Ertekin Aksüt, LL.M.
Prof. Dr. Ersan Şen
Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Suçlarında Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Tatbik Zamanı ve Kapsamı
21.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Etkin pişmanlık” başlıklı 192. maddesi; uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarını işleyen şahısların, yargı makamlarına yardımları karşılığında cezasının kaldırıldığı veya azaltıldığı özel düzenlemeyi içermekte olup, buna göre uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak eden ve kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran şahısların yaptığı yardımlar ve yardımların yapılma zamanı, faillerin yaptırımlarını ve hukuki durumlarını lehlerine etkilemektedir.
Yazımızın konusunu ise; uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması için failin yardımının ne zamana kadar yapılması gerektiğini ve failin, kendi soruşturması ile ilgili olmayıp başka soruşturmaya konu uyuşturucu veya uyarıcı madde suçunu ihbar etmesi halinde kendi suçu açısından etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanıp faydalanmayacağı oluşturmaktadır.
1. Hizmet ve Yardımın En Geç Ne Zaman Yapılması Gerektiği Hususu
Öncelikle TCK m.192/1,2,4 açısından etkin pişmanlık müessesesinin tatbiki için suçların resmi makamlar tarafından haber alınmaması, yani ilgili soruşturmanın başlamaması gerektiğini ifade etmek isteriz. Bu konuda bir tartışma bulunmamaktadır.
TCK m.192/3’de ise; suçlar haber alındıktan sonra gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında cezanın, yardımın niteliğine göre cezanın dörtte birinden yarısına kadar indirileceği belirtilmekle birlikte, hizmet ve yardımın ne zamana kadara yapılması gerektiği ile ilgili açıklama yer almamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, TCK m.192/3’de düzenlenen etkin pişmanlık müessesesinin uygulanabilmesi için şu koşulların birlikte gerçekleşmesini aramaktadır[1]:
“1. Fail 5237 sayılı TCK’nin 188 ve 191. maddesinde düzenlenen suçlardan birini işlemiş olmalıdır.
2. Hizmet ve yardım bizzat şahıs tarafından yapılmalıdır.
3. Hizmet ve yardım soruşturma ya da kovuşturma makamlarına yapılmalıdır.
4. Hizmet ve yardım, suçun resmi makamlar tarafından haber alınmasından sonra, ancak mahkemece hüküm verilmeden önce gerçekleşmelidir. 5271 sayılı CMK’nin 158. maddesinde gösterilen, bir suç hakkında soruşturma yapmakla yetkili olan adli ve idari merciler, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları, savcılıklar, emniyet ve jandarma teşkilatı, suçları savcılıklara iletmekle yükümlü olan vali ve kaymakamlıklar, elçilikler ve konsolosluklar resmi makamlar kapsamında değerlendirilmelidir.
5. Fail kendi suçunun ya da bir başkasının suçunun ortaya çıkmasına önemli ölçüde katkı sağlamalı, bilgi aktarımı ile suçun meydana çıkmasına ya da diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım etmelidir.
6. Failin verdiği bilgiler doğru, yapılan hizmet ve yardım sonuca etkili ve yararlı olmalıdır”.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yer verdiği kıstaslar yol gösterici olmakla birlikte, bu kıstaslardan 4. maddenin ilk cümlesinde belirtilen, “hizmet ve yardım, (…) ancak mahkemece hüküm verilmeden önce gerçekleşmelidir” açıklamasının madde metnine yansımadığını, buna yönelik açıklamaya sadece madde gerekçesinde yer verildiğini, madde gerekçesinin 3. paragrafının son cümlesinde “Etkin pişmanlıktan yararlanabilmek için, bunun en geç hüküm verilmeden önce gerçekleşmesi gerekir.” açıklaması bulunmakla beraber, malvarlığına karşı bazı suçlar açısından getirilen ve TCK m.168/2’de düzenlenen etkin pişmanlık halinden farklı olarak, “hüküm verilmezden önce” ibaresinin TCK m.192 metninde yer almadığını, bu nedenle hizmet ve yardımın mahkemece hüküm verilmeden önce gerçekleşmesi gerektiği yönündeki düşünceye katılmadığımızı ifade etmek isteriz[2].
Doktrinde baskın görüş ise; failin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için, adli makamlara hizmet ve yardımın, ilk derece mahkemesi tarafından hüküm kuruluncaya kadar yapılması gerektiğini ifade etmekte, kanun yolu aşamasında yapılan hizmet ve yardımın TCK m.192/3 uyarınca indirime konu olmayacağını belirtmektedir[3].
Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı ve TCK m.192 gerekçesinde bahsedilen “hüküm” ibaresinden anlaşılması gerekenin, CMK m.223/1’e göre beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşme kararları olduğunda şüphe bulunmamaktadır. Baskın görüş uyarınca da; Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı ve madde gerekçesine göre hizmet ve yardımın hüküm verilmeden önce gerçekleşmesi gerektiği görüşüne itibar edildiği durumda artık, kanun yolunda yapılan hizmet ve yardımın TCK m.192/3’e göre indirim nedeni olamayacağı açıktır. Ancak kanunun sistematiği açısından, TCK m.168/2’de yer bulan “hüküm verilmezden önce” ibaresinin TCK m.192/3’de yer almaması, “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi ve gerekçenin bağlayıcı olmaması karşısında, kanun yolunda da etkin pişmanlık hükümlerinin tatbikinin gerektiği kanaatindeyiz. Kanaatimizce; her iki görüş yönünden, failin lehine olması ve maddi vaka inceleme yetkisine sahip olması sebebiyle, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince yapılan istinaf kanun yolu aşamasında da etkin pişmanlığın kabulü mümkün olmalıdır.
Yeri gelmişken; etkin pişmanlığın hükümden önce kabulü gerekirken uygulanmadığı veya yetersiz gerekçeyle tatbik edilmediği halde, gerek istinaf ve gerekse temyiz incelemelerince TCK m.192/3’ün tatbikinin gerekip gerekmediğine dair şartlar bakımından inceleme yapılabilir ki, bu hususun tartışma konumuzla bir ilgisi de bulunmamaktadır. Burada tartışılan, etkin pişmanlık müessesesinin denetimi ile yazımız konusu etkin pişmanlığın esasını teşkil eden hizmet ve yardım zamanı ile ilgilidir.
2. Hizmet ve Yardım Sonucu Yakalanan Uyuşturucu veya Uyarıcı Maddenin veya Failin Etkin Pişmanlıkta Bulunan Şahısla Bağlantısı Yönünden Açıklamalarımız
TCK m.192’de failin; 1. fıkra düzenlemesine göre diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri, 2. fıkra düzenlemesine göre maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini, 4. fıkra düzenlemesine göre uyuşturucu veya uyarıcı madde kullandığını söylemesi, 3. fıkra düzenlemesine göre ise suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardımı etkin pişmanlığa konu edilmektedir.
Burada; etkin pişmanlık müessesesinin tatbiki için failin yakalanmasına hizmet ve yardım ettiği şahsın mutlaka birlikte suç işlediği şahıs olmasının gerekip gerekmediği veya bir başka uyuşturucu veya uyarıcı madde suçunu ihbar ettiğinde etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanıp yararlanamayacağı soruları karşımıza çıkmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.10.1990 tarihli, 1990/5-231 E., 1991/250 K. sayılı kararına göre; “Burada önemli olan, uyuşturucu madde temin suçu haber alındıktan sonra, sanığın suç ve suç ortaklarının yakalanmasına, uyuşturucu maddeyi aldığı veya kendisine ait olsa bile bulunduğu yeri bildirerek meydana çıkmasına hizmet etmiş olması halidir. Zira, yukarıda açıklandığı gibi uyuşturucu madde temin suçları bir tehlike suçu olup, bu suçla korunan hukuki yarar genel kamu esenliğidir. Sanık suçu haber aldıktan sonra olsa bile, uyuşturucu maddeyi sağladığı kişiyi veya uyuşturucu maddenin bulunduğu yeri bildirmekle suçlu ve suça konu maddenin ele geçirilmesine, dolayısıyla genel kamu esenliğini korumaya yönelik uyuşturucu madde temin suçuyla mücadeleye katkıda bulunmuş olacağından, olaydaki konumu TCK’nın 64. ve 65. maddelerinde açıklanan biçimde iştirak koşullarında olmasa bile hakkında cezadan özel indirimi düzenleyen TCK’nın 404/son maddesinin uygulanması gerekir”.
Bu kararda tartışma; failin uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi temin ettiğini şahsı söylemesi sonucu o şahısta uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunmakla birlikte o şahıs hakkında satmadan değil, kullanmak için bulundurmadan ceza verilmesinin etkin pişmanlığa engel olup olmamasıdır ki, Yargıtay Ceza Genel Kurulu burada, “suça konu maddenin ele geçirilmesine, dolayısıyla genel kamu esenliğini korumaya yönelik uyuşturucu madde temin suçuyla mücadeleye katkıda bulunmuş olacağından”, suça iştirak etmese ve şahıs hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde satmadan ceza verilmese bile, failin hizmet ve yardımı etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilmiştir.
Kararda dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na taşıyan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının da; yakalanan şahsın satmak değil, içmek maksadıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan mahkum edilişini, “Mahkemenin bu kabulü sanık aleyhine sonuç doğurmamalıdır. Kanun iştirak etmiş olan kimse tabirini kullanmış olmakla beraber, esas amacın diğer failler ve uyuşturucu maddenin ele geçirilmesi olduğu açıktır.” şeklinde yorumlayarak, itiraz kanun yoluna başvurduğu anlaşılmaktadır.
Belirtmek gerekir ki; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun “genel kamu esenliğini korumaya yönelik uyuşturucu madde temin suçuyla mücadeleye katkıda bulunmuş olacağından” gerekçesi, bir failin kendisi ile hiçbir ilgisi olmayıp başka bir soruşturmaya konu edilebilecek uyuşturucu veya uyarıcı madde suçunun ortaya çıkması durumunda da fail hakkında TCK m.192/3’ün uygulama alanı bulmasını önünü açmaktadır.
Nitekim Yenidünya - İçer’e göre; “(…) maddede belirtilen suç ortakları deyimi geniş yorumlanmalı, henüz haber alınmamış başkaca suçlara (m.188, 191) iştirak eden kişilerden herhangi birisinin yakalanmasına hizmet edilmesi de bu kapsamda değerlendirilmelidir”[4].
Kurt - Kurt’a göre de; “Suç ortakları kavramı geniş yorumlanmalı, sadece iştirak edenler anlamında değil, uyuşturucu madde suçuna katılan ya da başka bir uyuşturucu madde suçunu işleyen herhangi biri olarak anlaşılmalıdır”[5].
Bunun aksine Yaşar - Gökcan - Artuç, “Örneğin failin, esrar kullanırken yakalanması durumunda, komşusunun da evinde esrar ürettiğini, ancak ondan hiç esrar almadığını, kendisinin tanımadığı bir kişiden aldığını bildirirse, burada kendi suçu ile komşunun suçu arasında bağlantı kurulamadığından, etkin pişmanlık hükümleri uygulanmaz. Ancak fail, kendisinin maddeyi aldığı veya vereceği veya verdiği kimseyi söylemesi durumunda etkin pişmanlıktan yararlanacaktır.” açıklamasına yer vermek suretiyle etkin pişmanlık için failin ancak kendisi veya kendi soruşturması ile ilgili konularda hizmet ve yardımda bulunması gerektiğini ifade etmektedir[6].
Burada Yargıtay’ın, yukarıda Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun gerekçesinden de anlaşılacağı üzere ilk görüşe daha yakın olduğunu ifade etmek isteriz.
Nitekim Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 05.11.2008 tarihli, 2006/8983 E., 2008/15990 K. sayılı kararına göre; “Sanıkların, hakkında herhangi bir suç bilgisi bulunmayan, aynı suçtan mahkum olup, hükmü temyiz etmeyen sanık Alaettin K.’nin de esrar içtiğini belirterek, Alaettin’in suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım ettiklerinin anlaşılması karşısında; haklarında 5237 sayılı TCK’nın 192/3. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi” hukuka aykırı kabul edilmiştir[7]. Bu karardan da, şahısların aynı dosyada yargılandıkları anlaşılmakla birlikte karar, TCK m.192/3’de geçen “suçun meydana çıkmasına” hizmet ve yardım kapsamında değerlendirildiğinden, yukarıda bahsettiğimiz “başka bir uyuşturucu veya uyarıcı madde suçunu işleyen şahıs” yönünden yapılan hizmet ve yardımın da TCK m.192/3’e konu edilebileceğini göstermektedir.
Burada akla gelen bir diğer soru şudur; failde uyuşturucu veya uyarıcı madde rastlanması sonrasında failin, başka yerlerde de uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurduğunu söylemesi etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilebilir mi?
Kanaatimizce; evinde, işyerinde veya sair yerlerde yakalanan uyuşturucu veya uyarıcı madde dışında kendisine ait başkaca uyuşturucu veya uyarıcı maddenin varlığından bahisle kolluk görevlilerine bu maddeleri teslimi halinde failin bu fiili, TCK m.192/3 uyarınca etkin pişmanlık hükmünün uygulanmasına sebebiyet vermeyecektir[8].
Yargıtay da, uyuşturucu veya uyarıcı madde ile yakalanan failin, kendisine ait başka yerde muhafaza ettiği uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin yerini söylemesi durumunu da etkin pişmanlık kapsamında değerlendirmemiştir.
Yargıtay 20. Dairesi 20.03.2017 tarihli, 2016/2996 E., 2017/1762 K. sayılı kararında; hakkında uyuşturucu madde ticareti yaptığına ilişkin istihbari bilgi bulunan sanığın, yakalandığı otel odasında yapılan aramada, beyaz poşet içinden 133,5 gram saf eroinin ele geçirildiğinin, uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ülke içinde ticareti suçunu işlediğine dair yeterli delil bulunduğunun anlaşılması karşısında, olay sonrası “sakladığı diğer uyuşturucu maddelerin yerini gösterebileceğine” ilişkin beyanda bulunan sanığın yer göstermesi ile otelin çatı kısmında iç içe üç poşet içerisinde 364 gram saf eroin ele geçirilmesini, sanık yönünden TCK m.192/3 uyarınca “kendi suçunun meydana çıkmasına hizmet ve yardım etme” olarak yorumlamamış ve sanık hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanmasını hukuka aykırı bulmuştur.
Yine Yargıtay 10. Ceza Dairesi 01.05.2006 tarihli, 2006/1084 E., 2006/6213 K. sayılı kararında; sanığın üzerinde uyuşturucu veya uyarıcı madde ele geçmesinden sonra bakiye uyuşturucu maddenin yerini gösterip teslim etmesinin, suçun niteliğini değiştirmeyeceği gibi, soruşturmayı kolaylaştırma olarak da kabul edilemeyeceği gözetilmeden TCK m.192/3 uyarınca etkin pişmanlık tatbikinin hukuka aykırı bulmuş, bununla birlikte aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi saymamıştır.
Bununla birlikte, suç vasfını değiştirecek, örneğin TCK m.191 değil de, TCK m.188 kapsamında değerlendirilebilecek miktarda uyuşturucu veya uyarıcı maddenin yargı makamlarına beyan edilmesi ve bahsedilen yerde uyuşturucu veya uyarıcı maddeye rastlanması durumunda, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan etkin pişmanlık hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 21.03.2016 tarihli, 489/885 sayılı kararına göre; “‘Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma’ suçundan hakkındaki soruşturma ayrılan S.C.’nin beyanı soyut dışında aleyhine delil bulunmadığı aşamada, üzerindeki uyuşturucu maddeyi kendiliğinden teslim edip S.’ye uyuşturucu madde verdiğini kabul etmek suretiyle ikrarı ile kendi suçunun ortaya çıkmasına yardım eden sanık hakkında, etkin pişmanlıkla ilgili TCK’nın 192. maddesinin 3. fıkrası gereğince cezasından indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi” hukuka aykırı görülmüştür[9].
Sadece uyuşturucu veya uyarıcı madde kullandığı iddiasına konu olabilecek şekilde hakkında soruşturma açılan veya yalnızca uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak veya kullanmakla suçlanabilecek miktarda madde ile yakalanan fail, bu sırada uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti suçuna konu olabilecek miktarda uyuşturucu veya uyarıcı maddeye sahip olduğunu söyler ve yerini gösterirse, kanaatimizce TCK m.192/3’den değil, m.192/1’den sorumlu tutulmalıdır. Hatta fail aynı zamanda kullanıcı ise, maddeyi kimden tedarik ettiğini söyler ve bu konuda elverişli bilgi verirse, hakkında TCK m.192/3’ün de tatbiki gündeme gelmelidir.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 21.01.2016 tarihli, 2015/5499 E., 2016/183 K. sayılı kararına göre; “Sanığın evinde ele geçirilen ve kullanma sınırları içinde kalan 19 adet net 4,9 gramdan ibaret ‘alpha-PVT, AB-PINACA, 5F-AKB 48’ içeren hapları satmak üzere temin ettiğini söyleyerek, ikrarı ile TCK’nın 188. maddesinin 3. fıkrasında tanımlanan, kullanma dışında bir amaç için uyuşturucu madde bulundurma suçunun ortaya çıkmasına yardım eden sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 192. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi” bozmayı gerektirmektedir.
Failde TCK m.188/3’e konu edilebilecek miktar ve özellikte uyuşturucu veya uyarıcı madde elde edilmesi sonrasında; failin TCK m.188/1’de tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imalinin konusunu oluşturabilecek madde ve malzemelerin yerini yargı makamlarına söylemesi halinde Yargıtay 10. Ceza Dairesi, failin bu yardımını TCK m.192/1 uyarınca imal yönünden etkin pişmanlık kabul etmiş, TCK m.188/3 uyarınca cezalandırılmasının isabetli olacağı kanaatine varmıştır.
Dairenin 12.11.2020 tarihli, 2020/13576 E., 2020/7350 K. sayılı kararında; “Öncelikle sanığın aracından sentetik uyuşturucu madde ele geçirildiği, sanığın kolluk tarafından bilinen … No: 35 Geyve/Sakarya'da bulunan adresi ve işyerinde arama yapılacağı esnada sanığın ikrarında evini … No: 5 K. 3 Geyve/Sakarya adresine taşıdığını ve burada uyuşturucu madde bulunduğunu beyan etmesi üzerine bu adreste yapılan aramada sentetik uyuşturucu maddeler ile bu maddelerin imalinde kullanılan ham madde ve eşyaların ele geçtiği, sanığın bilinen … No: 35 Geyve/Sakarya adresinde ise yine sentetik uyuşturucu maddelerin ele geçtiğinin anlaşılması karşısında; sanığın delil olmadığı aşamada uyuşturucu maddelerin imalinde kullanılan hammadde ve eşyaların ele geçtiği Tepecik Mah. ... Sk. No: 5 K. 3 Geyve/Sakarya adresi söyleyerek uyuşturucu madde imal etme suçunu kendi beyanı ile ortaya çıkardığı ve etkin pişmanlığı nedeniyle 5237 sayılı TCK'nın 192. maddesinin 1. fıkrası gereğince ‘uyuşturucu madde imal etme’ suçundan ceza verilemeyeceği, sanığın aracında ve bilinen adresinde yapılan aramada ele geçirilen maddeler sebebiyle sabit olan eyleminin TCK'nın 188/3. maddesinde düzenlenen ‘uyuşturucu madde ticareti yapma’ suçunu oluşturduğu gözetilmeden, bu suç yerine ‘uyuşturucu madde imal etme’ suçundan mahkumiyet hükmü kurulması” hukuka aykırı bulunmuştur.
Karara konu olayda; suç vasfının değişmesine yardım değil, başlı başına bir başka suçun konusunu oluşturabilecek delillerin bildirilmesi hali bulunduğundan ve yeni suçla ilgili o dönem resmi makamların haberi olmadığından, yeni suç yönünden TCK m.192/1’in uygulanması yönünde kanaat oluşturulmuş, yakalanan uyuşturucu veya uyarıcı madde ile ilgili olarak etkin pişmanlık müessesesi uygulanmamıştır.
Bu arada yeri gelmişken; TCK m.192’de tanımlanan etkin pişmanlık dışında; bir suç örgütünün faaliyeti kapsamında işlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde suçları açısından da, TCK m.221’e konu edilebilecek etkin pişmanlık hallerinin gündeme gelebileceğini, buna göre örneğin TCK m.221/3 uyarınca örgütün amaç suçlarının işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde hakkında cezaya hükmolunmayacağını ifade etmek isteriz.
Bu durumda örneğin; bir suç örgütünün üyesi, o örgüt kapsamında işlenen ve kendisinin iştirak etmediği bir uyuşturucu veya uyarıcı madde suçunu ihbar edip fail veya faillerin yakalanmasına yardımcı olduğunda, hakkında örgüt üyeliğinden ceza verilmeyecektir ki, burada da aynı örgüt kapsamında işlenen bir suç olmakla birlikte, kendisinin işlemediği bir suçla ilgili şahsın yargı makamlarına yardımından bahsetmek gerekir.
Yine TCK m.221/4 uyarınca suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin gönüllü olarak teslim olup örgütün yapısı ve faaliyeti ile ilgili bilgi vermesi durumunda, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacak, şahsın bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi durumunda da, verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim uygulanacaktır. Burada bahsedilen yardımın da, TCK m.192/3’e benzer şekilde, örgütün faaliyeti, örneğin uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin bulunduğu yer, suçun kimler tarafından işlendiği ile ilgili olabileceğini, ancak TCK m.221 kapsamında etkin pişmanlıkta indirilecek cezanın örgüt suçu, TCK m.192 kapsamında etkin pişmanlıkta indirilecek cezanın ise uyuşturucu veya uyarıcı madde suçları ile ilgili olacağını ifade etmek isteriz.
[1] YCGK, 04.12.2012, 2012/1284 E., 2012/1836 K.
[2] Aynı yönde görüş için bkz. Ertekin Aksüt, Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti Suçları, Ankara, Adalet Yayınevi, 2020, s.124; Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 17. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2019, s.919; Ali Erdem Sevdim, Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti Suçu, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2014, s.202-203.
[3] Murat Balcı, Türk Ceza Kanununda Uyuşturucu Madde Ticareti Suçları, Ankara, Adalet Yayınevi, 2009, s.253; Handan Yokuş Sevük, Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanılmasına İlişkin Suçlar, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2007, s.228; Kerim Çakır, “Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Ticareti Suçlarında Etkin Pişmanlık (TCK m.192)”, 8. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali - Ceza Hukuku ve Sağlık Perspektifinden Uyuşturucu Sorunu (Editör: Prof. Dr. Adem Sözüer), İstanbul, 2018. Yaşar - Gökcan - Artuç ve Akkaya da aynı görüşü benimsemiş; ayrıca, “hüküm kuruluncaya kadar” ibaresinin bozma sonrası ilk derece hükmünü kapsayıp kapsamadığını da tartışmış ve “hüküm verilmeden önce” açıklamasının, sadece “ilk hükümden önce” olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, mahkeme tarafından verilen karar bozularak ilk derece mahkemesine gelip, orada yargılamaya devam edildiği ve failin yargı makamlarına hizmet ve yardım ettiği durumda, kararın bozulmasını müteakip yine hüküm verilene kadar failin etkin pişmanlıktan yararlanabileceğini ifade etmiştir (Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Yorumlu - Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 4. Cilt (Md.141-196), 2. Baskı, Ankara, Adalet Yayınevi, 2014, s.5969; Çetin Akkaya, Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Suçları, 2. Baskı, Ankara, Adalet Yayınevi, 2013, s.487). Bununla birlikte, hükmün ilk derece mahkemesinin verdiği “ilk hüküm” olarak anlaşılması gerektiği yönünde görüş de mevcuttur (Meryem Günay, “Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti Suçlarında Etkin Pişmanlık”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı:133, 2017, s.157).
[4] A. Caner Yenidünya, Zafer İçer, “Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Suçlarında Etkin Pişmanlık”, Fasikül Dergisi, Sayı:38, Ocak 2013, s.30.
[5] Şahin Kurt, Ela Kurt, Uygulamada Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Suçları, Ankara, Adalet Yayınevi, 2007, s.221.
[6] Yaşar, Gökcan, Artuç, s.5970.
[7] Yaşar, Gökcan, Artuç, s.5970, dipnot:2715.
[8] Aksüt, s.191.
[9] Yargıtay Ceza Daireleri Uygulamasında Sıklıkla Rastlanan Bozma Sebepleri (CMK-TCK-Özel Yasalar) (Editör: Abdulkadir Tutar), 2. Baskı, Ankara, Ankara Açık Ceza İnfaz Kurumu İş Yurdu Müdürlüğü Matbaası, 2018, s.771-772.