delil değerini bozan, değiştiren müdahaleleri kapsamaktadır. Resmi belgeyi bozmak; bir belgenin varlığını ortadan kaldırmaksızın içeriğini, delil olma özelliğini yok etmeye yönelik her türlü hareketi kapsamakta olup, belgenin maddi varlığına müdahalelerde bulunularak, delil niteliğini bozan, değiştiren hareketlerde bulunulmasıdır.

Resmi Belgeyi İmha Etmek/Yok Etmek; belgenin tamamen ortadan kaldırılmasını ifade etmekte olup, resmi belgeyi yakmak, eritmek, birleştirilemeyecek şekilde parçalara ayırmak da resmi belgeyi yok etmek suçu kapsamında değerlendirilmektedir.

Resmi Belgeyi Gizlemek; kişiler nezdinde bulunan bir resmi belge olabileceği gibi, bir kamu kurum ve kuruluşunda muhafaza edilen bir belge de olabilir. Resmi belgenin gizlenmesi seçimlik hareketi, mütemadi, yani kesintisiz suç niteliğini taşır. Bu bakımdan suçun oluşabilmesi için anlık bir gizlemenin değil, suçla korunan hukuki değeri ihlal edecek ölçüde bir gizlemenin gerçekleştirilmesi gerekmektedir[2].

TCK m.205’de yer alan ve yukarıda belirttiğimiz fiillerin seçimlik hareketlerle işlenebileceğini, gerçekleşen hareketlerden birisinin yapılması ile suçun unsurlarının oluşacağını belirtmek isteriz. Elbette suçun konusu resmi belgedir, bu nedenle özel belge niteliğini haiz bir belgenin bu suçun konusunu oluşturması mümkün değildir.

 

Bir görüşe göre Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 08.05.2024 tarihli, 2021/32434 E. ve 2024/6186 K. sayılı kararında; “Mut 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 09.06.2016 tarihli ve 2016/175 Esas, 2016/480 Karar sayılı kararı ile; Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçundan, sevk maddesi karıştırılarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 205’nci maddesinin birinci fıkrası ve 62’nci maddeleri uyarınca, 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün ertelenmesine, dolandırıcılık suçundan, 5237 sayılı Kanun'un 157’nci maddesinin birinci fıkrası, 168 ve 62’nci maddeleri uyarınca, 3 ay 10 gün hapis ve 20 TL adli para ile cezalandırılmasına ve hükmün ertelenmesine karar verilmiştir.

1. Bankadan çektiği para ile parkta oturmakta olan mağdurun yanına gelen, ‘işlemlerinizde eksiklik olmuş, parayı verin, tamamlayıp getireyim’ dedikten sonra mağdurun verdiği para ve nüfus cüzdanını alarak olay yerinden ayrılan ve akabinde nüfus cüzdanını da yakarak yok eden sanık hakkında kamu davası açılmıştır. 2. Sanığın suçunu ikrar ettiği, mağdurun zararını soruşturma aşamasında giderdiği, mağdurun oluşu doğruladığı, sanığı teşhis ettiği ve şikayetinden vazgeçtiği anlaşılmıştır. 3. Mahkeme tarafından sanığın ikrarı, mağdur beyanı ve tüm dosya kapsamına göre sanığın atılı dolandırıcılık ve resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçları işlediği kabul edilerek mahkumiyet kararları verilmiştir.

Temyiz isteminin sadece resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçuna yönelik olduğu belirlenerek yapılan incelemede; Somut olayda, sanığın dolandırıcılık suçu kapsamında ele geçirdiği nüfus cüzdanını yakması biçimindeki eyleminin, hak sahibinin o belgeden yararlanmasını engellemeye yönelik olmadığı gibi suçun konusunu oluşturan nüfus cüzdanının hak sahibince talep halinde her zaman yenisinin düzenlenebileceğinden resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçun unsurlarının oluşmadığı halde resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçundan beraat yerine mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırı bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle; sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün tebliğnameye kısmen uygun olarak oybirliğiyle bozulmasına 08.05.2024 tarihinde karar verildi”.

Yine Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 28.04.2024 tarihli, 2014/20791 E. ve 2016/3834 K. sayılı kararında; “5237 sayılı TCK’nun 205. maddesinde düzenlenen ‘resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek’ suçunun, hak sahibinin o belgelerden yararlanmasını engellemek amacıyla kanıt değeri taşıyan belgelerin ortadan kaldırılması, bozulması ya da gizlenmesi suretiyle oluşacağı, sanığın evinde yapılan aramada fotoğrafları sökülmüş durumda nüfus cüzdanlarının ele geçirildiği, belgeler üzerinde başkaca herhangi bir sahtecilik yapılmadığı, bir hakkın kullanımının engellenmediği gibi, suçun konusunu oluşturan ve fotoğrafları sökülen kimliklerin hak sahiplerince talep halinde her zaman yenisi düzenlenebileceği cihetle suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraatı yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca istem gibi bozulmasına, 28.04.2016 gününde oybirliği ile karar verildi[3].

Yukarıda yer verdiğimiz Yargıtay kararlarına iştirak etmediğimizi belirtmekle birlikte, TCK m.205’de tanımlanan suçun oluşması için herhangi bir zararın meydana gelmesi aranmamıştır. Suçun işlenmesi ile beraber bir zararın oluşması veya hak sahibinin o belgeden yararlanma imkanının ortadan kalkması mümkün olsa da elbette bu zorunlu değildir. Sayın Daire tarafından TCK m.205’de yer alan suçun unsurlarının oluşmadığı, hak sahibinin her zaman talep halinde yeni bir nüfuz cüzdanı çıkarabileceğini her ne kadar belirtilmişse de, esasında suçun tipiklik unsurları gözardı edilmiş, Yargıtay kararına konu olayda suçun unsurları tümü ile oluşmuş, fakat gerekçe gösterilmeksizin “talep halinde her zaman yenisi çıkarılabilir” ibaresine yer verilerek, TCK m.205’de yer alan suçun kapsamı daraltılmış ve hatta unsurları da gözardı edilmiştir. Esasen; yukarıda yer verdiğimiz Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 08.05.2024 tarihli, 2021/32434 E. ve 2024/6186 K. sayılı kararında sanık, mağdura ait olan nüfuz cüzdanını almış ve hatta bu nüfuz cüzdanını yakarak yok etmiştir. Bu doğrultuda; sanık tarafından resmi belge niteliğini haiz nüfus cüzdanın yakılarak imha edilmesiyle, yani “Resmi belgenin bozulması, yok edilmesi veya gizlenmesi” başlıklı TCK m.205’de yer alan ve seçimlik hareketlerden resmi belgenin yok edilmesi fiilinin işlenmesiyle, belgenin hak sahibi üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlanarak suçun icra hareketleri tamamlanmıştır. Sayın Dairenin bu görüşüne katılmak mümkün değil, çünkü resmi bir belge olan nüfus cüzdanının nüfus müdürlüğü tarafından çıkarılması ciddi bir emek, mesai ve hatta masraf gerektirmektedir.

Yargıtay 21. Ceza Dairesi’nin 18.01.2016 tarihli, 2016/189 E. ve 2016/337 K. sayılı kararına göre; “Aslı gönderilen suça konu nüfus cüzdanı üzerinde heyetçe yapılan gözlem neticesinde; belgede bulunan fotoğraf üzerinde Nüfus Hizmetleri Yönetmeliği’nin 130. maddesi gereğince bulunması gereken soğuk mühür izi mevcut olmadığından belgenin bu hali ile aldatıcı niteliğinin bulunmadığı anlaşılmakla, atılı suçun unsurları yönünden oluşmadığı gözetilerek sanığın beraatı yerine aksi şekilde mahkumiyet kararı verilmesi, yasaya aykırıdır. Hüküm bozulmuştur”.

Bu karara muhalif kalan bir Sayın Üyenin bizim de katıldığımız muhalefet şerhine yer verdiği görüşe göre; “İddianamede, şüphelinin, kardeşine ait olan kimliğin üzerindeki fotoğrafı sökerek kendi fotoğrafını yapıştırıp kullanmak seklinde gerçeklesen eyleminin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu belirtilerek açılan davada; mahkemece sevke uygun olarak mahkumiyetine karar verilmiştir. Daire çoğunluğu ise, atılı suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği düşüncesindedir. Sayın daire çoğunluğunun kararına aşağıdaki sebeplerle katılmak mümkün değildir.

Keza, ‘belge üzerinde tasarruf yetkisi bulunan bir kimsenin belgeyi bozması, yok etmesi veya gizlemesi halinde, hak sahibinin suça konu belgeden yararlanmasının engellenmesinin söz konusu olamayacağı’ düşüncesi de suçun kapsamını daraltmak, suç için öngörülmeyen unsurlar ilave etmek, bir başka ifadeyle ancak bir alacak-borç ilişkisi içeren çek, senet gibi belgelerin bu suçun konusu olabileceği anlamına gelir. Bu düşünce karsısında bir kimsenin kendisine veya başkasına ait sürücü belgesini, diplomayı, sertifikayı, nüfus cüzdanını, pasaportu aldatıcılık unsuru gerçekleşmeyecek, açıkça belli olacak şekilde tahrif ederek kullanması halinde, 205. maddedeki suç oluşmayacaktır. Oysa sayılan bu belgelerin hepsi de sahiplerine çeşitli yetkiler tanıyan, haklar sağlayan, statü veren ve kamu nezdinde ‘itibar edilen’ resmi belgelerdir. Resmi belge olan evrak, bu şekilde değiştirilip bozulduğunda, yukarıdaki CGK Kararında belirtildiği gibi ‘bir olgunun kanıtlanma yeteneğini içeren belgelerin öz ve biçimleri ile gerçeklikleri ve doğruluklarına beslenen ortak toplum inancı’ yıkılmış olmuyor mu? ‘Kamu güveni içinde korumak ve o yüzden de soyut varlık ya da yararın veya değerin somutlaştırdığı belgelerin erişilmez ve dokunulmazlığı’ zarar görmüyor mu? Kaldı ki genel veya özel zararın suçun unsuru olduğu eski dönemde bile CGK, ‘Zarar dogma olasılığı yeterlidir. Kanıt değeri olan belgenin yok edilmesi (bozulmasıyla) zarar kendiliğinden doğmuştur’ sonucuna vararak somut zararın oluşmasını aramamıştır.

Bozulan veya değiştirilen belgeler artık suçun konusu olup, hükümle birlikte delil olarak dosyada saklanmalarına karar verilmektedir. Gerçek sahiplerinin, üç ayrı kurum tarafından verilebilen bu belgeleri yeniden çıkarmalarının, gözardı edilemeyecek bir emek, mesai ve masraf gerektirdiği açıktır. Durum bu iken, olayda bir hakkın kullanımının engellenmediğini ileri sürmek ne derece doğrudur? ‘Suçun konusunu oluşturan ve fotoğraf değişikliği yoluyla sahteleştirilen belgelerin hak sahiplerince talep halinde her zaman yenisinin düzenlenebileceği’ gerekçesi de suçun oluşmasına engel bir unsur değildir. Bu gerekçeyle suçun oluşmadığı kabul edildiğinde (ki suça konu belgeler çoğunlukla yeşil kart, nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport gibi belgeler olup yeniden çıkarılamayan, düzenlenemeyen belge neredeyse yoktur) bu suç, islenemez suç haline getirilmiş olur. Kanun koyucunun 205. maddedeki suçu düzenlerken 765 sayılı TCK’nın 348. maddesinden habersiz olduğu söylenemez. O halde bu maddenin karşılığı olan 205. maddede suçun oluşması için herhangi bir zararın meydana gelmesinin aranmaması, zarar unsuruna yer verilmemesi gözardı edilemez.

Bu gerekçelerle, sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün yapılan sahteciliğin aldatma yeteneğini haiz olmaması nedeniyle hükmün resmi belgeyi bozmak suçundan, TCK’nın 205/1. maddesi uyarınca mahkumiyetine karar verilmesi gerekçesiyle bozulmasına karar verilmesi düşüncesiyle, sayın çoğunluğun sanığın beraatı gerektiğine ilişkin kararına katılamıyorum”.

Muhalefet şerhinde yer alan görüşe katıldığımızı, hak sahipleri tarafından talep halinde her zaman yeni bir resmi belge çıkarılmasının işlenemez suç haline geleceği fikrinin öne çıkacağı düşüncesinin yerinde olduğunu belirtmek isteriz. Suçun konusunu oluşturan resmi belgenin bozulması, yok edilmesi veya gizlenmesi halinde elbette suç tamamlanmış olacak, mağdurun zararı da aranmayacak olup, resmi belgenin bozulması, yok edilmesi veya gizlenmesinin amacı, hak sahibinin suça konu belgeden yararlanmasının önlenmesidir. Bir başka ifadeyle, suç, hak sahibinin o belgeden yararlanmasını engellemek amacıyla kanıt değeri taşıyan belgelerin ortadan kaldırılması, bozulması ya da gizlenmesi suretiyle oluşması halinde icra hareketlerini gerçekleştirmesi failin cezalandırılması için yeterlidir.

Netice olarak; elbette TCK m.205’de yer alan suç bir sahtecilik suçu türüdür. TCK m.205’de yer alan suçta korunan hukuki yarar, ispat araçlarının dokunulmazlığına olan kamu güvenidir. Suçun oluşması için genel kast yeterli olup, fail tarafından eyleminin hukuka aykırı olduğunu bilmesi yeterlidir ve zararın doğmasına da gerek yoktur. Bu suç; seçimlik hareketli suç olarak düzenlenmesi sebebiyle, madde metninde sayılan hareketlerden birisinin gerçekleştirilmesi ile tamamlanacak olup, ayrıca bir zarar veya tehlikenin doğması da gerekmeyecektir[4]. Nitekim resmi belgenin bozulması, yok edilmesi veya gizlenmesinde, failin esas amacı belgenin kullanılmasını engellemek olduğunu, suçun genel kastla işlenebileceğini, “talep halinde her zaman yenisi düzenlenebilir” ifadesinin ciddi sorunlara yol açabileceğini, hatta bu şekilde bir çeşit cezasızlık sebebi oluşabileceğini, TCK m.205’in oluşumunda zarar unsurunun aranmadığını ve seçimlik hareketlerden birisinin icrası ile suçun tamamlanacağını ifade etmek isteriz. Resmi belgenin yenisinin çıkarılabileceği, dolayısıyla sahte kimlik belgesinin kullanılmadığı durumda zarar da doğmayacağından, failin ceza sorumluluğuna gidilemeyeceğine dair görüş TCK m.205’de düzenlenen resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçunun kanuni unsurun aykırıdır. Bu suçun oluşması için; gerçek bir resmi belgenin fail tarafından bozulması, imha edilmesi veya gizlenmesi yeterli olup, bu belge kullanılsın veya kullanılmasın failin üzerinde bulunması, taşınması veya fail tarafından oluşturulduğunun anlaşılması halinde, sahte belgenin iğfal, yani aldatıcılık kabiliyetine sahip olup olmadığına bakılmaksızın suçun oluşacağı sonucuna gidilmelidir.

Maddenin gerekçesi incelendiğinde; sahtecilik suçunun, düzenlenen belgenin veya belgede yapılan değişikliğin başkasını aldatıcı nitelikte olmasını gerektirdiğine dair unsur arayan TCK m.204’e atıf yapılmışsa da, TCK m.205’de tanımlanan suçun işlenmesi bakımından belgenin başkasını aldatma özelliğini taşımak zorunda olmadığı belirtilmiştir. Suçun konusunu hukuken geçerli, yani gerçek bir resmi belge oluşturduğundan bu belgenin varlığı ve bu belgeye karşı TCK m.205’de yer alan üç seçimlik hareketten birisinin icrası suçun oluşması için yeterlidir. Suç, bu yönü ile teşebbüse de elverişlidir. Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçu ile ilgili, suçun unsurlarını gösteren ve bağlayıcı olmasa da gerekçesini açıklayan hüküm açık olup, bunun ötesine geçmek suretiyle aranan yeni unsurlar “suçta ve cezada kanunilik” prensibine uygun düşmeyecektir. TCK m.205’de düzenlenen suçla ilgili “aldatma kabiliyeti”, “zarar” gibi hükümde olmayan unsurların aranması; suçun tanımında yer almayan, kanuniliği ihlal eden ve fiili işlenemez suç aşamasına götüren bir sonuca vardıracaktır ki, belki uygulamada suçun ağırlığından ve kolayca suç işlenebileceğinden hareketle getirmeye çalıştığı sınırlamanın, ceza normunun lafzına ve kanun koyucunun iradesine ters düştüğünü, Yargıtay kararlarında yer alan görüşle, hükümde olmayan unsurlara yer verilmek suretiyle farklı ve işlenmesi nerede ise imkansız suç tipi üretildiği anlaşılmaktadır. Resmi belge statüsünde bir kimliğin her zaman çıkarılabileceğine dair kabul ve bunun kullanılmadığından bahisle zararın da oluşmadığı görüşü, bir anlamda TCK m.205’i yok saymak sonucuna vardırır. Bu halde, TCK m.205’in varlığı tartışmaya açılır. “Metrukiyet” denilen ve Ceza Hukukunun sevmediği müessese yargı yoluyla, bu defa uygulanmayarak değil, hatalı uygulanarak gündeme gelebilir.

 

[1] Hasan Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Yorumlu - Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Şerhi, 5. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2021, s. 7055.

[2] Devrim Güngör, Resmi Belgede Sahtecilik Suçu, 1. Baskı, Ankara, 2010, S.110.

[3] Yine Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 28.04.2016 tarihli, 2014/20791 E. ve 2016/3834 K. sayılı kararında;  “5237 sayılı TCK'nun 205. maddesinde düzenlenen 'resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek' suçunun, hak sahibinin o belgelerden yararlanmasını engellemek amacıyla kanıt değeri taşıyan belgelerin ortadan kaldırılması, bozulması ya da gizlenmesi suretiyle oluşacağı, sanığın evinde yapılan aramada fotoğrafları sökülmüş durumda nüfus cüzdanlarının ele geçirildiği, belgeler üzerinde başkaca herhangi bir sahtecilik yapılmadığı, bir hakkın kullanımının engellenmediği gibi, suçun konusunu oluşturan ve fotoğrafları sökülen kimliklerin hak sahiplerince talep halinde her zaman yenisi düzenlenebileceği cihetle suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraatı yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,  Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bozulmasına oybirliği ile karar verildi”.

[4] Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, Mehmet Emin Artuç, Yorumlu ve Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Cilt 5, Adalet Yayınevi, s. 5842.