- CATEGORIES
- All Blogs
- Criminal Law
- Administrative and Tax Law
- Constitutional Law
- Human Rights Law
- Civil Law
- General Data Protection Regulation
- AUTHORS
- All Authors
- Prof. Dr. Ersan Şen
- Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız
- Dr. Erkan Duymaz
- Taner Akıncı
- Mert Maviş
- Ertekin Aksüt, LL.M.
- Beyza Başer Berkün, LL.M.
- Erkam Erdem, LL.M.
- Nur Zeynep Şen, LL.M.
- Seren Kutadgu, LL.M.
- Mehmet Erman Görür, MBA
- Buğra Şahin, LL.M.
- Tuncay Yılmaz
- Yılmaz Komit
- Mahmut Can Kanberoğlu
- Mehmet Vedat Ervan, LL.M.
- Cem Serdar
- Alperen Gözükan
- Enes Efe
- Berra Berçik
- Tamer Berk Bayraklı
- U. Ateş Eskitaşçıoğlu
- Ahmet Faruk Asafgil
- Aybike Tümer
- Eren Polat Kutlu
- Öykü Taner
- Doğa Ceylan
- Beyzanur Kaya
- Beyza Kuver
- Dilşad Firuze Kaplan
- Furkan Aslan
- Nisan Bektaş
- Ece Efeoğlu
- Yusuf Baha Yılmaz
- Sevgi Aksoy
- Mehmet Emin Özdemir
- Bengisu Güripek
Prof. Dr. Ersan Şen
Somut Olay Üzerinden Manevi Unsur Değerlendirmesi
02.12.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Doğa Ceylan, Stj. Av. Sevgi Aksoy, Stj. Av. Yusuf Baha YılmazBu yazımızda; kavga ettiği insanlar tarafından kovalanan ve kovalayan şahıslardan birisi tarafından trafiğe açık yolda çelme takılarak yere düşürülen maktule, bu olayla ilgisi olmayan bir başka şahsın aracı ile çarpması sonucu kişinin hayatını kaybettiği olayda, araç sürücüsünün, kovalayıp çelme takanın ile bu faille birlikte diğer kovalayanların ve yine o sırada olay yerinden geçen ve birisinin kovalandığını görerek yardım etmek isteyen bir başka şahsa yine aynı aracın çarpmasından kaynaklanan ceza sorumlulukları değerlendirilecektir.
Yeni Düzenlemede Bekçilerin Gerekli Tedbirleri Alma ve Arama Yapma Yetkileri Anayasaya Aykırı mı?
30.11.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen22.07.1966 tarihinden bu tarafa yürürlükte olan 772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu, 18.06.2020 tarihinde yürürlüğü giren 7245 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır. 7245 sayılı Kanunun muhtelif hükümlerine Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri tarafından açılan iptal davası sonucunda hukukilik denetimi yapan Anayasa Mahkemesi; yazımıza konu “Önleyici ve koruyucu görev ve yetkiler” başlıklı 6. maddenin 1. fıkrasının (b), (ç) ve (g) bentleri ile “Durdurma ve kimlik sorma” başlıklı 7. maddesinin 6. fıkrasını son cümlesi hariç, 22.03.2023 karar tarihli, 2020/59 E. ve 2023/53 K. sayılı kararı ile iptal etti.
Yağma Suçunda Kastın Niteliği ve İspat Yükü
26.11.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Doğa CeylanGörüşümüz ve incelediğimiz kararlarda vardığımız sonuç, yağma suçunun mal edinme özel kastı ile işlenebilecek bir suç olduğu yönünde idi. Aradan geçen zaman sonrasında bu konuyu yeniden ve farklı bir bakış açısı ile ele almak, birkaç güncel karara yer vermek icap etti.
1 Haziran 2024’de Değişen HAGB’nin Gündeme Taşıdığı Üç Mesele (Sanık Kabulünün Kaldırılması, Eski Suçtan Dolayı HAGB Engeli ve Müsadere)
19.11.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Doğa CeylanHükmün açıklanmasının geri bırakılmasını düzenleyen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.231’de; kabul tarihi 02.03.2024 olan, 12.03.2024 tarihinde yürürlüğe giren 7499 sayılı Kanunun 15. maddesiyle yapılan değişiklik sonucunda, hükmün açıklanması geri bırakılması (HAGB) kararının verilebilmesi için aranan sanığın kabul şartı kaldırılmıştır. Uygulamada ortaya çıkan sorunlarla ilgili görüşlerimizi ve çözüm önerilerimizi daha önceki yazılarımızda belirtmiş ve HAGB kurumunun hukuk sistemimizden çıkarılması gerektiği görüşünde olduğumuzu ifade etmiştik. Son olarak; Yargıtay’ın farklı ceza daireleri arasında, yasal değişiklikten önce mevcut olan sanığın kabulü şartının kaldırılmasının geçmişe etkisi hususunda anlaşmazlık ve farklı uygulama ortaya çıktığı görülmektedir. Tartışmanın temeli kabul şartının maddi hukuka mı, yoksa muhakeme hukukuna mı ilişkin olduğu noktasındadır.
Hakimin Delile Temas Mecburiyeti ve AYM’nin İlk İhlal Kararı
16.11.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazAYM Genel Kurulu’nun 15.11.2024 tarihli ve 32723 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 15.02.2024 tarihli, 2020/23093 başvuru numaralı Erdal Sonduk kararı, “doğrudan doğruyalık” ilkesi konusunda İHAM içtihadını tam olarak benimsediğini gösteren ilk ihlal kararı olması bakımından oldukça önemli bir karardır.
Araç Camı Filmi Tartışması
06.11.2017 / Prof. Dr. Ersan Şen2015 yılında kaleme aldığımız “Araç Camına Film Taktırmak Yasak mıdır?” başlıklı yazımızdan bu tarafa, konu ile ilgili mevzuatta çeşitli gelişmeler olmuş, bilhassa 26.10.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Araçların İmal, Tadil ve Montajı Hakkında Yönetmelik ile yakın tarihte, 21.10.2017’de Resmi Gazete’de yayımlanan Araçların İmal, Tadil ve Montajı Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile cam filmini ele alan 14. maddede değişikliğe gidilmiş ve hükümde 18.07.1997 tarihli Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 63. maddesine atıf yapılmıştır. Bu yazımızda adıgeçen yönetmelik hükümlerini inceleyecek ve bugün araç camına film taktırmanın yasak olup olmadığını açıklayacağız.
Araç Camına Film Taktırmak Yasak mıdır?
30.07.2015 / Prof. Dr. Ersan ŞenAraçların alındıkları şekli ile kullanılması, yani orijinalliklerinin bozulmaması önemlidir. Ancak araç sahibi, kanunla öngörülen bir yasak olmadıkça aracının içine veya dışına aksesuar koyabilir. Bilindiği üzere, bir fiilin yasaklanması ve karşılığında ceza düzenlenmesi yalnızca kanunla olur. Buna, “suçta ve cezada kanunilik” prensibi denir. Bu husus, “Araçların teknik şartlara uygunluğu” başlıklı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 30. maddesinde düzenlenmiştir.
Terör Suçu Sayılan TCK m.314’ün Eski ve Yeni 3. Fıkralarının İnfaz Rejimi
15.11.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünFailin terör örgütüne yardım ettiği gerekçesiyle mahkumiyetine karar verildiği durumda, cezasının infazında 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu m.17 atfı ile Ceza İnfaz Kanunu m.107/4 ve m.108 uygulanacak, ancak koşullu salıverilme oranı 3713 sayılı Kanun m.17 gereğince 3/4 olarak tatbik edilecektir. Failin mahkumiyetine konu fiil; terör örgütüne yardım olmayıp, terör örgütünün faaliyeti kapsamında işlenen bir suç olduğunda, hiyerarşik yapısına dahil olmadığı terör örgütünün faaliyet suçuna iştirak eden failin cezasının infazı neye göre yapılacaktır?
Örgüt Suçlarında Kavramsal Sorunlar ve Bu Sorunların İnfaza Etkisi
15.11.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünÇıkar amaçlı suç örgütleri ile ilgili Maddi Ceza Hukuku ve İnfaz Hukukunu ilgilendiren düzenlemeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde; bu düzenlemeler, hem cezalandırma ve hem de cezaların infazı yönünden “şahsilik” ve “öngörülebilirlik” ilkelerine aykırı uygulamalara sebep olmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun; 6/1-j hükmünde “örgüt mensubu suçlu” tanımına yer verildiği, 58/9 hükmünde örgüt mensubu suçlular hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin (yani 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.108’in) uygulanacağının düzenlendiği, 220. maddesinde ise örgüt kurma, yönetme, örgüte üye olma, örgüt faaliyeti çerçevesinde suç işleme, üyesi olmadığı örgüt adına suç işleme ve hiyerarşik yapısına dahil olmadığı suç örgütüne yardım etme kavramlarının kullanıldığı ve ceza sorumluluğunun belirlendiği görülmektedir. Buna karşılık; 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.107/4’de, örgüt kurma, yönetme ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan mahkumiyet halinde koşullu salıverilmenin tatbiki düzenlenmektedir. Bu hükümde; örgüt üyeliğine yer verilmediği gibi, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan mahkumiyet ifadesinin kullanılması, TCK m.220’nin sistematiğine ve “şahsilik” ilkesine aykırı uygulamalara sebep olabilmektedir.
CMK m.127/3 Uyarınca Elkoyma Sonrası Hakim Onayı
13.11.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Elkoyma kararını verme yetkisi” başlıklı 127. maddesinin 3. fıkrasına göre; “Hakim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmi dört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını elkoymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde elkoyma kendiliğinden kalkar”.
HAGB’de Dava Zamanaşımı
07.11.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Doğa Ceylan5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66. maddesinde düzenlenen ve suçun işlenmesinden sonra yargılamanın yapılması için belirlenen süreyi ifade eden dava zamanaşımının hangi durumlarda duracağına veya kesileceğine Kanunun 67. maddesinde yer verilmiş olup, bu düzenlemelerde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB’ye) konu edilen fiil yönünden dava zamanaşımının nasıl hesaplanacağına ilişkin açık hükmün bulunmadığı görülmektedir. Bu yazımızda; kişi hakkında verilen HAGB kararının kesinleşmesinden sonra işlemeye başlayan 5 yıllık denetim süresinde, kişinin kasten yeni bir suç işlemesinin ve mahkeme tarafından yapılan ihbarın dava zamanaşımına etkisi incelenecektir.
Basit Yargılama Usulü İçin Öngörülen Yeni Düzenleme
05.11.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem SerdarI. Basit Yargılama Usulü Basit yargılama usulü; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda 17.10.2019 tarihinde kabul edilip, 24 Ekim 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Ceza Muhakemesi Hukukuna kazandırılan yeni bir müessesedir. Basit yargılama usulü; 7188 sayılı Kanunun 24. ve 25. maddeleriyle, CMK m.251’e ve m.252’ye eklenmiştir.
Tebligatla Ceza Zamanaşımının Kesilmesi
01.11.2024 / Prof. Dr. Ersan ŞenBilindiği üzere; soykırım ve insanlığına karşı suçlar ile bu suçları işlemek maksadıyla örgüt kurma, yönetme veya bu örgüte üye olma suçları hariç olmak kaydıyla, bir suçun işlendiği tarihten sonra 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.66’da ve m.67’de gösterilen süre, durma ve kesilme halleri dahilinde soruşturma ve kovuşturması tamamlanmak suretiyle mahkumiyeti kesinleştirilemezse, suç veya dava zamanaşımı gerçekleştiğinden bahisle suçun soruşturulması biter ve kamu davası açılmışsa da dava düşer.
Cesetsiz Cinayet: İkinci Kısım
26.10.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Doğa CeylanCesetsiz Cinayet adlı yazının birinci kısmını 12.01.2024 tarihinde kaleme almıştık. Bu yazı, cesetsiz cinayetle ilgili temin ettiğimiz yeni Yargıtay kararları ışığında tekrar konunun ele alınarak, ilk yazıyı tamamlaması amacıyla hazırlanmıştır.
Öcalan’ın Salıverilmesi Mümkün mü?
25.10.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen15 Şubat 1999 tarihinde yakalanan Abdullah Öcalan, Yerel Mahkemenin 28 Nisan 1999 tarihli kararı ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 25 Kasım 1999 tarihli onama kararı ile Devletin ülkesine ve egemenliğine karşı suçu düzenleyen mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle idam cezasına mahkum edilmiştir. Vatana karşı işlenen bu suçun 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu’nda karşılığı, cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis olarak gösterilen Devletin birliğini ve Ülke bütünlüğünü bozma suçu olarak tanımlanmıştır.
9. Yargı Paketinin Eski ve Yeni Hallerinde Etki Ajanlığı Suçu
23.10.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Sevgi AksoyBu yazımızda; etki ajanlığı düzenlemesinin 9. Yargı Paketi olarak adlandırılan Kanun Teklifinde ve 18.10.2024 tarihinde TBMM’ye sunulan Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde ne şekilde yer aldığına ve 16.05.2024 tarihli “Etki Ajanlığı Olarak Bilinen TCK m.339/A Taslağı” başlıklı yazımızda yer verdiğimiz eleştirilerin dikkate alınıp alınmadığına ilişkin tespitlerimize yer verilmiştir.
SEGBİS’in Genel Uygulamaya Dönüşmesi Sorunu ve AYM’nin Tutumu
17.10.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazSanığın duruşmada hazır bulunması, hakkaniyete uygun bir yargılamanın ve bilhassa savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılmasının temel koşullarından birisidir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), sanığın duruşmada hazır bulunmasını “kural” kabul edip, sanığın hazır bulunmamasını veya duruşmadan bağışık tutulmasını ayrık durumlar olarak düzenlemiştir. Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) ile bağlantılı olarak kurulan ve 2013 yılından itibaren adliyelerde ve ceza infaz kurumlarında kullanılmaya başlanan Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS), ceza muhakemesinin bu temel kuralını ciddi ölçüde zayıflatmıştır. Gerçekten; uygulamada, sanığın duruşmaya SEGBİS yoluyla katılmasının adeta standart hale geldiği, sanığın duruşmaya fiilen katılmayı açıkça talep etmediği hallerde mahkemelerin birçok vakada gerekçe göstermeden SEGBİS yöntemine başvurdukları, sanığın huzurda dinlenmeyi açıkça talep ettiği bazı durumlarda dahi bu talebin gerekçesiz olarak reddedildiği görülmektedir. Bu uygulamanın CMK m.196/4’e aykırı olduğu açıktır. 2017 yılında 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile gerçekleştirilen ve 2018 yılında 7078 sayılı Kanunla aynı şekilde kabul edilen değişiklik sonucunda ancak “hakim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda” SEGBİS suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusunun yapılabileceği veya duruşmalara katılmasına karar verilebileceği kural altına alınmıştır. Dolayısıyla; sanığın duruşmalara SEGBİS yoluyla katılmasını zorunlu kılacak nedenlerin her halde hakimlik veya mahkeme tarafından açıklanması gerekmektedir. Sanığın duruşmaya bizzat katılma yönünde açık bir talebinin bulunmaması, bu yükümlülüğü ortadan kaldırmamaktadır. Çünkü “yüz yüzelik” kural, SEGBİS yoluyla katılım ise istisnadır.
Altın İthalatı ve Ceza Sorumluluğu Esasları
16.10.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünAltın ithalatı; mevzuatımızda sıklıkla değişikliğe uğrayan esaslara tabi tutulan, ceza sorumluluğunun tayininde fail hakkında hangi kanun kapsamında yaptırım uygulanması gerektiği ile ilgili uygulamada birçok farklı görüşün ileri sürüldüğü bir prosedür olma özelliğini sürdürmektedir. Özellikle; altın ithalatında beyan yükümlülüğünün yerine getirilmemesinin Yargıtay’ın güncel uygulamasına göre 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu m.3/1 kapsamında değerlendirildiği, karşı görüş olarak bu durumda sadece “özel kanun” niteliği taşıyan 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun m.3/1 uyarınca idari yaptırımın gündeme gelebileceğinin öne sürüldüğü, bu temel tartışmaların yanında ayrıca altın ithalatında “beyan” yükümlülüğünün Gümrük Mevzuatı ile 5607 sayılı Kanun ve 1567 sayılı Kanun çerçevesinde hukuki niteliği, altın ithalatında gümrük vergisi doğup doğmadığı, gümrük vergisinin doğmadığı hallerde kamu zararı olmadığından bahisle 5607 sayılı Kanun m.3’ün tatbik edilip edilmeyeceği, altın ithalatında bir yükümlülük olarak Kaynak Kullanımı Destekleme Fonunun gümrük vergisi niteliği taşıyıp taşımadığı, ceza sorumluluğunun tayininde gümrük vergisi doğup doğmamasının önemi olup olmadığı şeklinde birçok hukuki tartışmaya konu olan altın ithalatı ile ilgili daha önce 2013 yılında kaleme aldığımız “Altın İthalatında Ceza Sorumluluğu” başlıklı makalemize ek olarak, bu alanda halen devam eden tartışmaları güncel koşulları da gözeterek işbu yazımızda değerlendireceğiz.
İade Davalarında Geçici Tutuklama Süresi ile İade Talepnamesi Düzenlenmesinde Hatalı Uygulamalar
14.10.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin“6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu′nda İade Yargılaması” ve “INTERPOL Bültenleri” başlıklı yazılarımızda açıkladığımız üzere; Türkiye Cumhuriyeti’nin talebi ile hakkında kırmızı bülten çıkarılan kişi; yurtdışında yakalandığı ve bundan haber alındığı takdirde, ilgili makamlarca iade evrakı hazırlanarak kişinin iadesi talep edilecektir. Benzer şekilde; başka bir ülkenin kırmızı bültenle aradığı kişinin Türkiye’de yakalanması ve ilgili ülkeye bu konuda haber verilmesi üzerine, ilgili ülke kişinin iadesini talep edebilecek ve kişinin iadesine ilişkin 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu uyarınca iade yargılaması görülerek bu yargılamanın sonucuna göre iadesine karar verilebilecektir.
6284 Sayılı Kanuna Göre Akıl Sağlığından Şüphe Duyulanın Sevki ve Kanunun Tatbikinde Tereddüt Duyulan Üç Husus
12.10.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Doğa CeylanBu yazımızda; akıl sağlığının yerinde olmadığı iddia edilen kişi hakkında, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 5. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendi uyarınca şiddet uygulayan hakkında sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması önleyici tedbirine karar verilmesinin şartları ile 6284 sayılı Kanunun tatbikinde tereddüt duyulan üç hususa yer verilecektir. Daha önce 6284 sayılı Kanunla ilgili Bireyin Şiddete Karşı Korunması adlı ayrıntılı bir yazı kaleme almıştık, konu ile ilgilenen ve bilgilenmek isteyenlerin o yazıyı okumasında da fayda olacağını düşünmekteyiz.
BAM Kararının Kıyas ve Mükerrer Değerlendirme Yasağı Bakımından Değerlendirilmesi
09.10.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Taner Akıncı, Stj. Av. Yusuf Baha YılmazÇalışmamızda ele alacağımız karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesi’nin 29.03.2017 tarihli, 2017/353 E. ve 2017/638 K. sayılı kararıdır. Karar; bütün yönleriyle değil, sadece merci tarafından hırsızlık ve yağma suçları açısından değer azlığına bağlı indirim hakkında yapılan değerlendirme ve Ceza Hukukunun genel ilkeleri ile sınırlı olarak ele alınacaktır.
Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Suçunda Öncü Artçı Kriterleri
08.10.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer Berk Bayraklı, Stj. Av. Furkan AslanBu yazımızda; uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunun kısaca ne olduğu, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti suçunda öncü artçı kriterlerinin kanaatimizce neler olduğu ve konu ile ilgili Yargıtay kararları incelenmiştir.
Koşullu Salıverilmenin Geri Alınması ve Ceza Zamanaşımı
03.10.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünCeza zamanaşımı iki halde işlemeye başlar: 1. Hüküm kesinleştiğinde, 2. İnfaz herhangi bir sebeple “kesintiye” uğradığında. Ceza zamanaşımı iki halde kesilir: 1. Hükmün infazı için tebligat yapılması veya hükümlünün yakalanmasıyla, 2. Bir suçtan dolayı mahkum olan kişi, üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlediği takdirde.
İstinafın Hukuka Aykırı Bozma Kararı ile Temyiz Hakkını Ortadan Kaldırması
30.09.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Doğa Ceylan5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 280. maddesinde, iki dereceli yargılama hakkının güvencesi niteliğinde olan istinaf incelemesi neticesinde verilebilecek kararlar düzenlenmiştir. Buna göre; bölge adliye mahkemesi dosyayı ve delilleri inceledikten sonra, sadece CMK m.280/1-e, f’de düzenlenen hallerden birisi varsa bozma kararı verebilmektedir. Bu sebepler Kanunda sınırlı sayıda düzenlendiğinden, bozma sebeplerinin yorum yoluyla genişletilmesi, yani CMK m.289/1’de yer alan (g) ve (h) bentleri dışındaki hukuk kesin aykırılık hallerinden birisinin bulunmamasına veya CMK m.280/1-f’nin şartları oluşmamasına rağmen, bölge adliye mahkemesi tarafından bozma kararı verilmesi ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi mümkün değildir.
Kırık Pencere Metodu Nedir?
26.09.2024 / Prof. Dr. Ersan ŞenSuçun işlenmesinin önlenmesi, caydırma ve suç sayısını azaltma konusunda önemine binaen kırık pencere veya cam metodu olarak bilinen konuyu daha önce yazdık. İnsanların zihnine; bir umursamazlık, kural tanımazlık, ya yaparım yanıma kar kalır veya cezadan korkmama kültürü yerleşti. Öfke, kin, hukuka ve cezaya karşı oluşan inanç yokluğu veya zayıflığı, hakkın zorla alınması, kamu kudreti kullanıcısı Devleti tanımama, yakalanma ve adalet önünde hesap verme korkusuzluğu ve cezasızlık algısı dikkate alındığında, kamu otoritesinin şapkasını önüne koyma vaktinin çoktan geldiği anlaşılacaktır. Özellikle sokak suçları olarak bilinen tehdit, şantaj, hırsızlık, gasp, cinsel saldırı, öldürme ve yaralama, mala zarar verme eylemlerine karşı önleyici ve adli kolluk olarak net, istikrarlı, disiplinli bir planın ve programın geliştirilmesi elzemdir.
Suç Kaydı Nedir? Suçtan Caydırmak Sadece Mahkemelerin Görevi midir?
25.09.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Arş. Gör. Kasım Ocak, Av. Doğa CeylanKamuoyunda infial uyandıran birçok olayda failin daha önce işlediği suç sayılarına ilişkin bilgiler yazılmakta ve bunlar sosyal medyada hızla yayılmaktadır. Olayın infial uyandırıcılığının yanına, failin daha önce işlediği iddia edilen suç sayısının yüksekliği eklendiğinde, toplumsal hınç da artmaktadır. Öyle ki, bu hınç ve sosyal medya tepkisi bazı olaylarda maddi hakikatin ve ceza adaletinin önüne geçebilmektedir.
Ölen Hükümlü Lehine Başsavcı İtirazı Yapılması
23.09.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Doğa CeylanBu yazımızda; hakkında mahkumiyet hükmü verilen ve cezası kesinleşen hükümlünün ölmesi halinde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.308 uyarınca hükümlü lehine Başsavcı itirazında bulunulmasının mümkün olup olmadığı ile hükümlünün, Başsavcı itirazı yapıldıktan sonra ölmesi halinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun itirazı inceleyip incelemeyeceğine yer verilecektir.
Değişen veya Yeni Tanık Beyanının Yargılamanın Yenilenmesine Etkisi
20.09.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen GözükanBu yazımızda; yargılamanın yenilenmesinin şartlarına değinilerek, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 04.11.2021 tarihli, 2021/94 E. ve 2021/530 K. sayılı kararı doğrultusunda, kovuşturma aşamasında dinlenmiş veya dosyada hiç dinlenmemiş olan tanığın, hüküm kesinleştikten sonra mahkemeye eski beyanı ile çelişen açıklamaların yer aldığı bir dilekçe sunmasının yargılamanın yenilenmesini gerektirip gerektirmeyeceği tartışılacaktır.
Zorunlu Müdafi veya Vekil İçin Vekalet Ücretine Hükmedilmemesi Sorunu
16.09.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen Gözükan, Stj. Av. Hasan YılmazBu yazımızda; avukatlık mesleğinde ücretin nasıl belirlendiği ve mahkemeler tarafından hükmedilen vekalet ücretinin dayanağı açıklandıktan sonra, Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca görevlendirilen zorunlu müdafi veya vekil için vekalet ücretine hükmedilip hükmedilemeyeceği değerlendirilecektir.
BAM Ceza Dairelerinin Bozma Yetkisinin Sınırı
13.09.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 272 ila 285. maddelerinde; maddi vaka incelenebilen ve hukukilik denetimi yapılabilen istinaf kanun yolu düzenlenmiş olup, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerine dört başlıkta yetki tanınmıştır.
Resmi Belgeyi Bozma, İmha Etme veya Gizleme Suçu
12.09.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer BayraklıBu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının, “Topluma karşı suçlar” başlıklı üçüncü kısmının, “Kamu güvenine karşı suçlar” başlıklı, dördüncü bölümünde yer alan “Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek” başlıklı 205. maddesinde yer alan suçu, seçimlik hareketleri, suçun maddi ve manevi unsurları, suçun özel görünüş biçimleri ve konu ile ilgili Yargıtay kararları kaleme alınmıştır.
Sanığın Vekaletname Çıkarmaksızın Müdafi Tayini
11.09.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer BayraklıBu yazımızda; ceza yargılamasında sanık ve müdafiin duruşmada birlikte bulunmasının aralarındaki vekalet ilişkisini ortaya koyup koymadığı, vekalet sözleşmesi, bu doğrultuda Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 26.12.2023 tarihli, 2022/35708 E. ve 2023/11381 K. sayılı ve 25.04.2024 tarihli, 2023/18811 E. ve 2024/5805 K. sayılı kararları ve konu ile ilgili diğer Yargıtay kararları kaleme alınmıştır.
Yoklukta ve Sorgusuz Tutuklama Kararı Verilebilir mi?
06.09.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu yürürlüğe girdikten sonra Türk Ceza Muhakemesi Hukukunda iki temel değişiklik oldu. Birincisi; mülga 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 237. maddesinin 3. fıkrasında yer alan mahkemenin re’sen delil araştırma yetkisine, yeni Kanunun 206. ve 207. maddelerinde yer verilmemesi, böylece kovuşturmayı yürüten mahkemenin taraf talebi olmaksızın kendiliğinden delil araştırıp toplama yetkisinin son bulmasıdır. Bu konuda daha önce çok yazdık, fakat bu yazı konumuz kapsamında mahkemenin re’sen araştırma yetkisi bulunmamaktadır. İkincisi ise; eski Kanunun 106. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen yoklukta, yani gıyabi tutukluluğa yeni Kanunun 100. ve 101. maddelerinde yer verilmemesi, yani yoklukta tutukluluğun yasaklanması, tutuklama tedbirinin mutlaka şüphelinin veya sanığın yüzüne ve yanında avukatı bulunduğu halde sorgu yapılmak suretiyle değerlendirilmesinin kabul edilmesidir.
Araç İthalatında Gümrük Kıymetinin Tespitine Dair Genelgenin Bazı Hükümlerinin İptaline İlişkin Danıştay Kararının Değerlendirilmesi
04.09.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Kasım Ocak, Stj. Av. Beyzanur KayaTicaret Bakanlığı distribütörler dışındaki ithalatçılar tarafından ithal edilen araçların kıymetinin Türkiye’de düşük beyan edilmesinin hazinenin gelir kaybına uğramasına neden olduğu gerekçesiyle 2022/12 sayılı Genelge ile bazı yükümlülükler belirlemiştir.
Hükümlüye Vasi Tayini ve Hükümlünün Yeni Vekaletname Çıkarması
03.09.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin AksütUygulamada; hakkında verilen mahkumiyet kararı kesinleşen şahsın, artık hükümlü olduğu için, daha önce müdafiliğini yapan avukatına, vasisi marifetiyle yeni vekaletname çıkardığı, şahıs tutuklu iken veya henüz hükümlü değilken avukatına verdiği vekaletnamenin artık geçersiz olduğunun kabul edildiği ve cezası kesinleşen hükümlü ile görüşmeye giden avukattan, hükümlüye atanacak yeni vasisi marifetiyle yeni vekaletname istendiği, aksi takdirde Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik m.20/4 uyarınca hükümlü ile üç kez görüşebileceği kuralının hatırlatıldığı, hükümlü olduktan şahıs vekaletnamesi olmayan üç avukatla daha önce görüşmüşse veya bir avukatla üç kez görüşmüşse artık avukatın, daha önce vekaletnamesi de olsa hükümlü ile görüştürülmediği görülmektedir.
İHAM’ın Yasak/Türkiye Kararı Değerlendirmesi
02.09.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymazİnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) 26.09.2023 tarihli Yüksel Yalçınkaya kararında (B. No: 15669/20) ByLock adlı gizli haberleşme uygulamasını kullandığı gerekçesiyle silahlı terör örgütüne (FETÖ/PDY) üye olma suçundan (Türk Ceza Kanunu m.314/2) mahkum olan bir şahsın şikayetlerini incelemiş ve adil/dürüst yargılanma hakkının ve örgütlenme özgürlüğünün yanında İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) m.7 ile güvence altına alınan “suçta ve cezada kanunilik” ilkesinin ihlal edildiğine karar vermişti.
“Tedbirlere Uymama” Başlıklı CMK m.112/1 Ne İşe Yarar?
30.08.2024 / Prof. Dr. Ersan ŞenBu yazımızda; hususiyetle CMK m.112/1’i inceleyeceğiz. Hükmün birinci cümlesinde; net bir şekilde adli kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı merciin hemen tutuklama kararı verebileceği yazmaktadır. Hükme göre; ortada verilmiş bir adli kontrol tedbiri kararı olduğunda, şüpheli veya sanık bu tedbirin gereğini bilerek ve isteyerek yerine getirmediğinde, yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında hükmedilebilecek hapis cezasının süresine bakılmadan, bir zorunluluk olmamakla birlikte, yetkili yargı merci tarafından şüphelinin veya sanığın tutuklanmasına karar verilebilir. Bu hükümden anlaşılan; şüpheli veya sanık adli kontrol tedbirinin gereğini yerine getirdiği, yani tedbiri bilerek ve isteyerek ihlal etmediği takdirde soruşturmada ve kovuşturmada aynı suçtan dolayı tutuklanabilmesi mümkün olmadığıdır.
Cinsel Saldırı Sırasında Müdahale Etmeyen Kişinin Ceza Sorumluluğu
29.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Taner Akıncı, Stj. Av. Doğa CeylanBu yazımızda; cinsel saldırı suçunun işlenmesi sırasında failin yanında bulunan kişinin, işlenen suça müdahalesinin ceza sorumluluğuna etkisi, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 21.11.2017 tarihli, 2017/937 E. ve 2017/484 K. sayılı kararı çerçevesinde incelenecektir.
Tutuklama Kararlarında Gerekçe ve Bitmeyen “Katalog Suç” Sorunu
28.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazTutuklama kararlarının yeterli gerekçe içermemesi, hukukumuzda kronik hale gelmiş önemli sorunlardan birisidir. Bu konuda İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) ile Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından verilen çok sayıda ihlal kararı, hatta yasa değişiklikleri de uygulamada kayda değer bir iyileşmeye vesile olmamıştır. Aslında “olması gereken” konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İlk tutuklama kararı dahil olmak üzere; kişinin özgürlükten yoksun kalması sonucunu doğuran tüm kararlarda, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller (İHAM terminolojisinde “makul suç şüphe”, Anayasa m.19/3’e göre kişinin “suçluluğu hakkında kuvvetli belirti”), tutuklama nedenleri ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, yani bu üçlü ortaya koyulmalıdır. Burada; kararı veren merciin, suç şüphesinin ve tutuklama nedenlerinin mevcut ve tedbirin ölçülü olduğu kanaatine ulaşması yeterli değildir. Asıl önemli olan, tutuklama koşullarının gerçekleştiğinin somut olgu ve delillere dayalı olarak gösterilmesidir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.101/2, “Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda; a) Kuvvetli suç şüphesini, b) Tutuklama nedenlerinin varlığını, c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu, d) Adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını, gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.” demek suretiyle bunu doğrulamaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin İhlal Kararının Ardından Yapılacak Yeniden Yargılamaya İlişkin Bazı Hususlar
27.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun m.50/2’ye göre, “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. (...) Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.” Benzer bir düzenleme içeren İçtüzük m.79/1-a; buna ek olarak, yeniden yargılama yapan mahkemenin “ivedilikle” karar vereceğini belirtmektedir.
Yargıtay’ın Ceza Muhakemesi Üzerine Verdiği Bir Kararın İncelenmesi
26.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanYargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 21.04.2016 tarihli, 2015/4672-1 E. ve 2016/2330 K. sayılı kararında; “İletişim”, “Arama, Elkoyma, Dokümanın İncelenmesi” ve “Tanıklık” olmak üzere üç başlık altında, soruşturma ve kovuşturma işlemleri detaylı bir şekilde incelenmiş, hangi durumlarda delilin hukuka uygun olup, mahkumiyet hükmüne esas alınabileceğine ve maddi hakikate ve adalete nasıl ulaşılması gerektiğine ilişkin tespitlere yer verilmiştir. Bu kararı, muhakeme hükümleri kapsamına giren bazı müesseseler bakımından bir kılavuz olarak görmek ve buna göre dikkate almak gerekir. Yargıtay kararı, Ceza Muhakemesi Hukuku uygulaması bakımından oldukça didaktik ve yol gösterici tespitler içermektedir.
Hakaret ve İfade Özgürlüğü ile İlgili Güncel Yargıtay Kararı
23.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin AksütBu yazımızda; hakaret suçu ve ifade özgürlüğü ile ilgili değerlendirmeyi içeren Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 12.06.2024 tarihli, 2021/33801 E., 2024/8617 K. sayılı kararına değinecek, siyasetçiye karşı işlendiği iddia edilen veya sosyal medyada retweet, like (beğeni) olarak işlenen fiillerden dolayı faillerin ceza sorumluluğunu anlatacağız.
Yeni İlamı İnfaza Verilen Hükümlü Fiilen Cezaevine Alınmadan, Önceki Denetimli Serbestlik Dosyası Kapatılabilir mi?
21.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.105/A’da düzenlenen, Geçici m.6 ve Geçici m.10 ile süre yönünden iyileştirmelere tabi tutulan “denetimli serbestlik” tedbirinin tatbikinde; hükümlü hakkında koşullu salıverilme tarihine kadar kesinleşip infaza giren yeni ilamlar, İnfaz Kanunu m.99’a göre toplama (içtima) kararına tabi tutulmakta, yeni gelen ilamla birlikte hükümlünün ceza infaz kurumunda geçirmesi gereken bakiye süre varsa, denetimli serbestlik dosyası kapatılarak hükümlü ceza infaz kurumuna alınmaktadır.
Sermaye Piyasası Kurulu’nun Başvuru Şartı ve Pişmanlığın Başvuruya Etkisi
19.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanBu yazımızda; 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda düzenlenen veya bu Kanunun atıfta bulunduğu suçların soruşturulmasına ilişkin özel soruşturma usulleri ile bu usullerin pişmanlık hükümlerinin uygulanması bakımından önemi incelenecektir.
Cinsel İstismar Suçuna Konu İnternet Yayınlarına Erişimin Engellenmesi ve Anayasa m.13 Kapsamında 8 ve 8/A Maddelerinin Değerlendirilmesi
13.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Enes EfeBu yazımızda; internet ortamında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.103 ve m.103/1-a’da düzenlenen “Çocukların cinsel istismarı” suçunu teşkil eden bir içeriğin bulunması halinde, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun m.8 ile m.8/A uyarınca içeriğin çıkarılması ve/veya internet erişiminin engellenmesi yönünde karar verilebilmesinin Anayasa m.13’de öngörülen kanunilik, meşru amaç ve ölçülülük ilkeleri bakımından incelemesine yer verilecektir.
5651 Sayılı İnternet Kanununun 8 ve 8-A Maddelerinin Değerlendirilmesi
12.08.2024 / Prof. Dr. Ersan ŞenBu yazımızda; temel hak ve hürriyetler arasında önemli bir yer teşkil eden düşünceyi açıklama yayma hürriyetini, basın hürriyetini esas alan, esasında konu bilim ve sanat hürriyetini ilgilendirse de bu konuyu biraz ilgisiz gördüğümüzden bu hürriyet üzerinden değil, ifade ve basın hürriyetlerini dikkate alarak, bunlar karşısında çocuğun korunup gözetilmesi, kişilik hakları, özel hayatın gizliliği ve korunması hakkının, yine milli güvenliğin, kamu düzeninin, kamu güvenliğinin ve suçların işlenmesinin önlenmesi gibi, Anayasanın nimet külfet dengesinde öne alabildiği hukuki yararlar bakımından temel hak ve hürriyetlere dönük sınırlamaların nasıl mümkün olabileceğini yazacağız.
Susma ve Kendini Suçlamama Hakkının Tanıklıkta Yeri
10.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazSusma ve kendini suçlamama hakkı (“nemo tenetur” ilkesi), adil/dürüst yargılanma hakkının önemli unsurlarından birisidir. Anayasa’nın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin 5. fıkrası, “Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.” demektedir. Susma ve kendini suçlamama hakkı esasen suç isnadı altında bulunan kişilere tanınan bir ayrıcalıktır. Bu ayrıcalığın amacı; kişiye, zorlama ve baskı yoluyla delil elde edilmesine karşı koruma sağlamak, kişinin baskı altında ifade vermesini engellemek ve kişiyi kötü muameleye karşı korumaktır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kendisi veya yakınları aleyhine tanıklıktan çekinme” başlıklı 48. maddesi, bu hakkın suç isnadı alında bulunmayan tanıklar bakımından da geçerli olduğunu belirtmektedir. Bu düzenlemeye göre, “Tanık, kendisini veya 45 inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir”.
Hayvan Bakımevi Olmayan veya Şartları Uygunsuz Bakımevi Olan Yerel Yönetimler Sahipsiz Köpekleri Toplayabilir mi, Nüfus Kontrolü Gerekçesiyle Öldürebilir mi?
09.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun; bakımevine alınan sokak köpeklerinden, insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan veya sahiplenilmesi yasak olanların öldürülebilmesine imkan sağlayan 13. maddesinde yapılan değişiklikle ilgili görüşlerimizi “Hayvanları Koruma Kanununun 13. maddesinde Yapılan Değişikliğin Kapsamı” başlıklı yazımızda açıklamıştık. Bu yazıda; 5199 sayılı Kanunun 6. maddesinde yapılan değişiklik gerekçe gösterilerek, bakımevi olmayan veya sınırları dahilinde mevcut olan bakımevi uygun, elverişli ve yeterli şartları taşımayan belediyelerin, sahipsiz köpekleri toplamasına ve öldürmesine imkan olup olmadığı değerlendirilecektir.
İstinaf Mahkemesinin Bozma Kararları Temyiz Edilebilir mi, Kanun Devleti mi Hukuk Devleti mi?
08.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Taner AkıncıBu yazımızda bölge adliye mahkemesinin verdiği bozma kararının bozulmasına dair Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin 06.12.2023 tarihli, 2023/15121 E. ve 2023/10940 K. sayılı kararı incelenecektir.
Bir Müdafiin Birden Fazla Şüpheliyi veya Sanığı Temsili
06.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Taner Akıncı5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, savunma hakkı açısından müdafi ile temsil konusuna büyük önem vermiş ve oldukça ayrıntılı düzenleme getirmiştir. Bu yazımızın konusu, aynı avukatın birden fazla sanığı temsil etmesi ve sanıklar arasında menfaat uyuşmazlığının bulunması halinde savunma açısından meydana gelen zafiyetin nasıl giderilmesi gerektiğine ilişkindir.
6493 Sayılı Kanun Kapsamında İzinsiz Faaliyette Bulunma Suçunda Ödeme Hizmeti
03.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının (ü) bendinde ödeme kuruluşu; “ödeme hizmeti sağlamak ve gerçekleştirmek için bu Kanun kapsamında yetkilendirilmiş tüzel kişi” olarak, ödeme hizmeti ise 1. fıkranın (s) bendinde, “bu Kanunun 12 nci maddesinde belirtilen hizmetler” olarak tanımlanmıştır.
Instagram’ın Kapatılması ve AYM
03.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen5651 sayılı İnternet Kanununun 8, 8/A, 9 ve 9/A maddeleriyle, içeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi tedbirleri öngörülmüştür. Bu maddelerden “Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi” başlıklı 8/A maddesi yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması sebeplerden bir veya birkaçına bağlı olarak, hakim veya gecikmesinde sakıncasında bulunan hallerde, Cumhurbaşkanlığı veya milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması yönünden ilgili bakanlıkların talebi üzerine Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı tarafından internet ortamında yer alan yayınla ilgili olarak içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verilebilir.
HTS Baz Sinyal Bilgilerinin Aynı Yerde Çekmesinin Delil Niteliği
02.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer Bayraklı, Stj. Av. Beyza KuverBu yazımızda; HTS (Historical Traffic Search-Arama Trafiği Geçmişi) olarak bilinen; içeriği öğrenilemeyen, sadece kimin kiminle, nerede, ne zaman ve ne kadar süre görüştüğüne dair arşiv bilgisi içeren HTS baz sinyal bilgileri, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. maddesi uyarınca sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, bu tedbirin ne kadar süre geçerli olacağı ve kim tarafından verilebileceği, şüpheli/sanık ve mağdurun HTS baz sinyal bilgilerinin aynı yerde çekmesinin suç işlendiğine dair kuvvetli delil niteliği oluşturup oluşturmadığı Yargıtay kararları çerçevesinde kaleme alınmıştır.
Ek Savunma Hakkı Verilmesini Gerektiren Haller
01.08.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanBu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. maddesi uyarınca, sanığa hangi durumlarda ek savunma hakkı verileceği ve bu kapsamda suçun hukuki niteliğinin değişmesi ile cezanın artırılması veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanması hususları incelenecektir.
Hayvanları Koruma Kanununun 13. maddesinde Yapılan Değişikliğin Kapsamı
31.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu 01.07.2004 tarihinde yürürlüğe girdiği halde, bugüne kadar uygulanmamış, adında “hayvanları koruma” olan 5199 sayılı Kanunun gerekleri, özellikle “başıboş”, “sokak”, “terk edilmiş” veya “sahipsiz” gibi sıfatlarla anılan köpekler ve kediler bakımından gereği gibi tatbik edilmemiş, gerek hayvanları ve gerekse kamunun güvenliğini gözetecek şekilde kısırlaştırma, aşılama, sağlıklı şartlarda yaşatıp koruma, üretimini ve satışını engelleme çalışmaları yerine getirilmemiştir.
Örgüte Üyelik Suçundan İkinci Kez Ceza Verilmesi ve Suçsuzluk/Masumiyet Karinesi
29.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazKısa bir süre önce yayımlanan “Suç Örgütünden Dolayı Aynı Kişiye Birden Fazla Ceza Verilebilir mi?” başlıklı yazımızda; suç örgütüne üye olma suçunun temadi eden, yani kesintisiz bir suç olduğunu, daha önce örgüt üyeliğinden mahkum edilmiş bir kişinin aynı suçtan ikinci kez mahkum edilmesi için temadinin hukuken ve fiilen kesilmiş olması ve sanığın yeni eylemleriyle örgütle olan organik bağını sürdürmek suretiyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren faaliyetlerine devam ettiğinin somut olarak ortaya koyulması, ikinci örgüt üyeliği suçunun varlığı için işlendiği iddia olunan veya mahkumiyet hükmü ile kabul edilen eylemlerin ilk örgüt üyeliği suçuna ilişkin yargılamaya konu edilmemiş olması gerektiğini, ilgili Yargıtay kararlarına atıf yapmak suretiyle ifade etmiş ve savunmuştuk.
Yeni HAGB Düzenlemesi Eski Karar ve Hükümlere Uygulanır mı?
27.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Taner Akıncı7499 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 02.03.2024 tarihinde kabul edilmiş, 12.03.2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yapılan değişikliklerin 01.06.2024 tarihinden itibaren uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Tereddüt edilen bir hususta işbu yazı kaleme alınmıştır.
Mahkeme Kanun Yararına Bozma İçin Başvuruda Bulunabilir mi ve Kanun Yararına Bozmada Aleyhe Karar Verilebilir mi?
26.07.2024 / Prof. Dr. Ersan ŞenKanun koyucu, kimlerin kanun yoluna başvurabileceğini saymıştır. Bunlar arasında ilk derece mahkemeleri bulunmadığı gibi, ilk derece mahkemelerinin bir olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma yoluna gidebileceğine dair açık bir düzenleme de yoktur. Kişi aleyhine kısıtlamaya gidilebilmesi için, “Temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanması” başlıklı Anayasa m.13’e uygun açık yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğu gözardı edilemez. CMK m.260 ila m.266’da kanun yollarına başvurma hakkı olanlar ve başvuru hakkına sahip olanların vazgeçmesi düzenlenmiş olup, bu hükümlerde kovuşturmayı yürüten, yani davayı gören mahkemelere kanun yararına bozma yoluna başvuracağına dair bir hükme yer verilmemiştir. Aynı şekilde, kanun yararına bozmayı düzenleyen CMK m.309 ve m.310’da da kovuşturmayı yürüten mahkemelerin kanun yararına bozma yoluna başvurabileceğine dair bir hüküm veya ibare bulunmamaktadır.
Mağdurun Ölmesi Halinde Uzlaştırma
24.07.2024 / Prof. Dr. Ersan ŞenUzlaştırmanın soruşturma aşamasında gündeme gelmesi halinde; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Uzlaştırma” başlıklı 253. maddesinin 6. fıkrasında; “Resmi mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanuni temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır.” hükmüne yer verildiği,...
Adli Kontrole İlişkin Sorunlar ve Dosya Üzerinden Verilen Adli Kontrol Tedbiri
23.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazAdli kontrol müessesesi Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.109 ve devamında düzenlenmiştir. CMK m.109/1’e göre, “Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100’üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir”. Görüldüğü üzere, Kanun açıkça adli kontrol tedbirine karar verilebilmesi için tutuklama koşullarının oluşması gerektiğini ifade etmektedir.
Duruşmaya Katılmayan Sanığa Tebligat
22.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünSanığın yokluğunda duruşma yapılması ve sanığın duruşmada hazır bulundurulmasına ilişkin hükümler, CMK m.176 ile m.193 ila 199’da ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu hükümler bir bütün olarak; sanığın savunma hakkının korunması ve yoklukta yargılamanın önüne geçilmesi amacıyla getirilmiş olmakla birlikte, bir taraftan da yargılamanın sürüncemede kalmamasını sağlamaya yöneliktir. Daha önce kaleme aldığımız yazılarda, bu hükümlerle ilgili ayrıntılı açıklamalar yapılmış idi. Bu yazımızda; kanun yoluna başvuru imkanı olarak kararların sanığa tebliği ile ayrıca sanık hazır bulunmaksızın yapılan celselerde yapılan işlemlerin de sanığa tebliği hakkında uygulama ve görüşlerimize yer verilmiştir.
Başsavcı ve Başsavcılık İtirazında Sınır Var mı?
20.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen“Cumhuriyet Başsavcısının ve Başsavcılığının İtiraz Yetkisi” başlıklı yazımızda, birer olağanüstü kanun yolu olarak düzenlenen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.308’i ve m.308/A’yı incelemiştik. Bu inceleme sırasında, bir olağanüstü kanun yolu olması sebebiyle maddi hakikate ve adalete ulaşılmasında, dosya içeriğinde yer alan esasa müessir bir nedenin gözardı edildiği, bunun da hükümlü lehine olduğu tespit edilmişse, elbette buna sessiz kalmak, hükümlünün suçu işlediği hususunda tereddüde düşüren veya suçun hukuki niteliğinin veya tatbik edilecek cezanın hükümlü lehine değişme ihtimali bulunan durumların varlığında, elbette kanun koyucu süresiz ve sayısız defa itiraz kanun yolunun, dosyanın kesinleştiği yerin istinaf veya temyiz olması durumlarına göre kullanabilmesini öngörmüştür.
Suç Örgütünden Dolayı Aynı Kişiye Birden Fazla Ceza Verilebilir mi?
19.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Hüsnü Sefa Eryıldız5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.220/1 uyarınca suç örgütü kurmak ve yönetmekten bahsedebilmek için, her şeyden önce madde hükmünde öngörülen koşullara sahip bir suç örgütünün bulunması gerekmekte olup, örgütü yönetmek fiili de niteliği gereği devamlılık gerektirdiğinden, bu fiilin mütemadi (kesintisiz), yani neticesi devam eden suçlardan olduğu kabul edilmektedir. TCK m.220/2’de düzenlenen suç örgütü üyeliği için de temadi şartı aranır, yani suçun neticesinde devamlılık esastır.
Dini İnanç ve Duyguların İstismarı Suretiyle Dolandırıcılık
18.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer Bayraklı, Stj. Av. Hurşit Berkay ÇalışkanBu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının “Malvarlığına Karşı Suçlar” başlıklı onuncu bölümünde “Nitelikli dolandırıcılık” başlığı altında yer alan 158. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenen dolandırıcılık suçu, suçun uygulamadaki görünüş biçimleri ve konu ile ilgili Yargıtay kararları kaleme alınmıştır.
Savunma Hakkının Karşısına Dikilen Kişisel Verilerin Korunması
17.07.2024 / Prof. Dr. Ersan ŞenBaşta ciddiye alınmasa da, devam eden zamanda kişisel verilerin ihlali kapsamında verilen idari para cezaları ile açılan soruşturma ve kovuşturmalar ve avukatlara verilen cezalar ciddi sorunlara yol açtı. Bir hukuka uygunluk sebebi olan iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamına giren ve özellikle savunma hakkını kullanan avukatlar, yazılı ve sözlü savunmalarında yer verdikleri bilgilerden ve dava dosyasına sundukları belgelerden endişe duymaya başladılar.
İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu Bakımından Bina Vasfının Önemi ve Binadaki Tadilatların Değerlendirilmesi
15.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Enes EfeBu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.184/1’de düzenlenen yapı ruhsatı alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapılması suçu hakkında değerlendirmelere yer verilecek olup, 3194 sayılı İmar Kanunu m.5 uyarınca binanın vasfının ve İmar Kanunu m.21 ile Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği (PAİY) ve Plansız Alanlar İmar Yönetmeliği’nde (PSAİY) düzenlenen esaslı tamir/basit tamir ayrımının ruhsat alınmasına bağlı olması bakımından sözkonusu suçun oluşmasına etkisi incelenecektir.
Yeni Adli Yılın Başladığı Günün Resmi Tatile Rastlaması Adli Tatilin Uzamasına Neden Olur mu?
14.07.2024 / Ersan Şen Hukuk ve DanışmanlıkAdli tatile ilişkin hükümler Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kanun’un 102’nci maddesinde adli tatil süresi, 103’üncü maddesinde adli tatilde görülecek dava ve işler, 104’üncü maddede ise adli tatilin sürelere etkisi hüküm altına alınmıştır.
Hatır Dolandırıcılığı ve Nüfuz Ticareti Suçları
13.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer Bayraklı, Stj. Av. Hurşit Berkay ÇalışkanBu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.158/2’de düzenlenen, “hatır dolandırıcılığı” veya “duman satıcılığı” olarak da adlandırılan, kamu görevlileri ile ilişkisi olması sebebiyle, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etme suçu ile TCK m.255’de düzenlenen nüfuz ticareti suçu, doktrin ve Yargıtay kararları ışığında değerlendirilecektir.
Suç Vasfının Değişmesi Sebebiyle Temyiz Hakkının Kısıtlanması
11.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Taner Akıncı, Av. Tamer BayraklıBu yazımızda; 05.12.2023 tarihli “İstinaf İncelemesi Sonrası Temyiz Hakkının Kısıtlanması ” başlıklı yazımıza ek olarak, istinaf incelemesinde bölge adliye mahkemesinin duruşma açarak delilleri değerlendirmesi ve yeniden hüküm kurmada görevli ve yetkili olduğu, değişen suç vasfı sebebiyle ceza miktarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararlarının temyiz hakkını, yani temyiz kanun yolunun kısıtlandığı, koşullu salıverme, infaz yönünden farklı sonuçlar gündeme getirdiği gözönünde bulundurularak, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.10.2023 tarihli, 2022/1-540 E. ve 2023/504 K. sayılı kararı incelenmiştir.
Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Haksız Saldırı ve Meşru Savunma
10.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanÖzel hayata karşı gerçekleştirilen haksız saldırının, saldırı ile orantılı şekilde defedilmesi halinde, şartları TCK m.25/1’de düzenlenen meşru savunma hükmünün tatbikine engel bulunmamakla birlikte Yargıtay, kişilerin kendilerine karşı işlenen suçlarla ilgili delilleri toplaması, kayda alması veya muhafaza etmelerinde hukuka aykırı bir durumdan bahsedilemeyeceğini kabul etmektedir. Bu kapsamda, hangi fiillerin özel hayat ve hayatın gizli alanına haksız saldırı teşkil edeceği ve buna bağlı olarak meşru savunma hükmünün tatbik edilebileceği incelenecektir.
Avukatlara Tekrar Getirilmesi Düşünülen İhbar Zorunluluğu
08.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Berra Berçik, Stj. Av. Elif Bengü Aydınİşbu yazı, avukatlara tekrar temsil ettiği kişiyle ilgili ihbarda bulunma zorunluluğu getirileceğine dair yaygın söylenti üzerine kaleme alınmıştır. Anayasa Mahkemesi (AYM); 18.01.2024 tarihli ve 2021/28 E. 2024/11 K. sayılı kararında, 5549 Saylı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendine eklenen “…, savunma hakkı bakımından diğer kanun hükümlerine aykırı olmamak ve 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 35 inci maddesinin birinci fıkrası ile alternatif uyuşmazlık çözüm yolları kapsamında ifa edilen mesleki çalışmalar nedeniyle edinilen bilgiler hariç olmak üzere, taşınmaz alım satımı, sınırlı ayni hak kurulması ve kaldırılması, şirket, vakıf ve dernek kurulması, birleştirilmesi ile bunların idaresi, devredilmesi ve tasfiyesi işlerine ilişkin finansal işlemlerin gerçekleştirilmesi, banka, menkul kıymet ve her türlü hesaplar ile bu hesaplarda yer alan varlıkların idaresi işleriyle sınırlı olmak üzere serbest avukatlar…” ibaresinin iptal talebini incelemiş ve bu hükmü Anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir.
İHAM: “Cumhuriyet Savcısının Asliye Ceza Mahkemelerindeki Duruşmalara Katılmaması ‘Objektif Tarafsızlık’ İlkesine Aykırıdır”
05.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazCumhuriyet savcısının asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalara katılmaması esasen güncelliğini yitirmiş bir konudur. 2011 yılında kabul edilen bir düzenlemeyle başlatılan bu uygulamaya 2020 yılında son verilmiştir. Anayasa Mahkemesi (AYM) iki ayrı kararı ile sözkonusu uygulamayı Anayasaya uygun bulmuşken, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) 20.03.2024 tarihli İmret/Türkiye kararında (B. No: 69539/12) oy birliği ile bu durumun adil/dürüst yargılanma hakkının gereklerine aykırı olduğu sonucuna ulaşmıştır. Bu kısa yazımızda İHAM’ın konuya ilişkin içtihadını ve İmret/Türkiye kararında yaptığı değerlendirmeleri ele alacağız.
Yolcunun Gümrük İdaresine Yapacağı Nakit Açıklaması
04.07.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un “Gümrük idaresine yapılacak açıklama” başlıklı 16. maddesiyle; gümrük idaresine, yolcudan yanında taşıdığı nakdin miktarını açıklaması talebinde bulunma yetkisi verilmiş, yolcuya bu talep üzerine tam ve doğru açıklamada bulunma yükümlülüğü yüklenmiş, yolcunun bu yükümlülüğe aykırı davranması halinde ise, hem beraberindeki değerlerin muhafaza altına alınacağı ve hem de kendisine idari para cezası uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu sayede, yurt içine nakit girişi ve yurt dışına nakit çıkışı işlemleri aracılığıyla suç gelirlerinin aklanmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Avukatlara Getirilen İhbar Zorunluluğu Hükmünün İptali
24.06.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Berra Berçik, Stj. Av. Elif Bengü AydınAnayasa Mahkemesi (AYM); 18.01.2024 tarihli ve 2021/28 E. 2024/11 K. sayılı kararında, 5549 Saylı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendine eklenen “…, savunma hakkı bakımından diğer kanun hükümlerine aykırı olmamak ve 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 35 inci maddesinin birinci fıkrası ile alternatif uyuşmazlık çözüm yolları kapsamında ifa edilen mesleki çalışmalar nedeniyle edinilen bilgiler hariç olmak üzere, taşınmaz alım satımı, sınırlı ayni hak kurulması ve kaldırılması, şirket, vakıf ve dernek kurulması, birleştirilmesi ile bunların idaresi, devredilmesi ve tasfiyesi işlerine ilişkin finansal işlemlerin gerçekleştirilmesi, banka, menkul kıymet ve her türlü hesaplar ile bu hesaplarda yer alan varlıkların idaresi işleriyle sınırlı olmak üzere serbest avukatlar…” ibaresinin iptal talebini incelemiştir. İşbu yazımızla, avukatlara getirilen ihbar zorunluluğu hükmünün iptali kararı değerlendirilecektir.
İlk Haksız Hareketin Kimden Geldiğinin Belirlenemediği Durumda Haksız Tahrik
14.06.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan, Stj. Av. Özüm Su UzunBu yazımızda; ilk haksız hareketin kimden geldiğinin tespit edilemediği durumda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uyarınca nasıl tatbik edilmesi gerektiği Yargıtay kararları ışığında incelenecektir.
6284 Sayılı Kanuna Göre Bakanlığın Davadan Haberdar Edilme Zorunluluğu Var mı?
11.06.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanŞiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesini amaçlayan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair Kanun’un 20. maddesinin 2. fıkrasıyla; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na, bu Kanunun konusuna giren davalara katılma hakkı tanınmış, ancak davanın Bakanlığa tebliğ edilmesi zorunluluğunun bulunup bulunmadığı konusunda bir düzenlemeye yer verilmemiştir. İşbu tartışma hakkında içtihadı birleştirme ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin CMK m.226/4’ü İptal Kararı
10.06.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Özüm Su UzunBu yazımızda; 05.04.2024 tarihli, 32511 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, Anayasa Mahkemesi’nin 22.02.2024 tarihli, 2023/163 E. ve 2024/57 K. sayılı kararına konu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. maddesinin 4. fıkrasında yer alan, “Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.” hükmünün iptal kararı incelenecektir.
Temyizde Duruşma Açılması ve Duruşmaya SEGBİS’le Katılma Hakkı
05.06.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Hurşit Berkay ÇalışkanBu yazımızda; temyiz kanun yolunda Yargıtay ceza daireleri tarafından duruşmalı inceleme yapılması, tutuklu sanığın SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılabilmesinin mümkün olup olmadığı, katılan vekili veya sanık müdafiinin duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılabilmesinin mümkün olup olmadığı hususları, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri ışığında değerlendirilecektir.
Yeni Değişiklikle HAGB’nin Tatbikinde Ortaya Çıkabilecek Sorunlar
04.06.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Taner Akıncı, Av. Eren Polat Kutlu, Stj. Av. Kadir Furkan KöroğluBu yazımızda; 8. Yargı Paketi kapsamında, Anayasa Mahkemesi’nin hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesini düzenleyen CMK m.231’in 5 ve devamı fıkralarının iptaline ilişkin kararı sonrasında, bu hükümlerin yerine geçmesi için yapılan değişiklikler 01.06.2024 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olup, bu değişikliklerin uygulamada ne gibi sorunlara yol açabileceğine ve çözüm önerimize yer verilecektir.
Etkin Pişmanlık Düzenleme ve Uygulama Farklılıkları ile Etkin Pişmanlığın Şüpheliye veya Sanığa Hatırlatılması
30.05.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin AksütTürk Ceza Kanunu’nda düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması için etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilecek fiilin (bilgi verme, ödeme yapma vs.) ne zaman icra edilmesi gerektiği ile ilgili Kanunda farklı düzenlemeler, uygulama farklılıkları ve kanuni düzenleme ile çelişen Yargıtay içtihadı olmakla, bu hususta örnek maddeler üzerinden değerlendirmeler yapma ve farklılıkları ortaya koymak, yine etkin pişmanlıktan faydalanma hakkının şüpheliye veya sanığa hatırlatılmasının gerekip gerekmediğini tartışmaya açmak istiyoruz.
Fiziki Takip Tutanağının Düzenlenmesi ve Muhbirin Duruşmada Tanık Olarak Dinlenmesine İlişkin Yargıtay Kararlarının İncelenmesi
29.05.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Özüm Su UzunFiziki takip; şüpheli, sanık veya herhangi bir üçüncü kişinin, kamuya açık alanlardaki hal ve hareketleri, kimlerle iletişim kurduğu, ne yaptığı izlenerek, faillere ve delillere ulaşmayı hedefleyen bir soruşturma işlemidir.
Dolandırıcılık Suçunun Bilişim Sistemlerinin, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi
27.05.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer Bayraklı, Stj. Av. Hurşit Berkay ÇalışkanBu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.158/1-f’de düzenlenen dolandırıcılık suçunun bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi suçu, doktrin ve Yargıtay kararları ışığında değerlendirilecektir. Her ne kadar aşağıda TCK m.158/1-f’den bahsetsek de, çalışmamızda dolandırıcılık suçu hakkında ayrıntılı bilgilere yer verildiğini belirtmek isteriz.
Firar Eden Hükümlünün Özel İzin Yasağı ve Uygulama Sorunları
23.05.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün, Stj. Av. Doğa Ceylan5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.95’de düzenlenen özel izin, hükümlülerin aileleri ile bağlarını sürdürmeleri veya güçlendirmeleri ve dış dünyaya uyum sağlamaları amacıyla getirilmiştir. Bu hükme göre; açık ceza infaz kurumlarında bulunanlarla, kapalı ceza infaz kurumunda olup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazananlara, kurum en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet başsavcılığının onayı ile üç ayda bir, yol hariç 7 güne kadar izin verilebilecek, hastalık veya doğal afet gibi zorunlu hallerde bu izinler birleştirilerek kullandırılabilecektir.
Sanık Lehine Yapılan Başsavcı İtirazının Geri Alınması
17.05.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer Bayraklı, Stj. Av. Hurşit Berkay ÇalışkanBu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.308’de düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi ve bu itirazın sanık lehine yapılmış olması halinde sanığın onayı olmadan geri alınıp alınamayacağı hususları, CMK m.266/1 kapsamında kanun yollarına başvurudan vazgeçilmesi, doktrin ve Yargıtay kararları çerçevesinde değerlendirilecektir.
Etki Ajanlığı Olarak Bilinen TCK m.339/A Taslağı
16.05.2024 / Prof. Dr. Ersan ŞenGüvenlik mi özgürlük mü tartışması hep yapılır, sert bir güvenlik tercihi özgürlükler bakımından yıkıcı olabilir. Ceza Hukuku da zaten bu nedenle fikri suç alanından mümkün olduğu kadar uzak durur, hatta dışa etkili sonuçları yoksa ve hukuki yararlar bakımından somut tehlike yoksa hazırlık hareketlerini de suç ve ceza kapsamına almaz. Elbette Ceza Hukuku; başta kişi hak ve hürriyetlerini koruyan, kamu düzenini ve barışını gözeten, zararla sonuçlanmasa bile hukuki yarara zarar veren neticenin önünü almak amacıyla somut tehlike teşkil eden fiillerle ilgilenir. Ceza Hukukunun bu ilgisi; öngörülebilirliği, belirliliği ve bilinirliği içine alan “suçta ve ceza kanunilik” ilkesinin çizdiği sınırlar dairesinde mümkündür. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı başta olmak üzere insan hak ve hürriyetleri için vazgeçilemez bir ilke olan “kanunilik” prensibi, Ceza Hukukunun fonksiyonlarından ve koruduğu hukuki yararlardan ayrı düşünülemez. Korunması düşünülen hukuki yarar ve buna karşı gerçekleşebilecek somut tehlike ve zarar neticelerinin, Ceza Hukukunun amacına ve fonksiyonlarına uygun düşmesi gerektiği gibi, “suçta ve cezada kanunilik” prensibi esas alınmak suretiyle suç ve ceza tanımı yapılmalıdır.
Sahteliği Sabit Oluncaya Kadar Geçerli Olan Belge Nedir?
14.05.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat ErvanResmi belgede sahtecilik suçu; TCK m.204/1’de, “bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Hakim Kararı veya Yazılı Emir Olmaksızın Yapılan Arama
07.05.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Arama kararı” başlıklı 119. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Hakim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilir”.
CMK m.196/2’ye Göre İstinabe Yoluyla Sanığın Sorgusu
06.05.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Hasan Yılmaz, Stj. Av. Kadir Furkan KöroğluBu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.196/2’ye göre, sanığın sorgusundan önce beyanını asıl mahkemesinde vermek isteyip istemediği sorulmadan istinabe yolu ile sorgu yapılıp yapılamayacağı ve bu şekilde sorgunun yapılması durumunda hangi hukuki sonuçların doğabileceği hususları, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.04.2018 tarihli, 2017/1188 E. ve 2018/167 K. sayılı kararı ışığında değerlendirilecektir.
İstinaf İncelemesinde Tutuklama veya Adli Kontrol Kararı
04.05.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Hurşit Berkay ÇalışkanBu yazımızda; istinaf incelemesinde bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma açılması gereken haller, duruşma açılmasına veya açılmamasına ilişkin kararda gerekçe koyulmasının gerekip gerekmediği, duruşma açılmasının ilk derece mahkemesi kararının kaldırıldığı anlamına gelip gelmeyeceği, bölge adliye mahkemesi tarafından tutuklama veya adli kontrol tedbiri kararlarının hangi aşamada verilebileceği hususları, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri, doktrin ve Yargıtay kararları çerçevesinde değerlendirilecektir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı İtirazında Tebliğname ile Bağlı mıdır?
30.04.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer Bayraklı, Stj. Av. Hurşit Berkay ÇalışkanBu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.308’de düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının tebliğname ile bağlı olup olmadığı, tebliğnamenin aksi yönünde itiraz yoluna başvurmanın mümkün olup olmadığı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu ve Yargıtay İç Yönetmeliği hükümleri, doktrin ve Yargıtay kararları çerçevesinde değerlendirilecektir.
Fiziki Takibin Hukuka Uygunluk Şartları
29.04.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Özüm Su UzunBu yazımızda; şüpheli, sanık veya herhangi bir üçüncü kişinin, kamuya açık alanlardaki hal ve hareketlerinin, kimlerle iletişim kurduğunun, ne yaptığının izlenmesi suretiyle, faillere ve delillere ulaşmayı hedefleyen, bir delil elde etme yöntemi olan fiziki takibin, hukuka uygunluk şartları, Yargıtay kararları ışığında incelenmiştir.
Kolluk Elkoyulan Araçları Kullanabilir mi?
27.04.2024 / Prof. Dr. Ersan ŞenAnayasa m.35’e ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. Ek Protokol m.1’e göre; mülkiyet hakkının, bu hakkı güvence altına alan hukuk kuralları ile donatılması esastır, sınırlanması ise bu maddelerde gösterilen sebeplerle ve ancak “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’e uygun olarak mümkündür.
Görüşme Tutanağına Dayanılarak Yapılan Arama
22.04.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanYargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 18.05.2023 tarihli, 2023/5701 E. ve 2023/4524 K. sayılı kararına konu olayda; haklarında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan soruşturma yapılan tanıklar durdurularak üst araması yapılacağı sırada, tanıklardan birisi üzerindeki esrarı kolluk görevlilerine teslim etmiş, ardından tanıkların beyanlarına istinaden 03.04.2014 tarihinde, saat 18:55’de düzenlenen adli kolluk-Cumhuriyet savcısı görüşme tutanağı ile aynı gün, saat 21:00 sıralarında sanığın ikametinde arama yapılmıştır. Yapılan arama neticesinde 146,3 gram Hint keneviri, 2 parça halinde net 1 gram Hint keneviri bitkisi kırıntıları ve net 4 gram (1,6 gram esrar miktarlı) Hint keneviri bitkisi parçaları ele geçirilmiştir.
21.11.2023 Tarihli Yargıtay Kararı Işığında ByLock’un Delil Kuvveti
20.04.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Taner Akıncı, Stj. Av. Hasan Yılmaz, Stj. Av. Ozan Demirbaş, Stj. Av. Kadir Furkan KöroğluBu yazımızda; Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 21.11.2023 tarihli, 2023/17048 E. ve 2023/8966 K. sayılı kararı ışığında, telefonunda ByLock uygulaması bulunan kişinin, sırf bu uygulamanın cihazında yüklü olması sebebiyle örgüt üyeliği suçundan mahkum edilemeyeceği, uygulamanın yüklü olmasının mahkumiyete yeterli görülebilmesi için, yazışma içeriklerinin, uygulama rehberinde kayıtlı kişilerin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bağlantısının olup olmadığının ve bu yazışmaların da örgüt faaliyeti kapsamında gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin tespitinin zorunluluğu değerlendirilecektir.
Çocuğun Cinsel İstismarı ve Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçlarının Maddi Unsurları ile İki Suç Arasında Zincirleme Suç İlişkisi
16.04.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem SerdarBu yazımızda; Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından verilen bir karar incelenerek, “Çocukların cinsel istismarı” başlıklı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.103/1-b’de yer alan, “Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar” ifadesinden suçun unsuru bakımından ne anlaşılması gerektiği, “Reşit olmayanla cinsel ilişki” başlıklı TCK m.104’de yer alan “cinsel ilişki” ifadesinin nasıl yorumlanması gerektiği ile bu suçlarda zincirleme suç hükümlerinin nasıl uygulanması gerektiği incelenecektir.
Hakkında Teknik Araçlarla İzleme Kararı Bulunmayan Sanık Aleyhine Elde Edilen Delilin Hukuka Aykırılığı
06.04.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Enes EfeBu yazımızda; Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 03.07.2023 tarihli, 2023/9234 E. ve 2023/6015 K. sayılı kararında, başka sanıklar hakkında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.140 uyarınca alınan “teknik araçlarla izleme” kararına dayanılarak, sanıklarla aynı ortamda bulunan, ancak teknik araçlarla izleme kararı bulunmayan diğer sanığa görüntüleme ve ses alma işleminin tatbiki halinde, elde edilen tesadüfi delillerin hukuka aykırı delil mahiyetinde olması ve CMK m.138/2 uyarınca tesadüfen elde edilen deliller bakımından değerlendirilecektir.
Kasten Yaralama Sonucunda Hayati Tehlikenin ve Ölüm Neticesinin Oluşması
05.04.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin AksütBu yazımızda, kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmesi halini düzenleyen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.87/4 ve fiil sonucunda mağdurun yaşamını tehlikeye sokulması halini düzenleyen TCK m.87/1-d müesseseleri hakkında değerlendirmeye yer verilecektir. Bu hükümlerden bahsetmeden önce; kasten öldürme ile TCK m.87/4 ve m.87/1-d’nin ayırıcı unsurunun failin kastı olduğunu, TCK m.87’nin Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama başlığını taşımasından da anlaşılacağı üzere burada failin yaralama kastı ile hareket ettiğini, bununla birlikte ölüm neticesinin meydana gelmesi halinde, TCK m.86/1’e giren hallerde 8 ila 12 yıl, TCK m.86/3’e giren hallerde ise 12 ila 18 yıl hapis cezasının öngörüldüğünü, mağdurun yaşamı tehlike sokulduğunda ise, TCK m.86’ya göre belirlenen cezanın bir kat artırılacağını, TCK m.86/1’e giren hallerde cezanın 3 yıldan, TCK m.86/3’e giren hallerde ise 5 yıldan az olamayacağını ifade etmek isteriz.
Cumhuriyet Başsavcılığına Yapılan Tebligat Usulü
04.04.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanCumhuriyet başsavcılığına ve Cumhuriyet savcısına yapılan tebligatlarda tartışma olduğu, bu konuda özel hüküm niteliği taşıyan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.38 yürürlükte olduğu halde, 5271 sayılı Kanuna 2012 yılında eklenen elektronik işlemlerle ilgili m.38/A ile buna ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu m.7/A’ya bağlı olarak çıkarılan Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik m.65’de yer alan elektronik ortamda özel tebligat usulü ve bu hükümde yer alan görüldü kavramı üzerinde bir karışıklığın olduğu, farklı görüşlerin bulunduğu, öğrenme ve süreler bakımından sıkı şekil şartlarına bağlı tebligat usulünde tartışmaların yaşandığı bilinmektedir. Yazımızda, bu konuda iki görüşe ve Yargıtay ile bölge adliye mahkemelerinin ceza dairelerinin kararlarına yer verilecektir.
Birkaç Örnek Üzerinden Temel Hak ve Hürriyetlere Anayasa ile Müdahale
29.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.170/3-a’da, görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede şüphelinin kimliğinin gösterilmesinin gerektiği ve CMK m.174/1-a uyarınca CMK m.170’e aykırı düzenlenen iddianamenin iadesinin gerektiği dikkate alındığında, CMK m.81’de yer verilen ve kişinin kimliğinin tespitine yarayan bazı bilgilerin elde edilmesinin, yargılamanın yapılabilmesi için zaruri olduğu görülmektedir.
Üyesi Olmadığı Silahlı Örgüt Adına Suç İşleme Suçuna İlişkin Yeni Hükmün Tatbiki
28.03.2024 / Prof. Dr. Ersan ŞenAnayasa Mahkemesi; yaptığı somut norm denetimi incelemesi sonucunda “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.220/6’da düzenlenen üyesi olmadığı silahlı örgüt adına suç işleme suçunu, “kanunilik” ilkesinin belirlilik, öngörülebilirlik ve bilinirlik kriterleri bakımından Anayasaya aykırı bularak iptal etmiş ve yasal boşluk doğmaması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasal düzenleme yapabilmesi için iptal kararının, gerekçeli kararın yayımı tarihinden itibaren 4 ay sonra yürürlüğe girmesini öngörmüştür. İptal edilen hükümde örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır hükmü yerine örgüte üye olmamakla birlikte, örgüt adına suç işleyen kişi ayrıca 2 yıl 6 aydan 6 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır hükmünün kabulü ile TCK m.220/6’nın yeni hükmü, 7499 sayılı Kanunun 10. maddesinin 12.03.2024 tarihi itibariyle uygulanmaya başlanmıştır.
Türk Ceza Hukukunda Dava Zamanaşımı
27.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Taner Akıncı, Stj. Av. Ozan Demirbaş, Stj. Av. Kadir Furkan KöroğluBu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66. ve devamı maddelerinde düzenlenen dava zamanaşımı kurumu, dava zamanaşımında sınırın belirlenmesinde hangi sistemin kabul edildiği ve dava zamanaşımının tespitinde suçun nitelikli hallerinin önemi ele alınacaktır.
Hakkında İstihbari Bilgi Bulunan Kişinin Üstü Önleme Araması ile Aranabilir mi?
26.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Hasan Yılmaz, Stj. Av. Kadir Furkan KöroğluBu yazımızda; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06.11.2018 tarihli, 2016/276 E. ve 2018/510 K. sayılı kararına konu olan, kolluğun elinde bulunan önleme araması kararına dayanarak, hakkında suç işlediğine dair istihbari bilgi bulunan birisinin üzerinde veya eşyasında arama yapıp yapamayacağı hususu, merci görüşlerine de yer verilerek değerlendirilecektir.
“Nemo Tenetur” İlkesi Kapsamında Şüphelinin/Sanığın Kimliğinin Teşhisi ve Vücudundan Örnek Alınması
25.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanAnayasa m.38/5’de yer verilen ve “nemo tenetur” ilkesi olarak da bilinen hükme göre; “Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz”. “Nemo tenetur” ilkesi sayesinde; şüpheli veya sanığın sadece susma hakkı değil, aynı zamanda kendisini suçlayıcı davranışlardan kaçınma hürriyeti de güvence altına alınmıştır. Amaç; yargılama neticesinde mahkumiyete esas alınan delillerin herhangi bir zorlama veya baskı olmaksızın, hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilmesi, güvenilir olması ve böylece Ceza Muhakemesi Hukukunun amacı olan maddi hakikate ulaşılmasıdır. Bu kapsamda; kimsenin kendisini suçlayıcı bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamayacağı düzenlenmiş olmakla birlikte, bazı kanun ve yönetmelik hükümlerinde şüpheli veya sanıktan kimliğinin teşhisi veya delil elde etmek için örnek alınması mümkün kılınmıştır. Bu hükümler, “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13 ile Anayasa m.38/5’de düzenlenen “nemo tenetur” ilkesi kapsamında incelenecektir.
Cumhuriyet Savcısının Ceza Yargılamasında Yeri ve Tarafsızlığı
23.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer Bayraklı, Stj. Av. Hurşit Berkay ÇalışkanBu yazımızda; ceza muhakemesinde soruşturmanın kanunda öngörülen amaçlara uygun olarak gerçekleştirilmesinden yetkili ve sorumlu olan, yargılama sırasında kamu adına iddia makamını temsil eden, muhakemenin bir süjesi olan Cumhuriyet savcısının hukuki statüsü, taraf olup olmadığı, dosyadan el çekmesi/çektirilmesi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.160 ve m.161 uyarınca yetki ve görevi, CMK m.170 kapsamında düzenlediği ve yol haritası niteliğinde olan iddianamesi kaleme alınmıştır.
Hakimlerin ve Bilirkişilerin İsimlerinin Önceden Bildirilmesi
22.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu; tarafsızlığı, adil/dürüst bir yargılama ile maddi hakikate ve adalete ulaşılması bakımından önem taşıyan, hakimin ve bilirkişinin reddedilmesi hakkını sınırlı şartlar dairesinde kabul etmiş, bu hakkın kullanılmasını mümkün hale getirmek veya kolaylaştırmak için karara veya hükme katılacak hakimlerin ve bilirkişi raporu hazırlamakla görevlendirilen, alanlarında uzman bilirkişilerin isimlerinin bildirilmesi gibi düzenlemelerle bu hakları güvence altına almaya çalışmıştır. Bu yazımızda; CMK m.24 ile m.69 kapsamında hakimlerin ve bilirkişilerin isimlerinin Kanunla kendilerine bunları reddetme hakkı tanınmış kişilere bildirilmesi değerlendirilecektir.
112 ve 155 Kayıtları Delil Olarak Kullanılabilir mi?
20.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Biher Ece TuranÇağrı merkezlerinde yapılan görüşmelerin delil olarak kullanılmasının hukuka aykırı olup olmayacağı 112 Acil Çağrı Merkezleri Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliği’nin Veri Paylaşımı ve Güvenliği başlıklı 22. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Çağrı merkezine yapılan aramalara ilişkin yazılı ve sesli kayıtlar, vaka adli soruşturmaya konu olduğunda, Cumhuriyet Başsavcılığı veya yetkili mahkemesince istenilmesi halinde ve idari soruşturmalarda görevli müfettişlere veya muhakkiklere verilir. Diğer soruşturmalarda soruşturmayı açan kurumun en üst amirinin yazılı talebi üzerine verilebilir”. İlgili Yönetmeliğe göre; adli soruşturma olduğunda, yetkili makamların talebi üzerine 112 ve 155 kayıtları adli makama verilir. Esasen bu Yönetmelik hükmüne ihtiyaç olmadan, konunun zaten yasa ile düzenlenmesi gerektiğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun m.160 ve m.161 gereğince, maddi hakikate ve adalete ulaşılabilmesi amacıyla 112 ve 155 acil çağrı hatlarına düşen kayıtların, yine bu kapsamda ambulansla hastaneye götürülen yaralıdan alınan ses kayıtlarının da delil olarak kullanılmasında hukuki bir sakınca bulunmamaktadır.
Arama, Elkoyma, Muhafaza Altına Alma ve Müsadere
20.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Biher Ece TuranArama, önleme araması ve adli arama olmak üzere iki tür olup, yazımızın konusunu adli arama oluşturmaktadır. Adli arama; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu 116 ila 134. maddeleri arasında yer alan ve Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 5 ila 17. maddelerinde düzenlenmiş olup, Yönetmeliğin 5. maddesine göre adli arama; "Bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi için bir kimsenin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak konutunda, işyerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kağıtlarında, eşyasında, aracında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer kanunlara göre yapılan araştırma işlemidir".
Sosyal Medya Platformları Üzerinden Kamuya Açık Alanlarda Yapılan Canlı Yayınların Hukukiliği
16.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer Bayraklı, Stj. Av. Hurşit Berkay ÇalışkanBu yazımızda; kamuya açık alanlarda belirli bir bölgeye odaklanmak suretiyle internetten yayın yapan Youtube ve benzeri sosyal medya platformları üzerinden gerçekleştirilen canlı yayınların hukukiliği ve bu yayınlara kolluğun ve adli mercilerin müdahale yetkisi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.140 uyarınca teknik araçlarla izleme koruma tedbiri, özel hayata saygı hakkı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı dokuzuncu bölümünde düzenlenen suçlar, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümleri, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu hükümleri, doktrin görüşleri ve Yargıtay kararları çerçevesinde değerlendirilecektir.
Suçüstü Hali Şüphesinin Adli Aramada Yol Açtığı Sorunlar
13.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Özüm Su UzunBu yazımızda; sanığa ait suç eşyasının varlığının, kesin olarak bir “suçüstü” haline işaret edip etmediği ve bu durumda, bir koruma tedbiri olan aramanın uygulanma usulü, Yargıtay Ceza Genel Kurulu′nun 27.09.2023 tarihli, 2023/129 E. ve 2023/477 K. sayılı kararı çerçevesinde ele alınacaktır.
Kanun ve Kılıç: Adaletin Kestiği Parmak Acıtıyor!
09.03.2024 / Prof. Dr. Ersan ŞenHukukçunun kılıcı kanundur. Yargı mensubu bu kılıcı sorunu çözmek için doğru kullandığında, kılıç acıtmaz. Bu nedenle, “adaletin kestiği parmak acımaz” denir. Kılıcı elinde tutanın adaletli olması, eşit, adil ve dürüst davranması şarttır. Sorunu çözmeye çalışırken sebebiyet verilen yeni sorunlar, başka adaletsizliklerin önünü açar. “Herkes eşittir” demekle olmuyor, bunu görmek, hissetmek ve hissettirmek gerek. Kılıç; hukukun önüne geçmemeli, geçerse can acıtır.
Tarafı Olunan Konuşmanın Rıza Hilafına Kaydedilmesine Farklı Bakışlar
08.03.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanBu konuda “Kişinin Tarafı Olduğu Konuşmayı Rızasız Kaydetmesi” başlığı altında daha önce bir yazı yazmıştık. Uygulamada; her ne kadar kişinin dahil olduğu, yani katıldığı bir konuşmayı, diğer konuşanın veya konuşanların rızası olmaksızın kaydetmesinin, 5237 sayılı TCK m.134 kapsamında özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturacağı kabul edilse de, bizce konuşmaların bir ortam veya aleni olmayan söyleşiye ilişkin olup olmadığına göre ayırıma gidilmesi gerektiğinden, buna göre aleni olmayan bir söyleşinin katılan taraflardan birisince kayda alınmasının TCK m.133/2 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, ancak kişiler arasında gerçekleşen ve söyleşi niteliği taşımayan aleni konuşmaları düzenleyen TCK m.133/1’de konuşmanın tarafı olan kişi bakımından benzer bir hükmün bulunmadığı, bu konuda, yani katıldığı aleni olmayan bir ortam konuşmasını kayda alan kişi bakımından suç ve ceza tanımlanmasına gidilmediği, TCK m.2 ile de kıyasın ve kıyasa varan genişletici yorum yapılmasının “suçta ve cezada kanunilik” prensibine aykırı kabul edildiği, bu durumda fiilin cezasız kalma ihtimalinin ortaya çıktığı, m.132/1’in aleni olmayan konuşmaya katılmayan bir üçüncü kişinin dinlemesinin veya bu konuşmayı ses alma cihazı ile kayda almasının suç sayıldığı, aleni olmayan konuşmanın tarafı bakımından ise Yargıtay kararlarında bu fiilin TCK m.134/1’e göre özel hayatın gizliliğini ihlal suçu sayıldığı, fakat bu kabulün “kanunilik” ilkesine uygun düşmediği, bu suçun bir somut tehlike suçu olarak düzenlenmeyip, zarar suçu sayıldığı, bu nedenle katıldığı aleni olmayan bir konuşmayı taraflardan birisinin kayda almasının TCK m.135/1 uyarınca kişisel verilerin hukuka aykırı kaydedilmesi suçunu oluşturacağı düşünülmektedir. Aşağıda, kişinin tarafı olduğu konuşmayı rızasız kaydetmesini farklı açılardan ele alacağız.
Hukuka Aykırı Delilden Elde Edilen Görüntülerin Delil Niteliği
05.04.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer Bayraklı, Stj. Av. Hurşit Berkay ÇalışkanBu yazımızda; hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağı, “zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” (Fruit of the poisonous tree) ilkesi, bu ilkenin tarihçesi ve önemi, bu konudaki doktrinsel görüşler, gizli soruşturmacı ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 140. maddesi uyarınca teknik araçlarla izleme koruma tedbirleri bakımından, Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 10.01.2024 tarihli, 2022/4525 E. ve 2024/268 K. sayılı kararı çerçevesinde kaleme alınıp değerlendirilecektir.
Kişinin Tarafı Olduğu Konuşmayı Rızasız Kaydetmesi
27.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanGünümüz teknolojisinin gelişmesi ile birlikte, kişilerin özel hayatlarının ve haberleşme hürriyeti kapsamında haberleşmelerinin gizliliğinin korunması ihtiyacı oluşmuştur. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.8’de “Özel ve aile hayatına saygı hakkı”, Anayasa m.20’de “Özel hayatın gizliliği” ve m.22’de “Haberleşme hürriyeti” güvence altına alınmış, kişilik haklarına yapılabilecek müdahalelerin sınırının belirlenmesi öngörülmüştür. Bu amaçla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı dokuzuncu bölümünde yer alan suçlar düzenlenmiştir.
Teknik Araçlarla İzleme Kararı Olmadan MOBESE’den Takip
26.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer Bayraklı, Stj. Av. Hurşit Berkay ÇalışkanBu yazımızda; kolluk görevlileri tarafından Cumhuriyet Savcısının emir ve talimatı olmaksızın ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 140. maddesi uyarınca verilmiş teknik araçlarla izleme kararı olmaksızın, suç şüphesi altındaki sanığa kameraların yakınlaştırılması, belli bir yere odaklanma özellikleri de kullanılmak suretiyle MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu) kameraları aracılığıyla izlenmesi ve delil toplanması, bu şekilde elde edilen delillerin hukuka aykırılığı kaleme alınmıştır.
YCGK Kararının Görevi Kötüye Kullanma Suçu Bakımından Değerlendirilmesi
24.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Hurşit Berkay ÇalışkanBu yazıda; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18.10.2023 tarihli, 2023/402 E. ve 2023/537 K. sayılı kararı, görevi kötüye kullanma suçu bakımından değerlendirilecektir.
Beraat Eden Sanığın Ödediği Vekalet Ücreti Katılana Yükletilebilir mi?
23.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem SerdarBu yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin güncel bir kararında, yerel mahkemenin beraat eden sanığın ödediği vekalet ücretinin katılana yükletilmesi şeklindeki kararını onamasının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Yargılama Giderleri ve Çeşitli Hükümler” başlıklı yedinci kitabının “Yargılama Giderleri” başlıklı birinci kısmında yer alan düzenlemelere uygun olup olmadığıdır. Yazımızda; Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin kararı ile Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ilgili düzenlemeleri açıklanarak, bu kararın hukuka uygun olup olmadığı incelenip sonuca varılmaya çalışılacaktır.
Kentsel Dönüşüm Kanunu Değişikliklerinde Mülkiyet Hakkına Ölçüsüz Müdahale Riski
21.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünAdı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun olan ve kamuoyunda bilinen adıyla Kentsel Dönüşüm Kanunu olarak adlandırılan 6306 sayılı Kanunda 2023 yılının sonunda yapılan değişiklikler; kişilerin mülkiyet ve miras haklarının özüne müdahale edebilecek niteliğe sahip, mülkiyet hakkına dönük keyfi müdahale ihtimali içeren, öngörülebilirlikten ve ölçülülükten uzaklaşmış Anayasaya aykırı hükümler içermektedir. Kentsel dönüşüm ve depreme karşı güvenli binalar inşa etme saikleri ile hareket edildiği söylense dahi, gerek varılan sonucun bu amaca hizmet etmeyeceği ihtimali ve gerekse mülkiyet ile onun ayrılmaz bir parçası olan miras haklarının özüne müdahale içeren imkanlara sahip Kentsel Dönüşüm Kanunu muhakkak gözden geçirilmelidir. Aşağıda, bu net ve sert tespitimizin nedenlerini açıklayacağız. Yazımız; Kentsel Dönüşüm Kanununun kapsamı ve sonuçları ile mülkiyet hakkının özüne yönelik müdahale içerip içermediği, yani mülksüzleştirmenin gündeme gelip gelmeyeceği bakımından net tespitler içermektedir. Elbette 6306 sayılı Kanunun tüm hükümlerini ve olası uygulama sorunlarını bir yazıda derlemek mümkün olmamakla birlikte; işbu yazımızda, özellikle 2023 yılı sonunda yapılan değişiklikler üzerine kamuoyunda oluşan haklı tepkilerin yoğunlaştığı alanlar ve sorunlar değerlendirilmiştir.
CMK’ya İki Ek Hüküm Koyulması Önerisi
20.02.2024 / Prof. Dr. Ersan ŞenBilindiği üzere; Türk Hukuku yazılı hukuk sistemine bağlı olup, mümkünse her şeyin kanunla düzenlenmesini bekler. Özellikle uygulamada bir karışıklığa, keyfiliğe ve hak kaybına yol açılmaması için, hem yargı mensupları ve hem de vatandaşlar, yasaların mümkün olan açıklıkta düzenlenmesini ister. Bu nedenlerle; insan hak ve hürriyetlerinin korunması amacıyla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda başkaca yasal düzenlemelere gidilmesi gerekse bile, evleviyetle uygulamada karışıklığa, farklı uygulamalara ve hak kaybına neden olan iki konunun düzenlenmesi zorunludur. 16.02.2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan Teklif hazır varken, aşağıda değindiğimiz ve uygulamada ciddi sorunlar ile farklı uygulamalara sebebiyet veren iki konuda yasal düzenlemeye gidilmesi gerekir.
Örgüt Adına Suç İşlemeye İlişkin Kanun Teklifi Değerlendirmesi
19.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa Ceylan16.02.2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde; daha önce kamuoyuna yansıyan ve 8. Yargı Paketi Taslağı olarak bilinen çalışmadan farklı olarak, Anayasa Mahkemesi’nin 26.10.2023 tarihli, 2023/132 E. ve 2023/183 K. sayılı kararıyla iptal edilen ve örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen failin, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılacağını düzenleyen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.220/6’da değişikliğe ve m.314’de de ek hükme yer verilmiştir.
8. Yargı Paketi Taslağı ile Son Kanun Teklifinin Ceza ve Kişisel Verilere İlişkin Hükümler Yönünden Mukayesesi
19.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanAşağıda; 67 madde ile daha kapsamlı olan, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulmayan 8. Yargı Paketi Taslağı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 16.02.2024 tarihinde sunulan, toplamda 42 maddelik Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Ceza Hukuku ile Kişisel Verilerin Korunması Hukukuna ilişkin hükümlerle sınırlı olarak mukayese edilecektir. Bu çalışmada amaç; hangi hükümlerin 8. Yargı Paketinde olduğunu ve hangilerinin de son Kanun Teklifinde yer aldığını kıymetli okuyucuların takdir ve değerlendirmelerine sunmaktır. Her iki düzenleme arasında 25 maddelik fark bulunmaktadır.
Polisin Kimlik Sorması Sırasında Uyuşturucu veya Uyarıcı Maddenin Teslimi TCK m.192/1 Kapsamında Değerlendirilebilir mi, Hükümde Geçen Resmi Makamdan Kastedilen Nedir?
15.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.192/1’e göre; “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu maddenin ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz”. Yazımızın konusunu ise, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu m.4/A uyarınca durdurma ve kimlik sorma sırasında uyuşturucu veya uyarıcı maddenin tesliminin TCK m.192/1 kapsamında değerlendirip değerlendirilemeyeceği oluşturmaktadır.
Mükerrirlere Özgü İnfazın Tatbiki Şartı Olarak Savunma Hakkı
12.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün, Stj. Av. Doğa CeylanBu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesinin hukuki niteliği ile özel tehlikeli suçlular yönünden, TCK m.58/9’un tatbiki için sanığa ek savunma hakkı verilmesinin zorunlu olup olmadığı değerlendirilecektir.Prof. Dr. Ersan Şen Av. Beyza Başer Berkün Stj. Av. Doğa Ceylan Mükerrirlere Özgü İnfazın Tatbiki Şartı Olarak Savunma Hakkı Bu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesinin hukuki niteliği ile özel tehlikeli suçlular yönünden, TCK m.58/9’un tatbiki için sanığa ek savunma hakkı verilmesinin zorunlu olup olmadığı değerlendirilecektir. I. TCK m.58/9’un Kapsamı Tekerrür halinde hükmolunan cezanın; mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirileceği ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanacağını düzenleyen TCK m.56/6’nın uygulama alanı, özel tehlikeli suçlulara da mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanacağını düzenleyen TCK m.58/9 ile genişletilmiştir. TCK m.58/9’a göre; “Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir”. TCK m.58/9’da özel tehlikeli suçlular; itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi ve örgüt mensubu suçlu olarak belirtilmiştir. “Tanımlar” başlıklı TCK m.6’ya göre; “h) İtiyadi suçlu deyiminden; kasıtlı bir suçun temel şeklini ya da daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekillerini bir yıl içinde ve farklı zamanlarda ikiden fazla işleyen kişi, i) Suçu meslek edinen kişi deyiminden; kısmen de olsa geçimini suçtan elde ettiği kazançla sağlamaya alışmış kişi, j) Örgüt mensubu suçlu deyiminden; bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi,” Anlaşılır. Bu tanımlara göre; sanığın itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu olduğunun tespit edilmesi halinde, sanık hakkında TCK m.58/9 uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimi ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmalı ve bu husus, TCK m.58/7’ye göre mahkumiyet kararında yer almalıdır. II. TCK m.58/6 ile m.58/9’un Hukuki Niteliği Tekerrürün şartlarının oluşması veya sanığın özel tehlikeli suçlu olduğunun tespiti halinde; mahkemenin, mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı konusunda takd
Konutta Yapılan Arama Neyi ve Kimi Kapsar?
10.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Hasan YılmazBu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.116 uyarınca konutta yapılacak arama için verilen kararın, konutta bulunan, konuta gelen, konutta ikamet edip arama sırasında dışarıda olan kişilerden kimi kapsayacağı incelenecektir.
INTERPOL Notices
28.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Sen, Att. Buğra Şahin, Att. Muhammed Enes Efe, Trainee Att. Hurşit Berkay ÇalışkanIn this article; the structure and international position of INTERPOL (International Criminal Police Organization), INTERPOL notices and remedies against these notices, precedent decisions made by the Interpol Commission for the Control of Files in applications against notices and the binding nature of these notices for the Republic of Turkey will be evaluated.
Yaralamaya İştirak Sonrası Ölüm Neticesinden Sorumluluk
05.02.2024Prof. Dr. Ersan Şen Av. Ertekin Aksüt Y / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin AksütBu yazımızda; kasten yaralama sonucu ölüm; azmettirme veya yardım etme iradesi yaralamaya yönelik olmakla birlikte, mağdurun ölmesi sonucu azmettirenin veya yardım edenin hukuki durumu ve suç delillerini gizlemekle ilgili verilen Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 21.11.2023 tarihli, 2022/10189 E., 2023/7055 K. sayılı kararı incelenecektir. Yazının son kısmında, müşterek fail olarak iştirak edenin hukuki durumu da değerlendirilecektir.
Uyuşturucu veya Uyarıcı Maddeyi Elinden Çıkarmak için Taşıyan Failin Sorumluluğu
03.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt, Stj. Av. Özüm Su Uzun5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesi, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarını ve faillerin ceza sorumluluğunu; TCK m.192’de düzenlenen etkin pişmanlık müessesesi ise, uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarını işleyen şahısların, yargı makamlarına hizmet ve yardımları karşılığında ceza sorumluluklarının kaldırılmasını ve azaltılmasını düzenlemektedir.
Temyizde Gerekçe Gösterme Zorunluluğu Nedeniyle İstinaf Kararında Bilgi Verme Yükümlülüğü
02.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem SerdarOlağan kanun yolları olarak düzenlenen istinafa ve temyize başvurmanın en temel farklarından birisi, gerekçe gösterme zorunluluğuna ilişkindir. Bilindiği üzere istinaf kanun yolu başvurularında; Cumhuriyet savcısı dışında sanık veya katılan tarafın kararı istinaf etmesi yeterli olup, ayrıca sebep gösterme zorunluluğu bulunmamaktadır . Kararı istinaf kanun yoluna götürmek isteyen taraf, verilen kısa kararla birlikte ve duruşmaya katılmamışsa kararın tebliğinden sonra Kanunda belirtilen sürede istinaf kanun yolu başvurusunu yapmak zorundadır. Sanık veya katılan tarafın ilk derece mahkemesinin kararını istinaf ettiğine dair iradesini gösteren bir başvuru, istinaf kanun yoluna konu kararın ve dosyanın bölge adliye mahkemesi ceza dairesi tarafından tüm yönleriyle incelenmesi için yeterlidir. Sanık veya katılan ile avukatlarının istinaf başvurusunda sebep gösterme zorunlulukları bulunmamaktadır.
30.03.2020 Tarihine Kadar İşlenen Örgütlü Suçlarda Denetimli Serbestlik ve Örgütten Ayrılmanın Tespitinde Temadinin Kesilmesi Sorunu
02.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün30.03.2020 tarihinden önce işlenen örgüt suçlarından (terör hariç) mahkum edilen hükümlüler hakkında; koşullu salıverilme oranı 2/3, denetimli serbestlik süresi ise 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (İnfaz Kanunu) Geçici m.6/1 uyarınca üç (3) yıl olarak uygulanır. İnfaz Kanunu Geçici m.6/1’de; (terör hariç) örgütlü suçlar istisna kapsamına alınmadığından ve Geçici m.6/3 uyarınca açık ceza infaz kurumuna ayrılma veya ayrılmayı hak etme şartı aranmadığından, bu hükümlüler hakkında üç (3) yıl denetimli serbestlik uygulanması mümkündür.
Bilirkişinin Duruşmada Dinlenmesi
01.02.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanBu yazımızda; tanık ile bilirkişi arasındaki farklara değinilerek, bilirkişinin açıklamalarının niteliği ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.68/1 uyarınca bilirkişinin duruşmada dinlenmesi incelenecektir.
Kara Para Aklama Suçunda Öncül Suça İlişkin İncelemenin Eksik Yürütülmesinin Gerekçeli Karar Hakkına Etkisi
31.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Özüm Su UzunBu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 282. maddesi ile düzenlenen, eski adı “kara para aklama suçu” olan suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunda, öncül suça ilişkin eksik inceleme yapılması ve öncül suçun incelenen suç bakımından kaynak olma vasfı, Yargıtay kararları, Anayasa Mahkemesi kararları ve gerekçeli karar hakkı çerçevesince ele alınacaktır.
Kolluğun Bilgisayarda Arama ve İletişimin Denetlenmesi Tedbirine Başvurması
30.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanBu yazıda; uyuşturucu madde ticareti suçuna ilişkin yürütülen soruşturmalarda, kolluk tarafından, 2559 sayılı Polis ve Salahiyet Kanunu (PVSK) ek m.6/3 tarafından tanınan yetki ileri sürülerek, ilk yakalanan kişinin telefonuna gelen mesajların okunması veya kişinin telefonuna gelen çağrının yanıtlanmasının sonuçları incelenecektir. PVSK m.25 gereğince; polisin görevlerini jandarma da yapar ve yetkilerini kullanır.
INTERPOL Bültenleri
27.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin, Av. Enes Efe, Stj. Av. Hurşit Berkay ÇalışkanBu yazımızda; INTERPOL (International Criminal Police Organization) yapısı ve uluslararası konumu, INTERPOL bültenleri ile bu bültenlere karşı başvuru yolları, Interpol Dosya İnceleme Komisyonu’nca, bültenlere karşı yapılan başvurularda verilen emsal kararlar ve bahse konu bültenlerin Türkiye Cumhuriyeti bakımından bağlayıcılığı değerlendirilecektir.
Dörtte Dört İnfaz Sorunu
26.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünDörtte dört infaz, yani bihakkın/koşullu salıverilme hakkı tanınmaksızın hapis cezasının tümünün kapalı ceza infaz kurumunda çektirilmesi; ikinci kez mükerrir sıfatına giren tüm hükümlülerin bir anlamda başının belası gözükmekte, dörtte dört/tam infaz; Ceza Hukukunun fonksiyonlarından olan uslandırma imkanı/uslanma hakkını hükümlülere tanımadığından ve umut hakkı da vermediğinden bahisle sert eleştirilere maruz kalarak, bu konuda Anayasa Mahkemesi’nin önünde somut norm denetimi kapsamında itiraz yoluyla iptal davasının açıldığı, bu şekilde dörtte dört infazdan kurtulmanın mümkün olacağı söylenirken, kanun koyucunun harekete geçtiği, kamuoyunda 8. Yargı Paketi olarak bilinen Teklif Taslağında ikinci kez mükerrirler bakımından dörtte dört infaz yerine dörtte üç infaz imkanı tanınıp, iyi halli olarak geçirilen bu süre zarfında hükümlünün koşullu salıverilmesinin yolu açılacağı, hatta denetimli serbestlik imkanın dahi ve hatta İnfaz Kanunu Geçici madde 10’dan dahi dörtte dört infazlı olanların yararlanabileceği düşünülmektedir.
Örgütlü Suçlarda İnfaza Dair Mevzuat Değişikliği Önerisi
25.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünÖrgütlü suçlarda cezaların infazı konusunda; Türk Ceza Kanunu’nun 6/1-j, 58/9 ve 220 hükümleri ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107/4 hükmünde yer alan kavramların farklılığından kaynaklanan, belirli ve öngörülebilir niteliği taşımayan, çelişkili ve adil olmayan uygulamalarla karşılaşılabilmektedir. Sorunun çözümü; 5275 sayılı Kanun m.107/4, TCK m.6/1-j ve m.220 hükümlerinin, birbirlerine uygun çatı kavramlar kullanılarak yeniden düzenlenmesi ile mümkün olabilecektir. Aksi halde; örgütlü suçların infazında, hem adaletsizlik ve hem de yeknesaklıktan uzak uygulamalar varlığını sürdürecektir.
İstihbari Bilgilerin Tutanağa Bağlanması ve İhbarcının Duruşmada Dinlenmesi
15.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Enes EfeBu yazımızda; kolluk tarafından elde edilen istihbari bilgiler ile belgelerin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.169 uyarınca tutanak altına alınması gerektiği, tutanakta yer alan tanıkların ve ihbarcının mahkemece dinlenerek, istihbari bilginin ne şekilde alındığının tespiti ile istihbari bilginin kaynağı olan kişilerin veya ihbarcının duruşmada veya gizli tanık sıfatıyla dinlenerek CMK m.206’ya göre ortaya koyulması ile CMK m.216’ya göre tartışılması ve CMK m.217 uyarınca mahkeme önüne getirilerek duruşmada tartışılarak delillerin mahkemece değerlendirilmesi gerektiği ele alınmıştır.
AYM’nin İnternet Kanunu ile İlgili İptal Kararının Değerlendirilmesi
11.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanAnayasa Mahkemesi’nin 11.10.2023 tarihli, 2020/76 E. ve 2023/172 K. sayılı kararında; 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 8. maddesinin 4. fıkrasında yer alan "...içeriğin çıkarılması ve/veya ... " ibaresi ile 11. fıkrasında yer alan “…ilgili içerik, yer ve erişim sağlayıcısına…” ibaresinin ve 9. maddesinin 5. fıkrasında yer alan "... içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi... " ibaresinin, değiştirilen 8. fıkrasının, 9. fıkrasında yer alan "...içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi..." ibaresinin, 10. fıkrasının ve 11. fıkrasında yer alan "...içerik, yer ve erişim sağlayıcıların sorumluları,..." ibaresinin, Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. İptal kararı; Resmi Gazete’de yayımlanmasından 9 ay sonra, yani 10.10.2024 tarihinde yürürlüğe girecektir.
CMK m.223/2-e’ye ve m.223/5’e Göre Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
10.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz, Stj. Av. Doğa CeylanBu yazımızda; Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08.11.2023 tarihli, 2021/16414 E. ve 2023/23844 K. sayılı kararı ışığında; “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi ve yansımaları, Ceza Muhakemesi Kanunu m.223/2-e ve m.223/5 kapsamında incelenecektir.
Tanığa Doğrudan ve Çapraz Sorgu Sorunları
09.01.2024 / Prof. Dr. Ersan ŞenDoğrudan ve çapraz sorgu için; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.201’e ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.6/3-d’ye bakılmalıdır, çünkü bu hükümler tanığa soru sorma hakkının hukuki dayanaklarıdır. Bizde çapraz sorgu usulü uygulanmıyor mu? Çapraz sorgu veya doğru adlandırma ile soru sorma; davanın taraflarının, aynı tanığa, eş zamanlı olarak “bir o tarafın soru sorması, bir bu tarafın soru sorması” anlamına mı gelir? Doğrudan soru sorma, mahkeme hakimi veya başkanı araya girmeden, aracısız soru sormak mı demektir?
Adli Muayene Raporunda Geçen “Hassasiyet ve Fonksiyon Kısıtlılığı” İbaresi Kasten Yaralama Suçu Bakımından Ne Anlam Taşır?
06.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Özüm Su UzunKasten yaralama suçunu düzenleyen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.86; yaralamanın neticelerine ilişkin sınıflandırmalar çerçevesinde, failin ceza sorumluluğunu düzenlemiştir. İlgili maddenin birinci fıkrasında; kişinin suçun icrasına elverişli fiillerinin, mağdurun vücuduna acı vermesinin, sağlığının veya algılama yeteneğinin bozulmasına neden olmasının suçun oluşması için yeterli olduğu belirtilmiştir. Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olması durumunda ise, cezanın indirilmesi gündeme gelecektir.
İstinaf İncelemesinin Duruşmasız Yapılması Sorunu
05.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymazİnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) 12.12.2023 tarihli Deliktaş/Türkiye (B. No: 25852/16) kararıyla, ilk kez, ülkemizde istinaf incelemesinin duruşmalı veya duruşmasız yapılması hakkında değerlendirmelerde bulundu. İHAM; duruşmalı yargılanma hakkına ilişkin mevcut içtihadını devam ettirerek, istinaf incelemesinin hukukilik ve maddi olay değerlendirmesini kapsaması nedeniyle prensip olarak duruşmalı yapılması gerektiğini, ancak bu kuralın mutlak nitelikte olmadığını, duruşma yapılmasını gerektirmeyen haklı nedenlerin bulunması halinde dosya üzerinden de karar verileceğini, her halükarda istinaf mahkemesinin duruşma açılması yönündeki talepleri yanıtsız bırakamayacağını, aksi uygulamanın adil/dürüst yargılanma hakkının gereklerine aykırı olacağını ifade etti. Böylece İHAM; ülkemizde haklı olarak ciddi eleştirilere konu olan duruşmasız istinaf incelemesi sorununu Anayasa Mahkemesi’nden (AYM’den) önce tespit ederek, tartışmaya açılmasına katkı sunmuş oldu.
İptal Edilen TCK m.220/6 Yerine Ne Gelebilir?
02.01.2024 / Prof. Dr. Ersan ŞenAnayasa Mahkemesi 8 Aralık 2023 günü Resmi Gazete’de yayımlanan iptal kararında; kararın yayımı tarihinden 4 ay sonra yürürlüğe girmek üzere, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.220/6’da yer alan örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır hükmünü, “kanunilik” ilkesine ve bu ilkenin yansıması olan öngörülebilirlik ve belirlilik kriterlerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti.
Bireysel Başvurularda Kanuniliğin Denetlenme Sınırı
01.01.2024 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanBir yasak veya emir ve karşılığında yaptırım öngören ceza kanunlarında “suçta ve cezada kanunilik” prensibi, esasen bireyin hareket özgürlüğünü korur. Bu nedenle; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.7, Anayasa m.13, m.38, Türk Ceza Kanunu m.2, hukukun vazgeçilemez temel ilkelerinden olan “kanunilik” prensibini güvence altına almıştır. Hiç kimse kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 14.06.2023 tarihli, 2020/23730 başvuru numaralı kararı; hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 267. maddesi uyarınca iftira suçundan 12 ay 15 gün hapis cezası verilen ve muhabir olan Özgür Boğatekin’in başvurusunu kanunilik ilkesi bakımından incelemiş, dört üyenin karşıoyu ile kişinin ifade ve basın hürriyetlerinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi Ne Anlama Geliyor, Yargı Erkine Gerek Var mı?
28.12.2023 / Prof. Dr. Ersan ŞenBugüne kadar bu konuda çok yazdık, konuştuk ve tartıştık, bu yazıda da aynılarını yazmak yerine kısa ve net tespitlerde bulunacağız. Başlığın ikinci kısmının cevabını hemen verelim: Evet, muhakkak bağımsız ve tarafsız bir yargı erkine ihtiyaç var; bu ihtiyacın kaynağı hukuk devleti olmaya, hukukun evrensel ilke ve esaslarına dayanır.
Yargıtay ve Danıştay Üyeliği Süre ile Sınırlandırılabilir mi?
27.12.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Prof. Dr. Ali Kemal YıldızYazı konumuza verilecek cevap hukuk tekniği açısından evet olacaktır, çünkü konu ile ilgili Anayasa m.154 ve m.155, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görev süreleri ile ilgili herhangi bir hükme yer vermemiş ve bu hususu kanunlara bırakmıştır. Yargıtay ve Danıştay Kanunlarında da, 2016 yılında yapılan değişiklikle 12 yıllık üyelik süresi sınırı ve ikinci kez seçilme yasağı getirilmiştir. Ancak bunun yararlı olup olmadığı, “kuvvetler ayrılığı” ilkesi uyarınca kabul görmüş yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına aykırı düşüp düşmediği, yüksek mahkemelere seçilip görevlendirilmiş yargı mensuplarının süreleri bittiği gerekçesiyle tekrar derece mahkemelerine gönderilmelerinin uygunluğu ayrıca tartışılması gereken bir konudur.
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Kapsamında Arama ve Elkoyma Tedbirleri
25.12.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av.. Erkam Erdem, Stj. Av. Hasan Yılmaz5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun (KMK) Usul Hükümleri başlıklı üçüncü bölümünde yer alan Arama ve Elkoyma başlıklı 9. maddede, özel bir arama ve elkoyma hükmüne yer verilmiştir. Buna göre;
Polisin Sanal Ortamda Takibi ve Sanal Devriye Yetkisi
22.12.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer BayraklıBu yazımızda; kolluğun, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatı olmaksızın sanal ortamda araştırma yetkisi ve bu kapsamda topladığı delillerin hukukiliği ile “aciliyet” ve “gereklilik” kriterleri kaleme alınmıştır.
HAGB Kararı ile Verilmesi Düşünülen Müsadere Kararı
19.12.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Hasan YılmazBu yazımızda; 8. Yargı Paketi olarak da adlandırılan, Yargı Hizmetlerinin Etkinliğinin Artırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Taslağının 32. maddesiyle, CMK m.231 içerisinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) ile ilgili yapılması öngörülen düzenleme incelenecektir.
TCK m.220/6’nın İptali Hakkında Değerlendirmeler ve Kanunilik İkilemi
15.12.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazAnayasa Mahkemesi (AYM), 08.12.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 26.10.2023 tarihli ve E.2023/132, K.2023/183 sayılı kararında; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 220. maddesinin 6. fıkrasının birinci cümlesini “suçta ve cezada kanunilik” ilkesine (Anayasa m.38) aykırı bularak iptal etmiştir. Bu cümlenin iptali nedeniyle uygulama imkanı kalmayan aynı fıkranın ikinci ve üçüncü cümleleri de, AYM tarafından 6216 sayılı Kanun m.43/4 gereğince iptal edilmiştir. İptal edilen fıkra şu şekildedir: “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.” Yüksek Mahkeme; iptal hükümlerinin, kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dört ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. İptale konu olan düzenleme “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi bağlamında ilk kez gündeme gelmemektedir. Aşağıda gösterileceği gibi iptal kararının arkasında İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) ve AYM tarafından son birkaç yıl içerisinde verilen ihlal kararları bulunmaktadır. Bireysel başvurular neticesinde verilen bu kararlar TCK m.220/6’dan kaynaklı yapısal bir sorun olduğunu ortaya koymuştur. Dolayısıyla AYM’nin iptal kararının, bireysel başvuru yolu ile oluşan içtihat birikiminin öngörülebilir bir sonucu olduğunu söylemek mümkündür.
8. Yargı Paketi Taslağında İnfaz Değişiklikleri
14.12.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün“8. Yargı Paketi Taslağı” olarak bilinen Yargı Hizmetlerinin Etkinliğinin Artırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Taslağı ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 76, 105/A, 108, Geçici m.1, Geçici m.10 hükümlerinde değişiklik yapılması ve Geçici m.11 olarak Kanuna yeni madde eklenmesi öngörülmektedir. Ayrıca; hükümlüye vasi atanması ile ilgili olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.407 ve 471’de yapılan değişiklikler de, cezaların infazını ilgilendiren hükümlerdir.
Örgüt Adına Suç İşleme Suçunun İptalinin İlk Yansımaları
09.11.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.220/6’da düzenlenen; silahlı örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişinin, işlediği veya işlemeye teşebbüs ettiği suç dışında örgüte üye olmak suçundan da verilecek cezanın yarısına kadar indirilmesinin takdir ve değerlendirmesi mahkemeye ait olacak şekilde cezalandırılmasını öngören hüküm, 08.12.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandıktan 4 ay sonra yürürlüğe girmek üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi sonucunda oybirliği ile 26.10.2023 tarihinde verdiği kararla iptal edilmiştir.
Bilişim Sistemleri Üzerinden Gerçekleştirilen Dolandırıcılık Suçlarında Bilgileri Kullanılan Üçüncü Kişilerin Ceza Sorumluluğu
06.12.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem SerdarBu yazımızda; bilişim sistemleri kullanılarak işlenen dolandırıcılık suçlarında, fiili bizzat icra eden failin suçu işlerken, hileli hareketleri kendi bilgileri yerine bir başka üçüncü kişinin bilgilerini kullanarak gerçekleştirmesi halinde, bilgileri kullanılan üçüncü kişilerin ceza sorumluluğu değerlendirilecektir.
İstinaf İncelemesi Sonrasında Temyiz Hakkının Kısıtlanması
05.12.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Taner Akıncı, Av. Tamer Bayraklıİlk derece mahkemesi tarafından verilen hapis cezasının bölge adliye mahkemesi ceza dairesi tarafından, dosya üzerinden veya duruşma açarak karar vermek yerine, bozma kararı verilerek, ilk derece mahkemesince artırılan cezanın 5 yıl ve altında bırakılması suretiyle sanığın temyiz hakkının kısıtlanması karşısında, bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin CMK m.280/1-(g) ve (h) uyarınca dosya üzerinden veya duruşma açarak ve delilleri değerlendirerek, yeniden hüküm vermede görevli ve yetkili olduğu, ancak bunu yapmak yerine, kararı bozup dosyayı ilk derece mahkemesine gönderdiğinden, ilk derece mahkemesi tarafından verilen hapis cezasının 5 yıl ve altında kaldığı durumda sanığın temyiz hakkının, yani kanun yolu hakkının kısıtlandığı görülmektedir. Belirtmeliyiz ki; hapis cezalarının toplanarak 5 yılı geçmesinin bir önemi olmayıp, istinafta hapis cezası ile ilgili değişikliğe gidilmediği sürece bu 5 yıllık temyiz yasağı sınırı tatbik edilmekte, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Temyiz” başlıklı m.286/3’de sayılanlar dışında kalan hapis cezalarının 5 yıl ve altında kalması halinde, bu cezaların birden fazla olup, toplanarak 5 yılı geçmesinin de etkisi olmaksızın temyiz kanun yolu bu mahkumiyet hükümlerine karşı yasaklanmıştır.
Örgütlü Suçların İnfazında TCK m.58/9 ile İnfaz Kanunu m.107/4 Tartışması
04.12.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünÖrgütlü suçların infazında yaşanan ve özellikle madde metinlerinin tutarsızlığından, yeterli açıklığa sahip olmamasından, hakkaniyete ve yeknesaklığa aykırı uygulamalara sebebiyet vermesinden kaynaklanan, daha önce birçok yazımızda değerlendirdiğimiz bu sorunlarla ilgili Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 24.05.2023 tarihli, 2020/403 E. ve 2023/296 K. sayılı kararı verdiği, aşağıda bu kararın alakalı bölümlerine yer vererek, önce görüşümüzü ve ardından YCGK kararını eleştiren farklı bir bakış açısını, Türk Ceza Kanunu m.58/9 ile İnfaz Kanunu m.107/4 tartışmasında ortaya koyacağız.
Cinsel İstismarı Reddeden Sanığa Hata Hükmünün Tatbiki
25.11.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş, Stj. Av. Özüm Su Uzun, Stj. Av. Doğa CeylanCinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar bakımından, sanığın hangi suçtan sorumluluğuna gidilmesi gerektiğinin tespiti için mağdurun yaşının belirlenmesi önem taşımaktadır. Bu konuda; yalnız mağdurun gerçek yaşının tespitinin değil, Türk Ceza Kanunu’nun “Hata” başlıklı 30. maddesinin 1. fıkrası uyarınca suçun maddi unsurunda hata halinin gündeme gelebilecek olması sebebiyle, mağdurun yaşının sanıklar tarafından kaç olarak bilindiğinin, anlaşıldığının veya algılandığının da önemi bulunmaktadır.
AYM’nin CMK m.141/1-a’da Öngörülen Tazminat Yolunun Tüketilmesine Dair İçtihat Değişikliği
22.11.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz, Av. Berra BerçikBu yazımızda; Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu’nun 27.04.2023 tarihli ve 2020/1554 başvuru numaralı Gülseren Çıtak kararında gerçekleştirdiği içtihat değişikliği incelenecektir. AYM bu kararında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.141’de düzenlenen tazminat başvurularının birbiri ile ilişkisi ve bunun “başvuru yollarının tüketilmesi” koşuluna etkisi konusunda yeni bir yaklaşım ortaya koymuştur.
AYM’nin Şerafettin Can Atalay (2) Kararı ve Kararın İnfazı Sorunu
08.11.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz, Stj. Av. Hasan Yılmaz, Stj. Av. Özüm Su UzunBu yazımızda; 32352 sayılı, 27.10.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, Anayasa Mahkemesi’nin 25.10.2023 tarihli, 2023/53898 başvuru numaralı, milletvekili seçilerek yasama dokunulmazlığı kazanan başvurucunun, yargılamada durma kararı verilmesi talebinin reddedilerek yargılamaya devam edilmesi nedeniyle seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının, tahliye talebinin reddedilmesi nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarını konu alan kararı değerlendirilecektir.
Avukatın Soruşturulması ve Yargılanması
20.11.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer Berk BayraklıBu yazımızda; avukatların görevleri ile ilgili veya görevleri dışında işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı soruşturulması ve kovuşturulması usulü kısaca açıklanmıştır. Ağır cezalık suçüstü halleri, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.61 uyarınca genel hükümlere tabidir. Ayrıca, avukatların işlediği iddia olunan kişisel suçlar da yine genel hükümler çerçevesinde soruşturulup kovuşturulur. Avukatın; avukatlık görevinden doğan veya görevi sırasında işlediği iddia edilen suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması, Avukatlık Kanunu’nun 58 ila 60. maddelerinde öngörülen özel usule tabi tutulmuş olup, Kanunun “Suçüstü hali” başlıklı 61. maddesinde yer alan durum ise bundan istisna tutulmuştur. Avukatlarla ilgili soruşturma veya kovuşturma başlatmaya dair özel usul ile genel soruşturma veya kovuşturma usulünü birbirine karıştırmamak gerekir. Aynı konuyu düzenleyen genel ve özel kanunlarda öncelik özel kanuna verilmeli ve özel kanunda yer alan usul hükümlerine göre hareket edilmelidir.
VUK m.359′a Muhalefet Suçunda Uyarlama ve Vergi Cezalarının Niteliği Tartışması
14.11.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer BayraklıBu yazımızda; 7394 Sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un, 213 sayılı Vergi Usul Kanun’u m.359/b uyarınca sahte belge düzenlemek ve sahte belge kullanmak suçları yönünden etkisi ve bu çerçevede uyarlama yargılaması ele alınmıştır.
Dolandırıcılık Suçunun Alacağın Tahsili Amacıyla İşlenmesi
11.11.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Enes Efe, Stj. Av. Hurşit Berkay ÇalışkanBu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.157’de düzenlenen dolandırıcılık suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hali olan “dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi” suçu (TCK m.159) açıklanarak, doktrinde yer alan tartışmalı hususlar ile yargı kararları değerlendirilecektir.
Anayasa Mahkemesi’nin CMK m.273/1’e Yönelik İptal Kararı
09.11.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Özüm Su UzunBu yazımızda; 32349 sayılı, 24.10.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, Anayasa Mahkemesi’nin 26.07.2023 tarihli, 2022/144 E. ve 2023/137 K. sayılı kararına konu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.273/1’de yer alan, “İstinaf istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; veya tutanağa geçirilir ve tutanak hakime onaylattırılır. Tutuklu sanık hakkında 263’üncü madde hükmü saklıdır.” hükmünün iptali talebi incelenecektir.
Anayasa Mahkemesi Kararlarının Gereğinin Yerine Getirilmesi
08.11.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazAnayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun 25 Ekim 2013 tarihli Şerafettin Can Atalay (2) kararı, bir hukuk devletinde ciddi sorunlara yol açabilecek süreci başlatmıştır. AYM bu kararında; milletvekili olan başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiş, tespit ettiği hak ihlallerinin sonlandırılmasına ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yönelik olarak; (1) yeniden yargılama işlemlerine başlanması, (2) mahkumiyet hükmünün infazının durdurulması ve başvurucunun ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması, (3) başvurucunun hükümlü statüsünün sona erdirilmesi, (4) yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunu belirtmiştir. AYM ayrıca, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla kararın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Yasama Dokunulmazlığı Hakkında Bazı Sorunlar
03.11.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen“Yasama dokunulmazlığı” başlıklı Anayasa m.83/2’de yer alan, “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14’üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır.” hükmüyle, yasama dokunulmazlığı kapsamı dışında kalan haller belirtilmiştir. Bu yazımızda; Anayasa m.83/2’de bulunan, yasama dokunulmazlığı kapsamı dışında kalan durumlarla ilgili tartışılması gerektiğini düşündüğümüz hususlara değinilecektir.
Misyon Araçlarında Arama Tedbirinin Uygulanabilirliği
02.11.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Doğa CeylanBu yazımızda; diplomatik dokunulmazlığı kapsamında diplomatik temsilci ve konsolosluk, yani misyon araçlarında, PVSK m.9’da düzenlenen “önleme araması” ve CMK m.116’da düzenlenen “adli arama” tedbirlerinin uygulanıp uygulanamayacağı değerlendirilecektir. Ceza Hukuku ve Ceza Yargılaması Hukuku kuralları; kural olarak o ülkede bulunan herkese uygulanmakla birlikte, iç hukuktan ve uluslararası hukuktan doğan bazı istisnalar bulunmaktadır. Uluslararası Hukuktan kaynaklanan istisnaların başında diplomatik dokunulmazlık gelir. Yabancı bir ülkede bulunan gönderen devletin elçiliğinde kendi devletini temsil suretiyle görev yapanlar diplomatik dokunulmazlıktan yararlanırlar. Bu dokunulmazlığın amacı; diplomatik temsilcilerin görevlerini, kabul eden ülkede herhangi bir baskı veya müdahaleye uğramadan yerine getirmelerini sağlamaktır. Bu kapsamda öngörülen istisnalar Uluslararası Hukuktan kaynaklanmakta olup, Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu tarafından hazırlanan 1961 Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi’nde ve 1963 Konsolosluk İlişkileri Hakkındaki Viyana Sözleşmesi’nde düzenlenmiştir. İşbu Sözleşmeler kanunla uygun bulunup, usulüne uygun olarak yürürlüğe koyulmuş olduğundan, Anayasa m.90/5 uyarınca kanun hükmündedir. Dolayısıyla; kanun hükmünde kabul edilen bu Sözleşmelerin gereğinin eksiksiz şekilde yerine getirilmesi gerekmektedir.
Denetimli Serbestlikte Yükümlülük İhlali
31.10.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünHükümlünün koşullu salıverilme tarihinden daha önce ceza infaz kurumu dışına çıkabilmesine imkan sağlayan denetimli serbestlik müessesesinin temel şartları, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (İnfaz Kanunu) m.105/A’da düzenlenmiştir. Ayrıca; İnfaz Kanunu Geçici m.6 ve Geçici m.10 hükümlerinde de, denetimli serbestlik süreleri ile ilgili geçici düzenlemelere yer verilmiştir. Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği m.77 ila 88’de, denetimli serbestlikle ilgili İnfaz Kanunu hükümlerinin uygulanmasını sağlamak üzere ayrıntılı hükümler yer almaktadır.
Zincirleme Suç Hükümlerinin Hatalı Tatbiki
28.10.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız, Av. Cem Serdar5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Ceza Sorumluluğunun Esasları” başlıklı ikinci kısmının beşinci bölümünde yer alan “Zincirleme suç” başlıklı 43. maddesinde, suçun özel görünüş şekillerinden olan zincirleme suç hükümleri düzenlenmiştir. Kanun koyucu, bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarında iki ayrı düzenlemeye yer vermiştir. Yazımızda, öncelikli olarak ilgili maddenin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan farklı düzenlemelere ilişkin özet niteliğinde açıklamalara yer verilecektir. Sonuç kısmında, zaman aralıklarıyla (aralıklı olarak) TCK m.43/2’nin birden fazla defa ihlal edilmesi durumunda cezanın tatbiki bakımından ne şekilde uygulama yapılması gerektiğine ilişkin görüşümüz ortaya koyulacaktır.
Extradition Proceedings in Turkish Criminal Law
27.10.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra ŞahinIn this study, the provisions regarding the judicial aspect of extradition regulated in Articles 10 to 22 of the Law No. 6706 on International Judicial Cooperation in Criminal Matters (Law) will be examined, and the decisions of the Constitutional Court (AYM) and the Court of Cassation on the subject will be evaluated. In practice, it is observed that the extradition proceedings stipulated in Law No. 6706 and the provision stipulated in Article 13 of the Turkish Criminal Code No. 5237 stipulating that Turkish law shall be applied in the event that the crime listed in the catalogue is committed by a foreigner or a citizen in a foreign country are not operated correctly, and that both an extradition request is submitted to the heavy criminal court by the chief public prosecutor′s office and an indictment is issued in accordance with Article 13 of the TCC within the scope of the information, documents and evidence attributed to the accused abroad and sent to the Republic of Turkey within the scope of the extradition request.
6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu′nda İade Yargılaması
26.10.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra ŞahinBu çalışmamızda; 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu m.10 ila 22’de (Kanun) düzenlenen iadenin, adli yönüne ilişkin hükümleri incelenecek, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Yargıtay’ın konuya ilişkin kararları değerlendirilecektir. Uygulamada; 6706 sayılı Kanunda öngörülen iade yargılamasının ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.13’de düzenlenen, katalogda sayılan suçun yabancı veya vatandaş tarafından, yabancı ülkede işlenmesi halinde Türk kanunlarının uygulanacağına dair hükmün doğru işletilmediği, yabancı hakkında, hem cumhuriyet başsavcılığınca ağır ceza mahkemesine iade talepnamesi sunulduğu ve hem de TCK m.13 uyarınca, yurtdışında sanığa isnat edilen ve iade talebi kapsamında Türkiye Cumhuriyeti’ne gönderilen bilgi, belge ve deliller kapsamında iddianame düzenlendiği görülmektedir. Halbuki; Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi’nin (SİDAS) “Non bis in idem” başlıklı 9. maddesinde, “bir fiilden dolayı birden fazla yargılama olmaz” ilkesinin, SİDAS kapsamında gözetileceğinin belirtildiği, Türk yargı makamlarının iki süreçten birisini işletmesi gerektiği, bir başka ifadeyle yabancının, yurtdışında işlediği iddia edilen bir suçtan dolayı iade yargılamasına konu edilmesi ve aynı zamanda TCK m.13 uyarınca Türkiye Cumhuriyeti’nde yargılanmasının, yukarıda bahsettiğimiz ve SİDAS m.9’da korunan ilkeye aykırılık teşkil edeceği gözardı edilmemelidir.
CMK m.135’de Yer Alan İletişimin Denetlenmesi ve Süreleri
25.10.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Tamer Berk BayraklıCeza yargılamasının amacı; maddi gerçeğe ulaşmak, adaleti sağlamak, şüpheyi sanık aleyhine yüzde yüz gidermek, aksi halde şüpheyi sanık lehine değerlendirmek, bozulan kamu düzeninin korunmasını sağlamak, şüphelinin bir suç işlediği hususunda, hakkında kamu davası açılmasını gerektiren şüphe sebeplerinin bulunup bulunmadığını tespit etmek ve soruşturma evresi ile başlayan ceza yargılamasının, kanunda belirtilen hükümlerden birisinin verilmesini sağlamak ve bu hükmü kesinleştirmektir. Bu nedenle, ceza muhakemesinde maddi hakikate ve adalete ulaşabilmek için hukuk kurallarının öngördüğü çerçevede temel hak ve hürriyetlerde özlerinin zedelenmemesi suretiyle bazı kısıtlamalara gidilebilir. Ceza yargılamasında, suçlunun cezalandırılması kadar, masum kişiler ile temel hak ve özgürlüklerin korunması da önemlidir. Bu nedenle; ceza yargılamasının her ne pahasına olursa olsun adalet sağlansın düşüncesi ile gerçekleşmemesi gerektiği, maddi hakikate ulaşırken, ancak hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilmiş delillerle bunun ortaya koyulmasının zorunlu olduğu bir gerçektir.
Anayasa Mahkemesi’nin İtiraz Yoluyla İptal Davasında Taleple Bağlılığı
23.10.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Hasan YılmazBu yazımızda; 18.10.2023 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan, Anayasa Mahkemesi’nin 26.07.2023 karar tarihli, 2023/43 E., 2023/141 K. sayılı kararına konu 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin 19. fıkrasının beşinci cümlesi “Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz;…” hükmünün Anayasaya aykırılık iddiası ile itiraz yoluna gidilerek iptalinin talep edilmesi ile birlikte, bu hükmün devamı niteliği taşıyan “…açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır.” iptal edilmediği dikkate alınarak, Yüksek Mahkemenin itiraz yolunda taleple bağlı karar verebilmesi incelenecektir. Anayasa Mahkemesi, soyut ve somut norm denetimlerinde taleple bağlı, fakat iptal için gösterilen sebeple bağlı değildir. Bireysel başvurularda ise Yüksek Mahkeme, hem taleple ve hem de başvuru süresinde hak ihlali iddiasına dayanak gösterilen sebeplerle bağlıdır, ancak bu bağlılık gerekçeli değerlendirmekten ibaret olup, “bağlılık” kuralı değerlendirme serbestliğini ve takdir yetkisini kapsamaz.
Ceza Yargılamasında Bilirkişinin Kusur Değerlendirmesinin Hukuka Aykırılığı
17.10.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen GözükanBu yazımızda; mevzuat, doktrin ve Yargıtay kararları doğrultusunda, ceza yargılamalarında bilirkişilerin, tarafların asli veya tali kusurlu olduklarına dair değerlendirme yapmalarının hukuka aykırı olup olmadığı değerlendirilecektir.
İdari Yaptırıma İtirazda “Silahların Eşitliği” İlkesi
14.10.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünBu yazımızda; kamu görevlileri tarafından düzenlenen idari yaptırım kararlarının ve bu kararlara dayanak yapılan, yaptırım uygulanmasını gerektiren durumu tespit eden tutanakların hukuki değeri ile kişilerin bu yaptırımlara karşı ileri sürdüğü itiraz ve delillerin yargı mercileri tarafından “silahların eşitliği” ilkesine uygun şekilde değerlendirilmesi zorunluluğu, Anayasa Mahkemesi’nin 24.05.2023 tarihli ve 2020/34667 başvuru numaralı Yunus Acar kararı ışığında incelenecektir.
Adli Kontrol Tedbirinin Kuvvetli Suç Şüphesine Dayanması Zorunlu mudur?
09.10.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazAdli kontrol müessesi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.109 ila m.115’de düzenlenmiştir. CMK m.109/1; “Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebilir.” diyerek, kişinin adli kontrol altına alınabilmesi için CMK m.100/1 uyarınca tutuklama koşullarının mevcut olması gerektiğini belirtmiştir. Tutuklama tedbirini düzenleyen CMK m.100/1’e göre; “Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez”.
Gizli Soruşturmacı Tarafından Elde Edilen Delillerin Hukukiliği
02.10.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk BayraklıBu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme” başlıklı altıncı bölümünde yer alan, gizli soruşturmacı görevlendirmesini düzenleyen, m.139’da tanımlanan ve görev alanı çizilen gizli soruşturmacının ne olduğunu, görevlendirilen kişi tarafından toplanan delillerin 28 Mart 2023 tarihinde, m.139’un 4. fıkrasına eklenen ek cümle ile hangi sınırlar çerçevesinde bu görevi yerine getirebileceği ve elde ettiği delillerin hukuka aykırılığı ele alınmıştır.
Yargı Mensupları Yönünden Havaalanı Güvenlik Kontrolleri
29.09.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünKişilerin üstünün, eşyasının, konutunun ve aracının aranması; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.8, Anayasa m.20 ve 21 ile korunan özel hayatın gizliliği ve korunması hakkına yönelik müdahaledir. Bu hakka yapılacak müdahalelerin sınırları, “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’de belirtilen şartlara uygun olarak ve kanunla belirlenmelidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.6/1-d hükmünde; yüksek mahkemelerin, adli ve idari mahkemelerin üye ve hakimleri ile cumhuriyet savcıları ve avukatlar “yargı görevi yapan” olarak tanımlanmıştır. Yargı mensubu olan hakimlerin, savcıların ve avukatların aranması, kendi özel kanunları ile düzenlenmiştir. 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu m.88’de; ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü halleri dışında suç işlediği ileri sürülen hakimlerin ve savcıların üstlerinin ve konutlarının aranamayacağı, bu zorunluluğa aykırı hareket eden kolluk görevlileri hakkında yetkili Cumhuriyet savcılığı tarafından genel hükümlere göre doğrudan doğruya soruşturma ve kovuşturma yapılacağı düzenlenmiştir. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.58’de ise, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üstünün aranamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
İHAM Büyük Daire’nin “ByLock Kararı” Nasıl Yorumlanmalı?
28.09.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymazİnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), uzun zamandır beklenen “ByLock kararını” 26 Eylül 2023 tarihinde yayımladı (Yüksel Yalçınkaya/Türkiye (BD), B. No: 15669/20, 26/09/2023). Büyük Daire tarafından verilen bu karar, ByLock isimli mesajlaşma uygulamasını kullandığı gerekçesiyle TCK m.314/2 uyarınca silahlı terör örgütüne üyelik suçundan mahkum olmuş ve halihazırda yargılamaları devam eden (olağan ve olağanüstü kanun yolları dahil) kişileri yakından ilgilendiriyor. Aşağıda; İHAM Büyük Daire tarafından verilen karar hukuk tekniği, etkisi ve yetki aşımına girip girmediği yönleri ile değerlendirilmiştir. Belirtmeliyiz ki; ihlal kararı, ByLock, sendika ve dernek üyeliği ile sınırlı verilmiş olup, FETÖ üyeliğinin diğer unsurları ve delilleri bir açıklama içermemektedir.
Adli Kontrol ve Tutukluluk Sürelerinin Hesaplanmasında Kanun Yolunda Geçen Sürenin Dikkate Alınmaması Sorunu
22.09.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), tutukluluk için olduğu gibi, adli kontrol tedbirleri için de azami süreler öngörmektedir. 2021 yılında yapılan değişiklikler kapsamında Kanuna eklenen “Adli kontrol altında geçecek süre” başlıklı m.110/A’ya göre: “(1) Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde adli kontrol süresi en çok iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha uzatılabilir. (2) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, adli kontrol süresi en çok üç yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez. (3) Bu maddede öngörülen adli kontrol süreleri, çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır”. Bu düzenlemeye göre adli kontrol süresi, ikinci paragrafta belirtilen koşullar gerçekleştiğinde en fazla yedi yıl olabilmektedir. Bu konuda bir tartışma bulunmazken, azami sürenin hesaplanmasında istinaf ve temyiz aşamalarında geçen sürenin dikkate alınıp alınmayacağı konusunda soru işaretleri bulunmaktadır. Uygulamada; kanun yolu aşamasında geçen sürenin tedbirin süresinin hesabında dikkate alınmadığı, bir başka ifadeyle ilk derece mahkemesinin mahkumiyet kararıyla birlikte tedbir süresinin kesildiğinin kabul edildiği görülmektedir. Henüz ilk bakışta Kanunun lafzına uygun olmadığı görülen bu yorumun arkasında aslında tutukluluk süresinin hesaplanmasında karşımıza çıkan “hükmen tutukluluk” veya “hüküm özü tutukluluk” kavramı/sorunu bulunmaktadır. Bu ise, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin (İHAM) İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) m.5/3 kapsamında uyguladığı tutukluluk süresini hesaplama yönteminin -kanaatimizce hatalı bir şekilde- iç hukuka aktarılmasından kaynaklanmaktadır. CMK m.102’de ise, azami tutukluluk süreleri gösterilmiş ve hatta sürelerin sınırı soruşturma ve kovuşturma aşamalarına göre ayrıca düzenlenmiştir. Yasada herhangi bir istisnaya yer verilmeksizin, azami tutukluluk sürelerinin “şüpheli” ve “sanık” sıfatlarının devam ettiği tüm soruşturma ve kovuşturma aşamalarını kapsadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle; soruşturma, ilk derece ve olağan kanun yolları aşamalarında geçen süreler hesaba katılması gerekirken, olağanüstü kanun yolu olarak adlandırabileceğimiz başvurularda ve mahkumiyet kararı kesinleştikten sonra geçen sürelerin tutukluluktan mahsup
2313 ve 3298 Sayılı Kanunların Kapsamı ve TCK m.188 ile İçtima İlişkisi
21.09.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt2313 sayılı Kanunla, adı üzerinde uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin denetimi (murakabesi) düzenlenmiş, ayrıca kenevir ekimi ile ilgili cezai yaptırımlara yer verilmiş, yine 3298 sayılı Kanunda haşhaş ekimi ile ilgili ceza hükümleri yer almış, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin imali, ithali, ihracı ve ülke içinde ticareti ile ilgili yaptırımlar ise, kanun koyucu tarafından önce 765 sayılı Kanun m.403’de, daha sonra ise 5237 sayılı Kanun m.188’de düzenlenmiştir. Buna göre; 5237 sayılı TCK m.188/1’de uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız olarak veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal ve ihraç etme, TCK m.188/3’de ise satma, satışa arz etme, başkalarına verme, sevk etme, nakletme, depolama, satın alma, kabul etme ve bulundurma fiilleri suç olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla; kanun düzenlemelerinin farklı olduğu ve farklı suçları içerdiği görülmekle, bazı durumlarda suçların bir arada düşünülebileceği ve karışabileceği de dikkatten kaçmamalıdır. Bu nedenle; aşağıda özellikle 2313 sayılı Kanun m.23/5’de tanımlanan kenevir ekimi, 3298 sayılı Kanun m.4 ve TCK m.188 kapsamında içtima ilişkisine değinmekteyiz.
Gönüllü Vazgeçmede Aktif Çaba Şartı
13.09.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen Gözükan, Stj. Av. Eren Polat KutluBu yazımızda; ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan hallerden birisi olan gönüllü vazgeçmenin kapsam ve anlamına kısaca değinilerek, hangi hallerde gönüllü vazgeçmenin uygulanabileceği örnek olaylar ve doktrin ile Yargıtay kararları kapsamında incelenecektir.
4054 sayılı Kanun Uyarınca Yapılan Yerinde İncelemenin Anayasaya Aykırılığı
07.09.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz4054 sayılı ve 07.12.1994 tarihli Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un amacı m.1’e göre; “Mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını sağlamaktır”. Kanun, bu amaca ulaşmak için Rekabet Kurulu’nu önemli yetkilerle donatmıştır. Bunlar arasında temel hak ve hürriyetler bakımından en tartışmalı olanı, m.15’de düzenlenen “yerinde inceleme” yetkisidir. Bu maddeye göre, Kurul tarafından gerekli görülmesi halinde “teşebbüs ve teşebbüs birliklerinde incelemelerde bulunabilir”. Rekabet Kurulu emrinde çalışan uzmanlar tarafından yapılan bu inceleme kapsamında; belirli konularda yazılı ve sözlü açıklamalar istenebileceği ve teşebbüslerin her türlü mal varlığına ilişkin incelemeler yapılabileceği gibi teşebbüslerin ve teşebbüs birliklerinin defterleri, fiziki ve elektronik ortam ile bilişim sistemlerinde tutulan her türlü veriler ve belgeler incelenebilir, bunların kopyaları ve fiziki örnekleri alınabilir (m.15-a).
“Silahların Eşitliği” İlkesi Bakımından Davanın Sonucuna Etkili Olguların Araştırılmaması Sorunu
29.08.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz“Silahların eşitliği” ilkesi, adil/dürüst yargılanma hakkının zımni unsurlarından birisi olup, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) m.6 kapsamında kalan tüm yargılamalarda uygulanma kabiliyetine sahiptir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne (İHAM) göre, “silahların eşitliği” ilkesi “davanın bir tarafını, diğer taraf karşısında belirli bir dezavantaj içine sokmayacak şartlar altında, her bir tarafın deliller de dahil olmak üzere, davasını ortaya koymak için makul ve kabul edilebilir olanaklara sahip olmasını” ifade etmektedir (Dombo Beheer B.V./Hollanda, B. No: 14448/88, 27/10/1993, § 33). Anayasa Mahkemesi (AYM) de “silahların eşitliği” ilkesini benzer şekilde tanımlamaktadır: “Silahların eşitliği ilkesi; davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması, taraflardan birisinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin, iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması anlamına gelir” (İdris Tan Kamer ve Mustafa Aycan, B. No: 2018/20175, 19/11/2020, § 26).
Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlali
24.08.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk BayraklıBu yazımızda; Anayasa Mahkemesi’nin 07.06.2023 tarihli 2021/2754 başvuru numaralı kararı ışığında, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin adil/dürüst yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmesine yer verilecektir.
Şimdi Asıl Mesele: AYM Tarafından İptal Edilen HAGB’nin Gündeme Getirdikleri ve Muhtemel Sonuçları
10.08.2023 / Prof. Dr. Ersan ŞenAnayasa Mahkemesi; Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin itiraz yoluna başvurusu üzerine, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin 5 ila 14. fıkralarında düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kurumuna ilişkin tüm hükümlerin tümünün oyçokluğu ile iptaline karar vermiştir.
7456 Sayılı Kanunla Getirilen Geçici İnfaz Usulü
03.08.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün15 Temmuz 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7456 sayılı Kanunun 15. maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a toplam sekiz fıkradan ibaret Geçici 10. madde eklenmiştir. Geçici 10. madde Resmi Gazete’de yayımlanmakla yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin HAGB’yi İptal Kararı
02.08.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem SerdarAnayasa Mahkemesi; Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin itiraz yoluna başvurusu üzerine, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin 5 ila 14. fıkralarında düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kurumuna ilişkin tüm hükümlerin tümünün oyçokluğu ile iptaline karar vermiştir.
Eşya Müsaderesi ve Müsaderede Yaşanan Bazı Sorunlar
29.07.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Muhammed Enes Efeİşbu yazımızda, Türk Ceza Kanunu m.54’de düzenlenen eşya müsaderesi ile suça konu eşyanın iyiniyetli üçüncü kişiler tarafından elde edilmesi dahil bazı sorunlar incelenip değerlendirilecektir. Yeri geldikçe kazanç müsaderesini tanımlayan TCK m.55’e de değinilecektir.
Ceza Yargılamasında Temyize Başvuru Süresi ve Mahkemeye Erişim Hakkı
27.07.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Berra BerçikBu yazımızın konusunu; Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), temyiz başvurusunun süre aşımı nedeniyle reddedilmesi üzerine, mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasını değerlendiren, 08.03.2023 tarihli ve 2019/42687 başvuru numaralı Hüseyin Volkan Kurt kararı oluşturmaktadır.
Suçun Niteliği Sanık Lehine Değiştiğinde Ek Savunma Hakkı Verilmeli mi?
14.07.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk BayraklıBu yazımızda; ceza muhakemesi sürecinde, kovuşturma aşamasında duruşmada suçun hukuki niteliğinin değişmesi sebebiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen ek savunma hakkının etkin kullanılabilmesi bakımından Cumhuriyet savcısı tarafından hazırlanan iddianamede, sevk maddesi olarak gösterilen suçtan daha az cezayı gerektirdiği hallerde, sanığa ek savunma hakkının verilmesinin gerekip gerekmediği kaleme alınmıştır.
Bozma Sonrası Davaya Yeniden Bakacak Mahkemenin Sanığı Dinlemesi
11.07.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk BayraklıBu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri” başlıklı 307. maddesinin 2. fıkrasına göre Yargıtay’ın bozma kararına uyduktan sonra ilk derece mahkemesinin veya bölge adliye mahkemesinin sanığın ifadesini hangi hallerde alıp almayacağı kaleme alınmıştır.
Hakimlerin ve Savcıların Mali Haklarında “Kıstas Aylık” Kriteri
10.07.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünSeyyanen zamlara ilişkin hüküm içeren ve 08.07.2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen 2-1264 Esas numaralı Kanun Teklifi, yargı mensuplarının mali haklarının özel kanunları olan 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda ayrıca ve bağımsız şekilde düzenlenmemesi ve “kıstas aylık” kriterine tabi tutulması sorununu yeniden gündeme getirmiştir. Adalet Bakanlığı tarafından; Kanun Teklifinin 13. maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenmesi öngörülen Ek 40. maddede “mali hakları ilgili mevzuatı uyarınca en yüksek Devlet memurunun mali haklarına göre belirlenenlere” seyyanen zam uygulanacağı belirtildiğinden, yargı mensuplarının da bu ödemenin kapsamında olduğu açıklanmıştır. Seyyanen zammın hakimlere ve savcılara ödenmesinde bir sorun gözükmemektedir.
Covid-19 İzninde Bulunan Hükümlüler ile Kapalı İnfaz Kurumunda Bulunan Hükümlülerin Durumu
08.07.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünSosyal medyaya yansıyan; 31.07.2023 tarihi itibariyle Covid-19 salgın hastalığı kapsamında izinde bulunan hükümlüler ile 31.07.2023 tarihi itibariyle kapalı ceza infaz kurumunda bulunanlarla ilgili Kanun Teklifi metninin adil olmadığını, karmaşık olduğunu, infaz işlerini zorlaştıracağını, bazı suçlar yönünden toplumun adalet duygusunu zedeleyeceğini,
Bir Örnek Olay Üzerinden Olası Kast Bilinçli Taksir Değerlendirmesi
06.07.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen GözükanBu yazımızda; 30 Haziran 2023 tarihinde; (X) plakalı araç sürücüsünün, (Y) plakalı otomobile çarpması ve bu otomobilin de karşı şeritten gelen (Z) plakalı minibüsle çarpışması ile İzmir’de meydana gelen trafik kazasında, 4’ü otomobilde ve birisi minibüste yer alan 5 kişinin hayatını kaybettiği ve 23 insanın da yaralandığı olayda, halk arasında makas atma olarak bilinen yöntemle aracı sevk ve idare eden, diğer araç sürücüleri ile yolcuları tehlikeye atacak şekilde şerit değiştiren şoförün ceza sorumluluğu değerlendirilecektir .
Sahte İçkiden Kaynaklanan Ölüm ve Yaralanmalarda Manevi Unsur
06.07.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen GözükanBu yazımızda; sahte içki, yani etil alkol yerine metil alkol kullanılarak üretilen alkollü içeceğin tüketilmesi sebebiyle gerçekleşen ölüm neticelerinde, sahte içkiyi üreten (imal eden) ve satan kişilerin, ölüm neticeleri bakımından ceza sorumluluğu dereceleri suçun manevi unsuru bakımından değerlendirilecektir. İçki üretiminde etil alkol yerine metil alkol kullanılması ve tüketicilerin zehirlenmesinin sebebi, içki üretmek için kullanılmaması gereken ve insanı öldürücü etkiye sahip olduğu kesin olarak kabul edilen metil alkole daha ucuz ulaşılabilmesinden kaynaklanmaktadır. Böylece; içkiyi üreten daha ucuz maliyetle karşılaşmakta, ancak insan hayatını gözardı etmekte, hatta sahte içkiyi bilerek satıp tüketiciye ulaştıran satıcı da aynı şekilde insan hayatını hiçe sayarak para kazanma uğruna öldürücü etkiye sahip sahte içkiyi satabilmektedir. Bazen sahte içkiyi üretenle satan aynı olabilir ki, bu durumda failin üreticiliği ön plana çıkacak, satıştan kaynaklanan sonuçlarda, üretim ve satıştan ayrı fiiller olmaları sebebiyle ayrı ceza sorumluluğu doğacağı kabul edilse bile, gerçekleşen insan ölümü ve yaralanmalarına temel olarak sahte içki üretimi yol açtığından, üretenin ve satanın aynı failde birleştiği durumda failin sahte içki üretimi fiili öne çıkacaktır.
Hükümlüye Vasi Atanması Hakkında Anayasa Mahkemesi’nin İptal Kararı
23.06.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünAnayasa Mahkemesi; hükümlüye vasi atanmasını ve vasiliğin sona ermesini düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.407 ve 471’in iptaline karar vermiş olup, bu karar 23.06.2023 tarihli ve 32230 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İptal kararı, yayım tarihinden dokuz (9) ay sonra yürürlüğe girecektir.
Tutuklama Kararının Yüze Karşı Verilmesi
22.06.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk BayraklıBu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre tutuklama kararının yüze karşı okunması, yani tefhim suretiyle kararın öğrenilmesi, gıyapta ve tebliğ suretiyle tutuklama kararının verilip verilemeyeceği ele alınacaktır.
Derhal Beraat Kararı Verilebilecek Hal Nedir?
16.06.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk BayraklıBu yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; sanığın yargılandığı mahkeme tarafından durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının yerine, sanığın daha lehine olan ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/9. maddesinde düzenlenen derhal beraat kararı verilmesi gerektiği haller ele alınacaktır.
Dolandırıcılık ve Güveni Kötüye Kullanma Suçları
13.06.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk Bayraklı, Stj. Av. Eren Polat Kutluİktisadi bir suç olan dolandırıcılık suçunun unsurları, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 157. maddesinde tanımlanmıştır. TCK m.157’ye göre dolandırıcılık suçu; “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlamasıdır. Bu halde fail hakkında, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ve beş bin güne kadar adli para cezası uygulanacaktır”. Dolandırıcılık suçunda fail; hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, iradesini esaslı şekilde hataya düşürüp, yapmayacağı bir şeyi yaptırmak, vermeyeceği bir şeyi verdirmek suretiyle onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına yarar sağlama amacını taşımaktadır. Bu bakımdan dolandırıcılık suçu, kişilerin malvarlığına karşı işlenen bir suç olup, bu suçla korunan hukuki yarar kişinin mülkiyet hakkıdır.
Bireysel Başvuru Yollarının Güncel Sorunları ve Bunlara Yönelik Eleştirilerin Değerlendirilmesi
03.05.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz23 Eylül 2012 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yolunun fiilen açılması ile birlikte, Türk Hukuku’nda iki farklı bireysel başvuru mekanizması bir arada işlemeye başlamıştır. “İnsan Hakları Avrupa sözleşmesi (İHAS) ile oluşturulan koruma mekanizmasının ikincilliği” ilkesi gereği, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne (İHAM) başvuruda bulunmak için AYM’ye bireysel başvuru yolunun tüketilmiş olması gerekmektedir. Bu bakımdan, başvurucuların iki mekanizmadan birisini tercih etme şansı bulunmamaktadır.
Hekimlerin Ceza Sorumluluğu
03.06.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Ahmet Faruk Asafgil, Stj. Av. Tamer Berk BayraklıBu yazımızda ele alacağımız konular; hekimlerin ceza sorumlulukları, uyguladıkları tedavilerde ve sonlarında yaşanacak sorunların 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 26. maddesi kapsamında hukuka uygunluk nedenlerinden yararlanıp yaralanamayacaklarını, kamu veya özel hastanelerinde çalışan hekimler hakkında soruşturma başlatılırken soruşturma izni alınıp alınmaması gerektiğini ve mesleki hata (tıbbi hata) olarak bilinen malpraktis/tıbbi hata ele alınmıştır.
Bireysel Başvuru Süresinin Hesaplanmasında “UYAP’tan Öğrenme”
22.05.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazDaha önceki yazılarımızda; Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru süresinin başlangıcında nihai kararın UYAP’tan görüntülendiği tarihin esas alınmasını değerlendirmiş ve bu uygulamanın halihazırda oldukça kısa olan bireysel başvuru süresini fiilen daha da kısalttığını, aşırı şekilci bir yaklaşıma dayandığını, mahkemeye erişim hakkına ciddi bir müdahale teşkil ettiğini, geçmişe dönük olarak uygulanması sebebiyle öngörülemez olduğunu, bireysel başvuru yolunun anlam ve amacıyla bağdaşmadığını dile getirmiştik.
Görevsiz Mahkemenin Yaptığı İşlemler ve Zamanaşımını Kesen Sorgu
20.05.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem Serdar5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda; Kanunda gösterilen sürelerin geçmesiyle, birisi suç ile buna bağlı davanın takibini ve diğeri de cezanın infazını düşüren iki zamanaşımı türü öngörülmüş olup, bu iki müessese TCK m.66 ila m.72’de düzenlenmiştir. Bu yazımızda; suç/dava zamanaşımını kesen sebeplerden birisi olan sanığın mahkemece yapılan sorgusu bakımından, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Görevli olmayan hakim ve mahkemenin işlemleri” başlıklı m.7’nin etkisini inceleyeceğiz.Prof. Dr. Ersan Şen Av. Cem Serdar Görevsiz Mahkemenin Yaptığı İşlemler ve Zamanaşımını Kesen Sorgu I. Giriş 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda; Kanunda gösterilen sürelerin geçmesiyle, birisi suç ile buna bağlı davanın takibini ve diğeri de cezanın infazını düşüren iki zamanaşımı türü öngörülmüş olup, bu iki müessese TCK m.66 ila m.72’de düzenlenmiştir. Bu yazımızda; suç/dava zamanaşımını kesen sebeplerden birisi olan sanığın mahkemece yapılan sorgusu bakımından, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Görevli olmayan hakim ve mahkemenin işlemleri” başlıklı m.7’nin etkisini inceleyeceğiz. Yazımızda ele alacağımız hukuki sorunlar; 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 7. maddesinde yer alan hükmün nasıl yorumlanması gerektiği, görevsiz mahkemece yapılan sorgunun dava/suç zamanaşımı süresini kesip kesmeyeceği, sanığın sorgusu yapıldıktan sonra görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi halinde, görevli mahkemece sanığın savunmasının alınması işleminin sorgu sayılıp sayılmayacağı ile böyle bir durumda sanığın görevli olmayan/görevsiz mahkemece yapılan sorgusundaki beyanlarının dikkate alınıp alınmayacağı hususlarıdır. Aşağıda; Yargıtay’ın bu konular hakkında verdiği iki kararı açıklanacak, sonrasında ise Yargıtay’ın görüşü dikkate alınarak kendi düşüncemize yer verilecektir. II. Yargıtay Kararları Yargıtay Ceza Genel Kurulu 23.11.2010 tarihli, 2010/2-136 E. ve 2010/229 K. sayılı kararında; 01.06.2005 tarihinden önceki Ceza Genel Kurulu kararlarında kabul edildiği şekilde, dava zamanaşımını kesen sorgunun görevsiz mahkemece usulüne uygun olarak yapılan savunma alma işlemi olduğunu, görevsizlik kararı sonrasında görevli mahkemece yapılan savunma alma işleminin bu anlamda sorgu olamayacağını ve dava zamanaşımını kesmeyeceğini, buna karşılık 01.06.2005 tarihi itibariyle CMK m.7 hükmü yürürlüğe girdiğinden, bu tarih sonrasındaki işlemler açısından dava zamanaşımını kesen sorgunun görevsiz mahkemece yapılan ifade alma
Piyasa Dolandırıcılığı Dahil Sermaye Piyasası Suçları ve İdari Suçlar
17.05.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin, Stj. Av. Furkan Dağdeviren6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun “İdari Para Cezası Gerektiren Fiiller ve Sermaye Piyasası Suçları” başlıklı 6. kısmının, “Sermaye Piyasası Suçları” başlıklı 2. bölümü altında, 106 ila 113. maddelerde sermaye piyasası suçları düzenlenmiş olup, Kanunun 114 ila 116. maddelerinde sırası ile tüzel kişiler hakkında uygulanacak güvenlik tedbirleri, bu suçlar hakkında öngörülen özel soruşturma usulü ve görevli ve yetkili mahkemeye yer verilmiştir.Prof. Dr. Ersan Şen Av. Buğra Şahin Stj. Av. Furkan Dağdeviren Piyasa Dolandırıcılığı Dahil Sermaye Piyasası Suçları ve İdari Suçlar I. Giriş 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun “İdari Para Cezası Gerektiren Fiiller ve Sermaye Piyasası Suçları” başlıklı 6. kısmının, “Sermaye Piyasası Suçları” başlıklı 2. bölümü altında, 106 ila 113. maddelerde sermaye piyasası suçları düzenlenmiş olup, Kanunun 114 ila 116. maddelerinde sırası ile tüzel kişiler hakkında uygulanacak güvenlik tedbirleri, bu suçlar hakkında öngörülen özel soruşturma usulü ve görevli ve yetkili mahkemeye yer verilmiştir. Sermaye piyasası suçlarıyla korunmak istenen hukuki yarar; sermaye piyasasının işlevselliği ve yatırımcının korunmasıdır ki, sermaye piyasası kurumlarının ülkenin iktisadi gelişimi için büyük önem taşıdığı, bu iktisadi gelişimin, ancak yatırımcıların dürüst ve adil işleyen bir piyasanın varlığına duydukları güvenle oluşabileceği gözetildiğinde, bu suçların korumak istediği hukuki yarar daha iyi anlaşılacaktır . 6362 sayılı Kanunda düzenlenen suçlarla korunan hukuki yarar, Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 25.10.2016 tarihli, 2016/11171 E. ve 2016/21824 K. sayılı kararında şu şekilde açıklanmıştır; “tasarrufların etkin ve verimli biçimde milli ekonomiye aktarımının sağlanarak bu yolla iktisadi kalkınmanın sağlanması hedefine ancak sağlıklı işleyen bir sermaye piyasası sistemine sahip olmakla ulaşılabileceği kuşkusuzdur. Bu itibarla ülkelerin kalkınmasında etkin, verimli, şeffaf ve güvenilir biçimde işleyen bir sermaye piyasası sisteminin önemi tartışmasızdır. (…)kanun koyucu anılan piyasaların sağlıklı işlemesine verdiği hayati önem sebebiyle belirtilen amacı ihlale yönelik bazı önemli fiilleri ortadan kaldırma gayesine yönelik olmak üzere son çare (ultima ratio) olmak üzere ceza hukuku araçlarına başvurarak bazı fiilleri de suç olarak tanımlamıştır”. Aşağıda; Kanunun “İdari Para Cezası Gerektiren Fiiller ve Sermaye Piyasası Suçları” başlıklı altıncı kısmının, “İdari Para Cezası Gerektiren Fiiller” başlıklı birinci bölümünd
CMK m.247/3’ün İptali Kararı Hakkında Değerlendirme
15.05.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Berra BerçikAnayasa Mahkemesi 22.03.2023 tarihli ve 2022/145 E. 2023/59 K. sayılı kararında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.247/3’de yer alan, “Kaçak sanık hakkında kovuşturma yapılabilir. Ancak, daha önce sorgusu yapılmamış ise, mahkumiyet kararı verilemez.” hükmünün iptali talebini incelemiştir.
Duruşma Tutanağı
13.05.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen“Duruşma Tutanağı” başlığı altında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.219 ila 222’de düzenlenen, kovuşturma aşamasının duruşmada yapılan işlemler ve söylenenler açısından en önemli vesikası duruşma tutanağıdır. Duruşmada yapılan işlemlerin mahkeme başkanı veya hakimi tarafından yeminli zabıt katibi tarafından bir teknik aygıta yazılmak suretiyle hazırlanan ve resmi belge niteliği taşıyan, mahkeme başkanı veya hakimi ile hazırlayan zabıt katibi tarafından imzalanan, duruşmanın nasıl yapıldığını gösteren belgeye duruşma tutanağı denir.
Son Söz Hakkı
13.05.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk BayraklıBu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.216/3’e göre hükümden önce son sözün hazır bulunan sanığa ve müdafiine verilmesi veya hazır bulunmayan sanığın müdafiine verilip verilemeyeceği hususunda farklı görüşler ve Yargıtay kararları tartışılmış olup, son sözün sanık müdafii tarafından kullanılıp kullanılamayacağı ele alınmıştır.
Bireysel Başvurularda Verilen İhlal Kararlarının Objektif Etkisi
09.05.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Berra BerçikBu yazımızda; Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu’nun 26.01.2023 tarihli ve 2019/33281 başvuru numaralı İbrahim Er kararı çerçevesinde bireysel başvurularda verilen ihlal kararlarının objektif etkisi değerlendirilecektir. İşbu yazıda, sadece AYM’nin ihlal kararlarının objektif etkisi üzerinde durulmuş olup, buna sebep olan ihlal kararı ve yargılamanın yenilenmesi başvurusunun reddine karşı yapılan bireysel başvuru üzerine verilen ihlal kararı ile buna konu somut olayın özellikleri hakkında tartışmaya girilmemiştir.
4483 sayılı Kanuna Göre Soruşturma İzninin Kesinleşmesi Şartı
02.05.2023 / 4483 sayılı Kanuna Göre Soruşturma İzninin Kesinleşmesi ŞartıAnayasa m.129/6 uyarınca; memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı ceza yargılaması yapılabilmesi, kanunda belirlenen istisnalar saklı kalmak kaydıyla, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır. Anayasa m.129/6’da yer verilen ve memurlarla diğer kamu görevlilerinin yargılanmasına dair usulün düzenlendiği kanun, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’dur. 4483 sayılı Kanunun 1. maddesinde, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin verilmesi usulü düzenlenmektedir. Madde metninden açıkça anlaşıldığı üzere; bu Kanun kapsamına giren kişilerin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı haklarında yargılama yapılabilmesi, bir başka ifadeyle soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin yürütülmesi, haklarında usule uygun şekilde verilen soruşturma izninin varlığına bağlıdır.
Hakaret Endüstrisinin Ceza Sorumluluğu
01.05.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem SerdarBu yazımızda inceleyeceğimiz hukuki sorun; “hakaret endüstrisi” olarak adlandırılabilecek, belirli kişi veya kişilerin sosyal medya üzerinden kendilerine hakaret edilmesini sağlamak amacıyla tahrik edici nitelikte paylaşımlar yapmaları ve bunun üzerine gerçekleştirilen hakaret fiillerini de gerek ceza şikayetine ve gerekse tazminata konu etmelerinin hukuki anlamda sonuç doğurup doğurmayacağı ile kendilerine hakaret fiillerinin yöneltilmesi ve bundan menfaat elde edebilmeleri için bu tahrik edici paylaşımları yapanların eylemlerinin hangi Ceza Hukuku müessesesi kapsamında görülebileceği ve kişilerin bu tür fiillerinden dolayı herhangi bir ceza sorumluluklarının olup olmayacağıdır.
SEGBİS’in Adil/Dürüst Yargılanma Hakkına Etkileri...
25.04.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Berra BerçikBu yazımızda; Anayasa Mahkemesi’nin 08.03.2023 tarihli ve 2019/5577 başvuru numaralı Emre Kunt kararı çerçevesinde, “müdafi yardımından yararlanma hakkı” ile “duruşmada hazır bulunma hakkı” incelenecektir.
Anayasa Mahkemesi Kararı Işığında “Terör Suçu” ve “Terör Suçlusu” Kavramları...
18.04.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün, Av. Berra BerçikBu yazımızda; Anayasa Mahkemesi’nin 26.01.2023 tarihli ve 2021/34231 başvuru numaralı Yunis Karataş bireysel başvuru kararı çerçevesinde, “terör suçu” ile “terör suçlusu” kavramları incelenecektir.
Güvence Belgesinin Kapsamı
18.04.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin, Av. Alperen GözükanBu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Sanığa verilecek güvence belgesi” başlıklı 246. maddesinde düzenlenen ve CMK m.248/7 atfıyla şüpheli hakkında da uygulanabilen güvence belgesinin, yalnızca verildiği dosya bakımından mı, yoksa şüpheli veya sanığın soruşturulduğu veya yargılandığı tüm dosyalar bakımından mı tutuklanmayacağı konusunda güvence sağladığı sorusuna cevap aranacaktır.
Örgütlü Suçlarda Kavramsal Sorunlar ve Bunların İnfaza Etkisi
17.04.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünÇıkar amaçlı suç örgütleri ile ilgili Maddi Ceza Hukuku ve İnfaz Hukukunu ilgilendiren düzenlemeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde; bu düzenlemeler, hem cezalandırma ve hem de cezaların infazı yönünden “şahsilik” ve “öngörülebilirlik” ilkelerine aykırı uygulamalara sebep olmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun; 6/1-j hükmünde “örgüt mensubu suçlu” tanımına yer verildiği, 58/9 hükmünde örgüt mensubu suçlular hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin (yani 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.108’in) uygulanacağının düzenlendiği, 220. maddesinde ise örgüt kurma, yönetme, örgüte üye olma, örgüt faaliyeti çerçevesinde suç işleme, üyesi olmadığı örgüt adına suç işleme ve hiyerarşik yapısına dahil olmadığı suç örgütüne yardım etme kavramlarının kullanıldığı ve ceza sorumluluğunun belirlendiği görülmektedir. Buna karşılık; 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.107/4’de, örgüt kurma, yönetme ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan mahkumiyet halinde koşullu salıverilmenin tatbiki düzenlenmektedir. Bu hükümde; örgüt üyeliğine yer verilmediği gibi, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan mahkumiyet ifadesinin kullanılması, TCK m.220’nin sistematiğine ve “şahsilik” ilkesine aykırı uygulamalara sebep olabilmektedir.
Tüzel Kişilerin “Suçtan Zarar Gören” Sıfatı ile Kamu Davasına Katılabilmesi
15.04.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem Serdar5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 237. maddesinde kamu davasına katılma hakkına sahip olan kişiler düzenlenmiştir. “Kamu davasına katılma” başlıklı CMK m.237/1’e göre; “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler”.
Adil/Dürüst Yargılanma İlkesi Işığında Tanık Sorgulama Hakkı
12.04.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Berra Berçik, Stj. Av. U. Ateş EskitaşcıoğluBu yazımızda; Anayasa Mahkemesi’nin 08.02.2023 tarihli ve 2019/39608 başvuru numaralı Yusuf Fil kararı ışığında, tanık sorgulama hakkı, adil/dürüst yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilecektir. Başvurunun konusu; yapılan yargılama sonucu silahlı terör örgütü üyesi (FETÖ/PDY) olma suçundan hakkında 9 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edilen başvurucunun, yargılama sırasında karara esaslı şekilde etki eden aleyhe tanık beyanlarının mahkeme huzurunda dinlenilmemesi ve başvurucunun tanığa soru sorma hakkının kullandırılmaması sebebiyle adil/dürüst yargılanmadığı iddiası oluşturmaktadır.
Özel Hayata Karşı Suçlarda Yargıtay’ın Aradığı “Hukuka Aykırılık Bilinci” Kriterinin İncelenmesi
11.04.2023 / Özel Hayata Karşı Suçlarda Yargıtay’ın Aradığı “Hukuka Aykırılık Bilinci” Kriterinin İncelenmesiDaha önce “Evlilik Birliğinde Özel Hayata Saygı Hakkının Kapsamı ve Kişisel Alan” başlıklı yazımızda, eşler arasında özel hayatın ve muhaberat hürriyetinin gizliliğinin olup olmayacağını, bir eşin diğerinin özel görüşmelerine ve muhaberatına gizlice, tuzak kurarak veya bir plan dairesinde müdahale edip etmeyeceğine dair ayrıntılı bir yazı kaleme almıştık. Bu defa; ilk yazımızda yer verdiğimiz Anayasa Mahkemesi’nin konu ile ilgili ihlal kararı karşısında, Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin ilk yazımıza konu kararları sonrasında verdiği iki yeni kararını değerlendirip görüşümüze yer vereceğiz.
Cumhuriyet Savcısı İcra ve İflas Dosyasına Elkoyabilir mi
10.04.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem Serdarİcra takibine konu bir çek, poliçe ve bono, yani bilinen adı ile kıymetli evrak niteliği taşıyan senetle ilgili olarak senedin, icra veya iflas takibinin yanında, ceza yargılamasına da konu edilmesinin gündeme geldiği hallerde, soruşturma aşamasında, gerek senetle ve gerekse de icra dosyası ile ilgili olarak Cumhuriyet savcısının ne yapabileceği veya nasıl hareket edebileceği soruları akla gelebilir. Böyle bir durumda, Cumhuriyet savcısının icra dosyasına müdahale edip edemeyeceği veya herhangi bir işlem yapabilme yetkisinin bulunup bulunmadığı konusunda tereddütler yaşandığı görülmektedir. Yazımızda; sahtecilik ve dolandırıcılık iddiasına konu olduğu ileri sürülen kıymetli evrakla ilgili bir örnek üzerinden bu tür bir tereddüdün nasıl giderileceği, böyle ihtilaflar gündeme geldiğinde Cumhuriyet savcısının soruşturma evresinde hangi yetkilerini kullanabileceği kısaca açıklanacaktır. Burada her ne kadar icra takibi desek de bu kavramı, iflas takibini de içine alacak şekilde anlamak uygun olacaktır.
Cinsel Suçlarda Unsur ve İspat Sorunu
08.04.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş, Av. Buğra ŞahinYakında; içtihat ve uygulamayı esas alarak, Cinsel Dokunulmazlığı Karşı Suçlar ile Genel Ahlaka Karşı Suçlar başlığı ile tamamladığımız bir kitap çalışması kıymetli hukukçuların takdir ve değerlendirmelerine sunulacaktır. Bu kitabın uygulamaya katkı sağlayacağına inanmaktayız. Gerçekten bu kitabı hazırlarken aklımıza gelen ve bizi endişeye sevk eden suçun unsurları ve İspat Hukuku ile ilgili önemli tartışmalara girdik, görüş ve önerilerimizi sunduk. Aşağıda cinsel dokunulmazlığa karşı suçların ispatına ilişkin yargı kararlarına ve doktrin görüşlerine girmeden ve kendi tespitlerimizden oluşan bir kesite yer vermekteyiz.
Şeref ve İtibarın Korunması Hakkının Etkili Başvuru Hakkı Kapsamında Değerlendirilmesi
07.04.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Berra BerçikBu yazımızda, Anayasa Mahkemesi’nin 28.12.2022 tarihli ve 2016/14513 başvuru numaralı İ.D. ve Diğerleri kararı incelenecektir. Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu; internet içeriklerine erişimin engellenmesi yönündeki taleplerinin reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin altı başvuruyu birleştirerek incelemiştir.
7092 sayılı OHAL Kararnamesinin Kabulüne Dair Kanun’un İptal Edilen Hükümleri
07.04.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Berra BerçikAnayasa Mahkemesi 09.11.2022 tarihli ve 2018/86 E. 2022/133 K. sayılı kararıyla, 7092 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun’un;
Yaşam Hakkına Müdahalelere Karşı Caydırıcı Cezalar Uygulama Yükümlülüğü
05.04.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 1. maddesi Kanunun amacını; “kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemek” olarak öngörmüştür. Kanunun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesi ise 1. fıkrasında; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” diyerek, ceza hakiminin ceza takdir yetkisi için genel bir çerçeve belirlemektedir. Nihayet TCK m.61 ila m.63’de cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi bakımından uygulanacak kurallar yer almaktadır.
Sırf Yapı Kayıt Belgesine Sahip Olmak Ceza Sorumluluğunu Gündeme Getirir mi?
03.04.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen GözükanBu yazımızda; 3194 sayılı İmar Kanunu’nun geçici 16. maddesi uyarınca verilen yapı kayıt belgesine sahip olan malikin, deprem sebebiyle yıkılan binada gerçekleşen ölüm ve yaralanma neticelerinden doğrudan sorumlu olup olmayacağı, geçici 16. maddenin 10. fıkrasında yer alan sorumluluk düzenlemesinin, ceza sorumluluğu için de geçerli olup olmadığı değerlendirilecektir.
Direnme Kararlarında İzlenecek Usul
29.03.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri” başlıklı 307. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar”.
Silahların Eşitliği İlkesi Işığında Usuli İmkan Eşitsizliği
29.03.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Berra Berçik, Stj. Av. U. Ateş EskitaşçıoğluBu yazımızda Anayasa Mahkemesi’nin 01.02.2023 tarihli ve 2020/2395 başvuru numaralı Murat Ergan kararı ışığında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin adil/dürüst yargılanma hakkına kapsamında değerlendirilmesi incelenecektir.
Yargıtay ve Danıştay Üyelerinin Özlük Haklarının İyileştirilmesine Dair Kanun Teklifi Hakkında Değerlendirme
27.03.2023 / Prof. Dr. Ersan Şenİstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda gündeme gelecektir.
Bakanların Milletvekili Adayı Olabilmeleri İçin İstifa Etmeleri Gerekir mi
24.03.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünBu yazımızda; milletvekili adayı olmak isteyen bakanların mevcut görevlerinden istifa etmelerinin gerekip gerekmediği, bu iki sıfatın birleşip birleşmeyeceği, bu konuda 2017 yılı Anayasa değişikliği öncesi ve sonrası durum itibariyle bir farklılık olup olmadığı konusu ile 10.03.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan seçimlerin yenilenmesine dair Cumhurbaşkanı kararından itibaren yedi günlük istifa süresinin ne zaman başlayıp sona ereceği incelenecektir.
Olağanüstü Kanun Yollarında Dava Zamanaşımı
23.03.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra ŞahinDava zamanaşımı; suçun işlendiği tarihle, kararın kesinleşmesi arasındaki zaman aralığında gerçekleşir. Karar kesinleştikten sonra ise, ceza zamanaşımından bahsedilir. Dava zamanaşımı süreleri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.66’da ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu m.102’de düzenlenmiştir. TCK m.7/2 gereğince; fiil tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK ve 12.10.2004 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK mukayese edilerek, zamanaşımı bakımından lehe olan kanunun uygulanacağında tartışma bulunmamaktadır. Lehe kanunun belirlenmesinde, suç için zamanaşımı süresinin dolduğunu gösteren kanunun sanığın lehine olduğu kabul edilip, ceza miktarına bakılmaz. Bir başka ifadeyle; zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilecek kanun, kural olarak her zaman sanık lehinedir.
Terörle Mücadele Kanunu m.17/2 ve 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.48/2 Çerçevesinde Terör Suçundan Hükümlünün Üç Kez Hücre Cezası Alması Sebebiyle Koşullu Salıverilme Yasağı
21.03.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünCezaların infazında koşullu salıverilme yasağı öngören hallerden bir kısmı, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu m.17/2’de düzenlenmiştir. Bu hükme göre; “Tutuklu veya hükümlü iken firar veya ayaklanma suçundan mahkum edilmiş bulunanlar ile disiplin cezası olarak üç defa hücre hapsi cezası almış olanlar, bu disiplin cezaları kaldırılmış olsa bile şartla salıverilmeden yararlanamazlar”. Elbette bu hükmün tatbiki için; hükümlünün, 3713 sayılı Kanun kapsamına giren bir suçtan mahkumiyeti bulunması gerekir. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da, sadece disiplin cezasına bağlı olarak bu şekilde bir koşullu salıverilme yasağı öngörülmemiştir. 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanununda koşullu salıverilme için aranan “iyi halli olma” şartı yönünden dikkate alınan hükümlünün disiplin cezası olmaması veya daha evvel verilen cezaların kaldırılmasından farklı olarak; 3713 sayılı Kanun m.17/2’de, bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkum olan hükümlülerin disiplin cezası olarak üç defa hücre hapsi cezası almaları halinde, bu disiplin cezaları kaldırılsa bile koşullu salıverilmeden yararlanamayacakları düzenlenmiştir.
Aynı veya Farklı Ruhsatlı Yapılarda Deprem Nedeniyle Gerçekleşen Ölümler ile Yaralanmalarda İçtima
16.03.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen GözükanBu yazımızda; bir müteahhit tarafından inşa edilen, aynı veya farklı sitelerde yer alan binaların, ilk veya daha sonraki depremlerde yıkılması durumunda, gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama neticelerinden nasıl sorumlu olunacağı, bu kapsamda, failin ceza sorumluluğu bakımından kaç fiilin bulunduğu, her bir yıkımın ayrı fiil olarak kabul edilip edilmeyeceği, farklı ihtimaller doğrultusunda, suçun maddi unsurlarından olan hareket ve içtima kuralları kapsamında değerlendirilecektir.
7440 sayılı Kanunla Getirilen Ek Verginin Anayasaya Uygunluğu Sorunu
14.03.2023 / Prof. Dr. Ersan ŞenBilindiği üzere, 7440 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 12 Mart 2023 Tarihli ve 32130 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Kanunun 10. maddesinin 27. fıkrasıyla, kurumlar vergisi mükellefleri açısından ek vergisel yükümlülükler doğuran bazı unsurlar hüküm altına alınmıştır. Yazımızda, 7440 sayılı Kanunla ihdas edilen ve “ek vergi” niteliğinde hükümlerin Anayasaya uygunluğu değerlendirilecektir.
Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sıfatlarının Aynı Kişide Birleşmesi Mümkün mü?
11.03.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün2023 Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken sıklıkla değişen Ülke gündemimizde; bu kez, belediye başkanının aynı zamanda Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanmasının mümkün olup olmadığı tartışılmaktadır.
14 Mayıs Seçimlerinde YSK’yı Bekleyen İki Temel Mesele
12.03.2023 / Prof. Dr. Ersan ŞenBir görüşe göre; seçimlerin “seçenler” ve “seçilenler” olarak iki süjesi bulunmaktadır. Seçim kanunlarında herhangi bir özneyi etkileyecek şartlarda yapılan değişikliğin uygulama alanına yönelik Anayasa m.67 dahilinde değerlendirme yapılırken, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından açıklanan seçim takviminin süjeleri etkileme şekline göre hareket edilmelidir. Şöyle ki; seçme yeterliliği ile alakalı yasa değişikliğinde bir yıllık sürenin hesabında oy verme günü dikkate alınması gerekirken, seçilme yeterliliği, usulü ve yönetimi ile ilgili değişiklikte ise, YSK tarafından açıklanan takvimde seçilmeye yönelik icrai ve kesin hüküm içeren durumlara yönelik süreler, yani seçimlerin resmi takvim başlangıcı ile seçim günü dikkate alınmalıdır. Böylece, Anayasanın ruhuna da uygun yorum yapılmış olur. Bu düşünceye göre; Anayasa m.67’nin son fıkrası ile korunan hukuki yarar, seçimler sırasında iktidarda olanın demokrasiye aykırı bir şekilde seçim yarışında avantaj elde etmemesine yönelik bir otokontrol sistemi oluşturmaktır. Bu yorumun, temsili demokrasi amacına hizmete elverişli ve gerekli olduğu ileri sürülmektedir.
Siyasi Parti Kapatma Davalarında Esasın İncelenmesi ve Karar Usulü
09.03.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünAnayasa m.69/5 uyarınca; siyasi partilerin kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açtığı dava üzerine, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararlar kesindir. Anayasa m.149/2’ye göre, siyasi parti kapatma davalarında karar Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından verilir. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun m.52/2 hükmü de; siyasi parti kapatma davalarının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun davanın mahiyetine uygun hükümleri uygulanarak, dosya üzerinden Genel Kurul tarafından inceleneceğini ve kesin olarak karara bağlanacağını düzenlemektedir.Prof. Dr. Ersan Şen Av. Beyza Başer Berkün Siyasi Parti Kapatma Davalarında Esasın İncelenmesi ve Karar Usulü Anayasa m.69/5 uyarınca; siyasi partilerin kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açtığı dava üzerine, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararlar kesindir. Anayasa m.149/2’ye göre, siyasi parti kapatma davalarında karar Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından verilir. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun m.52/2 hükmü de; siyasi parti kapatma davalarının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun davanın mahiyetine uygun hükümleri uygulanarak, dosya üzerinden Genel Kurul tarafından inceleneceğini ve kesin olarak karara bağlanacağını düzenlemektedir. Siyasi partilerin kapatılması davalarında, siyasi partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir vekilin savunmasının dinlenmesinden sonra kararın verileceği süre ile ilgili sınırlayıcı bir hüküm bulunmamaktadır. Bununla birlikte; sözlü savunmanın yapılmasını takiben, raportör tarafından hazırlanan esas hakkında raporun ve karar taslağının (İçtüzük m.57’ye göre işin esasının karara bağlanmasından sonra görüşülmek üzere) Başkanlığa sunulacağı, bu raporun, karar taslağının ve Başkanlık tarafından düzenlenen gündemin toplantı gününden en az bir hafta önce üyelere dağıtılacağı, genel kurul toplantılarının gününü belirlemenin ve gündemini düzenlemenin Başkanlığa ait olduğu, Başkanın acele olan veya gecikmesinde zarar umulan hallerde bu usule ve süreye bağlı olmaksızın toplantı gününü ve gündemini belirleyebileceği, Genel Kurulun bu kanaate katılmaması ve Başkanlık tarafından yapılan işlemleri benimsememesi halinde görüşme gününün ayrıca kararlaştırılacağı, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 53. maddesinde düzenlenmiştir. Siyasi parti kapatma davalarında, bu davaların mahiyetine uygun CMK hükümlerinin uygulanacağı belirtilmekte birlikte; davanın esa
Tasarlayarak İnsan Öldürme Suçunda Haksız Tahrikin Tatbiki ve Haksız Tahrikte Zaman Aralığı
09.03.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk BayraklıBu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesinde düzenlenen kasten öldürme suçunun, TCK m.82/1-a bendinde öngörülen nitelikli hallerinden birisi olan, tasarlayarak insan öldürme suçunun ne olduğu, kusurluluğu etkileyen hallerden olan TCK m.29’da yer alan haksız tahrik hükümlerinin ne olduğu, hangi durumlarda uygulanabileceği ve tasarlayarak insan öldürme suçuyla haksız tahrikin birleşip birleşemeyeceği ve araya belli bir zaman girdiği takdirde haksız tahrikin ortadan kalkıp kalkmayacağı sorunu ele alınmıştır.
Binalarda Kolon Kesilmesi ve Kiriş Kırılmasının Kusur Derecesine Etkisi
03.03.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen GözükanBu yazımızda; 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan depremlerden sonra gündeme gelen önemli konulardan birisi olan, bina sahiplerinin veya kiracıların; farklı sebep ve gerekçelerle bulundukları binada, giriş katında veya dairede yer alan kolon ve kirişler üzerinde değişiklik yapması, olması gereken özelliklere, projelere uymadan inşa etmeleri veya ettirmeleri, kolon kesmeleri, kiriş kırmaları veya çatlatmaları sonrasında, bu değişiklikler sebebiyle gerçekleşen bir depremde içinde insan bulunan yapıların yıkılması halinde, gerçekleşen ölüm ve yaralanma neticeleri bakımından sorumluluğun ve kusur derecesinin ne şekilde belirlenmesi gerektiği değerlendirilecektir.
Failin Kastının Öldürmeye mi Yoksa Yaralamaya mı Yönelik Olduğu Tartışması
01.03.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat ErvanKasten insan öldürme ile neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçlarının her ikisi de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmında düzenlenmiş olup, hem TCK m.81’de ve hem de TCK m.87/4’de düzenlenen hükümlerin tatbiki için de failin fiilinin bir sonucu olarak mağdurun ölmüş olması gerekmektedir. Bu bakımdan; failin suça konu edilen fiili icra ederken hangi amaca yöneldiği ve kastının ne olduğuna ilişkin meseleler failin iç dünyasıyla bağlantılı olup, Mahkemelerin bu konuda yapacağı tespitler, failin fiil öncesi, anı ve sonrası gerçekleştirdiği hareketler ile zaman içerisinde Yargıtay kararlarıyla şekillenin çeşitli kriterlere, özetle failin hareketlerinin dış dünyadaki yansımalarına dayanmaktadır.
Adli Kontrol Tedbiri Nedeniyle Tazminat
28.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazAdli kontrol müessesesi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.109 ve devamında düzenlenmiştir. CMK m.109/1’e göre, “Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100’üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebilir”. Bu düzenlemeden anlaşılacağı üzere, adli kontrol tedbiri tutuklamaya alternatif ve öncelikle uygulanması gereken bir koruma tedbiridir. Çünkü tutuklama tedbiri, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını tümü ile kısıtlamaktadır.
Depremin 2023 Seçimlerine Olası Etkileri
27.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünI- 2023 Seçimleri Ertelenebilir mi? 18 Haziran 2023 günü yapılması gereken, ancak 14 Mayıs 2023 tarihine çekilmesi gündemde olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin deprem nedeniyle geri bırakılması mümkün değildir. Anayasa m.78; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilme yetkisini, sadece savaş haline bağlı tutmuştur ki, böyle bir durumda seçimin geri bırakılması için savaş halinin yanısıra, bu savaşın seçimlerin yapılmasını imkansız hale getirmesi gerekir. Bunun dışında yalnızca; en az 400 milletvekilinin oluru ile en geç 18 Haziran 2023 tarihine kadar yapılması gereken seçimlerin, ileride belirli bir tarihe bırakılması Anayasaya eklenecek geçici bir madde ile mümkün olabilir. Anayasaya eklenecek geçici bir maddenin halkoylamasına ihtiyaç duyulmadan yürürlüğe girebilmesinin yegane yolu, en az 400 milletvekilinin böyle bir kanun teklifine evet demesidir.
Teknik Araçlarla İzlemede Tesadüfen Elde Edilen Delillerin Akıbeti
25.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk BayraklıBu yazımızda; Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 140. maddesi kapsamında teknik araçlarla izlemenin ne olduğu, tedbirin uygulanması, ne kadar süre için verilebileceği, teknik araçlarla izleme koruma tedbirinin kararının hangi makam tarafından alınabileceği, teknik araçlarla izlemenin nerelerde gerçekleştirilebileceği ve CMK m.140’ın tatbikinde tesadüfen elde edilen delillerin akıbeti ele alınacaktır.
Hakaret Suçunun Nitelikli Halleri ve İnternet Üzerinden İşlenen Hakaret Suçlarında Yetki
24.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem SerdarBu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Hakaret” başlıklı 125. maddesinde düzenlenen hakaret suçunun düzenlendiği maddenin 3. fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan nitelikli hallerini inceleyecek, suçun bu bentlerde belirtilen nitelikli hallerinin “sosyal medya” üzerinden işlendiğinin iddia edildiği durumlarda görevli ve yetkili mahkemenin neresi olması gerektiğini açıklayacağız.
Adil/dürüst Yargılanma Hakkı Bakımından Lehe Delillerin Araştırılmaması ve Dikkate Alınmaması Sorunu
24.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazCeza davalarına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan bireysel başvurularda; “mahkemeye sunduğumuz deliller dikkate alınmadan karar verildi”, “talep ettiğimiz araştırmalar yapılmadı”, “deliller üzerinde yeterli inceleme yapılmadı”, “delillere ilişkin itirazlarımız gerekçede karşılanmadı”, “tevsii tahkikat talebimiz gerekçesiz olarak reddedildi” ve benzeri şikayetler sıklıkla dile getirilmektedir. Delillerin ortaya koyulması, tartışılması, değerlendirilmesi ve takdiri konularında AYM’nin ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin (İHAM) istisnai haller dışında inceleme yapmaktan kaçındıkları bilinmektedir. Bu yazımızda, yukarıda zikredilen şikayetlerin bireysel başvuru incelemesinde ne şekilde ele alındığı ve AYM’nin adil/dürüst yargılanma hakkı kapsamında yaptığı incelemede derece mahkemelerinin delillere ilişkin değerlendirmelerini ne ölçüde denetlediğini ortaya koymaya gayret edeceğiz.
Olağanüstü Hal Döneminde Çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin Sınırı
17.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen1- Anayasanın 119. maddesine göre olağanüstü hal ilan edildikten sonra Cumhurbaşkanı tarafından olağanüstü halin ilanına yol açan sebepleri ortadan kaldırabilmek için çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde konu sınırlamasının bulunmadığı, sadece Anayasa m.15/2’de öngörülen sınırların dikkate alınmasını gerektiğinde tartışma bulunmamaktadır.
YÖK Dava Dilekçesi
15.02.2023 / Prof. Dr. Ersan ŞenDAVACI : … (T.C.: …) ADRES : (…) DAVALI : Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı ADRES : Üniversiteler Mah. 1600. Cad. No:10 06800 Çankaya/ANKARA ÖĞRENME TARİHİ : 11.02.2023 DAVA KONUSU : 11.02.2023 tarihinde Yükseköğretim Kurulu’nun internet sitesinde duyurulan 2022-2023 eğitim ve öğretim yılı bahar döneminin uzaktan öğretim yoluyla tamamlanmasının uygun olduğuna işlemin öncelikle idarenin savunması alınıncaya kadar yürütmesinin durdurulması, yürütmesinin durdurulması ve iptalinin talep edilmesinden ibarettir.
Ölüme Sebep Olan Tabii Afet mi, Yoksa İhmal mi?
15.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen GözükanBu yazımızda; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 07.11.2017 tarihli, 2017/860 E. ve 2017/454 K. sayılı kararı doğrultusunda, doğal afetin yıkıcı etkisinin kişilerin kusurları ile çoğaldığı hallerde, buna sebep olan kusurlu kişilerin ceza sorumluluğu, olası kast bilinçli taksir tartışması kapsamında değerlendirilecek ve bu değerlendirme üzerinden, 06.02.2023 tarihinde gerçekleşen Kahramanmaraş Depremleri sonucunda meydana gelen ölüm neticeleri bakımından bazı tespitlere yer verilecektir.
Hukuki Perspektifle Depreme Hazırlık ve Bina Güvenliği
14.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkünİmar ve Bina Güvenliği Mevzuatımız bugüne kadar sayısız değişikliğe uğramış olup; temel maddelerin yanında birçok ek maddeler ve geçici maddeler içermektedir. Hukuk elbette zaman içerisinde değişebilir, gelişen ihtiyaçlara göre mevzuat güncellenebilir. Ancak konu can ve mal güvenliği olduğunda, istikrarlı ve uygulanabilir bir mevzuatın ve bu mevzuatın tavizsiz şekilde uygulanmasının zorunluluk olduğu da bir gerçektir. Özellikle “imar barışı” gibi geçici düzenlemeler, “istikrarlı ve uygulanabilir mevzuat” ve “tavizsiz uygulama” gerekliliklerinin yerine getirilmesinin önünde bir engeldir. Örneklemek gerekirse; aynı vergi barışında olduğu gibi, “nasılsa imar barışı çıkar” gibi düşüncelere ve “imar barışı ne zaman çıkacak” şeklinde beklentilere sebep olduğu gözönüne alındığında, Ülkemizin deprem kuşağında yer aldığı ve depremin Ülkemizin bir gerçeği olduğu unutulabilmekte, vatandaşlarımız maddi zorluklar ve imkansızlıklar sebebiyle binalarında yenileme yaptıramamakta ve imar barışı gibi can güvenliği yönünden faydasız uygulamalara yönelebilmektedir. Günümüzde, barınmanın ciddi bir iktisadi sorun haline geldiği gözardı edilemez bir gerçektir. Bu iktisadi sorun, “güvenli bina” zorunluluğunu ne yazık ki geri plana atmaktadır.
Depremlerde Yıkılan Binalardan Doğan Ceza Sorumluluğu
10.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen Gözükan06.02.2023 tarihinde, saat 04:17’de merkezi Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesi olan 7.7 büyüklüğünde depremle aynı gün saat 13:24’de merkezi Kahramanmaraş ili Elbistan ilçesi olan 7.6 büyüklüğünde deprem ve bu depremlerin ardından artçı depremler meydana gelmiş olup (Bu yazıyı kaleme aldığımız an itibariyle 1.509 deprem), deprem tehlikesi halen devam etmektedir. Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ illerimiz depremden birinci derece etkilenen illerimiz olup, bu şehirlerde binalar yıkılmış ve vatandaşlarımız hayatını kaybetmiştir. Cumhurbaşkanımız; 10 ilimizi kapsayacak şekilde Anayasa m.119’da yer alan yetkisini kullanarak, tabii afet nedeniyle 07.02.2023 tarihinde olağanüstü hal ilan etmiş, bu karar aynı gün Resmi Gazete’de yayımlanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 09.02.2023 tarihinde onaylanmıştır.
Sulh Ceza Hakiminin Fiille Bağlılığı
08.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk BayraklıBu yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; sulh ceza hakimliğinin soruşturma aşamasında, Cumhuriyet savcısı tarafından talep edilen hususlarla ilgili fiil ile bağlı olarak mı, yoksa yalnızca sevk maddesi kapsamında bir inceleme yapabileceği konusuna ilişkin olacaktır.
Tutuklu veya Hükümlü Yabancının Cezaevinde Ziyareti
07.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünTutuklu ve hükümlülerin ziyaretine ilişkin usul ve esaslar; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.83 ila 86 ve Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik hükümlerinde düzenlenmiştir. Yabancı tutukluların ve hükümlülerin ziyaretine dair uygulama şartları, İnfaz Kanunu m.84’de ve Yönetmelik m.27 ila 33’de yer almaktadır. Bu hükümlere göre;
Güncel Olaylar Üzerinden Bir Başka Olası Kast Bilinçli Taksir Tartışması
06.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen GözükanSuçun manevi unsurunun türlerinden olan olası kast ve bilinçli taksir ayırımına dair teorik açıklamaları; “Olası Kast ile Bilinçli Taksir Kesişmeleri ”, “Doğrudan Kast, Olası Kast ve Bilinçli Taksir Tartışması ”, “Olası Kast ve Bilinçli Taksir ”, “Bilinçli Taksirin Koşulu Olarak ‘Neticenin Gerçekleşmeyeceğine Duyulan Güven’ ”, “İki Örnek Olay Doğrultusunda Olası Kast Bilinçli Taksir Değerlendirmesi ” başlıklı yazılarımızda detaylı şekilde yapmıştık. Bu yazımızda ise, güncel iki olay üzerinden olası kast bilinçli taksir değerlendirmesi yapılacaktır.
İki Örnek Olay Doğrultusunda Olası Kast Bilinçli Taksir Değerlendirmesi
03.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Erkam Erdem, Av. Alperen GözükanBu yazımızda; suçun manevi unsurlarından olan olası kast ve bilinçli taksir hakkında kısaca bilgi verilecek, sonrasında, haberlere ve sosyal medyaya yansıyan iki örnek olay kapsamında olası kast bilinçli taksir değerlendirmesi yapılacaktır. Esasen Ceza Hukukunda sübjektif sorumluluğun ve kusur türü olarak da kastın, istisnai olarak da taksirin kabul edildiğini, bunun dışında ne olduğu belirsiz, anlaşılamayan, her yana çekilebilen, taksirle sürekli karıştırılan, eşitliğe, adalete ve hakkaniyete uygun olmayan ağır veya farklı sonuçların ortaya çıkmasına yol açabilen, kastın hareketi ve ondan doğan neticeyi bilip istemek olduğu tanımına ters düşen olası, yani muhtemel kastı kabul etmediğimizi, Ceza Hukukunda bu kusur türünün yerinin olmadığını, bunun yerine kastın ve taksirin unsurları ile her iki kusur türünün derecelerine ve somut olayın özelliklerine göre bir inceleme ve değerlendirme yapılmasının uygun olacağını, aynen müşterek faillik müessesinde yaşanan hatalı veya yeknesaklıktan uzak uygulamaların burada da yaşandığını, eski kusur ve iştirak müesseselerine dönüşün gerekli olduğunu yeri gelmişken ifade etmek isteriz.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun ByLock Kararları
02.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazFETÖ/PDY’nin gizli haberleşme ağı olarak kabul edilen ve mahkumiyet kararlarında yegane veya belirleyici delil niteliği taşıyan ByLock haberleşme sistemine dayalı mahkumiyet kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruların sonuçları ve özellikle gerekçeli kararları beklenmekte idi. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, ByLock’a dayalı mahkumiyet kararlarının hak ihlaline sebebiyet verdiği iddiasıyla yapılan başvurular hakkında kararını verdi. Genel Kurul; Esra Saraç Arslan’ın başvurusu yönünden dürüst yargılanma hakkının ihlaline, Özlem Yıldırım’ın başvurusu hakkında ise açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemezlik kararı verdi. AYM Genel Kurulu her iki kararı da oybirliğiyle verdi. Bu arada; İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Genel Kurulu da ByLock’un mahkumiyet kararında delil olarak kullanıldığı Yüksel Yalçınkaya başvurusunun duruşmasını yaptı ve dosyayı karar için incelemeye aldı.
Terör Örgütüne Üye Olma Suçunun Geniş Yorumlanması Sorunu
01.02.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Berra BerçikAnayasanın 38 ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddelerinde güvence altına alınan “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi, kişi hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınabilmesi için hangi fiillerin suç teşkil ettiğinin kanunda açık bir şekilde düzenlenmesini gerektirmektedir. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.7 ile de “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi güvence altına alınmaktadır.
Pasaport Tahdidinde “Memleketten Ayrılmalarında Mahzur Görülenler” Kriterinin Anayasaya Aykırılığı
29.01.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkünİşbu yazıda ilk olarak pasaport iptali ibaresini tercih etsek de, inceleme konumuzun iptali kapsayacak şekilde bireyin pasaport alma ve kullanma hakkına sınırlamayı içermesi sebebiyle pasaport tahdidi kavramını başlıkta kullanmayı uygun gördük.
FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Yargılamalarında Esaslı/Kastı Kaldıran Hata ile Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi
21.01.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz, Av. Buğra Şahin“Hata” ve “Esaslı Hata ve Kaçınılmaz Hata” başlıklı yazılarımızda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.30’da düzenlenen hata hallerini açıklamıştık. Bu yazımızda; FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üyelik (TCK m.220/2 ve TCK m.314/2) ve bu Örgüte yardım (TCK m.220/7 ve TCK m.314/3) bakımından, TCK m.30/1’de düzenlenen kastı kaldıran/esaslı hataya ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, Yargıtay 3. (16.) Ceza Dairesi’nin ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kararları incelenecek ve bu suçlardan yürütülen yargılamaların, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) m.7 ve Anayasa m.38’de güvence altına alınan “kanunsuz ceza olmaz” (suçta ve cezada kanunilik/suçların ve cezaların kanuniliği) ilkesine temas eden yönü İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları ışığında değerlendirilecektir.
Olası Kastla İnsan Öldürme Suçunda Haksız Tahrik
20.01.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk BayraklıBu yazımızda; 5327 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında yer alan olası kastla insan öldürme suçu ile aynı Kanunun 29. maddesinde yer alan haksız tahriki açıklayarak, olası kast ile insan öldürme suçunda failin haksız tahrik müessesinden yararlanıp yararlanamayacağı sorunu ele alınacaktır.
Seçimlerin Yenilenmesi
19.01.2023 / Prof. Dr. Ersan ŞenSeçimlerin 14 Mayıs 2023 tarihinde olacağına dair açıklamalar yapıldı. Buna göre; Yüksek Seçim Kurulu tarafından seçim süreci 14 Mart 2023 tarihinde başlatılmalı, bunun için de ya Türkiye Büyük Millet Meclisi 360 milletvekiliyle veya Cumhurbaşkanı seçimlerin yenilenmesi kararı almalıdır, yani Yüksek Seçim Kurulu’nun tek başına seçimleri erkene alabilmesi mümkün değildir, aksi halde seçimlerin yapılacağı tarih 18 Haziran 2023, seçimler sürecinin başlayacağı tarih de 18 Nisan 2023 olacaktır.
Delillerin ortaya koyulması ne demek?
18.01.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 206. maddesinde; delillerin ortaya koyulması ve reddi ile devamında, özelikle beyan delillerin ortaya koyulması, CMK m.216′da ortaya koyulan delillerin tartışılması ve CMK m.217′de de mahkeme önüne getirilmiş, duruşmada ortaya koyulmuş ve tartışmaya açılıp tartışılmış delillerin mahkemece değerlendirilerek, davanın sonunda bir karara varılması, yani sanık ve suçlama ile ilgili CMK m.223’e uygun bir hüküm kurulması öngörülmüştür.
Anayasa Mahkemesi’nin OHAL Sonrası Tedbirlere İlişkin Kararı
16.01.2023 / Prof. Dr. Ersan ŞenOlağanüstü halin ilanı ile başlayan süreçte çıkarılan kanun hükmünde kararnameler ile Anayasa m.15’nin öngördüğü hak ve hürriyetlerle ilgili kısıtlama imkanları, Anayasa Mahkemesi’nin o dönemde eski içtihadından ayrılarak, OHAL döneminde çıkarılan KHK’larla yönünden hukukilik denetimi yapmaktan OHAL’in devam ettiği zaman dilimde tümü ile kaçınması ve denetim yapamayacağına dair kararları, özellikle “hukuk devleti” ilkesi bakımından birçok ihlal iddiasını gündeme getirmiş idi.Olağanüstü halin ilanı ile başlayan süreçte çıkarılan kanun hükmünde kararnameler ile Anayasa m.15’nin öngördüğü hak ve hürriyetlerle ilgili kısıtlama imkanları, Anayasa Mahkemesi’nin o dönemde eski içtihadından ayrılarak, OHAL döneminde çıkarılan KHK’larla yönünden hukukilik denetimi yapmaktan OHAL’in devam ettiği zaman dilimde tümü ile kaçınması ve denetim yapamayacağına dair kararları, özellikle “hukuk devleti” ilkesi bakımından birçok ihlal iddiasını gündeme getirmiş idi. Aşağıda kısa bilgiler vereceğimiz iptal kararları ise, OHAL dönemi sonrasına ilişkin kurallarla ilgilidir. Anayasa Mahkemesi; 12.01.2023 tarihinden yayımlanan 30.06.2022 tarihli ve 2018/137 E., 2022/86 K. sayılı kararıyla, ağırlıklı olarak olağanüstü halin kaldırılması sonrasına ilişkin tedbirleri düzenleyen iki Kanunun çeşitli hükümlerinin Anayasaya uygunluğunu incelemiştir. Mahkemenin incelediği iki Kanun şu şekildedir: • 25.07.2018 tarihli 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, • 18.7.2021 tarihli ve 7333 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun. Anayasa Mahkemesi’nin 257 sahifeden oluşan bu kararında önem arz eden konular başlıklar halinde şu şekilde ifade edilebilir: • 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu′nun 11(C) maddesi, • Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına çeşitli ihtimallerle getirilen saat sınırı, • MİT′in bütünü ile 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamı dışına çıkarılması, • İade edilen akademisyenlere getirilen kendi üniversitelerinde ve üç büyük şehirde çalışma yasağı, • 375 sayılı KHK′ya göre meslekten çıkarılanların isimlerinin Resmi Gazete′de yayımlanması, • Kamu görevine iade edilenlerin mali haklarının iadesinin göreve başlama şartına bağlanması, • Askeri rütbelerin bireyselleştirme yapılmadan herkesten geri alınması, • Göreve iade edilen kamu görevlilerinin görevinden çıkarılmalarından dolayı tazminat taleplerinin engellenmesi, • Göreve iadesi kabul edilen dış
7. Yargı Paketi ile Özel Hukukta Öngörülen Değişiklikler
12.01.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Şevval Ergün, Stj. Av. Ateş Eskitaşçıoğlu, Stj. Av. Oğuz Berk Ercan7. Yargı Paketiyle, çeşitli kanunlarda önemli değişiklikler yapılması amaçlanmaktadır. Bu çalışmada; özellikle sayılı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu, 6102 sayılı Ticaret Kanunu, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ve 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nda yapılan önemli değişiklilerin belirtilmesi ve bazı sorunlu konuların ortaya koyulması amaçlanmıştır.
7. Yargı Paketi ile Kamu Hukuku Alanında Öngörülen Değişiklikler
12.01.2023 / Av. Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Ayşegül Aybeniz, Stj. Av. Ahmet Faruk Asafgil, Stj. Av. Eren Polat Kutlu, Stj. Av. Furkan Dağdeviren, Stj. Av. Tamer Berk Bayraklı 12/6/1933 TARİHLİ VE 2313 SAYILI UYUŞTURUCU MADDELERİN MURAKABESİ HAKKINDA KANUN 16/5/2001 TARİHLİ 4675 SAYILI İNFAZ HAKİMLİĞİ KANUNU 29/6/2004 TARİHLİ ve 5202 SAYILI SAVUNMA SANAYİİ GÜVENLİĞİ KANUNU 26/9/2004 TARİHLİ VE 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU 4/12/2004 TARİHLİ VE 5271 SAYILI CEZA MUHAKEMESİ KANUNU 30/3/2005 TARİHLİ VE 5326 SAYILI KABAHATLER KANUNU 3/7/2005 TARİHLİ VE 5402 SAYILI DENETİMLİ SERBESTLİK HİZMETLERİ KANUNU 24/2/1983 TARİHLİ VE 2802 SAYILI HAKİMLER VE SAVCILAR KANUNU 9/1/2013 TARİHLİ VE 6384 SAYILI AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE YAPILMIŞ BAZI BAŞVURULARIN TAZMİNAT ÖDENMEK SURETİYLE ÇÖZÜMÜNE DAİR KANUN
Anayasa Mahkemesi’nin İptali ile Gündeme Gelen Seri Muhakeme Usulünde Görev Tartışmasına İlişkin Çözüm Önerimiz
09.01.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Prof. Dr. Ali Kemal YıldızSeri muhakeme usulü, 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesiyle CMK’nın 250. maddesi yeniden düzenlenerek ceza muhakemesi sistemimize girmiştir. Yine aynı Kanunun 31. maddesiyle CMK’ya eklenen Geçici Madde 5’in 1. fıkrasının (d) bendinde de “1/1/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükmü bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü … uygulanmaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Bilal Celalettin Şaşmaz Kararı
06.01.2023 / Prof. Dr. Ersan ŞenAnayasa Mahkemesi 1. Bölümü’nün, 2019/20791 başvuru numaralı, 18.10.2022 tarihli Bilal Celalettin Şaşmaz kararında 3 başlıkta ihlal verdiği, bu başlıkların kanunilik, özel yaşama saygı ve sendika hakkı olduğu, gerekçeli kararın 06.01.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandığı görülmektedir.
Hakaret Suçunda “Matufiyet” Şartı ve Mağdurun Belirlenmesi
06.01.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem Serdar5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125 ila 131. maddelerinde hakaret suçu düzenlenmiştir. TCK’da suç tiplerine özel hükümler kısmında bir hüküm halinde yer verilirken, hakaret suçunda farklı olarak suç 125. maddede tanımlanmış, devamı maddelerinde ise hakaret suçu ile ilgili değerlendirilmesi gereken belirli durumlara ilişkin özel düzenlemelere yer verilmiştir. TCK m.125 hükmünde hakaret suçu tanımlanırken, TCK m.126’da hakaret suçunun mağdurunun belirlenmesine ilişkin düzenleme öngörülmüş, 127. maddede hakaret teşkil eden isnadın ispatına ilişkin hükme yer verilmiştir. TCK m.128’de iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında hakaret suçunun işlenmesine ilişkin cezasızlık hali öngören norma yer verilmiş, 129. maddede hakaretin bir haksız fiile veya hakarete karşılık olarak gerçekleştirilmesi halinde uygulanabilecek bir hüküm düzenlenmiş, 130. madde ile 131. maddelerde ise kişinin hatırasına hakaret suçu düzenlenmiş ve hakaret suçunun soruşturma ve kovuşturma koşulları öngörülmüştür.
Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Sınırlarının Genişliği ve Yerindeliği Tartışması
03.01.2023 / Prof. Dr. Ersan Şen657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin Devlet memurluğuna alınma şartlarını düzenlediği, bu maddenin 1. fıkrasının (A) bendinin 5. alt bendinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen hak yoksunluğu süreleri geçse bile, kasten işlenen bir suçtan 1 yıl veya üzeri hapis cezası veya süresine bakılmaksızın 5. alt bentte sayılan suçlardan birisi ile kesinleşmiş mahkumiyet kararının varlığı halinde memur olma yeterliliği kaybedilmektedir. Bu sonuç, Kanundan doğan objektif bir durumdur. Bir kişi bu hüküm kapsamına giren bir suç işlediğinde, memuriyete alınmayacağı gibi, memursa memuriyette kalma sıfatını da kaybedecektir. Bunun yegane istisnası 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun m.13/A’da düzenlenen yasak hakların iadesi olarak gösterilse de, uygulamada idari yargının güncel kararlarında yasaklanmış hakların geri alınmasının memuriyet engelini kaldırmadığı kabul edilmektedir ki, bu tür görüş ve kararlar hatalıdır.
Sosyal Medyada Terör Örgütü Propagandası ve Kanunilik İlkesi
31.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazAnayasa Mahkemesi (AYM) 06.10.2022 tarihli Ahmet Aslan kararında ; Facebook isimli internet sitesinde paylaşılan bir görseli “beğenmesi” nedeniyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (TMK) m.7/2 uyarınca terör örgütünün propagandasını yapmaktan suçlu bulunan bir kişinin başvurusunu ifade özgürlüğü ile “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi çerçevesinde incelemiş ve her ikisi yönünden de ihlal kararı vermiştir. AYM bu önemli kararında, bir örgütün hangi andan itibaren terör örgütü olarak nitelendirilebileceği; örgüte üyelik, yardım ve örgüt propagandası suçları bakımından kişilerin ceza sorumluluklarının hangi andan itibaren başlayacağı; terör örgütü propagandası suçunun maddi ve manevi unsurları; Türk Ceza Kanunu (TCK) m.30’da düzenlenen hata hükümlerinin uygulanması; “beğeni” yoluyla örgüt propagandası yapılıp yapılamayacağı gibi büyük kısmı 15 Temmuz darbeye teşebbüs suçu ile irtibatlı güncel yargılamaları da ilgilendiren konularda değerlendirmelerde bulunmuştur.
Sahte Belgede İğfal Kabiliyeti Bakımından Yargıtay’ın Denetim Sınırı
30.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen5271 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204. maddesinde resmi belgede sahtecilik, 207. maddesinde de özel belgede sahtecilik suçları düzenlenmiştir. Her iki suç yönünden kanun koyucu; sahtecilik suçunun maddi unsuru olarak aldatacak şekilde ibaresine yer vererek, belgenin iğfal, yani aldatma kabiliyetinin olup olmadığının hakim tarafından incelenip tespit edilmesini aramıştır. Burada belgenin sahteliği iddiası ile ilgili bilirkişi incelemesine tabi tutulması başka, sahte belgenin aldatma yeteneğine sahip olup olmadığı ile ilgili hakim tarafından çıplak gözle inceleme yapılarak, bunun tutanak altına alınması başkadır. Sahte bir belgenin iğfal kabiliyetine sahip olup olmadığına dair inceleme, bir maddi vaka incelemesi olarak ilk derece veya istinaf mahkemeleri tarafından yapılmalıdır. Sahte belgenin aldatıcılık kabiliyeti ile ilgili inceleme yapılmadığı takdirde; suçun sübutu ile ilgili değil de, unsuru yönünden bir eksiklik ortaya çıkacaktır. Bu eksikliğin temyiz mercii olan Yargıtay tarafından giderilmemesi gerekir. Temyiz mercii sıfatı ile Yargıtay; sahte bir belgenin iğfal kabiliyetini haiz olup olmadığı ile ilgili incelemenin hakim tarafından yapılıp yapılmadığını tespiti durumda, bu eksikliği kendisi inceleme yapmak suretiyle tamamlamamalı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 288. maddesinin 2. fıkrasında bir temyiz nedeni olarak gösterilen bir hukuk kuralının uygulanmaması sebebiyle bozup dosyayı ilgili yargı merciine göndermelidir.
Eşya Değerinin Cezaya Tesiri
28.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert MavişÜlkemizde son yıllarda kaçakçılık fiilleri nitelik ve nicelik bakımından değiştiğinden, fiillerin ağırlığı ve sayısı arttığından, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda güncellemeler yapılması gereği doğmuştur. Kanun koyucu bu kapsamda; bazı maddelerde değişikliğe giderken, bir kısım eklemeler ile yeni nitelikli haller öngörmüştür. Bu düzenlemelerden birisi de 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun m.89 ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3. maddesine 22. fıkra olarak eklenen cümledir. 3. maddeye 22. fıkra olarak, “Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyanın değerinin fahiş olması halinde, verilecek cezalar yarısından bir katına kadar artırılır.” cümlesi eklenmiştir. Kanun koyucu, suça konu eşyanın suç tarihinde değerinin fahiş/çok fazla olması durumunda verilecek cezada artırıma gidilmesini düzenleyerek, kaçakçılık fiili ile ortaya çıkan ağır netice/ihlalle orantılı bir ceza tayinini kabul etmiştir.
Belediye Başkanının Terör İddiası Nedeniyle Görevden Uzaklaştırılması
27.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünMahalli idare organlarının veya bu organların üyelerinin, görevleri ile ilgili suçlardan dolayı haklarında açılan soruşturma veya kovuşturma nedeniyle kesin hükme kadar görevden uzaklaştırılabilmelerinin yasal dayanağı, Anayasa m.127/4 ve 5393 sayılı Belediye Kanunu m.47/1 hükümleridir. Bu durumda olanları görevden uzaklaştırma yetkisi, İçişleri Bakanına aittir. İçişleri Bakanının görevden uzaklaştırma yetkisini kullanması zorunluluk olarak öngörülmemiş olup; anılan hükümlerde “görevden uzaklaştırılabilir” ibaresine yer verilerek, İçişleri Bakanına görevden uzaklaştırma konusunda takdir yetkisi verilmiştir.
Gizli Soruşturmacı Tayininde Genel ve Soyut Karar Sorunu
27.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi” başlıklı 139. maddesine göre; CMK m.139/7’de sınırlı olarak sayılan katalog suçlar yönünden soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi halinde, hakim kararı ile kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir. Gizli soruşturmacı; özellikle örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçların ortaya çıkarılmasında ikincil delil yöntemi olarak kullanılmakta, başka türlü delil elde etmenin mümkün olmadığı durumda ve suça karışmamak kaydıyla hakim tarafından kamu görevlilerinin gizli soruşturmacı olarak görevlendirildiği, gizli soruşturmacının suça ilişkin delil toplama konusunda yetkili kılındığı, bu yolla faillerin ve delillerin ortaya çıkarılmasının amaçlandığı görülmektedir. Gizli soruşturmacı ile gizli tanığı veya muhbiri karıştırmamak gerekir.
Ekrem İmamoğlu Hakkında Verilen Kararın Sonuçları
17.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şenİlk Derece Mahkemesi tarafından Ekrem İmamoğlu hakkında verilen karar, istinaf ve temyiz kanun yollarına tabidir. Bu yollara başvurulması, hükmün kesinleşmesini engeller. CMK m.286/3-a-1 uyarınca; hakaret suçundan verilen cezanın süresi ne olursa olsun, bu karara karşı temyiz yolu açıktır. Gerekçeli karar yazıldığında, kısa kararla birlikte dava dosyası kanun yollarına gönderilecek, kararda bulunduğu söylenen hatalar ilk olarak istinaf ve ikinci olarak da temyiz mercileri tarafından değerlendirilecektir.
Yurt Dışında İşledikleri Suçlar Nedeniyle Türk Vatandaşlarının İadesi
14.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Tamer Berk BayraklıBu yazımızda; Türk vatandaşlarının yurt dışında işledikleri suçlardan dolayı Anayasa m.38/son fıkra ve 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu m.11 kapsamında işledikleri suç sebebiyle yabancı ülkeye iade edilip edilemeyeceğini, Türk vatandaşı kavramından ne anlaşılması gerektiğini, suç tarihinde Türk vatandaşı olmayan kişinin daha sonra Türk vatandaşlığına geçmesi yani sonradan edinilen uyrukluğun iadeye konu olup olamayacağını, vatansızlar ve çifte vatandaşlık sahibi olan kişilerin iadeye konu olup olamayacaklarını, Türk Ceza Kanunu’nun 18. maddesinde düzenlenen daha sonradan mülga olan ve 6706 sayılı Kanuna eklenen 11. maddenin Türk vatandaşları için ne koşullar getirdiği ele alınmıştır.
“Hukuki Kesinlik/Belirlilik” İlkesi Karşısında Birbiri ile Uyuşmayan Yargı Kararları
07.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymazİnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin (İHAM) “hukuki kesinlik”, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ise “hukuki belirlilik” olarak adlandırdığı ilke, hukuk devletinin asli gereklerinden birisidir. İHAM ve AYM kararlarında, “hukuki kesinlik/belirlilik” ilkesi çoğu zaman “hukuki güvenlik” ilkesi ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. AYM’nin bazı kararlarında ise; “hukuki belirlilik” ilkesi, “hukuki güvenlik” ilkesinin bir unsuru şeklinde tanımlanmaktadır.
Ankesörlü veya Sabit Hattan Aramanın Delil Olarak Kabulü
02.12.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin“Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Ardışık Arama Kararı”, “Ardışık Arama İkinci Karar Değerlendirmesi” ve “Ankesörlü veya Sabit Hattan Ardışık, Periyodik ve Tekil Arama” başlıklı yazılarımızda; FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün gizli haberleşme yöntemi olarak kullandığı, örgütsel gizliliği esas alarak Örgüt mensuplarının düzenli/periyodik olarak örgütsel toplantılara katılmasını sağlamayı hedeflediği kabul edilen ankesörlü/sabit hattan aramanın/aranmanın İspat Hukuku kapsamında delil niteliğine, Yargıtay’ın konu hakkında görüşüne ve değerlendirmemize yer vermiştik.
Sahipsiz Hayvanların Korunması
30.11.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünSahipsiz hayvanlara yönelik şiddet vakaları ve mevzuata aykırı uygulamalar devam ediyor. Vicdanları sızlatan görüntüler, toplumu derinden yaralıyor. Oysa tüm eksikliklerine rağmen, yürürlükte olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu hükümleri sahipsiz hayvanların korunmasını teminat altına alıyor. Hem insanların ve hem de sahipsiz hayvanların korunmasında sorun; hayvanların varlığından veya 5199 sayılı Kanundan değil, Kanunun uygulanmasında yaşanan eksikliklerden ve ihmallerden kaynaklanıyor.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi
29.11.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem SerdarAşağıda, Altılı Masa olarak bilinen ve altı siyasi partiden oluşan siyasi partilerin birlikte yaptığı çalışmalar sonucunda hazırlayıp kamuoyuna sunduğu bir kısım değişiklik önerilerine yer verilecektir. Altılı Masa, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem olarak adlandırdığı ve Başkanlık sisteminden ayrılmak suretiyle demokrasinin ve hukukun güçlendirileceğine dair ortak önerilerinin hayata geçebilmesi için yeni bir Anayasa yerine Anayasanın 175. maddesi uyarınca yapılacak kapsamlı değişikliklerin yeterli olacağını düşünmektedir.
Göçmen Kaçakçılığı Suçu Sırasında Gerçekleşen Ölümlerde Müşterek Faillik
22.11.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat Ervan1. Göçmen Kaçakçılığı Suçuna İlişkin Genel Açıklamalar Göçmen kaçakçılığı; iktisadi, siyasi, sosyal veya herhangi bir sebeple yaşadığı ülkeyi terk etmek isteyen kişilerin, bulundukları ülkeden yasa dışı yollarla çıkmalarına veya başka bir ülkeye girmelerine veya o ülkede yasal olarak ikamet etme hakkı olmayan kişilerin ülkede kalabilmesine imkan sağlama olarak tanımlanabilir .
İstinaf Bozmasından Sonra Serbestlik
15.11.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Muhammed Enes EfeBu yazımızda; ilk derece mahkemesince verilen kararın, hukuka kesin aykırılık hallerini düzenleyen CMK m.289 uyarınca (g) ve (h) bentleri hariç olmak üzere istinaf kanun yolunda bozulması sonrasında, ilk derece mahkemesi tarafından verilecek yeni kararın CMK m.284’de yer alan direnme yasağı kapsamında kalmayarak, hakimin vicdani kanaati doğrultusunda serbestçe karar verip veremeyeceği meselesi tartışılacaktır.
MASAK’ın Görev ve Yetkileri ile Hesap ve İşlemlere Elkoyma
14.11.2022 / Prof. Dr. Ersan ŞenDaha önce Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ile elkoyma tedbiri konusunda birçok yazı yazdık, ancak tüm bunlara rağmen uygulamada, MASAK’ın görev ve yetkileri ile elkoyma tedbiri konusunda farklı ve aşırı yöntemlerin tatbik edilebildiği, bunların da Anayasa m.35 ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 1. Ek Protokolü’nün 1. maddesi tarafından güvencesi altında bulunan kişinin mülkiyet ve zilyetlik haklarını kısıtladığı görülmektedir. Elkoyma tedbiri fiili yapılmakla ve/veya kaydi, yani tapu veya ruhsat üzerine işlenmekle, kişinin mülkiyet ve/veya zilyetlik haklarına sınırlama getirilmektedir.
Süre Tutum Dilekçesi ve Mahkemeye Erişim Hakkı ile AYM′ye Başvuru Süresinin Azlığı
12.11.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Berra BerçikBu yazımızın konusunu; Anayasa Mahkemesi’nin, istinaf başvurusunun süre aşımı nedeniyle reddedilmesi üzerine, mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasını değerlendiren, 14.09.2022 tarihli ve 2019/12803 başvuru numaralı İhsan Yücel ve Necmiye Anaç kararı oluşturmaktadır.
Mahkumiyetlerin Seçilme Yeterliliğine Etkisi
08.11.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünAnayasa m.101/1’de; Cumhurbaşkanının “milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olması” şartı aranmaktadır. 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun “Seçilme yeterliği” başlıklı 6. maddesine göre; “Kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip her Türk vatandaşı Cumhurbaşkanı seçilebilir”.
Mahkeme Kararlarının Kullanılmasında Kişisel Veri Sorunu
04.11.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Mavişİddia ve savunmada kullanılan kişisel verilerin, “iddia ve savunma dokunulmazlığı” kapsamında nasıl değerlendirileceği günümüzde tartışılan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Savunmada kullanılan kişisel veri niteliğindeki bilgi ve belgelerin “savunma dokunulmazlığı” kapsamında değerlendirileceği, diğer bir ifadeyle, bireyin kişisel verisinin korunmasını isteme hakkı ile savunma hakkının çatıştığı tartışmaların odağını oluşturmaktadır. Kanaatimizce; hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilen kişisel verilerin, savunmada herhangi bir yaptırıma tabi tutulmaksızın, özgürce kullanılabilmesi savunma dokunulmazlığının gereğidir. Savunma kutsal olduğu kadar, dokunulmaz da olmalıdır.
İddianamenin Düzenlenmesi için Aranan “Yeterli Şüphe” Şartı
02.11.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen GözükanBu çalışmada; şüphe kavramının ceza yargılamasında anlamına ve kapsamına değinilerek, Cumhuriyet savcısının, iddianame düzenleyip soruşturma aşamasını sona erdirebilmesi için, şüphelinin isnad edilen suçu işlediğine dair şüphenin, yeterli şüphe seviyesine ulaşması şartından ne anlaşılması gerektiği değerlendirilecektir.
Belirleyici Delilin Tanık Beyanı Olması ve Tanığı Sorgulama Hakkı
30.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Berra BerçikBu yazımızda; tek veya belirleyici delilin tanık beyanı olduğu durumlarda adil/dürüst yargılanma hakkı kapsamında korunan tanık sorgulama hakkına ilişkin riayet edilmesi gereken usuli güvenceler, mahkeme kararları çerçevesinde incelenecektir.
Cemevlerinin Hukuki Statüsüne İlişkin Tartışmalar ve İnsan Hakları Açısından Devletin Yükümlülükleri
24.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazAna Muhalefet Partisi tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan, başörtüsü özgürlüğünün yasal güvenceye kavuşturulması yönündeki Teklifle birlikte Alevilerin talepleri de kamuoyunda yeniden tartışılmaya başlandı. Sayın Cumhurbaşkanının; Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulacak Alevi Bektaşi Genel Müdürlüğü vasıtasıyla cemevlerinin aydınlatma, su, bakım, onarım giderlerinin Devlet tarafından karşılanacağını, imar planlarındaki sorunların giderileceğini ve ayrıca cemevlerindeki inanç önderlerine, talep etmeleri halinde, kadro tahsis edileceğini açıklamasının ardından tartışmalar somut bir içerik kazandı.
Karar Alınmaksızın Arama ve İletişimin Dinlenmesi Tedbirlerinin Hukukiliği
22.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Alperen GözükanBu çalışmada; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 16.05.2019 tarihli, 2016/1062 E. ve 2019/441 K. sayılı kararına konu olan olay özetlenerek, kolluk görevlilerince gerçekleştirilen arama işlemleri ile telefon görüşmelerinin dinlenmesinin ve kayda alınmasının hukukiliği değerlendirilecektir.
Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu
18.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat Ervan, Av. Cem SerdarBu yazımızda; 18.10.2022 tarihli ve 31987 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7418 sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 29. maddesiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na eklenen m.217/A hakkında açıklamalara yer verilecektir.
Çıkar Amaçlı Suç Örgütlerinde Bazı İnfaz Sorunları
18.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünÇıkar amaçlı suç örgütleri ile ilgili koşullu salıverilme hesabında; Türk Ceza Kanunu m.6/1-j’de yer alan “örgüt mensubu” tanımının, örgüt mensubu olanlar hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanacağını öngören TCK m.58/9’un ve örgütlü suçlarda koşullu salıverilmeyi düzenleyen 5275 sayılı İnfaz Kanunu m.107/4’ün dikkate alınması gerekir.
CMK m.193/2 ve Suçsuzluk/Masumiyet Karinesi
14.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Berra BerçikAnayasa Mahkemesi 08.09.2022 tarihli ve 2021/118 E. 2022/98 K. sayılı kararında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.193/2’de yer alan, “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkumiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.” hükmünün iptali talebini incelemiştir.
Hayasızca Hareketler Suçu Kapsamında Teşhircilik Fiili
13.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Alperen GözükanBu çalışmada, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 225. maddesinde düzenlenen “hayasızca hareketler” suçunun fiil unsurlarından olan, “teşhircilik” fiilinin anlam ve kapsamı açıklanacaktır. Esasen kanun koyucu hayasızca hareketler suçu kapsamında iki seçimlik hareket düzenlemiştir. Genel ahlakın bir hukuki yarar olarak gözetilmesi amacıyla, alenen, yani belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilir şekilde cinsel ilişkide bulunmak veya teşhircilik yapmak, hayasızca hareketler suçunun iki seçimlik hareket tipini oluşturmaktadır. Aşağıda; teşhircilik fiilinden bahsedilirken, konu ile ilgisi olması bakımından alenen cinsel ilişkide bulunmaya da yer verilecektir.
Hakimin Reddi ve CMK m.31’in Hatalı Tatbiki Sorunu
08.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem Serdar5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 24 ila 32. maddelerinde, yine aynı Kanunun 22 ve 23. maddelerinde düzenlenen hakimin yasaklılığı ve davaya bakamayacağı hallerden farklı olarak hakimin reddi müessesesi yer almaktadır. İlgili hükümlerde; hakimi ret sebepleri, bu istemde bulunabilecekler, bu istemde bulunulabilecek süre, hakimin reddi isteminin yapılabileceği usul, bu talebi değerlendirecek ve karar verecek mercii, bu talep üzerine verilebilecek kararlar ile kararlara karşı başvurulabilecek kanun yolları, reddi istenen hakimin hangi işlemleri yapabileceği, hakimin kendisinin çekinmesi, ret isteminin geri çevrilmesi hususları detaylı olarak düzenlenmiştir.
5651 sayılı Kanun Kapsamında İçeriğin Çıkarılması ve Erişimin Engellenmesi ile Yeni Kanun Teklifi Hakkında Bilgi Notu
06.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünErişimin engellenmesi: Alan adından erişimin engellenmesi, IP adresinden erişimin engellenmesi, içeriğe (URL) erişimin engellenmesi ve benzeri yöntemler kullanılarak erişimin engellenmesidir (5651 sayılı Kanun m.2/1-o). İçeriğin yayından çıkarılması: İçerik veya yer sağlayıcılar tarafından içeriğin sunuculardan veya barındırılan içerikten çıkarılmasıdır (5651 sayılı Kanun m.2/1-ö). Sosyal ağ sağlayıcı: Sosyal etkileşim amacıyla kullanıcıların internet ortamında metin, görüntü, ses, konum gibi içerikleri oluşturmalarına, görüntülemelerine veya paylaşmalarına imkân sağlayan gerçek veya tüzel kişilerdir (5651 sayılı Kanun m.2/1-s).
Kanun Yolları Süresi Ne Zaman İşlemeye Başlar?
06.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Cem SerdarBu yazımızda; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 24.02.2022 tarihli, 2019/16-573 E. ve 2022/119 K. sayılı kararının incelemesi yapılarak, Ceza Yargılaması Hukukunda kararın müdafi yanında ayrıca sanığa da tebliğinin gerekip gerekmediği ile istinaf ve temyiz, yani kanun yoluna başvuru sürelerinin müdafie yapılan tebliğden itibaren mi, yoksa sanığa yapılan tebliğden itibaren mi başlayacağı soruları hakkında üç farklı görüş ortaya koyulacak ve netice kısmında konu ile ilgili olarak görüşümüze yer verilecektir.
Hazine, Beraat Eden Sanık için Vekalet Ücreti Ödememeli (mi?)
05.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin AksütHakkında beraat kararı verilen sanıklar için Hazine aleyhine sanık müdafiine vekalet ücreti takdir etme hususunda son dönem bazı tartışmalar ile bu uygulamanın kanuni dayanağının bulunmadığı, Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) asgari ücret tarifesinin ise, yasanın öngörmediği yetkiyi kullanmaktan ibaret olduğu yönünde görüşlerin yer aldığı görülmekle, konunun yasal mevzuat çerçevesinde açıklanmasının isabetli olacağı kanaatindeyiz.
Bihakkın ve Fiili İnfaz Sürelerini Aşan Tutuklulukta Tazminat
03.10.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünGiriş: “Tutukluluğun Değerlendirilmesinde ‘Fiili İnfaz Süresi’ Kriteri” ve “Kadir Şeker’in Tahliyesi ile Gündeme Gelen Tutuklulukta ‘Fiili İnfaz Süresi’ Sorunu” başlıklı yazılarımızda, kesinleşmiş hapis cezalarının fiili infaz sürelerini geçen tutukluluklardan kaynaklanan sorunları ve çözüm önerilerini daha önce ortaya koymuştuk. Bu defa; bihakkın tahliye ve fiili infaz süresini aşan tutukluluktan kaynaklanan tazminat sorunu ile bu sorunun giderilmesi için ne yapılması gerektiği hakkında görüşlerimizi ortaya koyacağız.
Terör Örgütünün Propagandası Suçu
28.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar“Terör örgütleri” başlıklı 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında, aynı Kanunun 1. maddesinde sayılan amaçları gerçekleştirmek amacıyla terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanları 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi hükümlerine göre cezalandırılacağı ve örgütün faaliyetini düzenleyenlerin de örgüt yöneticisi olarak cezalandırılacağı belirlenmişken, aynı maddenin 2. fıkrasında ise terör örgütünün propagandasını yapma suçu müstakil bir suç olarak düzenlenmiştir. Bu fıkra; 2013 yılında “demokratikleşme paketi” adı altında öncesinde sadece terör örgütünün propagandasının yapılması suç sayılırken, bu değişiklikten sonra terör örgütünün propagandasının suç sayılması için seçimlik bağlı hareketler öngörülmüş, terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermek, övmek veya bu yöntemlere başvurmayı teşvik etmek şartıyla propaganda suçunun işlenebileceği belirtilmiştir. Böylece, ifade hürriyeti ile eleştiri hakkının kapsamı genişletilmiştir. Ancak uygulamanın, her zaman bu değişiklik yönünden gerçekleştiğini söylemek isabetli olmayacaktır.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu′nda İptal Edilen Hükümler
22.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Berra BerçikAnayasa Mahkemesi, 20.09.2022 tarihli ve 31959 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08.09.2022 tarihli ve 2022/54 E. 2022/99 K. sayılı kararında; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu m.54/a ile m.65/a’nın 9 numaralı alt bendine yer alan “ile öğrencilerin” ibaresinin, “...disiplin işlemleri...” ve “…ile ilgili hususlar...” yönünden Anayasaya aykırı olduğu itirazını incelemiştir.
Adli Kontrolle Tahliye Talep Eden Cumhuriyet Savcısının Tahliye Yetkisi
15.09.2022 / Prof. Dr. Ersan ŞenCumhuriyet savcısının CMK m.103/2’ye göre re’sen adli kontrolü veya tutuklamayı kaldırma yetkisi vardır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararında şüpheli zaten serbest kalır, ancak 103. maddenin 1. fıkrasında Cumhuriyet savcısının, şüphelinin adli kontrol altına alınarak serbest bırakılması sulh ceza hakiminden isteyebilme yetkisi varken, hakkında tutuklama kararı verilmiş şüpheli ve müdafinin de aynı istemde bulunabileceği belirtilmiştir.
Sahipsiz Hayvan Tartışması Üzerine Düşünceler
14.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün“Sokak hayvanları” ifadesini kullanmak istemiyoruz. Ne demek “sokak hayvanları”? Sokaklarda yaşayan veya sokaklara terk edilmiş hayvanlar, düpedüz sahipsiz, kimsesiz bırakılmış, korumasız, güvenceden yoksun, yaşam hakları sürekli şekilde tehdit altında bulunan şanssız, kadersiz hayvanlardır. Kadersiz, bizim gibi nefes alıp veren, acı duyan, yaşayan canlılardır, varlıklardır.
Haziran 2023 Seçimleri ve Erken Seçim Kararı
13.09.2022 / Prof. Dr. Ersan ŞenAnayasanın 77. ve 116. maddelerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Cumhurbaşkanının seçimine ilişkin genel çerçeve çizilmiştir. Cumhurbaşkanının adaylık ve seçimine ilişkin Anayasa m.101’de ayrıntılı bir düzenlemeye yer verilmiş, milletvekili seçilme yeterliliği ise Anayasa m.76’da belirtilmiş, Anayasa m.75’de ise TBMM’nin genel oyla seçilen 600 milletvekilinden oluşacağı ifade edilmiştir.
AYM Kararı Çerçevesinde Mülkiyet Hakkının Yatay Etkisi
10.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Berra BerçikBu yazımızda; Anayasa Mahkemesi’nin 25.05.2022 tarihli ve 2018/36546 başvuru numaralı Gülsün Giley kararı çerçevesinde mülkiyet hakkının yatay etkisi incelenecektir. Başvurunun konusunu; temsil yetkisini kötüye kullanan vekil tarafından gerçekleştirilen taşınmaz satışı işlemine istinaden alıcı adına yapılan tescilin iptali istemi ile açılan davada, hukuka aykırı karar verildiğinden bahisle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiaları oluşturmaktadır.
Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinde Takdirin Sınırı
10.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Berra BerçikBu yazımızda; Anayasa Mahkemesi’nin 07.04.2022 tarihli ve 2014/15345 başvuru numaralı kararı incelenecektir. Başvurunun konusunu, öğrencinin din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muafiyet imkanı bulunmaması nedeniyle ebeveynlerin eğitimde ve öğrenimde dini ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkının ihlali iddiası oluşturmaktadır.
Ceza Muhakemesinde İddianame
09.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Alperen GözükanBaşlarken tarihten bir not; Tarihte bilinen iddianamelerden birisi, Maximilien Robespierre’nin 1793 yılında Fransa Kralı 16. Louis’ye karşı Konvansiyon önünde okuduğu suçlama belgesidir. Robespierre, Kralın idamını kamu yararına bir önlem ve ulusal yazgının bir gereği ve özgürlük girişimi olarak nitelediğinden, okuduğu iddianameye göre yargılanmasını ve avukatlar tarafından savunulmasını istemedi. Ona göre Kral bir an evvel giyotinle idam edilmeli idi. Fransa’nın ve Fransız Milletinin iyiliği için, bu zor yol tercih edilmeli idi. Sonuçta Robespierre’nin istediği oldu ve Kral, kendisini suçlayan iddianameye karşı yargılanmadan ve savunmasını yapamadan öldürüldü. Bir anlamda iddianame Kralın idam hükmü/idam fermanı oldu. Ne var ki; Fransa’nın ve Fransız Milletinin iyiliği için bunu isteyen Robespierre de bir sene sonra aynı akıbete uğramaktan, kendisini savunamadan ve yargılanmadan giyotinle idam edilmekten kurtulamadı. Her iki yöntem ve akıbet de yanlıştı.
Dini Değerleri Alenen Aşağılama Suçu Hakkında Güncel Değerlendirmeler
08.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) m.216’da düzenlenen Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçunun tatbikinde dikkate alınması gereken hususlara ve uygulamada yaşanan sorunların Anayasa ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) tarafından güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler açısından yarattığı sakıncalara daha önceki yazılarımızda değinme fırsatımız olmuştu . Bu yazımızda, daha spesifik olarak, TCK m.216/3’de düzenlenen Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama suçu hakkında birtakım tespit ve değerlendirmede bulunulacak ve Anayasa Mahkemesi (AYM) ile İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) kararlarından örnekler sunulacaktır.
Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Suçu Ne Zaman Oluşur?
06.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazEğitim öğrenim durumu itibariyle aynı okul veya okullardan mezun olan veya birbirine benzeyen kişilerin bir “sosyal sınıf” sayılacağı, yani Türk Ceza Kanunu m.216/1’e göre halkın farklı özelliklere sahip bir kesimi olduğu ve failin doğrudan bu sınıfı/kesimi hedef aldığı kabul edildiğinde; Yargıtay, Anayasa Mahkemesi (AYM) ile İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin (İHAM) aşağıda yer alan kararları ışığında, ihtilaflı sözler nedeniyle ceza sorumluluğunun doğup doğmayacağını “ifade özgürlüğü” ve “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi bakımından değerlendirmek, ağır eleştiri, latife veya hakaret veya aşağılama sayılabilecek söz ve yazılar ile halkı kin ve düşmanlığa tahrik fiilini birbirine karıştırmamak gerekir.
Hakimlik ve Savcılık Yapanın AYM Üyeliğinde Dosya Bakma Sınırı
30.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat ErvanBu yazımızda incelenecek olan hukuki sorun; bireylerin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda öngörülen olağan kanun yollarını tüketmesinin ardından Anayasa Mahkemesi’ne hak ihlali iddiası ile bireysel başvuruda bulunmaları sonucunda gerçekleştirilecek olan incelemeye, daha öncesinde ilgili soruşturma veya kovuşturmada Cumhuriyet savcısı veya hakim sıfatı ile yer alan başkan veya üyelerin katılıp katılamayacağına ilişkindir.
Tutuklama Yasağında Suçun Nitelikli Hali Dikkate Alınır mı?
01.09.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız, Av. Buğra Şahin5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.100/4’de; “Sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” hükmü ile düzenlenen tutuklama yasağının, temel halinin üst sınırı iki yıldan fazla olmayıp, nitelikli hali iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar yönünden uygulanıp uygulanmayacağı, yani suçun temel şeklinin üst sınırı iki yıldan fazla olmadığı için tutuklama yasağı kapsamında kalan, ancak nitelikli halinin uygulanması ile tutuklama yasağına girmeyen bir suçu işlediğinden bahisle şüpheli veya sanığın tutuklanıp tutuklanamayacağı, örneğin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.105/1’de düzenlenen cinsel taciz suçunun temel şeklinin üst sınırı iki yıldan fazla olmadığı için tutuklama yasağı kapsamında kalırken, bu suçun çocuğa karşı işlenmesi veya ikinci fıkrada düzenlenen nitelikli hallerden bir veya birkaçının varlığı durumunda tutuklama yasağının geçerli olup olmayacağı sorusu akla gelebilir.
Yedi Yılın Ardından Tutuklamada Değişen Ne Var?
31.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen07.08.2015 tarihinde kaleme aldığım Tutuklama Kriterleri başlıklı yazının üzerinden yedi sene geçtiği halde, tutuklama, tutuklamanın hukukiliği, devamı ve uzatılması kararlarında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı lehinde değişen bir durumun olmadığı,
Ceza Muhakemesinde Çağrı, Zorla Getirme ve Yakalama
23.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin, Stj. Av. Ali Fırat ÇetintaşBu yazımızda; şüpheli, sanık, tanık, mağdur, şikayetçi ve bilirkişinin, hakim, mahkeme veya cumhuriyet savcılığı tarafından nasıl çağrılacağı ve dinleneceği incelenecek, son olarak uygulamada bazı güncel sorunlara ayrı başlık altında yer verilecektir.
Memleketin ve Kamu Kaynaklarının Kanayan Yarası: Pazarlık Usulü ile Yapılan Kamu İhaleleri
22.08.2022 / Prof. Dr. Ersan ŞenGenel olarak idarenin sözleşme yaparken muhatabını seçmek için uymakla yükümlü olduğu usullere kamu ihalesi denilmektedir. İdarenin tüm ihaleleri için uygulanacak usulleri düzenleyen bir tek kanun bulunmamaktadır. Birden çok kanunla düzenlenen kamu ihale mevzuatının dağınık bir yapı arz ettiği söylenebilir. İdarenin kamu ihalesi bakımından en sık başvurduğu kanunlar, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’dur. En sık başvurulan kanunlar bunlar olmakla birlikte, kamu ihale usullerinin düzenlendiği başka kanunlar da bulunmaktadır .
Türk Vatandaşlığının Kazanılmasında “İyi Ahlak Sahibi Olmak” Şartı
20.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Alperen GözükanAnayasa Mahkemesi; 17.06.2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan, 03.03.2022 tarihli ve 2018/31431 başvuru numaralı kararında, Türk vatandaşlığını kazanmak için İçişleri Bakanlığına başvuran Rus uyruklu yabancının, 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 11. maddesinde yer alan “iyi ahlak sahibi olmak” şartını sağlamadığı gerekçesiyle vatandaşlık talebinin reddedilmesi işleminde, yeterli gerekçe gösterilmediğinden, başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Fiyat İstikrarı Komitesi Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin İptali
19.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Berra BerçikÖncelikle belirtmeliyiz ki; Anayasa Mahkemesi, hukukilik denetimini aşarak serbest piyasa düzeninde Fiyat İstikrarı Komitesi kurulamayacağına dair bir karar vermemiş, konuyu hukukilik denetimine uygun şekilde ve Cumhurbaşkanının hazırlayıp çıkarma yetkisine sahip olduğu eski kanun hükmünde kararnamelerin yerine geçen Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin konu sınırları kapsamında inceleyip karar vermekle yetinmiştir. Anayasa Mahkemesi yetki aşımında bulunmadığı gibi, yasama ve yürütme organlarının yetki alanlarına da müdahale etmemiştir.
Toplu Suçlarda Gözaltı Süresi, Örgüte Mensubiyette Süre ve Kolluk Gözaltısı
16.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.91/3’de toplu suçlarda gözaltı süresi; ana süre 24 saat ve uzatması da her defasında 1 günü geçmemek kaydıyla 3 gün, yani 4 gün olarak belirlenmiştir. Bu süreye; şüphelinin, yakalama yerine en yakın hakime veya mahkemeye gönderilmesi için gerek duyulan azami 12 saat süre de eklenmelidir (CMK m.91/1’in son cümlesi). İşlendiği iddia edilen bir veya birkaç suç ile ilgili başlatılan soruşturmada şüpheli sayısının bir veya iki olduğu durumda ise gözaltı süresi 24 saattir (CMK m.91/1).
Suçüstü Halinde Arama Kararı veya Arama Emri Olmaksızın Yapılan Arama Hukuka Uygun mudur?
11.08.2022 / Prof. Dr. Ersan ŞenHukuka aykırı yol ve yöntemlerle elde edilen delillerin şüpheli ve sanık aleyhine kullanılamayacağı hususunda, Anayasa m.38/6, CMK m.206/2-a ve m.217/2 gereğince tereddüt olmadığı tartışmasızdır. Nitekim arama tedbiri; Anayasa m.13, m.20/2 ve m.21’de gösterilen çerçevede, hakimin veya kanunla yetkili kılınan makamın yazılı emri ile ilgili kanunda gösterilen şekil ve şartlarda tatbik edilmek zorundadır. Aksi halde yapılan arama, buna bağlı muhafaza altına alma veya elkoyma ile bu yolla elde edilen deliller hukuka aykırı olup, yargılamada şüpheli ve sanık aleyhine kullanılamaz.
AYM’nin Seri Muhakeme Usulüne İlişkin İptal Kararı
08.08.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin7188 sayılı Kanun m.31 ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenen geçici 5. maddenin 1. fıkrasının (d) bendinde “1/1/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” hükmünde yer alan, “kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış” ibarelerinin Anayasa m.2 ve m.38’e aykırı olup olmadığının, seri muhakeme usulü bakımından incelendiği,
Yargı Kararlarının İnfazından Kaçınma
03.08.2022 / Prof. Dr. Ersan ŞenTürkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunda ve “kuvvetler ayrılığı” ilkesini benimsediğinde tartışma bulunmamaktadır. Anayasa m.2’de hukuk devleti, m.9’da “kuvvetler ayrılığı” ilkesi, m.11’de Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü, m.138/4’de de yargı kararlarına herkesin uymak zorunda olduğu açıkça ifade edilmiştir. Tüm bu ilke, esas ve hükümler; hukuk güvenliği hakkı başta olmak üzere, “eşitlik” ve “adalet” ilkelerinin de güvencesini oluşturur. Bununla birlikte; pratikte yargı kararlarının, özellikle Anayasa Mahkemesi ve idari yargı kararlarının infazında sorunlar yaşandığı ve bazı yasa değişiklikleri ile yargı kararlarının aşıldığı görülmektedir.
Sanık Beraat Kararını Kanun Yoluna Götürebilir mi?
28.07.2022 / Prof. Dr. Ersan ŞenSorular şunlar: 1- Sanık beraat kararına karşı, sonuç ve gerekçe bakımından kanun yoluna başvurabilir mi? 2- Sanık kendi aleyhine kanun yoluna başvurabilir mi? “Vicdanım rahat değil, cezamı çekmek istiyorum, beraat kararını temyiz ediyorum” diyebilir mi?
Kara Para Aklama Suçunun Maddi Unsuru
27.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 282. maddesinde suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (kara para aklama) suçu düzenlenmiştir. Maddenin ilk fıkrasında kara para aklama suçu seçimlik hareketli düzenlenirken, 2009 yılında suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini kabul suçu m.282’ye 2. fıkra olarak eklenmiştir.
Sahte Telekomünikasyon Aboneliği Suçunda Yeni Düzenleme ve Muhtemel Uygulama Sorunları
26.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün05.07.2022 tarihinde yürürlüğe giren 7417 sayılı Kanunun 52. maddesiyle; 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’na eklenen Geçici m.7’de, 31.12.2021 tarihine kadar işlenen, kişinin bilgisi ve rızası dışında işletmeci veya adına iş yapan temsilcisi tarafından abonelik tesisi veya işlemi yapmak veya yaptırmak suçundan dolayı kamu davasının açılmasının, kovuşturmanın ve cezanın infazının ertelenmesi düzenlenmiştir.
İtiraz Kanun Yolunda Aleyhe Karar Verme Yasağı
22.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şenİtiraz kanun yolu, Ceza Muhakemesi Kanunu m.267 ila m.271’de düzenlenmiştir. CMK m.267’ye göre, hakim/hakimlik kararları ile yalnızca kanununun gösterdiği hallerde mahkeme kararlarına karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir. Soruşturma aşamasında hakim kararlarından olan tutuklamaya ve kovuşturma aşamasında mahkeme kararlarından olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulabilir. Burada geçen itiraz kanun yolu ile CMK m.308 ve m.308/A’da düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve bölge adliye mahkemesi cumhuriyet başsavcılığının itiraz kanun yolları sadece isim olarak benzer olup, ilki olağan ve ikincisi de olağanüstü kanun yolu olmak üzere birbirinden farklıdır.
Savcının Tahliye Talebi ile Hakim Bağlı mıdır?
20.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin AksütSoruşturma aşamasında cumhuriyet savcısının, şüphelinin adli kontrol tedbiri tatbik edilmek suretiyle serbest bırakılmasını sulh ceza hakiminden talep etmesi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 103. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiş olup, buna göre savcı; istemini sulh ceza hakimine yöneltir, sulh ceza hakiminin istemi uygun görmesi halinde şüpheli, uygun görülen bir adli kontrol tedbiri tatbik edilmek suretiyle serbest bırakılır. Bu hükmün tatbikinde; hiç tutuklu olmayanın adli kontrole sevkinde bu taleple bağlı olmayan hakim, tutuklu olup da adli kontrol altına alınarak serbest bırakılması cumhuriyet savcısı tarafından talep edilen şüphelinin adli kontrol tedbiri uygulanmaksızın bihakkın salıverilmesi mümkün değildir. Hakimin talebi kabulü zorunlu olmadığı düşünülse de, talebin konusu ile bağlılığın CMK m.103/1 çerçevesinde ele alınması gerekir. CMK m.103/1’e göre; “Cumhuriyet savcısı, şüphelinin adli kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını sulh ceza hakiminden isteyebilir. Hakkında tutuklama kararı verilmiş şüpheli ve müdafii de aynı istemde bulunabilirler”.
Ek KYOK Kararları Başsavcı Tarafından Re′sen Kaldırılabilir mi?
08.07.2022 / Prof. Dr. Ersan ŞenUygulamada; CMK m.160 uyarınca başlayan soruşturmanın tümden kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya iddianame hazırlanması ile sonuçlanmadığı, bazı soruşturmalarda bazı şüpheliler hakkında soruşturmanın devamı ve kamu davası için iddianame hazırlanmasını gerektiren ve bunun için aranan yeterli şüpheyi gösteren somut delillere ulaşılmadığı ve bundan sonra da ulaşılamayacağı anlaşıldığında, o şüphelinin lekelenmeme hakkının korunması amacıyla “ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” adı ile cumhuriyet savcısının karar verebildiği, bu durumda hakkında ek KYOK verilen şüphelinin takipsizliğe uğradığı görülmektedir.
Kadir Şeker’in Tahliyesi ile Gündeme Gelen Tutuklulukta “Fiili İnfaz Süresi” Sorunu
08.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün07.07.2022 tarihi itibariyle; Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin bozma kararı sonrasında bu defa hakkında 12,5 yıl yerine 10 yıl 10 ay hapis cezası verilen Kadir Şeker’in tutukluluğuna müdafileri ve Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan itirazın kabul edilerek, tutukluluğun kaldırıldığı ve yerine “ölçülülük” ilkesi gereğince adli kontrolün tatbik edildiği anlaşılmıştır. Kamuoyunun yakından takip ettiği bu davada verilen tahliye kararı birçok kişiyi memnun ettiği kadar, olayda hayatını kaybedenin ailesini de üzmüştür. Aşağıda kısaca verilen tahliye kararının gerekçesine değinilecek ve esasen birçok kişiyi mağdur eden tutukluluğun değerlendirilmesinde “fiili infaz süresi” meselesinde yaşanan sorun gündeme getirilecektir. Umarız bu usul, tahliye olmayı hak eden diğer sanıklar yönünden de uygulanır.
Tasarlayarak Öldürme Suçu ve Haksız Tahrik
04.07.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Alperen GözükanBu çalışmada; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesinde düzenlenen kasten öldürme suçunun, TCK m.82/1’in (a) bendinde öngörülen nitelikli hallerinden birisi olan, öldürme fiilinin tasarlayarak işlenmesinden ne anlaşılması gerektiği, kusurluluğu etkileyen nedenlerden olan haksız tahrik hükümlerinin tasarlayarak öldürme suçunda uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirilecektir. Esas itibariyle; “tasarlama”, bilerek ve isteyerek, yani kasten insan öldürme suçunda kastın en yoğunlaşmış hali olduğundan, tasarlayarak (insan) öldürme suçu denilmesi yeterli olmakla birlikte, “kasten (insan) öldürme suçunun tasarlayarak işlenmesi” nitelendirmesi de kullanılabilir.
Cinsel Saldırı Suçunda Rıza
24.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş“Cinsel ilişkide rıza” kavramı, toplumda ve hukukta son dönemde sıkça tartışılmaktadır. Özellikle rızanın ne olduğu, ne zaman ve nasıl gösterilmesi gerektiği sorularının, tartışmaların odağını oluşturduğu söylenebilir. Rıza kelime olarak “Razı olma, isteme, istek” anlamına gelmektedir.
Yatırım Esasına Dayalı Türk Vatandaşlığının Hukukiliği
23.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün, Stj. Av. Alperen GözükanBu yazıda; yatırım esasına dayalı vatandaşlığın tanımı ve kapsamı ile yetkili merci kararıyla istisnai olarak Türk vatandaşlığının kazanılması konularına değinilerek, Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 20. maddesinde öngörülen, yatırım yapmak suretiyle vatandaşlığın kazanılmasının hukukiliği hakkında değerlendirme yapılacaktır.
Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu Önerisi
21.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat Ervan, Stj. Av. Cem SerdarTürkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” adı altında Kanun Teklifi verilmiş olup, bu Teklifinin 29. maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlığı altında 217/A maddesi ile yeni bir suç tipinin eklenmesinin amaçlandığı görülmektedir. Bu yazımızda, TCK’ya eklenmesi teklif edilen 217/A maddesinde düzenlenmesi önerilen suç incelenecek ve bu suç tipine ilişkin eleştirilerimize yer verilecektir.
HAGB Çerçevesinde Müsadere Kararının Hukuki Sonuçları
18.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün, Stj. Av. Berra Berçik11.06.2022 tarihli “HAGB Kararı ile Birlikte Verilen Müsadere Kararının İnfazı” başlıklı yazımızda; sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve müsadere kararı verildiği durumda, müsaderenin derhal infazına başlanmasını mülkiyet hakkı çerçevesinde değerlendiren Anayasa Mahkemesi’nin iki kararı incelenmiş olup, bu yazıda ise Anayasa Mahkemesi’nin görüşü doğrultusunda mülk kavramı kısaca değerlendirildikten sonra, hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde, müsaderesine karar verilen eşyanın akıbeti incelenecektir.
Müdafiin, Şüphelinin Kolluk İfadesine Aktif Katılma ve Beyanda Bulunma Yetkisinin Engellenmesi
16.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksütİçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından düzenlendiği anlaşılan, “Tavsiye kararı” konulu, 13.06.2022 tarihli yazıda, şüphelilerin kolluk ifade tutanaklarında avukat beyanlarına yer verilip verilmemesi hususunda açıklamalarda bulunulduğu görülmektedir.
HAGB Kararı ile Birlikte Verilen Müsadere Kararının İnfazı
11.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün, Stj. Av. Berra BerçikAnayasa Mahkemesi; 07.10.2021 tarihli ve 2018/1879 başvuru numaralı Ahmet Yavaşer kararında, müsadere kararının hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştirilmesiyle birlikte infazı nedeniyle mülkiyet hakkının ihlali iddiasını, 20.06.2019 tarihli ve 2015/6164 başvuru numaralı Süleyman Başmeydan kararı çerçevesinde incelemiştir. Bu yazımızda, iki karar birlikte incelenerek değerlendirme yapılacaktır.
Açık Kuruma 1-10 Oranında Erken Ayrılmanın Fiili İmkansızlığı
07.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünHükümlülerin açık ceza infaz kurumlarına kapalı kurumda geçirmeleri gereken sürenin 1/10’una kadar daha erken ayrılabilmesine imkan sağlayan düzenleme; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.14/6 dayanak alınarak çıkarılan, Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik m.32/9’da yer almaktadır. Bu Yönetmelik hükmü; fiilen kapalı ceza infaz kurumunda bulunan, gelişim puanı 80 puanın üzerinde olan ve erken iyileşme gösterdiği kanaatine varılan iyi halli hükümlüler hakkında uygulanabilmektedir. Hükümlünün gelişim puanının 80’in üzerinde olması ve belirtilen diğer şartları taşıması halinde, mutlaka kapalı kurumda yasal olarak geçirilmesi gereken sürenin 1/10’u kadar erken ayrılma kararı verilmesi zorunluluk teşkil etmemektedir. İdare ve gözlem kurulu, hükümlünün açık kuruma erken ayrılabileceği süreyi daha az olacak şekilde de belirleyebilir. Elbette idare ve gözlem kurullarının, bu yönde verdiği kararların somut gerekçe içermesi gereklidir. Yönetmeliğin 17. maddesi, idare ve gözlem kurulu kararlarının gerekçeli olma zorunluluğunu açıkça düzenlemiştir.
İHAM’ın Taner Kılıç (No. 2) Kararı ve “Suç Şüphesi” Değerlendirmesi
04.06.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymazİnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin 208/8 başvuru numaralı ve 31 Mayıs 2022 tarihli Taner Kılıç/Türkiye (No. 2) kararı, tutuklamanın ön koşulu olan “suç şüphesi” konusunda oldukça önemli tespitler içermektedir. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) Türkiye şubesi eski Başkanı Taner Kılıç hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuniliğinin incelendiği bu kararda; FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında gerçekleştirilen tutuklamalarda sıklıkla gündeme gelen ByLock uygulamasının indirilmesi ve kullanılması, FETÖ/PDY ile ilişkilendirilen bazı yayınlara abonelik, bazı eğitim öğrenim kurumlarına çocukların gönderilmesi, Bank Asya’da hesap açma veya yine örgüt ile ilişkilendirilen kişilerle yakınlık/akrabalık gibi unsurların terör örgütü üyeliği bakımından suç şüphesi oluşturup oluşturmadığı tartışılmıştır. Kararda ayrıca, insan hakları örgütlerinin ve aktivistlerinin suç oluşturmayan fiillerinin tutuklama kararlarına dayanak teşkil edip etmeyeceği hususunda belirlemelerde bulunulmuştur.
Hakimin Elkoyma İşlemine Onayının Yokluğu Hukuka Aykırılığı Gündeme Getirir mi?
28.05.2022 / Prof. Dr. Ersan ŞenUsule uygun yapılan bir arama sonucunda uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretine konu olabileceği şüphesiyle bir kısım eşya elde edilmekle birlikte, bu eşya hakkında usule uygun elkoyma kararı verilmemişse, bu durumda maddenin uyuşturucu veya uyarıcı madde olduğuna dair yapılan bilirkişi incelemesi hukuka aykırı delil sayılır mı?
İrtikap ve Rüşvet Suçlarının Mukayesesi
21.05.2022 / Prof. Dr. Ersan Şenİrtikap” başlıklı TCK m.250/1’de icbar suretiyle irtikap suçu; “Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.” olarak tanımlanmıştır.
Sınır Dışı Edilme ve Kötü Muamele Yasağının İhlali
14.05.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Berra BerçikAnayasa Mahkemesi; 13.04.2022 tarihli, kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasını incelediği kararlarında , başvurucuların ileri sürdükleri risklere ilişkin somut dayanak koyamamaları ve ihlal iddialarının savunulabilir olmaması gerekçesiyle, başvuruları “açıkça dayanaktan yoksun” bularak kabul edilemez olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Kara Para Aklama Suçunda Soruşturma Ne Zaman Başlar?
09.05.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 282. maddesinde suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (kara para aklama) suçu düzenlenmiştir. Maddenin ilk fıkrasında suçun tanımına dokunulmaksızın, ceza miktarı 2009 yılında yapılan değişiklikle artırılmış ve yine maddeye aynı değişiklikle ikinci fıkra olarak suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini kabul suçu eklenmiştir.
VUK m.359’a İlişkin Uyarlama Davasının Kapsamı ve Etkisi
07.05.2022 / Prof. Dr. Ersan ŞenCeza kanunlarında yapılan değişiklikler sonrası fail lehine ortaya çıkabilecek lehe hükümlerin tatbiki amacıyla bitip kesinleşmiş, “hükümlü” sıfatı alınmış dosyalar yönünden uyarlama davalarının gündeme geldiği, 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu yerine kabul edilen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri ile ilgili olarak da 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un “Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul” başlığı altında 9. maddenin düzenlendiği, ancak bu maddenin 5237 sayılı Kanunun lehe hükümlerinin tatbiki ile sınırlama uygulanabileceği, nitekim bu hususun 5252 sayılı Kanunun 1. ve 2. maddelerinde belirtildiği, 5237 sayılı Kanunun “Özel kanunlarla ilişki” başlıklı 5. maddesi atfı ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Kaçakçılık Suçları ve Cezaları” başlıklı 359. maddesinde yapılan değişiklikler bakımından 5252 sayılı Kanunun 9. maddesinin tatbikini mümkün kılmadığı, çünkü 5. maddenin yalnızca Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleri ile sınırlı uygulanabileceği, ancak bu maddenin 5252 sayılı Kanunu ve 213 sayılı Kanunu kapsamadığı, bu nedenle 7394 sayılı Kanunun 4. maddesiyle VUK m.359’da yapılan değişikliklerin şüpheli, sanık ve hükümlü lehine uygulanabilmesi için yine 7394 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 213 sayılı Kanuna eklenen geçici m.34’ün gözönünde bulundurulması ve bu hükme göre uyarlama dosyaları ile davalarının görülüp karara bağlanması gerektiği tartışmasızdır.
Kişisel Verilerin İşlenmesinin ve Paylaşılmasının Hukukiliği
29.04.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahinİşbu yazımızda; cep telefonu numarası ile fotoğraf ve sair veri, bilgi ve görsellerin kişisel veri olma özelliği ile bunların işlenip başkalarına verilmesi fiillerinin suç olup olmadığı ele alınacaktır.
Anayasa Mahkemesi’nin CMK m.308A’nın Birinci Cümlesini İptal Kararı
26.04.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar, Stj. Av. Berra BerçikGaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308/A maddesinin, Anayasanın 2., 10., 13. ve 16. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’nde itiraz (somut norm denetimi) yoluna başvurmuş, Anayasa Mahkemesi de 26.01.2022 tarihli, 2021/48 E. ve 2022/7 K. sayılı kararında oybirliğiyle CMK m.308/A’nın ilk cümlesinde yer alan hükmün iptaline karar vermiştir.
İHAM ve AYM Kararları Işığında Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu
23.04.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesinde düzenlenen “Cumhurbaşkanına hakaret” suçu son yılların en can alıcı ifade özgürlüğü sorunlarından birisini oluşturmaktadır. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan verilere göre, 2014 ila 2020 yıllarında TCK m.299 kapsamında 160.169 ceza soruşturması ve 38.428 kamu davası açılmıştır. Bu davaların 12.281’i mahkumiyet, 11.193’ü ise hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı ile sonuçlanmıştır . Sayılar, tek başına konunun güncelliğini ve önemini ortaya koymaktadır.
İstinaf Bozma Kararlarının Kesinliği ve Kararlara Direnme Yasağının Sınırı
16.04.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 284. maddesinin 1. fıkrasında; Bölge adliye mahkemesinin kararına ve hükmüne direnilemeyeceği, bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna da gidilemeyeceği, ilk derece mahkemesi ile tarafların bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma kararları ile bağlı olduğu belirtilmiştir.
KVKK Tarafından Verilen İdari Para Cezaları ve Öngörülebilirliği
14.04.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Berra Berçik6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu 18. maddesinde 4 bent olarak düzenlenen kabahat fiillerinin karşılığında verilen idari para cezası alt ve üst sınırları, 2022 yılı itibariyle; aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi durumunda 13.391-TL ile 267.883-TL, veri güvenliğine ilişkin yükümlülüğün yerine getirilmemesi durumunda 40.179-TL ile 2.678.863-TL, Kişisel Verileri Koruma Kurulu′nun kararlarının yerine getirilmemesi durumunda 66.965-TL ile 2.678.883-TL ve veri sorumluları siciline kayıt ve bildirim yükümlülüğüne aykırı hareket edilmesi durumunda 53.572-TL ile 2.678.863-TL aralığında belirlenmiştir.
Polisin Durdurma ve Arama Yetkisi
04.04.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert MavişAşağıda polisin durdurma ve arama yetkisi ile ilgili yaptığımız açıklamalar, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu m.25 atfı ile jandarma ve 7245 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’nun “Durdurma ve kimlik sorma” başlıklı 7. maddesi uyarınca çarşı ve mahalle bekçileri bakımından da geçerlidir. Polis, jandarma ve bekçi bir bütünde “kolluk” olarak tanımlayabiliriz.
7394 sayılı Kanunla Yapılan Vergi Usul Kanunu Değişiklikleri
18.04.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar25 Mart 2022 tarihinde; Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulmuş olup, 7394 sayılı Kanun olarak yasalaşmış 15 Nisan 2022 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Şirket İtibarın Korunması Amacıyla 6361 sayılı Kanuna Eklenecek Madde
31.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “İtibarın korunması” başlıklı 74. maddesinde yer alan; “5187 sayılı Basın Kanununda belirtilen araçlarla ya da radyo, televizyon, video, internet, kablolu yayın veya elektronik bilgi iletişim araçları ve benzeri yayın araçlarından biri vasıtasıyla; bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz ya da bu yolla asılsız haber yayılamaz.” hükmüyle, basın araçları veya benzeri yayın araçları ile banka niteliğindeki bir kurumun itibarını kıracak, şöhretine veya servetine zarar verecek şekilde bir duruma kasten sebebiyet verme ve bu sonuçlara yol açacak asılsız haber yapma yasaklanmış olup, buna bağlı olarak yine Bankacılık Kanunu’nun “İtibarın zedelenmesi” başlıklı 158. maddesinde bulunan; “Bu Kanunun 74 üncü maddesine aykırı davrananlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin günden ikibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Yukarıdaki fıkrada yazılı fiil neticesinde özel veya kamusal bir zarar doğarsa verilecek ceza altıda bir oranında artırılarak hükmolunur.” hükmüyle de 74. maddeye aykırılık teşkil edecek davranışlar suç olarak düzenlenmiştir.
Seçim Kanunları Değişikliği Teklifi
29.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen14.03.2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 15 maddeden oluşmaktadır. Teklifte yer alan üç hususu değerlendirmek gerekir. Birincisi ülke seçim barajı, ikincisi il ve ilçe seçim kurullarının teşkili ve üçüncüsü de seçim döneminde Cumhurbaşkanına tanınacak ayrıcalıktır.
6 Partinin Deklarasyonunda Öne Çıkan 1921 Anayasası Vurgusu
28.03.2022 / Prof. Dr. Ersan ŞenYeni yönetim sistemi konusunda ortak hareket eden 6 siyasi partinin 28 Şubat 2022 günü “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” adlı Deklarasyonunun önemli başlıkları ve içerikleri bir kenara bırakıldı ve tartışma, Deklarasyonda neden “C. Yeni Bir Sistem Öneriyoruz” başlığı altında neden “1921 Anayasasının nispeten kapsayıcılığının peşinden kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sonraki Anayasalarında daha dar kalıplara girmiştir.” cümlesine yer verildiği, bununla amaçlananın ne olduğu ve 1924 Anayasası’na değinilmemesinin gerekçesinin ne olduğu üzerine odaklandı.
TCK ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
23.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar, Stj. Av. Berra BerçikTürk Ceza Kanunu ve diğer bazı kanunlarda yeni düzenleme ve değişiklik yapılmasını öngören, Ak Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi grupları tarafından ortak şekilde hazırlanan Kanun Teklifi 16 Mart 2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunuldu. Kanun Teklifi incelendiğinde; ilk bakışta, Teklifin kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve sağlık çalışanlarının özlük haklarına ilişkin düzenlemeler içerdiği görülmektedir.
İddianamenin Savcıya Açıklatılmasının Hukukiliği
22.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Berra Berçik5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.170/2 uyarınca cumhuriyet savcısı; soruşturma aşamasında toplanan delillerin, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması halinde kamu davasını açabilmek için iddianame düzenlemek zorundadır.
Marka Hakkına Tecavüz Suçunda Şikayet Hakkı Kime Aittir?
21.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat ErvanMarka hakkına tecavüz; başta 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 5833 sayılı Kanunun 2. ve 3. maddeleri ile düzenlenen 61 ve 61/A maddelerinde , şu an ise 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29 ve 30. maddelerinde tanımlanmıştır. Cezai hükümleri içeren bu düzenlemelerin her ikisinde de yaptırım şikayet şartına bağlanmıştır, yani ilgili kişinin şikayeti olmadan, soruşturma başlatılamayacak veya şikayetin geri alınması halinde, kovuşturma evresine geçilmiş olsa da kişi cezalandırılamayacaktır.
Basit Yargılama Usulü ile Verilen Cezalar Tekerrüre Esas Alınır mı?
19.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.251’de düzenlenen basit yargılama usulünde; asliye ceza mahkemesi tarafından iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit ceza yargılaması usulünün tatbik edilebileceği düzenlenmiştir. Bu usule göre; mahkemece iddianame, sanık, mağdur ve şikayetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını 15 gün içinde yazılı olarak bildirmeleri istenecektir. Kararın mahkumiyet olması durumunda, sonuç ceza dörtte bir oranında azaltılacaktır. CMK m.252’de ise, basit yargılama usulü ile ilgili itiraz kanun yolu öngörülmüştür. Maddeye göre; basit yargılama usulü uyarınca verilen karara itiraz edilebilecek, itiraz üzerine duruşma açılacak ve bu yolla verilecek karara karşı genel hükümlere göre kanun yoluna başvurulabilecektir.
Adli Sicil ve Arşiv Kaydının Silinmesi ile Yasak Hakların İadesi Etkisi
15.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün, Stj. Av. Fatma Koç01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu; adli sicil ve arşiv kayıtlarının tutulması ile bu kayıtların silinmesi konularında, 3682 sayılı mülga Adli Sicil Kanunu’na göre birçok farklı düzenleme içermektedir. Eski adli sicil sisteminde, kesinleşen ve adli sicile kaydedilen mahkumiyetlerin silinmesine ilişkin kendiliğinden işleyen bir sistem bulunmamakta idi. Yeni adli sicil sisteminde ise; ilgilinin talebi ve mahkeme kararına gerek olmaksızın, infazın bihakkın tamamlanması, ceza mahkumiyetini tüm sonuçları ile ortadan kaldıran şikayetten vazgeçme veya etkin pişmanlığın bulunması, genel af olması ve zamanaşımı süresinin sona ermesi hallerinde adli sicil kayıtlarının re’sen silinerek arşiv kaydına alınması için Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’ne (“İdare”) sorumluluk yüklenmiştir . Ayrıca; 3682 sayılı mülga Kanun döneminde, adli sicil kayıtlarının silinmesi için belli sürelerin geçmesi şartı aranmakta iken, 5352 sayılı Kanunla getirilen yeni sistemde, adli sicil kayıtları infazın bihakkın tamamlanması halinde ayrıca bir süre geçmesi beklenmeksizin silinmektedir.
Ceza Davası Sonucunun Disiplin Yargılamasına Etkisi
10.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem SerdarAnayasa Mahkemesi Genel Kurulu; 02.07.2020 tarihli ve 2016/13566 başvuru numaralı Hüseyin Sezer başvurusunda ileri sürülen, devlet memurluğundan çıkarma disiplin cezasına karşı açılan davada, disiplin işlemine konu eylem için yapılan ceza yargılamasında beraat kararı verilmesine rağmen, disiplin işleminin hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşılmasının suçsuzluk/masumiyet karinesini ihlal ettiği iddiasını değerlendirmiştir.
Evlilik Birliğinde Özel Hayata Saygı Hakkının Kapsamı ve Kişisel Alan
07.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra ŞahinBaşvurucu ve eşi 2001 yılında evlenmiştir. 2011 yılının Haziran ayında çiftin ilişkisi kötüleşmeye başlamış, başvurucu kalıcı olarak İspanya’da yaşamaya karar vermiş, bu kapsamda Madrid mahkemesine eşiyle müşterek çocuklarının velayetini almak için tedbir kararı verilmesi ve boşanmak için gerekli işlemlerin yapılması için başvuruda bulunmuştur.
HAGB Kararı İşe Girmeye Engel veya Çalışma İzninin İptaline Neden Olabilir mi?
03.03.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazKonu: İşbu yazımızda, Anayasa Mahkemesi’nin 2021/30 E., 2021/82 K. sayılı ve 04.11.2021 tarihli kararı hakkında kısa bir değerlendirme yapılacaktır. Yazı konusu; hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararının, işe girmeye engel veya çalışma izninin iptaline neden olup olmayacağına ilişkindir.
Rusya Ukrayna Savaşında Devletten Ayrılma Hakkı
25.02.2022 / Prof. Dr. Ersan ŞenBu yazımızın kapsamı; Rusya Federasyonu’nun, Ukrayna Devleti’nin toprağı olan Kırım’da yaşayanların tercihi ve Rusya Federasyonu’na katılma isteğini gösteren halk oylamasını da gerekçe göstererek, gerçekleştirdiği ilhakı ve bunun siyasi, sosyal, iktisadi ve güvenlik gerekçelerini tartışmak değildir. Yine; Ukrayna Devleti’nin bir bölgesi olan Donbas’da Rusya Federasyonu yanlısı ayrılıkçı güçler tarafından Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti adları ile kurulup bağımsızlığını ilan ettiğini söyleyen iki Devletin Rusya Federasyonu tarafından tanınmasının, hukuk dışında kalan gerekçeleri ile İspanya Cumhuriyeti ile Irak Cumhuriyeti’nden ayrılmak suretiyle yeni devlet kurma çabalarının iç ve dış politik sebepleri bu yazıda incelenmeyecektir.
Türk Boğazları Hangi Şartlarla ve Ne Zaman Kapatılabilir?
24.02.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem SerdarBu yazımızda ele alacağımız hukuki mesele; “Türk Boğazları” olarak da tanımlanan İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından hangi şartlarda ve ne zaman savaş veya ticaret gemilerine kapatılabileceğidir. Bu hukuki meseleye cevap bulunabilmesi için Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin incelenmesi gerekmektedir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi; Türk Boğazlarından (İstanbul ve Çanakkale) geçiş rejimini ve boğazlar bölgesinin güvenliği işlerini düzenleyerek, Türkiye Cumhuriyeti’ne İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinde kontrol ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı veren çok taraflı sözleşme olarak imzalanmıştır. Bu Uluslararası Sözleşme; 20 Temmuz 1936 tarihinde İsviçre’nin Montrö şehrinde imzalanmış olup, Sözleşmenin imzacısı olan Devletler, Türkiye Cumhuriyeti, Bulgaristan, Fransa, Yunanistan, Japonya, Romanya, Yugoslavya, Birleşik Krallık ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği olmuştur.
Gizli tanık beyanı tek başına kuvvetli suç belirtisi oluşturabilir mi? AYM’nin Rıza Barut kararı üzerine kısa bir değerlendirme
22.02.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan Duymaz, Stj. Av. Berra Berçik17.02.2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin Rıza Barut bireysel başvuru kararı (B. No: 2020/14339, 28.12.2021) hukuk dünyasında ciddi tartışmalara yol açtı. Yalnızca gizli tanık beyanlarına dayanılarak hakkında örgüt üyeliği suçu kapsamında tutuklama kararı verilen yerel bir siyasetçi tarafından yapılan bu başvuruda AYM, başvurucunun suç işlediğini gösteren kuvvetli belirtilerin bulunmadığı gerekçesiyle Anayasanın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Ancak kararın tartışma yaratan yönü AYM’nin ilkesel olarak gizli tanık ifadesinin tek başına tutuklama kararına dayanak oluşturabileceğini kabul etmesi oldu. Gizli tanık beyanlarının tutuklama aşamasında suç şüphesini gösteren kuvvetli belirti olarak kabul görmesi yeni bir durum olmamakla birlikte, Mahkemenin önceki kararlarında gizli tanık ifadeleri her zaman için başka delillerle desteklenmekteydi. Dolayısıyla; Rıza Barut kararında AYM tarafından yapılan belirlemeler, bu alanda ilk olma özelliğini taşımaktadır. Bu kısa yazımızda sırasıyla gizli tanık ifadesinin tutuklama tedbiri bakımından delil değeri mevcut Anayasa Mahkemesi ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi içtihadı ışığında incelenecek, AYM’nin Rıza Barut kararında ortaya koyduğu ilkeler açıklanacak ve bu yeni içtihat hakkında değerlendirmeler yapılacaktır.
Kast ve Taksir Kavramları Işığında TCK m.85, 862 ve 874
19.02.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem SerdarTürk Ceza Hukuku’nda kusur, kasttan ve taksirden doğan sübjektif sorumluluktur. Suçun manevi unsuru denildiğinde, kişi ile işlediği fiil arasındaki manevi bağ anlaşılmaktadır . Tipikliğin yalnızca objektif değil, sübjektif unsurlarının da gerçekleşmesi halinde, fiil sübjektif olarak da faile isnat edilebileceğinden, tipik haksızlığın tüm unsurları bakımından failin, kasten veya en azından taksirle hareket ettiğinin tespit edilmesi gerekmektedir . Failin; gerçekleştirdiği fiille ilgili olarak taksirle dahi hareket ettiği belirlenebilmekte ise, öngörülebilir olmayan bir neticeden sorumlu tutulması mümkün olamayacağından, ceza sorumluluğu gündeme gelmeyecektir.
Belçika′dan Türkiye′ye Nakledilen Hükümlünün Ceza İnfazı
16.02.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünBelçika′nın Gent şehrinde 11.11.2004 günü eşi ve hamile kardeşinin de aralarında bulunduğu dört kişiyi öldüren ve iki kişiyi de ağır yaralayan Osman Ç.’nin Belçika’da yargılandığı ve ömür boyu hapse mahkum edildiği, mahkumiyetin kesinleşmesinden 5 yıl sonra, cezasının geri kalanının Türkiye′de infaz edilmesi için başvuru yaptığı, 28.06.2013 günü Türkiye′ye getirildiği, 2014 yılı itibariyle Belçika Ulusal Adli Sicilinden kaydının silindiği, Türkiye’de 10.11.2020 günü koşullu salıverildiği basına yansıyan Osman Ç.’nin geçirdiği hukuki süreç, kamuoyunda ve hukukçular arasında tartışmalara sebep oldu.
Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Taraması Uygulamasından Kaynaklanan Hak İhlalleri
16.02.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazAnayasa Mahkemesi (AYM), güvenlik soruşturması ve arşiv taraması sonucunda işe alınmayan kişiler tarafından yapılan çok sayıda bireysel başvuruyu karara bağlamıştır. Bu başvurularda; “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesinden masumiyet/suçsuzluk karinesine, özel yaşamın gizliliğinden adil/dürüst yargılanma hakkına kadar çok sayıda hak veya güvencenin ihlal edildiği iddiaları dile getirilmiştir. Bu kısa yazıda; sözkonusu şikayetlerin AYM tarafından nasıl incelendiği, hangilerinin kabul edilemez bulunduğu ve kabul edilebilir bulunanlarda ne tür hak ihlallerinin tespit edildiği gösterilmeye çalışılacaktır.
Örgüte Yardım Suçu ile İlgili Son Mülahazalar
11.02.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat Ervan5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinin 7. fıkrasına göre örgüte yardım suçu; “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtay ve Danıştay Üyeliği Süre ile Sınırlandırılabilir mi?
05.02.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Prof. Dr. Ali Kemal YıldızTürk Anayasasının 139. maddesine göre hakim; meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymesi, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılması veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilmesi halleri hariç azlolunamaz, kendisi istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz. Bu düzenleme, yargı bağımsızlığı sağlamaya yönelik hakimlik teminatını oluşturmaktadır. Böylelikle hakimlerin siyasi, sosyal ve seçime bağlı etkilerden bağımsız, en iyi hukuk anlayışlarına dayalı olarak karar vermeleri sağlanmak amaçlanmaktadır.
Basın ve Yayım Faaliyetleri ile İlgili Cumhurbaşkanlığı Genelgesi
02.02.2022 / Prof. Dr. Ersan ŞenKanunların ve yönetmeliklerin tatbikinde yol göstermek, bir konuyu aydınlatmak, bir hususa dikkat çekmek gibi amaçlarla ilgili yerlere ve ilgililere gönderilen yazı olarak tanımlanan “genelge” Anayasanın iki yerinde geçmektedir: Anayasa m.138/2 ve m.159/9. Normlar hiyerarşisinin en altında yer alan genelge dayanağını kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile buna göre çıkarılan yönetmelikten almak zorundadır.
Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı Açısından AYM’ye Bireysel Başvuru Yolunun Etkililiği
01.02.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazAnayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının tanınması ile birlikte İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin Türkiye aleyhine verdiği ihlal kararlarının sayısında ciddi bir düşüş yaşanmıştır. AYM, 31.12.2021 tarihi itibariyle toplam 25.857 başvuruda en az bir hakkın ihlal edildiğine karar vermiştir. İHAM’ın 1959 ila 2020 yıllarında İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ne taraf bütün devletler hakkında en az bir hakkın ihlal edildiğine karar verdiği toplam başvuru sayısının 20 binin altında olduğu dikkate alındığında, AYM’nin 9 yıllık performansının oldukça etkileyici olduğu ve çok sayıda hak ihlalinin İHAM’dan önce AYM tarafından tespit edildiği söylenebilir.
“Silahların Eşitliği” İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin AYM Kararı
29.01.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem SerdarAnayasa Mahkemesi Birinci Bölümü; 17.11.2021 tarihli ve 2019/38857 başvuru numaralı Gurbet Çoban başvurusunda ileri sürülen, idari para cezasına ilişkin itiraz sürecinde deliller değerlendirilirken kolluk tutanağına aksi ispat edilemeyecek seviyede üstünlük tanınması nedeniyle adil/dürüst yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını değerlendirmiştir.
Kiracının Aidat Borcu İçin Kat Malikleri Kurulunda Oy Kullanabilme ve Dava Hakları
26.01.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Fatma Koçİşbu yazı; toplu yaşam alanlarında kiracı ve kiraya verenin, yaşam alanının yönetimi, giderleri ve sair hususlarına ilişkin kararların alındığı olağan ve olağanüstü kat malikleri kurulu toplantısına katılma ve bu toplantılarda oy kullanma haklarını açıklamak üzere hazırlanmıştır. “Mal sahibi” olarak kabul edilen kat malikinin, dairede malikin birden fazla olması halinde temsil edenin veya mal sahibini temsil edenin bina yönetimini ve kat malikleri kurulunun kararları ile ilgili kurulda oy kullanma ve dava hakları zaten vardır. Bu yazımızda, konuyu kiracının oy kullanabilme ve dava hakları bakımından inceleyeceğiz.
Erişimin Engellenmesi Hakkında AYM Pilot Kararı
24.01.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Berra BerçikAnayasa Mahkemesi Genel Kurulu 27.10.2021 tarihli kararında; 2018/14884 başvuru numaralı Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve Diğerleri başvurusunda ileri sürülen, internet haber sitelerinde yayımlanan haberlere sulh ceza hakimlikleri tarafından erişimin engellenmesi kararı verilmesi nedeniyle ifade ve basın özgürlükleri ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarını değerlendirmiştir.
Huzuru ve Sükunu Bozma Suçu ve Israrlı Takip (Stalking)
22.01.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kişilerin huzur ve sükununu bozma” başlıklı 123. maddesine göre; “Sırf huzur ve sükunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir”.
Adil/Dürüst Yargılanma Hakkı İhlallerine İlişkin Bilanço ve Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı Bilançosuna Kısa Bakış
18.01.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Dr. Erkan DuymazAnayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın 10 Ocak 2022 tarihli konuşmasının ilgili kısmı şöyledir: "Hukuk devletinin olmazsa olmaz unsurlarından biri yargılamanın hakkaniyete uygun olarak yapılmasıdır. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmasından silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine kadar adil yargılanma hakkının tüm unsurlarıyla korunması gerekmektedir.
Elektronik Ortamda Düzenlenen Belge Sahtecilik Suçunun Konusu Olur mu?
13.01.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert MavişSahtekarlık suçları 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu′nun İkinci kitabının “Ammenin İtimadı Aleyhine Cürümler” başlıklı Altıncı Babının “Evrakta Sahtekarlık” isimli Üçüncü (m.339 ila m.349), “Hüviyet Cüzdanı ve Nüfus Tezkeresi, Pasaport, Ruhsatname, İlmühaber, Şahadetname ve Beyannamelerde Sahtekarlık” başlıklarında Dördüncü (m.350 ila m.357) Fasıllarında düzenlenmiştir. Belgede sahtecilik suçu ise; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” isimli Dördüncü Bölümünde, m.204 ila m.212’de öngörülmüştür.
HAGB Kararının Kötü Muamele Yasağını İhlal Ettiğine İlişkin AYM Kararı
06.01.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem SerdarAnayasa Mahkemesi’nin Genel Kurulu; 17.05.2018 tarihli ve 2014/19112 başvuru numaralı gizlilik talebi kabul edilen başvuruda ileri sürülen, cinsel saldırı suçu ile ilgili yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasını değerlendirmiştir.
Önleme Aramasının Şartları ve Sınırı ile Adli Arama Kesişmesi
04.01.2022 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert MavişTürk Hukuku’nda iki türlü arama olup, bunlar idari/önleyici arama veya önleme araması ve adli, yani suç kolluğu tarafından yapılan aramadır. Arama ile elkoyma tedbirleri birbirlerinden farklıdır. “Muhafaza/koruma altına alma” olarak bilinen usul geçici olup, elkoyma öncesinde suça ve/veya yasağa konu olabilecek delil ve malların tutulmasıdır ki, bundan sonra elkoyma tedbir süreci başlar ve müsadere, yani malın mülkiyetinin Devlete geçmesi mahkeme kararı ile gündeme gelir. Elkoyma, suça veya yasağa konu olabilecek malvarlığının geçici olarak fiili ve/veya kaydi şekilde mal sahibinden veya zilyedinden alınmasıdır. Hukuk sistemimizde, “genel arama” diye bir kavram yoktur. Önleme araması; genel mahiyette yapılan arama olarak bilinse de, yine Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK) m.9’da gösterilen sebep, şekil ve şartlarla gerçekleştirilebilir. Önleme aramasında elkoyma olmaz, sadece malın koruma altına alınması mümkündür. Adli aramada ise, işlendiği iddia veya teşebbüs edildiği iddia edilen bir suçla ve/veya faili ile ilgili makul şüphe altında bulunabileceği yerlere bakılır. Önleme araması soyut, adli arama ise somuttur. Ancak adli aramada, hangi suçla ilgili arama kararı verilmişse bundan umulan, bununla birlikte bununla veya bunsuz başka suçu ilgilendiren delile de ulaşılabilir ki, bunun adına “tesadüfen elde edilen delil” denir (umulmayan delilin elde edilmesi de denilebilecek bu usul Ceza Muhakemesi Kanunu m.138/1’de öngörülmüştür).
Banka Görevlisinin Talebe Rağmen Çeke Karşılıksızdır İşlemi Yapmaması
30.12.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Araş. Gör. Erkam Erdem, Stj. Av. Cem Serdar5941 sayılı Çek Kanunu’nun “Diğer ceza hükümler” başlıklı 7. maddesinde bazı suç tipleri düzenlenmiştir. 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasında; esas itibariyle karşılıksız kalan çeklere ilişkin özel bir ceza normuna yer verilmiş olup, diğer suç ve cezalar da bu ceza normu çerçevesinde düzenlenmiştir. Gerek bu yaptırımı tamamlayıcı nitelikte ve gerekse de doğrudan doğruya çeke duyulan güvenin temini açısından getirilen çeşitli suç tanımları ve yaptırımlar, Kanunun 7. maddesinde yer almaktadır .
Dövize Endeksli Mevduat veya Katılma Hesabı Sisteminin Hukukiliği
26.12.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenTürkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti Aralık ayının üçüncü haftasında Türk Lirası, Dolar ve Euro üzerinden deyim yerinde ise bir kasırga yaşadı. Serbest piyasa düzenini benimsemiş sosyal hukuk devletinde; özellikle son birkaç aydır döviz kuru, enflasyon ve faiz üçgeninde yaşananları anlamlandırmak pek mümkün değildir. Oynaklığın ve dengesizliğin hat safhaya ulaştığı, hemen herkesin gözlerinin döviz kurlarında olduğu, tüm iktisadi ve piyasa hedeflerinin şaştığı, günlük hayatın sarsıntıya uğradığı, komplo teorilerinin ve iddialarının havada uçuştuğu bu tuhaf süreç, 19 ve 20 Aralık tarihlerinde uç noktaya ulaştıktan ve 20 Aralık tarihinde piyasalar kapandıktan sonra “dövize endeksli TL mevduat sistemi” adı altında yapılan müdahale ile sakinleşmeye başladı, 18,50 seviyelerine ulaşan Dolar önce 12, ardından 11 ve hatta 10 TL seviyelerine çekildi.
Polisin ve Jandarmanın Önleme Araması Hataları
24.12.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda “genel arama” kavramı bulunmayıp, sadece “önleme araması” vardır. Uygulamada polis veya jandarmanın, Kanunda öngörülen usule uygun olmayan ve elde edilen delillerin hukuka aykırı sayılmasına yol açan işlemleri gerçekleştirdiği görülmektedir.
Koşullu Salıverilmesi Yasak olan Öcalan’ın Umut Hakkı
18.12.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen15 Şubat 1999 tarihinde yakalanan Abdullah Öcalan, Yerel Mahkemenin 28 Nisan 1999 tarihli kararı ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 25 Kasım 1999 tarihli onama kararı ile Devletin ülkesine ve egemenliğine karşı suçu düzenleyen mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle idam cezasına mahkum edilmiştir. Vatana karşı işlenen bu suçun 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu’nda karşılığı, cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis olarak gösterilen Devletin birliğini ve Ülke bütünlüğünü bozma suçu olarak tanımlanmıştır.
Kesinleşmiş BAM Kararlarında Yaşanan Uyuşmazlıkların Giderilmesi
11.12.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mehmet Vedat Ervan5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un “Başkanlar kurulunun görevleri” başlıklı 35. maddesinin 1. fıkrasının 3. bendine göre; “Re′sen veya bölge adliye mahkemesinin ilgili hukuk veya ceza dairesinin ya da Cumhuriyet başsavcısının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu veya Ceza Muhakemesi Kanununa göre istinaf yoluna başvurma hakkı bulunanların, benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması halinde bu uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli olarak istemeleri üzerine, kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtay’dan bu konuda bir karar verilmesini istemek,” Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairleri Başkanları Kurulu ve Hukuk Daireleri Başkanları Kurulu’nun görevleri arasındadır.
En Üst Dereceli Kolluk Amiri - Adli Kolluk Sorumlusu Ayırımının Gündeme Getirdiği Sorunlar
08.12.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Araş. Gör. Erkam ErdemBilindiği üzere, idari kolluktan bağımsız bir adli kolluk teşkilatımız bulunmamaktadır. 5271 sayılı CMK m.164’de adli kolluğun; Emniyet, Jandarma, Gümrük Müsteşarlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı mevzuatının ilgili hükümlerinde belirtilen çerçevede soruşturmayı yapan güvenlik görevlilerini ifade ettiği ve bu görevlilerin soruşturma işlemlerini Cumhuriyet Savcısının emir ve talimatlarıyla yerine getireceği, adli işlerin dışında ise üstlerinin emrinde olduğu belirtilmiştir. Yine CMK m.165’de gerektiğinde Cumhuriyet Savcısının talebiyle diğer kolluk birimlerinin de (yani adli kolluk olarak görevlendirilmeyen) adli kolluk sıfatıyla faaliyet göstereceği hüküm altına alınmıştır.
Denetim Süresi İçinde Tekrar HAGB Kararı Verilmesi
29.11.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen - Stj. Av. Cem SerdarBu yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231. maddesinin 8. fıkrasında yer alan, “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” hükmünün ne şekilde uygulanması gerektiğine ilişkin olacaktır. Yazımızda öncelikle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ile ilgili genel bilgilere yer verecek daha sonra ise güncel Yargıtay kararları ışığında yukarıda yer verdiğimiz hükmün ne şekilde anlaşılması ve uygulanması gerektiğini belirteceğiz.
Meşru Savunma, Sınırın Aşılması ve Haksız Tahrik Mukayesesi ile Rittenhouse Olayı
04.12.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Genel Hükümler” başlıklı birinci kitabının “Ceza Sorumluluğunun Esasları” başlıklı ikinci kısmının “Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler” başlıklı ikinci bölümünde düzenlenen meşru savunma, meşru savunmada sınırın aşılması ve haksız tahrik müesseseleri, birbirinden ayrılması kolay olmayan Ceza Hukuku kurumlarıdır. Bu kurumların birbiri ile karıştırılması, yanlış anlaşılması veya somut olaya yanlış şekilde uygulanması sıklıkla karşılaşılabilen bir durumdur. Bu nedenle, bu kurumlar arasında farklılığın açık şekilde ortaya koyulması ve bu üç kurumun olması gerektiği biçimde anlaşılması önem arz etmektedir. Bu yazımızda; öncelikle bu üç kurumu ayrı ayrı kısaca açıklayacak, daha sonra ise birbirileri arasındaki farklılıklara değinerek hangi durumlara uygulanmaları gerektiğini izah edeceğiz. Yazımızda son olarak ise, ABD’de yaşanan Rittenhouse olayının Türk Hukuku açısından değerlendirilmesine yer vereceğiz.
Yargıtay Kararları Işığında Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar
24.11.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra ŞahinCinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102 ila 105. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu maddeler dışında; “İşkence” başlıklı TCK m.94/3’de ve “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” başlıklı TCK m.109/5’de, suçun cinsel içerikli fiillerle ve cinsel arzuları tatmin amacıyla işlenmesi cezayı artıran nitelikli hal, “İnsanlığa karşı suçlar” başlıklı TCK m.77/1-f’de, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak cinsel saldırıda veya istismarda bulunma fiilleri ile “Tehdit” başlıklı TCK m.106’da, “Yağma” başlıklı TCK m.148’de ve “Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit” başlıklı TCK m.213’de, cinsel dokunulmazlığa müdahale edileceğinden bahisle tehdit fiilleri seçimlik hareket, olarak öngörülmüştür.
Aleyhe Bozma Yasağının Kapsamı
23.11.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem SerdarBu yazımızda incelenecek hukuki sorun; ceza muhakemesi sürecinin kanun yolları aşamasında sadece sanığın lehine kanun yoluna başvurması ile gündeme gelen aleyhe bozma yasağının kapsamının, yalnızca ceza miktarı ile mi sınırlı olduğu, yoksa bu yasağın ceza dışında sanığın aleyhine sonuç doğurabilecek diğer yaptırım ve kuralları da kapsayıp kapsamadığıdır.
Avukatlık Bürolarının İcra Takipleri Kapsamında Yaptığı Telefon Görüşmelerinden Kaynaklanan Hukuki Sorunlar
17.11.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Araş. Gör. Erkam Erdem, Araş. Gör. Kasım Ocak1- İcra borcu veya icraya vermeden önce var olan borç için alacaklı vekili, borçluya yoğun SMS çekse (mesaj atsa) veya telefonla arasa; TCK m.123’de tanımlanan suç gerçekleşmiş kabul edilir mi? Özel kast kapsamında avukatlık bürolarının bu faaliyetlerinin değerlendirilmesi? 2- Alacaklı vekili, icra takibine konu edilmiş borç veya icra takibi öncesinde, yani borcun icra takibine konusu edilmeden tahsili amacıyla, borçlunun anne ve/veya baba veya yakınlarının telefon bilgilerine ulaşılarak, SMS çekilmesi, arama yapılması ve borçludan veya yakınlarından ödeme yapılmasının istenmesi halinde; Avukat için, - Borçlu ve yakınlarına yönelik TCK m.136, - Borçlu yakınları için TCK m.123 oluşmuş kabul edilir mi? Bu durumda, idari yönden Anayasa m.20/3’ün güvencesinde bulunan kişisel verilerin korunması çerçevesinde sadece para cezası değerlendirmesi yapılması, soruşturma izni konusu yapılmaması hususunun değerlendirmesi?
İdari Yargı Kararlarının İnfazının Geciktirilmesi veya Uygulanmaması
11.11.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem SerdarBu yazımızda incelenecek konu, idari yargı tarafından verilen kararların yerine getirilmemesi durumunda kişilerin hangi yasal yollara başvurabileceği ve kararların uygulanmamasından doğan mağduriyetlerini ne şekilde giderebilecekleridir. Yazımızda öncelikle; idari yargı kararlarının uygulanmasını zorunlu kılan Anayasa ve kanun hükmüne yer verilecek, daha sonra “hukuk devleti” ilkesi çerçevesinde yargı kararlarının uygulanmasının zorunluluğundan bahsederek, idari yargıda mevcut dava ve karar türlerini, kararlar uygulanmadığı takdirde kişilerin hangi yasal yollara müracaat edebileceklerini açıklayacağız.
İHAM Kararında Dürüst Yargılanma Hakkının Medeni Hak ve Yükümlülüklere Tatbiki
04.11.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. İrem Şen“Adil/Dürüst yargılanma hakkı” başlıklı İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.6/1’de; “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar aleni olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir”.
Takdiri İndirim Nedenleri
28.10.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem Serdar5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. maddesine göre; “Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmi beş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar gözönünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir”.
Sanığın SEGBİS ile Savunma Talebi
26.10.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem SerdarBu yazımızda incelenecek olan hukuki sorun; ceza muhakemesinin kovuşturma evresinde yapılması zorunlu olan ve sanık için, hem bir hak ve hem de bir yükümlülük niteliği taşıyan sorgunun, sanığın talebi üzerine SEGBİS vasıtasıyla yapılıp yapılamayacağına ilişkindir.
Kavala′da İstenmeyen Kişi İlanı
23.10.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 23.10.2021 tarihli Eskişehir konuşmasında; Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması ile yetinmeyerek, 4 yıldır tutuklu bulunan Osman Kavala ile ilgili çağrıda bulunan 10 Büyükelçinin sınır dışı edilmesine dair verdiği talimat verdiğini belirtmiştir. Başkanlık sistemi kapsamında verilen bu kararın kuşkusuz siyasi, diplomatik, iktisadi ve hukuki sonuçları olacaktır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı İtirazının Sirayeti
16.10.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Selvacan Akpınar5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi” başlıklı 308. maddesi uyarınca; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz”. Buna göre; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından, Yargıtay ceza dairelerinden birisinin kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, ilgili kararın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda değerlendirilmesi için “olağanüstü itiraz” yoluna başvurulabilmektedir.
Ek Savunma Hakkı Kullanılmadan Ceza Davası Sona Erdirilebilir mi?
14.10.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem SerdarBu yazımızda incelenecek olan hukuki sorun; ceza muhakemesi sürecinde kovuşturma aşamasına geçildikten sonra duruşmada, suçun hukuki niteliğinin değişmesi sebebiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226. maddesinde düzenlenen ek savunma hakkının sanık tarafından kullanılmaması halinde ceza davasının sona erdirilip erdirilemeyeceğine ilişkindir.
Kötü Muamele Yasağına İlişkin AYM Kararı
14.10.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanAnayasa Mahkemesi’nin İkinci Bölümü; 18.05.2021 tarihli ve 2018/3691 başvuru numaralı Eyüp Birinci başvurusunda ileri sürülen, gözaltında darp edilme ve olay hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasını değerlendirmiştir.
Siyasi Partinin Kapanmasına Sebebiyet Veren Milletvekili
07.10.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem SerdarYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen iddianameyle; Halkların Demokratik Partisi hakkında Anayasa Mahkemesi’nde temelli kapatılma davası açılması sonrası, kapatma kararı verilmesi halinde, söz, faaliyet ve eylemleri ile partinin kapanmasına sebebiyet veren ve kapatma kararıyla birlikte siyasi yasak alan milletvekillerinin hukuki durumunun ne olacağı sorusu gündeme geldi. Bu meseleye cevap bulmak amacıyla yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; kapatma davasında, hakkında siyasi yasak istenen ve kapatma kararı çıkması durumunda beyan, faaliyet ve eylemleriyle partinin Anayasaya aykırı eylemlerin odağı haline gelmesine, kapatılmasına sebebiyet veren milletvekillerinin bu görevlerinin devam edip etmeyeceğidir.
MGK Kararlarının Hukuki Niteliği
02.10.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem SerdarGenel kanaate göre “Milli Güvenlik Kurulu” niteliğinde bir kurumun Anayasaya ve siyaset hayatımıza 1961 Anayasası ile ilk olarak girdiği düşünülse de bu düşünce isabetli değildir. Milli Güvenlik Kurulu’nun bugünkü işlevi niteliğinde olan kurumlardan, Yüksek Müdafaa Meclisi Umumi Katipliği 1933 ila 1949 yıllarında, Milli Savunma Yüksek Kurulu ve Genel Sekreterliği ise 1949 ila 1962 yıllarında Milli Güvenlik Kurulu’nun bugünkü işlevini yerine getirmiştir.
Suriyeliler Mülteci mi Geçici Korunan mı?
24.09.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem SerdarBu yazımızda Mart 2011’de Suriye’de başlayan İç Savaşı sonrası savaş sebebiyle Ülkemize gelen, sayıları bugün kayıtlı olarak 3 milyon civarında gözüküyor olsa da, gerçekte daha fazla olduğu düşünülen, Ülkemizin son yıllardaki en önemli sorunlarından birisini teşkil eden ve halen Ülkemizde bulunmaya devam eden Suriyelilerin Uluslararası Hukuk açısından hangi statü altında bulunduklarını açıklayacağız. Bunun anlaşılabilmesi için yazımızda; “göçmen” kavramına, uluslararası koruma türlerinin neler olduğuna ve kapsamlarına yer vereceğiz.
Temyiz İncelemesine Katılan Üye Ceza Genel Kurulu İncelemesine Katılabilir mi?
23.09.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanBu yazımızda incelenecek olan hukuki sorun; Yargıtay ceza dairesinin temyiz makamı olarak incelediği dosyaların, ilk derece mahkemesinin direnme kararı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun önüne geldiği hallerde, ilgili ceza dairesinde yer alan üyelerin, Ceza Genel Kurulu’nda yapılacak incelemeye katılıp katılamayacağına ilişkindir.
Hırsızlık Suçu TCK m.141
14.09.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Hırsızlık” başlıklı 141. maddesine göre; “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir”.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Sınırı
08.09.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. İrem ŞenCeza Muhakemesi Kanunu’nun “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi” başlıklı 308. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re′sen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir”. Hükmün gerekçesine göre; “Maddeye göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ceza dairelerinin kararlarına karşı ilamın veya düzeltme istemine ilişkin (…) itiraz edebilecektir”. CMK m.308/1’de ve gerekçesinde; Başsavcı itirazının onama kararlarına karşı mı, yoksa bozma kararlarına karşı mı, yoksa her ikisine de mi yapılacağı yönünde bir tespit yapılmamıştır.
Sosyal Medya Düzenlemesine Gidilirken
02.09.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenTürkiye Büyük Millet Meclisi’nin 2021-2022 yasama döneminin başlayacağı 1 Ekim 2021 tarihinden itibaren milletvekili genel seçimi ile ilgili siyasi partilerin ülke baraj oranı başta olmak üzere, bir siyasi partiden bir başka siyasi partiye geçiş, ittifak ve ittifaka katılan siyasi partiler ile ilgili düzenlemelerin yanında, Anayasa değişikliğinin gündeme geleceği, ancak yaz ayında tartışılmaya başlanan sosyal medya ile ilgili yasal düzenlemenin, “yalan terörü”, “yalan haber”, “yalan haber yayma”, “yalan haberin organize bir şekilde yayılması” gibi başlıklar üzerinden Meclise taşınacağı, ifade hürriyeti ile kişilik hakları ve kamu güvenliği üzerinden ciddi tartışmaların yapılacağı anlaşılmaktadır. Siyaset dili üzerinden gündeme getirilen bu kavramlarda; sosyal medya kullanılarak, saldırı niteliği teşkil eden, hedefli ve maksatlı, kişilik haklarını, kamu düzenini ve kamu barışını hedef alan, organize edilmiş veya iştirakle yapılan gerçek dışı haberler ifade edilmektedir.
“Verginin Kanuniliği” İlkesi
25.08.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. İrem ŞenBu yazımızda; Anayasa Mahkemesi’nin İkinci Bölümü’nün 2016/3675 Başvuru numaralı ve 03.11.2020 tarihli kararını dikkate alarak, Anayasa m.73/3’ün güvencesi altında bulunan ve kişilerin kanuni dayanak olmaksızın vergi yükümlülüğü altına sokulmasını engelleyen “verginin kanuniliği” ilkesi hakkında değerlendirmede bulunacağız.
Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik ve Aşağılama Suçları
24.08.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanHalkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesinde düzenlenmiş olup, üç fıkradan oluşan bu hükmün her fıkrasının uygulama alanı farklılık göstermektedir. Maddenin ilk fıkrasında tahrik, diğer iki fıkrasında aşağılama fiillerine yer verilmiştir.
Sanığın Sorgu ve Savunma için Duruşmada Hazır Bulunma Hakkı
14.08.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. İrem ŞenSavunma hakkı, adil/dürüst yargılanma hakkının bir parçası olup kısıtlanamaz. Savunma hakkı başta Anayasa ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun çeşitli hükümlerinde öngörülmüş olup, hem Anayasa Mahkemesi’nin ve hem de İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin kararlarına konu yargılamalarda savunma hakkının önemine işaret edilmektedir. Sanığın savunma hakkının korunması vasıtalarından birisi, duruşmada sanığın sorgusunun yapılmasıdır.
Ceza Hukuku ve Ceza Yargılaması Hukukunda Kamu Görevlisi
20.08.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin, Stj. Av. Cem SerdarUygulamada suç işlediği iddia edilen kişinin kamu görevlisi olup olmadığının tespiti birçok açıdan önem arz etmekte olup; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.6/1-c’nin bu kavramın sınırlarını ortaya koymak konusunda yeterli olmadığı, çünkü madde metninin yoruma açık olduğu, bu tespitin Yargıtay uygulaması ve doktrin görüşleri ile şekillendiği, ancak bazı durumlarda kanunda ve uygulamada yaşanan belirsizliğin hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açtığı görülmektedir.
İnternet Haberciliğine ve Sosyal Ağ Kullanımına Müdahale Sınırı
13.08.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. İrem Şen, Stj. Av. Selvacan Akpınarİnternet kullanımının yaygınlaşması ile birlikte; İnternet Hukukunun önem kazandığı, özellikle de sosyal medyada paylaşılan içeriklerin görüntülenebileceği ve alıntılanabileceği çevrenin genişlediği, sosyal ağ kullanıcılarının sayılarının her geçen gün artması sebebiyle paylaşılan içeriklerin sayısının da arttığı ve dolayısıyla içeriklerin denetiminin zorlaştığı, hukuka aykırı olan veya suç unsuru taşıyan içeriklere yönelik müdahalelerin gerekli hale geldiği kabulünden hareketle bazı hukuki düzenlemelerin getirildiği ve konuya ilişkin yeni düzenlemelerin getirilmesinin amaçlandığı görülmektedir.
Özel Güvenlik Görevlilerinin Kimlik Sorup Kayda Alması
10.80.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanGünümüzde, sosyal yaşamın tecelli ettiği konser, tiyatro, spor müsabakaları, alışveriş merkezleri veya site, konut, rezidans gibi yerleşim yerlerinin girişinde bulunan, kimi zaman sadece dedektörle arama gerçekleştiren ve kimi zaman da kişinin kimlik bilgilerini soran ve kayda alan özel güvenlik görevlilerinin yetkilerinin kapsamı tartışmalıdır.
Orman Yangınlarında Yetki Tartışması ve Vatan
07.08.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen28.07.2021 günü itibariyle başlayan ve özellikle Akdeniz havzasında bulunan ormanlarımız ile bu bölgede yaşayan vatandaşlarımızın ve canlıların ciddi şekilde etkilendiği, zarara uğradığı bir yangın fırtınası ile karşı karşıya kaldık.
İHAM’dan Sonra Anayasa Mahkemesi’nin TCK m.2206 ile İlgili İhlal Kararı
04.08.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenAnayasa Mahkemesi Genel Kurulu 10.06.2021 tarihinde; 2014/6548 numaralı Hamit Yakut başvurusunda, Anayasanın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu hak, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 11. maddesi ile de güvence altına alınmıştır. İhlal kararı, 03.08.2021 tarihli ve 31557 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Kovid-19’a Karşı Aşı Zorunluluğu Getirilebilir mi?
02.08.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenKovid-19; uluslararası boyutlara ulaştığından ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından da pandemi olarak ilan edildiğinden, bu hastalığın salgın haline geldiği tartışmasızdır. Şu an için Kovid-19’un mutlak tedavisinin bulunamadığı, yalnızca birkaç türde inaktif ve aktif aşıların geliştirildiği, aşı üretimlerinin birden fazla ülkede yapıldığı, bunlardan bazılarının “aşı adayı” sayıldığı, bu aşıların tatbik edildiği, bizde de Kovid-19’a karşı aşılamanın aralıksız sürdürüldüğü, zorunlu değil, teşvik edici aşılama yönteminin uygulandığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin de Kovid-19’a karşı Turkovac adıyla bir aşı geliştirmek üzere olduğu, yapılan resmi açıklamalara göre farklı türde ve nitelikte aşıların Kovid-19 pandemisinin yayılmasının önlenmesi ve tehlikeli salgın hastalık düzeyinin azaltılmasında yegane çare olarak görüldüğü anlaşılmaktadır.
Örgüt Üyeliği Tespitinde ByLock
29.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanFETÖ/PDY tarafından gizli haberleşme programı olarak kullanıldığı kabul edilen “ByLock” ile ilgili kararların kamuoyuna yansıdığı ve bu karar üzerinden “ByLock” programının delil değerinin ve gücünün tartışıldığı görülmektedir.
28 Şubat Davasında Kanunilik Sorunu
24.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen“Postmodern darbe” olarak adlandırılan ve 28 Şubat 1997 tarihinde toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan kararlarla, Refahyol Hükümeti’nin Başbakanı olan rahmetli Necmettin Erbakan’ı 18 Haziran 1997 tarihinde istifaya götürdüğü kabul edilen süreçle ilgili, lehe ve aleyhe değerlendirme yapılarak, fail lehine olanın tatbik edileceği mülga Türk Ceza Kanunu m.147’ye ve yürürlükte olan Türk Ceza Kanunu m.312’ye göre yapılan yargılamada Yargıtay 3. Ceza Dairesi (eski 16. Ceza Dairesi), 4 Şubat ve 27 Şubat 1997 tarihinde başlayan süreçte Hükümeti cebren devirme suçunun işlendiğine dair verilen mahkumiyet kararlarını onadı.
Azami Gözaltı Sürelerinin Aşılması Anayasaya Uygun mudur?
16.07.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenGeçici nitelik taşıyan bu Kanun hükmünde; gözaltı sürelerinin, bir ve iki kişinin katıldığı suçlarda 24 saat yerine 48 saat kabul edildiği, hakim kararına bağlı olarak iki defa 48’er saat ve toplu olarak işlenen suçlar ile örgütlü suçlarda 4 günlük gözaltı süresinin kabul edildiği, toplu suçlar için Ceza Muhakemesi Kanunu m.91/3’de öngörülen 4 günlük azami gözaltı süresinin aşılmadığı, ancak yine hakim kararına bağlı olmak üzere, toplu veya örgütlü suçlarda gözaltına alınan veya yakalama emri üzerine yakalanan kişinin gözaltı süresinin her birisi 4’er gün olmak üzere iki defa uzatılabileceği, 31 Temmuz 2018 tarihinden itibaren başlayan ve 31 Temmuz 2021 tarihinde yürürlüğü son bulacak olan bu hükümle, Geçici Madde 19’un giriş kısmında belirtilen suçlardan dolayı yapılan soruşturmalarda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının daha fazla kısıtlandığı, bu hükmün bir olağanüstü hal uygulaması olarak değerlendirildiği, esasen yakalama sonrasında gözaltına alma tedbirinin gerekli olması halinde tatbik edilebileceği, amacına ve fonksiyonuna aykırı uygulanamayacağı, gözaltına alınmanın amacına ulaşılıp soruşturma işlemleri tamamlandığında, şüphelinin serbest bırakılmaması halinde gözaltı süreleri içinde adliyeye sevkinin zorunlu olduğu tartışmasızdır.
Gerekçeli Karar Hakkına İlişkin Savran Kararı
15.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan AkpınarAnayasa Mahkemesi; 28.01.2021 tarihli ve 2018/12600 başvuru numaralı “Salih Savran Bireysel Başvurusu” doğrultusunda başvurucunun esasa ilişkin iddialarının, verilen kararda hukuki değerlendirilmesinin yapılmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ve buna bağlı olarak adil/dürüst yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Uygulanma Zamanı
10.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan AkpınarYazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma zamanına ilişkin açıklamalara yer verilecek, ardından konu bazı suçlar özelinde değerlendirilecektir.
Adli Tatilde Tutuklu İşler Yönünden Süreler İşler mi?
08.08.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin AksütAdli tatil yaklaşırken; adli tatilde sürelerin işlemesi, duruşmaların görülmesi ve dosyaların incelenmesi konusunda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu düzenlemesine ve tutuklu dosyalar yönünden sürelerin işleyip işlememesi ile ilgili olarak verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Yargıtay 1. ve 14. ceza dairelerinin kararlarına değinmek isabetli olacaktır.
Somut Delil Üzerinden Tutuklama Tedbirini Tartışırken
07.07.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenCeza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13. maddesiyle; CMK m.100/3’e, “hususunda” ibaresinden sonra gelmek üzere “somut delillere dayanan” ibaresinin eklenmesinin gerekip gerekmediği, bu yolla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının katalog suçlar yönünden daha iyi korunup korunmayacağı, bu ibarenin eklenmesi sonucunda aranacağı söylenen “somut delil” kriterinden hareketle, cinsel istismar ve cinsel saldırı suçlarından dolayı tutuklama tedbirinin tatbik edilemeyeceği, çünkü bu suçlarda somut delilin bulunmadığı veya çok zor elde edildiği yönünde tuhaf tartışmalar sürerken, aşağıda birkaç örnekle tutuklama tedbiri ile ilgili yürürlükte olan CMK m.100 ve m.101’e aykırı olan veya olabilecek tutuklamalar hakkında ne düşünüleceği, mevzuat ile uygulama arasında ortaya çıkan tuhaf çelişkinin Anayasa m.2, m.13, m.19/3 ve m.138/1 ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.5 karşısında nasıl açıklanacağı gerçekten düşündürücüdür.
Cinsel Taciz Suçunda Sıfatın ve Durumun Sağladığı Kolaylıktan Faydalanma
06.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan AkpınarCinsel taciz suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Cinsel taciz” başlıklı 105. maddesinin gerekçesinde “cinsel yönden, ahlak temizliğine aykırı olarak mağdurun rahatsız edilmesi[1]” olarak tanımlanmaktadır. Bu suçun kapsamına, kişinin vücut dokunulmazlığını ihlal etmeyecek nitelikteki cinsel davranışlar girmektedir. Suça konu olan cinsel davranışın vücut dokunulmazlığını ihlal edecek nitelikte olması halinde; TCK m.105 değil, suça konu fiilin niteliğine göre TCK m.102, 103 veya 104’de düzenlenen cinsel saldırı ve cinsel istismar suçları gündeme gelecektir. Cinsel taciz ile vücut dokunulmazlığını ihlal eden saldırı ve istismar suçları arasında en önemli fark, cinsel amaç taşıyan tacizde mağdurun vücuduna dokunulmaması, saldırı ve istismar suçlarında ise ani veya süreklilik taşısa da basit derecede veya nitelikli olacak şekilde vücuda cinsellik taşıyan fiillerle müdahale edilmesinden kaynaklanır. Rahatsız etme anlamını taşıyan taciz bir tür sarkıntılık olsa da, kanun koyucu sarkıntılık fiilini, mağdurun vücuduna ani ve devamlılık içermeyecek şekilde cinsel maksatlı dokunma olarak tanımlamıştır.
Kapalı Mahal Aramasında Hazırun Sorunu
05.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Dördüncü Kısmında, maddi gerçeğe ve adalete ulaşılabilmesi veya muhakeme sürecinde verilen kararların icra edilebilmesini sağlamak amacıyla koruma tedbirlerine yer verilmiştir. Koruma tedbirleri; maddi hakikate ve adalete ulaşılabilmesi için delillerin toplanması ve şüpheli veya sanığın adalet önüne çıkarılabilmesi için kabul edilmiş ceza yargılaması vasıtaları olup, olumlu amaçlar uğruna yasal dayanakla kişi hak ve hürriyetlerinin kısıtlanabilmesini öngörür.
Özel Güvenlik Görevlileri Gazi Sayılabilir mi?
02.07.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin, Stj. Av. Cem SerdarBu yazımızda; özel güvenlik görevlilerinin, bir terör saldırısı neticesinde yaralanması, engelli duruma düşmesi gibi durumlarda, gazilik unvanı alıp, bu unvandan kaynaklanan haklardan yararlanıp yararlanamayacakları konusu, Anayasa, ilgili mevzuat ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kanun teklifleri kapsamında değerlendirilecektir.
Katalog Suçlarda Tutuklamanın “Somut Delil” Şartı
01.07.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenCeza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi m.13’de; “5271 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına ‘hususunda’ ibaresinden sonra gelmek üzere ‘somut delillere dayanan’ ibaresi eklenmiştir.” cümlesi yer almaktadır.
Vergi Kaçakçılığı, Kara Para Aklama Suçunun Öncül Suçu Olur mu
29.06.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Cem SerdarSuçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama veya bilinen adıyla “kara para aklama”, Kanunun yasakladığı ve suç saydığı faaliyetten elde edilen gelirin meşru ve hukuka uygun elde edilmiş gibi piyasaya ve sisteme sokulması, yani paranın ve malvarlığının üzerinde bulunan “suç lekesi” olarak adlandırılabilecek olan kavramın, deyim yerinde ise yıkanıp temizlenmesidir. Örneğin uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretinden, lisanssız kumar oynatmaktan, silah veya insan kaçakçılığından elde edilen gelirin, yurtiçinde veya yurtdışında temiz hale getirilerek, suçtan elde edilen malvarlığı üzerinde bulunan hukuki ve meşru sakıncanın ortadan kaldırılmasıdır.
4. Yargı Paketi: CMK ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Teklifi
23.06.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenCeza Muhakemesi Kanunu’nun ve Bazı Kanunlar Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, 18.06.2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunuldu. Teklifte toplam 27 madde olup, bunlardan 26. madde yürürlük, 27. madde yürütme ile ilgilidir. Teklifin ilk 5 maddesi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nu, 6 ila 9. maddeler 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nu, 10 ila 24. maddeler 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nu ve 25. maddesi ise 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkına Kanunu’nu değiştirmekte ve bu Kanunlara bazı ek hükümler getirmektedir.
Hürriyeti Tahdit Suçunun Mağduru ve Korunan Hukuki Yarar
19.06.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan AkpınarTürk Ceza Kanunu’nun 109. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.” ifadesine yer verilmekle, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma/hürriyeti tahdit suçunun temel hali düzenlenmektedir.
Doğrudan Kast, Olası Kast ve Bilinçli Taksir Tartışması
14.06.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenBilinçli taksir ile muhtemel kast arasında farkı ortaya koyacak ve karışıklığı önleyecek, ceza sorumluluğuna ve adalete uygun kriterler ortaya koymak oldukça önemlidir. Bu açıdan yapılan nazari tartışmaların dikkate alınması gerekir. Esas itibariyle; kasttan doğan sübjektif sorumluluk konusunda “kastın muhtemeli olamayacağı” gerekçesiyle, doğrudan veya gayrimuayyen/belirli olmayan kast nazariyesini kabul etsek de, bugün 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında muhtemel/olası kasta ve 22. maddesinin 3. fıkrasında da bilinçli/şuurlu taksire yer verildiğinden, teorik ve pratik açıdan bilinçli taksir ve olası kast tartışmasını yapmak zorunluluğu doğmuştur. Bunun dışında bizce; bir çarşıya, pazara, bankanın içine veya önüne veya sokağa bomba koyularak veya yerleştirilerek, belirli bir kişinin ölmesi veya yaralanması veya belirli olmayan sayıda insanın hayatını kaybetmesi veya yaralanması düşünülüp istenildiğinde, burada olası kasttan değil, “gayrimuayyen kast” adı altında gerçekleşen netice kadar TCK m.21/1’in tatbiki gündeme gelecektir.
Olası Kast ile Bilinçli Taksir Kesişmeleri
11.06.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanTürk Ceza Hukukunda suçun manevi unsurları kast esas, taksir istisna olmak üzere iki ana sorumluluktan oluşmaktadır. Manevi unsurların türleri, haksızlık muhtevasına bağlı olarak; kast, olası/muhtemel kast, bilinçli/şuurlu taksir ve basit taksirdir.
Temyizde Duruşmasız İnceleme Sorunu
12.06.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenBu yazıda tartışma konumuz; tutuklu sanığın temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması halinde SEGBİS, yani uzaktan eşzamanlı sesli ve görüntülü yöntemle duruşmaya katılıp katılamayacağı, 2. fıkrada öngörülen yasağın SEGBİS’i de kapsayıp kapsamadığı, bunun sanığın savunma hakkını zedeleyip zedelemeyeceği veya dürüst yargılanma hakkına aykırı olup olmayacağı değil, 299. maddenin 1. fıkrasında düzenlenen duruşmalı inceleme sınırlamasının tatbiki ile sınırlı olacaktır.
Cumhuriyet Başsavcısının ve Başsavcılığının İtiraz Yetkisi
05.06.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanCumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun üçüncü kısmının, birinci bölümünde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.308 ve 308/A’da düzenlenmiştir. CMK m.308; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisini düzenlerken, CMK m.308/A bölge adliye mahkemesi cumhuriyet başsavcılığının itiraz yetkisini düzenlemektedir. Başsavcı ve başsavcılık itirazları, olağanüstü kanun yolu olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı henüz kesinleşmemiş kararlara, yani bozma kararlarına karşı da itiraz kanun yoluna başvurabilir.Prof. Dr. Ersan Şen Stj. Av. Mehmet Vedat Ervan Cumhuriyet Başsavcısının ve Başsavcılığının İtiraz Yetkisi Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun üçüncü kısmının, birinci bölümünde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.308 ve 308/A’da düzenlenmiştir. CMK m.308; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisini düzenlerken, CMK m.308/A bölge adliye mahkemesi cumhuriyet başsavcılığının itiraz yetkisini düzenlemektedir. Başsavcı ve başsavcılık itirazları, olağanüstü kanun yolu olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı henüz kesinleşmemiş kararlara, yani bozma kararlarına karşı da itiraz kanun yoluna başvurabilir. CMK m.308’de düzenlenen itiraz yetkisi, CMK m.267’de düzenlenen ve hakim kararları ile kanunun gösterdiği hallerde mahkeme kararlarına karşı gidilen olağan itiraz kanun yolundan farklıdır. Bu olağanüstü kanun yoluna yalnızca Yargıtay ceza dairelerinin temyiz veya kanun yararına bozma kararlarına karşı gidilebilmektedir . 1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca bu kanun yoluna, Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı, yalnızca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından re’sen veya talep üzerine gidilebilir. Dosya temyiz kanun yoluna başvurulması ile Yargıtay’a gönderildiğinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğnağmesi onama veya bozma yönünde olabilir, ancak daha sonra tebliğnamenin aksi istikametinde Başsavcı itirazı yoluna başvurulabilmesi mümkündür. Elbette tebliğname yönünde Yargıtay ilgili ceza dairesinin karar vermemesi halinde, buna karşı Başsavcı itiraz yoluna gitmek daha kolay iken, tebliğname yönünde çıkan bir ceza dairesi kararına karşı da sonradan re’sen veya talepte gösterilen sebeple Başsavcı itiraz yoluna başvurulabilir. Tebliğnamenin aksi yönünde Başsavcı itirazına gidilebilir, yani tebliğnamede yer alan düşünce Başsavcı itirazı
Cumhuriyet Başsavcılarına Ek Yetki Verilmesine Dair Kanun Teklifi
29.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen25.05.2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2. ve 3. maddelerinde yukarıda değindiğimiz konu ile ilgili hükümlere yer verildiği görülmektedir. Teklifin genel gerekçe kısmında; 5235 sayılı Adli Yargı ve İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 18. ve 40. maddelerine yapılacak eklemeler ile ilgili herhangi bir açıklamaya yer verilmeksizin, Ceza İnfaz Hukuku üzerinde durularak, İnsan Hakları Eylem Planı’nda yer alan bazı faaliyetlerin gerçekleştirilmesinin amaçlandığı üç paragrafla açıklanmıştır.
Hükümlülerin İyi Hal Değerlendirmesinde Yeni Kriterler
29.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün15.04.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 14. maddesine eklenen 6. fıkraya göre; hükümlülerin, suç ve ceza türlerine göre, açık ceza infaz kurumlarına ayrılıp ayrılmamalarına, açık ceza infaz kurumlarında geçirecekleri sürelere, kapalı ceza infaz kurumlarına gönderilmelerine, doğrudan açık ceza infaz kurumlarına alınmalarına, doğrudan açık ceza infaz kurumlarına alınanların kapalı ceza infaz kurumlarına gönderilmelerine ve diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte düzenlenecektir. Kanun maddesinde belirtilen açık ve kapalı ceza infaz kurumlarında geçirilecek süreler ile açık kurumlara ayrılma, kapalı kuruma gönderilme ve sair konulara ilişkin usul ve esaslar, Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nde yer almaktadır.
Özel Hukuk Kişilerinin Öğretim Hizmeti Vermesi
26.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. İrem ŞenKamu kurumu, kamu idarelerinden ayrı bir biçimde örgütlenerek tüzel kişiliği olan, kişiselleştirilmiş kamu hizmet ve faaliyetidir. Bir kamu kurumundan bahsedebilmek için Devletten ayrı bir kamu tüzel kişiliğine sahip olmak koşulu aranır.
Elkoyulan Eşyanın İadesi veya Elden Çıkarılması
21.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan Akpınar5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında ayrı maddelerde düzenlenen; hem taşıdığı amaç ve hem de uygulama yöntemleri bakımından farklılık arz eden “elkoyulan eşyanın iadesi” ile “elkoyulan eşyanın elden çıkarılması” kavramları, uygulamada karıştırılabilmektedir. Bu nedenle yazımızda; elkoymanın tanımı ve amacı ile birlikte, elkoyulan eşyanın iadesi ve elkoyulan eşyanın elden çıkarılması kavramları arasında bulunan farklar açıklanacaktır.
Bekçi Zor ve Silah Kullanabilir mi
19.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanBekçilerin görev ve yetkileri 7245 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’nda düzenlenmektedir. Bu Kanunda; bekçi adaylarında aranacak şartlar, sınav, atama ve adaylık süreci, bekçilerin görev ve yetkiler ile başka görevde çalıştırma yasağı ile çalışma saatleri gibi çeşitli hükümler yer almaktadır.
İllegal Yapılanmalar Hakkında Kısa Bir Değerlendirme
16.05.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenYasanın tanımladığı, Yargıtay kararlarına ve bilimsel görüşlere uygun şekilde belirlenen, organize olmuş, kamu düzeni, barışı ve huzuru başta olmak üzere, kişi hak ve hürriyetlerini tehdit eden, insanları korkutan, baskı altına alan, hatta bir kesimin desteğini ve sempatisini kazanabilen, Devletin yanında veya içinde yer almaya, bu yolla gücüne güç katmaya, bunun için de kamu otoritesini temsil edenleri, kamu kudreti kullananları elde etmeye, onları kendi lehlerine çalışmaya yönlendiren, bu yolda maddi kaynaklarını sarf eden, siyasi ilişkiler kuran, Devleti temsil eden otorite ile ters düştüğünde, Devlette yer bulamadığı veya Devletin kendisine müdahale ettiği zamanlarda da tehdit eden, düşmanlaşabilen illegal yapılanmalara karşı Ceza Hukukunun, Ceza Yargılaması Hukuku ile Ceza İnfaz Hukukunun özel hükümler ve müesseseler ortaya koyması, bunların da yargı erki ve adli kolluk teşkilatı tarafından cesaretle ve tavizsiz olarak, içeriden ve dışarıdan gelen her türlü telkine ve baskıya rağmen tatbiki; “suça iştirak”, “sokak çetesi” derecesini aşıp, hiyerarşik yapılanma ile kendisini kuran kimliğe bağlı, bir amacı olan, bulunduğu yerde ve bölgede özel statü ve ayrıcalık kazanmaya çalışan, bazen de konvansiyonel, yani geleneksel olmayan nitelik ve yöntemleri ile Devlete sızabilen, meşru görüntü altında illegal faaliyetler yürüterek, birçok suçu işlemeyi göze alan, sadece vatandaşları değil, Devleti idare edenler ile siyasileri, hatta yargı erkini bile kendisine karşı sessiz kalma, sindirme gayreti güden, Devleti temsil eden müesseselere sızma ve o müesseseleri kontrol altına alma faaliyetleri yürütüp, alan ve etkinlik kazanmayı benimsediği, kimisinde legal görünümlü illegal maksadına ulaşmayı hedefleyen suç ve terör örgütlerini etkisiz kılabilmenin en mühim yoludur.
Kademeli Normalleşme Tedbirleri Genelgesi
16.05.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenKüresel şirketlerin kazandığı, hemen her şeyin sanallaştığı veya e-ticarete ve internete konu edildiği bir dünyada, sağlık sistemimizle birlikte en önemli meselemiz olan yüz yüze eğitim öğrenimde sınıfta kaldık, alışveriş merkezlerini açtık, okulları açamadık, esnaf zaten dertli, aşılamada yeterli seviyeye bir türlü gelemedik, verilerde yaşanan güven erozyonu ise bunun üzerine tuz biber ekti. Sözde kapatıldık, kapandık, ama aşı nerede, aşılama olmadan kapanmanın kalıcı yararı olabilir mi? Hayır! Hakikaten aşımız nerede, iyi başladığımız söylenen Pandemi sürecinde neden sınıfta kaldık?
Telefon Dolandırıcılığı Suçlarına Karşı Öneri
14.05.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenKamuoyunda “telefon dolandırıcılığı” olarak bilenen yöntemin çok can yaktığı, insanları maddi ve manevi açıdan ciddi mağduriyetlere uğrattığı, yurtiçinde ve yurtdışında organize olan, bazen görünür şekli ve faaliyeti hukuki ve meşru ve bazen de tümü ile korkutma, baskı altına alma veya aldatma niyeti üzerine kurulu, hukuki ihtilaf ve yapılış şekline göre basit aldatma veya kandırma olarak değerlendirilemeyecek, iştirak veya suç örgütü faaliyetleri kapsamında işlenen nitelikli dolandırıcılık suçlarının arttığı, insanların telefonla kandırılıp ellerinden para ve kıymetli eşyasının alındığı, hatta bazı durumda yağma suçunun unsurlarını oluşturabilecek tehdit ve korkutma yöntemlerine de başvurulduğu görülmektedir.
Gümrük Muafiyeti ile Ülkeye Sokulan Eşyanın Ticareti
12.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan AkpınarÜlkemizde bugüne kadar posta veya hızlı kargo yoluyla gelen eşyaya gümrük muafiyetleri uygulanmış olup, muafiyetin sınırı veya konusunda zaman içinde değişikliklere gidilmiştir. Posta veya hızlı kargo yoluyla gelen eşyaya yönelik muafiyet ve istisnalar, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 167. maddesinde düzenlenmektedir. Bununla birlikte, 2009/15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararın 45, 62 ve 63. maddeleri ile 24.03.2014 tarihli ve 2014/7 sayılı Genelge de bahsi geçen muafiyetlere dayanak olabilmektedir.
Ermeni Tehcirine Hukuki Bir Bakış
10.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanSoykırım; bir planın icrası kapsamında, milli, etnik, ırki veya dini bir topluluğun tümden veya kısmen ortadan kaldırılması amacıyla, topluluk üyelerine karşı özellikle kasten öldürme suçlarının sistematik olarak işlenmesi suçuna denir. Tehcir/zorunlu göç, insanların göç ettirilmesi ve göç etmelerinin sağlanmasıdır. Soykırım olarak nitelendirilen milli, etnik, ırki veya dini bir grubun yok edilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanma veya bir gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesi ile bir yasal dayanağa sahip zorunlu sevk ve iskan fiillerinin, yani tehcirin/mecburi göçün bağlantısı yoktur.
Hata
06.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan AkpınarCeza Hukukunda “hata” kavramı, kastı kaldıran hata ile kusurluluğu etkileyen hata olmak üzere iki ana başlıkta değerlendirilmektedir. Hata konusu Türk Ceza Kanunu’nun 30. maddesinde düzenlenirken, bu madde ile hatanın farklı hususlara ilişkin olabileceği öngörülmüştür. Kanun maddesinin fıkralarına göre genel bir şema oluşturmak bakımından doktrinde Özgenç’in ayırımından yararlanılabilir.
Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliği
05.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünDevlet Memurları Disiplin Yönetmeliği; 30 Nisan 2021 tarihinde, 3935 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile yürürlüğe girmiş olup, 17 Eylül 1982 tarihinde Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilen Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
Alacağın Tahsili Amaçlı Cebirde veya Tehditte (TCK m.150/1) Haksız Tahrik Uygulanır mı?
26.01.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Araş. Gör. Erkam ErdemYağma suçu, mülkiyet hakkının Ceza Hukuku yoluyla korunması bakımından önemli bir suç tipidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.148’de düzenlenen bu suç , farklı suç tiplerini ihtiva etmesi yönüyle bileşik suçtur. Bu nedenle, mağdurun cebir veya tehdit yoluyla malı teslime ya da karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde suç oluşacak (m.148/1) ve fail gerçekleştirdiği cebirden veya tehditten dolayı ayrıca cezalandırılmayacaktır.
Gümrüklenmiş Eşya Değerinin Cezaya Tesiri
03.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert MavişÜlkemizde son yıllarda kaçakçılık fiilleri nitelik ve nicelik bakımından değiştiğinden, fiillerin ağırlığı ve sayısı arttığından, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda güncellemeler yapılması gereği doğmuştur. Kanun koyucu bu kapsamda; bazı maddelerde değişikliğe giderken, bir kısım eklemeler ile yeni nitelikli haller öngörmüştür. Bu düzenlemelerden birisi de 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun m.89 ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3. maddesine 22. fıkra olarak eklenen cümledir. 3. maddeye 22. fıkra olarak, “Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyanın değerinin fahiş olması halinde, verilecek cezalar yarısından bir katına kadar artırılır.” cümlesi eklenmiştir. Kanun koyucu, suça konu eşyanın suç tarihinde gümrüklenmiş değerinin fahiş/çok fazla olması durumunda verilecek cezada artırıma gidilmesini düzenleyerek, kaçakçılık fiili ile ortaya çıkan ağır netice/ihlalle orantılı bir ceza tayinini kabul etmiştir.
Ses ve Görüntü Kaydı Alınması Konulu EGM Genelgesi
03.05.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenEmniyet Genel Müdürlüğü’nün 27.04.2021 tarihli, “Ses ve görüntü kaydı alınması” konulu Genelgesine göre; polisin görevini ifa ederken ses ve görüntü kaydı alınmasına ilişkin davranışlara fırsat vermemesinin, eylemin ve durumun niteliğine göre kayıt yapan kişinin engellenmesinin ve adli işlemlere başvurulmasının gerektiğinin ifade edildiği görülmektedir. Bu Genelge, bir alt normun nasıl çıkarılabileceğine dair öngörülmüş olan sistematiğe açıkça aykırıdır. Genelgede yer alan Anayasa m.20, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun özel hayatın gizliliğine ve kişisel verilen ihlaline dair suçların, 27.04.2021 tarihli Genelgenin dayanağı yapılabilmesi mümkün değildir. Bu Genelgeyi ve içeriğini ciddi bir şekilde değerlendirmek gerekir. Genelgenin, soyut ve somut hukukilik ile meşruluk zemininde tartışmalı olup olmadığına bakılmalıdır.
Pandemi Sürecinde
01.05.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen11 Mart 2020 tarihinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti’nin karşılaştığı salgın hastalığın önlenmesinde Anayasa m.119 gereğince olağanüstü hal ilan edilmemiş olup, olağan hukuk düzeninin kurallarının tatbiki yolu tercih edilmiş, fakat bu sırada tehlikeli salgın hastalığa karşı yeterli yasal düzenlemeye gidilmeyerek sorunlar, “tebliğ” ve özellikle “genelge” adı ile bilinen alt hukuk kurallarıyla giderilmeye çalışılmıştır.
Kanun Yollarında Sebep Gösterme Zorunluluğu
30.04.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenBu yazımızda; olağan kanun yollarında sebep gösterme zorunluluğunun olup olmadığı ve uygulamada doğru olduğu zannedilmesine rağmen, esasen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca yanlış olarak tatbik edilen istinaf kanun yolu ile temyiz kanun yolunun farklılıkları açıklanacak olup, temyiz kanun yolunda sebep gösterme zorunluluğu yönünden Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile Anayasa Mahkemesi’nin çelişen kararlarına yer verilecektir.
“Gecikmesinde Sakınca Bulunan Hal” Kavramı
28.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. İrem Şen“Gecikmesinde sakınca bulunan hal” kavramı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun muhtelif hükümlerinde yer alan ve varlığından bahisle soruşturmalarda hakim kararı yerine cumhuriyet savcısı kararları ile iş ve işlemler yapılmasına sebebiyet veren hal olarak kendisini göstermektedir.
Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK)
26.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra ŞahinMali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK), 19.11.1996 tarihinde yürürlüğe giren 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun ile kurulmuş, 17 Şubat 1997 tarihinde faaliyetine başlamış, görev ve yetkileri 18.10.2006 tarihinde yürürlüğü giren 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ile yeniden belirlenmiştir. Bugün her iki Kanun da yürürlükte olup, 16.02.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’da da MASAK’ın görev ve yetkileri ayrıca gösterilmiştir. Şu an MASAK’ın görev ve yetkileri, 10.07.2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin (Kararname) 231. maddesinde düzenlenmiştir .
Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Suçlarında Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Tatbik Zamanı ve Kapsamı
21.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Ertekin Aksüt5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Etkin pişmanlık” başlıklı 192. maddesi; uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarını işleyen şahısların, yargı makamlarına yardımları karşılığında cezasının kaldırıldığı veya azaltıldığı özel düzenlemeyi içermekte olup, buna göre uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak eden ve kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran şahısların yaptığı yardımlar ve yardımların yapılma zamanı, faillerin yaptırımlarını ve hukuki durumlarını lehlerine etkilemektedir.
Milli Savunma Vasıtalarını Tahrip ve Suç İşlenmesine Göz Yumma
20.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 302 ila 339. maddelerinde; Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasa ile kurulu düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, Milli savunmaya karşı suçlar ile Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları ile bu suçların cezaları tanımlanmıştır. Millete ve Devlete karşı suçlar başlıklı Dördüncü Kısımın altında Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerde yer alan bu suçların tatbiki, 17/25 Aralık 2013 ve özellikle de 15 Temmuz 2016 darbeye teşebbüs suçlarında sıkça gündeme gelmiş olup, bu suçlarla ilgili birçok yargılama yapılmış ve yapılmaktadır. Şimdiye kadar bu maddelere ilişkin eleştiri ve önerilerimizi ortaya koymuştuk.
Sarkıntılık Suçunda Ölçütler
15.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Mert Maviş28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 58 ve 59. maddeleri ile değiştirilen Türk Ceza Kanunu m.102 ve 103′e, "sarkıntılık" adı altında yeni bir suç tipi eklenmiştir. Esasında bu suç tipi, yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu′nun 421. maddesinde, “Kadınlara ve erkeklere söz atanlar üç aydan bir seneye ve sarkıntılık edenler altı aydan iki seneye kadar hapsolunur.” ve daha ağır fiil olarak da m.415’de, “Her kim 15 yaşını bitirmeyen bir küçüğün ırz ve namusuna tasaddiyi mutazammın bir fiil ve harekette bulunursa iki seneden dört seneye ve bu fiil ve hareket yukarki maddenin ikinci fıkrasında yazılı şartlar içinde olursa üç seneden beş seneye kadar hapsolunur.” ve m.416’nın ikinci fıkrasında ise, “Yine bu suretle ırz ve namusa tasaddiyi tazammun eden diğer bir fiil ve harekette bulunursa üç seneden beş seneye kadar hapsolunur.” şeklinde düzenlenmiş idi. İlki, söz atma ve sarkıntılık ve ikincisi de, ırza tasaddi (vücuda organ sokma aşamasına gelmeyen, ancak yoğunluk taşıyan cinsel içerikli davranışlar) olarak bilinmekte idi.
İkiz Tutuklama
14.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanUygulamada; kişiler hakkında uygulanan tutuklama tedbirine son verildikten sonra aynı tutuklama sebebi esas alınarak ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tutuklama nedenleri” başlıklı 100. maddesinde öngörülen şartlar sağlanmadan ikinci kez tutuklama tedbiri tatbik edildiği görülmektedir ki, “ikiz tutuklama” adı ile de bilinen bu uygulama “hukuk güvenliği” ilkesine aykırılığa ve hukuka duyulan güvenin toplumda zayıflamasına yol açmaktadır.
Apartman, Site ve İşyerlerinde Güvenlik Kamerası Kullanılması
10.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan AkpınarSon yıllarda apartman ve sitelerde güvenlik kamerası kullanılması yaygın hale gelmiştir. Güvenlik kameraları; huzur ve sükunun sağlanması, suçların önlenebilmesi, işlenmiş suçların faillerinin saptanabilmesi gibi amaçlarla yerleştirilmekte olup, bununla birlikte kişilerde özel hayatlarının gizliliğinin ihlal edildiği yönünde kaygı uyandırabilmektedir.
İHAS m.53 Çerçevesinde Hukuka Aykırı Delillerin Kullanılması
06.04.2021 / Av. Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahinİnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin 16.02.2021 tarihli, 69762/12 başvuru numaralı Budak/Türkiye kararı, hukuka aykırı delilin yargılamada kullanılmasının adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmesi konusunda önemli tespitler içermektedir.
Suç İçin Anlaşma Suçu Kapsamında Darbeye Teşebbüs Suçları
05.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra ŞahinTürk Ceza Kanunu’nun “Suç için anlaşma” başlıklı 316. maddesine göre; “(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere iki veya daha fazla kişi, maddi olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa, suçların ağırlık derecesine göre üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir. (2) Amaçlanan suç işlenmeden veya anlaşma dolayısıyla soruşturmaya başlanmadan önce bu ittifaktan çekilenlere ceza verilmez”.
HSK Seçimleri Yaklaşırken
02.04.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenHSK seçimlerinde; ilk bakışta, Cumhurbaşkanının birinci sınıftan hakim ve cumhuriyet savcıları arasından seçeceği dört üyede sorun yaşanmayacağı düşünülebilir, ancak TBMM′nin seçeceği üye sayısının yedi olması, Cumhur ve Millet İttifaklarının kendi içlerinde blok hareket etme ihtimalinin yüksekliği, Anayasa m.159’a göre Karma Komisyonda adayları ve Genel Kurulda üyeleri seçme çoğunluğunun her iki İttifakta da olmadığı dikkate alındığında, üye seçimi her iki İttifakın tercihi ve isteği dışında gerçekleşebilir.
Ankesörlü veya Sabit Hattan Ardışık, Periyodik ve Tekil Arama
01.04.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra Şahin“Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Ardışık Arama Kararı” başlıklı yazımıza konu kararda ; FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün askeri yapılanmasına ilişkin genel bilgilere yer verildiği, askeri yapılanmanın örgütsel toplantı için kullandığı iletişim kurma yönteminin anlatıldığı, bu şekilde kurulan iletişimin özelliklerinden bahsedildiği (ardışık/periyodik/tekil), deşifre edilmeyi önlemek amacıyla kullanılan yöntemlerin ortaya koyulduğu, somut olayda sanığın başka askeri personelle ardışık arandığı, aramaların tümünün cevapsız çağrı olduğu, sanığın neden arandığına dair makul bir açıklama getiremediği, mahrem yapıda öğretmen olan H.D. isimli şahsın, sanığı teşhis ederek örgütsel toplantılara katıldığını söylediği, tüm bu nedenlerle sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olarak cezalandırılmasının hukuka uygun olduğu ifade edilmiştir.
Çocuğun Soybağını Değiştirme Suçu ve Dava Zamanaşımı Sorunu
29.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan Akpınar5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Çocuğun soybağını değiştirme” başlıklı 231. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; “Bir çocuğun soybağını değiştiren veya gizleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”. Kanunun “Dava zamanaşımı” başlıklı 66. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendine göre, beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır. TCK m.67’de dava zamanaşımı süresinin durması ve kesilmesi sebepleri düzenlenmiştir. TCK m.67’de gösterilen sebepler gerçekleştiğinde, ya durma sebebi ortadan kalktıktan sonra dava zamanaşımı kaldığı yerden işlemeye devam eder ya da en fazla dava zamanaşımı süresinin yarısı kadar olmak üzere kesilme sebebiyle tekrar başlayan zamanaşımı uzar.
Uluslararası Andlaşmaların Yürürlüğünde ve Sonlandırılmasında Yetki İhtilafı
28.03.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenAnayasa m.87’de ve m.90’da; Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından milletlerarası andlaşmaların onaylanmasının uygun bulunmasında, hangi andlaşmaların onay kanunu kapsamına girdiğinden ve hangi andlaşmaları yürütme organı olan Cumhurbaşkanının TBMM’den onay kanunu olmaksızın yürürlüğe koyulabileceğinden bahsedildiği, bunlara ilişkin hükümlere yer verildiği görülmekle birlikte, andlaşmaların nasıl sonlandırılabileceğine veya andlaşma hükümlerinin yürürlüğünün hangi merasimle durdurulabileceğine ilişkin hükümlere Anayasa m.87’de ve hatta m.90’da yer verilmediği görülmektedir.
Bir Türlü Yapılamayan Baro ve TBB Seçimleri
27.03.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenAşağıda sıralayacağımız üç madde; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 19.03.1969 tarihinde kabul ettiği, 07.04.1969 tarihli ve 13168 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’na ait olup, an itibariyle dayanağını 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 64. madde delaleti ile 27 ve 77. maddelerinden alan il umumi hıfzıssıhha kurullarının, Kovid-19 Pandemisi (salgın hastalığı) ve kamu sağlığı gerekçeleriyle verdiği erteleme kararlarına dayanarak, ilçe seçim kurullarının kararları ile uygulanamamakta, barolar ile Türkiye Barolar Birliği’nin olağan toplantıları ve seçimleri yapılamamaktadır. Her ne kadar Türkiye Barolar Birliği Başkanı seçime hazır olduğunu belirtip seçim istese de, Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve yönetimi ile diğer organlarını seçecek delegeler belirlenemediği ve usule uygun toplantı Ankara’da yapılamadığı için, şu an 1136 sayılı Kanunun emredici hükümlerine rağmen erteleme ve seçim bekleyişi devam etmektedir.
Bir Uluslararası Sözleşme Nasıl Feshedilebilir?
23.03.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenBir uluslararası andlaşmanın hükümlerinin durdurabilmesi veya sona erdirilebilmesi; Uluslararası Hukuk bakımından sözleşmede öngörülen merasime uygun olarak, iç hukukta yer alan sözleşmenin yürürlüğe girme ve kaldırılma şekline bağlı kalmak şartıyla mümkün olabilir.
HDP’nin Kapanması Halinde Kapatılma Davası Düşer mi?
22.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun “Kapanma kararının kapatmaya ilişkin hükmün sonuçlarına etkili olamayacağı:” başlıklı 108. maddesine göre; “Bir siyasi partinin kapatılması için dava açıldıktan sonra partinin yetkili organı tarafından verilen kapanma kararı, Anayasa Mahkemesinde açılmış bulunan kapatma davasının yürütülmesine ve kapatma kararı verilmesi halinde doğacak hukuki sonuçlara engel değildir”.
Milletvekilliğinin Düşmesi ve Düşmenin Denetimi
22.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanAnayasa Mahkemesi’ne göre; “Anayasa; Devlet yapısının temelidir. Devlet kuruluşlarının yapısı ve düzeni, bu kuruluşların yetkileri ve birbirleriyle olan ilişkileriyle karşılıklı durumları devlet ve kişilerin haklarıyla ödevleri, bu hukuksal yapının bütününü oluşturur” .
İstanbul Sözleşmesinin Feshinin Hukukiliği Tartışması
20.03.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenBu yazımızda, Cumhurbaşkanı kararı ile İstanbul Sözleşmesinin feshedilip feshedilemeyeceği hususuna yer verilecektir. “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” başlıklı ve “İstanbul Sözleşmesi” olarak da bilinen Sözleşme; Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından 11.05.2011 tarihinde İstanbul’da imzalanmış ve Sözleşmeye ilişkin Kanun Tasarısı, 24.11.2011 tarihinde 6251 sayılı Kanunla Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda yapılan açık oylamada tüm siyasi partilerin mutabakatı ile 1 çekimser, 246 milletvekilinin oyu ile kabul edilerek yasalaşmıştır.
Toplu Bozma
18.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanCeza Yargılaması Hukukunda maksat, maddi hakikate ve adalete ulaşmaktır. Bu nedenle; ilk derece mahkemelerinin verdiği kararlar, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ve bu aşamada kesinleşmeyen kararlar da Yargıtay tarafından denetlenmektedir. Bölge adliye mahkemesinin gerçekleştirdiği inceleme, hem maddi ve hem de hukuki denetimi kapsamakta iken, Yargıtay incelemesi yalnızca hukuki denetimi kapsamaktadır.
Terör Örgütü Propagandası Suçunda Yol Ayırımı, Yasallık ve Öneriler
16.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şenİnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 10. ve Anayasanın 26. maddeleri ile güvence altında bulunan ifade hürriyetinde prensip; ifade hürriyetinin kısıtlanması olmayıp, en geniş şekilde kullanılabilmesinin ve korunmasının sağlanmasıdır. İfade hürriyetine getirilen kısıtlamaların, Mukayeseli Hukukta iki ortak ve bir de ülkelere göre değişen sebepleri vardır. Ortak kısıtlama sebepleri; cebir, şiddet, tehdit ve terör faaliyetleri ile amaçlarını destekleyen açıklamalar ve hakaret ile iftira içerikli söz ve yazılarken, ülkelere göre değişkenlik gösteren veya bazı ülkelerde suç olarak kabul edilmeyen devletin ve milletin egemenlik alametleri ile organlarının saygınlığına karşı işlenen suçlardır.
2021 Yılı HSK Seçimleri
14.03.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenAnayasa m.159’a göre 13 üyeden oluşan Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyelerinin seçimi için 4 yıllık süre yakında dolacak ve Nisan 2021’in ikinci haftasında 13 üyeden 7’sinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmesi sürecine başlanacak, 2 üye hariç diğer 4 üye de Cumhurbaşkanı tarafından seçilecektir.
Örgüte Yardım Suçu ve Üyelikten Farkları
12.03.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenYargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 30.09.2020 tarihli, 2020/1029 E. ve 2020/4660 K. sayılı kararında özetle; Banka Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun 29.05.2015 tarihli kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş.′de gerçekleştirilen mutat hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilmeyeceği, örgüt talimatı doğrultusunda, örgüte yarar sağlamak amacıyla hesap açma işlemlerinin yapıldığının ortaya koyulması gerekliliği karşısında; şirketin de ortağı olan sanığın, öncelikle örgütle iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş.’de ve diğer bankalarda bulunan şahsi ve ortağı olduğu şirketlerdeki hesaplarına ilişkin açılış tarihlerinden itibaren hesap hareketlerini gösteren kayıtların getirtilerek, kendisinin ve şirketlerinin finansal durumu, iş hacmi, başka bankalarda aynı tarihlerde gerçekleştirdiği bankacılık faaliyetleri ve mevduat işlemleri, adı geçen bankadaki hesapların kapanış ile mevduatların sonlandırıldığı tarih hususlarında, konusunda uzman bilirkişiden rapor alınıp, sanık savunmaları ve tüm dosya kapsamı nazara alınarak, sanığın örgüt ile iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş.′de gerçekleştirilen hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet veya örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği gözetilerek,
İstinaf Kararlarının Diğer Sanıklara Sirayeti ve Direnme Sorunu
09.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanCeza Muhakemesi Hukukunda sirayet konusu; kanun yoluna başvurmayan sanık veya sanıkların, kanun yoluna başvurmuş olan sanığın, başvurusu sonucunda elde ettiği lehe hükümden yararlanmasını ifade eder. Bu bakımdan lehe kararın sirayeti, “davasız yargılama olmaz” ilkesinin bir istisnasıdır. Bozma kararının sirayeti; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlıklı 306. maddesinde, temyiz kararları yönünden düzenlenmiştir.
Son Değişikliklere Göre Altın İthalatı
05.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Selvacan Akpınarİşlenmemiş altın ithalatı ve ihracatı, ülkemiz için önem taşıyan iktisadi faaliyetlerdendir. Altın ; hukuk düzenimizce ithali, yani yurtdışından getirilmesi veya getirtilmesi yasak madde ve madenlerden değildir.
Kurucu İrade ve Yeni Anayasa
01.03.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halkoylamasıyla gerçekleştirilen Anayasa değişiklikleri sonrasında Türkiye Cumhuriyeti, parlamenter sistemi terk edip, yeni yönetim sistemi sonrasında başkanlık sistemine (her ne kadar cumhurbaşkanı hükümet sistemi denilse de) geçmiştir. Ülkede bir rejim değişikliği olmamıştır.
Cumhurbaşkanının Üçüncü Defa Seçilmesi
26.02.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenCumhurbaşkanının daha önce iki defa aday olup seçildiği ve Anayasa m.101/2’nin ikinci cümlesinde yer alan “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” hükmü ve bu hükümde yer alan “en fazla iki defa” ibaresi sebebiyle yeniden, yani üçüncü kez seçilemeyeceğine dair bir görüş bulunmaktadır. Esasen Anayasa m.101/2’nin ikinci cümlesinde aday olabilme sayısı ile ilgili sınırlama bulunmayıp, en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilme yönünde kısıtlama getirildiği görülmektedir. Anayasa m.101/2’nin gerekçesinde; “Bu maddeyle, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve görev süresinin 5 yıl olması ile bir kişinin iki defadan fazla Cumhurbaşkanı seçilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.” denilerek, Cumhurbaşkanının aday olabilme ve seçilmesi sayıları arasında fark gözetilmediği anlaşılmaktadır.
Erken ve Ara Seçim Formülleri, Yasama Dokunulmazlığı Sorunu
25.02.2021 / Prof.Dr. Ersan ŞenSon günlerde erken seçim veya seçimlerin yenilenmesi (biz “erken seçim” kavramını kullanmayı tercih ediyoruz) gündeme geldi. Erken seçim; “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi” başlığı altında Anayasa m.116’da düzenlenmiştir. Kavramları ve başlıkları tartışmaya açmaktan ziyade içerikle ilgilenmekle birlikte, Anayasada “yenilenme” kavramı kullanılsa da, neden “erken seçim” kavramını kullanmayı tercih ettiğimizi bir cümleyle kısaca açıklamak isteriz. Vaktinde, yani 5 yılda bir yapılmayan her seçim esasen erken yapılmış, vaktinden önce gerçekleştirilmiş seçim olarak tanımlanır.
Anayasa Mahkemesi’nin Hakan Aygün Kararı ve Yansımaları
24.02.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanBaşvuru konusu: Başvuru; sosyal medyada yapılan paylaşımlar nedeniyle tatbik edilen tutuklama tedbirinin hukukiliği bulunmadığından, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına dayanmaktadır. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü tarafından 2020/13412 numaralı başvuru incelenmiş olup, 12.01.2021 tarihinde başvurunun kabulüne ve başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verilmiştir. Bu karar 23.02.2021 tarihli ve 31404 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Anayasa, Kanun, AYM ve İHAM Kararlarında Siyasi Parti Kapatma
21.02.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. İrem ŞenAnayasanın “Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma” başlıklı 68. maddesinin dördüncü fıkrasına göre; “Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez”.
Kapalı İnfaz Kurumlarında Karantina Süresi
19.02.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer BerkünKovid-19 tedbirleri kapsamında; ceza infaz kurumuna ilk kez giriş yapan tutukluların ve hükümlülerin 14 gün süresince özel oda veya koğuşlarda izole edilecekleri, izolasyon sürecinin başlangıcında ve bitiminde PCR testi yapılacağı, testi negatif çıkan tutukluların ve hükümlülerin oda veya koğuş planlanmasına geçileceği, zorunlu nakil, açık kurumlara ayrılma gibi sebeplerle başka bir ceza infaz kurumuna giden her hükümlüye ve tutukluya sağlık raporu alınacağı, ayrıca PCR testi yaptırılacağı, test sonucunun negatif çıkmasının yeni kuruma geçişte ön koşul olarak uygulanacağı hususlarına Adalet Bakanlığı tarafından karar verilmiştir.
Ceza ve Disiplin Yargılamalarının Birlikte Yürütülmesi, Birbirine Tesiri
18.02.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. İrem ŞenCeza ve disiplin yargılamalarının birlikte yürütülmesi hususu tartışılmadan önce, “memur” kavramına açıklık getirmek yerinde olacaktır, çünkü ülkemizde “memur” kavramının mevzuatta farklı tanımlarını görmek mümkündür. İlk olarak belirtmeliyiz ki; Anayasanın 129. maddesinde, “(1) Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler. (2) Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.” hükmüne yer verilerek, “memurlar” ve “diğer kamu görevlileri” ayırımına gidildiği görülmektedir.
Adliye Girişlerinde Avukatın Aranması
17.02.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenAdliye girişlerinde avukatların ve çantalarının X-Ray cihazından geçirilmesi, X-Ray cihazından geçmek zorunda bırakılmaları, adliyelere göre değişen farklı uygulamalar olsa da, X-Ray cihazından geçerken cep telefonlarını cihazın yanında bulunan yere bırakmalarının özel güvenlik görevlilerince avukatlardan istenilmesi, bu konuda avukatların geçiş yaparlarken uyarılmaları olağan hale gelmekle birlikte, bu konuda bazı tartışmaların yaşandığı görülmekle, tatbik edilen bu yöntemin hukukiliğini incelemeyi gerekli kılmıştır. Hakim ve savcıların adliyelerde ayrı giriş kullandıkları ve arama tedbirine tabi tutulmadıkları bilinmektedir.
İddianamenin İadesinde Sınır
16.02.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Buğra ŞahinCeza Muhakemesi Kanunu m.174’de düzenlenen iddianamenin iadesi sebepleri, sınırlı sayıda düzenlenmiştir. CMK m.170’de, iddianamede bulunması zorunlu unsurlar sayılmıştır. CMK m.174’e göre; CMK m.170’e aykırı olarak düzenlenen, suçun sübutuna doğrudan etki edecek mevcut bir delil toplanmadan, önödemeye, uzlaştırmaya ve seri muhakemeye tabi olup da, bu usuller işletilmeksizin, soruşturulması veya kovuşturulması izne veya talebe bağlı olan suçlarda, izin veya talep olmaksızın düzenlenen iddianame cumhuriyet başsavcılığına iade edilecektir. İddianame kabulü sürecine geçilmeden kamu davası açılmış sayılmayacağı için, gerek bu süreçte ve gerekse iddianame iadesi sonrasında soruşturmanın devam ettiği, en azından iddianame inceleme sırasında soruşturma yönünden hareketsizliğin olduğunun, iddianame iade edildiğinde ise, yeni bir soruşturma numarası ile soruşturmaya devam edileceği, cumhuriyet savcısının itiraz kanun yoluna başvurabileceği gibi, iade sebeplerinde yer aldığı kabul edilen eksik hususların giderilmesini de sağlayabileceği görülmektedir. Uygulamada, gerek mahkemece incelenen iddianamenin ve gerekse de iade kararının taraflarla paylaşılmadığı, bu belgelerin savunmadan gizlendiği, CMK m.153/2’ye göre alınmış savunmaya karşı soruşturmanın gizliliği kararı var ise, bu kararın etkisinin CMK m.153/4 gereğince iddianamenin kabulü aşamasına kadar devam ettiği anlaşılmaktadır.
05.11.2020 Tarihli YCGK Kararı ve Zorunlu Müdafiliğin Sınırı
15.02.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenYargıtay 16. Ceza Dairesi 29.11.2017 tarihli 2017/2257 E. ve 2017/5509 K. sayılı kararında; “5271 sayılı CMK’nın 101/3 maddesi gereğince tutuklanması istenen ve seçtiği bir müdafii de bulunmayan sanığa müsnet suçun niteliği ve öngörülen ceza miktarı gözetilmeksizin müdafii görevlendirilmesinin yasal zorunluluk olması karşısında; görevlendirilen müdafii refakatinde tutuklanması nedeniyle, delillere erişme ve savunma hazırlama imkanları itibariyle (AİHM Gregaceviç/Hırvatistan) çelişmeli yargılamanın gereği olan "silahların eşitliği" ilkesinin ve Anayasanın 36, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddeleri ile teminat altına alınan adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracak biçimde (AİHM Salduz/Türkiye), adaletin selameti açısından gerekli olan müdafii görevlendirilmeden yargılama yapılıp sorgusu tespit edilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanması(nı)” hukuka aykırı bulmuştur.
Terörist Kimdir?
13.02.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen“Terörist” kavramının son zamanlarda sıklıkla kullanıldığı, bu konuda suçsuzluk/masumiyet karinesinin, “kanunilik” ilkesinin ve yargı kararlarının da dikkate alınmadığı görülmektedir. Terörist kimdir sorusunun cevabını Ceza Hukuku’nda aramak gerekir. Terörün, terörizmin ve teröristin hukuki tanımları hususunda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na, 3713 sayılı Terörle Mücadale Kanunu’na ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’a bakılmalıdır.
Ceza Muhakemesinde, İstinaf Mahkemesinin İnceleme Raporuna Erişilebilir mi?
12.02.2021 / Prof.Dr. Ersan Şen, Araş.Gör. Erkam ErdemKanunda istinaf başvurusunun esasına ilişkin yapılan incelemenin sonucunda ne tür kararlar verilebileceği detaylı bir şekilde düzenlenmişken, ön incelemeyi yapmak için görevlendirilen, sadece ön rapor düzenlemeyip işin esasına da katılan hakimin hazırladığı ve karara esas teşkil eden raporun akıbetine ilişkin yegane düzenleme, davanın yeniden görülmesi için yapılacak duruşmanın detaylarına yer veren CMK m.282/1-a’dır.
Akaryakıt Ödeme Kaydedici Cihaz Kayıtlarının Yasa Dışı Silinmesi ve/veya Değiştirilmesi Fiilinin VUK m.359 Kapsamında Değerlendirilmesi
9.2.2021 / Prof.Dr. Ersan Şen, Samet YücelKüresel düzeyde yaşanan teknolojik gelişmelere paralel olarak bireylerin gerek kendi aralarındaki gerekse de toplulukla aralarındaki iş ve işlemlerinde dijital bir dönüşüm içinde olduğu görülmektedir. Bu durum hayatın birçok alanında yaygın bir şekilde gözlemlenmektedir. Toplumsal ve iktisadi ilişkilerin birçoğunun dijital ortamlar üzerinden gerçekleşmesi ile birlikte sözkonusu ilişkilerden doğan yükümlülüklerin de bu doğrultuda yerine getirilmesi gerekmektedir. Çalışmamızın konusu oluşturan ödeme kaydedici cihazlar da dijitalleşen dünyanın sunmuş olduğu yeniliklerden bir tanesi olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak şunu belirtmeliyiz ki, dünyanın dijitalleşme hızı karşısında yapılan yasal düzenlemeler bu hıza paralel bir şekilde gelişim gösterememektedir. Bu nedenle, dijital araç ve gereçlerin hukuki düzlemdeki konumuna ilişkin düzenlemelerde ve uygulamalarda zaman zaman ihtilaf konusu hususlar oluşabilmektedir. Çalışmamızda ödeme kaydedici cihazlar kullanılmak suretiyle üretilen belgelerin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Kaçakçılık Suçları ve Cezaları” başlıklı 359. maddesinde düzenlenen vergi kaçakçılığı suçu karşısındaki durumu değerlendirilmiş olup, bu durum hukukun temel ilke ve esasları bağlamında ele alınmıştır.
Şu An Anayasa Değişikliği Bir İhtiyaç mı?
03.02.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenÜlkemizde gün geçmiyor ki; geçici, kalıcı ne sorun varsa çözebilmek için reform çağrıları yapılmasın, kimisi samimi, kimisi gerçek gündemi örtmek veya ötelemek, kimisi safları sıklaştırmak için, ekonomide, hukukta, yargıda, adalette değişim rüzgarları estiriliyor, peki işe yarar mı? Şimdi de pek yakın zamanda değişen Anayasanın yeniden kısmen veya toptan değiştirilmesi tartışmaları başladı.
Çıplak Arama
18.01.2021 / Prof. Dr. Ersan ŞenBu yazıda; özellikle hükümlünün, tutuklunun ve ilgisi oranında da şüpheli veya sanığın beden veya vücut çukurlarının aramasından bahsedilecektir. Bu aramalar; kimi zaman güvenlik için olurken kimi zaman da güvenlikle birlikte veya bağımsız olarak delil elde etmek amacına hizmet edebilir. Nitekim Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.75 ile 76’da öngörülen beden aramasında maksat, soruşturma ve kovuşturma ile ilgili delil elde edilmesidir.
Tutukluluğun Değerlendirilmesinde Fiili İnfaz Süresi Kriteri
12.05.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen, Av. Beyza Başer Berkün5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.102’de; tutuklulukta geçecek azami süreler düzenlenmiş olup; “suç isnadına bağlı olarak tutma” hali ile “mahkumiyete bağlı olarak tutma” halinin birbirinden ayrı tutulduğu, bu sebeple kanun yollarında geçen sürelerin tutuklulukta geçecek azami sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmadığı, istinaf aşamasında duruşma açılmasına, duruşma açılmadığı durumlarda bozma kararı verilmesine ve temyiz aşamasında Yargıtay tarafından bozma kararı verilmesine kadar geçen sürelerin tutuklulukta azami sürenin dolup dolmadığının değerlendirilmesinde hesaba dahil edilmediği görülmektedir. Esasen bu uygulama Kanuna aykırıdır. Kanunun hiçbir yerinde, kovuşturma aşamasında ve bu aşamaya dahilinde tartışma bulunmayan olağan kanun yollarında geçen sürelerin tutukluluktan sayılmayacağına dair bir ibare yoktur. Bu nedenle; kovuşturma aşamasında tutukluluktan sayılmayan süreler, “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’e ve “Kişi hürriyeti ve güvenliği” başlıklı m.19’a açıkça aykırıdır.
Delil Tartışması ile İlgili BAM Ceza Dairesi Kararının Değerlendirilmesi
12.01.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanBireylerin temel hak ve özgürlüklerinin konu olduğu ceza yargılamasında maksat; maddi gerçeğin ortaya çıkartılması olduğundan, hatalı kararların verilmemesi için “delil serbestisi” kuralı benimsenmiş ve ispat için herhangi bir şekil şartı aranmamıştır. Bu nedenle her türlü delil, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bunun sınırları; hukuka uygunluk, yargılama ile ilgili olma ve yargılamayı uzatmama olarak sıralanabilir (CMK m.206/2).
Rektör Atanması Usulünün Anayasaya Uygunluğu Sorunu
8.1.2021 / Prof.Dr. Ersan ŞenAşağıda; 06.11.1981 tarihinde yürürlüğe giren ve üniversite tüzel kişiliğinin temsil eden rektörün atanmasını düzenleyen 2547 sayılı Kanunun 13. maddesine ve bu maddede üç kez yapılan değişikliklere yer verildikten sonra, rektör atanması usulünün Anayasaya uygun olup olmadığı ile ilgili kısa değerlendirmede bulunulmuştur. 06.11.1981 tarihinde yürürlüğe giren 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Rektör” başlıklı 13. maddesinin (a) fıkrasının 1. paragrafına göre; “Atanması: Üniversite tüzelkişiliğinin temsilcisi olan rektör, Yükseköğretim Kurulunun önereceği yükseköğretimden sonra en az onbeş yıl başarılı hizmet vermiş tercihen devlet hizmetinde bulunmuş ikisi üniversitelerde görevli profesörlerden olmak üzere dört kişi arasından Devlet Başkanınca beş yıl için atanır. Önerilenler atanmadığı ve iki hafta içerisinde yeni adaylar gösterilmediği takdirde Devlet Başkanınca doğrudan atama yapılır. Süresi biten rektör yeniden atanabilir”.
Örgüt Üyeliği Suçunda Yetkili Mahkeme
06.01.2021 / Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanYer bakımından yetki kuralları; yargı çevrelerinin, ülke mahkemeleri arasında coğrafi olarak dağılımını ifade ederek, kovuşturmaya konu suçun hangi yer mahkemesinde görülmesi gerektiği sorununu çözümler. Bu bölünme uyarınca her mahkemenin yetkisi, kendisine düşen coğrafi alanla, bir başka ifadeyle yargı çevresi ile sınırlıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Yetkili mahkeme” başlıklı 12. maddesi temel yetki kurallarını, “Özel yetki” başlıklı 13. maddesi ise özel yetki kurallarını düzenlemektedir.
Radyo ve Televizyonların Yayın İçeriklerinden Sorumluluğu
1.1.2021 / Prof.Dr. Ersan Şen6112 sayılı Radyo Televizyon Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; ifade ve haber alma hürriyetinin sağlanması ile televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi, bu Kanunun amaçları arasında sayılmıştır. Bu iki amaç arasında denge doğru kurulmadığı takdirde, ifade ve haber alma hürriyeti amaç olmaktan çıkıp araç haline gelecektir.
Örgüt Evlerinin Teknik Araçlarla İzlenmesi Mümkün müdür?
25.12.2020 / Prof. Dr. Ersan ŞenSuç ve terör örgütlerinin gerçekleştirdikleri eylem ve faaliyetler ile toplandıkları mekan veya yerler, bu tür organizasyonların değişen teknik imkanlarına göre değişkenlik gösterdiği gibi, yapılanmaları ve faaliyetlerinin gizliliğinin sağlanıp korunması kapsamında da farklı yöntemlere başvurabildikleri, bazı suç örgütleri görünür olmaya çalışsalar da suça konu faaliyetlerini gizli, genellikle “işyeri” olarak tanımladıkları, ön planda meşru ve hukuka uygun faaliyetlerinin arkasında ve gizli alanlarda gayri meşru, suça konu olabilecek hukuka aykırılıkları icra ettikleri, terör örgütü tipi yapılanmaların ise gizliliğe ve hücre tipi yapılanmalara daha fazla önem verip, bunları “istasyon” veya “kazanç yeri” olarak gördükleri, zorla veya rıza ile gelir elde ettikleri işyerlerinin dışında, evlerde, yani konutlarda, ikamet görüntüsünün altında takipten korunmak veya çevreden saklanmak için illegal faaliyet yürüttükleri, bunu da aile tipi yaşantısı ile özel korunaklı apartman dairelerinde veya müstakil evlerde sürdürdükleri görülmektedir.
Teknik Araçlarla İzleme Özel Araçlarda Uygulanabilir mi?
22.12.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen, Araş. Gör. Erkam ErdemKoruma tedbirleri, ceza muhakemesi faaliyetleri sırasında maddi gerçeğe ulaşılabilmesi için delil elde etmek ve muhafaza etmek, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlamak ve yerine getirilen muhakeme faaliyetlerinin kağıt üzerinde kalmasını önlemek amacıyla ve esasen muhatabının temel hak ve özgürlüklerini sınırlayan, bu nedenle geçici olma, görünüşte haklılık ve orantılılık çerçevesinde tatbik edilen faaliyetlerdir. Bu tedbirler; kişi hakkında henüz bir mahkumiyet hükmü bulunmadığı bir aşamada temel hak ve özgürlükleri kısıtladığından, hukuk devleti olmanın gereği olarak tedbirlere başvuru sıkı şartlara bağlanmış ve bu tedbirlerin yorumunda kanunilik ilkesi çerçevesinde kıyas yasağı kabul edilmiştir.
Avukatlara Getirilen İhbar Zorunluluğu
20.12.2020 / Prof.Dr. Ersan ŞenTaşınmaz alım satımı, şirket, vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesinde avukatlara şüpheli işlemleri ihbar zorunluluğu getiren “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” Adalet Komisyonunda kabul edildi.
Ankara BAM 21. Ceza Dairesi’nin ByLock ile ilgili verdiği karar
17.12.2020 / Prof. Dr. Ersan ŞenAnkara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi’nin verdiği bozma kararının ByLock yönü incelendiğinde; somut olayda sanığın ByLock kullandığı tespit edilen GSM hattına ilişkin ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının getirtilip değerlendirilerek, duruşmada CMK m.217/1 uyarınca sanık ve müdafiine okunarak diyecekleri sorulması gerektiğinden, bunun yapılmayarak verilen kararın bozulduğu görülmektedir. Esasen zorunlu müdafilik sorunu olmasa ve duruşmada mutlaka hazır bulunması gereken kişinin yokluğunda duruşma yapıldığından bahisle CMK m.289/1-e uyarınca bozma kararı verilemese idi, ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının eksikliğinden dolayı bozma yerine BAM Ceza Dairesi tarafından duruşma açılması ve yapılacak değerlendirmeye göre karar verilmesi gerekirdi.
Dosyaların Birleştirilmesinde Cumhuriyet Savcısının Talep Şartı
17.12.2020 / Prof. Dr. Ersan Şen5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Bağlantılı suçlarda yetki” başlıklı 16. maddesinin ikinci fıkrasına göre, “Bağlantılı ceza davalarının değişik mahkemelerde bakılmasına başlanmış olursa, Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla, mahkemeler arasında oluşacak uyuşma üzerine, bu davaların hepsi veya bir kısmı bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir”. Görüleceği üzere hükümde; “Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla” ibaresine yer verildiğinden, cumhuriyet savcısının birleştirme yönünde talebi olmadığı sürece dava dosyalarını bağlantı olduğundan bahisle mahkemelerden birisinde birleştirilmesi mümkün değildir. Çünkü kanun koyucu, cumhuriyet savcılarının bu konu ile ilgili istemlerini dosyaların birleştirilmesinin ön şartı olarak aramıştır. Cumhuriyet savcısının birleştirme yönünde istemi olmadıkça, her iki mahkemenin birleştirme yönünden uyuşmasının bir önemi olmayacaktır.
FETÖ-PDY Üyeliğinde Zaman Mefhumu
15.12.2020 / Prof. Dr. Ersan ŞenFETÖ/PDY liderinin altında yer alan ve dikey yedi tabakadan oluştuğu kabul edilen genel örgüt şemasında, milada bakılmaksızın sorumlulukları yoluna gidilen örgütün üçüncü ve daha üst tabakalarında bulunanlardan, yani örgütün memuru sayılan profesyonellerden yurtdışına kaçmayan, kaçamayan veya bilinçli bir şekilde yurtiçinde bırakılan örgüt mensuplarının “etkin pişmanlık” altında verdikleri ifadelerle; birçok vatandaşın, “Cemaat/Hizmet Hareketi” olarak adlandırılan yapılanmanın, Devlet ve adli makamlarca henüz suç örgütü veya silahlı terör örgütü sayılmadığı dönemlere ilişkin faaliyetlerinden dolayı örgüt üyesi veya üyesi olmadığı örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden sıfatıyla cezalandırıldıkları görülmektedir.
Zorunlu Aşı
10.12.2020 / Prof.Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat Ervanİnsan hayatını, kamu düzenini ve esenliğini tehdit eden bir virüs türü olan Kovid-19’ün yayılması, yüksek sayıda can kayıplarına neden olması ve hayatın olağan akışını büyük ölçüde etkilemesi nedeniyle uluslararası pandemi ilan edilmiş ve bu ciddi sağlık sorunun çözümü için tedavi, en önemlisi de aşı çalışmalarına hızla başlanmıştır. Aşı üretimi konusunda çalışmalar yapan birçok şirket güvenli ve etkili olduğunu iddia ettikleri aşıları piyasaya sürmüş veya sürmeyi planlamaktadır. Bu yazının kaleme alındığı tarihte Birleşik Krallık vatandaşlarını aşılamaya başlamış, diğer ülkelerde bu yolda önemli mesafeler kat etmiş olup, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı da aşı ithali ile ilgili girişimlerde bulunmuştur.
Avukat vekaletname olmaksızın dosyayı inceleyip örnek alabilir mi?
9.12.2020 / Prof.Dr. Ersan ŞenUygulamada; noterden düzenleme şeklinde avukata vekaletname çıkarılmadan, başka yollarla temsil ettiğini söylediği kişinin avukatı olduğunu ortaya koyan veya beyan eden avukatın bu yetkisi ile vekaletname olmaksızın dosyayı inceleme ve dosyadan örnek alma yetkisinin olup olmadığı hep tartışılmıştır. Aşağıda, daha ziyade ceza yargılaması bakımından konu incelenecektir.
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçunda Cinsel İlişki Kavramı
7.12.2020 / Prof.Dr. Ersan Şen, Av. Mert MavişReşit olmayanla cinsel ilişki suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 104. maddesinde tanımlanmış ve yaptırıma bağlanmıştır. TCK m.104/1’e göre, “Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.
Devleti Aşağılama Suçu ve İfade Özgürlüğü
02.12.2020 / Prof. Dr. Ersan ŞenMukayeseli Ceza Hukukunda, gerek Kıta Avrupası Hukuku′nda ve gerekse Anglo-Amerikan Hukuku′nda bazı düşünce açıklamalarına, açıklamanın içeriği, yapıldığı yer ve/veya şekli, bireyin şüpheli davranışları, ülkenin o an içinde bulunduğu halin gerekleri gibi nedenlere bağlı kısıtlamalar getirildiği gibi, bireylerin sorumlu tutulduğu görülmektedir.
Yeni ByLock Kararı
30.11.2020 / Prof.Dr. Ersan ŞenSon günlerde FETÖ/PDY tarafından gizli haberleşme programı olarak kullanıldığı kabul edilen “ByLock” ile ilgili bir kararın kamuoyuna yansıdığı ve gerekçe ayrıntısına yer vermeyen bu karar üzerinden “ByLock” programının delil değerinin ve gücünün tartışıldığı görülmektedir
Roselina-A Gemisine Müdahale ve Açık Deniz Serbestliği
28.11.2020 / Prof.Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Mehmet Vedat ErvanUluslararası hukuk/Devletler Umumi Hukuku; devletler, uluslararası örgütler ve uluslararası toplumu oluşturan diğer birimler arasındaki ilişkileri düzenleyen, yani bir düzene bağlayan, uyulması zorunlu kurallar bütünüdür. Açık denizde bir başka devletin bayrağını taşıyan gemiye müdahale edilmesi, devletlerarası ilişkileri ilgilendirmekte ve Uluslararası Hukukun kapsamına girmektedir.
Hukukun Evrensel İlke ve Esasları
04.04.2017 / Prof.Dr. Ersan ŞenSürekli yenileyip geliştirdiğimiz hukukun evrensel ilke ve esasları aşağıda 27 başlık altında topladık. Hukukun evrensel ilke ve esasları; demokratik hukuk toplumlarının vazgeçilemez ve devredilemez değerleri olup, herkes tarafından bilinmesi gereken kanunun ve uygulamanın temel kaynaklarıdır. Bu ilke ve esaslar, insanlık tarihinin yüzyıllara yayılan çekişmeleri, kavgaları ve savaşları neticesinde 20. yüzyılın sonlarına doğru netleşmiş ve birçok uluslararası sözleşme ile anayasada yerini bulmuştur. Hukukun evrensel ilke ve esasları arasında altlık üstlük ilişkisi olmayıp, birbirine eşittir ve hepsi aynı önemi haizdir.