Blog

INTERPOL Notices
28.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Sen, Att. Buğra Şahin, Att. Muhammed Enes Efe, Trainee Att. Hurşit Berkay Çalışkan

In this article; the structure and international position of INTERPOL (International Criminal Police Organization), INTERPOL notices and remedies against these notices, precedent decisions made by the Interpol Commission for the Control of Files in applications against notices and the binding nature of these notices for the Republic of Turkey will be evaluated.

Ölüme Sebep Olan Tabii Afet mi, Yoksa İhmal mi?
15.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen Gözükan

Bu yazımızda; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 07.11.2017 tarihli, 2017/860 E. ve 2017/454 K. sayılı kararı doğrultusunda, doğal afetin yıkıcı etkisinin kişilerin kusurları ile çoğaldığı hallerde, buna sebep olan kusurlu kişilerin ceza sorumluluğu, olası kast bilinçli taksir tartışması kapsamında değerlendirilecek ve bu değerlendirme üzerinden, 06.02.2023 tarihinde gerçekleşen Kahramanmaraş Depremleri sonucunda meydana gelen ölüm neticeleri bakımından bazı tespitlere yer verilecektir.

Tutuklu veya Hükümlü Yabancının Cezaevinde Ziyareti
07.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün

Tutuklu ve hükümlülerin ziyaretine ilişkin usul ve esaslar; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.83 ila 86 ve Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik hükümlerinde düzenlenmiştir. Yabancı tutukluların ve hükümlülerin ziyaretine dair uygulama şartları, İnfaz Kanunu m.84’de ve Yönetmelik m.27 ila 33’de yer almaktadır. Bu hükümlere göre;

Olası Kastla İnsan Öldürme Suçunda Haksız Tahrik
20.01.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk Bayraklı

Bu yazımızda; 5327 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında yer alan olası kastla insan öldürme suçu ile aynı Kanunun 29. maddesinde yer alan haksız tahriki açıklayarak, olası kast ile insan öldürme suçunda failin haksız tahrik müessesinden yararlanıp yararlanamayacağı sorunu ele alınacaktır.

Hakaret Suçunda “Matufiyet” Şartı ve Mağdurun Belirlenmesi
06.01.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem Serdar

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125 ila 131. maddelerinde hakaret suçu düzenlenmiştir. TCK’da suç tiplerine özel hükümler kısmında bir hüküm halinde yer verilirken, hakaret suçunda farklı olarak suç 125. maddede tanımlanmış, devamı maddelerinde ise hakaret suçu ile ilgili değerlendirilmesi gereken belirli durumlara ilişkin özel düzenlemelere yer verilmiştir. TCK m.125 hükmünde hakaret suçu tanımlanırken, TCK m.126’da hakaret suçunun mağdurunun belirlenmesine ilişkin düzenleme öngörülmüş, 127. maddede hakaret teşkil eden isnadın ispatına ilişkin hükme yer verilmiştir. TCK m.128’de iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında hakaret suçunun işlenmesine ilişkin cezasızlık hali öngören norma yer verilmiş, 129. maddede hakaretin bir haksız fiile veya hakarete karşılık olarak gerçekleştirilmesi halinde uygulanabilecek bir hüküm düzenlenmiş, 130. madde ile 131. maddelerde ise kişinin hatırasına hakaret suçu düzenlenmiş ve hakaret suçunun soruşturma ve kovuşturma koşulları öngörülmüştür.

Sosyal Medyada Terör Örgütü Propagandası ve Kanunilik İlkesi
31.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz

Anayasa Mahkemesi (AYM) 06.10.2022 tarihli Ahmet Aslan kararında ; Facebook isimli internet sitesinde paylaşılan bir görseli “beğenmesi” nedeniyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (TMK) m.7/2 uyarınca terör örgütünün propagandasını yapmaktan suçlu bulunan bir kişinin başvurusunu ifade özgürlüğü ile “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi çerçevesinde incelemiş ve her ikisi yönünden de ihlal kararı vermiştir. AYM bu önemli kararında, bir örgütün hangi andan itibaren terör örgütü olarak nitelendirilebileceği; örgüte üyelik, yardım ve örgüt propagandası suçları bakımından kişilerin ceza sorumluluklarının hangi andan itibaren başlayacağı; terör örgütü propagandası suçunun maddi ve manevi unsurları; Türk Ceza Kanunu (TCK) m.30’da düzenlenen hata hükümlerinin uygulanması; “beğeni” yoluyla örgüt propagandası yapılıp yapılamayacağı gibi büyük kısmı 15 Temmuz darbeye teşebbüs suçu ile irtibatlı güncel yargılamaları da ilgilendiren konularda değerlendirmelerde bulunmuştur.

Sahte Belgede İğfal Kabiliyeti Bakımından Yargıtay’ın Denetim Sınırı
30.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

5271 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204. maddesinde resmi belgede sahtecilik, 207. maddesinde de özel belgede sahtecilik suçları düzenlenmiştir. Her iki suç yönünden kanun koyucu; sahtecilik suçunun maddi unsuru olarak aldatacak şekilde ibaresine yer vererek, belgenin iğfal, yani aldatma kabiliyetinin olup olmadığının hakim tarafından incelenip tespit edilmesini aramıştır. Burada belgenin sahteliği iddiası ile ilgili bilirkişi incelemesine tabi tutulması başka, sahte belgenin aldatma yeteneğine sahip olup olmadığı ile ilgili hakim tarafından çıplak gözle inceleme yapılarak, bunun tutanak altına alınması başkadır. Sahte bir belgenin iğfal kabiliyetine sahip olup olmadığına dair inceleme, bir maddi vaka incelemesi olarak ilk derece veya istinaf mahkemeleri tarafından yapılmalıdır. Sahte belgenin aldatıcılık kabiliyeti ile ilgili inceleme yapılmadığı takdirde; suçun sübutu ile ilgili değil de, unsuru yönünden bir eksiklik ortaya çıkacaktır. Bu eksikliğin temyiz mercii olan Yargıtay tarafından giderilmemesi gerekir. Temyiz mercii sıfatı ile Yargıtay; sahte bir belgenin iğfal kabiliyetini haiz olup olmadığı ile ilgili incelemenin hakim tarafından yapılıp yapılmadığını tespiti durumda, bu eksikliği kendisi inceleme yapmak suretiyle tamamlamamalı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 288. maddesinin 2. fıkrasında bir temyiz nedeni olarak gösterilen bir hukuk kuralının uygulanmaması sebebiyle bozup dosyayı ilgili yargı merciine göndermelidir.

Eşya Değerinin Cezaya Tesiri
28.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

Ülkemizde son yıllarda kaçakçılık fiilleri nitelik ve nicelik bakımından değiştiğinden, fiillerin ağırlığı ve sayısı arttığından, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda güncellemeler yapılması gereği doğmuştur. Kanun koyucu bu kapsamda; bazı maddelerde değişikliğe giderken, bir kısım eklemeler ile yeni nitelikli haller öngörmüştür. Bu düzenlemelerden birisi de 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun m.89 ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3. maddesine 22. fıkra olarak eklenen cümledir. 3. maddeye 22. fıkra olarak, “Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyanın değerinin fahiş olması halinde, verilecek cezalar yarısından bir katına kadar artırılır.” cümlesi eklenmiştir. Kanun koyucu, suça konu eşyanın suç tarihinde değerinin fahiş/çok fazla olması durumunda verilecek cezada artırıma gidilmesini düzenleyerek, kaçakçılık fiili ile ortaya çıkan ağır netice/ihlalle orantılı bir ceza tayinini kabul etmiştir.

Gizli Soruşturmacı Tayininde Genel ve Soyut Karar Sorunu
27.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi” başlıklı 139. maddesine göre; CMK m.139/7’de sınırlı olarak sayılan katalog suçlar yönünden soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi halinde, hakim kararı ile kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir. Gizli soruşturmacı; özellikle örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçların ortaya çıkarılmasında ikincil delil yöntemi olarak kullanılmakta, başka türlü delil elde etmenin mümkün olmadığı durumda ve suça karışmamak kaydıyla hakim tarafından kamu görevlilerinin gizli soruşturmacı olarak görevlendirildiği, gizli soruşturmacının suça ilişkin delil toplama konusunda yetkili kılındığı, bu yolla faillerin ve delillerin ortaya çıkarılmasının amaçlandığı görülmektedir. Gizli soruşturmacı ile gizli tanığı veya muhbiri karıştırmamak gerekir.

Avukatın Baktığı Davada Tanıklık Yapması
23.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

Soru: Avukat soruşturmasını veya kovuşturmasını yürüttüğü bir dosyada tanıklık yapabilir mi? Yapabilirse müşteki, katılan vekili veya şüpheli, sanık müdafii sıfatıyla görevine devam edebilir mi?

Ekrem İmamoğlu Hakkında Verilen Kararın Sonuçları
17.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

İlk Derece Mahkemesi tarafından Ekrem İmamoğlu hakkında verilen karar, istinaf ve temyiz kanun yollarına tabidir. Bu yollara başvurulması, hükmün kesinleşmesini engeller. CMK m.286/3-a-1 uyarınca; hakaret suçundan verilen cezanın süresi ne olursa olsun, bu karara karşı temyiz yolu açıktır. Gerekçeli karar yazıldığında, kısa kararla birlikte dava dosyası kanun yollarına gönderilecek, kararda bulunduğu söylenen hatalar ilk olarak istinaf ve ikinci olarak da temyiz mercileri tarafından değerlendirilecektir.

Yurt Dışında İşledikleri Suçlar Nedeniyle Türk Vatandaşlarının İadesi
14.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk Bayraklı

Bu yazımızda; Türk vatandaşlarının yurt dışında işledikleri suçlardan dolayı Anayasa m.38/son fıkra ve 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu m.11 kapsamında işledikleri suç sebebiyle yabancı ülkeye iade edilip edilemeyeceğini, Türk vatandaşı kavramından ne anlaşılması gerektiğini, suç tarihinde Türk vatandaşı olmayan kişinin daha sonra Türk vatandaşlığına geçmesi yani sonradan edinilen uyrukluğun iadeye konu olup olamayacağını, vatansızlar ve çifte vatandaşlık sahibi olan kişilerin iadeye konu olup olamayacaklarını, Türk Ceza Kanunu’nun 18. maddesinde düzenlenen daha sonradan mülga olan ve 6706 sayılı Kanuna eklenen 11. maddenin Türk vatandaşları için ne koşullar getirdiği ele alınmıştır.

İstinaf Bozmasından Sonra Serbestlik
15.11.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Muhammed Enes Efe

Bu yazımızda; ilk derece mahkemesince verilen kararın, hukuka kesin aykırılık hallerini düzenleyen CMK m.289 uyarınca (g) ve (h) bentleri hariç olmak üzere istinaf kanun yolunda bozulması sonrasında, ilk derece mahkemesi tarafından verilecek yeni kararın CMK m.284’de yer alan direnme yasağı kapsamında kalmayarak, hakimin vicdani kanaati doğrultusunda serbestçe karar verip veremeyeceği meselesi tartışılacaktır.

MASAK’ın Görev ve Yetkileri ile Hesap ve İşlemlere Elkoyma
14.11.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

Daha önce Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ile elkoyma tedbiri konusunda birçok yazı yazdık, ancak tüm bunlara rağmen uygulamada, MASAK’ın görev ve yetkileri ile elkoyma tedbiri konusunda farklı ve aşırı yöntemlerin tatbik edilebildiği, bunların da Anayasa m.35 ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 1. Ek Protokolü’nün 1. maddesi tarafından güvencesi altında bulunan kişinin mülkiyet ve zilyetlik haklarını kısıtladığı görülmektedir. Elkoyma tedbiri fiili yapılmakla ve/veya kaydi, yani tapu veya ruhsat üzerine işlenmekle, kişinin mülkiyet ve/veya zilyetlik haklarına sınırlama getirilmektedir.

Mahkeme Kararlarının Kullanılmasında Kişisel Veri Sorunu
04.11.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

İddia ve savunmada kullanılan kişisel verilerin, “iddia ve savunma dokunulmazlığı” kapsamında nasıl değerlendirileceği günümüzde tartışılan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Savunmada kullanılan kişisel veri niteliğindeki bilgi ve belgelerin “savunma dokunulmazlığı” kapsamında değerlendirileceği, diğer bir ifadeyle, bireyin kişisel verisinin korunmasını isteme hakkı ile savunma hakkının çatıştığı tartışmaların odağını oluşturmaktadır. Kanaatimizce; hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilen kişisel verilerin, savunmada herhangi bir yaptırıma tabi tutulmaksızın, özgürce kullanılabilmesi savunma dokunulmazlığının gereğidir. Savunma kutsal olduğu kadar, dokunulmaz da olmalıdır.

İddianamenin Düzenlenmesi için Aranan “Yeterli Şüphe” Şartı
02.11.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen Gözükan

Bu çalışmada; şüphe kavramının ceza yargılamasında anlamına ve kapsamına değinilerek, Cumhuriyet savcısının, iddianame düzenleyip soruşturma aşamasını sona erdirebilmesi için, şüphelinin isnad edilen suçu işlediğine dair şüphenin, yeterli şüphe seviyesine ulaşması şartından ne anlaşılması gerektiği değerlendirilecektir.

Karar Alınmaksızın Arama ve İletişimin Dinlenmesi Tedbirlerinin Hukukiliği
22.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen Gözükan

Bu çalışmada; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 16.05.2019 tarihli, 2016/1062 E. ve 2019/441 K. sayılı kararına konu olan olay özetlenerek, kolluk görevlilerince gerçekleştirilen arama işlemleri ile telefon görüşmelerinin dinlenmesinin ve kayda alınmasının hukukiliği değerlendirilecektir.

Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu
18.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat Ervan, Av. Cem Serdar

Bu yazımızda; 18.10.2022 tarihli ve 31987 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7418 sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 29. maddesiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na eklenen m.217/A hakkında açıklamalara yer verilecektir.

Çıkar Amaçlı Suç Örgütlerinde Bazı İnfaz Sorunları
18.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün

Çıkar amaçlı suç örgütleri ile ilgili koşullu salıverilme hesabında; Türk Ceza Kanunu m.6/1-j’de yer alan “örgüt mensubu” tanımının, örgüt mensubu olanlar hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanacağını öngören TCK m.58/9’un ve örgütlü suçlarda koşullu salıverilmeyi düzenleyen 5275 sayılı İnfaz Kanunu m.107/4’ün dikkate alınması gerekir.

Hayasızca Hareketler Suçu Kapsamında Teşhircilik Fiili
13.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Alperen Gözükan

Bu çalışmada, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 225. maddesinde düzenlenen “hayasızca hareketler” suçunun fiil unsurlarından olan, “teşhircilik” fiilinin anlam ve kapsamı açıklanacaktır. Esasen kanun koyucu hayasızca hareketler suçu kapsamında iki seçimlik hareket düzenlemiştir. Genel ahlakın bir hukuki yarar olarak gözetilmesi amacıyla, alenen, yani belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilir şekilde cinsel ilişkide bulunmak veya teşhircilik yapmak, hayasızca hareketler suçunun iki seçimlik hareket tipini oluşturmaktadır. Aşağıda; teşhircilik fiilinden bahsedilirken, konu ile ilgisi olması bakımından alenen cinsel ilişkide bulunmaya da yer verilecektir.

Hakimin Reddi ve CMK m.31’in Hatalı Tatbiki Sorunu
08.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem Serdar

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 24 ila 32. maddelerinde, yine aynı Kanunun 22 ve 23. maddelerinde düzenlenen hakimin yasaklılığı ve davaya bakamayacağı hallerden farklı olarak hakimin reddi müessesesi yer almaktadır. İlgili hükümlerde; hakimi ret sebepleri, bu istemde bulunabilecekler, bu istemde bulunulabilecek süre, hakimin reddi isteminin yapılabileceği usul, bu talebi değerlendirecek ve karar verecek mercii, bu talep üzerine verilebilecek kararlar ile kararlara karşı başvurulabilecek kanun yolları, reddi istenen hakimin hangi işlemleri yapabileceği, hakimin kendisinin çekinmesi, ret isteminin geri çevrilmesi hususları detaylı olarak düzenlenmiştir.

5651 sayılı Kanun Kapsamında İçeriğin Çıkarılması ve Erişimin Engellenmesi ile Yeni Kanun Teklifi Hakkında Bilgi Notu
06.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün

Erişimin engellenmesi: Alan adından erişimin engellenmesi, IP adresinden erişimin engellenmesi, içeriğe (URL) erişimin engellenmesi ve benzeri yöntemler kullanılarak erişimin engellenmesidir (5651 sayılı Kanun m.2/1-o). İçeriğin yayından çıkarılması: İçerik veya yer sağlayıcılar tarafından içeriğin sunuculardan veya barındırılan içerikten çıkarılmasıdır (5651 sayılı Kanun m.2/1-ö). Sosyal ağ sağlayıcı: Sosyal etkileşim amacıyla kullanıcıların internet ortamında metin, görüntü, ses, konum gibi içerikleri oluşturmalarına, görüntülemelerine veya paylaşmalarına imkân sağlayan gerçek veya tüzel kişilerdir (5651 sayılı Kanun m.2/1-s).

Kanun Yolları Süresi Ne Zaman İşlemeye Başlar?
06.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem Serdar

Bu yazımızda; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 24.02.2022 tarihli, 2019/16-573 E. ve 2022/119 K. sayılı kararının incelemesi yapılarak, Ceza Yargılaması Hukukunda kararın müdafi yanında ayrıca sanığa da tebliğinin gerekip gerekmediği ile istinaf ve temyiz, yani kanun yoluna başvuru sürelerinin müdafie yapılan tebliğden itibaren mi, yoksa sanığa yapılan tebliğden itibaren mi başlayacağı soruları hakkında üç farklı görüş ortaya koyulacak ve netice kısmında konu ile ilgili olarak görüşümüze yer verilecektir.

Hazine, Beraat Eden Sanık için Vekalet Ücreti Ödememeli (mi?)
05.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt

Hakkında beraat kararı verilen sanıklar için Hazine aleyhine sanık müdafiine vekalet ücreti takdir etme hususunda son dönem bazı tartışmalar ile bu uygulamanın kanuni dayanağının bulunmadığı, Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) asgari ücret tarifesinin ise, yasanın öngörmediği yetkiyi kullanmaktan ibaret olduğu yönünde görüşlerin yer aldığı görülmekle, konunun yasal mevzuat çerçevesinde açıklanmasının isabetli olacağı kanaatindeyiz.

Bihakkın ve Fiili İnfaz Sürelerini Aşan Tutuklulukta Tazminat
03.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün

Giriş: “Tutukluluğun Değerlendirilmesinde ‘Fiili İnfaz Süresi’ Kriteri” ve “Kadir Şeker’in Tahliyesi ile Gündeme Gelen Tutuklulukta ‘Fiili İnfaz Süresi’ Sorunu” başlıklı yazılarımızda, kesinleşmiş hapis cezalarının fiili infaz sürelerini geçen tutukluluklardan kaynaklanan sorunları ve çözüm önerilerini daha önce ortaya koymuştuk. Bu defa; bihakkın tahliye ve fiili infaz süresini aşan tutukluluktan kaynaklanan tazminat sorunu ile bu sorunun giderilmesi için ne yapılması gerektiği hakkında görüşlerimizi ortaya koyacağız.

Terör Örgütünün Propagandası Suçu
28.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar

“Terör örgütleri” başlıklı 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında, aynı Kanunun 1. maddesinde sayılan amaçları gerçekleştirmek amacıyla terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanları 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi hükümlerine göre cezalandırılacağı ve örgütün faaliyetini düzenleyenlerin de örgüt yöneticisi olarak cezalandırılacağı belirlenmişken, aynı maddenin 2. fıkrasında ise terör örgütünün propagandasını yapma suçu müstakil bir suç olarak düzenlenmiştir. Bu fıkra; 2013 yılında “demokratikleşme paketi” adı altında öncesinde sadece terör örgütünün propagandasının yapılması suç sayılırken, bu değişiklikten sonra terör örgütünün propagandasının suç sayılması için seçimlik bağlı hareketler öngörülmüş, terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermek, övmek veya bu yöntemlere başvurmayı teşvik etmek şartıyla propaganda suçunun işlenebileceği belirtilmiştir. Böylece, ifade hürriyeti ile eleştiri hakkının kapsamı genişletilmiştir. Ancak uygulamanın, her zaman bu değişiklik yönünden gerçekleştiğini söylemek isabetli olmayacaktır.

Retweetin Ceza Sorumluluğu
23.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen Gözükan

Bu yazımızda; retweetin kapsam ve anlamına değinilerek, içeriği itibariyle suç olan bir tweetin retweet edilmesinin, ceza sorumluluğu bakımından değerlendirilmesi yapılacaktır.

Adli Kontrolle Tahliye Talep Eden Cumhuriyet Savcısının Tahliye Yetkisi
15.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

Cumhuriyet savcısının CMK m.103/2’ye göre re’sen adli kontrolü veya tutuklamayı kaldırma yetkisi vardır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararında şüpheli zaten serbest kalır, ancak 103. maddenin 1. fıkrasında Cumhuriyet savcısının, şüphelinin adli kontrol altına alınarak serbest bırakılması sulh ceza hakiminden isteyebilme yetkisi varken, hakkında tutuklama kararı verilmiş şüpheli ve müdafinin de aynı istemde bulunabileceği belirtilmiştir.

Ceza Muhakemesinde İddianame
09.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Alperen Gözükan

Başlarken tarihten bir not; Tarihte bilinen iddianamelerden birisi, Maximilien Robespierre’nin 1793 yılında Fransa Kralı 16. Louis’ye karşı Konvansiyon önünde okuduğu suçlama belgesidir. Robespierre, Kralın idamını kamu yararına bir önlem ve ulusal yazgının bir gereği ve özgürlük girişimi olarak nitelediğinden, okuduğu iddianameye göre yargılanmasını ve avukatlar tarafından savunulmasını istemedi. Ona göre Kral bir an evvel giyotinle idam edilmeli idi. Fransa’nın ve Fransız Milletinin iyiliği için, bu zor yol tercih edilmeli idi. Sonuçta Robespierre’nin istediği oldu ve Kral, kendisini suçlayan iddianameye karşı yargılanmadan ve savunmasını yapamadan öldürüldü. Bir anlamda iddianame Kralın idam hükmü/idam fermanı oldu. Ne var ki; Fransa’nın ve Fransız Milletinin iyiliği için bunu isteyen Robespierre de bir sene sonra aynı akıbete uğramaktan, kendisini savunamadan ve yargılanmadan giyotinle idam edilmekten kurtulamadı. Her iki yöntem ve akıbet de yanlıştı.

Dini Değerleri Alenen Aşağılama Suçu Hakkında Güncel Değerlendirmeler
08.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) m.216’da düzenlenen Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçunun tatbikinde dikkate alınması gereken hususlara ve uygulamada yaşanan sorunların Anayasa ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) tarafından güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler açısından yarattığı sakıncalara daha önceki yazılarımızda değinme fırsatımız olmuştu . Bu yazımızda, daha spesifik olarak, TCK m.216/3’de düzenlenen Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama suçu hakkında birtakım tespit ve değerlendirmede bulunulacak ve Anayasa Mahkemesi (AYM) ile İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) kararlarından örnekler sunulacaktır.

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Suçu Ne Zaman Oluşur?
06.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz

Eğitim öğrenim durumu itibariyle aynı okul veya okullardan mezun olan veya birbirine benzeyen kişilerin bir “sosyal sınıf” sayılacağı, yani Türk Ceza Kanunu m.216/1’e göre halkın farklı özelliklere sahip bir kesimi olduğu ve failin doğrudan bu sınıfı/kesimi hedef aldığı kabul edildiğinde; Yargıtay, Anayasa Mahkemesi (AYM) ile İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin (İHAM) aşağıda yer alan kararları ışığında, ihtilaflı sözler nedeniyle ceza sorumluluğunun doğup doğmayacağını “ifade özgürlüğü” ve “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi bakımından değerlendirmek, ağır eleştiri, latife veya hakaret veya aşağılama sayılabilecek söz ve yazılar ile halkı kin ve düşmanlığa tahrik fiilini birbirine karıştırmamak gerekir.

Tutuklama Yasağında Suçun Nitelikli Hali Dikkate Alınır mı?
01.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız, Av. Buğra Şahin

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.100/4’de; “Sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” hükmü ile düzenlenen tutuklama yasağının, temel halinin üst sınırı iki yıldan fazla olmayıp, nitelikli hali iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar yönünden uygulanıp uygulanmayacağı, yani suçun temel şeklinin üst sınırı iki yıldan fazla olmadığı için tutuklama yasağı kapsamında kalan, ancak nitelikli halinin uygulanması ile tutuklama yasağına girmeyen bir suçu işlediğinden bahisle şüpheli veya sanığın tutuklanıp tutuklanamayacağı, örneğin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.105/1’de düzenlenen cinsel taciz suçunun temel şeklinin üst sınırı iki yıldan fazla olmadığı için tutuklama yasağı kapsamında kalırken, bu suçun çocuğa karşı işlenmesi veya ikinci fıkrada düzenlenen nitelikli hallerden bir veya birkaçının varlığı durumunda tutuklama yasağının geçerli olup olmayacağı sorusu akla gelebilir.

Yedi Yılın Ardından Tutuklamada Değişen Ne Var?
31.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

07.08.2015 tarihinde kaleme aldığım Tutuklama Kriterleri başlıklı yazının üzerinden yedi sene geçtiği halde, tutuklama, tutuklamanın hukukiliği, devamı ve uzatılması kararlarında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı lehinde değişen bir durumun olmadığı,

Ceza Muhakemesinde Çağrı, Zorla Getirme ve Yakalama
23.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin, Stj. Av. Ali Fırat Çetintaş

Bu yazımızda; şüpheli, sanık, tanık, mağdur, şikayetçi ve bilirkişinin, hakim, mahkeme veya cumhuriyet savcılığı tarafından nasıl çağrılacağı ve dinleneceği incelenecek, son olarak uygulamada bazı güncel sorunlara ayrı başlık altında yer verilecektir.

Covid İzninin Hatalı Tatbiki Hükümlüye Hak Sağlar mı?
17.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

Hükümlünün yasal olarak Covid iznine ayrılma hakkı bulunmamasına rağmen, sehven bu izinden faydalandırılması halinde dışarıda geçirdiği sürelerin infazdan sayılıp sayılmayacağı tartışılabilir.

Toplu Suçlarda Gözaltı Süresi, Örgüte Mensubiyette Süre ve Kolluk Gözaltısı
16.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.91/3’de toplu suçlarda gözaltı süresi; ana süre 24 saat ve uzatması da her defasında 1 günü geçmemek kaydıyla 3 gün, yani 4 gün olarak belirlenmiştir. Bu süreye; şüphelinin, yakalama yerine en yakın hakime veya mahkemeye gönderilmesi için gerek duyulan azami 12 saat süre de eklenmelidir (CMK m.91/1’in son cümlesi). İşlendiği iddia edilen bir veya birkaç suç ile ilgili başlatılan soruşturmada şüpheli sayısının bir veya iki olduğu durumda ise gözaltı süresi 24 saattir (CMK m.91/1).

Suçüstü Halinde Arama Kararı veya Arama Emri Olmaksızın Yapılan Arama Hukuka Uygun mudur?
11.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

Hukuka aykırı yol ve yöntemlerle elde edilen delillerin şüpheli ve sanık aleyhine kullanılamayacağı hususunda, Anayasa m.38/6, CMK m.206/2-a ve m.217/2 gereğince tereddüt olmadığı tartışmasızdır. Nitekim arama tedbiri; Anayasa m.13, m.20/2 ve m.21’de gösterilen çerçevede, hakimin veya kanunla yetkili kılınan makamın yazılı emri ile ilgili kanunda gösterilen şekil ve şartlarda tatbik edilmek zorundadır. Aksi halde yapılan arama, buna bağlı muhafaza altına alma veya elkoyma ile bu yolla elde edilen deliller hukuka aykırı olup, yargılamada şüpheli ve sanık aleyhine kullanılamaz.

AYM’nin Seri Muhakeme Usulüne İlişkin İptal Kararı
08.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin

7188 sayılı Kanun m.31 ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenen geçici 5. maddenin 1. fıkrasının (d) bendinde “1/1/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” hükmünde yer alan, “kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış” ibarelerinin Anayasa m.2 ve m.38’e aykırı olup olmadığının, seri muhakeme usulü bakımından incelendiği,

Yargı Kararlarının İnfazından Kaçınma
03.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunda ve “kuvvetler ayrılığı” ilkesini benimsediğinde tartışma bulunmamaktadır. Anayasa m.2’de hukuk devleti, m.9’da “kuvvetler ayrılığı” ilkesi, m.11’de Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü, m.138/4’de de yargı kararlarına herkesin uymak zorunda olduğu açıkça ifade edilmiştir. Tüm bu ilke, esas ve hükümler; hukuk güvenliği hakkı başta olmak üzere, “eşitlik” ve “adalet” ilkelerinin de güvencesini oluşturur. Bununla birlikte; pratikte yargı kararlarının, özellikle Anayasa Mahkemesi ve idari yargı kararlarının infazında sorunlar yaşandığı ve bazı yasa değişiklikleri ile yargı kararlarının aşıldığı görülmektedir.

Sanık Beraat Kararını Kanun Yoluna Götürebilir mi?
28.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

Sorular şunlar: 1- Sanık beraat kararına karşı, sonuç ve gerekçe bakımından kanun yoluna başvurabilir mi? 2- Sanık kendi aleyhine kanun yoluna başvurabilir mi? “Vicdanım rahat değil, cezamı çekmek istiyorum, beraat kararını temyiz ediyorum” diyebilir mi?

Kara Para Aklama Suçunun Maddi Unsuru
27.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 282. maddesinde suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (kara para aklama) suçu düzenlenmiştir. Maddenin ilk fıkrasında kara para aklama suçu seçimlik hareketli düzenlenirken, 2009 yılında suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini kabul suçu m.282’ye 2. fıkra olarak eklenmiştir.

Sahte Telekomünikasyon Aboneliği Suçunda Yeni Düzenleme ve Muhtemel Uygulama Sorunları
26.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün

05.07.2022 tarihinde yürürlüğe giren 7417 sayılı Kanunun 52. maddesiyle; 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’na eklenen Geçici m.7’de, 31.12.2021 tarihine kadar işlenen, kişinin bilgisi ve rızası dışında işletmeci veya adına iş yapan temsilcisi tarafından abonelik tesisi veya işlemi yapmak veya yaptırmak suçundan dolayı kamu davasının açılmasının, kovuşturmanın ve cezanın infazının ertelenmesi düzenlenmiştir.

Çapraz Sorgunun Bütünlüğü
25.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

İşbu yazı; kıymetli meslektaşım Av. Ömer Kavili’nin bir celsede müdahili temsilen sanığa sorduğu sorular sırasında tutanağa geçen beyanlarından alınan ilhamla kaleme alınmıştır.

İtiraz Kanun Yolunda Aleyhe Karar Verme Yasağı
22.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

İtiraz kanun yolu, Ceza Muhakemesi Kanunu m.267 ila m.271’de düzenlenmiştir. CMK m.267’ye göre, hakim/hakimlik kararları ile yalnızca kanununun gösterdiği hallerde mahkeme kararlarına karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir. Soruşturma aşamasında hakim kararlarından olan tutuklamaya ve kovuşturma aşamasında mahkeme kararlarından olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulabilir. Burada geçen itiraz kanun yolu ile CMK m.308 ve m.308/A’da düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve bölge adliye mahkemesi cumhuriyet başsavcılığının itiraz kanun yolları sadece isim olarak benzer olup, ilki olağan ve ikincisi de olağanüstü kanun yolu olmak üzere birbirinden farklıdır.

Savcının Tahliye Talebi ile Hakim Bağlı mıdır?
20.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt

Soruşturma aşamasında cumhuriyet savcısının, şüphelinin adli kontrol tedbiri tatbik edilmek suretiyle serbest bırakılmasını sulh ceza hakiminden talep etmesi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 103. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiş olup, buna göre savcı; istemini sulh ceza hakimine yöneltir, sulh ceza hakiminin istemi uygun görmesi halinde şüpheli, uygun görülen bir adli kontrol tedbiri tatbik edilmek suretiyle serbest bırakılır. Bu hükmün tatbikinde; hiç tutuklu olmayanın adli kontrole sevkinde bu taleple bağlı olmayan hakim, tutuklu olup da adli kontrol altına alınarak serbest bırakılması cumhuriyet savcısı tarafından talep edilen şüphelinin adli kontrol tedbiri uygulanmaksızın bihakkın salıverilmesi mümkün değildir. Hakimin talebi kabulü zorunlu olmadığı düşünülse de, talebin konusu ile bağlılığın CMK m.103/1 çerçevesinde ele alınması gerekir. CMK m.103/1’e göre; “Cumhuriyet savcısı, şüphelinin adli kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını sulh ceza hakiminden isteyebilir. Hakkında tutuklama kararı verilmiş şüpheli ve müdafii de aynı istemde bulunabilirler”.

Ek KYOK Kararları Başsavcı Tarafından Re′sen Kaldırılabilir mi?
08.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

Uygulamada; CMK m.160 uyarınca başlayan soruşturmanın tümden kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya iddianame hazırlanması ile sonuçlanmadığı, bazı soruşturmalarda bazı şüpheliler hakkında soruşturmanın devamı ve kamu davası için iddianame hazırlanmasını gerektiren ve bunun için aranan yeterli şüpheyi gösteren somut delillere ulaşılmadığı ve bundan sonra da ulaşılamayacağı anlaşıldığında, o şüphelinin lekelenmeme hakkının korunması amacıyla “ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” adı ile cumhuriyet savcısının karar verebildiği, bu durumda hakkında ek KYOK verilen şüphelinin takipsizliğe uğradığı görülmektedir.

Kadir Şeker’in Tahliyesi ile Gündeme Gelen Tutuklulukta “Fiili İnfaz Süresi” Sorunu
08.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün

07.07.2022 tarihi itibariyle; Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin bozma kararı sonrasında bu defa hakkında 12,5 yıl yerine 10 yıl 10 ay hapis cezası verilen Kadir Şeker’in tutukluluğuna müdafileri ve Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan itirazın kabul edilerek, tutukluluğun kaldırıldığı ve yerine “ölçülülük” ilkesi gereğince adli kontrolün tatbik edildiği anlaşılmıştır. Kamuoyunun yakından takip ettiği bu davada verilen tahliye kararı birçok kişiyi memnun ettiği kadar, olayda hayatını kaybedenin ailesini de üzmüştür. Aşağıda kısaca verilen tahliye kararının gerekçesine değinilecek ve esasen birçok kişiyi mağdur eden tutukluluğun değerlendirilmesinde “fiili infaz süresi” meselesinde yaşanan sorun gündeme getirilecektir. Umarız bu usul, tahliye olmayı hak eden diğer sanıklar yönünden de uygulanır.

Tasarlayarak Öldürme Suçu ve Haksız Tahrik
04.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Alperen Gözükan

Bu çalışmada; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesinde düzenlenen kasten öldürme suçunun, TCK m.82/1’in (a) bendinde öngörülen nitelikli hallerinden birisi olan, öldürme fiilinin tasarlayarak işlenmesinden ne anlaşılması gerektiği, kusurluluğu etkileyen nedenlerden olan haksız tahrik hükümlerinin tasarlayarak öldürme suçunda uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirilecektir. Esas itibariyle; “tasarlama”, bilerek ve isteyerek, yani kasten insan öldürme suçunda kastın en yoğunlaşmış hali olduğundan, tasarlayarak (insan) öldürme suçu denilmesi yeterli olmakla birlikte, “kasten (insan) öldürme suçunun tasarlayarak işlenmesi” nitelendirmesi de kullanılabilir.

Cinsel Saldırı Suçunda Rıza
24.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

“Cinsel ilişkide rıza” kavramı, toplumda ve hukukta son dönemde sıkça tartışılmaktadır. Özellikle rızanın ne olduğu, ne zaman ve nasıl gösterilmesi gerektiği sorularının, tartışmaların odağını oluşturduğu söylenebilir. Rıza kelime olarak “Razı olma, isteme, istek” anlamına gelmektedir.

Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu Önerisi
21.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat Ervan, Stj. Av. Cem Serdar

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” adı altında Kanun Teklifi verilmiş olup, bu Teklifinin 29. maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlığı altında 217/A maddesi ile yeni bir suç tipinin eklenmesinin amaçlandığı görülmektedir. Bu yazımızda, TCK’ya eklenmesi teklif edilen 217/A maddesinde düzenlenmesi önerilen suç incelenecek ve bu suç tipine ilişkin eleştirilerimize yer verilecektir.

HAGB Çerçevesinde Müsadere Kararının Hukuki Sonuçları
18.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün, Stj. Av. Berra Berçik

11.06.2022 tarihli “HAGB Kararı ile Birlikte Verilen Müsadere Kararının İnfazı” başlıklı yazımızda; sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve müsadere kararı verildiği durumda, müsaderenin derhal infazına başlanmasını mülkiyet hakkı çerçevesinde değerlendiren Anayasa Mahkemesi’nin iki kararı incelenmiş olup, bu yazıda ise Anayasa Mahkemesi’nin görüşü doğrultusunda mülk kavramı kısaca değerlendirildikten sonra, hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde, müsaderesine karar verilen eşyanın akıbeti incelenecektir.

Müdafiin, Şüphelinin Kolluk İfadesine Aktif Katılma ve Beyanda Bulunma Yetkisinin Engellenmesi
16.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt

İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından düzenlendiği anlaşılan, “Tavsiye kararı” konulu, 13.06.2022 tarihli yazıda, şüphelilerin kolluk ifade tutanaklarında avukat beyanlarına yer verilip verilmemesi hususunda açıklamalarda bulunulduğu görülmektedir.

Açık Kuruma 1-10 Oranında Erken Ayrılmanın Fiili İmkansızlığı
07.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün

Hükümlülerin açık ceza infaz kurumlarına kapalı kurumda geçirmeleri gereken sürenin 1/10’una kadar daha erken ayrılabilmesine imkan sağlayan düzenleme; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.14/6 dayanak alınarak çıkarılan, Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik m.32/9’da yer almaktadır. Bu Yönetmelik hükmü; fiilen kapalı ceza infaz kurumunda bulunan, gelişim puanı 80 puanın üzerinde olan ve erken iyileşme gösterdiği kanaatine varılan iyi halli hükümlüler hakkında uygulanabilmektedir. Hükümlünün gelişim puanının 80’in üzerinde olması ve belirtilen diğer şartları taşıması halinde, mutlaka kapalı kurumda yasal olarak geçirilmesi gereken sürenin 1/10’u kadar erken ayrılma kararı verilmesi zorunluluk teşkil etmemektedir. İdare ve gözlem kurulu, hükümlünün açık kuruma erken ayrılabileceği süreyi daha az olacak şekilde de belirleyebilir. Elbette idare ve gözlem kurullarının, bu yönde verdiği kararların somut gerekçe içermesi gereklidir. Yönetmeliğin 17. maddesi, idare ve gözlem kurulu kararlarının gerekçeli olma zorunluluğunu açıkça düzenlemiştir.

Hakimin Elkoyma İşlemine Onayının Yokluğu Hukuka Aykırılığı Gündeme Getirir mi?
28.05.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

Usule uygun yapılan bir arama sonucunda uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretine konu olabileceği şüphesiyle bir kısım eşya elde edilmekle birlikte, bu eşya hakkında usule uygun elkoyma kararı verilmemişse, bu durumda maddenin uyuşturucu veya uyarıcı madde olduğuna dair yapılan bilirkişi incelemesi hukuka aykırı delil sayılır mı?

İrtikap ve Rüşvet Suçlarının Mukayesesi
21.05.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

İrtikap” başlıklı TCK m.250/1’de icbar suretiyle irtikap suçu; “Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.” olarak tanımlanmıştır.

Kara Para Aklama Suçunda Soruşturma Ne Zaman Başlar?
09.05.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 282. maddesinde suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (kara para aklama) suçu düzenlenmiştir. Maddenin ilk fıkrasında suçun tanımına dokunulmaksızın, ceza miktarı 2009 yılında yapılan değişiklikle artırılmış ve yine maddeye aynı değişiklikle ikinci fıkra olarak suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini kabul suçu eklenmiştir.

VUK m.359’a İlişkin Uyarlama Davasının Kapsamı ve Etkisi
07.05.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

Ceza kanunlarında yapılan değişiklikler sonrası fail lehine ortaya çıkabilecek lehe hükümlerin tatbiki amacıyla bitip kesinleşmiş, “hükümlü” sıfatı alınmış dosyalar yönünden uyarlama davalarının gündeme geldiği, 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu yerine kabul edilen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri ile ilgili olarak da 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un “Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul” başlığı altında 9. maddenin düzenlendiği, ancak bu maddenin 5237 sayılı Kanunun lehe hükümlerinin tatbiki ile sınırlama uygulanabileceği, nitekim bu hususun 5252 sayılı Kanunun 1. ve 2. maddelerinde belirtildiği, 5237 sayılı Kanunun “Özel kanunlarla ilişki” başlıklı 5. maddesi atfı ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Kaçakçılık Suçları ve Cezaları” başlıklı 359. maddesinde yapılan değişiklikler bakımından 5252 sayılı Kanunun 9. maddesinin tatbikini mümkün kılmadığı, çünkü 5. maddenin yalnızca Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleri ile sınırlı uygulanabileceği, ancak bu maddenin 5252 sayılı Kanunu ve 213 sayılı Kanunu kapsamadığı, bu nedenle 7394 sayılı Kanunun 4. maddesiyle VUK m.359’da yapılan değişikliklerin şüpheli, sanık ve hükümlü lehine uygulanabilmesi için yine 7394 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 213 sayılı Kanuna eklenen geçici m.34’ün gözönünde bulundurulması ve bu hükme göre uyarlama dosyaları ile davalarının görülüp karara bağlanması gerektiği tartışmasızdır.

İstinaf Bozma Kararlarının Kesinliği ve Kararlara Direnme Yasağının Sınırı
16.04.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 284. maddesinin 1. fıkrasında; Bölge adliye mahkemesinin kararına ve hükmüne direnilemeyeceği, bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna da gidilemeyeceği, ilk derece mahkemesi ile tarafların bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma kararları ile bağlı olduğu belirtilmiştir.

Polisin Durdurma ve Arama Yetkisi
04.04.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

Aşağıda polisin durdurma ve arama yetkisi ile ilgili yaptığımız açıklamalar, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu m.25 atfı ile jandarma ve 7245 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’nun “Durdurma ve kimlik sorma” başlıklı 7. maddesi uyarınca çarşı ve mahalle bekçileri bakımından da geçerlidir. Polis, jandarma ve bekçi bir bütünde “kolluk” olarak tanımlayabiliriz.

7394 sayılı Kanunla Yapılan Vergi Usul Kanunu Değişiklikleri
18.04.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar

25 Mart 2022 tarihinde; Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulmuş olup, 7394 sayılı Kanun olarak yasalaşmış 15 Nisan 2022 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Şirket İtibarın Korunması Amacıyla 6361 sayılı Kanuna Eklenecek Madde
31.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “İtibarın korunması” başlıklı 74. maddesinde yer alan; “5187 sayılı Basın Kanununda belirtilen araçlarla ya da radyo, televizyon, video, internet, kablolu yayın veya elektronik bilgi iletişim araçları ve benzeri yayın araçlarından biri vasıtasıyla; bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz ya da bu yolla asılsız haber yayılamaz.” hükmüyle, basın araçları veya benzeri yayın araçları ile banka niteliğindeki bir kurumun itibarını kıracak, şöhretine veya servetine zarar verecek şekilde bir duruma kasten sebebiyet verme ve bu sonuçlara yol açacak asılsız haber yapma yasaklanmış olup, buna bağlı olarak yine Bankacılık Kanunu’nun “İtibarın zedelenmesi” başlıklı 158. maddesinde bulunan; “Bu Kanunun 74 üncü maddesine aykırı davrananlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin günden ikibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Yukarıdaki fıkrada yazılı fiil neticesinde özel veya kamusal bir zarar doğarsa verilecek ceza altıda bir oranında artırılarak hükmolunur.” hükmüyle de 74. maddeye aykırılık teşkil edecek davranışlar suç olarak düzenlenmiştir.

TCK ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
23.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar, Stj. Av. Berra Berçik

Türk Ceza Kanunu ve diğer bazı kanunlarda yeni düzenleme ve değişiklik yapılmasını öngören, Ak Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi grupları tarafından ortak şekilde hazırlanan Kanun Teklifi 16 Mart 2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunuldu. Kanun Teklifi incelendiğinde; ilk bakışta, Teklifin kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve sağlık çalışanlarının özlük haklarına ilişkin düzenlemeler içerdiği görülmektedir.

İddianamenin Savcıya Açıklatılmasının Hukukiliği
22.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Berra Berçik

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.170/2 uyarınca cumhuriyet savcısı; soruşturma aşamasında toplanan delillerin, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması halinde kamu davasını açabilmek için iddianame düzenlemek zorundadır.

Marka Hakkına Tecavüz Suçunda Şikayet Hakkı Kime Aittir?
21.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat Ervan

Marka hakkına tecavüz; başta 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 5833 sayılı Kanunun 2. ve 3. maddeleri ile düzenlenen 61 ve 61/A maddelerinde , şu an ise 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29 ve 30. maddelerinde tanımlanmıştır. Cezai hükümleri içeren bu düzenlemelerin her ikisinde de yaptırım şikayet şartına bağlanmıştır, yani ilgili kişinin şikayeti olmadan, soruşturma başlatılamayacak veya şikayetin geri alınması halinde, kovuşturma evresine geçilmiş olsa da kişi cezalandırılamayacaktır.

Basit Yargılama Usulü ile Verilen Cezalar Tekerrüre Esas Alınır mı?
19.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.251’de düzenlenen basit yargılama usulünde; asliye ceza mahkemesi tarafından iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit ceza yargılaması usulünün tatbik edilebileceği düzenlenmiştir. Bu usule göre; mahkemece iddianame, sanık, mağdur ve şikayetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını 15 gün içinde yazılı olarak bildirmeleri istenecektir. Kararın mahkumiyet olması durumunda, sonuç ceza dörtte bir oranında azaltılacaktır. CMK m.252’de ise, basit yargılama usulü ile ilgili itiraz kanun yolu öngörülmüştür. Maddeye göre; basit yargılama usulü uyarınca verilen karara itiraz edilebilecek, itiraz üzerine duruşma açılacak ve bu yolla verilecek karara karşı genel hükümlere göre kanun yoluna başvurulabilecektir.

Adli Sicil ve Arşiv Kaydının Silinmesi ile Yasak Hakların İadesi Etkisi
15.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün, Stj. Av. Fatma Koç

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu; adli sicil ve arşiv kayıtlarının tutulması ile bu kayıtların silinmesi konularında, 3682 sayılı mülga Adli Sicil Kanunu’na göre birçok farklı düzenleme içermektedir. Eski adli sicil sisteminde, kesinleşen ve adli sicile kaydedilen mahkumiyetlerin silinmesine ilişkin kendiliğinden işleyen bir sistem bulunmamakta idi. Yeni adli sicil sisteminde ise; ilgilinin talebi ve mahkeme kararına gerek olmaksızın, infazın bihakkın tamamlanması, ceza mahkumiyetini tüm sonuçları ile ortadan kaldıran şikayetten vazgeçme veya etkin pişmanlığın bulunması, genel af olması ve zamanaşımı süresinin sona ermesi hallerinde adli sicil kayıtlarının re’sen silinerek arşiv kaydına alınması için Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’ne (“İdare”) sorumluluk yüklenmiştir . Ayrıca; 3682 sayılı mülga Kanun döneminde, adli sicil kayıtlarının silinmesi için belli sürelerin geçmesi şartı aranmakta iken, 5352 sayılı Kanunla getirilen yeni sistemde, adli sicil kayıtları infazın bihakkın tamamlanması halinde ayrıca bir süre geçmesi beklenmeksizin silinmektedir.

Kast ve Taksir Kavramları Işığında TCK m.85, 86/2 ve 87/4
19.02.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar

Türk Ceza Hukuku’nda kusur, kasttan ve taksirden doğan sübjektif sorumluluktur. Suçun manevi unsuru denildiğinde, kişi ile işlediği fiil arasındaki manevi bağ anlaşılmaktadır . Tipikliğin yalnızca objektif değil, sübjektif unsurlarının da gerçekleşmesi halinde, fiil sübjektif olarak da faile isnat edilebileceğinden, tipik haksızlığın tüm unsurları bakımından failin, kasten veya en azından taksirle hareket ettiğinin tespit edilmesi gerekmektedir . Failin; gerçekleştirdiği fiille ilgili olarak taksirle dahi hareket ettiği belirlenebilmekte ise, öngörülebilir olmayan bir neticeden sorumlu tutulması mümkün olamayacağından, ceza sorumluluğu gündeme gelmeyecektir.

Belçika′dan Türkiye′ye Nakledilen Hükümlünün Ceza İnfazı
16.02.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün

Belçika′nın Gent şehrinde 11.11.2004 günü eşi ve hamile kardeşinin de aralarında bulunduğu dört kişiyi öldüren ve iki kişiyi de ağır yaralayan Osman Ç.’nin Belçika’da yargılandığı ve ömür boyu hapse mahkum edildiği, mahkumiyetin kesinleşmesinden 5 yıl sonra, cezasının geri kalanının Türkiye′de infaz edilmesi için başvuru yaptığı, 28.06.2013 günü Türkiye′ye getirildiği, 2014 yılı itibariyle Belçika Ulusal Adli Sicilinden kaydının silindiği, Türkiye’de 10.11.2020 günü koşullu salıverildiği basına yansıyan Osman Ç.’nin geçirdiği hukuki süreç, kamuoyunda ve hukukçular arasında tartışmalara sebep oldu.

Örgüte Yardım Suçu ile İlgili Son Mülahazalar
11.02.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat Ervan

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinin 7. fıkrasına göre örgüte yardım suçu; “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Huzuru ve Sükunu Bozma Suçu ve Israrlı Takip (Stalking)
22.01.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kişilerin huzur ve sükununu bozma” başlıklı 123. maddesine göre; “Sırf huzur ve sükunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir”.

Elektronik Ortamda Düzenlenen Belge Sahtecilik Suçunun Konusu Olur mu?
13.01.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

Sahtekarlık suçları 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu′nun İkinci kitabının “Ammenin İtimadı Aleyhine Cürümler” başlıklı Altıncı Babının “Evrakta Sahtekarlık” isimli Üçüncü (m.339 ila m.349), “Hüviyet Cüzdanı ve Nüfus Tezkeresi, Pasaport, Ruhsatname, İlmühaber, Şahadetname ve Beyannamelerde Sahtekarlık” başlıklarında Dördüncü (m.350 ila m.357) Fasıllarında düzenlenmiştir. Belgede sahtecilik suçu ise; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” isimli Dördüncü Bölümünde, m.204 ila m.212’de öngörülmüştür.

Önleme Aramasının Şartları ve Sınırı ile Adli Arama Kesişmesi
04.01.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

Türk Hukuku’nda iki türlü arama olup, bunlar idari/önleyici arama veya önleme araması ve adli, yani suç kolluğu tarafından yapılan aramadır. Arama ile elkoyma tedbirleri birbirlerinden farklıdır. “Muhafaza/koruma altına alma” olarak bilinen usul geçici olup, elkoyma öncesinde suça ve/veya yasağa konu olabilecek delil ve malların tutulmasıdır ki, bundan sonra elkoyma tedbir süreci başlar ve müsadere, yani malın mülkiyetinin Devlete geçmesi mahkeme kararı ile gündeme gelir. Elkoyma, suça veya yasağa konu olabilecek malvarlığının geçici olarak fiili ve/veya kaydi şekilde mal sahibinden veya zilyedinden alınmasıdır. Hukuk sistemimizde, “genel arama” diye bir kavram yoktur. Önleme araması; genel mahiyette yapılan arama olarak bilinse de, yine Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK) m.9’da gösterilen sebep, şekil ve şartlarla gerçekleştirilebilir. Önleme aramasında elkoyma olmaz, sadece malın koruma altına alınması mümkündür. Adli aramada ise, işlendiği iddia veya teşebbüs edildiği iddia edilen bir suçla ve/veya faili ile ilgili makul şüphe altında bulunabileceği yerlere bakılır. Önleme araması soyut, adli arama ise somuttur. Ancak adli aramada, hangi suçla ilgili arama kararı verilmişse bundan umulan, bununla birlikte bununla veya bunsuz başka suçu ilgilendiren delile de ulaşılabilir ki, bunun adına “tesadüfen elde edilen delil” denir (umulmayan delilin elde edilmesi de denilebilecek bu usul Ceza Muhakemesi Kanunu m.138/1’de öngörülmüştür).

Banka Görevlisinin Talebe Rağmen Çeke Karşılıksızdır İşlemi Yapmaması
30.12.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Araş. Gör. Erkam Erdem, Stj. Av. Cem Serdar

5941 sayılı Çek Kanunu’nun “Diğer ceza hükümler” başlıklı 7. maddesinde bazı suç tipleri düzenlenmiştir. 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasında; esas itibariyle karşılıksız kalan çeklere ilişkin özel bir ceza normuna yer verilmiş olup, diğer suç ve cezalar da bu ceza normu çerçevesinde düzenlenmiştir. Gerek bu yaptırımı tamamlayıcı nitelikte ve gerekse de doğrudan doğruya çeke duyulan güvenin temini açısından getirilen çeşitli suç tanımları ve yaptırımlar, Kanunun 7. maddesinde yer almaktadır .

Polisin ve Jandarmanın Önleme Araması Hataları
24.12.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda “genel arama” kavramı bulunmayıp, sadece “önleme araması” vardır. Uygulamada polis veya jandarmanın, Kanunda öngörülen usule uygun olmayan ve elde edilen delillerin hukuka aykırı sayılmasına yol açan işlemleri gerçekleştirdiği görülmektedir.

Koşullu Salıverilmesi Yasak olan Öcalan’ın Umut Hakkı
18.12.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

15 Şubat 1999 tarihinde yakalanan Abdullah Öcalan, Yerel Mahkemenin 28 Nisan 1999 tarihli kararı ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 25 Kasım 1999 tarihli onama kararı ile Devletin ülkesine ve egemenliğine karşı suçu düzenleyen mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle idam cezasına mahkum edilmiştir. Vatana karşı işlenen bu suçun 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu’nda karşılığı, cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis olarak gösterilen Devletin birliğini ve Ülke bütünlüğünü bozma suçu olarak tanımlanmıştır.

Kesinleşmiş BAM Kararlarında Yaşanan Uyuşmazlıkların Giderilmesi
11.12.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat Ervan

5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un “Başkanlar kurulunun görevleri” başlıklı 35. maddesinin 1. fıkrasının 3. bendine göre; “Re′sen veya bölge adliye mahkemesinin ilgili hukuk veya ceza dairesinin ya da Cumhuriyet başsavcısının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu veya Ceza Muhakemesi Kanununa göre istinaf yoluna başvurma hakkı bulunanların, benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması halinde bu uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli olarak istemeleri üzerine, kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtay’dan bu konuda bir karar verilmesini istemek,” Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairleri Başkanları Kurulu ve Hukuk Daireleri Başkanları Kurulu’nun görevleri arasındadır.

En Üst Dereceli Kolluk Amiri - Adli Kolluk Sorumlusu Ayırımının Gündeme Getirdiği Sorunlar
08.12.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Araş. Gör. Erkam Erdem

Bilindiği üzere, idari kolluktan bağımsız bir adli kolluk teşkilatımız bulunmamaktadır. 5271 sayılı CMK m.164’de adli kolluğun; Emniyet, Jandarma, Gümrük Müsteşarlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı mevzuatının ilgili hükümlerinde belirtilen çerçevede soruşturmayı yapan güvenlik görevlilerini ifade ettiği ve bu görevlilerin soruşturma işlemlerini Cumhuriyet Savcısının emir ve talimatlarıyla yerine getireceği, adli işlerin dışında ise üstlerinin emrinde olduğu belirtilmiştir. Yine CMK m.165’de gerektiğinde Cumhuriyet Savcısının talebiyle diğer kolluk birimlerinin de (yani adli kolluk olarak görevlendirilmeyen) adli kolluk sıfatıyla faaliyet göstereceği hüküm altına alınmıştır.

Denetim Süresi İçinde Tekrar HAGB Kararı Verilmesi
29.11.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen - Stj. Av. Cem Serdar

Bu yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231. maddesinin 8. fıkrasında yer alan, “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” hükmünün ne şekilde uygulanması gerektiğine ilişkin olacaktır. Yazımızda öncelikle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ile ilgili genel bilgilere yer verecek daha sonra ise güncel Yargıtay kararları ışığında yukarıda yer verdiğimiz hükmün ne şekilde anlaşılması ve uygulanması gerektiğini belirteceğiz.

Meşru Savunma, Sınırın Aşılması ve Haksız Tahrik Mukayesesi ile Rittenhouse Olayı
04.12.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Genel Hükümler” başlıklı birinci kitabının “Ceza Sorumluluğunun Esasları” başlıklı ikinci kısmının “Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler” başlıklı ikinci bölümünde düzenlenen meşru savunma, meşru savunmada sınırın aşılması ve haksız tahrik müesseseleri, birbirinden ayrılması kolay olmayan Ceza Hukuku kurumlarıdır. Bu kurumların birbiri ile karıştırılması, yanlış anlaşılması veya somut olaya yanlış şekilde uygulanması sıklıkla karşılaşılabilen bir durumdur. Bu nedenle, bu kurumlar arasında farklılığın açık şekilde ortaya koyulması ve bu üç kurumun olması gerektiği biçimde anlaşılması önem arz etmektedir. Bu yazımızda; öncelikle bu üç kurumu ayrı ayrı kısaca açıklayacak, daha sonra ise birbirileri arasındaki farklılıklara değinerek hangi durumlara uygulanmaları gerektiğini izah edeceğiz. Yazımızda son olarak ise, ABD’de yaşanan Rittenhouse olayının Türk Hukuku açısından değerlendirilmesine yer vereceğiz.

Yargıtay Kararları Işığında Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar
24.11.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin

Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102 ila 105. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu maddeler dışında; “İşkence” başlıklı TCK m.94/3’de ve “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” başlıklı TCK m.109/5’de, suçun cinsel içerikli fiillerle ve cinsel arzuları tatmin amacıyla işlenmesi cezayı artıran nitelikli hal, “İnsanlığa karşı suçlar” başlıklı TCK m.77/1-f’de, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak cinsel saldırıda veya istismarda bulunma fiilleri ile “Tehdit” başlıklı TCK m.106’da, “Yağma” başlıklı TCK m.148’de ve “Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit” başlıklı TCK m.213’de, cinsel dokunulmazlığa müdahale edileceğinden bahisle tehdit fiilleri seçimlik hareket, olarak öngörülmüştür.

Aleyhe Bozma Yasağının Kapsamı
23.11.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar

Bu yazımızda incelenecek hukuki sorun; ceza muhakemesi sürecinin kanun yolları aşamasında sadece sanığın lehine kanun yoluna başvurması ile gündeme gelen aleyhe bozma yasağının kapsamının, yalnızca ceza miktarı ile mi sınırlı olduğu, yoksa bu yasağın ceza dışında sanığın aleyhine sonuç doğurabilecek diğer yaptırım ve kuralları da kapsayıp kapsamadığıdır.

Takdiri İndirim Nedenleri
28.10.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. maddesine göre; “Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmi beş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar gözönünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir”.

Sanığın SEGBİS ile Savunma Talebi
26.10.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar

Bu yazımızda incelenecek olan hukuki sorun; ceza muhakemesinin kovuşturma evresinde yapılması zorunlu olan ve sanık için, hem bir hak ve hem de bir yükümlülük niteliği taşıyan sorgunun, sanığın talebi üzerine SEGBİS vasıtasıyla yapılıp yapılamayacağına ilişkindir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı İtirazının Sirayeti
16.10.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Selvacan Akpınar

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi” başlıklı 308. maddesi uyarınca; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz”. Buna göre; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından, Yargıtay ceza dairelerinden birisinin kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, ilgili kararın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda değerlendirilmesi için “olağanüstü itiraz” yoluna başvurulabilmektedir.

Ek Savunma Hakkı Kullanılmadan Ceza Davası Sona Erdirilebilir mi?
14.10.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar

Bu yazımızda incelenecek olan hukuki sorun; ceza muhakemesi sürecinde kovuşturma aşamasına geçildikten sonra duruşmada, suçun hukuki niteliğinin değişmesi sebebiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226. maddesinde düzenlenen ek savunma hakkının sanık tarafından kullanılmaması halinde ceza davasının sona erdirilip erdirilemeyeceğine ilişkindir.

Temyiz İncelemesine Katılan Üye Ceza Genel Kurulu İncelemesine Katılabilir mi?
23.09.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

Bu yazımızda incelenecek olan hukuki sorun; Yargıtay ceza dairesinin temyiz makamı olarak incelediği dosyaların, ilk derece mahkemesinin direnme kararı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun önüne geldiği hallerde, ilgili ceza dairesinde yer alan üyelerin, Ceza Genel Kurulu’nda yapılacak incelemeye katılıp katılamayacağına ilişkindir.

Hırsızlık Suçu TCK m.141
14.09.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Hırsızlık” başlıklı 141. maddesine göre; “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir”.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Sınırı
08.09.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. İrem Şen

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi” başlıklı 308. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re′sen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir”. Hükmün gerekçesine göre; “Maddeye göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ceza dairelerinin kararlarına karşı ilamın veya düzeltme istemine ilişkin (…) itiraz edebilecektir”. CMK m.308/1’de ve gerekçesinde; Başsavcı itirazının onama kararlarına karşı mı, yoksa bozma kararlarına karşı mı, yoksa her ikisine de mi yapılacağı yönünde bir tespit yapılmamıştır.

Sosyal Medya Düzenlemesine Gidilirken
02.09.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 2021-2022 yasama döneminin başlayacağı 1 Ekim 2021 tarihinden itibaren milletvekili genel seçimi ile ilgili siyasi partilerin ülke baraj oranı başta olmak üzere, bir siyasi partiden bir başka siyasi partiye geçiş, ittifak ve ittifaka katılan siyasi partiler ile ilgili düzenlemelerin yanında, Anayasa değişikliğinin gündeme geleceği, ancak yaz ayında tartışılmaya başlanan sosyal medya ile ilgili yasal düzenlemenin, “yalan terörü”, “yalan haber”, “yalan haber yayma”, “yalan haberin organize bir şekilde yayılması” gibi başlıklar üzerinden Meclise taşınacağı, ifade hürriyeti ile kişilik hakları ve kamu güvenliği üzerinden ciddi tartışmaların yapılacağı anlaşılmaktadır. Siyaset dili üzerinden gündeme getirilen bu kavramlarda; sosyal medya kullanılarak, saldırı niteliği teşkil eden, hedefli ve maksatlı, kişilik haklarını, kamu düzenini ve kamu barışını hedef alan, organize edilmiş veya iştirakle yapılan gerçek dışı haberler ifade edilmektedir.

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik ve Aşağılama Suçları
24.08.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesinde düzenlenmiş olup, üç fıkradan oluşan bu hükmün her fıkrasının uygulama alanı farklılık göstermektedir. Maddenin ilk fıkrasında tahrik, diğer iki fıkrasında aşağılama fiillerine yer verilmiştir.

Sanığın Sorgu ve Savunma için Duruşmada Hazır Bulunma Hakkı
14.08.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. İrem Şen

Savunma hakkı, adil/dürüst yargılanma hakkının bir parçası olup kısıtlanamaz. Savunma hakkı başta Anayasa ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun çeşitli hükümlerinde öngörülmüş olup, hem Anayasa Mahkemesi’nin ve hem de İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin kararlarına konu yargılamalarda savunma hakkının önemine işaret edilmektedir. Sanığın savunma hakkının korunması vasıtalarından birisi, duruşmada sanığın sorgusunun yapılmasıdır.

Ceza Hukuku ve Ceza Yargılaması Hukukunda Kamu Görevlisi
20.08.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin, Stj. Av. Cem Serdar

Uygulamada suç işlediği iddia edilen kişinin kamu görevlisi olup olmadığının tespiti birçok açıdan önem arz etmekte olup; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.6/1-c’nin bu kavramın sınırlarını ortaya koymak konusunda yeterli olmadığı, çünkü madde metninin yoruma açık olduğu, bu tespitin Yargıtay uygulaması ve doktrin görüşleri ile şekillendiği, ancak bazı durumlarda kanunda ve uygulamada yaşanan belirsizliğin hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açtığı görülmektedir.

Örgüt Üyeliği Tespitinde ByLock
29.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

FETÖ/PDY tarafından gizli haberleşme programı olarak kullanıldığı kabul edilen “ByLock” ile ilgili kararların kamuoyuna yansıdığı ve bu karar üzerinden “ByLock” programının delil değerinin ve gücünün tartışıldığı görülmektedir.

28 Şubat Davasında Kanunilik Sorunu
24.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

“Postmodern darbe” olarak adlandırılan ve 28 Şubat 1997 tarihinde toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan kararlarla, Refahyol Hükümeti’nin Başbakanı olan rahmetli Necmettin Erbakan’ı 18 Haziran 1997 tarihinde istifaya götürdüğü kabul edilen süreçle ilgili, lehe ve aleyhe değerlendirme yapılarak, fail lehine olanın tatbik edileceği mülga Türk Ceza Kanunu m.147’ye ve yürürlükte olan Türk Ceza Kanunu m.312’ye göre yapılan yargılamada Yargıtay 3. Ceza Dairesi (eski 16. Ceza Dairesi), 4 Şubat ve 27 Şubat 1997 tarihinde başlayan süreçte Hükümeti cebren devirme suçunun işlendiğine dair verilen mahkumiyet kararlarını onadı.

Azami Gözaltı Sürelerinin Aşılması Anayasaya Uygun mudur?
16.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

Geçici nitelik taşıyan bu Kanun hükmünde; gözaltı sürelerinin, bir ve iki kişinin katıldığı suçlarda 24 saat yerine 48 saat kabul edildiği, hakim kararına bağlı olarak iki defa 48’er saat ve toplu olarak işlenen suçlar ile örgütlü suçlarda 4 günlük gözaltı süresinin kabul edildiği, toplu suçlar için Ceza Muhakemesi Kanunu m.91/3’de öngörülen 4 günlük azami gözaltı süresinin aşılmadığı, ancak yine hakim kararına bağlı olmak üzere, toplu veya örgütlü suçlarda gözaltına alınan veya yakalama emri üzerine yakalanan kişinin gözaltı süresinin her birisi 4’er gün olmak üzere iki defa uzatılabileceği, 31 Temmuz 2018 tarihinden itibaren başlayan ve 31 Temmuz 2021 tarihinde yürürlüğü son bulacak olan bu hükümle, Geçici Madde 19’un giriş kısmında belirtilen suçlardan dolayı yapılan soruşturmalarda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının daha fazla kısıtlandığı, bu hükmün bir olağanüstü hal uygulaması olarak değerlendirildiği, esasen yakalama sonrasında gözaltına alma tedbirinin gerekli olması halinde tatbik edilebileceği, amacına ve fonksiyonuna aykırı uygulanamayacağı, gözaltına alınmanın amacına ulaşılıp soruşturma işlemleri tamamlandığında, şüphelinin serbest bırakılmaması halinde gözaltı süreleri içinde adliyeye sevkinin zorunlu olduğu tartışmasızdır.

Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Uygulanma Zamanı
10.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan Akpınar

Yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma zamanına ilişkin açıklamalara yer verilecek, ardından konu bazı suçlar özelinde değerlendirilecektir.

Adli Tatilde Tutuklu İşler Yönünden Süreler İşler mi?
08.08.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt

Adli tatil yaklaşırken; adli tatilde sürelerin işlemesi, duruşmaların görülmesi ve dosyaların incelenmesi konusunda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu düzenlemesine ve tutuklu dosyalar yönünden sürelerin işleyip işlememesi ile ilgili olarak verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Yargıtay 1. ve 14. ceza dairelerinin kararlarına değinmek isabetli olacaktır.

Somut Delil Üzerinden Tutuklama Tedbirini Tartışırken
07.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13. maddesiyle; CMK m.100/3’e, “hususunda” ibaresinden sonra gelmek üzere “somut delillere dayanan” ibaresinin eklenmesinin gerekip gerekmediği, bu yolla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının katalog suçlar yönünden daha iyi korunup korunmayacağı, bu ibarenin eklenmesi sonucunda aranacağı söylenen “somut delil” kriterinden hareketle, cinsel istismar ve cinsel saldırı suçlarından dolayı tutuklama tedbirinin tatbik edilemeyeceği, çünkü bu suçlarda somut delilin bulunmadığı veya çok zor elde edildiği yönünde tuhaf tartışmalar sürerken, aşağıda birkaç örnekle tutuklama tedbiri ile ilgili yürürlükte olan CMK m.100 ve m.101’e aykırı olan veya olabilecek tutuklamalar hakkında ne düşünüleceği, mevzuat ile uygulama arasında ortaya çıkan tuhaf çelişkinin Anayasa m.2, m.13, m.19/3 ve m.138/1 ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.5 karşısında nasıl açıklanacağı gerçekten düşündürücüdür.

Cinsel Taciz Suçunda Sıfatın ve Durumun Sağladığı Kolaylıktan Faydalanma
06.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan Akpınar

Cinsel taciz suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Cinsel taciz” başlıklı 105. maddesinin gerekçesinde “cinsel yönden, ahlak temizliğine aykırı olarak mağdurun rahatsız edilmesi[1]” olarak tanımlanmaktadır. Bu suçun kapsamına, kişinin vücut dokunulmazlığını ihlal etmeyecek nitelikteki cinsel davranışlar girmektedir. Suça konu olan cinsel davranışın vücut dokunulmazlığını ihlal edecek nitelikte olması halinde; TCK m.105 değil, suça konu fiilin niteliğine göre TCK m.102, 103 veya 104’de düzenlenen cinsel saldırı ve cinsel istismar suçları gündeme gelecektir. Cinsel taciz ile vücut dokunulmazlığını ihlal eden saldırı ve istismar suçları arasında en önemli fark, cinsel amaç taşıyan tacizde mağdurun vücuduna dokunulmaması, saldırı ve istismar suçlarında ise ani veya süreklilik taşısa da basit derecede veya nitelikli olacak şekilde vücuda cinsellik taşıyan fiillerle müdahale edilmesinden kaynaklanır. Rahatsız etme anlamını taşıyan taciz bir tür sarkıntılık olsa da, kanun koyucu sarkıntılık fiilini, mağdurun vücuduna ani ve devamlılık içermeyecek şekilde cinsel maksatlı dokunma olarak tanımlamıştır.

Kapalı Mahal Aramasında Hazırun Sorunu
05.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Dördüncü Kısmında, maddi gerçeğe ve adalete ulaşılabilmesi veya muhakeme sürecinde verilen kararların icra edilebilmesini sağlamak amacıyla koruma tedbirlerine yer verilmiştir. Koruma tedbirleri; maddi hakikate ve adalete ulaşılabilmesi için delillerin toplanması ve şüpheli veya sanığın adalet önüne çıkarılabilmesi için kabul edilmiş ceza yargılaması vasıtaları olup, olumlu amaçlar uğruna yasal dayanakla kişi hak ve hürriyetlerinin kısıtlanabilmesini öngörür.

Katalog Suçlarda Tutuklamanın “Somut Delil” Şartı
01.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi m.13’de; “5271 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına ‘hususunda’ ibaresinden sonra gelmek üzere ‘somut delillere dayanan’ ibaresi eklenmiştir.” cümlesi yer almaktadır.

Vergi Kaçakçılığı, Kara Para Aklama Suçunun Öncül Suçu Olur mu
29.06.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar

Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama veya bilinen adıyla “kara para aklama”, Kanunun yasakladığı ve suç saydığı faaliyetten elde edilen gelirin meşru ve hukuka uygun elde edilmiş gibi piyasaya ve sisteme sokulması, yani paranın ve malvarlığının üzerinde bulunan “suç lekesi” olarak adlandırılabilecek olan kavramın, deyim yerinde ise yıkanıp temizlenmesidir. Örneğin uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretinden, lisanssız kumar oynatmaktan, silah veya insan kaçakçılığından elde edilen gelirin, yurtiçinde veya yurtdışında temiz hale getirilerek, suçtan elde edilen malvarlığı üzerinde bulunan hukuki ve meşru sakıncanın ortadan kaldırılmasıdır.

4. Yargı Paketi: CMK ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Teklifi
23.06.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ve Bazı Kanunlar Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, 18.06.2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunuldu. Teklifte toplam 27 madde olup, bunlardan 26. madde yürürlük, 27. madde yürütme ile ilgilidir. Teklifin ilk 5 maddesi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nu, 6 ila 9. maddeler 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nu, 10 ila 24. maddeler 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nu ve 25. maddesi ise 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkına Kanunu’nu değiştirmekte ve bu Kanunlara bazı ek hükümler getirmektedir.

Hürriyeti Tahdit Suçunun Mağduru ve Korunan Hukuki Yarar
19.06.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan Akpınar

Türk Ceza Kanunu’nun 109. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.” ifadesine yer verilmekle, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma/hürriyeti tahdit suçunun temel hali düzenlenmektedir.

Doğrudan Kast, Olası Kast ve Bilinçli Taksir Tartışması
14.06.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

Bilinçli taksir ile muhtemel kast arasında farkı ortaya koyacak ve karışıklığı önleyecek, ceza sorumluluğuna ve adalete uygun kriterler ortaya koymak oldukça önemlidir. Bu açıdan yapılan nazari tartışmaların dikkate alınması gerekir. Esas itibariyle; kasttan doğan sübjektif sorumluluk konusunda “kastın muhtemeli olamayacağı” gerekçesiyle, doğrudan veya gayrimuayyen/belirli olmayan kast nazariyesini kabul etsek de, bugün 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında muhtemel/olası kasta ve 22. maddesinin 3. fıkrasında da bilinçli/şuurlu taksire yer verildiğinden, teorik ve pratik açıdan bilinçli taksir ve olası kast tartışmasını yapmak zorunluluğu doğmuştur. Bunun dışında bizce; bir çarşıya, pazara, bankanın içine veya önüne veya sokağa bomba koyularak veya yerleştirilerek, belirli bir kişinin ölmesi veya yaralanması veya belirli olmayan sayıda insanın hayatını kaybetmesi veya yaralanması düşünülüp istenildiğinde, burada olası kasttan değil, “gayrimuayyen kast” adı altında gerçekleşen netice kadar TCK m.21/1’in tatbiki gündeme gelecektir.

Olası Kast ile Bilinçli Taksir Kesişmeleri
11.06.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

Türk Ceza Hukukunda suçun manevi unsurları kast esas, taksir istisna olmak üzere iki ana sorumluluktan oluşmaktadır. Manevi unsurların türleri, haksızlık muhtevasına bağlı olarak; kast, olası/muhtemel kast, bilinçli/şuurlu taksir ve basit taksirdir.

Temyizde Duruşmasız İnceleme Sorunu
12.06.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

Bu yazıda tartışma konumuz; tutuklu sanığın temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması halinde SEGBİS, yani uzaktan eşzamanlı sesli ve görüntülü yöntemle duruşmaya katılıp katılamayacağı, 2. fıkrada öngörülen yasağın SEGBİS’i de kapsayıp kapsamadığı, bunun sanığın savunma hakkını zedeleyip zedelemeyeceği veya dürüst yargılanma hakkına aykırı olup olmayacağı değil, 299. maddenin 1. fıkrasında düzenlenen duruşmalı inceleme sınırlamasının tatbiki ile sınırlı olacaktır.

Cumhuriyet Başsavcısının ve Başsavcılığının İtiraz Yetkisi
05.06.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun üçüncü kısmının, birinci bölümünde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.308 ve 308/A’da düzenlenmiştir. CMK m.308; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisini düzenlerken, CMK m.308/A bölge adliye mahkemesi cumhuriyet başsavcılığının itiraz yetkisini düzenlemektedir. Başsavcı ve başsavcılık itirazları, olağanüstü kanun yolu olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı henüz kesinleşmemiş kararlara, yani bozma kararlarına karşı da itiraz kanun yoluna başvurabilir.

Cumhuriyet Başsavcılarına Ek Yetki Verilmesine Dair Kanun Teklifi
29.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

25.05.2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2. ve 3. maddelerinde yukarıda değindiğimiz konu ile ilgili hükümlere yer verildiği görülmektedir. Teklifin genel gerekçe kısmında; 5235 sayılı Adli Yargı ve İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 18. ve 40. maddelerine yapılacak eklemeler ile ilgili herhangi bir açıklamaya yer verilmeksizin, Ceza İnfaz Hukuku üzerinde durularak, İnsan Hakları Eylem Planı’nda yer alan bazı faaliyetlerin gerçekleştirilmesinin amaçlandığı üç paragrafla açıklanmıştır.

Hükümlülerin İyi Hal Değerlendirmesinde Yeni Kriterler
29.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün

15.04.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 14. maddesine eklenen 6. fıkraya göre; hükümlülerin, suç ve ceza türlerine göre, açık ceza infaz kurumlarına ayrılıp ayrılmamalarına, açık ceza infaz kurumlarında geçirecekleri sürelere, kapalı ceza infaz kurumlarına gönderilmelerine, doğrudan açık ceza infaz kurumlarına alınmalarına, doğrudan açık ceza infaz kurumlarına alınanların kapalı ceza infaz kurumlarına gönderilmelerine ve diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte düzenlenecektir. Kanun maddesinde belirtilen açık ve kapalı ceza infaz kurumlarında geçirilecek süreler ile açık kurumlara ayrılma, kapalı kuruma gönderilme ve sair konulara ilişkin usul ve esaslar, Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nde yer almaktadır.

Özel Hukuk Kişilerinin Öğretim Hizmeti Vermesi
26.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. İrem Şen

Kamu kurumu, kamu idarelerinden ayrı bir biçimde örgütlenerek tüzel kişiliği olan, kişiselleştirilmiş kamu hizmet ve faaliyetidir. Bir kamu kurumundan bahsedebilmek için Devletten ayrı bir kamu tüzel kişiliğine sahip olmak koşulu aranır.

Elkoyulan Eşyanın İadesi veya Elden Çıkarılması
21.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan Akpınar

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında ayrı maddelerde düzenlenen; hem taşıdığı amaç ve hem de uygulama yöntemleri bakımından farklılık arz eden “elkoyulan eşyanın iadesi” ile “elkoyulan eşyanın elden çıkarılması” kavramları, uygulamada karıştırılabilmektedir. Bu nedenle yazımızda; elkoymanın tanımı ve amacı ile birlikte, elkoyulan eşyanın iadesi ve elkoyulan eşyanın elden çıkarılması kavramları arasında bulunan farklar açıklanacaktır.

Bekçi Zor ve Silah Kullanabilir mi
19.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

Bekçilerin görev ve yetkileri 7245 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’nda düzenlenmektedir. Bu Kanunda; bekçi adaylarında aranacak şartlar, sınav, atama ve adaylık süreci, bekçilerin görev ve yetkiler ile başka görevde çalıştırma yasağı ile çalışma saatleri gibi çeşitli hükümler yer almaktadır.

İllegal Yapılanmalar Hakkında Kısa Bir Değerlendirme
16.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

Yasanın tanımladığı, Yargıtay kararlarına ve bilimsel görüşlere uygun şekilde belirlenen, organize olmuş, kamu düzeni, barışı ve huzuru başta olmak üzere, kişi hak ve hürriyetlerini tehdit eden, insanları korkutan, baskı altına alan, hatta bir kesimin desteğini ve sempatisini kazanabilen, Devletin yanında veya içinde yer almaya, bu yolla gücüne güç katmaya, bunun için de kamu otoritesini temsil edenleri, kamu kudreti kullananları elde etmeye, onları kendi lehlerine çalışmaya yönlendiren, bu yolda maddi kaynaklarını sarf eden, siyasi ilişkiler kuran, Devleti temsil eden otorite ile ters düştüğünde, Devlette yer bulamadığı veya Devletin kendisine müdahale ettiği zamanlarda da tehdit eden, düşmanlaşabilen illegal yapılanmalara karşı Ceza Hukukunun, Ceza Yargılaması Hukuku ile Ceza İnfaz Hukukunun özel hükümler ve müesseseler ortaya koyması, bunların da yargı erki ve adli kolluk teşkilatı tarafından cesaretle ve tavizsiz olarak, içeriden ve dışarıdan gelen her türlü telkine ve baskıya rağmen tatbiki; “suça iştirak”, “sokak çetesi” derecesini aşıp, hiyerarşik yapılanma ile kendisini kuran kimliğe bağlı, bir amacı olan, bulunduğu yerde ve bölgede özel statü ve ayrıcalık kazanmaya çalışan, bazen de konvansiyonel, yani geleneksel olmayan nitelik ve yöntemleri ile Devlete sızabilen, meşru görüntü altında illegal faaliyetler yürüterek, birçok suçu işlemeyi göze alan, sadece vatandaşları değil, Devleti idare edenler ile siyasileri, hatta yargı erkini bile kendisine karşı sessiz kalma, sindirme gayreti güden, Devleti temsil eden müesseselere sızma ve o müesseseleri kontrol altına alma faaliyetleri yürütüp, alan ve etkinlik kazanmayı benimsediği, kimisinde legal görünümlü illegal maksadına ulaşmayı hedefleyen suç ve terör örgütlerini etkisiz kılabilmenin en mühim yoludur.

Telefon Dolandırıcılığı Suçlarına Karşı Öneri
14.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

Kamuoyunda “telefon dolandırıcılığı” olarak bilenen yöntemin çok can yaktığı, insanları maddi ve manevi açıdan ciddi mağduriyetlere uğrattığı, yurtiçinde ve yurtdışında organize olan, bazen görünür şekli ve faaliyeti hukuki ve meşru ve bazen de tümü ile korkutma, baskı altına alma veya aldatma niyeti üzerine kurulu, hukuki ihtilaf ve yapılış şekline göre basit aldatma veya kandırma olarak değerlendirilemeyecek, iştirak veya suç örgütü faaliyetleri kapsamında işlenen nitelikli dolandırıcılık suçlarının arttığı, insanların telefonla kandırılıp ellerinden para ve kıymetli eşyasının alındığı, hatta bazı durumda yağma suçunun unsurlarını oluşturabilecek tehdit ve korkutma yöntemlerine de başvurulduğu görülmektedir.

Gümrük Muafiyeti ile Ülkeye Sokulan Eşyanın Ticareti
12.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan Akpınar

Ülkemizde bugüne kadar posta veya hızlı kargo yoluyla gelen eşyaya gümrük muafiyetleri uygulanmış olup, muafiyetin sınırı veya konusunda zaman içinde değişikliklere gidilmiştir. Posta veya hızlı kargo yoluyla gelen eşyaya yönelik muafiyet ve istisnalar, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 167. maddesinde düzenlenmektedir. Bununla birlikte, 2009/15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararın 45, 62 ve 63. maddeleri ile 24.03.2014 tarihli ve 2014/7 sayılı Genelge de bahsi geçen muafiyetlere dayanak olabilmektedir.

Ermeni Tehcirine Hukuki Bir Bakış
10.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

Soykırım; bir planın icrası kapsamında, milli, etnik, ırki veya dini bir topluluğun tümden veya kısmen ortadan kaldırılması amacıyla, topluluk üyelerine karşı özellikle kasten öldürme suçlarının sistematik olarak işlenmesi suçuna denir. Tehcir/zorunlu göç, insanların göç ettirilmesi ve göç etmelerinin sağlanmasıdır. Soykırım olarak nitelendirilen milli, etnik, ırki veya dini bir grubun yok edilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanma veya bir gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesi ile bir yasal dayanağa sahip zorunlu sevk ve iskan fiillerinin, yani tehcirin/mecburi göçün bağlantısı yoktur.

Hata
06.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan Akpınar

Ceza Hukukunda “hata” kavramı, kastı kaldıran hata ile kusurluluğu etkileyen hata olmak üzere iki ana başlıkta değerlendirilmektedir. Hata konusu Türk Ceza Kanunu’nun 30. maddesinde düzenlenirken, bu madde ile hatanın farklı hususlara ilişkin olabileceği öngörülmüştür. Kanun maddesinin fıkralarına göre genel bir şema oluşturmak bakımından doktrinde Özgenç’in ayırımından yararlanılabilir.

Alacağın Tahsili Amaçlı Cebirde veya Tehditte (TCK m.150/1) Haksız Tahrik Uygulanır mı?
26.01.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Araş. Gör. Erkam Erdem

Yağma suçu, mülkiyet hakkının Ceza Hukuku yoluyla korunması bakımından önemli bir suç tipidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.148’de düzenlenen bu suç , farklı suç tiplerini ihtiva etmesi yönüyle bileşik suçtur. Bu nedenle, mağdurun cebir veya tehdit yoluyla malı teslime ya da karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde suç oluşacak (m.148/1) ve fail gerçekleştirdiği cebirden veya tehditten dolayı ayrıca cezalandırılmayacaktır.

Gümrüklenmiş Eşya Değerinin Cezaya Tesiri
03.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

Ülkemizde son yıllarda kaçakçılık fiilleri nitelik ve nicelik bakımından değiştiğinden, fiillerin ağırlığı ve sayısı arttığından, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda güncellemeler yapılması gereği doğmuştur. Kanun koyucu bu kapsamda; bazı maddelerde değişikliğe giderken, bir kısım eklemeler ile yeni nitelikli haller öngörmüştür. Bu düzenlemelerden birisi de 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun m.89 ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3. maddesine 22. fıkra olarak eklenen cümledir. 3. maddeye 22. fıkra olarak, “Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyanın değerinin fahiş olması halinde, verilecek cezalar yarısından bir katına kadar artırılır.” cümlesi eklenmiştir. Kanun koyucu, suça konu eşyanın suç tarihinde gümrüklenmiş değerinin fahiş/çok fazla olması durumunda verilecek cezada artırıma gidilmesini düzenleyerek, kaçakçılık fiili ile ortaya çıkan ağır netice/ihlalle orantılı bir ceza tayinini kabul etmiştir.

Pandemi Sürecinde
01.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

11 Mart 2020 tarihinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti’nin karşılaştığı salgın hastalığın önlenmesinde Anayasa m.119 gereğince olağanüstü hal ilan edilmemiş olup, olağan hukuk düzeninin kurallarının tatbiki yolu tercih edilmiş, fakat bu sırada tehlikeli salgın hastalığa karşı yeterli yasal düzenlemeye gidilmeyerek sorunlar, “tebliğ” ve özellikle “genelge” adı ile bilinen alt hukuk kurallarıyla giderilmeye çalışılmıştır.

Kanun Yollarında Sebep Gösterme Zorunluluğu
30.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

Bu yazımızda; olağan kanun yollarında sebep gösterme zorunluluğunun olup olmadığı ve uygulamada doğru olduğu zannedilmesine rağmen, esasen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca yanlış olarak tatbik edilen istinaf kanun yolu ile temyiz kanun yolunun farklılıkları açıklanacak olup, temyiz kanun yolunda sebep gösterme zorunluluğu yönünden Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile Anayasa Mahkemesi’nin çelişen kararlarına yer verilecektir.

“Gecikmesinde Sakınca Bulunan Hal” Kavramı
28.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. İrem Şen

“Gecikmesinde sakınca bulunan hal” kavramı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun muhtelif hükümlerinde yer alan ve varlığından bahisle soruşturmalarda hakim kararı yerine cumhuriyet savcısı kararları ile iş ve işlemler yapılmasına sebebiyet veren hal olarak kendisini göstermektedir.

Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK)
26.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin

Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK), 19.11.1996 tarihinde yürürlüğe giren 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun ile kurulmuş, 17 Şubat 1997 tarihinde faaliyetine başlamış, görev ve yetkileri 18.10.2006 tarihinde yürürlüğü giren 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ile yeniden belirlenmiştir. Bugün her iki Kanun da yürürlükte olup, 16.02.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’da da MASAK’ın görev ve yetkileri ayrıca gösterilmiştir. Şu an MASAK’ın görev ve yetkileri, 10.07.2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin (Kararname) 231. maddesinde düzenlenmiştir .

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Suçlarında Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Tatbik Zamanı ve Kapsamı
21.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Etkin pişmanlık” başlıklı 192. maddesi; uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarını işleyen şahısların, yargı makamlarına yardımları karşılığında cezasının kaldırıldığı veya azaltıldığı özel düzenlemeyi içermekte olup, buna göre uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak eden ve kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran şahısların yaptığı yardımlar ve yardımların yapılma zamanı, faillerin yaptırımlarını ve hukuki durumlarını lehlerine etkilemektedir.

Milli Savunma Vasıtalarını Tahrip ve Suç İşlenmesine Göz Yumma
20.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 302 ila 339. maddelerinde; Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasa ile kurulu düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, Milli savunmaya karşı suçlar ile Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları ile bu suçların cezaları tanımlanmıştır. Millete ve Devlete karşı suçlar başlıklı Dördüncü Kısımın altında Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerde yer alan bu suçların tatbiki, 17/25 Aralık 2013 ve özellikle de 15 Temmuz 2016 darbeye teşebbüs suçlarında sıkça gündeme gelmiş olup, bu suçlarla ilgili birçok yargılama yapılmış ve yapılmaktadır. Şimdiye kadar bu maddelere ilişkin eleştiri ve önerilerimizi ortaya koymuştuk.

Sarkıntılık Suçunda Ölçütler
15.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 58 ve 59. maddeleri ile değiştirilen Türk Ceza Kanunu m.102 ve 103′e, "sarkıntılık" adı altında yeni bir suç tipi eklenmiştir. Esasında bu suç tipi, yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu′nun 421. maddesinde, “Kadınlara ve erkeklere söz atanlar üç aydan bir seneye ve sarkıntılık edenler altı aydan iki seneye kadar hapsolunur.” ve daha ağır fiil olarak da m.415’de, “Her kim 15 yaşını bitirmeyen bir küçüğün ırz ve namusuna tasaddiyi mutazammın bir fiil ve harekette bulunursa iki seneden dört seneye ve bu fiil ve hareket yukarki maddenin ikinci fıkrasında yazılı şartlar içinde olursa üç seneden beş seneye kadar hapsolunur.” ve m.416’nın ikinci fıkrasında ise, “Yine bu suretle ırz ve namusa tasaddiyi tazammun eden diğer bir fiil ve harekette bulunursa üç seneden beş seneye kadar hapsolunur.” şeklinde düzenlenmiş idi. İlki, söz atma ve sarkıntılık ve ikincisi de, ırza tasaddi (vücuda organ sokma aşamasına gelmeyen, ancak yoğunluk taşıyan cinsel içerikli davranışlar) olarak bilinmekte idi.

İkiz Tutuklama
14.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

Uygulamada; kişiler hakkında uygulanan tutuklama tedbirine son verildikten sonra aynı tutuklama sebebi esas alınarak ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tutuklama nedenleri” başlıklı 100. maddesinde öngörülen şartlar sağlanmadan ikinci kez tutuklama tedbiri tatbik edildiği görülmektedir ki, “ikiz tutuklama” adı ile de bilinen bu uygulama “hukuk güvenliği” ilkesine aykırılığa ve hukuka duyulan güvenin toplumda zayıflamasına yol açmaktadır.

İHAS m.53 Çerçevesinde Hukuka Aykırı Delillerin Kullanılması
06.04.2021 / Av. Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin 16.02.2021 tarihli, 69762/12 başvuru numaralı Budak/Türkiye kararı, hukuka aykırı delilin yargılamada kullanılmasının adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmesi konusunda önemli tespitler içermektedir.

Suç İçin Anlaşma Suçu Kapsamında Darbeye Teşebbüs Suçları
05.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin

Türk Ceza Kanunu’nun “Suç için anlaşma” başlıklı 316. maddesine göre; “(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere iki veya daha fazla kişi, maddi olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa, suçların ağırlık derecesine göre üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir. (2) Amaçlanan suç işlenmeden veya anlaşma dolayısıyla soruşturmaya başlanmadan önce bu ittifaktan çekilenlere ceza verilmez”.

Ankesörlü veya Sabit Hattan Ardışık, Periyodik ve Tekil Arama
01.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin

“Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Ardışık Arama Kararı” başlıklı yazımıza konu kararda ; FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün askeri yapılanmasına ilişkin genel bilgilere yer verildiği, askeri yapılanmanın örgütsel toplantı için kullandığı iletişim kurma yönteminin anlatıldığı, bu şekilde kurulan iletişimin özelliklerinden bahsedildiği (ardışık/periyodik/tekil), deşifre edilmeyi önlemek amacıyla kullanılan yöntemlerin ortaya koyulduğu, somut olayda sanığın başka askeri personelle ardışık arandığı, aramaların tümünün cevapsız çağrı olduğu, sanığın neden arandığına dair makul bir açıklama getiremediği, mahrem yapıda öğretmen olan H.D. isimli şahsın, sanığı teşhis ederek örgütsel toplantılara katıldığını söylediği, tüm bu nedenlerle sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olarak cezalandırılmasının hukuka uygun olduğu ifade edilmiştir.

Çocuğun Soybağını Değiştirme Suçu ve Dava Zamanaşımı Sorunu
29.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan Akpınar

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Çocuğun soybağını değiştirme” başlıklı 231. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; “Bir çocuğun soybağını değiştiren veya gizleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”. Kanunun “Dava zamanaşımı” başlıklı 66. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendine göre, beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır. TCK m.67’de dava zamanaşımı süresinin durması ve kesilmesi sebepleri düzenlenmiştir. TCK m.67’de gösterilen sebepler gerçekleştiğinde, ya durma sebebi ortadan kalktıktan sonra dava zamanaşımı kaldığı yerden işlemeye devam eder ya da en fazla dava zamanaşımı süresinin yarısı kadar olmak üzere kesilme sebebiyle tekrar başlayan zamanaşımı uzar.

Toplu Bozma
18.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

Ceza Yargılaması Hukukunda maksat, maddi hakikate ve adalete ulaşmaktır. Bu nedenle; ilk derece mahkemelerinin verdiği kararlar, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ve bu aşamada kesinleşmeyen kararlar da Yargıtay tarafından denetlenmektedir. Bölge adliye mahkemesinin gerçekleştirdiği inceleme, hem maddi ve hem de hukuki denetimi kapsamakta iken, Yargıtay incelemesi yalnızca hukuki denetimi kapsamaktadır.

Terör Örgütü Propagandası Suçunda Yol Ayırımı, Yasallık ve Öneriler
16.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 10. ve Anayasanın 26. maddeleri ile güvence altında bulunan ifade hürriyetinde prensip; ifade hürriyetinin kısıtlanması olmayıp, en geniş şekilde kullanılabilmesinin ve korunmasının sağlanmasıdır. İfade hürriyetine getirilen kısıtlamaların, Mukayeseli Hukukta iki ortak ve bir de ülkelere göre değişen sebepleri vardır. Ortak kısıtlama sebepleri; cebir, şiddet, tehdit ve terör faaliyetleri ile amaçlarını destekleyen açıklamalar ve hakaret ile iftira içerikli söz ve yazılarken, ülkelere göre değişkenlik gösteren veya bazı ülkelerde suç olarak kabul edilmeyen devletin ve milletin egemenlik alametleri ile organlarının saygınlığına karşı işlenen suçlardır.

Örgüte Yardım Suçu ve Üyelikten Farkları
12.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 30.09.2020 tarihli, 2020/1029 E. ve 2020/4660 K. sayılı kararında özetle; Banka Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun 29.05.2015 tarihli kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş.′de gerçekleştirilen mutat hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilmeyeceği, örgüt talimatı doğrultusunda, örgüte yarar sağlamak amacıyla hesap açma işlemlerinin yapıldığının ortaya koyulması gerekliliği karşısında; şirketin de ortağı olan sanığın, öncelikle örgütle iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş.’de ve diğer bankalarda bulunan şahsi ve ortağı olduğu şirketlerdeki hesaplarına ilişkin açılış tarihlerinden itibaren hesap hareketlerini gösteren kayıtların getirtilerek, kendisinin ve şirketlerinin finansal durumu, iş hacmi, başka bankalarda aynı tarihlerde gerçekleştirdiği bankacılık faaliyetleri ve mevduat işlemleri, adı geçen bankadaki hesapların kapanış ile mevduatların sonlandırıldığı tarih hususlarında, konusunda uzman bilirkişiden rapor alınıp, sanık savunmaları ve tüm dosya kapsamı nazara alınarak, sanığın örgüt ile iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş.′de gerçekleştirilen hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet veya örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği gözetilerek,

İstinaf Kararlarının Diğer Sanıklara Sirayeti ve Direnme Sorunu
09.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

Ceza Muhakemesi Hukukunda sirayet konusu; kanun yoluna başvurmayan sanık veya sanıkların, kanun yoluna başvurmuş olan sanığın, başvurusu sonucunda elde ettiği lehe hükümden yararlanmasını ifade eder. Bu bakımdan lehe kararın sirayeti, “davasız yargılama olmaz” ilkesinin bir istisnasıdır. Bozma kararının sirayeti; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlıklı 306. maddesinde, temyiz kararları yönünden düzenlenmiştir.

Kapalı İnfaz Kurumlarında Karantina Süresi
19.02.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün

Kovid-19 tedbirleri kapsamında; ceza infaz kurumuna ilk kez giriş yapan tutukluların ve hükümlülerin 14 gün süresince özel oda veya koğuşlarda izole edilecekleri, izolasyon sürecinin başlangıcında ve bitiminde PCR testi yapılacağı, testi negatif çıkan tutukluların ve hükümlülerin oda veya koğuş planlanmasına geçileceği, zorunlu nakil, açık kurumlara ayrılma gibi sebeplerle başka bir ceza infaz kurumuna giden her hükümlüye ve tutukluya sağlık raporu alınacağı, ayrıca PCR testi yaptırılacağı, test sonucunun negatif çıkmasının yeni kuruma geçişte ön koşul olarak uygulanacağı hususlarına Adalet Bakanlığı tarafından karar verilmiştir.

Ceza ve Disiplin Yargılamalarının Birlikte Yürütülmesi, Birbirine Tesiri
18.02.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. İrem Şen

Ceza ve disiplin yargılamalarının birlikte yürütülmesi hususu tartışılmadan önce, “memur” kavramına açıklık getirmek yerinde olacaktır, çünkü ülkemizde “memur” kavramının mevzuatta farklı tanımlarını görmek mümkündür. İlk olarak belirtmeliyiz ki; Anayasanın 129. maddesinde, “(1) Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler. (2) Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.” hükmüne yer verilerek, “memurlar” ve “diğer kamu görevlileri” ayırımına gidildiği görülmektedir.

Adliye Girişlerinde Avukatın Aranması
17.02.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

Adliye girişlerinde avukatların ve çantalarının X-Ray cihazından geçirilmesi, X-Ray cihazından geçmek zorunda bırakılmaları, adliyelere göre değişen farklı uygulamalar olsa da, X-Ray cihazından geçerken cep telefonlarını cihazın yanında bulunan yere bırakmalarının özel güvenlik görevlilerince avukatlardan istenilmesi, bu konuda avukatların geçiş yaparlarken uyarılmaları olağan hale gelmekle birlikte, bu konuda bazı tartışmaların yaşandığı görülmekle, tatbik edilen bu yöntemin hukukiliğini incelemeyi gerekli kılmıştır. Hakim ve savcıların adliyelerde ayrı giriş kullandıkları ve arama tedbirine tabi tutulmadıkları bilinmektedir.

İddianamenin İadesinde Sınır
16.02.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin

Ceza Muhakemesi Kanunu m.174’de düzenlenen iddianamenin iadesi sebepleri, sınırlı sayıda düzenlenmiştir. CMK m.170’de, iddianamede bulunması zorunlu unsurlar sayılmıştır. CMK m.174’e göre; CMK m.170’e aykırı olarak düzenlenen, suçun sübutuna doğrudan etki edecek mevcut bir delil toplanmadan, önödemeye, uzlaştırmaya ve seri muhakemeye tabi olup da, bu usuller işletilmeksizin, soruşturulması veya kovuşturulması izne veya talebe bağlı olan suçlarda, izin veya talep olmaksızın düzenlenen iddianame cumhuriyet başsavcılığına iade edilecektir. İddianame kabulü sürecine geçilmeden kamu davası açılmış sayılmayacağı için, gerek bu süreçte ve gerekse iddianame iadesi sonrasında soruşturmanın devam ettiği, en azından iddianame inceleme sırasında soruşturma yönünden hareketsizliğin olduğunun, iddianame iade edildiğinde ise, yeni bir soruşturma numarası ile soruşturmaya devam edileceği, cumhuriyet savcısının itiraz kanun yoluna başvurabileceği gibi, iade sebeplerinde yer aldığı kabul edilen eksik hususların giderilmesini de sağlayabileceği görülmektedir. Uygulamada, gerek mahkemece incelenen iddianamenin ve gerekse de iade kararının taraflarla paylaşılmadığı, bu belgelerin savunmadan gizlendiği, CMK m.153/2’ye göre alınmış savunmaya karşı soruşturmanın gizliliği kararı var ise, bu kararın etkisinin CMK m.153/4 gereğince iddianamenin kabulü aşamasına kadar devam ettiği anlaşılmaktadır.

05.11.2020 Tarihli YCGK Kararı ve Zorunlu Müdafiliğin Sınırı
15.02.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

Yargıtay 16. Ceza Dairesi 29.11.2017 tarihli 2017/2257 E. ve 2017/5509 K. sayılı kararında; “5271 sayılı CMK’nın 101/3 maddesi gereğince tutuklanması istenen ve seçtiği bir müdafii de bulunmayan sanığa müsnet suçun niteliği ve öngörülen ceza miktarı gözetilmeksizin müdafii görevlendirilmesinin yasal zorunluluk olması karşısında; görevlendirilen müdafii refakatinde tutuklanması nedeniyle, delillere erişme ve savunma hazırlama imkanları itibariyle (AİHM Gregaceviç/Hırvatistan) çelişmeli yargılamanın gereği olan "silahların eşitliği" ilkesinin ve Anayasanın 36, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddeleri ile teminat altına alınan adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracak biçimde (AİHM Salduz/Türkiye), adaletin selameti açısından gerekli olan müdafii görevlendirilmeden yargılama yapılıp sorgusu tespit edilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanması(nı)” hukuka aykırı bulmuştur.

Terörist Kimdir?
13.02.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen

“Terörist” kavramının son zamanlarda sıklıkla kullanıldığı, bu konuda suçsuzluk/masumiyet karinesinin, “kanunilik” ilkesinin ve yargı kararlarının da dikkate alınmadığı görülmektedir. Terörist kimdir sorusunun cevabını Ceza Hukuku’nda aramak gerekir. Terörün, terörizmin ve teröristin hukuki tanımları hususunda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na, 3713 sayılı Terörle Mücadale Kanunu’na ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’a bakılmalıdır.

Ceza Muhakemesinde, İstinaf Mahkemesinin İnceleme Raporuna Erişilebilir mi?
12.02.2021 / Prof.Dr. Ersan Şen, Araş.Gör. Erkam Erdem

Kanunda istinaf başvurusunun esasına ilişkin yapılan incelemenin sonucunda ne tür kararlar verilebileceği detaylı bir şekilde düzenlenmişken, ön incelemeyi yapmak için görevlendirilen, sadece ön rapor düzenlemeyip işin esasına da katılan hakimin hazırladığı ve karara esas teşkil eden raporun akıbetine ilişkin yegane düzenleme, davanın yeniden görülmesi için yapılacak duruşmanın detaylarına yer veren CMK m.282/1-a’dır.

Avukat Kamu Görevlisi Midir?
25.01.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

“Hükmün kolektif verilmesi” ilkesinin parçası olan ve yargı sistemimizin süjelerinden avukatın kamu hizmeti gördüğü ve Türk Milleti adına gerçekleştirilen yargılamaların bir parçası olduğu tartışmasızdır.

Tutukluluğun Değerlendirilmesinde Fiili İnfaz Süresi Kriteri
12.05.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.102’de; tutuklulukta geçecek azami süreler düzenlenmiş olup; “suç isnadına bağlı olarak tutma” hali ile “mahkumiyete bağlı olarak tutma” halinin birbirinden ayrı tutulduğu, bu sebeple kanun yollarında geçen sürelerin tutuklulukta geçecek azami sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmadığı, istinaf aşamasında duruşma açılmasına, duruşma açılmadığı durumlarda bozma kararı verilmesine ve temyiz aşamasında Yargıtay tarafından bozma kararı verilmesine kadar geçen sürelerin tutuklulukta azami sürenin dolup dolmadığının değerlendirilmesinde hesaba dahil edilmediği görülmektedir. Esasen bu uygulama Kanuna aykırıdır. Kanunun hiçbir yerinde, kovuşturma aşamasında ve bu aşamaya dahilinde tartışma bulunmayan olağan kanun yollarında geçen sürelerin tutukluluktan sayılmayacağına dair bir ibare yoktur. Bu nedenle; kovuşturma aşamasında tutukluluktan sayılmayan süreler, “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’e ve “Kişi hürriyeti ve güvenliği” başlıklı m.19’a açıkça aykırıdır.

Delil Tartışması ile İlgili BAM Ceza Dairesi Kararının Değerlendirilmesi
12.01.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

Bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin konu olduğu ceza yargılamasında maksat; maddi gerçeğin ortaya çıkartılması olduğundan, hatalı kararların verilmemesi için “delil serbestisi” kuralı benimsenmiş ve ispat için herhangi bir şekil şartı aranmamıştır. Bu nedenle her türlü delil, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bunun sınırları; hukuka uygunluk, yargılama ile ilgili olma ve yargılamayı uzatmama olarak sıralanabilir (CMK m.206/2).

Örgüt Üyeliği Suçunda Yetkili Mahkeme
06.01.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

Yer bakımından yetki kuralları; yargı çevrelerinin, ülke mahkemeleri arasında coğrafi olarak dağılımını ifade ederek, kovuşturmaya konu suçun hangi yer mahkemesinde görülmesi gerektiği sorununu çözümler. Bu bölünme uyarınca her mahkemenin yetkisi, kendisine düşen coğrafi alanla, bir başka ifadeyle yargı çevresi ile sınırlıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Yetkili mahkeme” başlıklı 12. maddesi temel yetki kurallarını, “Özel yetki” başlıklı 13. maddesi ise özel yetki kurallarını düzenlemektedir.

Radyo ve Televizyonların Yayın İçeriklerinden Sorumluluğu
1.1.2021 / Prof.Dr. Ersan Şen

6112 sayılı Radyo Televizyon Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; ifade ve haber alma hürriyetinin sağlanması ile televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi, bu Kanunun amaçları arasında sayılmıştır. Bu iki amaç arasında denge doğru kurulmadığı takdirde, ifade ve haber alma hürriyeti amaç olmaktan çıkıp araç haline gelecektir.

Örgüt Evlerinin Teknik Araçlarla İzlenmesi Mümkün müdür?
25.12.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen

Suç ve terör örgütlerinin gerçekleştirdikleri eylem ve faaliyetler ile toplandıkları mekan veya yerler, bu tür organizasyonların değişen teknik imkanlarına göre değişkenlik gösterdiği gibi, yapılanmaları ve faaliyetlerinin gizliliğinin sağlanıp korunması kapsamında da farklı yöntemlere başvurabildikleri, bazı suç örgütleri görünür olmaya çalışsalar da suça konu faaliyetlerini gizli, genellikle “işyeri” olarak tanımladıkları, ön planda meşru ve hukuka uygun faaliyetlerinin arkasında ve gizli alanlarda gayri meşru, suça konu olabilecek hukuka aykırılıkları icra ettikleri, terör örgütü tipi yapılanmaların ise gizliliğe ve hücre tipi yapılanmalara daha fazla önem verip, bunları “istasyon” veya “kazanç yeri” olarak gördükleri, zorla veya rıza ile gelir elde ettikleri işyerlerinin dışında, evlerde, yani konutlarda, ikamet görüntüsünün altında takipten korunmak veya çevreden saklanmak için illegal faaliyet yürüttükleri, bunu da aile tipi yaşantısı ile özel korunaklı apartman dairelerinde veya müstakil evlerde sürdürdükleri görülmektedir.

Teknik Araçlarla İzleme Özel Araçlarda Uygulanabilir mi?
22.12.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen, Araş. Gör. Erkam Erdem

Koruma tedbirleri, ceza muhakemesi faaliyetleri sırasında maddi gerçeğe ulaşılabilmesi için delil elde etmek ve muhafaza etmek, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlamak ve yerine getirilen muhakeme faaliyetlerinin kağıt üzerinde kalmasını önlemek amacıyla ve esasen muhatabının temel hak ve özgürlüklerini sınırlayan, bu nedenle geçici olma, görünüşte haklılık ve orantılılık çerçevesinde tatbik edilen faaliyetlerdir. Bu tedbirler; kişi hakkında henüz bir mahkumiyet hükmü bulunmadığı bir aşamada temel hak ve özgürlükleri kısıtladığından, hukuk devleti olmanın gereği olarak tedbirlere başvuru sıkı şartlara bağlanmış ve bu tedbirlerin yorumunda kanunilik ilkesi çerçevesinde kıyas yasağı kabul edilmiştir.

Avukatlara Getirilen İhbar Zorunluluğu
20.12.2020 / Prof.Dr. Ersan Şen

Taşınmaz alım satımı, şirket, vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesinde avukatlara şüpheli işlemleri ihbar zorunluluğu getiren “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” Adalet Komisyonunda kabul edildi.

Ankara BAM 21. Ceza Dairesi’nin ByLock ile ilgili verdiği karar
17.12.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi’nin verdiği bozma kararının ByLock yönü incelendiğinde; somut olayda sanığın ByLock kullandığı tespit edilen GSM hattına ilişkin ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının getirtilip değerlendirilerek, duruşmada CMK m.217/1 uyarınca sanık ve müdafiine okunarak diyecekleri sorulması gerektiğinden, bunun yapılmayarak verilen kararın bozulduğu görülmektedir. Esasen zorunlu müdafilik sorunu olmasa ve duruşmada mutlaka hazır bulunması gereken kişinin yokluğunda duruşma yapıldığından bahisle CMK m.289/1-e uyarınca bozma kararı verilemese idi, ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının eksikliğinden dolayı bozma yerine BAM Ceza Dairesi tarafından duruşma açılması ve yapılacak değerlendirmeye göre karar verilmesi gerekirdi.

Dosyaların Birleştirilmesinde Cumhuriyet Savcısının Talep Şartı
17.12.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Bağlantılı suçlarda yetki” başlıklı 16. maddesinin ikinci fıkrasına göre, “Bağlantılı ceza davalarının değişik mahkemelerde bakılmasına başlanmış olursa, Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla, mahkemeler arasında oluşacak uyuşma üzerine, bu davaların hepsi veya bir kısmı bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir”. Görüleceği üzere hükümde; “Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla” ibaresine yer verildiğinden, cumhuriyet savcısının birleştirme yönünde talebi olmadığı sürece dava dosyalarını bağlantı olduğundan bahisle mahkemelerden birisinde birleştirilmesi mümkün değildir. Çünkü kanun koyucu, cumhuriyet savcılarının bu konu ile ilgili istemlerini dosyaların birleştirilmesinin ön şartı olarak aramıştır. Cumhuriyet savcısının birleştirme yönünde istemi olmadıkça, her iki mahkemenin birleştirme yönünden uyuşmasının bir önemi olmayacaktır.

FETÖ-PDY Üyeliğinde Zaman Mefhumu
15.12.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen

FETÖ/PDY liderinin altında yer alan ve dikey yedi tabakadan oluştuğu kabul edilen genel örgüt şemasında, milada bakılmaksızın sorumlulukları yoluna gidilen örgütün üçüncü ve daha üst tabakalarında bulunanlardan, yani örgütün memuru sayılan profesyonellerden yurtdışına kaçmayan, kaçamayan veya bilinçli bir şekilde yurtiçinde bırakılan örgüt mensuplarının “etkin pişmanlık” altında verdikleri ifadelerle; birçok vatandaşın, “Cemaat/Hizmet Hareketi” olarak adlandırılan yapılanmanın, Devlet ve adli makamlarca henüz suç örgütü veya silahlı terör örgütü sayılmadığı dönemlere ilişkin faaliyetlerinden dolayı örgüt üyesi veya üyesi olmadığı örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden sıfatıyla cezalandırıldıkları görülmektedir.

Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçunda Cinsel İlişki Kavramı
7.12.2020 / Prof.Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş

Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 104. maddesinde tanımlanmış ve yaptırıma bağlanmıştır. TCK m.104/1’e göre, “Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.

Devleti Aşağılama Suçu ve İfade Özgürlüğü
02.12.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen

Mukayeseli Ceza Hukukunda, gerek Kıta Avrupası Hukuku′nda ve gerekse Anglo-Amerikan Hukuku′nda bazı düşünce açıklamalarına, açıklamanın içeriği, yapıldığı yer ve/veya şekli, bireyin şüpheli davranışları, ülkenin o an içinde bulunduğu halin gerekleri gibi nedenlere bağlı kısıtlamalar getirildiği gibi, bireylerin sorumlu tutulduğu görülmektedir.

Yeni ByLock Kararı
30.11.2020 / Prof.Dr. Ersan Şen

Son günlerde FETÖ/PDY tarafından gizli haberleşme programı olarak kullanıldığı kabul edilen “ByLock” ile ilgili bir kararın kamuoyuna yansıdığı ve gerekçe ayrıntısına yer vermeyen bu karar üzerinden “ByLock” programının delil değerinin ve gücünün tartışıldığı görülmektedir

Roselina-A Gemisine Müdahale ve Açık Deniz Serbestliği
28.11.2020 / Prof.Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan

Uluslararası hukuk/Devletler Umumi Hukuku; devletler, uluslararası örgütler ve uluslararası toplumu oluşturan diğer birimler arasındaki ilişkileri düzenleyen, yani bir düzene bağlayan, uyulması zorunlu kurallar bütünüdür. Açık denizde bir başka devletin bayrağını taşıyan gemiye müdahale edilmesi, devletlerarası ilişkileri ilgilendirmekte ve Uluslararası Hukukun kapsamına girmektedir.

Hükümlünün Örgütten Ayrıldığı Nasıl Tespit Edilir?
18.11.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Beyza Başer Berkün

Örgütlü suçlardan mahkum olanların açık ceza infaz kurumlarına ayrılması usulü; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.14 uyarınca çıkarılan Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği m.6/2-ç’de düzenlenmiştir. Bu hükme göre; iyi halli olan ve koşullu salıverilmesine bir yıldan az süre kalan hükümlülerin, bağlı oldukları örgütten ayrıldıklarının ceza infaz kurumu idare ve gözlem kurulu kararı ile tespit edilmesi gerekmektedir.Örgütlü suçlardan mahkum olanların açık ceza infaz kurumlarına ayrılması usulü; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.14 uyarınca çıkarılan Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği m.6/2-ç’de düzenlenmiştir. Bu hükme göre; iyi halli olan ve koşullu salıverilmesine bir yıldan az süre kalan hükümlülerin, bağlı oldukları örgütten ayrıldıklarının ceza infaz kurumu idare ve gözlem kurulu kararı ile tespit edilmesi gerekmektedir.

Bozmadan ve Uymadan Sonra Serbestlik
05.02.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt

Bu yazının konusunu; Yargıtay’ın bozma kararına uyduktan sonra ilk derece mahkemesinin veya bölge adliye mahkemesinin ne şekilde hareket edeceği, sanık aleyhine hangi durumlarda karar verip veremeyeceği, sanığın ifadesini hangi durumlarda alıp almayacağı oluşturmaktadır.

Ceza Muhakemesi Hukukumuzda Bir Uygulama Sorunu: Tutuklama
19.10.2017 / Av. Ertekin Aksüt

Ceza Muhakemesi Hukukumuzda tutuklama müessesesinin tatbiki sürekli tartışılmakta, bazılarına cömert, bazılarına ise olması gerektiği gibi, yani son çare olarak uygulandığı, bunun da eşitsizlik oluşturduğu belirtilmektedir. Bu yazıda tutuklamanın şartlarına değinilmeye, uygulamada yer alan sıkıntıların önüne geçmek adına, çözüm yolları gösterilmeye çalışılacaktır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) keyfi uygulamanın önüne geçmek amacıyla 5353, 6352, 6526 ve 6763 sayılı kanunlarla bazı değişiklikler yapıldığı, ancak bu değişikliklerin tatbikatta hiçbir iyileşmeye yol açmadığı görülmektedir. Yazıda bunun nedenlerine de yer verilecektir.

Demokratik Cumhuriyette İfade Hürriyetinin Ahlaki Sınırı
10.11.2020 / Prof.Dr. Ersan Şen

İfade hürriyetinin kapsamının ve sınırlarının tespiti teorik açıdan mümkün gözükse de pratikte oldukça sorunlu bir alanı oluşturmaktadır. İfade hürriyeti yüzyıllardır tartışılan bir meseledir. Düşünmek, düşündüklerini çeşitli yollarla dile getirmek, paylaşmak, üretmek, düşünceleri yaymak, bu sayede ortaklık kurmak, ihtilafları çözmek, başkalarını etkilemek, toplanmak, örgütlenmek, insan olmanın bir gereğidir.

ABD’nin Yönetim Sistemi ve Kongre Seçimleri
5.11.2020 / Prof.Dr. Ersan Şen

Amerika Birleşik Devletleri; çoğulcu demokrasiye dayalı, başkanlık sistemiyle yönetilen federal bir cumhuriyettir. ABD’nin federal devlet yapısı; 50 federe eyaletten oluşup, başkent Washington’ı içeren “District of Columbia”yı kapsamaktadır.

Terör Suçlarında CMK m.161/8’in Amacı ve Kapsamı
2.11.2020 / Prof.Dr. Ersan Şen

“Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri” başlıklı Ceza Muhakemesi Kanunu m.161/8’e göre; “Türk Ceza Kanunu’nun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 26 ncı maddesi hükmü saklıdır”.

Gizli Tanığın Dinlenmesi Prosedürü ve Delil Kuvveti
28.09.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Nilüfer Yenice

Gizli tanığın savunmanın yokluğunda uygun görülecek harici bir celsede dinlenmesi ile gizli tanığa sorulması istenen soruların önceden hazırlanıp Mahkemeye sunulması; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.6/3-d ve Anayasa m.36/1’e aykırı olup, “silahların eşitliği” ilkesinin ve tanığı sorgulama hakkının ihlal edilmesi anlamına gelmektedir. Bu şekilde elde edilen gizli tanık beyanı; hukuka aykırı hale gelecek olup, Anayasa m.38/6, Ceza Muhakemesi Kanunu m.206/2-a ve m.217/2 gereğince hukuka aykırı elde edilen bu delilin dosyadan çıkarılması ve yargılamada esas alınmaması gerektiği tartışmasızdır.

Kaçağın Kayyım Atanan Şirketinin veya Ortaklık Payının Satışı ve Tasfiyesi
29.09.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Nilüfer Yenice

Kaçağın, şirket hisselerine (ortaklık paylarına) zorlama amaçlı elkoyulmuş ve bu hissenin idaresi için TMSF kayyım olarak atanmışsa, TMSF’nin yürürlükte bulunan ve 7145 sayılı Kanunla güvenceye alınan 6758 sayılı Kanun m.19/3’ü tatbik etmesi ve bu yolla ceza soruşturması ve kovuşturması tamamlanıncaya kadar satış ve tasfiye işlemlerini uygulaması mümkündür. Bu aşamada, TMSF’nin kayyım atandığı şirketler yönünden 6758 sayılı Kanun m.19’un halen yürürlükte olduğu gözetilerek, kaçağın kayyıma devredilen ve (henüz sorgusu yapılamayanlar için -CMK m.247/3- mahkumiyet kararı verilemediğinden) müsadere edilemeyen şirket hisselerinin satış ve tasfiyesi TMSF tarafından gerçekleştirilebilir. 7145 sayılı Kanun m.26 ile düzenlenen geçici 1. maddenin 1. ve 2. fıkraları, TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketler yönünden, bu şirket ve malvarlığı değerlerine ilişkin olağanüstü dönemde yürürlüğe koyulan kanun hükümlerini güvenceye almaktadır. Bu durumda, 6758 sayılı Kanun m.19/3 uyarınca TMSF’nin satış ve tasfiye yetkisini kullanmasına kanuni bir engel bulunmamaktadır. Hali hazırda, TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketler bakımından 6758 sayılı Kanun m.19/3 yürürlükte olup, satışlar işbu madde uyarınca gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla, malikinin veya maliklerinin “kaçak” olması sebebiyle CMK m.248/1 uyarınca elkoyulan veya idaresi için kayyım atanan ve sonrasında 6758 sayılı Kanun m.19 uyarınca kayyım olarak TMSF’nin atandığı şirketler, ortaklık payları ve varlıklarda satış yetkisi TMSF tarafından kullanılmakta ve bu hususta kaçağın soruşturma ve kovuşturma dosyasının görüldüğü adli mercilerden karar alınmasına gerek bulunmamaktadır. Çünkü 6758 sayılı Kanun m.19/7 uyarınca, kayyım olarak TMSF’nin atanmasından itibaren elkoyma kararı ortadan kalkmakta, ilgili savcılık ve mahkemelerce elkoyma kararına bağlı kısıtlamalara son verilmektedir. Bu aşamada, TMSF’nin işbu malvarlığı değeri üzerinde “satış yetkisi” dahil olmak üzere tasarrufta bulunma hak ve yetkisi bulunmakta ve bu yetki ceza soruşturması ve kovuşturması kesinleşinceye kadar veya satış ve tasfiye işlemleri tamamlanıncaya kadar devam etmektedir.

Adli Merciler Tarafından Bilgi İsteme ve Görevi Kötüye Kullanma
21.10.2020 / Prof.Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin

Bu yazıda, adli merciler ve avukatlar tarafından ilgililerden bilgi istenmesi ve bu talebin karşılanmaması halinde ortaya çıkabilecek hukuki sorunlar tartışılmaktadır.

Ceza Muhakemesinde Yargılamanın Yenilenmesi ve Yeni Kararın Denetimi
09.12.2021 / Prof.Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat Ervan

Bu yazıda; - Yargılamanın yenilenmesi prosedürüne genel olarak değinildikten sonra, - Kanun yoluna başvurabilecek kişiler, başvuru şekli ve başvurulacak yargı mercii, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru sonucunda verilecek ihlal kararının, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için hangi yargı merciine gönderileceği, - Başvuru süresi, - Başvuru sebepleri, - Başvurunun incelenmesi sürecinde yargılamanın yenilenmesinde kabule değer bulma, delil toplanması ve işin esasına girilmesi kararlarına ilişkin aşamalar, - Temyiz incelemesinden geçmiş kararla ilgili yargılamanın yenilenmesi sonrasında verilen kararın denetimi ele alınıp, - Makalenin son kısımda ise, Yargıtay’ın bir emsal kararı dikkate alınmak suretiyle yargılamanın yenilenmesi sürecinin nasıl işleyeceğine yer verilecektir.

Anayasa Mahkemesi, Enis Berberoğlu Kararını Yanlış Mahkemeye mi Gönderdi?
18.10.2020 / Prof.Dr. Ersan Şen

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun; 2018/30030 başvuru numaralı Kadri Enis Berberoğlu hakkında verdiği 17.09.2020 tarihli kararının “Hüküm” kısmının D fıkrasında yer alan, “Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne (E.2016/205, K.2017/97) GÖNDERİLMESİNE,” ibaresi hatalı mıdır?

İnfaz Ertelemesi Sonunda Hükümlünün Teslim Olma Yükümlülüğü
09.12.2019 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Beyza Başer Berkün

İnfazın hükümlünün istemi üzerine ertelenmesi müessesesi, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 17. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre; kasten işlenen suçlarda üç yıl, taksirle işlenen suçlarda ise beş yıl veya daha az süreli hapis cezalarının infazı, çağrı üzerine gelen hükümlünün istemi üzerine, cumhuriyet başsavcılığınca her defasında bir yılı geçmemek üzere en fazla iki yıl süre ile ertelenebilir. Erteleme, hükümlünün güvence göstermesine veya uygun görülecek başka bir koşula da bağlanabilir. Terör suçları, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanlar, mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler ile disiplin veya tazyik hapsine mahkum olanlar, infaz ertelemesinden faydalanamazlar.

Müddetnameye İtirazda Kanun Yararına Bozma Süreci
28.02.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Beyza Başer Berkün

I- Müddetnamenin Düzenlenmesi 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 20. maddesinin 5. fıkrasına göre; kesinleşmiş mahkumiyet kararının infazı için ceza infaz kurumuna alınan hükümlüye, cumhuriyet başsavcılığı tarafından düzenlenen, hükümlünün ceza infaz kurumuna alındığı ve salıverileceği tarih ile ceza süresini ve cezanın hangi hükme ilişkin bulunduğunu belirten bir belge verilecektir. Bu belgeye “müddetname/süre belgesi” denilmektedir.

Suça Sürüklenen Çocuğun Kanun Yollarına Başvurması
30.03.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Beyza Başer Berkün

Bu yazımızda; suça sürüklenen çocuk hakkında verilen hükme karşı kanun yollarına başvuru yapılmasında ve bu başvurudan vazgeçilmesinde suça sürüklenen çocuğun iradesinin tek başına yeterli ve geçerli olup olmayacağı incelenecektir.

Yeni Ceza İnfaz Yönetmeliğinde Düzenlenen Hükümlünün ve Tutuklunun Avukatı ile Görüşme Usulü, Anayasaya ve Kanuna Aykırıdır.
31.03.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Beyza Başer Berkün

Hükümlünün avukatla görüşme hakkı, Ceza İnfaz Kanunu m.59’da düzenlenmiştir. 29.10.2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6. maddesi ile Ceza İnfaz Kanunu m.59/4 değiştirilmiş ve bu fıkradan sonra gelmek üzere yeni hükümler eklenmiştir. Bu düzenleme, daha sonra 08.03.2018 tarihli ve 30354 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7070 sayılı Kanunla aynen kabul edilmiştir.

Ceza İnfaz Kanunu Son Değişiklik Teklifi
02.04.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Beyza Başer Berkün

Ceza infaz sisteminde yapılması öngörülen köklü değişikliklere dair uzun süredir devam eden çalışmaların sonuna gelindiği ve çok yakın zamanda on binlerce hükümlünün cezaevlerinden çıkmasını sağlayacak bu değişikliklerin yürürlüğe gireceği kamuoyuna yansıyan gelişmelerden anlaşılmaktadır. “Geçici ve Kalıcı Düzenlemelerle Ceza İnfaz Sisteminde Yeni Dönem” başlıklı yazımızda; Kanun teklifinin ilk şeklini değerlendirmiştik. Bu yazımızda ise, Kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan metnini inceleyeceğiz.

Açık Cezaevine Geçişte Değişiklik ve Denetimli Serbestlik Soruları
04.04.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Beyza Başer Berkün

I- Açık Cezaevine Geçişte Değişiklik AK Parti ve MHP tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulup, ardından Adalet Komisyonunda görüşülen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 53. maddesi ile 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanununa eklenecek geçici m.9’a 6. fıkra olarak yeni bir hüküm eklenmesi önerilmiş ve gelen bilgiye göre bu öneri, Komisyonda kabul edilerek Teklife eklenmiştir. Kanun Teklifinin Komsiyon görüşmeleri tamamlanmış olup, 06.04.2020 tarihi itibariyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda gündeme alınması beklenmektedir.

Canavarca Hisle Yaralama Suçunda Cezaların İnfazı
10.04.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Beyza Başer Berkün

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yürürlükte olan 86. maddesinin; 1. fıkrasına göre, yaralama suçunun cezasının alt ve üst sınırları bir yıldan üç yıla kadar olarak gösterilmiş, 3. fıkrasında suçun üstsoya, altsoya, eşe, kardeşe veya beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı veya kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle veya kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya silahla işlenmesi halinde 1. fıkraya göre verilecek cezanın yarı oranında artırılacağı düzenlenmiştir.

7242 sayılı Ceza İnfaz Kanunu Değişikliği
14.04.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Beyza Başer Berkün

“Geçici ve Kalıcı Düzenlemelerle Ceza İnfaz Sisteminde Yeni Dönem” ve “Ceza İnfaz Kanunu Son Değişiklik Teklifi” başlıklı yazılarımızda; Kanun Teklifinin Adalet Komisyonu’nda ve Meclis görüşmeleri sırasında değiştirilmeden önceki hükümlerini değerlendirmiştik. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 69 maddelik 7242 sayılı Kanun; TBMM tarafından 14.04.2020 tarihinde kabul edildikten sonra, 15.04.2020 tarihli ve 31100 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu yazımızda ise, Ceza İnfaz Kanunu değişikliğinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’nda kabul edilen metnini inceleyeceğiz.

Temyiz İncelemesinde Müsadere Hakkında Verilebilecek Kararlar
22.04.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Beyza Başer Berkün

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 54. maddesine göre; kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan, suçun işlenmesine tahsis edilen, suçtan meydana gelen, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olduğu değerlendirilen suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya ile üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya müsadere edilir, yani malın zoralımına ve mala daimi elkoyulmasına karar verilir ki, artık burada ilgilinin zilyetlik/kullanma ve mülkiyet hakları sona erer.

Adli Kontrole Eklenen Yeni Kriterler
27.04.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Beyza Başer Berkün

1- CMK m.109/4 Değişikliği ve Sanığa Tatbiki 15.04.2020 tarihli ve 31100 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun; cezaların infazı ile ilgili birçok değişikliği düzenlemekle birlikte, ayrıca 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenen adli kontrol müessesesine ilişkin olarak önemli yenilikler getirmiştir.

Tekerrürde Lehe Kanun Uygulaması
29.04.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Beyza Başer Berkün

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.7/2’de “lehe uygulama” ilkesi; suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümlerinin farklı olması halinde, sanığın lehine olan kanunun uygulanacağı şeklinde düzenlenmiştir. Bu hüküm kapsamında lehe uygulama; Ceza Hukukunun maddi boyutuna, yani cezanın belirlenmesine ilişkindir.

Vergi Suçlarında Çifte Cezalandırma ve Zincirleme Suç Sorunu
07.05.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Beyza Başer Berkün

Anayasanın “Vergi ödevi” başlıklı 82. maddesinde, herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere vergi ödemekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Verginin Anayasa yükümlülüğü olması itibariyle, birey ile Devlet arasında iktisadi bir sözleşme niteliği taşıdığına dair sınırlı bir düşüncenin kabulü mümkün değildir.

Tutukluluğun Değerlendirilmesinde “Fiili İnfaz Süresi” Kriteri
12.05.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Beyza Başer Berkün

I- Kanun Yollarında Geçen Sürenin Azami Tutukluluk Süresi Hesabında Dikkate Alınmaması 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.102’de; tutuklulukta geçecek azami süreler düzenlenmiş olup; “suç isnadına bağlı olarak tutma” hali ile “mahkumiyete bağlı olarak tutma” halinin birbirinden ayrı tutulduğu, bu sebeple kanun yollarında geçen sürelerin tutuklulukta geçecek azami sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmadığı, istinaf aşamasında duruşma açılmasına, duruşma açılmadığı durumlarda bozma kararı verilmesine ve temyiz aşamasında Yargıtay tarafından bozma kararı verilmesine kadar geçen sürelerin tutuklulukta azami sürenin dolup dolmadığının değerlendirilmesinde hesaba dahil edilmediği görülmektedir. Esasen bu uygulama Kanuna aykırıdır. Kanunun hiçbir yerinde, kovuşturma aşamasında ve bu aşamaya dahlinde tartışma bulunmayan olağan kanun yollarında geçen sürelerin tutukluluktan sayılmayacağına dair bir ibare yoktur. Bu nedenle; kovuşturma aşamasında tutukluluktan sayılmayan süreler, “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’e ve “Kişi hürriyeti ve güvenliği” başlıklı m.19’a açıkça aykırıdır.

Karar İncelemesi: İştirakle İşlenen Suçlarda Olası Kastın Gündeme Getirdiği İsnadiyet Sorunu
05.09.2019 / Prof.Dr. Ersan Şen, Araş.Gör. Erkam Erdem

Çalışmamızda ele alacağımız karar Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 20.03.2019 tarih ve E. 2018/5762, K. 2019/1750 sayılı kararıdır[1]. Karar; bütün yönleriyle değil, sadece olayda yaşamını yitiren ve çatışmanın tarafları dışındaki kişi bakımından yapılan değerlendirmeyle sınırlı olarak ele alınacaktır.

Avukatlık Kanunu Taslağının Değerlendirilmesi
02.05.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt

Son günlerde; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun özellikle barolarda ve Türkiye Barolar Birliği’nde yapılacak seçimleri ilgilendiren hükümlerinin değiştirileceğine, hatta Avukatlık Kanunu’nun tümü ile yenileceğine dair haberlerin çıktığı görülmektedir. Bu haberlerin hemen ardından toplam 199 madde ve dört geçici maddeden oluşan “Avukatlık Kanunu Taslağı” adlı bir çalışma paylaşıldı, ancak bu Taslağa sahip çıkılmadı, Taslağın eski olduğu, gündemde olmadığı ve yapılması düşünülen düzenlemenin yürürlükte bulunan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu üzerinden gerçekleştirildiği de ifade edildi.

Zorunlu Müdafilik ve Yargılama Sürati
07.14.2015 / Prof.Dr. Ersan Şen

Suç isnadına muhatap olan şüpheli veya sanığın, kendisini avukatla temsil ettirip savunması, gerek Uluslararası Hukukta ve gerekse Türk Ceza Yargılaması Hukuku’nda tartışmasız kabul görmektedir. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin “Dürüst yargılanma hakkı” başlıklı m.6/3-c’de, “Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafiin yardımından faydalanmak, eğer avukatla temsil için gerekli maddi olanaklardan yoksunsa ve adaletin yerine gelmesi için gerekli ise, “re’sen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek” hükmüne yer verilerek, şüpheli veya sanığın avukat yardımı almasının bir hak olarak tanımlandığı görülmektedir.

Zimmet Suçu Ek Açıklama
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

TCK m.247’nin gerekçesinde; zimmet suçunun oluşabilmesi için, suç konusu şeyin “amacı dışında kullanılması” ibaresine yer verilmiş ve “zimmete geçirme” fiilinin bu yolla gerçekleşebileceği öngörülmüştür. Gerekçede yer alan bu ibare, zimmet suçuna yeni bir unsur katamaz. Örneğin idarenin verdiği bilgisayarı, konutuna (kendi egemenlik alanına) götürüp UYAP üzerinde karar yazmakta kullanan veya başka amaçla kullanan kamu görevlisi zimmet suçu işlemiş sayılamaz. Bu fiilin, TCK m.247/3’de yer alan malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmesi halini düzenleyen “kullanma zimmeti” sayılıp sayılmayacağı tartışılabilir. Ancak malın amacı dışında ve şahsi nedenlerle yerinden götürülüp bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmesi suretiyle işlenen zimmet, “kullanma zimmeti”  suçu sayılır.

Zaman ve Kişi Açısından Kabul Edilemezlik ve Zorla Kaybedilme
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Anayasa Mahkemesi’nin, 6216 sayılı Kuruluş Kanunu’nun 23.09.2012 tarihinde yürürlüğe giren 45. maddesi ile kabul edilen bireysel başvuru hakkına ilişkin ilk kararları, 5 Ocak 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan dört kabul edilemezlik kararıdır.

Yüce Divan Yargılamasının Sınırı
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Anayasanın 148. maddesinin 6 ila 9. fıkralarında, belirli sıfatı taşıyan kişilerin görevleri ile ilgili suçlardan dolayı Anayasa Mahkemesi tarafından “Yüce Divan” olarak yargılanması öngörülmüştür.

Yorumsuz
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Başvurucu, hakkında düzenlenen 343 TL’lik idari para cezasının iptali için Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurmuştur. Mahkeme, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun m.28/10 uyarınca miktardan dolayı kesin olmak üzere para cezasının iptaline kara vermiştir. İdare, itirazı kabil olmayan bu iptal kararına karşı Asliye Ceza ...

Yırca Köyü
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

“Enerji”, “inşai faaliyetler” ile “çevrenin korunması” kavramlarının karşı karşıya geldiği bir gerçektir. Hangisi daha önemli, menfaat çatışması gündeme geldiğinde hangisinin tercih edilmesi gerekir?

Yeni HAGB Sorunları
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

1- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararının bozulması iki şekilde mümkündür; CMK m.231/11’e göre kişinin, beş yıllık denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüğe aykırı davranması halinde, mahkeme tarafından HAGB’ye konu ...

Yayın Yasağı
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

“Yayın” kavramı radyo ve televizyon için kullanılırken, basılı eserler için “yayım” kullanılır. Ancak günlük kullanımda “yayın” kelimesinin tercih edildiği görülmektedir. Her ikisi de, düşünce açıklama hürriyetinin bir kullanım biçimi olan ve demokratik toplumda halkın haber alma hakkını ve dolayısıyla da haber verme hakkını ...

Yargılamanın Yenilenmesi Sebeplerinin Çakışması
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Esasında maddi hakikate ve adalete ulaşılması amacıyla muhtemel yargı hatalarının düzeltilmesine hizmet eden bir olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesi hep vardı. Bu yolun son zamanlarda medyatik davalar, kanun değişiklikleri ve Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru kararları ile popüler ...

Yargıda Değişim Süreci
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Uzun yıllardır Türkiye’de adli kolluğun ve istinaf (bölge adliye) mahkemelerinin kurulup faaliyete geçirilmesi konuşulur. Ancak sürekli konuşulur, fakat bir türlü icraat gerçekleştirilmez. Nedendir diye sormak gerekir.

Yargı Reformunda Affa Doğru mu?
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Başlangıç cümlesi olsun; hukuk düzeninde samimi olarak iyileşme isteniyorsa, her birey için eşit ve dürüst hukuk güvenliği hakkı sağlanmalı, yargı ve usul kuralları keyfi kullanılmamalı, “terör”, “örgüt” ve “ifade hürriyeti” kavramları üzerinden öngörülen kısıtlamalar kötü uygulanmamalı, “hukuka uygun yol ve yöntemler”, ...

Yargı Rahat Bırakılmalıdır
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Esas olan; kişi hak ve hürriyetlerinin korunması, bunlara kısıtlama getirilecekse de “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’de öngörülen unsurların uygulanmasıdır. Ceza soruşturmasının başlatılma saiki ile ilgili birçok spekülatif açıklama yapılıp tahminler ortaya koyulabilir.

Yargı Kararları Halka Açılmalı
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Mahkemeler, Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanırlar. Yapılan kovuşturma sonucunda, yerel mahkeme ve Yargıtay tarafından verilen her karar halka ilan edilmelidir. Millet, bu yolla dürüst yargılamanın yapılıp yapılmadığını ve adaletin gerçekleşip gerçekleşmediğini görür.

Yağma Suçunda Etkin Pişmanlık
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Mala karşı işlenen suçlarda etkin pişmanlığın TCK m.168’de tanımlandığı görülmektedir. Cebir veya tehdidin unsur olduğu yağma suçundan dolayı etkin pişmanlıkta, malvarlığına karşı işlenen diğer suçlara göre daha az ceza indirimine gidildiği görülmektedir.

VUK m.359/a-2 ve m.359/b Mukayesesi
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Soru: A’dan aldığı mal/emtia için, B’ye fatura düzenlettiren C’nin cezai sorumluluğu hakkında, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) m.359/a-2 mi, m.359/b mi uygulanacaktır?

Vergi Suçlarında “Zincirleme Suç” kavramı
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Vergi Usul Kanunu m.359/a veya b’nin, yani suça konu aynı fiilin birden fazla işlenmesi ise dikkat çekicidir. Çünkü burada, aynı fiille birden fazla farklı suç işlenmemiş, aynı suç işlenmiştir. Kanun koyucu, m.359/a ve b’de ayrı iki suçu düzenlemiştir. Fail, hükümde tanımlanan iki suçu aynı anda veya farklı yakın ...

Vergi Kaçakçılığında Belge Sahteciliği ve Çifte Cezalandırma
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

213 sayılı Vergi Usulü Kanunu’nun “Kaçakçılık suçları ve cezaları” başlıklı 359. maddesinin (a) fıkrasının 1. ve 2. bentleri ile (b) fıkralarına göre; “Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;

Ve Nihayet
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü’nün, 07.03.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 19.11.2014 karar tarihli ve 2013/6183 başvuru numaralı kararında; hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilen arama sonucunda elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağı ve hukuka aykırı delillerin yargılamada ...

Vatana İhanet, Anayasal Suç, İnsanlık Suçu
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Bu kavramları çok duyarız, olur olmaz yerlerde “vatana ihanet ediyor”, “anayasal suç işliyor” veya “insanlık suçu işlendi” sözlerinin kullanıldığını görürüz. Herhalde bu tür bir söz, içerdiği kelimelerin siyaseten yol açtığı tesir gücü sebebiyle tercih edilmektedir.

Uyarı Levhası Olmaksızın Radarla Hız Kontrolü Yapılır mı?
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, karayolu trafiğinin bir düzenle gerçekleşmesi, ölümlü, yaralamalı ve maddi hasarlı kazaların önüne geçilebilmesi, bu kapsamda tehlikenin önüne geçilip zarar oluşmaması amacıyla birçok idari suç veya cezaya yer vermiştir.

Türkiyeli
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Son zamanlarda “açılım”, “barış süreci” ve “çözüm süreci” gibi ibareler, ne olduğu anlaşılmayan, ilk bakışta çok önemli imiş ve soruna cevap veriyormuş gibi gözükse de, içi doldurulamayan bazı moda kavramları gündeme taşımıştır.

Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Bilindiği üzere İçişleri Bakanlığı’ndan sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da, “Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi” ismine onay verdi. Dolayısıyla, bir siyasi parti isminde “Kürdistan” ibaresinin kullanıp kullanılamayacağı noktasında mevzuat hükümlerine bakmak isabetli olacaktır.

Türkiye Gündemi
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

“Kaybettikçe alışılır” denir, insanın bukalemun gibi değişen ortama uyum sağladığı ve yeni şartlara göre yaşamını sürdürebildiği söylenir.

Tuz, Şeker, Asansör Yasağı
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 9. maddesine göre;“Vali, ilde Devletin ve Hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtasıdır”.

Tutukluluğun İncelenmesi
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Tutukluluğun incelenmesi başlıklı Ceza Muhakemesi Kanunu m.108/1’e göre “Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk halinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından ...

TİB’den MİT’e
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Haberleşme hürriyetinin korunması esas, müdahale istisnadır. Anayasa m.13’de de belirtilen temel hak ve hürriyetler arasında yer alan haberleşme hürriyetinin Anayasa m.22/2’de gösterilen sebeplere dayanmak suretiyle sınırlandırılması, ancak suçların önlenmesi ve işlendiği iddia olunan suç ve faillerinin ortaya ...

TİB’e Verilen Erişimi Engelleme Yetkisinin Hukuki Niteliği
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Mahkeme kararı olmadan, milli güvenliği ve kamu düzenini ilgilendiren konularda internet sitelerine 4 saat içinde erişim engelleme yetkisi veren düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından geçen yıl Ekim ayında iptalinin ardından şimdi de engelleme yetkisinin Telekomünikasyon İletişim Başkanı yerine bakan veya başbakan ...

TEMYİZDE ORTAYA ÇIKAN YENİ DELİL
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Mert Maviş

Yerel Mahkeme tarafından verilen mahkumiyet hükmünün temyiz edilmesinden sonra, Yargıtay’a gönderilen yargılama dosyasında bulunmayan ve CMK m.206 kapsamında yerel mahkemece değerlendirilmemiş “yeni” bir delilin ortaya çıkması durumunda, bu “yeni” delilin elde edilme usulünün nasıl olacağı, daha net bir ...

TCK m.191’e Göre Verilen Ertelemeye İtiraz Mümkün mü?
07-14-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

“Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak” başlıklı TCK m.191/2-3-4’e göre, “Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci ...

TCK m.188/8
14.07.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt

Türk Ceza Kanunu’nun “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” başlıklı 188. maddesinin bir nitelikli halini düzenleyen 8. fıkrasında; maddede tanımlanan suçların “tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, ...

TCK m.188/3 ve 191/1 Sorunları
13.07.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt

1. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin 3. fıkrasında, suça konu maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, ...

TCK m.226/4’ün Anayasaya Aykırılığı Sorunu
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

1- Genel Açıklama Sanık hakkında müstehcenlik suçundan açılan kamu davasında Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 226. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan “doğal olmayan yoldan” ibaresinin Anayasanın 12, 17, 20 ve 42. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmesini ...

Tanıklıktan Çekinme Hakkı Olanların İletişiminin Denetlenmesi
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Aşağıda, tanıklıktan çekinme hakkı olanların telefon konuşmalarının denetlenmesi ile ilgili Yargıtay’ın üç farklı kararının özetine yer vereceğiz. İlk kararda, tanıklıktan çekinme hakkı olanların iletişimlerinin denetlenmesinde katı uygulamayı, yani her iki taraf şüpheli ...

Taksir
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Ceza Hukukunda bir kusur türü olan taksir, suça konu eylemin hareket kısmının fail tarafından bilinip istenerek yapılması, fakat bundan doğan sonucun istenmemesidir. Fail; gerçekleşmesini istemediği sonucu öngördüğü halde önlemediğinde bilinçli taksirden ve sonucu öngörememesinde kusurlu olduğu tespit ...

Takipsizlik Kararlarına Karşı Anayasa Mahkemesi’ne Gidilebilir
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Anayasa m.148/3’e göre; herkes, Anayasada güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerinden, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi kapsamına giren herhangi birisinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunabilir.

Şüpheliye Kayıtlı Olmayan Telefonun Takibi
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Uygulamada, şüpheli adına kayıtlı olmayan telefonla iletişimin denetlenmesine izin verilmediği görülmektedir. Esasında Türk Hukuku, kanun ve uygulamaları ile ilginç işlere imza atabilmektedir. Kişi hak ve hürriyetlerini, ya zirveye taşırız veya tabana iteriz, ancak bir türlü olması gereken orta noktayı, ...

Nedim Şener ve Ahmet Şık – Türkiye Kararları
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

8 Temmuz 2014 tarihli Nedim Şener – Türkiye ve Şık – Türkiye kararlarında İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi; ilgili makamların, “Ergenekon terör örgütü” adı ile tanımlanan hiyerarşik yapılanmaya dahil olmamakla birlikte, bu örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmekle suçlanan araştırmacı gazeteciler ...

Suç Örgütünde Soruşturma İzni
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

CMK m.161/8 ile ilgili düşüncelerimi içeren bir yazı kaleme alınmıştır. O yazıda, yargı denetimini engelleyen dokunulmazlıkların yanlışlıklarına değinmiştik. Yargı dokunulmazlığı içeren yasaların, Anayasanın 2, 10, 11, 36, 38 ve 138. maddeleri nedeniyle Anayasaya aykırılığının gündeme geleceğini, bunun önüne ancak ...

Stajyer Avukatın Zorunlu ve Ücretsiz Çalışması
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Konu: İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin (İHAM’ın) 23.11.1983 tarihli ve 1980/8919 başvuru numaralı Van Der Mussele – Belçika kararının incelenmesi. Antwerp’te ikamet eden avukat stajyeri Van Der Musselle, 27.09.1976 tarihinde Antwerp Barosu’na “stajyer avukat” sıfatıyla kaydolmuştur.

Soruşturma İzni
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Kamu görevlisi hakkında soruşturma yapılabilmesi, ilgili idari makamdan “soruşturma izni” alınması şartına bağlıdır. Soruşturma iznine tabi tutulan eylem hakkında fiilen soruşturma başlatılmadığı halde “soruşturma numarası” verilip, idari makamdan izin alınması amacıyla başlatılan süreç işletilmektedir.

Soruşturma Dosyasından Telefon Konuşmalarının Sızdırılması
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin 3 Şubat 2015 tarihli Apostu – Romanya kararına konu olayda başvurucu; gözaltında kaldığı polis merkezi ile tutuklu bulunduğu cezaevlerinin koşulları, cezaevleri arasında naklinin yetersiz şartlar altında gerçekleştirilmesinin, avukatı ile özel olarak görüşememesinin ve davası ile ilgili olmayan kişisel telefon görüşmelerinin dinlenmesinin ve bu görüşmelerin basında yayımlanmasından şikayetçi olmuştur.

Son Tahliyeler
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Gönül kimsenin tutuklanmamasını, tutuklanmışsa da bir an önce tahliye edilmesini ve tutuklu yargılamasının makul sürede tamamlanmasını ister. Bu istek, vicdani temelden ziyade hukuki dayanağa sahiptir. Eski olumsuz örnekler dayanak alınarak, güncel hukuka aykırılıkların masumlaştırılması hukuki ve meşru olmaz. Adalette kaçmayı ve delil karartmayı önleme amacı taşıyan, cezaya dönüştürülmemesi gereken tutuklama tedbiri konusunda iyi sınav vermediğimiz, keyfi, gerekçesiz ve uzun tutukluluk sorunlarının devam ettiği bilinmektedir. Bu sorunlar, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı rahatsız etmeye devam etmektedir. Ancak şimdi bir sorun daha kendisini göstermiştir ki, yasal boşluk iddiası ile asliye ceza mahkemesi tarafından soruşturma aşamasında, yani dava başlamadan tahliye kararı verilebileceği ileri sürülmektedir. Tutukluluğun hukuka aykırılığı iddiasını bir yanlışla gidermeye çalışmak, yargı sorunlarını ve bu alanda yaşanan farklı uygulamalar ile çatışmaları şiddetlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Son Kararnamenin Düşündürdükleri
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Hukukçular siyasette yer almamalı ve yaftalanmış yargı olmamalıdır. Bu doğru, ama klişe sözleri söyler dururuz. Siyaset, yargıyı ele geçirmek veya kontrolü altına almak ister, fakat bağımsız ve tarafsız yargı asla teslim olmaz.

Silah Kullanma Yetkisinde Sınır ve Plastik Mermi
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Kolluk, kamu güvenliğine geniş ölçüde bağlı bulunan iç disiplin ve bu disiplini sağlamaya yönelik tasarrufları arasında, insan hak ve hürriyetlerine odaklanan dengenin korunmasını hedefleyen idari teşkilattır. Kolluk görevlileri tarafından gerçekleştirilen faaliyetler, toplumun güvenliğine yönelik istikrarın sürdürülmesinde “sosyal hizmet” başlığı altında ifa edilen her türlü eylemi kapsar. Bu eylemler; mesleki nitelik, eğitim ve davranışların taşıdığı önemle bağlantılı olarak, kamu barışının muhafazasına dair üstlenilen sorumluluk gereğince yerine getirilir. Kolluk faaliyetleri, insan hak ve hürriyetlerinin ihlaline yol açabilecek hukuka aykırı eylem ve tasarrufları meşru kılamaz. Prensip budur, istisnası ise toplum düzeni ile insan hak ve hürriyetlerinin korunması amacıyla kolluğun kullanmakla yükümlü tutulduğu zor ve silah kullanma yetkisinden kaynaklanır. Hukuk devletinde, kolluğun zor ve silah kullanma yetkisini keyfi kullanabilmesi kabul edilemez.

SEGBİS CMK m.94
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Yakalanan kişinin mahkemeye götürülmesi hususunda, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 129. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 94. maddesinin ilk şekli benzer hükümlere yer vermektedir. Mülga 129. maddede, yakalanan kimsenin mahkemeye götürülmesi konusunda biraz karışık hükme sahip olsa da yakalanan şahsın, hakkında kamu davası açılmışsa hemen, önceden sulh ceza hakimliğince sorgusu yapılmışsa, yani sorgusu yapılıp da hakkında kamu davası açılmayan kişinin bu hakimin kararı ile yetkili mahkemeye götürüleceği, mahkemenin de yakalanan şahsın serbest bırakılmasına veya tutuklanmasına aynı gün karar vermesi gerektiği ifade edilmiş idi. Evvelce sulh ceza hakimliğince sorgusu yapılan kişiden maksat, hakkında kamu davası açılan, fakat soruşturma aşamasında sorgusu yapılmış veya yapılmamış sanık farkının gözetilmesi değildir. Bu hükümde kanun koyucu, hakkında kamu davası açılmamakla birlikte daha önce sulh ceza hakimliğince sorgusu yapılan ve yakalanan kimsenin mahkemeye götürülmesinden bahsetmiştir.

Seçimlerde Kamu Kaynaklarının Kullanılması Sorunu ve Tarafsızlık
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Aşağıda, kamuya ait malvarlığının siyasi partiler ve adaylar lehine seçimlerde kullanılmasına ilişkin kurallar, yasaklar ve cezalar yer almaktadır. Bunların yeterli olup olmadığı ayrı tartışma konusu olmakla birlikte, herkes tarafından uyulması ve uymayanlar hakkında öngörülen yaptırımların tatbik edilmesi gerektiği tartışmasızdır. En önemli sorun da; 298 Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un “Dava süresi” başlıklı 180. maddesinin ilk cümlesinde yer alan, “Seçim suçlarından doğan kamu davası, seçimin bittiği tarihten itibaren altı ay içinde açılmadığı takdirde kovuşturma yapılamaz.” hükmünden kaynaklanmaktadır. Çünkü bu hükümde, bir seçim suçu ile ilgili soruşturmanın başlatılıp kamu davası aşamasına geçilmesi için öngörülen süre altı aydır. Bu sürenin çok kısa olduğu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda soruşturma ile ilgili süre kısıtlaması olmadığından bahisle, maddi hakikate ve adalete ulaşılması amacıyla seçim suçlarında da altı aylık sürenin kaldırılması ve en az iki yıl olarak değiştirilmesi isabetli olacaktır.

Seçim Barajı Tartışması Devam Ederken
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Üç siyasi partinin Anayasa Mahkemesi’ne, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun %10’luk ülke genel seçim barajı öngören 33. maddesinin 1. fıkrasının haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle yaptığı bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın bir basın mensubunun sorusuna verdiği cevapla seçim barajının iptali tartışmasına dönüştü. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı tarafından 01.12.2014 tarihinde yapılan duyuruda Mahkeme Başkanının basın mensubunun sorusuna aynen, “Raportörün raporunu tamamlayarak ilgili bölüm başkanlığına sunulduğu, bölümün konuyu görüşerek seçim barajı ile ilgili bireysel başvurularda önemli usul sorunları olduğu gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nda görüşülmesinin daha isabetli olacağı düşüncesi ile dosyaların Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’na gönderildiği, Genel Kurulun uygun olması halinde belki 2-3 hafta sonra görüşebileceği” cevabını verdiği ifade edildi. Bu duyurudan; seçim barajı tartışmasının bireysel başvuruya konu edildiği, başvuruyu yapanın üç siyasi parti tüzel kişiliği olduğu, siyasi parti tüzel kişiliğinin bireysel başvuruda bulunma hakkı, bireysel başvuru konusu ve süresi ile ilgili ilk defa ortaya çıkan, daha önce karara bağlanmayan, bu sebeple de Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nda görüşülüp hakkında prensip kararı alınması gereken usule ilişkin meselelerin ele alınacağı, bu ön sorunlar halledilmeden işin esasına girilemeyeceği sonucuna varılabilir. Ancak usul sorunlarının bunlardan ibaret olmayıp, farklı ve temel bir sorunun gündeme alınma ihtimalinin bulunduğu da tartışılmaktadır.

Savcının Yetkisine Müdahale ve Gözaltı
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

04.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren 6638 sayılı Kanunla değiştirilen CMK m.91 sonrasında ne yazacağımı düşünüp durdum. Artık yapılan kanun değişikliklerini ve uygulama sorunlarını takip etmekten, değerlendirip yorumlamaktan da bıkıp usandım. Ne yazarsak yazalım, ne söylersek söyleyelim kusura bakmasın herkes bildiğini okuyor, elinde bulundurduğu gücü ve yetkiyi kullanıyor. Sözün özü, Türk Hukuku’nda işler hukukun evrensel ilke ve esasları ışığında gitmiyor.

Sarkıntılık ve Cinsel Saldırı
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Sürekli değişikliğe uğrayan Türk Ceza Kanunu′nun "Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar" başlığı altında yer alan cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı suçları da bu değişikliklerden nasibini almıştır. Bireyin cinsel hürriyetini korumayı hedefleyen bu iki suç tipi, ağır ceza yaptırımları öngörmekte ve uygulamada birçok sorun yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Suçun ispatı, şimdi kaldırılan ruh sağlığının bozulması halinde cezanın arttırılması ve suçların özelliği itibariyle mağdur beyanlarına verilen önem ile vicdan duygusu, bu suç tiplerinin diğerlerinden farklı ele alınmasına yol açmıştır.

Sanık Yerine Avukatı HAGB’yi Kabul Edebilir mi?
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

CMK m.231/6’nın son cümlesine göre, “Sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez”. Görüleceği üzere sanığın kabulü, HAGB’nin bir ön şartı olarak kabul edilmiştir. Sanığın iradesine değer verilmiş, kabulü olmadığı sürece hak arama hürriyetinin ve savunma hakkının korunması öngörülmüştür. Sanığın HAGB’yi kabul edip etmediğine dair beyan, sanığa sıkı sıkıya bağlı bir hak olarak düzenlenmiştir. İlk bakışta, HAGB’yi kabul edip etmediği yönünde iradenin yalnızca sanığa sorulan soruya verilecek cevapla tespit edilmesi gerektiği, belki bunun yaş küçüklüğü ve akıl eksikliğinde sanığın veli veya vasisine sorulabileceği, ancak bunun ötesinde sanığa hukuki yardımda bulunmakla görevli ve yükümlü olan avukatının, yani müdafiinin HAGB’nin kabul edilip edilmediği yönünde sanık hakkında bir irade beyanında bulunamayacağı düşünülebilir. CMK m.231/6’nın son cümlesi dar, yani lafzi yorumla incelendiğinde; yalnızca “sanık” kavramına yer verildiği, HAGB’yi kabul noktasında başka bir süjeden bahsedilmediği, bu sebeple HAGB’nin kabulü ile ilgili başka bir süjeden elde edilen irade beyanının sanığı bağlamayacağı ileri sürülebilir. Bu noktada avukat, yani müdafiin hukuki durumunu iyi tespit etmek gerekir.

Yüzü Tamamen Kapatan Peçe Giyme Yasağı
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

1 Temmuz 2014 tarihli S.A.S. – Fransa kararında İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (Mahkeme), kamuya açık alanda yüzü tamamen kapatan peçenin, yani nikabın [1] giyilmesinin yasaklanmasını değerlendirmiştir. Mahkeme oybirliğiyle, somut olayda İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Ayrımcılık Yasağı” başlıklı 14. maddesinin, ikiye karşı onbeş oyla “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” başlıklı 8. ve “Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü” başlıklı 9. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir.

Polisin Silah Kullanması: AYM Kararı ve Savcının Yetkisine Müdahale
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Aşağıda, Anayasa Mahkemesi’nin 2013/6319 numaralı bireysel başvuru hakkında 16.07.2014 tarihinde verdiği 26 sahifeden ibaret kararının özeti ve kısa değerlendirmesi yer almaktadır.

Parlamenter Sistem-Başkanlık Sistemi
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Türkiye Cumhuriyeti, parlamenter sistemin gereklerini layıkı ile yerine getirmiş de temsili demokraside istediği sonucu alamamış gibi, yönetim sistemini değiştirme çabasına girmiş gözüküyor. Yap-bozla, istikrar kazanmayan müessese ve uygulamalarla bir yere gidilemeyeceğinin farkına varmalıyız. Sadece değiştirmekle ve mevcudu bozmakla sorunlar çözülebilse idi, en iyi anayasayı ve kanunları düzenlemek suretiyle her meselenin halli mümkün olabilirdi.

Para Cezalarında Ehliyetin Geri Alınma Zamanı
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Soru: Sanığa verilen hapis cezası paraya çevrilmiş ve sonuç ceza olarak 24 ay taksitle ödenmek üzere 12.100,00-TL adli para cezasına karar verilmiştir. Ayrıca, TCK m.53/6 uyarınca da sanığın sürücü ehliyetinin bir yıl süre ile geri alınmasına hükmedilmiştir. Karar kesinleşmiş olup taksitle ödenmesine başlanacaktır. Ehliyetin geri alınması, kararın kesinleştiği tarihten itibaren mi, yoksa 24 ayda yapılacak ödemenin sonunda mı başlayacaktır? Ehliyetin geri alınması hemen gerçekleşip, bir yıllık süre de 24 ayın sonundan itibaren başladığında, bir yıl süre ile ehliyetin geri alınması fiilen üç yıla dönüşmez mi?

Özgür Yargı
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Hani diyorlar ya; “özgür basın istiyoruz”, biz de “özgür yargı istiyoruz”. Bu özgürlük; yargının siyaset üstü olması demek olup, yargının keyfi hareket etmesi ve “hukukilik denetimi” yetkisinin ötesine geçmesi anlamını taşımaz.

Özgür Basın
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Türkiye’nin ve hatta Dünya’nın en büyük tartışmalarından birisi ifade hürriyeti ve özgür basındır. Ne kadar hukuk devleti, demokrasi ve çoğulculuk desek de, ifade hürriyeti ve basın özgürlüğü tartışmaları asla bitmeyecektir.

Önleme Dinlemesine İlişkin Birkaç Not
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Genel Açıklama: Yalnızca PVSK, Jandarma Kanunu ve MİT Kanununda yazılı suçları dikkate alıp da hakimden karar veya onay alarak, suçun işlenmesi veya milli güvenliğin korunması gerekçesiyle yapılan her önleme ve bilgi toplam amaçlı teknik takip hukuka uygun sayılmaz. “Hukuk devleti” ilkesi, haberleşme ve ifade hürriyetleri; önleme amaçlı teknik takiple elde edilen veri ve bilgilerin yargılama aşamasında “delil” olarak kullanılmayacak olması bahanesine sığınılarak, önleme ve istihbarat amaçlı teknik takiplerin sınırsızca ve kuralsızca yapılmasını engelleme gerekçelerini oluşturur. Anayasa m.2, 13, 22 ve İHAS m.8, haberleşme hürriyetinin keyfi olarak sınırlanmasını önler. Hangi sebeple olursa olsun, bireyin genel, sürekli, sistematik olarak ve kullanılan bir bilişim sistem gerekçe gösterilerek takip edilemez. Mal için öngörülen müsaderenin geneli nasıl yasaklanmışsa, bireyin özel hayatının ve haberleşmesinin sürekli ve genel olarak gözetime tabi tutulması da aynı şekilde yasaktır. Mülkiyet hakkının korunduğu, bireyin feda edildiği ve korku ile yaşatıldığı bir hukuk sistemi kabul edilemez. Esas olan, önce bireyi korumaktır.

Ölümle Sonuçlanan Cinsel Saldırı Suçlarında Ceza ve İnfaz
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Ülkemizde son zamanlarda meydana gelen cinsel saldırı, cebir-şiddet ve buna bağlı öldürme fiillerine tepki olarak, failler hakkında daha ağır cezaların uygulanması, hadım edilme ve ölüm cezalarının getirilmesi talep edilmektedir.

Orada Bir Memleket Var Uzakta
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

12.11.2014 tarihinde Türkiye Adalet Akademisi’nin davetlisi olarak Diyarbakır’da “terör suçları” konulu sempozyuma katıldım. Ülke ve adalet sevdalısı hukukçu meslektaşlarımızla buluştuk. Türk Ceza Yargılaması Hukuku’nun sorunlarından ve tartışma konumuz olduğu içinde terör suçları ile ilgili yargının gidişatından bahsettik. Söz sırası bana geldiğinde, konuyu “çözüm süreci” ile bağlantılı açıklamak ve çözüm sürecinin, kolluğu ve yargılama faaliyetlerini etkilediğini söylemek durumunda kaldım.

Molotof
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Türkiye Cumhuriyeti kimisine göre özgürlükler, kimisine göre de sınırlamalar ülkesidir. Bir türlü orta yolu bulamayız. Bir taraftan bildirimli olsun veya olmasın gerçek anlamda toplantı veya gösteri yürüyüşü düzenleyenlere ve katılanlara aşırı güç kullanıldığını, diğer taraftan ise yakıp yıkan, ateşli silah, taş, sopa ve molotof kokteyli kullananlara “barış/çözüm süreci” adı altında dokunulmadığını veya dokunulamadığını görmekteyiz. Kimse; taş, ateşli silah, molotof kokteyli veya patlayıcı madde, kesici, delici veya yaralayıcı aletle katılmaya teşebbüs ettiği veya katıldığı bir toplantı veya gösteride silahsız ve saldırısız hareket ettiğini veya edeceğini, eyleminin barışçıl olduğunu iddia edemez.

MİT Müsteşarı
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Türkiye’de siyasi, hukuki, iktisadi ve sosyal alanda krize dönüşen ve her yanı sübjektif yorumlarla dolu tartışmalar hiç bitmez. Çünkü Türkiye, alışkanlık haline gelmiş, bitmek tükenmek bilmeyen sıcak gündeme ihtiyaç duymaktadır. Herkes bildiğini okur, işine geldiği gibi konuşur, işine gelmiyorsa hukuk kurallarını görmez veya farklı nitelendirir, hatta kişiye ve duruma özel hale getirir.

Mala Karşı Suçlarda Değer Azlığı Sorunu
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Malın değerinin az olması” başlıklı 145. maddesine göre, “Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de gözönünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir”.

Maddi Hakikatte nereye kadar?
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Maddi hakikate ve adalete ulaşmak yolunda sonuna kadar gidilmelidir. Bunun usul sınırı, hukuka uygun sol ve yöntemlerinin kullanılma suretiyle delileri toplamaktır. Hukuk devletinin gereği budur. Esas sınırı ise, “suçta ve cezada kanunilik” ilkesidir. Bir fiilin suç sayılabilmesi ve failinin cezalandırılabilmesi için, eylemin önceden kanunda suç sayılıp cezasının gösterilmesi zorunludur.

Kozmik Oda ve Devlet Sırrı
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Aşağıda yer alan yazı, bazı eklemeler dışında 2010 yılında kaleme alınmış ve 2011 yılının Ocak ayında “Yorumluyorum” adlı kitabımda yayımlanmıştır. Aşağıda, yazı güncellenmiş ve casusluk suçu dikkate alınmak suretiyle genişletilmiştir.

Kovuşturmada Belge Alınması, Karar Tefhimi ve Yargıtay İlamının Tebliği
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Bu yazımızda üç ayrı konuya değinmek istiyorum. Bunlardan birincisi, sanık ve müdafiinden oluşan savunma makamının kovuşturma aşamasında dosyadan belge örneği almasının yasal dayanağı ...

Kimliğini Gizlemek Amacıyla Yüzünü Örtme
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun “Toplantı ve yürüyüşe silahlı katılanlar” başlıklı mevcut 33. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine 23. maddenin (b) bendinde1 sayılan silah veya araçları taşıyarak katılanlar, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Kelepçe
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

CMK m.93’de, yakalanan ve tutuklanan kişilerin nakli düzenlenmiştir. Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına veya kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı durumunda kelepçe takılabilecektir.

Kastın Muhtemeli Olur mu?
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen - Stj. Av. Nilüfer Yenice

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Kast" başlıklı 21. maddesine göre; "Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.

Kanayan Yara: Bonzai ve Kadına Şiddet
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Ülkemizin sosyal sorunları bitmek bilmiyor. Bunlardan ikisi, net bir şekilde çocukları, gençleri ve kadınları tehdit etmektedir. İlki bilinen adı ile “bonzai”, yani “sentetik kannabinoid” adlı uyarıcı ve uyuşturucu maddedir. Bu yeni nesil uyuşturucu ve uyarıcı maddeye, esrar kullanıcıları ...

Kamu Görevlisinin Toplantı Özgürlüğü ve Etkili Başvuru Hakkı
07-13-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

24.03.2015 tarihli Sezer - Türkiye kararında İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 2006 yılında bir siyasi partinin düzenlediği panele katılan Sendika üyesi öğretmene Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından verilen disiplin cezasını ve cezaya karşı gidilebilecek hukuk yollarını İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin ...

Kaçakçılık Suçlarında Fikri İçtima
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

5067 sayılı Kaçakçılık Kanunu’nun “Kaçakçılık suçları” başlıklı 3. maddesinin ilk 18 fıkrasında kaçakçılık suçlarının tanımlarının yapıldığı, maddenin 19 ve 20. fıkralarının mülga olduğu, 21. fıkrasında suça teşebbüsün cezası ile tamamlanmış suçun cezasının aynı olduğu ve 22. fıkrasında kaçakçılık suçuna ...

Jessica Kanunu
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Mahmut Can Şenyurt

Amerika Birleşik Devletleri’nin Florida eyaletinde 2005 yılında Jessica Lunsford isimli 10 yaşında kızın, cinsel suçlardan sabıkalı John Couey tarafından tecavüz edilip öldürülmesine tepki olarak gündeme gelen Kanun, “Jessica Law” olarak adlandırılmıştır.

İşkence
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen - Stj. Av. Nilüfer Yenice

“İşkence ve Eziyet” başlıklı TCK m.94/1’e göre; “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”.

IŞİD
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Irak Şam İslam Devleti adlı ve kamuoyunda “IŞİD” olarak bilinen örgütün nereden çıktığı, kim tarafından desteklendiği, ardında kimlerin olduğu, mensup, silah ve para kaynağını nereden bulduğu, başta Irak ve Suriye olmak üzere bölgede bulunan devletler için ciddi bir tehlike haline nasıl geldiği veya bölge içi tehlike arz ...

Irak
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Bir ülkenin silahlı kuvvetleri, yani ordusu olmazsa ne hale gelebileceğinin en belirgin örneği maalesef Irak’tır. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adli yapılanması konusunda herkes uzman oldu. Kimisi, bu yapının bir terör örgütü olduğunu ve bazı dış devletler tarafından desteklendiğini söylerken, kimisi de ...

İnfazda Çağrı Kağıdı ve Yakalama Emri
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen - Stj. Av. Nilüfer Yenice

5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun 19. maddesine göre; "Hükümlü, hapis cezası veya güvenlik tedbirinin infazı için gönderilen çağrı kağıdının tebliği üzerine on gün içinde gelmez, kaçar ya da kaçacağına dair şüphe uyandırırsa, cumhuriyet savcısı yakalama emri çıkarır. Kasten işlenen suçlarda üç yıl, ...

İletişimin Tespiti Hangi Zamanı Kapsar?
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

CMK m.135 ila 138’de, iddiaya konu suçla ilgili somut delillere ulaşma veya elde edilen somut delilleri desteklemek suretiyle suçun azmettiricisine veya yardım edenine ulaşma veya şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi kabul edilmiştir.

İHAM ve Anayasa Mahkemesi’nden HAGB’ye Farklı Bakış
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

A. İHAM’ın HAGB ile ilgili kararları; İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) konusunda 5 Haziran 2012 tarihli Eski – Türkiye ve 9 Nisan 2013 tarihli Böber – Türkiye kararlarını vermiştir. Her iki kararda İHAM, HAGB’yi kapsayacak şekilde “İşkence yasağı” başlıklı İHAS m.3’ün ihlal edildiğine hükmetmiştir

Nüfus Cüzdanında Din Hanesinin Bulunma Zorunluluğu
07-12-15 / Prof. Dr.Ersan Şen

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin 21924/05 numaralı başvuru ile ilgili 02.02.2010 tarihli kararı. İhlale Konu Olay: Nüfus cüzdanında din hanesinin bulunma zorunluluğu hakkında.

İHAM 2014 Karnemiz
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen - Stj. Av. Nilüfer Yenice

23.09.2012 tarihinden sonra kesinleşen kararlara karşı İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne doğrudan başvuru yolunun önünü, iç hukukta Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını tanımak suretiyle kestik. Umarız bu yöntem, İHAM’da kötü giden karnemizi düzeltmeye yönelik basit ve geçici bir ...

İfade Hürriyetinde “Gereklilik/Toplumsal İhtiyaç Baskısı” Ölçütü
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

İfade özgürlüğünü düzenleyen İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.10 uyarınca; ifadenin mahiyeti, ifade edenin kimliği, ifadenin hedefi olan kişi, kurum, kuruluş, örgüt veya topluluk gibi unsur ve süjelere göre gerçekleştirilen müdahalede; kanaat özgürlüğü, haber ve görüş alma ile verme özgürlüğü ve bu özgürlüğün ...

İç Güvenlik Paketi Önerileri
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Türkiye Büyük Millet Meclisi, günlerdir kamuoyunda adı “İç Güvenlik Paketi” olarak bilinen kanun tasarısına kilitlenmiş gözüküyor. 7 Haziran 2015 tarihinde yapılacak yerel seçim öncesi tüm siyasi partiler halka mesajlar vermeye çalışıyor. Hatta bu mesajlar, vekillerin birbirlerine sözlü ve fiili saldırılarına dönüşmüş ....

İç Güvenlik Paketi - 1: Savcının Yetkisine Müdahale
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

24.11.2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan ve kamuoyunda “İç Güvenlik Paketi” olarak bilinen, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı vasıtasıyla birçok kanunda esaslı değişikliğe gidileceği anlaşılmaktadır. Yürürlük ve yürütme ...

İç Güvenlik Meselesi
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

“IŞİD” adı ile bilinen Irak Şam İslam Devleti adlı örgütün hangi amaçla kurulduğunu, neye hizmet ettiğini ve Ülkemiz için muhtemel sakıncalarının neler olabileceğini daha önce “IŞİD” adlı yazıda değerlendirmiştik. Görülen o ki, bu örgütü durdurma gayesi ile Türkiye Cumhuriyeti’ne başkaldıran, silah kullanan, yıllardır birçok ...

Hükümlünün Oy Kullanma Hakkı
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Demokratik hukuk toplumlarının temeli seçme ve seçilme hakkına dayanır. Kimisi, “yönetim sisteminde seçimle değişikliğe gidilebilecek olsa idi, insanlara seçme ve seçilme hakkı tanınmazdı” dese de, temsili demokraside kamu kudretinin kullanıcısı olan devletin yönetim kadrosunun seçimle belirlenmesi esası kabul edilmiştir. Bugün kabul edilen anlamda millet ve onun kudretini kullanan devlet; yasama, yürütme ve idare ile yargı erkleri adı ile bilenen güçlerden oluşur. Bu erklerden bazılarına atama veya dar seçim usulü ile görevlendirmeler yapılsa da, asıl olan mümkün olduğu kadar seçim usulünün kullanılması suretiyle birey ve millet iradesinin devlete ve millet adına hareket eden her kademeye yansımasının sağlanmasıdır.

25 Başlıkta Hukukun Evrensel İlke ve Esasları
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Aşağıda sıralayıp kısaca tanımladığımız hukukun evrensel ilke ve esasları, demokratik hukuk toplumlarının vazgeçilemez ve devredilemez değerlerdir. Bu ilke ve esaslar, insanlık tarihinin yüzyıllara yayılan çekişmeleri, kavgaları ve savaşları neticesinde 20. yüzyılın sonlarına doğru netleşmiş ve birçok uluslararası sözleşme ile anayasada yerini bulmuştur. Hukukun evrensel ilke ve esasları arasında altlık - üstlük ilişkisi olmayıp, birbirine eşittir ve hepsi aynı önemi haizdir.

Hukukçu Olmak ve Hukuka Bağlılık
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

"Hukukçu oldum", "hukuka saygılı ve bağlıyım" demek kolaydır, ancak bunun için yalnızca hukuk fakültesini bitirmek ve staj yapmak yeterli mi? Çok sayıda hukuk kitabı okumak, bilimsel görüşleri ve yargı kararlarını bilmek, hukukçu olmanın temelini teşkil eder mi?

Hukuka Aykırı Delillerle İlgili Cevat Soysal - Türkiye Kararı
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

İHAM’ın 17362/03 başvuru numaralı ve 23.09.2014 tarihli kararında; Cevat Soysal isimli başvurucu 1962 doğumlu Türk vatandaşı olup Almanya’da yaşamaktadır. Başvurucu, yasadışı bir örgüt olan PKK’ya üyeliği ile ilgili yargılanma sürecinin dürüst şekilde yürütülmemesinden şikayetçidir.

Hukuka Aykırı Delillerde Yeni Karar
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.11.2014 tarih, 2013/9-610 E. ve 2014/512 K. sayılı karar özeti; Konu  : Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 28.02.2013 gün ve 5778-3123 sayılı oyçokluğu ile verdiği onama kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan itiraz üzerine verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında; “arama” tedbiri ile elde edilen delillerin hukuka aykırılığı ve hukuka aykırı delillerin yargılamada kullanılıp kullanılamayacağı incelenmiştir. Karar net bir şekilde; başta Anayasa m.38/6 olmak üzere, CMK m.206/2-a, 217/2 ve 230/1-b’yi esas alıp, hukuka aykırı yol ve yöntemlerle elde edilen delillerden hareketle mahkumiyet kararı verilemeyeceğini ortaya koymuştur.

Hukuka Aykırı Arama ve Delil
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Yargıtay 7. Ceza Dairesi; arama, makul şüphe ve hukuka aykırı delillerle ilgili özgürlükçü, hukuka uygun iki isabetli karara oybirliği ile imza atmıştır. Esasında Daire; Anayasada ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yazılı olanı, uygulanması gerekeni, yazılı hukukun emrettiğini söyledi.

HSYK Seçimi
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

“Kuvvetler Ayrılığı” ilkesi üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, maalesef erklerin çatışması ve birbirlerine müdahalesi ile zaman kaybetmektedir. Esasında bu yaşanan bir güç savaşıdır. Menfaatlerin uyuştuğu yerde birbirine dokunmama, çatıştığı yerde ise özünü zedeleme, ortadan kaldırma pahasına kurum veya kuruluşu yıpratma ve buna dayanak olarak da hukuku, seçilmişliği ve meşruiyeti gösterme sorunu yaşanmaktadır. Kamu kudreti kullanıcısı hukuk devleti, topluma ve bireylere güven vermelidir.

HSYK Seçimi Arifesinde Öneriler
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

12 Ekim 2014 günü yapılacak HSYK seçimlerinin Türk Yargısı için hayırlı olmasını dilerim. Hakim ve savcılarımız, özgürce kullanacakları oyları ile yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına hizmet edecek adayları HSYK üyeliğine seçeceklerine inanmaktayız. Birçok tartışma, çekişme, kutuplaşma, yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürecek iddialar ortaya atılsa da, yargı mensuplarının özlük hakları ile ilgili karar veren Yüksek Kurulun üyelerini, yargıç ve savcılarının seçmesi usulünden asla vazgeçmemek gerekir. Bu yöntem demokratiktir, çünkü yargı mensubu, kendisi ile ilgili karar verecek Kurulda görev alacak üyeyi doğrudan seçip belirleyebilmektedir. Hiçbir bahane, özellikle de yargıda kutuplaşma ve hizipleşme olduğundan bahisle, doğrudan seçim usulünün terk edilip eski usule veya RTÜK modelinde olduğu gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurul üyelerini seçmesi usulüne geçilmesi kabul edilemez. Meclisin seçimi, “milli iradenin ve dolayısıyla halkın iradesinin tecellisi olacağı” gerekçesi, HSYK seçimi için yeterli görülemez.

Haksız Tutuklama İşkence Yasağının İhlali Sayılır mı?
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Her ne kadar İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, Şener ve Şık′ın hukuka aykırı tutukluluklarına ilişkin başvurularını İHAS m.3′de düzenlenen işkence yasağına aykırı bulmasa da, esas itibariyle haksız tutuklamanın bir yandan da işkence veya insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya ceza sayılması gerektiği tartışmasızdır. Çünkü masumiyet/suçsuzluk karinesi altında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından yoksun bırakılmak suretiyle tutuklanan ve uzun bir süre kapalı cezaevi şartlarında tutulan, yani olağan günlük yaşam şartlarından koparılıp birçok hak ve hürriyeti kısıtlayarak bir yere kapatılan kişi, işkenceye, insanlık dışı, aşağılayıcı muameleye veya bir tedbir olan tutuklama vasıtasıyla cezaya maruz bırakılmıştır.

Hakim ve Savcılarla İlgili Kanun Değişikliği Teklifi
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

1- Kanun Teklifin 6. maddesiyle; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Yükseköğretime giriş ve yerleştirme” başlıklı maddesinin birinci fıkrasına eklenmesi teklif edilen (h) bendine göre, idari yargıda beş yıl süre ile görev yapmış hakim veya savcılar ile Cumhurbaşkanı tarafından ...

Hakim ve Savcıların Özlük Hakları ile Mesleki Güvence Sorunları
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Yargı bağımsız ve tarafsızdır. Yargı mensubu olan hakim ve savcıların bağımsızlık ve tarafsızlıklarının esaslı dayanağını özlük hakları ve mesleki güvenceleri oluşturur. Ancak Ülkemizde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, genelde sözlerde ve hatta yazılı metinlerde kalır. Bunun, başta hukuk kültürü bozukluğu olmak üzere birçok sebebi olabilmektedir. Yargı üzerinden güç savaşı, siyasi hesaplaşmalar, gücü elinde tutma, bir yerlere gelebilme veya bir yerlerde kalabilme, baskıdan kurtulma, denetimden ve gözden uzak kalma, siyasi iktidarın müdahale ve yönlendirme isteği, mesleki dayanışma eksikliği, bu sebepler arasında sayılabilir.

Hakim ve Savcıların Aranması
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Daha önce “Avukatların Aranması” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. O yazıda, avukatların ne şekilde aranabileceğini açıklamış, “evleviyet” kuralından ve önleme araması ile ilgili avukatın üzeri ile eşyasının aranabileceğine dair açık düzenleme olmadığından, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinin uygulanması gerektiğine işaret etmiştim. Kanaatimizce arama, sadece elle dıştan, elbise ve sair eşyada yapılacak aramayı değil, X-ray, dedektör, duyarlı kapı gibi teknik cihazlarla yapılan aramayı da kapsar. Teknik cihazlarla yapılan bu aramalar da, “tarama” adı ile meşrulaştırılamaz. Bu konuda Anayasa m.20 nettir. Aynen doğrudan ortam veya uzaktan cihazla veya telefonun dinlenmesinde bunların tümünün “dinleme” sayılması gibi, ister elle ve isterse cihazla yapılsın, bir kimsenin üzerinde veya yanında bulunan eşyasının kontrolünü öngören usuller de “arama” olarak nitelendirilmelidir.

HAGB’de Kanun Yararına Bozma
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

HAGB kararı verilmesi ile birlikte, CMK m.231/11 uyarınca bu karar kaldırılıp ilan edilmediği sürece tekrar yargılamanın esasına girilebilmesi mümkün değildir. HAGB kararına karşı başvurulacak itiraz kanun yolunda da, itirazı inceleyecek merci tarafından yargılamanın esasına girilemeyecek, sadece HAGB’nin faile ve fiile ilişkin şartlarının somut olayda bulunup bulunmadığına bakılacaktır. HAGB’ye yapılan itirazlar sonucunda verilen kararlar kesindir. İtirazın kabulü halinde, mahkumiyet kararı askıda bulunan yerel mahkeme hükmü açıklayacak, HAGB’ye yapılan itirazın reddi halinde ise bu karara karşı doğrudan doğruya temyiz yoluna başvurmak mümkün olmadığından, sadece CMK m.309 uyarınca kanun yararına bozma yoluna gidilebilecektir.

HAGB Kararına Karşı Bireysel Başvuru ve İnceleme Sınırı
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

“HAGB’de Kanun Yararına Bozma” başlıklı kısa çalışmamdan sonra bir kıymetli meslektaşımızın gönderdiği 07.12.2010 tarihli, 2010/6-234 E. ve 2010/252 K. sayılı kararda, HAGB kararının itiraz yasa yoluna tabi bulunması nedeniyle, gerek itiraz edilerek ve gerekse itiraz yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde, olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceği net bir şekilde ortaya koyulmuştur. Kararın gerekçesi okunduğunda, hakimler veya mahkemelerce verilip de temyiz incelenmesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde hukuka aykırılık bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, HAGB kararlarının CMK m.309/1 kapsamına girmeyen kararlardan olduğundan bahisle bu kararlara karşı kanun yararına bozma yoluna gitmeyen ve talepleri usulden reddeden Adalet Bakanlığı uygulamasının hatalı olduğu anlaşılacaktır.

Haciz
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

İnsan hayatında haklar ve borçlar vardır. Hukuki ilişkilerden kaynaklanan borçların ödenmesi gerekir. Hukuk düzeninde; hiç ödenmeyen veya eksik ödenen borçların takip ve tahsilini alacaklının kendisi yapamaz. Bizde ihkak-ı hak, yani hak sahibi tarafından alacağın tahsili kabul edilmemiş, hatta suç sayılmıştır. Alacaklıya tahsilat konusunda meşru olmayan zeminde yardım eden de “yağma” suçunu işlediği iddiası ile suçlanır.

Gözaltında Avukata Erişim Engellenebilir mi?
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Mahmut Can Şenyurt

16 Aralık 2014 tarihli İbrahim ve diğerleri – Birleşik Krallık kararında İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi; 21 Temmuz 2005 tarihinde Londra metrosuna koyulan, ancak patlamayan bombaların şüphelileri olarak gözaltına alınan başvurucuların geçici bir süre ile avukata erişim haklarının sınırlandırılması ve avukatlarının yokluğunda verdikleri ifadelerinin Yerel Mahkemede kullanılmasının, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin “Dürüst yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesini ihlal etmediğine hükmetmiştir. Somut olayın koşullarını detaylı şekilde değerlendiren ve istisnai nitelik taşıyan bu kararın dikkatli değerlendirilmesi isabetli olacaktır.

Gözaltına Alınma Kararı Sözlü Olabilir mi?
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

“Gözaltı ve Sorgu” başlıklı yazımda, gözaltına alınma kararını cumhuriyet savcısı tarafından yazılı verilmesi gerektiğini ifade etmiştik. Bu düşünceye karşı, uygulamada karşılaşılan zorluklara da dikkat çeken farklı bir görüş ortaya koyulmuştur. Aşağıda, konu ile ilgili bu farklı görüşe ve görüşümüze yer vermekteyiz.

Gözaltı
07.12.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.91’de düzenlenen ve CMK m.90’a göre yapılan yakalama sonrasında cumhuriyet savcısının kararı ile kişinin geçici süre hürriyetinden mahrum bırakılmasına “gözaltı” denilmektedir. 90. madde incelendiğinde; yakalamanın suçüstü halleri ile sınırlı tutulduğu, kolluk tarafından gerekli tedbirler alındıktan sonra yakalanan kişiye yasal haklarının bildirilmesinin öngörüldüğü ve suçüstü hali ile sınırlı yakalama sonrasında kolluğun cumhuriyet savcısına bilgi verip emri doğrultusunda işlem yapmasının düzenlendiği görülmektedir. 91. maddede düzenlenen gözaltı tedbiri ise, 90. madde uyarınca yakalananlar hakkında tatbik edilebilecektir.6 Mart 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanunun 6. maddesi ile değişik CMK m.91/2’ye göre, “Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır”. Şu an için gözaltı tedbiri yetkisi cumhuriyet savcısına bırakılmıştır. Kamuoyunda “İç Güvenlik Paketi” adı bilinen yasa çalışmasında, gözaltı tedbirini uygulama yetkisinin istisnai olarak kolluk amirine de verilmesi amaçlanmaktadır. Cumhuriyet savcısının yanında, önleyici veya adli kolluk sıfatıyla kolluk amirine bireyi gözaltına alma yetkisinin tanınmasının ne getireceğini, bu yetkinin kötüye kullanılıp kullanılmayacağını ve sonuçlarını bu yazıda tartışmayacağız. Konumuza dönecek olursak; bir veya iki şüphelinin işlediği iddia edilen suçlarla gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren 24 saati geçemez ve yol süresi de 12 saatten fazla olamaz. Belirtmeliyiz ki, burada öngörülen yol süresi yakalanan kişinin yakalama yerine en yakın hakim veya mahkeme önüne çıkarılması zorunluluğunu öngörmez. Ancak 90. maddede tanımlanan yakalama suçüstü hallerini kapsadığından, doğal olarak yakalanan kişinin en yakın hakim veya mahkemeye götürülmesi gerekir.Yazıda ana tartışma konumuz da bu husus olacaktır.

Gözaltı ve Sorgu
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Herkes bilmelidir ki, ceza yargılamasında “peşin gözaltı” olmaz. Gözaltı için, öncelikle şüphelinin yakalanması gerekir. Bizde yakalama, çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında sulh ceza hakimliği tarafından çıkarılan yakalama emri ile hakkında yakalama emri çıkarılma veya tutuklama kararı verilme şartları oluşan ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk tarafından doğrudan kullanılabilen yetki hariç, suçüstü ile sınırlı yapılabilir. Suçüstü durumunda herkes yakalama yapabilir, ancak bu yakalama şekli abartılıp, hürriyeti tahdide ve suçüstü, yani o an işlenen veya henüz işlenmiş suç olmamasına rağmen, örneğin aranan veya arandığı zannedilen bir kişinin haksız yere yakalanmasına çevrilmemelidir.

Görevi Kötüye Kullanma ve Zimmet Suçları
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Millete ve Devlete karşı işlenen suçlar” başlıklı Dördüncü Kısmının “Kamu idaresinin güvenirliğine ve işleyişine karşı suçlar” başlıklı Birinci Bölümünde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçu, ancak görevinden kaynaklanan yetkilerini kötüye kullanan kamu görevlisi tarafından işlenebilir.

Gizli Soruşturmacı
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Soru: “Örgütlü uyuşturucu madde ticareti suçundan yürütülen soruşturma kapsamında gizli soruşturmacı, şüpheliden uyuşturucu madde satın alır, aradan bir ay geçtikten sonra yine aynı gizli soruşturmacı aynı şüpheliden bir miktar daha uyuşturucu madde satın alır". Burada şüpheli açısından tek bir suç mu, yoksa zincirleme suç mu gündeme gelir?

Gerekçeli Karar Hakkı
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Genel Açıklama: Aşağıda; Anayasa ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin güvencesi altında olan kişi hak ve hürriyetlerinin kamu kudreti ve yargı kararı ile ihlal edildiğini iddia eden bireylerin yaptığı başvurular sonucu Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iki hak ihlali kararının özeti yer almaktadır. Yüksek Mahkeme bu kararlarında; gerekçeli karar hakkının kişinin dürüst yargılanma hakkının kapsamında olduğunu, yargı kararlarının soyut sözler yerine somut gerekçeler içermesi gerektiğini net bir şekilde ifade etmiştir. Ancak Yüksek Mahkeme, bir yargılama sırasında ileri sürülen her türlü iddia veya savunma ile ilgili taleplerin kabulü veya reddi yönünde kararların somut gerekçelerle donatılmasının da beklenemeyeceğini, özellikle itiraz veya temyiz mercii tarafından benimsenen, yani itiraz veya temyiz talebi reddedilmek suretiyle hukuka uygun bulunan kararlarla ilgili ayrı gerekçeye yer vermesine gerek olmadığı, bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddia ve savunmalarının cevapsız bırakılmasının hak ihlaline neden olacağını kabul etmiştir. Belirtmeliyiz ki Yüksek Mahkeme, hangi iddia veya savunmanın mahkeme tarafından ayrı ve açık cevaplandırılması, yani hangi talep konusunda somut gerekçelere yer verilmesi gerektiği konusunda kesin ölçütlerin ne olması gerektiğini açıklamamış, bu hususu somut olayın özelliklerine bırakmış, fakat bu takdir ve değerlendirmenin de keyfi olamayacağını “ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul ve esasa dair iddia ve savunma” ibaresi ile ortaya koymuştur. Yüksek Mahkeme; gerek yerel mahkeme ve gerekse kanun yolu aşamasında ısrarla ileri sürülen, reddedilen, dikkate alınması veya dosyadan çıkarılması veya cevaplandırılması gerekçeli olarak talep edilen iddia ve savunmaların bir kelime veya cümle ile soyut olarak reddi ile uygulamada “formül karar” veya “formül onama” olarak bilinen kararların, kişinin gerekçeli karar hakkını ve dolayısıyla dürüst yargılanma hakkını ihlal edeceğine işaret etmiştir.

Geçici m.14’ün Anayasaya Aykırılığı Sorunu
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

6 Mart 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanunun 1. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen Geçici m.14, hem özel yetkili ağır ceza mahkemelerini ve hem de Terörle Mücadele Kanunu m.10 uyarınca görevlendirilen ağır ceza mahkemelerini kaldırmıştır. Bu mahkemelerin kaldırılma gerekçesi; “Adil yargılanma konusunda ülkemizde yaşanan tartışmaların başında, devlet güvenlik mahkemeleriyle başlayıp Ceza Muhakemesi Kanunu m.250 ve Terörle Mücadele Kanunu m.10 uyarınca kurulan ağır ceza mahkemeleriyle devam eden özel yetkilere sahip mahkemeler ve cumhuriyet savcıları eliyle yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar gelmektedir. Ayrıca, özel yetkilere sahip ağır ceza mahkemeleri uygulaması sonucunda, üç farklı ağır ceza mahkemesi ortaya çıkmış ve toplumda adeta özel hakim, özel mahkeme, özel savcı nitelemeleri yapılmak suretiyle hakim ve cumhuriyet savcıları arasında fiili olarak hiyerarşik bir algı ortaya çıkmıştır.

Gaip ve Kaçak
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen - Stj. Av. Nilüfer Yenice

Kanunun saklı tuttuğu haller dışında, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektiren veya derhal sanığın beraatına karar verilmesi mümkün olan suçta, usule uygun sorgusu yapılmayan ve savunması alınmayan sanığın yokluğunda duruşma yapılabilir. Bunun dışında, sanığın yokluğunda duruşma yapılmaz, dava bitirilemez ve özellikle de mahkumiyetine karar verilemez. Aşağıda, sanığın yokluğu ile ilgili gaip ve kaçak sanığın hukuki durumu incelenecektir.

Mafyaya Karşı Sembol Hukukçu: G. Falcone ve Düşündürdükleri
07.12.15 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mahmut Can Şenyurt

1939 yılında Sicilya’nın Palermo şehrinde doğan Giovanni Falcone, İtalya’nın mafya yapılanmasının çökertilmesinde görev yapmış en önemli isimlerden birisidir. Falcone, Sicilya’da gerilimin ciddi anlamda tırmandığı 1980’li yılların başlarında Palermo Cumhuriyet Başsavcılığı’nda meslek hayatına başlamış, daha sonra ise sorgu hakimi olarak görev yapmıştır. Bu gerginliğin sebepleri ise, hakim ve savcılar ile kolluk kuvvetlerinin önde gelen isimlerinin sürekli suikasta kurban gitmeleridir.

Evlilik Birliğinde Basit Cinsel Saldırı Suçu
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 13.02.2014 tarihli ve 2012/4276 E., 2014/1689 K. sayılı kararında,“…eşe karşı işlenen cinsel suçlarda cinsel saldırının sadece nitelikli halinin TCK m.102/2’nin ikinci cümlesinde şikayete tabi suç olarak düzenlenmesi, cinsel saldırı suçunun basit halinin eşe karşı işlenmesinin ise suç olarak düzenlenmemesi karşısında, olay tarihinde mağdure ile resmi evli olan sanığın eşinin rızası hilafına onu kendisine doğru çekerek sarılıp öpmesi şeklindeki eyleminin TCK m.102/1’de düzenlenen suçu oluşturmadığı gözetilmeden sanığın mahkumiyetine karar verilmesi”hukuka aykırı görülerek,Yerel Mahkemece verilen sanığın basit cinsel saldırı suçundan cezalandırılmasına ilişkin mahkumiyet kararını bozmuştur.

Eşitlik
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Güzel bir ilkedir ve kulağa hoş gelir. Herkes; dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Esasında bu ilkenin üzerine söylenecek söz de yoktur. Sorun, kağıt üzerinde yazılı bu ilkenin ne kadar uygulanabildiğidir.

Eski ve Yeni TCK m.191 Mukayesesi
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt

28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak suçunu düzenleyen TCK m.191 hükmünde köklü değişikliklere gidilmiş, madde başlığına ve hükme “uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak” suçları eklenmiş, ...

Ermeni Meselesine Hukuki Bakış
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Tehcir Kanunu (Sevk ve İskan Kanunu), 27 Mayıs 1915 tarihinde savaş halinde olan Osmanlı İmparatorluğu’na karşı gelenler hakkında askeri birlikler tarafından gerekli tedbirlerin alınması amacıyla kabul edilen bir kanundur. Asıl adı, “Savaş Zamanında Hükümet Uygulamalarına Karşı Gelenler Hakkında Asker Tarafından Uygulanacak Önlemlere Dair Geçici Kanun” olup, 1 Haziran 1915 günü Resmi Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir.

Erişim Sağlayıcıları Birliği Ne İşe Yarar?
07-12-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Bilindiği üzere, kişilik hakları ile özel hayatın gizliliği ve korunması hakkının en çok ihlal edildiği alanlardan bir tanesi internet yayıncılığı olmuştur. İnternet yayınlarının bireyi mağdur etmesi nedeniyle artan şikayetler karşısında, kanun koyucu tarafından 19.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6518 sayılı ve bu Kanunda birkaç değişiklik yapıp 01.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6527 sayılı Kanun kabul edilmiştir. 6518 sayılı Kanunun 90. maddesi ile 5651 sayılı Kanuna eklenen 6/A maddesi, 5651 sayılı Kanunun 8. maddesi kapsamı dışında erişimin engellenmesi kararlarının uygulanmasını sağlamak amacıyla Erişim Sağlayıcıları Birliği’nin kurulmasını öngörmüştür.

E-Posta Takibi
07.12.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

“E-posta/e-mail” adı ile bilinen elektronik posta veya haberleşme yönteminin, adli maksatlı olarak Ceza Muhakemesi Kanunu m.135 ve idari, yani önleyici maksatlı olarak Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu ek m.7 ile Jandarma Teşkilatı Kanunu ek m.5 ve istihbarat, yani bilgi toplama amaçlı olarak Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu m.6 uyarınca teknik takibi mümkün olabilmektedir.

Elkoyma Kararının Kanun Yararına Bozulması Mümkün mü?
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Mahmut Can Şenyurt

Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 3 Nisan 2014 tarih, 2013/23612 E. ve 2014/8826 K. sayılı kararında bu soruya olumsuz cevap vermiştir. Karara konu olayda; kaçak mal naklinde kullanıldığı ifade edilen araç hakkında Ceza Muhakemesi Kanunu m.127 uyarınca Sulh Ceza Mahkemesi tarafından elkoyulmasının onaylanması yönünde karar verilmiş, kovuşturma aşamasında ise davanın görüldüğü Asliye Ceza Mahkemesi tarafından elkoyma kararının kaldırılması talebi reddedilmiş ve bu karara yapılan itirazı inceleyen Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da itiraz reddedilmiştir.

Din ve Vicdan Hürriyeti Kapsamında Zorunlu Din Eğitimi ve Öğretimi
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Mahmut Can Şenyurt

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, 16 Eylül 2014 tarihli Mansur Yalçın ve diğerleri - Türkiye davasında, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Birinci Ek Protokolü’nün “Eğitim - öğrenim hakkı” başlıklı 2. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

Devletin Yetki Kaybı
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Kamu kudretini kullanan, can ve mal güvenliğini sağlamaya dair kamu hizmetini yerine getirmeyi taahhüt eden, egemenlik sahibi Millet adına hareket eden Devletin, hangi amaçla olursa olsun sokak ve caddelerin kontrolünü başka bir güce bırakması beklenmez, hatta düşünülemez.

Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk
07-11-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

1- TCK m.326: Devletin güvenliğine ilişkin belgeler Devletin güvenliği, “devlet” denilen ve kamu kudretini kullanma yetkisine sahip kılınıp, ülkenin benimsediği yönetim sistemini koruyup kollayan, kişi hak ve hürriyetlerini gözeten, kendisini hukukla bağlı kabul eden kamu tüzel kişiliğinin somut tehlikelerle karşı karşıya bırakılmaması anlamını taşır. Bunun için de, devletin güvenliğine iç veya dış siyasal yararların, yani izlediği yol ve yöntemlerden elde ettiği ve elde etmeyi düşündüğü ülke yararlarını koruyan belgelerin yok edilmesi veya ortadan kaldırılması, tahrip edilmesi, bunlar üzerinde sahtecilik yapılması veya başka amaçlarla kullanılması veya bulundukları yerden alınması suç sayılmıştır. Devletin güvenliğine ilişkin belgelerin kötüye kullanılması bir soyut tehlike suçudur. TCK m.326/2’de, bu suçun somut tehlike hali düzenlenmiştir.

Darbe
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Hükümete karşı darbe suçunun işlendiğinden bahsedilebilmesi için; cebir ve şiddet kullanılarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmaya kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eylemini gerçekleştirmek üzere, sanıklar arasında önceden gizli bir ittifakın, yani suçu işlemeye yönelik anlaşma ve işbirliğinin bulunduğunun tespit edilmesi gerekir.

Çözüm Var mı?
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Dünya üzerinde nerede ise tüm Müslüman coğrafyasında sorun, çatışma, kan ve gözyaşı var. “Batılı Güçler” adı ile bilinen emperyalist anlayışa dayalı ülkelerin menfaatleri hep korunmakta ve vatandaşları da hep kazanmakta, ancak İslam dinine inanan insanların çoğunlukta olduğu topraklara sistematik şekilde Müslüman kanı akmaya devam etmektedir. Bu gidişle akan kan ve gözyaşı duracak gibi de gözükmemektedir.

Çözüm Sürecinin Taşlı Yolları
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Bahane üretmeye hiç gerek yok; meselenin uyuşturucu madde ticareti, bölgesel geçici huzursuzluk, gelip geçici rahatsızlıkla ilgisi bulunmamaktadır.

Çözüm Sürecinin Hukuku
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Aklı başında olan her insan barış ister. Kanın dökülmediği, can ve mal güvenliğinin sağlandığı, eşit ve özgür bir ülkede yaşamayı istemeyecek insan yoktur. Aksi olursa, o bireye “normal insan” gözü ile bakılamaz. Türk Milleti’nin her bireyi; etnik ve dini temelli farklılığa dayanmayan Türkiye Cumhuriyeti’nin “can suyu” olduğunu bilir. Kaide; yirmi beş başlıkta toplanan hukukun evrensel ilke ve esaslarına inanmak, güvenmek, bunlara göre kanun çıkarmak ve uygulamaktır. Demokrasi, cumhuriyet ve adalet, toplumun tüm katmanlarının ve vatandaşların vazgeçilmezidir.

Affa Doğru…
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Çözüm sürecinde sorumlulukların bertaraf edilmesi ile ilgili hukuki alt yapı oluşturulması konulu kanun çalışması, “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesin Dair Kanun Tasarısı” adı ile Hükümet tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunuldu. Bu Tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde genişleyebilir, yeni hükümler Tasarıya eklenebilir. Çünkü yürürlük maddesi dahil beş maddeden oluşan Tasarıda, genel hükümlere yer verildiği, ayrıntıdan uzak durulduğu ve özellikle işlenen suçlarla ilgili ne yapılacağı hakkında herhangi bir düzenlemenin bulunmadığı görülmektedir.

Çanakkale Geçilmez
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Türk Milleti Çanakkale’ye; vatanı, özgürlüğü, namusu, dini ve tüm değerleri için ölmeye gitti. Bunun en önemli kanıtı, 57. Alay’dır. Gidenlerin ancak yarısı dönebildi. Yarım milyon insan gitti, yarısı vatanı ve özgürlüğü için kanını toprağa akıttı, can verdi. Ne için, kim için, ne uğruna? Hepsi “özgür vatan” için hayatlarının baharında şehit oldular. Mehmetçik dönmeyi asla düşünmedi ve düşmana karşı bu inançla savaştı.

Cumhurbaşkanının Göreve Başlama Anı ve Anayasal Darbe
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu “Cumhurbaşkanı seçiminin sonuçlandırılması” başlıklı 20. maddesine göre, “Cumhurbaşkanı seçiminin kesin sonuçları, Yüksek Seçim Kurulu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Makamına bildirilir, kamuoyuna ilan edilir ve Resmi Gazetede yayımlanır.

Cumhurbaşkanı Seçilen Başbakanın Kurduğu Hükümet
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Başbakan sıfatını taşıyan değil de bir başka kişi Cumhurbaşkanı seçilse idi, Cumhurbaşkanı değişikliği ile Başbakanlığın ve Hükümetin son bulma tartışmaları gündeme gelmeyecekti. Çünkü bizde Hükümetin başı olan Başbakan Cumhurbaşkanı tarafından tayin edilse de, Başbakan ve belirlediği...

Cumhurbaşkanı Dokunulmazlığı
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Devletin başı, bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milleti’nin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanının, Anayasa m.104’de tanımlanan görev ve yetkilerinden dolayı sorumlu olmayacağı Ceza Hukukunda kabul görmüş bir esastır. Bu dokunulmazlık; Cumhurbaşkanlığı sırasında bu sıfatla icra edilen işlem, ...

E-Posta Takibi ve CMK m.134’ün Kapsamı
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.8 ve Anayasa m.22’nin güvencesi altında bulunan haberleşme hürriyetinin, yalnızca posta ile yazışmaları ve telefonla yapılan konuşmaları kapsadığı düşünülebilir, fakat bu görüş isabetli değildir. Haberleşme hürriyeti, insanlar arasında gerçekleşen tüm iletişim yöntemlerini kapsar.

Ceza İnfaz Kuralları
07-11-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Kanunda suç olarak tanımlanan fiilin işlendiği iddia edildiğinde, ilk olarak yargılama kuralları devreye girer, yapılan ceza yargılaması sonucunda sanığın suçu sabit görüldüğünde hapis veya para cezasına karar verilir

Ceza Yargılamasının Bitmeyen Dört Büyük Sorunu
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Ceza Yargılamasının son 10 yılında deliller konusunda dört büyük sıkıntı yaşandı. Bu dörtlüyü; suç örgütü, gizli tanık, dinleme-teknik takip ve dijital veriler olarak sıralayabiliriz.

Cevap
07-11-15 / Prof. Dr. Ersan Şen

25.04.2015 gecesi İstanbul Adliyesi’nden kamuoyuna yansıyan; 10 ayrı sulh ceza hakiminin asliye ceza mahkemesi tarafından toplu reddi ve buna bağlı olarak bir diğer asliye ceza mahkemesinin tahliyeleri talep edilen tüm tutukluları salıvermesi kararları hakkında “Son Tahliyeler” başlıklı ve hukuki değerlendirme içeren yazı yazmış, bir hukukçu ve akademisyen sıfatıyla bu konuda sorulan soruları cevaplandırmıştım. Açıklamalarımda; hukuki tespitlerin olduğu, daha önce de değişik hukuki meselelerle ilgili soruları cevaplandırdığım herkesin malumudur.

Casus Programla Dinleme
07.11.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen - Av. Mahmut Can Şenyurt

Dünya üzerinde sayısız insan tarafından kullanılan akıllı telefonlara bir vesile ile yüklenen casus programların, kullanıcının telefon görüşmelerini ve mesajlarını kayda alıp saklayabilme özelliğine sahip olduğu bilinmektedir.

Balyoz Davası
07.10.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

“Balyoz” adı ile bilinen davanın Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararı verip yargılamanın yenilenmesi suretiyle başlayan kısmında 236 kişi delil yetersizliğinden ve Yargıtay’dan bozulup gelen kısmında ise, yakalama kararı infaz edilemeyen bir kişinin dosyası tefrik edilip, iddiaya konu suçu işlemedikleri gerekçesiyle 63 kişi beraat etti.

Bitmeyen CMK Değişiklikleri
07.10.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

2005 yılında yürürlüğe girdikleri halde sayısız değişikliğe uğrayan Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yeni değişiklikler yapılması gündeme geldi. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu bugüne kadar 16 kez değiştirilmiş olup, toplam 90 maddede 158 değişiklik yapılmıştır. Yeni Teklifin kanunlaşması ile bu sayı, toplam 91 maddede 159 olacaktır. 

Bilgisayar Verilerinin Yedeklenmesi ve Yasak Veriler
07.10.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

CMK m.134 uyarınca bilişim cihazlarında yapılan arama, kopyalama ve elkoyma sırasında, tedbire konu suçla ilgili olmayan, fakat bir başka suçun konusunu teşkil edebilecek bilgi, belge veya verilerin varlığı tespit edildiğinde, bu noktada CMK m.138/1’in tatbiki gündeme gelecektir. “Tesadüfen elde edilen deliller” başlıklı CMK m.138/1’e göre, “Arama veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum cumhuriyet savcılığına derhal bildirilir”.

Balyoz ve 12 Eylül Davaları
07.10.15 / Prof. Dr. Ersan Şen

“Balyoz” adı ile bilinen davanın hükümlülerinin Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları bireysel başvuru kabul edildi. Esasında bu davanın soruşturma ve kovuşturma aşamalarında ortaya çıkan eleştiriler sonrasında beklenen bir gelişme idi.

Avukatın Yargılanması
07.10.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Avukatın, avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği veya Baro organında üstlendiği görevinden doğan veya görevi sırasında işlediği iddia edilen suçlardan dolayı, soruşturma ve kovuşturma yapılması, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58 ila 60. maddelerinde öngörülen özel usule tabi tutulmuş olup, Kanunun “suçüstü hali” başlıklı 61. maddesinde yer alan durum ise bundan istisna tutulmuştur.

Avukatın Şüpheli/Sanığın Yanında Durması
07.10.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

CMK m.149/3’e göre, “Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz”.

Avukatın Aranması
07.10.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Arama, suçu önlemek veya işlenen suçun failini ve delillerini bulmak amacıyla uygulanan, bireyin özel hayatının gizliliği ve korunması hakkını kısıtlayan bir tedbirdir. Tanımından da anlaşılacağı üzere arama iki türlüdür. İlki önleme ve diğeri de adli aramadır.

Avrupa Birliği 2014 Yılı İlerleme Raporu ve Tespitler
07.10.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Avrupa Birliği, üyelik başvurusu incelenen Türkiye Cumhuriyeti’nin yol haritasına uyup uymadığının tespiti amacıyla farklı başlıklarda hazırladığı 2014 Yılı İlerleme Raporunu açıkladı. Bu Raporda; “hukuk düzeni, yargı ve adalet” konusu hakkında yapılan inceleme ve sonuçlar da ortaya koyulmuştur

Arama Elkoyma (Genişletilmiş)
07.10.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Arama ve elkoyma; suç işlediği şüphesi altında bulunan kişinin özel hayatın gizliliği ve korunması hakkı ile konut ve iş yeri dokunulmazlığı hakkını ve mülkiyet hakkını kısıtlayan bir yargılama tedbiridir. Arama ve elkoyma, adından da anlaşılacağı üzere “ceza” olmayıp, yargılamada maddi hakikate...

Alman Dinlemesi: Devletin Koruyup Kollama Görevi
07.10.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Biz birbirimizle uğraşıp, birbirimizi takip edip, dinler ve izlerken, dost ve NATO üyeliğimiz sebebiyle müttefikimiz saydığımız Almanya’nın Türkiye Cumhuriyeti’ni dinleyip, izlediği ve kayda aldığı ortaya çıktı.

Adli Sicil Kaydı
07.10.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Bir suçtan yargılanan veya mahkum edilen insanı rahatsız eden önemli bir konu da, yalnızca cezalandırılmaktan duyduğu endişe değil, aynı zamanda sabıkalı hale gelmesi ve hakkında adli sicile kayıt düşülmesidir.

Adli Amaçlı İletişimin Denetlenmesi Tablosu
07.10.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

İletişimin denetlenmesinden elde edilen veriler somut delil değil, somut delillere ulaşmada veya somut delilleri desteklemede yardımcı delillerdir. Bu denetim, yalnızca mobil ve sabit telefonlarla yapılan sesli ve/veya görüntülü konuşmaları değil, diğer teknik cihazlar ve internet üzerinden yapılan görüşmeleri de kapsar.

Adillik mi Dürüstlük mü?
07.10.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Bağlı olduğumuz İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6. maddesinin başlığı, “Right to a fair trial” olarak gösterilmiştir. Bu başlık dilimize ve Türk Hukuku’na, “adil yargılanma hakkı” olarak tercüme edilmiştir.

6638 Sayılı İç Güvenlik Kanunu
07.10.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İçişleri Alt Komisyonu’nun 05.01.2015 tarihinde kabul ettiği ve kamuoyunda “iç güvenlik paketi” olarak bilinen “Polis Vazife Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” vasıtasıyla birçok kanunda değişikliğe gidilmesine karar verildi. Tasarı, yürürlük ve yürütme maddeleri hariç toplam 130 maddeden oluşmakta idi. Ancak TBMM Genel Kurulu’nda yaşanan uzun tartışmalar sonrasında, Tasarının yürürlük ve yürütme maddeleri dahil toplam 69 maddesi, 04.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren 6638 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun adı ile kanunlaşabildi.  Aşağıda, sorunlu gördüğümüz Kanun hükümlerinden bazıları hakkında tespitler sunulacaktır.

6545 Sayılı Kanunla Değiştirilen Ceza Hükümleri (1)
07.10.2015 / Prof. Dr. Ersan Şen

6545 sayılı Kanunun 1. maddesinde; esrar elde etmek (4 yıldan 12 yıla kadar) veya kullanmak için (1 yıldan 3 yıla kadar) kenevir ekmeye ilişkin ciddi hapis cezalarının öngörüldüğü görülmektedir.

6545 Sayılı Kanun: TCK Yeni m.104 ve 105
02.02.15 / Prof. Dr. Ersan Şen

Öncelikle belirtmeliyiz ki, TCK m.102 ve 103’de suçların unsurları ve cezaları ile suçları etkileyen nedenlerde değişikliklere gidildiği görülmektedir. Bu nedenle, değişikliklerin failin lehine olmadıkları konusunda değerlendirmelerin yapılması gerektiği açıktır.