Prof. Dr. Ersan Şen
Tamer Berk Bayraklı
Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlali
24.08.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk Bayraklı
- Giriş
Bu yazımızda; Anayasa Mahkemesi’nin 07.06.2023 tarihli 2021/2754 başvuru numaralı kararı ışığında, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin adil/dürüst yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmesine yer verilecektir.
Başvurunun konusu; Başvurucunun arkasına şifresini yazdığı suça konu banka kartını kaybettiği, hesabındaki hareketliliğe ilişkin telefonuna mesajlar gelmeye başladığında kart iptal işlemleri için bankayı aradığını, müşteri hizmetlerindeki ses kayıtlarının getirilmesi için talepte bulunmasına rağmen kayıtların getirilmediğini, parayı çeken kişinin kendisi olmadığını, yalnızca paranın yatırıldığı hesabın sahibi olması nedeniyle suçlu bulunduğunu, çevredeki kurumların kamera kayıtlarının silindiğini, ancak bankamatiği gören Mobese kamera görüntülerinin mevcut olduğunu, talebine rağmen bunların tespit edilemediğini, ilan vererek müşteki ile iletişime geçen telefon numaralarının kullanıcılarının araştırılmasını istediğini, ancak araştırılmadığını, yine benzer şekilde banka kartına yatırılan paralar nedeniyle, yapılan şikayetler sonucu başlatılan soruşturma ve yargılama dosyalarının incelenmediği, paranın çekildiği gün ATM’nin bulunduğu yerde olmadığına dair baz istasyonu verileri olduğunu, ancak Mahkemenin bunları dikkate almadığını, bu nedenle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlali ile Anayasa m.36 kapsamında adil/dürüst yargılanma hakkı ihlal edildiğine ilişkindir.
- Başvuru Süreci
İzmir ili Çeşme ilçesinde tatilini geçirmek amacıyla kiralık ev arayan müştekinin açık kaynakta ilan üzerinden bulduğu numarayı arayarak 3.000 Türk lirası tutarındaki ev için 500 lira kapora gönderdiği, ancak Çeşme’ye geldiğinde bu numaraya ulaşamadığı, akabinde Çeşme Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduğu, soruşturma kapsamında gerçekleştirilen araştırmada ATM kamera kayıtlarında paranın beyaz kıyafetli, şapka takan ve yüzü görünmeyen birisi tarafından paranın çekildiği tespit edilmiştir.
Çeşme Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma dosyasını dolandırıcılık suçunda suç yerinin menfaatin fiilen elde edildiği yer olduğu gerekçesiyle Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı’na yetkisizlik kararıyla göndermiştir. Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlemiş olup, iddianamede müştekinin gönderdiği kaporanın yine başvurucunun Denizli’de bulunan Finans Bank’a ait hesabında bulunduğu, paranın da Denizli’de bulunan bir ATM’den aynı gün çekildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucunun Denizli 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davasında; müştekiyi tanımadığını, hiçbir internet sitesine ilan vermediğini, daha önce çalıştığı işyerinden maaş almak için Finansbank hesabı açtığını, bu hesaba ait kartının arkasına unutmamak için şifresini yazdığını, maaş aldığı işyerinden ayrıldığı için kartını kaybetmesine rağmen kapattırmadığını, ancak telefonuna hesabına para yatırıldığına dair mesajlar geldiğinde ilgili bankayı arayarak hesabına bloke koydurduğunu belirtmiştir. Nitekim başvurucu; müştekinin aradığını belirttiği numaraların kendisine ait olmadığını, olay günü başka bir yerde olduğunu, bir fırında çalıştığını, yine çalıştığı yere yakın bir yerde kaldığını ve başka bir yere gitmediğini, ATM’den para çeken kişinin de kendisi olmadığını savunmuştur.
Başvurucu yine; kartından 2018 yılının Ağustos ayında yargılamaya konu dolandırıcılık suçuna benzer birçok para çekme işlemi yapıldığını, detaylı hesap dökümlerinin istenmesi halinde bu eylemlere ilişkin de araştırmanın yapılarak gerçek faillerin bulunabileceğini, açık kaynakta bulunan ilanın kendisine ait olmadığını, kim tarafından verildiğini bilmediğini, açık kaynakta yer alan ve müştekinin telefonda görüşme yaptığı telefon numaralarının kimler adına kayıtlı olduğunun araştırılmasını ve bu hatlara ilişkin görüşme kayıtlarının incelenmesini talep etmiştir. Başvurucu; Mahkemeden suç tarihinde para çekilen ATM çevresinde bulunan kurumlardan güvenlik kamera kayıtlarının istenmesine, başvurucunun kullandığı hattın arayan - aranan ve baz bilgilerini gösteren dökümlerinin çıkarılması için müzekkere yazılmasına, başvurucunun kartını iptal ettirmek için bankayı aradığını ve hesabını iptal ettirdiğini, buna ilişkin banka müşteri hizmetlerindeki ses kayıtlarının istenmesi gerektiğini, açık kaynakta bulunan ilana ait IP adresinin tespit edilmesine karar verilmesini, yine bu olaya benzer nitelikte olan aynı banka kartı hesabına para yatırılması suretiyle gerçekleştirilen dolandırıcılık suçuna ilişkin Konya 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyasının incelenmesini talep etmiştir. Bu kapsamda başvurucunun taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiş, fakat iki GSM hattının kim adına kayıtlı olduğu ve bu hatların baz istasyon kayıtlarının tespiti ile ilgili talepleri hakkında bir karar vermeyerek, bu konuda yazılacak müzekkere ile gerçek failin ortaya çıkabileceği, bu nedenle dosyanın esasına etkili olmayacağı gerekçesiyle talebin reddine karar vermiş olup, sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
- Anayasa Mahkemesi’nin Değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesi; başvurucunun iddialarının özünün adil/dürüst yargılanma hakkının güvencelerinden birisi olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğu ve bu kapsamda bir inceleme yapılması gerektiğini değerlendirmiştir.
Başvuruya konu olayda; müştekinin para yatırdığı hesaba ait ve üzerinde şifre yazılı banka kartını kaybettiğine yönelik savunmasının “hayatın olağan akışına aykırı ve bu tip suçlamalarda suçtan kurtulmaya yönelik olduğu” şeklindeki gerekçeyle başvurucu hakkında mahkumiyet kararı vermiştir. Başvurucunun kullandığı telefonun olay tarihine ait baz istasyonu verileri ve yine başvurucunun bu olaya benzer nitelikte olan, aynı banka kartı hesabına para yatırılması suretiyle gerçekleştirilen dolandırıcılık suçuna ilişkin Konya 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyasının talep edilmiş olmasına rağmen yargılamayı yürüten Mahkeme tarafından gerekçeli kararında bu belgelere ilişkin olarak lehe veya aleyhe değerlendirme yapmamıştır.
AYM; somut olayda başvurucunun fail olmadığı yönünde ileri sürdüğü delil toplama talepleri ile ilgili araştırma yapmadığına, somut gerekçe açıklanmaksızın soyut ve genel ibarelerle reddedildiğine, suçun sübutu açısından belirleyici nitelikte olan, müştekinin aradığı telefon numaralarının kime ait olduğunun araştırılmasına, ATM’den para çekme anına ilişkin çevredeki Mobese kayıtlarının getirilmesine ve başvurucunun kart hesabını kapatmak amacıyla banka müşteri hizmetlerini aradığına ilişkin taleplerini reddetmesi, başvurucunun iddia makamına nazaran dezavantajlı bir konuma düşürüldüğüne, bu delillerin kendisi tarafından elde edilemeyeceğine, bu kapsamda usuli imkan eşitsizliğine, yargılamanın silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin gereklerine uygun olmadığı gerekçesiyle başvurunun kabul edilebilir olduğuna, başvurucunun menfaatlerinin korunmadığına, bu nedenle adil/dürüst yargılanma ilkesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
- Değerlendirmemiz
Baştan ifade etmeliyiz ki; yargılamayı yürüten mahkemelerin her ne kadar objektif tarafsızlığından şüphe duyulmaması gerekse bile, sübjektif tarafsızlığını şüpheye düşürecek nitelikte bazı uygulamalar ve kararlar yargılamanın tarafsız yürütülmesine gölge düşürmektedir. Gerekçesiz ve/veya soyut ibarelerle taleplerin reddi, delillerin toplanmasının engellenmesi, sübjektif zan ve tahminler üzerinden hüküm kurulması, savunma hakkının verilmemesi, son söz hakkının ihlal edilmesi, tanıkların dinlenmemesi, müdafiin savunmasının kısa tutulması, yargılamaların sürüncemede bırakılması, dosyayı incelemeye izin verilmemesi, hatta dosyaya ilgisiz ve/veya bilgisiz kalınması, hem “hukuk devleti” ilkesini ve hem de bireylerin mahkemeye olan güvenlerini ciddi şekilde zedelemekte ve endişelendirmektedir. Bu kapsamda incelenen Anayasa Mahkemesi kararının konusu; başvurucunun taleplerinin ciddiye alınmaması, gerekçe belirtmeden dosyanın esasına etkili olmayacağına karar verilmesi, başvurucunun imkanlarının kısıtlanması, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ile sanığın suçsuzluğunu kanıtlayacak delillerin toplanmaması, çaresiz bırakılmasından ibarettir.
Anayasa m.36’da güvence altına alınan adil/dürüst yargılanma hakkı; herkesin İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6. maddesinde belirtilen haklar çerçevesinde yargılanma hakkına sahip olduğunu, kişinin iddiaları bilip anladığı dilde öğrenme, bağımsız ve tarafsız yargılanma hakkına sahip olduğu mahkeme huzuruna çıkarak savunma yapıp, makul sürede yargılanmasının sağlanmasını ifade eder. Bu hak; bir temel hak ve özgürlük olmakla birlikte, Anayasada tanımlanan diğer hak ve özgürlüklerden faydalanılması ve bu özgürlüklerin korunmasının teminatıdır[1]. Nitekim Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan bu hak uyarınca, herkes savunma ve adil/dürüst yargılanma hakkına sahiptir.
“Çelişmeli yargılama” ilkesi; adil/dürüst yargılanma hakkına uygun olarak ceza davasında ulaşılması amaçlanan maddi gerçeğin çıkartılmasında büyük önem arz etmektedir. Bu ilke ile sanıklar; delilin dava ile ilgisini ve ağırlığını değerlendirerek, güvenilirliği hususunda iddia ve itirazlarını dile getirebilecek ve adil/dürüst yargılanmadan bahsedilebilecektir.
Anılan ilke, taraflara dava dosyası hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla ceza davalarında mahkemenin kararını etkilemek amacıyla dosyaya sunulan görüş ve delillerden sanığın haberdar olmasına, bunlara karşı etkili bir şekilde karşı çıkmasına fırsat verilmesi gerekir (Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 25; Cezair Akgül, B. No: 2014/10634, 26/10/2016, §§ 27-31).
Başvuruya konu olan olayda; başvurucu tarafından Mahkemeye suçsuzluğunu/masumiyetini ispatlayabilecek nitelikte olan delillerin toplanmasını talep ettiğini, Mahkeme tarafından bazı taleplerin dikkate alındığı, ancak taleplerin bir kısmının dosyanın esasına etkili olmayacağı gerekçesiyle, soyut ibarelerle ve somut olmayan gerekçelerle reddedilmesi, hatta dava dosyasına gelen Konya 5. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasının değerlendirilmemesi, başvurucunun kendisi tarafından talep ettiği delilleri toplamasının imkansız olduğu, suçsuzluk/masumiyet karinesinin ihlal edildiği, ceza davasında ulaşılması hedeflenen temel amacın maddi gerçeğin adil/dürüst yargılanma hakkına uygun olarak ortaya çıkarılması gerekirken, silahların eşitliği ilkesine aykırı davranıldığı, başvurucunun iddia makamından daha dezavantajlı bir konuma getirildiği, hakkaniyete uygun bir yargılama yürütülmediği, sübjektif zan ve tahminler üzerinden hüküm kurulduğu için hukuka ve vicdana aykırı olan bu karar kabul edilemez.
Belirtmeliyiz ki; müştekinin para yatırdığı hesaba ait ve üzerinde şifre yazılı banka kartını kaybettiğine yönelik savunmasının hayatın olağan akışına aykırı ve bu tip suçlamalarda suçtan kurtulmaya yönelik olduğu yönünde mahkemelerin karar vermesi, ceza yargılamasının özüne aykırı olduğu, sırf niyet okuyuculuğu olduğu, ceza yargılamalarında hayatın olağan akışına aykırılık gibi genel geçer ifadelerin olamayacağı, soyut ibareler üzerinden karar verilmesinin hukuka ve vicdana aykırı olduğu tartışmasızdır.
Sonuç olarak; Anayasa Mahkemesi’nin tespitlerine katıldığımızı belirtmekle birlikte, yargılamayı yürüten Mahkemenin tarafların arasında hakkaniyete uygun bir dengenin sağlanması amacını sağlaması gerekirken, başvurucunun usule ilişkin aynı koşullara tabi tutulmaması, daha zayıf bir konuma düşürülmesi, iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme imkanına sahip olamaması silahların eşitliği ilkesini zedelemiş olup, AYM tarafından verilen kararın yerinde olduğunu düşünmekteyiz.
Diğer taraftan; başvurucunun Mahkemeden talep ettiği ve başvuruya konu yargılamaya benzer nitelikte olan başvurucunun Konya 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dosyasının dikkate alınmaması, çelişmeli yargılama ilkesini ciddi şekilde zedelemiştir. Bu ilkenin esas amacı; dosyaya bir görüş/talebin girmesini sağlamakla sınırlı olmayıp, bu talebin dikkate alınarak bir sonuca ulaşılmasını sağlamaktır. Her ne kadar başvurucunun dosyası getirtilmişse de Mahkeme tarafından dikkate alınmamış ve AYM tarafından çelişmeli yargılama ilkesinin zedelendiği yönünde karar verilmiştir ki biz de bu görüşe katılmaktayız.
[1] https://www.anayasa.gov.tr/media/3503/adil_yargilanma.pdf