Blog

Doğa Ceylan

YAZARIN MAKALELERİ
Cinsel Saldırı Sırasında Müdahale Etmeyen Kişinin Ceza Sorumluluğu
29.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Taner Akıncı, Stj. Av. Doğa Ceylan

Bu yazımızda; cinsel saldırı suçunun işlenmesi sırasında failin yanında bulunan kişinin, işlenen suça müdahalesinin ceza sorumluluğuna etkisi, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 21.11.2017 tarihli, 2017/937 E. ve 2017/484 K. sayılı kararı çerçevesinde incelenecektir.

Yargıtay’ın Ceza Muhakemesi Üzerine Verdiği Bir Kararın İncelenmesi
26.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 21.04.2016 tarihli, 2015/4672-1 E. ve 2016/2330 K. sayılı kararında; “İletişim”, “Arama, Elkoyma, Dokümanın İncelenmesi” ve “Tanıklık” olmak üzere üç başlık altında, soruşturma ve kovuşturma işlemleri detaylı bir şekilde incelenmiş, hangi durumlarda delilin hukuka uygun olup, mahkumiyet hükmüne esas alınabileceğine ve maddi hakikate ve adalete nasıl ulaşılması gerektiğine ilişkin tespitlere yer verilmiştir. Bu kararı, muhakeme hükümleri kapsamına giren bazı müesseseler bakımından bir kılavuz olarak görmek ve buna göre dikkate almak gerekir. Yargıtay kararı, Ceza Muhakemesi Hukuku uygulaması bakımından oldukça didaktik ve yol gösterici tespitler içermektedir.

Sermaye Piyasası Kurulu’nun Başvuru Şartı ve Pişmanlığın Başvuruya Etkisi
19.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Bu yazımızda; 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda düzenlenen veya bu Kanunun atıfta bulunduğu suçların soruşturulmasına ilişkin özel soruşturma usulleri ile bu usullerin pişmanlık hükümlerinin uygulanması bakımından önemi incelenecektir.

Ek Savunma Hakkı Verilmesini Gerektiren Haller
01.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Bu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. maddesi uyarınca, sanığa hangi durumlarda ek savunma hakkı verileceği ve bu kapsamda suçun hukuki niteliğinin değişmesi ile cezanın artırılması veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanması hususları incelenecektir.

Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Haksız Saldırı ve Meşru Savunma
10.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Özel hayata karşı gerçekleştirilen haksız saldırının, saldırı ile orantılı şekilde defedilmesi halinde, şartları TCK m.25/1’de düzenlenen meşru savunma hükmünün tatbikine engel bulunmamakla birlikte Yargıtay, kişilerin kendilerine karşı işlenen suçlarla ilgili delilleri toplaması, kayda alması veya muhafaza etmelerinde hukuka aykırı bir durumdan bahsedilemeyeceğini kabul etmektedir. Bu kapsamda, hangi fiillerin özel hayat ve hayatın gizli alanına haksız saldırı teşkil edeceği ve buna bağlı olarak meşru savunma hükmünün tatbik edilebileceği incelenecektir.

Yolcunun Gümrük İdaresine Yapacağı Nakit Açıklaması
04.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un “Gümrük idaresine yapılacak açıklama” başlıklı 16. maddesiyle; gümrük idaresine, yolcudan yanında taşıdığı nakdin miktarını açıklaması talebinde bulunma yetkisi verilmiş, yolcuya bu talep üzerine tam ve doğru açıklamada bulunma yükümlülüğü yüklenmiş, yolcunun bu yükümlülüğe aykırı davranması halinde ise, hem beraberindeki değerlerin muhafaza altına alınacağı ve hem de kendisine idari para cezası uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu sayede, yurt içine nakit girişi ve yurt dışına nakit çıkışı işlemleri aracılığıyla suç gelirlerinin aklanmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

İlk Haksız Hareketin Kimden Geldiğinin Belirlenemediği Durumda Haksız Tahrik
14.06.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan, Stj. Av. Özüm Su Uzun

Bu yazımızda; ilk haksız hareketin kimden geldiğinin tespit edilemediği durumda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uyarınca nasıl tatbik edilmesi gerektiği Yargıtay kararları ışığında incelenecektir.

6284 Sayılı Kanuna Göre Bakanlığın Davadan Haberdar Edilme Zorunluluğu Var mı?
11.06.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesini amaçlayan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair Kanun’un 20. maddesinin 2. fıkrasıyla; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na, bu Kanunun konusuna giren davalara katılma hakkı tanınmış, ancak davanın Bakanlığa tebliğ edilmesi zorunluluğunun bulunup bulunmadığı konusunda bir düzenlemeye yer verilmemiştir. İşbu tartışma hakkında içtihadı birleştirme ihtiyacı ortaya çıkmıştır.

Firar Eden Hükümlünün Özel İzin Yasağı ve Uygulama Sorunları
23.05.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün, Stj. Av. Doğa Ceylan

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.95’de düzenlenen özel izin, hükümlülerin aileleri ile bağlarını sürdürmeleri veya güçlendirmeleri ve dış dünyaya uyum sağlamaları amacıyla getirilmiştir. Bu hükme göre; açık ceza infaz kurumlarında bulunanlarla, kapalı ceza infaz kurumunda olup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazananlara, kurum en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet başsavcılığının onayı ile üç ayda bir, yol hariç 7 güne kadar izin verilebilecek, hastalık veya doğal afet gibi zorunlu hallerde bu izinler birleştirilerek kullandırılabilecektir.

Görüşme Tutanağına Dayanılarak Yapılan Arama
22.04.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 18.05.2023 tarihli, 2023/5701 E. ve 2023/4524 K. sayılı kararına konu olayda; haklarında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan soruşturma yapılan tanıklar durdurularak üst araması yapılacağı sırada, tanıklardan birisi üzerindeki esrarı kolluk görevlilerine teslim etmiş, ardından tanıkların beyanlarına istinaden 03.04.2014 tarihinde, saat 18:55’de düzenlenen adli kolluk-Cumhuriyet savcısı görüşme tutanağı ile aynı gün, saat 21:00 sıralarında sanığın ikametinde arama yapılmıştır. Yapılan arama neticesinde 146,3 gram Hint keneviri, 2 parça halinde net 1 gram Hint keneviri bitkisi kırıntıları ve net 4 gram (1,6 gram esrar miktarlı) Hint keneviri bitkisi parçaları ele geçirilmiştir.

Cumhuriyet Başsavcılığına Yapılan Tebligat Usulü
04.04.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Cumhuriyet başsavcılığına ve Cumhuriyet savcısına yapılan tebligatlarda tartışma olduğu, bu konuda özel hüküm niteliği taşıyan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.38 yürürlükte olduğu halde, 5271 sayılı Kanuna 2012 yılında eklenen elektronik işlemlerle ilgili m.38/A ile buna ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu m.7/A’ya bağlı olarak çıkarılan Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik m.65’de yer alan elektronik ortamda özel tebligat usulü ve bu hükümde yer alan görüldü kavramı üzerinde bir karışıklığın olduğu, farklı görüşlerin bulunduğu, öğrenme ve süreler bakımından sıkı şekil şartlarına bağlı tebligat usulünde tartışmaların yaşandığı bilinmektedir. Yazımızda, bu konuda iki görüşe ve Yargıtay ile bölge adliye mahkemelerinin ceza dairelerinin kararlarına yer verilecektir.

Birkaç Örnek Üzerinden Temel Hak ve Hürriyetlere Anayasa ile Müdahale
29.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.170/3-a’da, görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede şüphelinin kimliğinin gösterilmesinin gerektiği ve CMK m.174/1-a uyarınca CMK m.170’e aykırı düzenlenen iddianamenin iadesinin gerektiği dikkate alındığında, CMK m.81’de yer verilen ve kişinin kimliğinin tespitine yarayan bazı bilgilerin elde edilmesinin, yargılamanın yapılabilmesi için zaruri olduğu görülmektedir.

“Nemo Tenetur” İlkesi Kapsamında Şüphelinin/Sanığın Kimliğinin Teşhisi ve Vücudundan Örnek Alınması
25.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Anayasa m.38/5’de yer verilen ve “nemo tenetur” ilkesi olarak da bilinen hükme göre; “Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz”. “Nemo tenetur” ilkesi sayesinde; şüpheli veya sanığın sadece susma hakkı değil, aynı zamanda kendisini suçlayıcı davranışlardan kaçınma hürriyeti de güvence altına alınmıştır. Amaç; yargılama neticesinde mahkumiyete esas alınan delillerin herhangi bir zorlama veya baskı olmaksızın, hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilmesi, güvenilir olması ve böylece Ceza Muhakemesi Hukukunun amacı olan maddi hakikate ulaşılmasıdır. Bu kapsamda; kimsenin kendisini suçlayıcı bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamayacağı düzenlenmiş olmakla birlikte, bazı kanun ve yönetmelik hükümlerinde şüpheli veya sanıktan kimliğinin teşhisi veya delil elde etmek için örnek alınması mümkün kılınmıştır. Bu hükümler, “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13 ile Anayasa m.38/5’de düzenlenen “nemo tenetur” ilkesi kapsamında incelenecektir.

Hakimlerin ve Bilirkişilerin İsimlerinin Önceden Bildirilmesi
22.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu; tarafsızlığı, adil/dürüst bir yargılama ile maddi hakikate ve adalete ulaşılması bakımından önem taşıyan, hakimin ve bilirkişinin reddedilmesi hakkını sınırlı şartlar dairesinde kabul etmiş, bu hakkın kullanılmasını mümkün hale getirmek veya kolaylaştırmak için karara veya hükme katılacak hakimlerin ve bilirkişi raporu hazırlamakla görevlendirilen, alanlarında uzman bilirkişilerin isimlerinin bildirilmesi gibi düzenlemelerle bu hakları güvence altına almaya çalışmıştır. Bu yazımızda; CMK m.24 ile m.69 kapsamında hakimlerin ve bilirkişilerin isimlerinin Kanunla kendilerine bunları reddetme hakkı tanınmış kişilere bildirilmesi değerlendirilecektir.

Tarafı Olunan Konuşmanın Rıza Hilafına Kaydedilmesine Farklı Bakışlar
08.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Bu konuda “Kişinin Tarafı Olduğu Konuşmayı Rızasız Kaydetmesi” başlığı altında daha önce bir yazı yazmıştık. Uygulamada; her ne kadar kişinin dahil olduğu, yani katıldığı bir konuşmayı, diğer konuşanın veya konuşanların rızası olmaksızın kaydetmesinin, 5237 sayılı TCK m.134 kapsamında özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturacağı kabul edilse de, bizce konuşmaların bir ortam veya aleni olmayan söyleşiye ilişkin olup olmadığına göre ayırıma gidilmesi gerektiğinden, buna göre aleni olmayan bir söyleşinin katılan taraflardan birisince kayda alınmasının TCK m.133/2 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, ancak kişiler arasında gerçekleşen ve söyleşi niteliği taşımayan aleni konuşmaları düzenleyen TCK m.133/1’de konuşmanın tarafı olan kişi bakımından benzer bir hükmün bulunmadığı, bu konuda, yani katıldığı aleni olmayan bir ortam konuşmasını kayda alan kişi bakımından suç ve ceza tanımlanmasına gidilmediği, TCK m.2 ile de kıyasın ve kıyasa varan genişletici yorum yapılmasının “suçta ve cezada kanunilik” prensibine aykırı kabul edildiği, bu durumda fiilin cezasız kalma ihtimalinin ortaya çıktığı, m.132/1’in aleni olmayan konuşmaya katılmayan bir üçüncü kişinin dinlemesinin veya bu konuşmayı ses alma cihazı ile kayda almasının suç sayıldığı, aleni olmayan konuşmanın tarafı bakımından ise Yargıtay kararlarında bu fiilin TCK m.134/1’e göre özel hayatın gizliliğini ihlal suçu sayıldığı, fakat bu kabulün “kanunilik” ilkesine uygun düşmediği, bu suçun bir somut tehlike suçu olarak düzenlenmeyip, zarar suçu sayıldığı, bu nedenle katıldığı aleni olmayan bir konuşmayı taraflardan birisinin kayda almasının TCK m.135/1 uyarınca kişisel verilerin hukuka aykırı kaydedilmesi suçunu oluşturacağı düşünülmektedir. Aşağıda, kişinin tarafı olduğu konuşmayı rızasız kaydetmesini farklı açılardan ele alacağız.

Kişinin Tarafı Olduğu Konuşmayı Rızasız Kaydetmesi
27.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Günümüz teknolojisinin gelişmesi ile birlikte, kişilerin özel hayatlarının ve haberleşme hürriyeti kapsamında haberleşmelerinin gizliliğinin korunması ihtiyacı oluşmuştur. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.8’de “Özel ve aile hayatına saygı hakkı”, Anayasa m.20’de “Özel hayatın gizliliği” ve m.22’de “Haberleşme hürriyeti” güvence altına alınmış, kişilik haklarına yapılabilecek müdahalelerin sınırının belirlenmesi öngörülmüştür. Bu amaçla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı dokuzuncu bölümünde yer alan suçlar düzenlenmiştir.

Örgüt Adına Suç İşlemeye İlişkin Kanun Teklifi Değerlendirmesi
19.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

16.02.2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde; daha önce kamuoyuna yansıyan ve 8. Yargı Paketi Taslağı olarak bilinen çalışmadan farklı olarak, Anayasa Mahkemesi’nin 26.10.2023 tarihli, 2023/132 E. ve 2023/183 K. sayılı kararıyla iptal edilen ve örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen failin, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılacağını düzenleyen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.220/6’da değişikliğe ve m.314’de de ek hükme yer verilmiştir.

8. Yargı Paketi Taslağı ile Son Kanun Teklifinin Ceza ve Kişisel Verilere İlişkin Hükümler Yönünden Mukayesesi
19.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Aşağıda; 67 madde ile daha kapsamlı olan, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulmayan 8. Yargı Paketi Taslağı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 16.02.2024 tarihinde sunulan, toplamda 42 maddelik Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Ceza Hukuku ile Kişisel Verilerin Korunması Hukukuna ilişkin hükümlerle sınırlı olarak mukayese edilecektir. Bu çalışmada amaç; hangi hükümlerin 8. Yargı Paketinde olduğunu ve hangilerinin de son Kanun Teklifinde yer aldığını kıymetli okuyucuların takdir ve değerlendirmelerine sunmaktır. Her iki düzenleme arasında 25 maddelik fark bulunmaktadır.

Mükerrirlere Özgü İnfazın Tatbiki Şartı Olarak Savunma Hakkı
12.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün, Stj. Av. Doğa Ceylan

Bu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesinin hukuki niteliği ile özel tehlikeli suçlular yönünden, TCK m.58/9’un tatbiki için sanığa ek savunma hakkı verilmesinin zorunlu olup olmadığı değerlendirilecektir.

Bilirkişinin Duruşmada Dinlenmesi
01.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Bu yazımızda; tanık ile bilirkişi arasındaki farklara değinilerek, bilirkişinin açıklamalarının niteliği ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.68/1 uyarınca bilirkişinin duruşmada dinlenmesi incelenecektir.

Kolluğun Bilgisayarda Arama ve İletişimin Denetlenmesi Tedbirine Başvurması
30.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Bu yazıda; uyuşturucu madde ticareti suçuna ilişkin yürütülen soruşturmalarda, kolluk tarafından, 2559 sayılı Polis ve Salahiyet Kanunu (PVSK) ek m.6/3 tarafından tanınan yetki ileri sürülerek, ilk yakalanan kişinin telefonuna gelen mesajların okunması veya kişinin telefonuna gelen çağrının yanıtlanmasının sonuçları incelenecektir. PVSK m.25 gereğince; polisin görevlerini jandarma da yapar ve yetkilerini kullanır.

Cesetsiz Cinayet
12.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Bu yazıda; ceset bulunamadığında sanığın kasten insan öldürme suçunu işlediğinden bahisle mahkumiyetine karar verilmesi mümkün mü değil mi, mümkünse bunun şartlarının neler olduğu incelenecektir.

AYM’nin İnternet Kanunu ile İlgili İptal Kararının Değerlendirilmesi
11.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Anayasa Mahkemesi’nin 11.10.2023 tarihli, 2020/76 E. ve 2023/172 K. sayılı kararında; 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 8. maddesinin 4. fıkrasında yer alan "...içeriğin çıkarılması ve/veya ... " ibaresi ile 11. fıkrasında yer alan “…ilgili içerik, yer ve erişim sağlayıcısına…” ibaresinin ve 9. maddesinin 5. fıkrasında yer alan "... içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi... " ibaresinin, değiştirilen 8. fıkrasının, 9. fıkrasında yer alan "...içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi..." ibaresinin, 10. fıkrasının ve 11. fıkrasında yer alan "...içerik, yer ve erişim sağlayıcıların sorumluları,..." ibaresinin, Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. İptal kararı; Resmi Gazete’de yayımlanmasından 9 ay sonra, yani 10.10.2024 tarihinde yürürlüğe girecektir.

CMK m.223/2-e’ye ve m.223/5’e Göre Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
10.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz, Stj. Av. Doğa Ceylan

Bu yazımızda; Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08.11.2023 tarihli, 2021/16414 E. ve 2023/23844 K. sayılı kararı ışığında; “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi ve yansımaları, Ceza Muhakemesi Kanunu m.223/2-e ve m.223/5 kapsamında incelenecektir.

Bireysel Başvurularda Kanuniliğin Denetlenme Sınırı
01.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Bir yasak veya emir ve karşılığında yaptırım öngören ceza kanunlarında “suçta ve cezada kanunilik” prensibi, esasen bireyin hareket özgürlüğünü korur. Bu nedenle; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.7, Anayasa m.13, m.38, Türk Ceza Kanunu m.2, hukukun vazgeçilemez temel ilkelerinden olan “kanunilik” prensibini güvence altına almıştır. Hiç kimse kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 14.06.2023 tarihli, 2020/23730 başvuru numaralı kararı; hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 267. maddesi uyarınca iftira suçundan 12 ay 15 gün hapis cezası verilen ve muhabir olan Özgür Boğatekin’in başvurusunu kanunilik ilkesi bakımından incelemiş, dört üyenin karşıoyu ile kişinin ifade ve basın hürriyetlerinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

8. Yargı Paketi Taslağında Ceza, Ceza Muhakemesi, Ceza İnfazı Hukukunda Öngörülen Değişiklikler
16.12.2023 / Stj. Av. Hurşit Berkay Çalışkan, Stj. Av. Özüm Su Uzun, Stj Av. Ozan Demirbaş, Stj. Av. Doğa Ceylan, Stj. Av. Kadir Furkan Köroğlu, Stj. Av. Hasan Yılmaz

Bu çalışmamızda; 8. Yargı Paketi olarak da adlandırılan, Yargı Hizmetlerinin Etkinliğinin Artırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Taslağı ile ceza ve ceza yargılaması hukukuna ilişkin, mevzuatta yapılması öngörülen değişiklikler, kanun maddelerinin mevcut halleri ile karşılaştırma yapılarak açıklanacaktır.

Cinsel İstismarı Reddeden Sanığa Hata Hükmünün Tatbiki
25.11.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş, Stj. Av. Özüm Su Uzun, Stj. Av. Doğa Ceylan

Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar bakımından, sanığın hangi suçtan sorumluluğuna gidilmesi gerektiğinin tespiti için mağdurun yaşının belirlenmesi önem taşımaktadır. Bu konuda; yalnız mağdurun gerçek yaşının tespitinin değil, Türk Ceza Kanunu’nun “Hata” başlıklı 30. maddesinin 1. fıkrası uyarınca suçun maddi unsurunda hata halinin gündeme gelebilecek olması sebebiyle, mağdurun yaşının sanıklar tarafından kaç olarak bilindiğinin, anlaşıldığının veya algılandığının da önemi bulunmaktadır.

Misyon Araçlarında Arama Tedbirinin Uygulanabilirliği
02.11.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan

Bu yazımızda; diplomatik dokunulmazlığı kapsamında diplomatik temsilci ve konsolosluk, yani misyon araçlarında, PVSK m.9’da düzenlenen “önleme araması” ve CMK m.116’da düzenlenen “adli arama” tedbirlerinin uygulanıp uygulanamayacağı değerlendirilecektir. Ceza Hukuku ve Ceza Yargılaması Hukuku kuralları; kural olarak o ülkede bulunan herkese uygulanmakla birlikte, iç hukuktan ve uluslararası hukuktan doğan bazı istisnalar bulunmaktadır. Uluslararası Hukuktan kaynaklanan istisnaların başında diplomatik dokunulmazlık gelir. Yabancı bir ülkede bulunan gönderen devletin elçiliğinde kendi devletini temsil suretiyle görev yapanlar diplomatik dokunulmazlıktan yararlanırlar. Bu dokunulmazlığın amacı; diplomatik temsilcilerin görevlerini, kabul eden ülkede herhangi bir baskı veya müdahaleye uğramadan yerine getirmelerini sağlamaktır. Bu kapsamda öngörülen istisnalar Uluslararası Hukuktan kaynaklanmakta olup, Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu tarafından hazırlanan 1961 Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi’nde ve 1963 Konsolosluk İlişkileri Hakkındaki Viyana Sözleşmesi’nde düzenlenmiştir. İşbu Sözleşmeler kanunla uygun bulunup, usulüne uygun olarak yürürlüğe koyulmuş olduğundan, Anayasa m.90/5 uyarınca kanun hükmündedir. Dolayısıyla; kanun hükmünde kabul edilen bu Sözleşmelerin gereğinin eksiksiz şekilde yerine getirilmesi gerekmektedir.