Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84
Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84
Notice: Undefined variable: grid_data in /home/u8284090/sen.av.tr/assets/php/function.php on line 84
Yargıtay Kararları Işığında Likit Alacak Kavramı
04.03.2024 / E. Dilara Can
§1.1. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya yargılama gerektirmeksizin belirlenebilir ise bu durum alacağın likit ve muayyen olduğu anlamına gelir.
§1.2. Öğretide hakim görüş, borçlunun itirazının haksız olup olmadığının tespitinde takip konusu yapılan ve borçlu tarafından itiraz edilen alacağın likit olup olmamasını esas almaktadır. Bu kritere göre şayet alacak likit ise borçlu haksız; likit değilse borçlu itirazında haklıdır [1].
§1.3. Yargıtay tarafından verilen bir kararda likit alacak şu şekilde tanımlamıştır: “[…] Genel bir kavram olarak, “likid alacak”; “tutarı belli, bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır” Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması, ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması, böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez […]” [2].
§2.1. Hangi alacak kalemlerinin likit alacak sayılacağı hususunda, somut olaya göre hareket edilmesi gerekir. Bununla birlikte Yargıtay’ın likit alacak konusunda örnekleri mevcuttur.
§2.2. Yargıtay tarafından verilen bir kararda, faturaya dayanan alacak likit olarak kabul edilmiştir:
“[…] Satış sözleşmesi uyarınca düzenlenen faturaya dayanan alacak baştan bilinebilir (likit, muayyen, hesap edilebilir) nitelik taşıdığından davacı alacaklı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, bu kalem isteğin yargılamayı gerektirdiğinden bahisle reddedilmiş olması İİK’nun 67/2. maddesine aykırılık oluşturur […]” [3].
§2.3. Yargıtay tarafından verilen başka bir kararda, taraflar arasındaki protokol ve protokole ek belgelerden doğan alacağın likit alacak olduğu kabul edilmiştir:
“[…] Takip konusu yapılan alacak, taraflar arasında düzenlenen protokol ve ek protokole göre hesap edilebilir belli ve likittir. Bu durumda, İcra İflas Kanunun 67/2 maddesi gereğince davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmelidir […]” [4].
§2.4. Benzer şekilde Yargıtay’ın başka bir kararında, banka kredi sözleşmesinden doğan alacak likit alacak olarak kabul edilmiştir:
“[…] Banka Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan alacak likit (bilinebilir, hesap edilebilir) olduğundan İİK.'nun 67/2 maddesi gereğince alacaklı banka yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken aksi düşüncelerle bu konudaki istemin reddi doğru görülmemiştir […]” [5].
§2.5. Yargıtay’ın yerleşik kararlarında, satış bedeli (semen) likit alacak olarak değerlendirilmektedir:
“[...] Alacak ticari satımdan kaynaklanmakta olup, malın alıcısı (borçlu) tarafından bilinebilecek durumdadır. Bir başka anlatımla likittir. Bu halde mahkemece İİK’nun 67/2.maddesi dikkate alınarak icra inkar tazminatına hükmolunmak gerekirken, bu konudaki istemin reddi yerinde görülmemiştir […]” [6].
§2.6. Yargıtay’ın kefalet sözleşmesinden doğan alacağın likit alacak sayılacağı şeklinde kararları da vardır:
“[…] Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; dava konusu alacak, genel kredi sözleşmesine kefaletten kaynaklanmakta olup temerrüt ve akdi faiz yönünden TBK'nın 88. ve 120. maddeleri uygulanması mümkün değildir. Mahkemece, sözleşmede kararlaştırılan hükümlere göre hesaplanan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi ve ayrıca alacağın likit olmasına göre banka lehine icra inkar tazminatına karar verilmesi gerekirken talebin reddine yönelik yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir […]” [7].
§2.7. Kambiyo senedinden doğan alacakların da likit alacak olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde Yargıtay’ın kararları vardır:
“[…] Davacı vekili, müvekkil şirketin davalıdan alacağı hurda kağıtlara karşılık avans olarak toplam 2.000.000.000 TL tutarlı iki adet çek verdiğini davalı tarafın 500.000.000 TL’lik hurda kağıt teslim ettikten sonra bir daha teslimde bulunmaması nedeniyle aleyhine çek bedellerinden kalan alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığını, ancak yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Bu durumda mahkemece itiraza uğrayan asıl alacak ile bilirkişice hesaplanan işlemiş faiz toplamı üzerinden itirazın iptaline, takip tarihinden itibaren de, asıl alacağa faiz yürütülecek şekilde hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, alacağın likit (hesap edilebilir) bulunduğu gözetilerek, İİK’nun 67/2.maddesi uyarınca borçlunun itirazında haksızlığına karar verilen miktar üzerinden alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle bu talebin reddine karar verilmesinde de isabet görülmemiştir […]” [8].
§2.8. Her ne kadar haksız fiilden doğan alacağın kural olarak likit olmadığı kabul edilse de Yargıtay, bazı durumlarda haksız fiilden doğan alacağın likit olabileceğine yönelik kararlar vermiştir:
“[…] Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; haksız fiilden kaynaklanıp takip konusu yapılan ve borçlunun itiraz ettiği alacağın, taraflar arasında imzalanan ibraname tarihinde likit hale gelip gelmediği, buradan varılacak sonuca göre de, alacağın %40’ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere, özellikle davalı tarafça davadan sonra ödenen alacağın miktarının, taraflar arasında 04.05.2010 tarihinde düzenlenen mutabakatnamede alacağın belirlendiği ve bu belgenin imzalandığı tarih itibariyle, alacağın likit hale geldiği anlaşıldığına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır […]” [9].
§2.9. Öte yandan, Yargıtay kararlarında sözleşmeden doğan borç kural olarak likit alacak olarak kabul edilse dahi, bir kararda sigorta sözleşmesinden doğan alacağın tespiti yargılamayı gerektirdiğinden alacağın likit olmadığı ifade edilmiştir:
“[…] Dava, nakliyat sigorta poliçesi kapsamında ödenen tazminatın davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece hükmedilen miktarın tazminat niteliği ve gerçek zararın araştırılması yargılamayı gerektirmekte olup, alacak likit olmadığından, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru görülmemiş davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir […]” [10].
§2.10. Yargıtay, ücret alacakları ile iş sözleşmesinde kararlaştırılan izin alacağının likit olduğunu ifade etmiştir:
“[…] Alacağın likit olması şartıyla, itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkâr tazminatına hükmedilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta; davacı ücret alacakları ile iş sözleşmesinde kararlaştırılan izin alacağının tahsili için takip başlatmış ve davalı da bu takibe karşı borcunun bulunmadığından bahisle genel bir itirazda bulunmuştur. Takibe konu alacakların hesabı kayda dayalı yapılmış olup, izin alacağı da taraflar arasındaki bireysel iş sözleşmesi ile kararlaştırılmıştır. Dolayısıyla takip konusu alacaklar belirlenebilir niteliktedir.
Bu durumda, Mahkemece icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekirken reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir […]” [11].
§2.11. Yargılama yapılmaksızın kıdem tazminatı gibi hesabı ücrete bağlı kalemler için başlatılan icra takiplerinde, hakkın tartışmalı olması nedeniyle alacağın likit olmadığına karar verilmiştir:
“[…] İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının Yasada gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilir. İcra inkâr tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Özellikle, işçinin kıdemi, ücreti gibi hesap unsurları, işverence bilinen ya da belirlenebilecek hususlardır. 4857 sayılı Yasanın 8 ve 28'inci maddelerinin, işverene bu gibi konularda belge düzenleme yükümü yüklediği de gözden uzak tutulmamalıdır. Ancak, hak tartışmalı ise icra inkâr tazminatına hükmedilemez (Yargıtay HGK. 4.3.2009 gün 2009/ 9-57 E, D
Alacağın likit olması şartıyla, itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkâr tazminatına hükmedilmelidir.
İcra inkâr tazminatı, asıl alacak bakımından söz konusu olur. İşlemiş faiz isteği yönünden icra inkâr tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir.
Somut olayda, mahkemece yapılan yargılama sonunda alacağın likit olması nedeni ile davacı yararına %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Her ne kadar, davacının yaptığı takip kıdem tazminatı ve ücrete ilişkin olup bu alacakların hesaplanması da miktarı işverence bilinmesi gereken ücret unsuruna dayanmakta ise de, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü yargılamayı gerektirmesi nedeniyle davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması hatalıdır […]” [12].
§3. Sonuç olarak; Yargıtay, alacağın likit olup olmadığı hususunda farklı değerlendirmeleri mevcuttur. İlgili kararlar doğrultusunda, alacağın belli veya belirlenmesi mümkün her türlü alacağın likit alacak olduğu söylenebilir.
[1]Cenk Akil, “İtirazın İptali Davasında İcra İnkar Tazminatının Şartı Olarak Borçlunun İtirazının Haksızlığına Karar verilmesi”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 3, S. 1, 2012, s. 322. Pekcanıtez / Atalay / Sungurtekin Özkan / Özekes, s.114
[2] YHGK, E. 2012/838 K. 2012/715 T. 17.10.2012.
[3] Yarg. 19. HD., E. 2009/5124 K. 2010/1501 T. 15.02.2010.
[4] YHGK, E. 1993/19-829 K. 1994/43 T. 09.02.1994. (Gülcan Sunar, İcra Hukukunda İcra Tazminatı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1995, s.136.; Muhittin Akman, İcra ve İflas Hukukunda İcra İnkar Tazminatı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 2009, s.82.)
[5] Yarg. 19. HD., E. 2011/9683 K. 2012/536 T. 19.01.2012.
[6] Yarg. 19. HD., E. 2009/8098 K. 2010/5036 T. 26.04.2010.
[7] Yarg. 19. HD., E. 2016/13613 K. 2017/4384 T. 31.05.2017.
[8] Yarg. 19. HD., E. 2002/8785 K. 11343 T. 12.11.2003. (Ejder Yılmaz, “İcra İnkar Tazminatı Açısından “Likid Alacak” Kavramı”, Bankacılar Dergisi, Sayı 67, 2008, s. 86.; Atalı, a.g.e., s. 154.)
[9] YHGK, E. 2013/488 K. 2014/48 T. 29.01.2014. (Bevran Bahadır Akyürek, “İcra İflas Hukukunda Borç İnkar Tazminatı”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa, 2019, s.73.)
[10] Yarg. 11.HD., E. 2014/13048 K. 2014/19566 T. 11.12.2014.
[11] Yarg. 9.HD., E.2016/36199 K. 2017/259 T. 17.01.2017.
[12] Yarg. 7.HD., E.2016/19303 K. 2016/12221 T. 06.06.2016. (Dilara Doğan, “İşyerinin Veya Bir Bölümünün Devrinin Toplu İş Sözleşmesine Etkisi”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2017, s. 24)