Prof. Dr. Ersan Şen
Cem Serdar
Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız
Zincirleme Suç Hükümlerinin Hatalı Tatbiki
28.10.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız, Av. Cem Serdar
I. Giriş
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Ceza Sorumluluğunun Esasları” başlıklı ikinci kısmının beşinci bölümünde yer alan “Zincirleme suç” başlıklı 43. maddesinde, suçun özel görünüş şekillerinden olan zincirleme suç hükümleri düzenlenmiştir. Kanun koyucu, bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarında iki ayrı düzenlemeye yer vermiştir. Yazımızda, öncelikli olarak ilgili maddenin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan farklı düzenlemelere ilişkin özet niteliğinde açıklamalara yer verilecektir. Sonuç kısmında, zaman aralıklarıyla (aralıklı olarak) TCK m.43/2’nin birden fazla defa ihlal edilmesi durumunda cezanın tatbiki bakımından ne şekilde uygulama yapılması gerektiğine ilişkin görüşümüz ortaya koyulacaktır.
II. Zincirleme Suç Hükümleri
Suçun özel görünüş şekillerinden olan zincirleme suç, TCK m.43’de iki ayrı şekilde düzenlenmiştir. Kanun koyucu bu hükümde, 765 sayılı Kanun döneminde kullandığı “müteselsil suç” kavramı yerine “zincirleme suç” başlığını kullanmayı tercih etmiştir. Kanun koyucunun bu düzenlemeyle ilgili olarak kavramsal değişikliğe gitmesi yanı sıra, hükmün içeriği bakımından da 765 sayılı Kanuna göre farklılık bulunduğunu belirtmek gerekir. 765 sayılı Kanunun “Müteselsil Suç” başlıklı 80. maddesindeki düzenleme, “Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün birkaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır.” şeklinde idi. Yürürlükte bulunan TCK m.43[1] ise eski düzenlemeden farklı hükümler içermektedir.
765 sayılı mülga Kanunda yer alan müteselsil suç düzenlemesi, yalnızca bir suç işleme kararını esas almış, bunun yanında mağdur sayısına ilişkin olarak herhangi bir düzenlemeye yer vermemiştir. Dolayısıyla eski Kanun döneminde, farklı mağdurlara karşı muhtelif zamanlarda aynı işlendiğinde de, failin “aynı suç işleme kararı” çerçevesinde bu eylemleri gerçekleştirdiği anlaşıldığında “müteselsil suç” hükmünün uygulanması mümkün olabilirdi. Bu nedenle, eski Kanun döneminde aynı suçun tek bir kararla farklı mağdurlara karşı gerçekleştirilmesi durumunda da zincirleme suçun varlığı kabul edilmiştir[2].
Ancak aşağıda izah edeceğimiz yeni Kanun düzenlemesine göre böyle bir uygulamanın tatbik edilmesi mümkün olmayacaktır. TCK m.43’ün gerekçesinde yer verilen, “Bir suçun aynı suç işleme kararı kapsamında olsa da değişik kişilere karşı birden fazla işlenmesi halinde, zincirleme suç hükümleri uygulanamaz.” ifadesiyle, bu husus ortaya koyulmuştur. Böylelikle, yeni Kanun döneminde zincirleme suç hükümlerinin uygulanması 765 sayılı Kanuna göre oldukça daraltılmıştır[3]. 5237 sayılı Kanunda yer alan zincirleme suç düzenlemeleri, mağdur sayısına göre veya eylem tekliğine göre sınırlandırılmıştır. Bunun sebebi; failin işlediği suçlara göre, bazı suç tipi ve mağdur farlılığından dolayı az ceza almasının önüne geçilmesi olarak gözükmektedir. Kanun koyucu, zincirleme suçla ilgili yeni düzenlemenin daha adaletli ve cezanın fonksiyonlarının uygun olduğunu düşünmüştür.
Yine belirtmeliyiz ki; mülga 765 sayılı Kanunda, şimdi yürürlükte bulunan TCK m.43/2 niteliğinde bir düzenlemeye de yer verilmemişti. Ancak buna rağmen, 765 sayılı Kanun döneminde de bir failin tek bir eylemle birden fazla mağdura karşı aynı anda suç işlendiğinde müteselsil suç hükmünün (765 sayılı TCK m.80) tatbik edilebileceği ileri sürülmüştür[4].
5237 sayılı Kanun; eski 765 sayılı Kanundan farklı olarak bir fıkra halinde tek bir düzenlemeye yer vermemiş, iki fıkra halinde iki ayrı durumu düzenleme altına almıştır. Bu hallerden birinci fıkradaki durum için zincirleme suç ifadesi kullanılmakla birlikte, ikinci fıkrada düzenlenen husus için aynı neviden fikri içtima ifadesinin kullanıldığı da görülmektedir[5].
TCK m.43/1’de yer alan zincirleme suç hükmüne göre, bir failin aynı suç işleme kararı çerçevesinde aynı mağdura karşı aynı suçu birden fazla kere işlemesi durumunda kendisi hakkında tek bir cezaya hükmedilecek, ancak cezası hüküm uyarınca dörtte birden dörtte üçe kadar artırılarak verilecektir. TCK m.43/1’de yer alan düzenlemenin şartlarına bakıldığında bunlar; birden çok fiilin bulunması, fiillerin her birinin aynı suçu oluşturması, aynı suçun birden çok defa aynı kişiye karşı işlenmesi, birden çok suçun bir suç işleme kararı kapsamında gerçekleştirilmesi şeklinde sıralanabilir[6].
Hükmün ikinci fıkrasında yer alan düzenlemede; ilk fıkradaki halden farklı olarak birden fazla mağdur vardır, ancak fail tarafından aynı suç mağdurların tümüne karşı tek bir fiille işlenmektedir. TCK m.43/1’de düzenlenen zincirleme suç ile aynı maddenin 2. fıkrasında yer alan aynı nev’iden fikri içtima hükmü arasında tek benzerlik, cezada yapılacak artırıma ilişkin oranların aynı olmasıdır[7]. Bunun haricinde, her iki hükmün de farklı düzenlemeler olduğunu ve farklı şartları olduğunu belirtmemiz gerekir.
Aynı nev’iden fikri içtima denilen 43. maddenin 2. fıkrasının tatbiki için, 1. fıkranın aksine birden fazla mağdur bulunmalı ve yine 1. fıkradan farklı olarak tek bir fiil bulunmalıdır. Aynı nev’iden fikri içtimaa örnek olarak, failin birden fazla mağdura karşı tek bir sözle hakaret ederek TCK m.125’i ihlal etmesi örnek gösterilebilir. Böyle bir durumda; “mağdur sayısı kadar suç vardır” prensibinin aksine, TCK m.43/2 düzenlemesi gereğince fail hakkında tek bir cezaya hükmedilecek, ancak bu ceza artırılarak verilecektir.
Görüldüğü üzere, aynı madde ve başlık altında düzenlenmiş olsalar da hükmün 1. fıkrasında düzenlenen zincirleme suç hükmü ile 2. fıkrasında düzenlenen aynı nev’iden fikri içtima hükmü farklı koşullar içeren ayrı düzenlemelerdir. Bu hususa vurgu yapmamızın sebebi, yazıyı kaleme almamızın esas sebebi olan son kısımda açıklayacağımız hatalı duruma dikkat çekmektir.
III. Zincirleme Suç Hükümlerinin Hatalı Uygulaması
Yukarıda izah ettiğimiz TCK m.43’de düzenlenen zincirleme suç ve aynı nev’iden fikri içtima hükümlerinin uygulanması bakımından tartışmalı bir durum bulunmaktadır. Bu tartışmaya açık durumu bir örnek üzerinden ifade etmek gerekirse, failin birden fazla kişiye karşı tek bir fiille hakaret suçunu işledikten kısa bir süre sonra yine aynı mağdurlara karşı tek bir eylemle hakaret suçunu işlemesi durumunda, hakkında bir kez TCK m.43/1’in mi uygulanacağı, cezada öncelikle doğrudan TCK m.43/1 uyarınca artırım yapılıp çıkan cezada tekrardan TCK m.43/2 delaletiyle TCK m.43/1’de gereği bir kez daha mı artırım yapılması gerektiği, yoksa ayrı ayrı iki kez TCK m.43/2 hükmünün tatbik edilip çıkan sonuç cezaların infaz hükümlerine göre mi toplanacağı tartışmalıdır.
Bir görüşe göre; böyle bir durum olduğunda her iki fiilin de aynı mağdurlara karşı aynı suç işleme kararı çerçevesinde işlendiği gerekçesiyle yalnızca bir kez TCK m.43/1 tatbik edilmeli, mağdur sayısının birden fazla olması sebebiyle maddede belirtilen dörtte birden dörtte üçe kadar ceza artırımının yüksek hadden tatbiki gerekmektedir.
Diğer bir görüşe göre; örnekte açıkladığımız gibi bir durum meydana geldiğinde; TCK m.43/1 uyarınca önce cezada doğrudan bir artırım yapılmalı, bunun yanında ayrıca TCK m.43/2 atfıyla TCK m.43/1’den bir kez daha artırım yapılarak ceza belirlenmelidir. Örneğin; failin önce bir fiille birden fazla mağduru tehdit edip, daha sonra da değişik zamanlarda aynı mağdurları tehdit ettiği durumda, bu görüşe göre birinci fiil nedeniyle TCK m.43/2, değişik zamanlarda mağdurların yeniden tehdit edilmesi halinde de TCK m.43/1 oluştuğu gerekçesiyle TCK m.43 hükmünün iki kez uygulanması gerektiği savunulmaktadır[8]. Yargıtay uygulamasının da bu yönde olduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 06.02.2017 tarihli, 2016/4605 E. ve 2017/411 K. sayılı kararında; “Birden fazla ve ayrı ayrı tarihlerdeki yasadışı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılarak birden fazla kamu görevlisine direnen suça sürüklenen çocuk …’ın eylemlerini aynı suç işleme kararının icrası kapsamında gerçekleştirdiğinin kabul edilmesi karşısında; belirlenen cezanın, hem doğrudan TCK’nın 43/1, hem de 43/2 delaletiyle 43/1 maddesi gereğince artırılması gerekirken yazılı şekilde uygulama yapılması, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.” ifadelerine yer verilerek, birden fazla ve ayrı ayrı tarihlerde birden fazla aynı mağdurlara karşı aynı suçun işlenmesi halinde, TCK m.43/1 uyarınca cezada öncelikle doğrudan bir artırım yapılacağı, bunun üzerine bir de TCK m.43/2 delaletiyle TCK m.43/1 gereği yeniden artırım yapılarak cezanın belirlenmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Son görüşe göre ise; birden fazla şekilde ayrı zamanlarda birden fazla aynı mağdura karşı icra edilen fiiller nedeniyle ayrı suçlar olarak görülmeli, birbirinden bağımsız olarak iki defa TCK m.43/2 hükmü uygulanmalı ve ortaya çıkan sonuç cezalar infaz bakımından toplanmalıdır.
Son belirttiğimiz görüşün hukuken isabetli olduğunu ve bu görüşe katıldığımızı, uygulamanın bu görüşün belirttiği şekilde tatbik edilmesi gerektiğini ifade etmek isteriz. TCK m.43/1 hükmünde, “bir kişiye karşı” ifadesi kullanılarak mağdurun aynı kişi olması gerektiği ortaya koyulmuştur[9]. Belirtmeliyiz ki, TCK m.43/1 hükmünün lafzında geçen “bir kişiye karşı” ifadesinin genişletilerek yorumlanması, “Suçta ve cezada kanunilik ilkesi” başlıklı TCK m.2/3[10]’e açıkça aykırılık teşkil edecektir. Kanunun açık lafzı gereğince; somut bir olayda TCK m.43/1’in uygulanabilmesi için mutlaka suçun aynı kişiye karşı işlenmesi gerekir ki, aynı kişi olarak belirtilen kişinin tek bir mağdur olması da ayrıca şarttır[11]. Doktrinde, zincirleme suç hükümlerine açıklama getirilirken “bir kişiye karşı” ibaresi yerine, “aynı kişiye karşı” ifadesinin kullanılması hatalı değerlendirmelere yol açmaktadır[12].
Bu kapsamda, failin aynı suçu iki ayrı zaman diliminde birden fazla sayıda olan aynı mağdurlara karşı tek fiille birden fazla kere işlemesi durumunda yalnızca bir kere 43/1 hükmünün uygulanması hukuken doğru olmayacaktır. Failin birden fazla kere ayrı zamanlarda tek hareketle aynı anda suç işlediği mağdurlar aynı kişiler olsa bile, bu durumda yalnızca bir kere TCK m.43/1’in uygulanmaması gerekir. Aynı şekilde;
böyle bir durumda TCK m.43/2’nin istisnai nitelikteki düzenlemesi gereğince birbirinden ayrı değerlendirilmesi gereken iki ayrı fiil sözkonusu olduğundan, öncelikle bir eylem için doğrudan TCK m.43/1 uygulanıp da sonrasında ortaya çıkan miktar bakımından tekrar TCK m.43/2’nin atfıyla TCK m.43/1 gereği artırım yapılarak cezanın belirlenmesi de hatalı olacaktır.
Böyle bir durum meydana geldiği takdirde, yani birden fazla mağdura karşı tek bir fiille suç işlendikten sonra, yeni bir fiille aynı mağdurlara karşı aynı suçun yeniden işlenmesi halinde TCK m.43/2’nin iki kez uygulanacağı, ortaya çıkan sonuç cezaların da infaz hükümleri çerçevesinde toplanması gerektiği kanaatindeyiz. Belirtmek gerekir ki; Kanun birden fazla mağdura karşı tek bir fiille gerçekleştirilen suçları özel olarak düzenlemiş, bunları tek bir mağdura karşı aynı suçun farklı zamanlarda birden fazla kez işlenmesinden ayırmıştır. Bu sebeple, birden fazla mağdura karşı icra edilen fiillerde TCK m.43/1’in tatbiki mümkün değildir. Kanun koyucu; TCK m.43’ün 1. fıkrasında zincirleme suçun uygulamasını bir mağdura karşı işlenen suçlarla sınırlandırmış, birden fazla mağdurun varlığı halinde de tek eylemle bu mağdurlara karşı işlenen suç için istisnai nitelikte olan 2. fıkradaki düzenlemeyi getirmiştir. Kanun koyucu; TCK m.43/1’de yer alan düzenlemeye rağmen, ayrıca istisnai olarak TCK m.43/2’deki düzenlemeyi getirdiğinden, farklı zamanlarda aynı suçun işlendiği birden fazla mağdur aynı kişiler olsa bile, bu durumda TCK m.43/1’i tatbik etmek, hem kanunun lafzına ve hem de kanun koyucunun amacına aykırılık teşkil edecektir.
Aynı nev’iden fikri içtima olarak adlandırdığımız TCK m.43/2 gündeme geldiğinde, yani örneğin fail tek cümle ile aynı anda birden fazla mağdura karşı hakaret ettiğinde bir fiil vardır. Bu sebeple, kanun koyucu birden fazla mağdur olmasına rağmen fiil tek olduğundan böyle bir durumda tatbik edilmesi amacıyla bu hükmü ihdas etmiştir. Bununla birlikte, aynı failin birden fazla mağdura karşı bir suçu tek fiille işledikten belli bir zaman geçmesinden sonra yine aynı mağdurlara karşı aynı suçu işlemesi durumunda artık tek fiilden bahsedilemez. Bu nedenle; bu gibi bir durumda, gerek TCK m.43/1 uygulanarak belirlenen artırım makasının üst haddinden ceza artırımı yapılması ve gerekse de önce doğrudan TCK m.43/1 uygulanıp, ortaya çıkan ceza üzerinden tekrar TCK m.43/2’nin atfı ile TCK m.43/1 uyarınca tekrar artırım yapılarak cezanın belirlenmesi hukuken hatalı olacaktır.
TCK m.43/2’de “Zincirleme suç” başlığı altında düzenlenen, ancak esasında aynı nev’iden fikri içtima olarak ifade edilen durumun iki kez gerçekleşmesi halinde tek bir ceza uygulanamaz. Failin; bir suçu birden fazla mağdura karşı tek eylemle iki ayrı zamanda gerçekleştirmesi halinde, artık iki ayrı suç olduğunu kabul etmek gerekir. Bu sebeple, burada da her fiil bakımında birbirinden bağımsız olarak iki ayrı kez TCK m.43/2 tatbik edilmelidir. Kanun koyucu; TCK m.43/1’de yer alan zincirleme suç düzenlemesini tek bir mağdura karşı işlenen suçlarla sınırlandırmış, birden fazla mağdurlara karşı tek eylemle işlenen suçlar bakımından istisna olarak TCK m.43/2’deki kurala yer vermiştir. TCK m.43/1’de yer alan, “bir kişiye karşı” ifadesinin iki ayrı seferde suç işlenen birden fazla mağdurun aynı kişiler olduğuna dayanılarak genişletilmesi ve bu durumlarda TCK m.43/1’in uygulanması, kıyas yapılarak uygulama yapılması anlamına gelir ki, TCK m.2/3 ile kıyas yasaklanmıştır.
Sonuç olarak; failin bir suçu birden fazla defa aynı mağdurlara karşı tek fiile iki ayrı zamanda gerçekleştirmesi gündeme geldiğinde iki ayrı suçun olduğu kabul edilerek, TCK m.43/2 hükmü iki ayrı kez birbirinden bağımsız olarak tatbik edilmeli ve ortaya çıkan sonuç cezalar infaz hükümleri uyarınca toplanmalıdır.
[1] TCK m.43’e göre, “(1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.
(2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz.”
[2] Mahmut Koca/İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, 15. Baskı, Ankara 2022, s.528.
[3] İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, 18. Baskı, Ankara 2022, s.676; Hasan Tahsin Gökcan/Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu Şerhi 1. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara 2021, s.1348.
[4] Kayıhan İçel/İzzet Özgenç/Adem Sözüer/Fatih Selami Mahmutoğlu/Yener Ünver, Suç Teorisi, İstanbul 1999, s.432, 433, 448.
[5] Bkz. Özgenç, a.g.e., s.693.
[6] Ayrıntılı bilgi için bkz. Koca/Üzülmez, a.g.e, s.530-542.
[7] Özgenç, a.g.e., s.699.
[8] Gökcan/Artuç, a.g.e., s.1369, 1370.
[9] Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Yenerer Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, Beta Yayıncılık, 11. Baskı, İstanbul 2020, s.530
[10] TCK m.2/3’e göre, “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz”.
[11] Hükmün gerekçesinde yer alan, “Bir suçun aynı suç işleme kararı kapsamında olsa da değişik kişilere karşı birden fazla işlenmesi halinde zincirleme suç hükümleri uygulanamaz. Buna göre, örneğin, bir otoparkta bulunan otomobillerin camları kırılarak radyo teyplerin çalınması durumunda her bir kişiye ait otomobildeki hırsızlık, bağımsız bir suç olma özelliğini korur.” ifadeleri, birden fazla mağdurun bulunduğu hallerde m.43/1 hükmünün tatbik edilemeyeceğini göstermektedir.
[12] Bkz. Gökcan/Artuç, a.g.e., s.1350.