Prof. Dr. Ersan Şen

İstinaf İncelemesinde Tutuklama veya Adli Kontrol Kararı

04.05.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Hurşit Berkay Çalışkan

Bu yazımızda; istinaf incelemesinde bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma açılması gereken haller, duruşma açılmasına veya açılmamasına ilişkin kararda gerekçe koyulmasının gerekip gerekmediği, duruşma açılmasının ilk derece mahkemesi kararının kaldırıldığı anlamına gelip gelmeyeceği, bölge adliye mahkemesi tarafından tutuklama veya adli kontrol tedbiri kararlarının hangi aşamada verilebileceği hususları, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri, doktrin ve Yargıtay kararları çerçevesinde değerlendirilecektir.

  1. İstinaf Kanun Yolu

İstinaf kanun yolu; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kanun Yolları” başlıklı altıncı kitabının, “Olağan Kanun Yolları” başlıklı ikinci kısmının, “İstinaf” başlıklı ikinci bölümü altında, 272 ila 285. maddeler arasında düzenlenmiş olup, istinaf kanun yoluna ilişkin bu hükümler, 20 Temmuz 2016 tarihinde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesi ile uygulanmaya başlanmıştır. İstinaf incelemesinde; temyiz kanun yolundan farklı olarak, ilk derece mahkemesinin kararı, hem maddi vaka (fiil) ve hem de hukukilik denetimi yapılarak incelenecek, maddi hakikate ulaşılması ve somut olayın aydınlatılması amacıyla deliller değerlendirilebilecektir. İstinaf kanun yolunun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenmesiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 7. Ek Protokolü’nün “Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasına[1] uygun olarak iki dereceli yargılanma hakkı sağlanmıştır.

İlk derece mahkemeleri tarafından verilen ve CMK m.272/3 kapsamında olmayan kararlara karşı, CMK m.273’de öngörülen sürelerde[2] istinaf kanun yoluna başvurulabilir. CMK m.276 uyarınca; istinaf isteminin hükmü veren mahkemece reddedilmemesi üzerine, CMK m.277 uyarınca karşı taraf cevabını sunduktan veya cevap süresi[3] geçtikten sonra dosya bölge adliye mahkemesine gönderilir ve CMK m.278 uyarınca işbölümüne göre görevli ceza dairesine verilir.

Dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesi üzerine, görevli ceza dairesi tarafından CMK m.279 uyarınca dosya üzerinde ön inceleme yapılacak olup, ön inceleme aşamasında ilk olarak yetki incelemesi yapılarak, istinaf incelemesi bakımından başka bir bölge adliye mahkemesinin yetkili olduğu anlaşılırsa dosyanın yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilmesine karar verilecektir. Bölge adliye mahkemesi tarafından yetkisizlik kararı verilmemesi halinde; istinaf başvurusunun süresi içerisinde yapılıp yapılmadığı, incelenmesi istenilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilmesinin mümkün olup olmadığı veya başvurucunun istinaf yoluna başvurma hakkının bulunup bulunmadığı incelenecek, bu hususlardan birisine ilişkin şartların karşılanmadığının tespit edilmesi halinde, istinaf başvurusunun reddine karar verilecektir. Ön inceleme aşamasında dosyanın esasına ilişkin bir inceleme yapılmayıp, yalnızca başvurunun usuli açıdan değerlendirilmesi gündeme gelmektedir. Yapılan ön inceleme neticesinde, istinaf başvurusunun reddedilmemesi halinde esastan incelemeye geçilecektir.

Bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda verilebilecek kararlar, CMK m.280’de bentler halinde sayılmak suretiyle düzenlenmiş olup; CMK m.280/1-a bendine giren hallerde istinaf başvurusunun esastan reddedilmesine, CMK m.280/1-a, b, c ve d bentlerine giren hallerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddedilmesine, CMK m.280/1-e ve f bentlerine giren hallerde hükmün bozulmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, CMK m.280/1-g kapsamına giren bir durumda ise bölge adliye mahkemesinde duruşma açılarak davanın yeniden görülmesine ve bu nedenle duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına karar verilecektir.

  1. İstinaf Kanun Yolunda Duruşmalı İnceleme

Bölge adliye mahkemesi tarafından duruşmalı istinaf incelemesi yapılmasını düzenleyen CMK m.280/1-g uyarınca, “Diğer hallerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına” karar verilecektir. Bu düzenlemeye göre; CMK m.280/1’de (a) ila (f) bentleri arasında sayılan hallere girmeyen bir durumun bulunması halinde, bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma açılarak dava yeniden görülecektir.

Bu çerçevede; CMK m.289/1-g uyarınca hükmün gerekçesiz olması ve CMK m.289/1-h uyarınca hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması hukuka kesin aykırılık hallerinden olmakla birlikte, CMK m.280/1-e uyarınca bu durumlarda hükmün bozulmasına karar verilemeyeceğinin açıkça düzenlenmiş olduğu gözönüne alındığında, bu hallerde CMK m.280/1-g uyarınca duruşma açılmasının zorunlu olduğu tartışmasızdır. Bu doğrultuda; CMK m.280/1-g haricindeki bentler kapsamına girmeyen her halde duruşma açılması gerektiğini, uygulamada “ilgisiz gerekçe” veya “sanığın mahkumiyeti yerine beraat kararı verilmesi” gibi gerekçelerle hükmün bozulmasına yönelik verilen kararların Kanuna uygun olmadığını, hükmün gerekçe içermemesinin veya gerekçenin yanlış ya da ilgisiz olmasının hükmün bozulması sebebi olmadığının CMK m.280/1-e’de açıkça ifade edildiğini, bu hallerde duruşma açılarak karar verilmesi gerektiğini, yine ilk derece mahkemesi tarafından beraat yerine mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği gibi bir kanaat varsa bölge adliye mahkemesinin duruşma açmak suretiyle yaptığı yargılama neticesinde bu karara varması gerektiğini[4], delillerin eksik toplandığı veya yetersiz değerlendirildiği gerekçesiyle de bozma kararı verilmemesi gerektiğini, bu hallerde bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma açılarak karar verilmesi gerektiğini belirtmek isteriz[5]. Nitekim “İstinaf İncelemesi Sonrasında Temyiz Hakkının Kısıtlanması[6]” başlıklı yazımızda da ifade ettiğimiz üzere; CMK m.280/1-e ve f bentlerinde sınırlı olarak sayılan bozma nedenleri arasında yer almayan bir sebeple, bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma açarak karar vermek yerine bozma kararı verilmesi halinde,  hem bölge adliye mahkemesinin bu kararının ve hem de bozma üzerine ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın yok hükmünde sayılması gerektiği, CMK m.280/1-g uyarınca duruşma açmakla görevli ve yetkili olan bölge adliye mahkemesinin bu durumlarda duruşma açmadan karar vermesinin hak kayıplarına yol açtığı, bu sorunun giderilmesi için Kanun değişikliğine gidilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Bununla birlikte belirtmeliyiz ki; Kanunda duruşmalı istinaf incelemesinin yalnızca CMK m.280/1-g bendi kapsamında öngörülmesi ve diğer bentlerde düzenlenen hallerin tüketilmesi durumunda duruşma açılabileceği yönünde bir düzenleme olmakla birlikte, “İstinaf İncelemesinin Duruşmasız Yapılması Sorunu[7]” başlıklı yazımızda da belirttiğimiz üzere, her ne kadar bölge adliye mahkemesinin öncelikle duruşma açma yönünden bir değerlendirme yapması ve bundan sonra bentlerde sayılan sebeplerle karar vermesi Kanunda zorunlu kılınmamış olsa da, hukukiliğin yanında maddi olay denetiminin de yapıldığı istinaf incelemesinde, iki dereceli yargılanma ve adil/dürüst yargılanma hakkının tam anlamıyla karşılanması için sözlü yargılamanın ve mahkemeye erişimin sağlanması gerektiği, bu nedenle bölge adliye mahkemesi tarafından olabildiğince duruşmalı inceleme yapılması gerektiği, istinaf başvurusu üzerine öncelikle duruşmalı incelemeye ilişkin bir değerlendirme yapılarak bu hususta gerekçeli karar kurulması gerektiği, bu konuda Kanunda bir yükümlülük olmamakla birlikte buna engel olan bir hususun da bulunmadığı, istinaf kanun yolunun iki dereceli yargılanma bakımından gerçek işlevini ortaya koyabilmesi adına duruşmalı yargılamanın esas olması gerektiği kanaatindeyiz.

Bu açıklamalar doğrultusunda; bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma açılması yönünden yapılan değerlendirmeye ilişkin bir karar kurulması gerektiğini, duruşma açılmasına veya açılmamasına yönelik olan bu kararın gerekçeli olarak verilmesinin adil/dürüst yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkı ve Anayasa m.141/3[8] gereğince zorunlu olduğunu ifade etmek isteriz.

Yapılan duruşmalı inceleme neticesinde bölge adliye mahkemesinin nasıl karar vereceğini düzenleyen CMK m.280/2 uyarınca, “Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar”. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere; bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma açılmasına karar verilmesi nihai bir karar olmayıp, duruşma neticesinde istinaf başvurusunun esastan reddi veya ilk derece mahkemesinin hükmünün kaldırılması ve yeniden hüküm kurulması yönünde nihai karar verilecektir. Bu çerçevede; bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma açılması kararı verilmesinin ve duruşma açılmasının, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmış olduğu anlamına gelmeyeceğini, aksi takdirde duruşma neticesinde istinaf başvurusunun esastan reddedilmesi halinde ortada bir kararın bulunmadığı gibi bir sonuç çıkacağını ve bunun mümkün olmadığını, nitekim kanunda duruşma neticesinde istinaf başvurusunun esastan reddedilmemesi halinde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılacağının açıkça ifade edildiğini, yani bu aşamaya kadar ilk derece mahkemesinin kararının ayakta olduğunun açık olduğunu, bölge adliye mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına yönelik karar verilmesi üzerine yeniden hüküm kurulacağını belirtmek isteriz.

  1. İstinaf İncelemesinde Tutuklama veya Adli Kontrol Kararı Verilmesi

İstinaf kanun yolunda hukukilik denetiminin yanında maddi olay incelemesinin de yapılacağı, bu doğrultuda istinaf aşamasında iki dereceli yargılanma hakkının bir gereği olarak, bölge adliye mahkemesi tarafından derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılacağı, delil değerlendirilebileceği hususları gözönüne alındığında, istinaf aşamasında da tutukluluk ve adli kontrol tedbirlerine ilişkin karar vermenin mümkün olduğu kabul edilmektedir[9]. Nitekim; CMK m.2/1-f uyarınca kovuşturma aşamasının “İddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi” ifade ettiği düzenlenmiş olup, CMK m.275/1’de yer alan “Süresi içinde yapılan istinaf başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller.” hükmü uyarınca istinaf incelemesinin de kovuşturma aşamasına dahil olduğu, tutuklama kararını düzenleyen CMK m.101/1 uyarınca “kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece” karar verileceğinin öngörüldüğü, yine adli kontrol kararının düzenlendiği CMK m.110/3’de yer alan “109 uncu madde ile bu maddenin birinci ve ikinci fıkra hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır.” hükmü uyarınca kovuşturma aşamasında adli kontrol kararının verilebileceğinin düzenlendiği, bu hükümler gözönüne alındığında istinaf incelemesi sırasında bölge adliye mahkemesi tarafından tutuklama veya adli kontrol tedbirinin uygulanmasına karar verilebileceği açık olmakla birlikte, bölge adliye mahkemesi tarafından her aşamada bu kararların verilmesi mümkün değildir.

Bölge adliye mahkemesi tarafından tutukluluk veya adli kontrol kararı verilebilmesi için öncelikle esas yönünden incelemeye geçilmiş olması gerekmekte olup; yalnızca bölge adliye mahkemesinin yetkili olup olmadığının, istinaf başvurusunun süresi içerisinde yapılıp yapılmadığının, başvuruya konu ilk derece mahkemesi kararının istinafa tabi olup olmadığının ve başvurucunun istinaf kanun yoluna başvurma hakkı olup olmadığının değerlendirildiği ön inceleme aşamasında, bölge adliye mahkemesi tarafından sadece usuli inceleme yapıldığı ve işin esasına girilmediği için, sanık hakkında tutuklama veya adli kontrol tedbiri uygulanması yönünde karar verilmesi mümkün değildir.

Bununla birlikte; ön inceleme aşamasından sonra bölge adliye mahkemesi tarafından dosya üzerinde esas incelemeye geçildiği aşamada da, CMK m.280/1-g uyarınca davanın yeniden görülmesine karar verilmesi durumu haricinde, bir başka ifadeyle duruşma açmadan istinaf başvurusunun esastan reddi veya hükmün bozulması yönünde karar verilmesi halinde, tutuksuz bulunan sanık hakkında dosya üzerinden tutuklama kararının veya bir adli kontrolün tatbik edilmesi yönünde bir kararın verilmesi doğru değildir. Ancak “İstinaf Kanun Yolunda Tutukluluk İncelemesi[10]” başlıklı yazımızda da belirttiğimiz üzere; CMK m.104/3’de yer alan, “Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re'sen de verilebilir.” hükmü gereğince, dosyanın bölge adliye mahkemesi ceza dairesinde kaydedilmesinden itibaren, dosya üzerinden tutuklu sanığın salıverilmesi talebine ilişkin karar verilebileceğini, tutukluluk incelemesi bakımından da CMK m.108/3’de düzenlenen “Hakim veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk halinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde de re'sen karar verir.” hükmünün istinaf aşamasında da geçerli olduğu, hükümde yer alan “mahkeme” ibaresinin istinaf aşamasını da kapsadığı, bu aşamada da bölge adliye mahkemesi tarafından maddi olay incelemesinin yapıldığı, katılanın veya sanığın öne sürdüğü sebeplerle bağlı olmaksızın tüm dosya yönünden inceleme yapıldığı, tutuklama gibi kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının kısıtlandığı bir durumda mümkün olduğu kadar kısıtlamaya tabi tutulan lehine uygulama yapılması gerektiği gözönüne alındığında, istinaf aşamasında da aylık tutukluluk incelemesinin yapılması gerektiğini ifade etmek isteriz.

İstinaf kanun yolunda duruşma açmak suretiyle davanın yeniden görülmesine ilişkin kararı düzenleyen CMK m.280/1-g uyarınca, bölge adliye mahkemesi tarafından “Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına” karar verileceği düzenlenmiş olup, hükümde yer alan “gerekli tedbirler” ifadesi madde gerekçesinde “İncelemenin duruşmalı yapılması zorunlu görüldüğünde, gerekirse sanığın tutukluluğuna karar verilerek veya adli kontrole ilişkin tedbirler alınarak duruşma hazırlığına başlanır.” şeklinde açıklanmıştır. Bu doğrultuda; bölge adliye mahkemesi tarafından davanın yeninden görülmesine karar verilmesi halinde, duruşma açmadan önce gerekli tedbirlerin alınması kapsamında dosya üzerinden sanık hakkında tutuklama veya adli kontrol kararı verilebilip verilemeyeceği hususunda görüş farklılıkları bulunmakta olup, madde gerekçesi doğrultusunda bu aşamada tutukluluk veya adli kontrol kararı verilebileceği ileri sürülmekle birlikte, koruma tedbirlerinde kıyas yasağı olması sebebiyle bu kararın verilemeyeceği de ileri sürülmektedir[11].

Tutuklama ve adli kontrol koruma tedbirlerinin kişi hürriyeti ve güvenliği açısından ciddi bir sınırlama teşkil ettiğini, bu nedenle temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan bu tedbirlere ilişkin düzenlemelerin olabildiğince şüpheli/sanık lehine yorumlanması gerektiğini, bu tedbirlere ilişkin hükümlerin açık ve belirli olarak düzenlenmesinin, aksi takdirde şüpheli/sanık aleyhine genişletilmemesinin zorunlu olduğunu, bu doğrultuda CMK m.280/1-g’de yer alan “gerekli tedbirler” ifadesinin açık olmadığı ve belirsiz olduğunun, madde gerekçesinin kanuna dahil olmaması sebebiyle deyim yerinde ise kanun hükmü gibi dikkate alınmasının mümkün olmadığını, yalnızca hükmün anlamını ve kanun koyucunun amacını yorumlamak adına gerekçeye başvurulabileceğini, ancak temel hak ve hürriyetlere kısıtlama teşkil eden koruma tedbirleri bakımından madde gerekçesi ileri sürülerek şüpheli/sanık aleyhine genişletici yorum yapılamayacağını, tutuklama kararından önce sanığın müdafii huzurunda sorgusunun yapılması gerektiğini, hatta kanaatimizce adli kontrol kararı için de bu kuralın geçerli olması gerektiğini[12], savunma hakkı ve “silahların eşitliği” ilkesi kapsamında sorgu yapıldıktan sonra kararın yüzyüze olarak verilmesinin zorunlu olduğunu, yeni kanun döneminde yoklukta/gıyabi tutuklama halinin kaçak sanıklar haricinde kaldırılmış olduğu hususları gözönüne alındığında, istinaf incelemesinde duruşma açılmasına karar verilmesi halinde, “gerekli tedbirler” kapsamında dosya üzerinden sanığın tutuklanmasına veya adli kontrol tatbikine karar verilemeyeceğini, bunun için sanığın müdafii huzurunda sorgusunun yapılması gerektiğini belirtmek isteriz.

Bu çerçevede; istinaf kanun yolu aşamasında, hem hukukilik ve hem de maddi olay denetimi yapıldığı ve duruşma açılarak yeniden yargılama yapılmasının mümkün olduğu dikkate alınarak, bölge adliye mahkemesi tarafından tutuklama veya adli kontrol kararı verilebileceğini, ancak yalnızca usuli denetim yapılan ön inceleme aşamasında böyle bir karar verilemeyeceğini, esas yönünden incelemeye geçilmesi sonrasında istinaf başvurusunun esastan reddi veya hükmün bozulması yönünde karar verilmesi halinde de sanığın tutuklanmasına veya adli kontrol altına alınmasına karar verilemeyeceğini, ancak dosyanın bölge adliye mahkemesi ceza dairesine kaydedilmesinden itibaren salıverilme talebi veya tutukluluğun incelenmesi bakımından karar verilmesinin mümkün olduğunu, bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma açılarak davanın yeniden görülmesi halinde ise ancak sanığın müdafii huzurunda sorgusunun yapılması suretiyle ve CMK m.100’de yer alan koşulların varlığı halinde tutuklama kararı verilebileceğini, yine duruşma açılarak istinaf incelemesi yapıldığında CMK m.109’da yer alan koşulların varlığı halinde de adli kontrol kararı verilebileceğini ifade etmeliyiz.

Netice olarak; istinaf kanun yolunda iki dereceli yargılanma hakkı çerçevesinde maddi olay ve hukukilik denetimi yapıldığı, bölge adliye mahkemesinin bir derece mahkemesi gibi delil değerlendirerek inceleme yapacağı, bu nedenle sözlü yargılanma hakkı doğrultusunda olabildiğince duruşmalı inceleme yapılmasına özen gösterilmesi gerektiği, “ilgisiz gerekçe” veya “yeterli delil toplanmadığı” gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilemeyeceği, bu hallerde davanın duruşma açılarak yeniden görülmesi gerektiği, bölge adliye mahkemesi tarafından CMK m.280/1-g uyarınca davanın yeniden görülmesi yönünde verilen kararın, ilk derece mahkemesi hükmünü kaldıran bir karar olmadığı, görülen duruşma neticesinde istinaf başvurusunun esastan reddine veya ilk derece mahkemesinin hükmünün kaldırılmasına karar verileceği, istinaf incelemesinin kovuşturma aşamasına dahil olması ve maddi olay incelemesinin de yapılması sebepleriyle, bölge adliye mahkemesi tarafından tutuklama veya adli kontrol kararı verilebileceği, ancak ön inceleme aşamasında ve istinaf başvurusunun esastan reddi veya hükmün bozulması kararlarının verildiği durumlarda dosya üzerinden tutuklama veya adli kontrol kararı verilemeyeceği, bununla birlikte bu aşamalarda salıverilme talepleri ile tutukluluk incelemesine ilişkin kararların verilebileceği, CMK m.280/1-g’de yer alan “gerekli tedbirler” ifadesi çerçevesinde dosya üzerinden tutukluluk kararı verilemeyeceği, sanığın müdafii huzurunda sorgusunun yapılmasının gerektiği, duruşma açılması halinde sorgu yapılarak tutuklama veya adli kontrol kararı verilebileceği anlaşılmaktadır.

 

[1] İHAS 7. Ek Protokol m.2/1: “Bir mahkeme tarafından cezai bir suçtan mahkum edilen her kişi, mahkumiyet ya da ceza hükmünü daha yüksek bir mahkemeye yeniden inceletme hakkını haiz olacaktır. Bu hakkın kullanılması, kullanılabilme gerekçeleri de dahil olmak üzere, yasayla düzenlenir”.

[2] Yürürlükte olan CMK m.273/1 uyarınca; istinaf kanun yoluna başvurma süresi hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün olarak düzenlenmiş olmakla birlikte, 12.03.2024 tarihli ve 32487 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7499 sayılı Kanun m.18’le istinaf kanun yoluna başvuru süresi, hükmün gerekçesiyle birlikte tebliğ edildiği tarihten itibaren 2 hafta olarak değiştirilmiş olup, 7499 sayılı Kanun m.40/1-a uyarınca bu değişiklik 01.06.2024 tarihinde yürürlüğe girecektir.

[3] Yürürlükte olan CMK m.277/1 uyarınca; karşı tarafın cevap verme süresi tebliğ tarihinden itibaren yedi gün olarak düzenlenmiş olmakla birlikte, 12.03.2024 tarihli ve 32487 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7499 sayılı Kanun m.37 ile karşı tarafın cevap verme süresi, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta olarak değiştirilmiş olup, 7499 sayılı Kanun m.40/1-b uyarınca bu değişiklik 01.06.2024 tarihinde yürürlüğe girecektir.

[4] Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 30.12.2021 tarihli, 2020/13910 E. ve 2021/14555 K. sayılı kararında; “Cumhuriyet Savcısınca sanık aleyhine istinaf talebi olmamasına rağmen ve CMK 280-g maddesi uyarınca duruşma açılması gerekirken sanık hakkında cezanın artırılması, dolayısıyla savunma hakkının kısıtlanması sonucu doğuracak şekilde duruşma açmaksızın istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine karar verilmesi” bozma sebebi olarak kabul edilmiştir.

[5] Ersan Şen, Ali Kemal Yıldız, Erkan Duymaz, Ertekin Aksüt, Mert Maviş, Beyza Başer Berkün, Buğra Şahin, Mehmet Vedat Ervan, Erkam Erdem, Ceza Avukatının Başvuru Kitabı, 5. Baskı, Seçkin, Ankara, 2023, s.656.

[6] Ersan Şen, Taner Akıncı, Tamer Berk Bayraklı, İstinaf İncelemesi Sonrasında Temyiz Hakkının Kısıtlanması, 05.12.2023, https://sen.av.tr/tr/makale/istinaf-incelemesi-sonrasinda-temyiz-hakkinin-kisitlanmasi

[7] Ersan Şen, Erkan Duymaz, İstinaf İncelemesinin Duruşmasız Yapılması Sorunu, 05.01.2024, https://sen.av.tr/tr/makale/istinaf-incelemesinin-durusmasiz-yapilmasi-sorunu

[8] Anayasa m.141/3: “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”

[9] Nitekim Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesi’nin 25.06.2020 tarihli, 2019/2819 E. ve 2020/1440 K. sayılı kararında, duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesinin sonucunda sanığın tutuklanmasına karar verilmiştir.

[10] Ersan Şen, İstinaf Kanun Yolunda Tutukluluk İncelemesi, 27.12.2022, https://www.hukukihaber.net/istinaf-kanun-yolunda-tutukluluk-incelemesi

[11] Uğur Aşkın, Bölge Adliye Mahkemelerinin Tutuklama Kararı Verme Yetkisi, TAAD, Y:13, S:49, Ocak 2022, s.647

[12] Ersan Şen, Tamer Berk Bayraklı, Tutuklama Kararının Yüze Karşı Verilmesi, 22.06.2023, https://sen.av.tr/tr/makale/tutuklama-kararinin-yuze-karsi-verilmesi