Tüketici Davalarında Arabuluculuk

07.06.2024 / Stj. Av. Elif Bengü Aydın

§1.1. 7251 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (“Kanun”) 28.07.2020 tarihinde Resmî Gazete yayımlanmıştır. İşbu Kanun’un 59. maddesi ile 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (“TKHK”) 73. maddesinden sonra gelmek üzere, 73/A maddesi ile tüketici davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu getirilmiştir.

§1.2.  Zorunlu arabuluculuk ile uyuşmazlıkların mahkemelerin önüne gitmeden daha kısa sürede ve daha ekonomik olarak çözülmesi hedeflenmiştir. Zorunlu arabuluculuğun dava şartı olması sebebiyle dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması ve arabuluculuk sürecinin yürütülmesi gerekir. Aksi takdirde dava, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilir.

§2.1. Kural tüketici mahkemesi önünde görülen tüm uyuşmazlıkların zorunlu arabuluculuğa tabi olmasıdır. (TKHK m 73/A-1)

§2.2. Her ne kadar tüketici uyuşmazlıklarında arabuluculuk sürecini tamamlanması kural olsa da bazı uyuşmazlıklar bu kapsam dışında bırakılmıştır. Söz konusu istisnalar Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 73/A maddesinde sayılmıştır. Buna göre: tüketici hakem heyetinin görev kapsamında olan uyuşmazlıklar, tüketici hakem heyeti kararlarına yapılan itirazlar, tüketici örgütleri tarafından açılan davalar, üretimin veya satışın durdurulması ve malın toplatılması amacıyla açılan davlar ve son olarak taşınmazın aynından doğan davalarda zorunlu arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmaz.

§2.3. Tüketici işlemi mahiyetinde olan taşınmazın aynından doğan uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ilgili kanun maddesinde düzenlenmiştir. Burada sözleşmelerin kaynaklandığı talep hakkının niteliği önemlidir. Sadece ayni bir talep varsa arabulucuya başvurulmaz. Nitekim bu husus bir yargı kararlarında şu şekilde açıklanmıştır:

“TKHK.m.73/A 1-d gereğince, tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmaz eşyaların aynından doğan, bir başka deyişle taşınmaz eşya üzerinde kurulan, sahibine doğrudan hakimiyet sağlayıp herkese karşı ileri sürülebilen haklarla ilgili uyuşmazlıklardan kaynaklanan davalar, dava şartı olan arabuluculuk kapsamı dışında bırakılmıştır. Taşınmazın aynından doğan davalar, doğrudan doğruya taşınmaz üzerindeki bir ayni hakka dayanan davalar olabileceği gibi şahsi bir talep hakkı doğuran sözleşmeye dayanarak taşınmaz üzerinde bir ayni hak değişikliği veya ayni hak sahipliğinde bir değişiklik ortaya çıkaran davalar da taşınmazın aynına ilişkin dava olarak kabul edilmektedir”

§2.4. Her ne kadar yukarıda sayılan istisnalarda dava şartı olarak arabuluculuk hükümlerinin uygulanmayacağı düzenlense de taraflar isterse ihtiyari olarak arabuluculuğa başvurabilir ve bu süreci beraber yürütebilirler. Bu durumda ihtiyari arabuluculuğa ilişkin 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun (“HUAK”) 13. ve devam maddeleri uygulanır.

§3.1. Dava şartı olan arabuluculuğa ilişkin sürecin nasıl ilerleyeceği ise Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; arabuluculuk başvurusu, uyuşmazlığın konusuna göre yetkili mahkemenin bulunduğu yer arabuluculuk bürosuna, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirilen yazı işleri müdürlüğüne yapılır. Ardından, komisyon başkanlıklarına bildirilen listeden büro tarafından arabulucu belirlenir. Ayrıca tarafların birlikte listede yer alan herhangi bir arabulucu üzerinde anlaşmaları hâlinde bu arabulucu görevlendirilebilir.

§3.2. Arabulucunun, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırması gerekir.  Fakat bu süre zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilir. Arabuluculuk süresince, yani tarafların arabuluculuk bürosuna başvurmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez.

§3.3. Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi halinde toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmez. Bu düzenleme 18.04.2024 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkeme’sinin 14.03.2024 tarihli ve E: 2023/160, K: 2024/77 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. İptal kararı 18.01.2025 tarihinde yürürlüğe girecektir. Bununla birlikte her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması halinde sona eren arabuluculuk süreci üzerine açılacak davalarda ise tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.

§3.4. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun’un 17. maddesinin ikinci fıkrasında arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığının bir tutanak ile belgelendirileceği ve bu belgenin arabulucu, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarca imzalanacağı düzenlenmiştir.

§3.5. Arabuluculuk süreci sonucu tarafların anlaşması halinde düzenlenen sulh anlaşma belgelerinin yerine getirilmesi adına icra edilebilirlik şerhinin sulh hukuk mahkemelerinden alınması gerekir. İcra edilebilirlik şerhi ile sulh anlaşma belgesi, ilam niteliğinde belge sıfatını haiz olur. Dolayıyla işbu belgeye dayanarak ilamlı icra yoluna başvurulabilir. Ayrıca taraflar, tarafların avukatları ve arabulucu tarafından birlikte imzalanan anlaşma belgesi de ilam niteliğinde belge sayılır. Bu sebeple icra edilebilirlik şerhinin alınmasına gerek yoktur. Bunlara ek olarak; tarafların anlaşması durumunda anlaşılan hususlar hakkında sonradan dava açılması mümkün değildir. (HUAK m.18/son)

§3.6. Tarafların arabuluculuk süreci sonunda anlaşamaması durumunda ise; dava açılması mümkündür. Bu durumda davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkeme davacıya, bir haftalık kesin süre içinde arabuluculuk son tutanağının mahkemeye sunması gerektiği, aksi halde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. Davacı tarafından ihtarın gereği yerine getirilmez ise mahkemece davanın usulden reddine karar verilir.

§3.7. Mahkemece arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir. Bu durum bir yargı kararında şu şekilde açıklanmıştır:

“6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesine göre, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilmiş olması durumunda, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine mahkemece gönderilen ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi, ayrıca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması ise davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır.”

§4.1. Özetle; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda sayılan istisnalar dışında tüketici uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk dava şartı olarak düzenlenmiştir. İşbu sebeple tarafların dava açmadan önce arabuluculuğa gitmesi ve süreci tamamlaması gerekir; aksi halde dava usulden reddedilir.